Ukrayna ile Rusya arasındaki barış görüşmeleri, Nisan 2025 itibarıyla oldukça karmaşık ve kırılgan bir süreçten geçmektedir. ABD’nin öncülüğünde yürütülen diplomatik çabalar, taraflar arasındaki temel anlaşmazlıklar nedeniyle çıkmaza girmişti.
ABD’nin Barış Planı ve Ukrayna’nın Tepkisi
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, savaşın sona erdirilmesi amacıyla bir barış planı sunmuştur. Bu plan, Rusya’nın 2014’ten bu yana işgal ettiği Kırım ve Donbas bölgelerinin kontrolünü elinde tutmasını, Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesini ve mevcut cephe hatlarının dondurulmasını öngörmektedir. Buna karşılık, Ukrayna’ya uluslararası güvenlik garantileri ve yeniden inşa yardımları teklif edilmektedir. Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, ülkesinin toprak bütünlüğünden taviz vermeyeceğini belirterek bu teklifi reddetmişti.
Rusya’nın Tutumu ve Görüşmelerin Seyri
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ilk kez doğrudan Ukrayna ile barış görüşmelerine açık olduğunu ifade etmiştir. Ancak Moskova, Ukrayna’nın silahsızlandırılması ve işgal altındaki bölgelerin Rusya’ya ait olduğunun tanınması gibi ön koşullar ileri sürmektedir. Bu talepler, Ukrayna tarafından kabul edilemez bulunmakta ve görüşmelerin ilerlemesini zorlaştırmakta.
Londra’daki Görüşmeler ve Uluslararası Tepkiler
Londra’da düzenlenen barış görüşmeleri, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun ani çekilmesiyle sekteye uğramıştır. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, taraflara sunulan barış teklifinin kabul edilmemesi durumunda ABD’nin müzakerelerden çekilebileceğini belirtmiştir. Bu durum, Avrupa’daki müttefikler arasında endişeye yol açmış ve görüşmelerin geleceğini belirsiz hale getirdi.
Sonuç ve Gelecek Beklentileri
Barış görüşmeleri, tarafların temel taleplerindeki uzlaşmazlıklar nedeniyle çıkmaza girmiştir. Ukrayna, toprak bütünlüğünden ödün vermemekte kararlıdır. Rusya ise işgal ettiği bölgelerin tanınmasını istemektedir. ABD’nin sabrı tükenmekte ve müzakerelerden çekilme tehdidinde bulunmaktadır. Bu gelişmeler, savaşın sona erdirilmesi yönündeki umutları zayıflatmakta ve çatışmaların devam etme riskini artırmakta.
Görüşmelerin geleceği, tarafların esneklik göstermesine ve uluslararası toplumun etkin arabuluculuk çabalarına bağlı olacak.