Connect with us

GÜNCEL

Skimpflasyon, Shrinkflasyon, Greedflasyon… Mahfi Eğilmez’den Çarpıcı Enflasyon Çıkışı!

Prof. Dr. Mahfi Eğilmez yaşanılan enflasyon sürecinde dikkatten kaçan fakat vatandaşın hissettiği enflasyon maskelemeleri üzerine anlamlı tanımlar yaptı… Portalında ve Sosya Medya hesaplarında yayınlanan tanımlardan sonra zihniniz aydınlanacak…

Yayınlanma:

|

Enflasyon, günümüzde bütün dünyada tehdit oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerde enflasyon daha düşük olsa da (ortalama yüzde 4 dolayında) onların alıştığı yüzde 2 dolayındaki enflasyona göre yüksek olarak kabul ediliyor.

Enflasyon; genel fiyat düzeyinin sürekli olarak yükselmesi olarak tanımlanıyor. Genel fiyat düzeyi mümkün olabilecek kadar çok sayıda mal ve hizmeti kapsayan bir ürün sepetiyle temsil ediliyor. Bu sepete giren her mal ve hizmetin aile bütçelerinde tuttuğu ağırlık bu sepet oluşturulurken dikkate alınıyor ve böylece bir endeks oluşturuluyor. Bu endekse bir başlangıç yılı belirleniyor ve o yıl 100 olarak tanımlanıyor. Sonra gelen her ayda endekste oluşan değişime göre fiyatlar gelen düzeyinin ne kadar yükseldiği ortaya konuyor. Örneğin t yılının son ayı 100 kabul edilmiş ve t+1 yılının ilk ayında endeks 101 çıkmışsa t+1 yılı Ocak ayında enflasyon yüzde 1 olmuş demektir.

Enflasyon ataleti (inflation inertia) enflasyonun düşürülmesi konusunda alınan önlemlere karşın, enflasyon oranının belirli bir düzeyin altına indirilememesi durumunu tanımlar. Enflasyonu düşürmeye yönelik uygulanan politikalara karşın, iktisadi karar birimlerinin geçmiş dönem enflasyon beklentilerini sürdürmeleri nedeniyle, enflasyon oranının düşmeye direnç göstermesi, dolayısıyla yapışkan hale gelir. Türkiye’de 1970’lerin sonu ile 2001 krizi arasında yaşanan enflasyon, enflasyon ataletinin tipik örneğidir. O dönemde yıllık ortalama enflasyon yüzde 62 olmuştu. Bu tür enflasyonu çözebilmenin yolu insanların geleceğe olumlu bakmasını sağlayacak önlemleri yaşama geçirmektir.

Enflasyon katılığı ya da ataleti denilen olguyu kırabilmenin tek yolu geleceğe ilişkin olumlu beklentiler yaratabilmekten geçer. Bu da bizi yapısal reformları yapmaya götürür. Başka türlü geleceğe ilişkin olumlu beklenti yaratmak pek mümkün değildir. Türkiye 2001 krizi sonrasında bazı yapısal reformları yaşama geçirmiş ve Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakeresine başlayarak beklentileri olumlu hale getirmeyi başarmış ve enflasyon ataleti kırarak enflasyonu yüzde 6’lara kadar düşürebilmişti.

Günümüzde bütün dünyada farklı enflasyon görünümleri ortaya çıkmaya başladı. Bu gelişme enflasyonla mücadeleyi daha da olumsuz etkileyecek gibi görünüyor.

Bu farklı görünümlerden birisi skimpflasyon denilen ve ürünün içeriğinin değiştirilmesi, kalitesinin düşürülmesi sonucu ortaya çıkan daha düşük değerdeki bir malın aynı fiyatla satılması olgusudur. Bu yolla fiyat değişmemiş ve enflasyona etki etmemiş gibi görünür oysa gerçek böyle değildir. Tereyağının kilosu 600 TL iken satışlarının düşmesinden endişe ederek yüksek enflasyonun etkisini tüketiciye yansıtamayan üretici 900 gram tereyağına kilosu 100 TL olan margarinden 100 gram katarak bu karışımı kilosu 600 TL’ye ve tereyağı başlığı altında satıyor olsun. Bu durumda bu yeni ürünün gerçek fiyatı 550 TL/Kilo olması gerekirken 600 TL/Kilodan satıldığında üretici buradan 50 TL fazla kazanç sağlamış olur. Tüketici ise tereyağı aldığını düşünerek aslında margarin katılmış bir tereyağına eski tereyağı fiyatını ödemiş olur. Bu örnek, skimpflasyonun tipik örneğidir. Burada enflasyon hesabı yapılan sepete bu mal ister paket olarak isterse gram olarak alınsın içeriği kontrol edilip ayrıştırılmadığı sürece enflasyona olumsuz etki yapmaz. Fiyat hiç değişmemiş gibi görünür oysa mal değişmiştir.

Bir başkası shrinkflasyon denilen ve ürünün fiyatı aynı kaldığı halde boyut, ağırlık ya da hacminde ortaya çıkan düşüşü ifade eden değişikliktir. Bu şekilde fiyat değişmez ve enflasyona etki etmez göründüğü halde gerçekte ortada bir enflasyonist değişim söz konusudur. Ekmeğin belediyece belirlenmiş 250 gram / 10 TL’lik standart bir fiyatı olduğunu düşünelim. Bir fırın bu fiyatın, maliyetini tam olarak karşılamadığını düşünerek ürettiği ekmeğin gramajını 225 grama düşürerek satmaya başlarsa burada aslında 9 TL’lik bir ekmeği 10 TL’ye satarak 1 TL haksız kazanç elde etmiş olur. Ekmek eğer enflasyona sepetine adet olarak giriyorsa bu durum shrinkflasyonun tipik örneğidir. Bu durumda ekmek fiyatı artmamış ve enflasyona etki etmemiş görünse de gerçekte ekmek fiyatı artmıştır. Buna karşılık bu artış fiyat değişmediği için enflasyona yansımaz. Eğer ekmek, enflasyon sepetine gram olarak alınıyorsa o zaman bu değişim enflasyona olumsuz etki yapar.

Skimpflasyon da shrinkflasyon da hem malı üreten üreticinin hem de fiyatları derleyip enflasyon oranlarını yayınlayan devletin işine gelir. Üreticiler, ortaya çıkan maliyet artışını tüketiciye belli etmeden fiyata yansıtmış olurken devlet te enflasyonda ortaya çıkacak artışı bu yolla gizlemiş oluyor. Hiç kuşkusuz her iki durumda da zarar gören daha düşük miktar ya da daha kötü kalitedeki ürünü aynı fiyata alacak olan tüketicilerdir.

Son günlerde bir de hissedilen enflasyon çıktı ortaya. TÜİK’in bir iç çalışmasının basına yansıdığı şekliyle hissedilen enflasyonun açıklanan enflasyonun iki katı olduğu hesaplanmış. Kim ne derse desin bu hesap doğruysa bizi tam da ENAG’ın hesapladığı enflasyon oranına götürür. Ki zaten vatandaşın yaşadığı, karşı karşıya kaldığı enflasyon oranı da aşağı yukarı budur. Hissedilen enflasyonun sadece hissedilmediği tam olarak yaşandığını görüyoruz. Onun için TÜİK’in TÜFE’deki mal ve hizmetlerin fiyatlarını hangi birimlerden hangi günlerde derlediğini kalem kalem açıklaması gerekir. ENAG’ı verilerinin dayanağını açıklamamakla suçlayabilmek için önce şeffaf olmak gerekir.

Özetle söylemek gerekirse enflasyonla doğru mücadele edebilmek için önce gerçek enflasyonu kabul etmek ve açıklamak sonra bunu düşürmeye yönelik para ve maliye politikasını yapısal reform paketiyle birlikte yaşama geçirmek gerekir. Bunlar yapılmadan faizi artırmakla ya da dolaylı vergileri yükseltmekle enflasyon düşürülemez.

Bir de greedflasyon var. Greed İngilizce’de açgözlülük demek. Bu da yüksek enflasyonun yarattığı ortamdan yararlanarak mal ve hizmetlerin satış fiyatlarını enflasyonun da üzerinde artırma eylemini tanımlıyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Alternatif Bank’tan Türkiye ekonomisine 92 milyar TL’lik katkı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Alternatif Bank, 2025 yılının ilk çeyreğine yönelik finansal sonuçlarını açıkladı. Bankanın konsolide rakamlara göre aktifleri 101 milyar TL, nakdi ve gayri nakdi kredilerde ekonomiye sağladığı katkı ise 92 milyar TL oldu. Alternatif Bank’ın yılın ilk çeyreği itibarıyla konsolide net karı ise 174 milyon TL olarak gerçekleşti.

Banka’nın özkaynakları 7,5 milyar TL’yi aşarken sermaye yeterlilik rasyosu da %20,14 oldu. 2025 yılı ilk çeyreğinde sergilenen başarılı performans doğrultusunda Alternatif Bank’ın konsolide net karı 174 milyon TL olarak gerçekleşti.

Bankanın 2025 yılı ilk çeyreğine ait finansal sonuçlarını değerlendiren Alternatif Bank Genel Müdürü Ozan Kırmızı,şunları söyledi: “2025 yılına sağlam bir başlangıç yaptık. Finansal istikrarımızı koruyarak büyümeye devam ettiğimiz bir çeyreği geride bıraktık. Toplam aktif büyüklükte 101 milyar TL seviyesine ulaştık. Bu büyümede toplam kredilerdeki %16’lık artış önemli bir rol oynadı. Ayrıca, 2024’ün ilk yarısından itibaren bireysel kredilerdeki stratejik büyüme bu artışa katkıda bulundu. Mart 2025 sonu itibarıyla bireysel kredi hacmimiz Mart 2024’e kıyasla %266 büyüme elde ederek 1 milyar TL’yi aştı. Yılın ilk çeyreğinde yüksek aktif kalitemizi koruyarak etkin bir bilanço yönetimi gerçekleştirdik. Bu sayede nakdi ve gayri nakdi kredilerle ülke ekonomisine sağladığımız desteği 92 milyar TL seviyesine çıkarmış olmaktan dolayı son derece gururluyuz. 2025 yılı ilk çeyreğinde ortaya koyduğumuz performansla, Alternatif Bank’ın konsolide net karı ise 174 milyon TL olarak gerçekleşti. Müşterilerimizin değişen ihtiyaçlarına hızlı ve etkin çözümler sunarken bankacılık faaliyetlerimizi sorumlu finans anlayışıyla sürdürdük. Hedefimiz, önümüzdeki dönemlerde de sürdürülebilir büyümemizi devam ettirerek ülkemiz ekonomisine katkımızı artırmak olacak.”

Üst yönetimde stratejik yapılanma

Alternatif Bank olarak büyümeyi yalnızca finansal sonuçlarla ölçmediklerine değinen Ozan Kırmızı sözlerine şöyle devam etti: “2025 yılının ilk çeyreğinde gerçekleştirdiğimiz organizasyonel değişimle, daha çevik, daha etkin ve müşteri odaklı bir yapıya geçiş yaparak geleceğin bankacılığına şimdiden hazırlanmaya başladık. İş yapış modellerimizi güçlendirerek, inovasyon kabiliyetimizi artıracak bir yapılanma oluşturduk. Bu adım, Bankamızın Alternatif Bank’ın dinamik piyasa koşullarına daha hızlı uyum sağlayan, müşteri beklentilerine daha çevik ve etkin yanıt veren bir organizasyon olma yolundaki dönüşümünü güçlendirdi” dedi.

Zurich Türkiye ile stratejik iş birliği

2025’in ilk çeyreğinde attıkları stratejik adımlardan birini de sigorta alanında gerçekleştirdikleri iş birliği olduğunu dile getiren Kırmızı, söz konusu anlaşmayla ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade etti: “Zurich Sigorta Grubu Türkiye ile imzaladığımız uzun vadeli stratejik anlaşmayla, müşterilerimize daha geniş yelpazede entegre finansal çözümler sunmaya başladık. Bu iş birliğinin Alternatif Bank’ın bireysel ve kurumsal müşterilerine, 360 derece hizmet sunma vizyonunu pekiştirirken, Bankamızın hizmet çeşitliliğini artırarak sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunacağına inanıyorum.”

VOV Hesap ile gelen yenilikçilik ödülü

Alternatif Bank’ın tasarrufu teşvik eden yenilikçi ürünü VOV Hesap, Stevie Awards’tan ödül alarak önemli bir başarıya imza attı. VOV Mevduat, dünyanın prestijli ödüllerinden biri olan ABD merkezli Stevie Awards for Sales & Customer Service’in “Pazarlama Çözümü” kategorisinde bronz ödüle layık görüldü. Alternatif Bank Genel Müdürü Ozan Kırmızı, “Müşteri odaklı inovasyon kültürümüz, uluslararası alanda da takdir toplamaya devam ediyor. Yenilikçi ürünümüz VOV Hesap, dünyaca saygın Stevie Awards for Sales & Customer Service organizasyonunda “Pazarlama Çözümü” kategorisinde bronz ödüle layık görüldü. Bu başarı, dijitalleşme ve müşteri deneyimi odaklı stratejimizin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gösterdi. Vadesiz hesabın esnekliği ile vadeli mevduatın kazancını birleştirerek müşterilere benzersiz bir tasarruf yönetimi sunan VOV Mevduat’la sektörde ciddi bir fark yaratıyoruz. 2025 Mart ayı itibarıyla VOV Hesap özelinde aktif müşteri sayımız Kasım 2023 dönemine göre %52 artarken; aynı dönemde TL vadesiz mevduat bakiyemiz %200 oranında büyüdü. Önümüzdeki dönemde de finans sektörüne değer katacak inovatif projeleri hayata geçirmeye ve müşteri beklentilerini en üst düzeyde karşılamaya odaklanarak ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.

Son olarak Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ozan Kırmızı, “Ülke ekonomimiz 2025’in ilk çeyreğinde, zorlu koşullara rağmen dengeli bir performans sergileyerek önemli bir dayanıklılık gösterdi. Yılın başından bu yana iç talebin gücü, ihracat pazarlarındaki çeşitlenme ve uygulanan sıkı para politikası sayesinde ekonomik istikrar korundu. 2024 yılında yaklaşık %3,2 seviyesinde gerçekleşen büyümenin ardından, 2025 yılına daha dengeli ve seçici bir büyüme perspektifiyle ilerliyoruz. Türkiye’nin ihracat ve yatırımlara dayalı büyüme modeline geçiş süreci, ilk çeyrek verilerinde kendini göstermeye başladı. Net dış talebin büyümeye katkısının artması ve kredi büyümesindeki dengelenme, bu dönüşümün somut sonuçları olarak öne çıkıyor” diye konuştu.

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Ali ÇOŞKUN yazdı: Zarar Açıklayan Firmalara Şaşırmak Neden Şaşırtıcı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Borsaya kote firmaların mali tabloları açıklanıyor. Sektör devlerinin kâr beklentilerinin aksine birçok şirket ciddi zararlar açıkladı ve bu durum piyasada büyük bir şaşkınlık yarattı. Oysa ekonomik tablo uzun zamandır bu zararların habercisiydi.

Türkiye ekonomisi uzun bir süredir çok katmanlı bir krizle karşı karşıya. Yüksek maliyet, yüksek faiz, yüksek enflasyon.

Kur, enflasyon oranında artmıyor. Bu durum KOBİ ölçekli ihracatçı firmaları çok zor durumda bırakıyor. Çünkü bu firmalar giderlerini yüksek enflasyonla, yüksek faizle, satışlarını ise durağan ya da az artan döviz kuruyla sürdürüyor.

Büyük firmalar, finansal kaldıraç ve geçmişten gelen özsermaye gücüyle bir süre daha ayakta kalabiliyor. Ama bu kalıcı bir çözüm değil sadece zaman kazanıyorlar. Firmalarında nefesleri kesilmeye başladı.

Yatırımlar tamamen durmuş durumda. Ekonomide önünü göremeyen hiçbir firma orta veya uzun vadeli yatırım yapma riskini alamıyor. Bu da doğal olarak üretim kapasitesinin genişlememesi, istihdamın artmaması ve rekabet gücünün azalması anlamına geliyor. Yani zincirleme bir verimsizlik ve küçülme süreci içindeyiz.

Maliyetlerdeki artış ise başlı başına bir kriz nedeni. Enerji, hammadde, işçilik ve finansman maliyetleri tüm zamanların en yüksek seviyelerinde.

Ancak firmaların bu artan maliyetleri fiyatlarına yansıtacak bir talep ortamı da yok. Tüketici harcamaları düşüyor, siparişler azalıyor. Sonuç olarak firmalar ya çok düşük kârlarla çalışıyor ya da zararına satış yaparak sadece ayakta kalmaya çalışıyor.

Reel ciro artışları neredeyse yok. Görünürdeki ciro artışları tamamen enflasyondan kaynaklanıyor. Miktar bazlı satışlara baktığımızda birçok sektörde ciddi bir düşüş söz konusu. Bu da işletmelerin faaliyet kârlarını eritiyor ve bilançolara zarar olarak yansıyor.

Kredi maliyetleri ise adeta tefeci faizi seviyesinde. Üstelik bu kadar yüksek faiz oranlarına rağmen krediye erişim neredeyse imkânsız. Bankalar temkinli, kaynak maliyetleri yüksek, kredi vermek istemiyorlar. Bu da nakit akışı sıkıntısı çeken firmalar için finansal darboğazı daha da derinleştiriyor.

Toplumun genelinde hâkim olan gelecek kaygısı, ekonomi için en tehlikeli ruh halidir. Tüketici harcamıyor, yatırımcı yatırım yapmıyor, firma sahibi risk almıyor. Bu psikoloji, ekonomik büyümenin ve iyileşmenin önündeki en büyük engel haline gelmiş durumda.

Ve unutmayalım: Ekonomi belirsizliği sevmez. Belirsizlik, paranın ve sermayenin kaçmasına, iç piyasada güvenin sarsılmasına neden olur.

Hal böyleyken açıklanan mali zararlar kimseyi şaşırtmamalı. Ekonominin her göstergesi bu sonuçları zaten önceden haber veriyordu. Sürpriz olan firmaların zarar açıklaması değil, bu zararlara hâlâ şaşıranların olmasıdır.

Şeffaflıkla, analizle, gerçeklerle yüzleşmeden, sadece temennilerle ekonomi yönetilemez. Ekonomik tablo ortada olup mesele bu tabloyu doğru okuyabilmektir.

Bir ülkenin bilançosu bozulurken sadece rakamlar değil umutlar da ekside kalır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İhracatçıya Döviz Dönüşüm Desteği %3’e yükseltildi

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB bir seri düzenlemeye gitti; bu düzenlemeler ile TL’ye olan güveni artırmak, döviz talebini azaltmak, bankacılık sistemindeki TL ağırlığını yükseltmek ve finansal istikrarı güçlendirmeyi hedefledi.

TCMB’den yapılan açıklamada döviz mevduatların karşılık oranları artırıldı. İhracatçıya verilen Dönüşüm Kur Desteği %2’den %3‘e yükseltilirken; İhracat Bedeli Asgari bozdurma oranı da %25’den %35‘e yükseltildi.

TCMB’den yapılan açıklamada aşağıdaki ifadeler yer aldı.

Türk lirasına (TL) geçişi desteklemek amacıyla makroihtiyati çerçevede aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır:

  1. Yabancı para mevduat için zorunlu karşılık oranları tüm vadelerde 200 baz puan artırılmıştır.
  2. Yurt içi yerleşiklerle yapılan 1 yıla kadar vadeli yabancı para cinsinden repo işlemlerinden sağlanan fonlar için zorunlu karşılık oranı 400 baz puan artırılmış ve hesaplama yönteminde değişiklik yapılmıştır.
  3. Tüzel kişi TL mevduat payı yüzde 60’ın altında olan bankalara, ilgili pay için aylık 0,3 puan artış hedefi getirilmiştir.
  4. TL mevduat için tesis edilen zorunlu karşılıklara TCMB ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin yüzde 84’ü yerine yüzde 86’sı oranında faiz veya telafi ödemesi yapılmasına karar verilmiştir.
  5. Hazine ve Maliye Bakanlığının kararına istinaden, İhracat Genelgesi’nde yapılan değişiklikle, ihracat bedellerinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına (TCMB) asgari satış oranının 31 Temmuz 2025 tarihine kadar yüzde 35 olarak uygulanması kararlaştırılmıştır.
  6. Firmaların ihracat bedeli dövizlerinin TL’ye dönüşümünün desteklenmesi uygulaması kapsamında sağlanan döviz dönüşüm desteği oranı 31 Temmuz 2025 tarihine kadar yüzde 3’e yükseltilmiştir.

KARARLAR NİÇİN ALINDI?

Bu düzenleme, bir önceki maddede belirtilen zorunlu satış uygulamasını tamamlayıcı bir teşvik mekanizmasıdır. Zorunlu %35’in üzerindeki döviz gelirlerinin de TL’ye çevrilmesini özendirmek için ihracatçılara maddi bir destek sunulmaktadır. %3’lük destek, ihracatçının çevirdiği döviz tutarı üzerinden hesaplanıp kendisine ek getiri olarak verilecektir. Bu sayede ihracatçı, dövizini bozdururken oluşabilecek kur farkı zararlarının bir kısmını telafi etmiş olacaktır. TCMB, dönüşüm desteğini artırarak TL’ye geçişi cazip kılmayı hedefliyor. Özellikle kur oynaklığının yüksek olduğu dönemlerde şirketler döviz tutmaya meyilli olabilir; ancak %3 gibi ek bir getiri, TL mevduata geçmenin getirisini yükselterek bu kararı kolaylaştırabilir. Ekonomik gerekçe olarak, gönüllü dönüşümü artırıp piyasaya daha fazla döviz girişi sağlamak ve TL talebini teşvik etmek sayılabilir. Hazine ve Maliye Bakanlığı ayrıca bu dövizlerini bozduran firmalara vergi indirimleri gibi ilave teşvikler de tanımlamıştır (örneğin elde edilen destek tutarının vergisel avantajı), ki bu da kararın arkasındaki çok yönlü teşvik mantığını göstermektedir.

KARARLARIN OLASI ETKİLERİ NE OLUR?

Dönüşüm desteğinin %3’e çıkarılması, ihracatçılar için dövizlerini zorunlu oran üzerinde bozdurmayı daha kârlı hale getirecektir. Bu teşvikin etkisiyle ihracatçılar, zorunlu %35’in ötesinde döviz gelirlerini de gönüllü olarak Merkez Bankası’na satıp TL’ye çevirmeye daha istekli olabilirler. Sonuç olarak, Merkez Bankası’na satılan döviz miktarında artış ve buna paralel olarak TCMB rezervlerinde ilave yükseliş görülebilir. Bu durum TL likiditesini de artıracağı için iç piyasada kredi ve para arzına yansıyan olumlu etkiler yapabilir. TL’ye çevrilen dövizlerin bir kısmı muhtemelen TL mevduat veya yatırıma dönüşeceğinden, ülke içinde kalan döviz gelirlerinin ekonomiye kazandırılması söz konusu olacaktır. İhracatçılar cephesinde ise, sağlanan %3’lük destek bir tür kur riski sigortası işlevi görerek firmaların kur dalgalanmalarından korunmasına kısmen yardımcı olur. Yine de, eğer ihracatçının TL’ye çevirdiği tutar daha sonra hızla değer kaybederse %3’lük destek bu zararı tam karşılamayabilir; bu nedenle firmalar döviz bozma kararında genel ekonomik beklentileri de dikkate alacaktır. Genel itibariyle, dönüşüm desteğinin artırılması “zorunlu + teşvik” kombinasyonuyla ihracat gelirlerinin azami ölçüde TL’ye döndürülmesini amaçlayan bir politika setinin parçasıdır ve TL’ye geçiş stratejisinin ihracat gelirleri boyutunu güçlendirmektedir.

BAŞARILI OLUR MU?

Öte yandan, bu tür makroihtiyati tedbirlerin başarıya ulaşması, piyasa aktörlerinin davranışlarına ve genel ekonomik konjonktüre bağlı olacaktır. Faiz artışlarıyla desteklenen bu liralaşma adımları sayesinde, TCMB bir yandan enflasyonla mücadele ederken diğer yandan da kur istikrarını sağlamayı hedeflemektedir. Sonuç olarak, her bir düzenlemenin ardındaki ortak ekonomik gerekçe, Türk lirasının kullanımını yaygınlaştırarak para politikasının etkinliğini artırmak ve ekonomiyi kur şoklarına karşı daha dayanıklı hale getirmektir.

 

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.