EKONOMİ
TCMB Başkanı Kavcıoğlu: Ters dolarizasyon gerçekleşiyor, şu ana kadar 40 milyar dolara yakın çözülme var
MERKEZ BAŞKANI rakamları mı karıştırdı. Toplantıda gelen “döviz hesaplarında bir çözülme yok, bu konudaki öngörünüz nedir” sorusuna Kavcıoğlu, “Ters dolarizasyon gerçekleşiyor, şu ana kadar 40 milyar dolara yakın döviz tevdiat hesaplarından çözülme var.” yanıtını verdi.
“Bunu nereden görüyoruz?” diyen Kavcıoğlu, “TL mevduata baktığımızda 300 milyar TL’ye yakın artış var. Bunun bir kısmı faizden, bir kısmı döviz tevdiat hesaplarından oraya kayma. Bu süreç zor bir süreç ama ters dolarizasyonun devamıyla kurlar üzerindeki baskının da hafifleyeceğini düşünüyoruz.” sözleriyle devam etti.

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğluk, “Ters dolarizasyon gerçekleşiyor, şu ana kadar 40 milyar dolara yakın döviz tevdiat hesaplarından çözülme var.” dedi.
Kıymetli Basın Mensupları, Saygıdeğer Katılımcılar,
2021 yılında yapacağımız son Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısına hepiniz hoş geldiniz.
Konuşmama Temmuz ayında yaptığımız Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantımızdan bugüne geçen süre zarfında yaşanan küresel ve yurt içi ekonomik gelişmeleri akabinde de enflasyon görünümüne dair değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum.
Orta vadeli enflasyon tahminlerimize ve para politikası stratejimize ilişkin açıklamalarda bulunduktan sonra da sizlerden gelecek olan soruları cevaplayıp toplantımızı verimli bir şekilde tamamlayacağımızı ümit ediyorum.
Makroekonomik Görünüm
Küresel iktisadi faaliyette yılın ilk yarısında yaşanan toparlanmaya rağmen yakın dönemde açıklanan güven endeksleri, salgının etkisiyle gerilemeye başladı. Aşılama oranlarındaki artışa rağmen salgında yeni varyantlar küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutuyor. Varyantlara ilişkin risklerin canlı kalması bazı ülkelerde büyüme görünümünü olumsuz etkiledi ve büyüme tahminlerinin aşağı yönlü güncellenmesine neden oldu. Büyüme tahminleri Almanya ve ABD başta olmak üzere, en çok ihracat yaptığımız ülkelerden bir kısmı için aşağı yönlü güncellenirken, İtalya ve Rusya gibi önemli ticaret ortaklarında yukarı yönlü güncellendi. Küresel PMI endeksleri ulaştıkları tepe noktasına kıyasla gerilerken, gerek imalat gerekse hizmet sektörleri için 50 eşik seviyesinin üzerinde kalmaya devam etti. Bu gelişmeler, Türkiye’nin dış talep görünümünün olumlu seyrini koruduğunu gösteriyor. İşgücü piyasasına baktığımızda ise gelişmiş ülkelerin birçoğunda istihdamın seviyesi halen salgın öncesi düzeyinin altında seyrediyor.
Emtia fiyatları bir önceki Rapor dönemine göre ortalama olarak artmakla birlikte, enerji ve enerji dışı fiyatların farklılaşması devam ediyor. Ham petrol ve doğal gaz fiyatlarının artmasıyla enerji fiyatları son dönemde hızlandı. Diğer taraftan enerji dışı emtia fiyatları ürün bazındaki farklılaşmaların etkisiyle yataya yakın bir seyir izledi.
Küresel talepteki toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açıyor. Başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatları üzerinde olumsuz yansımalarını görüyoruz. Küresel enflasyondaki yükselişin enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri merkez bankaları tarafından yakından takip ediliyor.
Gelişmiş ülke merkez bankaları enflasyondaki yükselişin talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte büyük ölçüde geçici nitelikte olacağını ancak enflasyondaki düşüşün zamanlamasına dair belirsizliğin olduğunu değerlendiriyor. Bu çerçevede, gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürüyor ve varlık alım programlarına devam ediyor. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda da gerek güncel enflasyon gerçekleşmeleri gerekse enflasyon beklentileri hedefin üzerinde seyrediyor. Bununla birlikte, beklentiler, enflasyonun 2022 yıl sonunda hedeflere yaklaşacağı yönündedir.
Küresel piyasalardaki bu gelişmelerin bir yansıması olarak gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarının dalgalı bir seyir izlediğini görüyoruz. Çin hariç tutulduğunda son dönemde gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları görüldü. Salgının seyri ve gelişmiş ülkelerde para politikasının ne zaman ve ne hızda normalleşeceğine ilişkin öngörüler, önümüzdeki dönemde de gelişmekte olan ülkelerin portföy hareketleri ve finansal piyasaları üzerinde etkili olmayı sürdürecek.
Küresel enflasyon gelişmeleri ve enerji fiyatlarındaki yükselişlerin de etkisiyle mevcut Rapor döneminde küresel risk iştahı dalgalı bir seyir izledi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunda risk primi ve ima edilen döviz kuru oynaklıkları yükselirken, dolar endeksindeki güçlenmenin de etkisiyle döviz kurlarında değer kaybı yaşandı.
Saygıdeğer Katılımcılar,
Konuşmama yurt içi makroekonomik görünümle devam etmek istiyorum.
2021 yılı ikinci çeyreğinde milli gelir çeyreklik bazda yüzde 0,9, yıllık bazda ise yüzde 21,7 oranında arttı. İktisadi faaliyet, bu dönemde salgın kısıtlamaları ve finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte bir miktar ivme kaybetse de uzun dönem eğiliminin üzerinde kalmaya devam etti. İkinci çeyrekte dönemlik büyümeye hem iç talep hem de net ihracat katkı verdi. İç talebin katkısında özel tüketim öne çıkarken, kamu harcamaları ve yatırımlar ılımlı seyretti. Net ihracatın büyümeye verdiği katkıda ise gerek güçlü seyreden ihracat gerekse altın ithalatındaki yavaşlamayla gerileyen ithalat rol oynadı.
Öncü göstergeler, iktisadi faaliyetin yılın üçüncü çeyreğinde dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğini gösteriyor. Sanayi üretimi, Temmuz-Ağustos aylarında yükseliş eğilimini sürdürdü. Ciro endeksleri, yurt dışı talebin üçüncü çeyrekte, özellikle ara malı ve sermaye malı sektörlerinde sanayi üretimini desteklemeye devam ettiğine işaret ediyor.
Aşılamanın hızlanması, küresel ekonomideki toparlanma sürecini destekliyor. Türkiye’de ve tüm dünyada aşılama oranlarının artmasıyla birlikte salgın tedbirlerinin kademeli olarak kaldırılması, dış talebin iktisadi faaliyete katkısını artıran bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Diğer yandan, virüsün yeni varyantlarının ortaya çıkmasının da etkisiyle vaka sayılarında gözlenen artış, salgının seyrine ilişkin belirsizliklerin devam etmesine neden olmaktadır.
Aşılamanın toplumun geneline yayılması salgından olumsuz etkilenen başta turizm olmak üzere hizmetler sektörünün canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanıyor. Perakende satış hacim endeksi, açılmanın etkisiyle kuvvetli bir artış kaydetti. Haziran ayından bu yana aşılamadaki güçlü ivme ile birlikte kısıtlamaların hafifletilmesi, turizm faaliyetindeki ve ilgili hizmet kalemlerindeki toparlanma eğiliminin belirginleşmesinde rol oynadı. Dayanıklı tüketim malları talebi yavaşlarken, dayanıksız tüketim mallarında bir toparlanma gözlendi. Talepteki bu dengelenme, cari işlemler dengesi, enflasyon ve istihdam üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı önem arz ediyor.
Anket verileri, firmaların gelecek için yatırım harcamalarını artırmayı planladığına işaret ediyor. İmalat sanayi firmalarının yatırım eğilimleri üçüncü çeyrekte 2011 yılı üçüncü çeyreğinden bu yana en yüksek değerini aldı. Ekim ayında da yatırım eğilimindeki artış sürdü. Bu artışı farklı ölçekteki firmalar genelinde görüyoruz. Sektörel açıdan değerlendirdiğimizde de ara malları ve yatırımlarda daha güçlü olmak üzere ana sektörler geneline yayılan bir yatırım eğilimi görüyoruz.
Yatırımlar ve krediler ilişkisine değinecek olursak, üçüncü çeyrekte firmalarımızın sabit yatırıma yönelik kredi talebinin de yükseldiğini gözlemledik. PPK kararlarımızda parasal duruştaki sıkılığın ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başladığını belirtmiştik. Ticari kredi faiz oranlarındaki düşüşün de etkisiyle önümüzdeki dönemde krediler sabit sermaye yatırımlarını daha da fazla destekleyecektir.
İstihdama ilişkin yüksek frekanslı veriler, açılmanın etkisiyle işgücü piyasasında da toparlanmaya işaret ediyor. Hizmetler sektörü istihdamı, salgına dair kısıtlamaların da etkisiyle daha yavaş bir toparlanma sergilemişti. Ancak son dönemde burada güçlü bir istihdam artışı ile salgın dönemi kayıplarının tamamen telafi edildiğini gördük. Ayrıca güçlü giden ihracatın da katkısıyla, sanayi sektörü istihdamının diğer alt kalemlere göre daha da olumlu seyrettiği dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, tarım dışı istihdamın öncelikle sanayi sektörünün katkısı ile toparlanmaya başladığını, hizmet sektöründen gelen sınırlı katkıya rağmen 2021 yılı ilk çeyreğinde salgın öncesi düzeylere ulaştığını görüyoruz. Son olarak hizmet sektöründeki açılma ve turizmin katkısı ile beraber işgücü piyasasının salgın dönemi etkilerini büyük ölçüde atlattığını söyleyebiliriz.
İhracat, küresel talepteki hızlı toparlanma ve ihracat fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak üçüncü çeyrekte güçlü seyrini sürdürdü. Parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri, ithalat artışını sınırladı. Böylece, uluslararası emtia fiyatlarındaki yüksek artış ve iktisadi faaliyetin güçlü seyrine rağmen, ithalat üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir artış eğilimi izledi.
Türkiye, ihracatta gösterdiği güçlü performans sayesinde en büyük pazarımız olan Avrupa ile dış ticaretinde fazla verir konuma gelmiştir. Asya bölgesi ile yapılan ticarette ise açık vermeye devam ediyoruz.
Üçüncü çeyrekte uluslararası emtia fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak ithalat fiyatlarındaki artış eğilimi sürerken, ihracat fiyatlarındaki artış görece daha zayıf seyretti. Bu durum, dış ticarette miktar bazında gerçekleşen dengelenmenin cari işlemler dengesine yansımasını sınırlıyor. Diğer taraftan, hizmet gelirlerinde ise aşılamanın hızlanması ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte toparlanma güç kazandı. Önümüzdeki dönemde olumlu dış talep koşullarına bağlı olarak ihracattaki güçlü artış eğiliminin desteğiyle yılın geri kalanında yıllıklandırılmış cari işlemler dengesindeki iyileşmenin sürmesini öngörüyoruz. Cari işlemler dengesindeki bu eğilimin güçlenerek devam etmesi, önümüzdeki dönemde dış finansman ihtiyacını azaltarak ülke risk primini olumlu etkileyecek bir unsur olacaktır.
Ödemeler dengesindeki gelişmelerin TCMB’nin uluslararası rezervleri üzerinde olumlu yansımalarını görüyoruz. Son dönemde rezervlerde istikrarlı bir artış eğilimi gözleniyor. Bu dönemde özellikle reeskont kredi geri dönüşleri, zorunlu karşılık adımları ve cevherden altın alımları TCMB rezervlerini yukarı yönlü etkileyen faktörler olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca diğer merkez bankalarıyla yapılan swap işlemleri ve SDR tahsisatı gibi gelişmeler de rezervleri yukarı yönlü etkileyen diğer faktörler oldu. 15 Ekim 2021 tarihi itibarıyla rezerv rakamı yaklaşık 126 milyar ABD doları seviyesine yükseldi. Önümüzdeki dönemde de TCMB olarak para politikasının aktarım mekanizmasını kuvvetlendirmek amacıyla rezerv birikiminin devam etmesini amaçlıyoruz. Bu doğrultuda reeskont kredileri temel rezerv biriktirme aracı olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca, son dönemde reeskont kredi mekanizmasının etkinliğini artırmaya yönelik çeşitli adımlar da attık.
Finansal koşullara geçecek olursak, güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam ediyor. Yıllık kredi büyümesi yüzde 8,7 seviyesine gerilerken reel olarak kayda değer bir düşüşe işaret ediyor. Ancak, kredi büyüme kompozisyonuna yakından baktığımızda üçüncü çeyrek itibarıyla parasal duruşun sıkılığının ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başladığını görüyoruz. Ticari krediler kur etkisinden arındırılmış olarak yüzde 6,7’lik büyüme ile geçmiş yıllar ortalamasının oldukça altında seyrediyor. Bunun yanında, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı harcamaları üzerinde, Eylül ayında alınan yeni kararlarla güçlendirilen makroihtiyati politika çerçevesinin olumlu etkileri gözlenmeye başladı. Yüksek frekanslı kredi verileri, söz konusu tedbirlerin de etkisiyle ihtiyaç kredisi artış hızının yavaşladığına, vade kompozisyonunun ise bir miktar kısaldığına işaret ediyor. Yatırım iştahı yüksek firmaların finansmanının desteklenmesi için ticari kredilerdeki gelişmeleri önemsiyoruz. Bireysel kredilerin daha ılımlı ve dengeli bir büyüme sergilemesinin, enflasyon görünümü ve dış denge üzerindeki riskleri sınırlamak için önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Saygıdeğer Basın Mensupları, Değerli Katılımcılar,
Şimdi de bu makroekonomik çerçevede şekillenen enflasyon görünümünü kısaca değerlendireceğim.
Tüketici enflasyonu, yılın üçüncü çeyreğinde, gıda ve başta enerji olmak üzere ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı gelişmelerin etkisiyle yükseldi. Bu dönemde, tüketici enflasyonu yüzde 19,58 ile Temmuz Enflasyon Raporunda sunulan tahmin aralığının üzerinde, B enflasyonu ise yüzde 18,63 ile tahmin aralığının içinde gerçekleşti. Bu farklılaşmada büyük ölçüde işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış eğilimi belirleyici oldu. C çekirdek göstergesinde ise enflasyon yüzde 16,98 olarak gerçekleşti.
B endeksinin yıllık enflasyonu, yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre artarken, C endeksinin yıllık enflasyonu aynı dönemde bir miktar azaldı. Yılın üçüncü çeyreğinde enflasyon eğiliminde kapanma ve açılma dönemlerinin de etkisiyle dalgalı bir seyir gözlendi. Bu dönemde enflasyon eğilimi temel mal grubunda gerilerken, işlenmiş gıda ve yeniden açılmaya bağlı olarak hizmet grubunda yükseldi.
Gıda fiyatlarının enflasyon dinamikleri üzerindeki belirleyici etkisi tüm dünyada önemini koruyor. Olumsuz hava koşulları, kuraklık, bazı ülkelerde gıda ihracatına yönelik özel kısıtlamalar ve stok artışı gıda fiyatlarında küresel bir yükselişe neden oluyor. Bu çerçevede, diğer ülkelerin merkez bankaları ve politika yapıcıları da, gıda fiyatlarındaki gelişmeleri, çekirdek enflasyon gelişmelerini ve artan enflasyonun beklentiler üzerindeki etkisini dikkatle takip ediyorlar.
Gıda fiyatlarındaki bu eğilimi Türkiye’de de gözlemliyoruz. Temmuz ve Ağustos aylarında gıda fiyatları enflasyonu gerek tarihsel ortalamalardan gerekse gıda dışı enflasyondan belirgin olarak yüksek seyretti. Eylül ayında işlenmemiş gıda enflasyonu son iki aydır gözlenen yüksek artışlar sonrası bir miktar düzeltme kaydetti, işlenmiş gıda enflasyonu ise tarihsel ortalamalarda gerçekleşti. Yıllık gıda enflasyonu Eylül ayında taze meyve sebze fiyatlarının etkisiyle sınırlı bir oranda gerilemesine karşın yüksek seviyesini korudu. Tüketim sepeti içerisinde gıdanın göreli ağırlığının fazla olması ve gıda enflasyonundaki mevcut yüksek seviyeler nedeniyle, ülkemizde gıdanın tüketici enflasyonuna katkısı pek çok ülkeye kıyasla daha fazla oluyor.
Değerli Katılımcılar,
Orta vadeli tahminlerimize geçmeden önce, enflasyonun temel makro belirleyicilerine ilişkin değerlendirmelerimize yer vermenin faydalı olacağını düşünüyorum.
Merkez Bankası bünyesinde takip edilen çıktı açığı göstergeleri yılın üçüncü çeyreğinde normalleşme adımlarını takiben toplam talebin güçlendiğine işaret ediyor. İkinci çeyrekte uygulanan salgın tedbirlerinin ardından, hızlanan aşılamaya paralel olarak kısıtlamalar kaldırıldı ve ertelenmiş olan harcamaların gerçekleşmesiyle iç talep canlandı. Bu dönemde ihracattaki olumlu seyir sürdü. Aşılama oranlarının artması, bazı ülkelerin Türkiye’ye yönelik seyahat kısıtlamalarını gevşetmesini de beraberinde getirdi. Böylece, toplam talep koşulları her iki kaynaktan da destek alırken, para politikasındaki sıkı duruşa bağlı olarak kredi büyümesi yavaşlamaya devam etti. Açılmanın da etkisiyle üçüncü çeyrekteki canlanmayı takiben yılın son çeyreğinde talep koşullarının daha ılımlı bir seyir izleyeceğini öngörüyoruz.
Uluslararası emtia fiyatları üretici ve tüketici fiyatları üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Emtia fiyat gelişmeleri incelendiğinde ilk dikkat çeken nokta üçüncü çeyrekte tarım ürünlerindeki artışın durması oldu. Diğer yandan, bazı temel tarımsal ürünlerde fiyat artışları bu dönemde de sürerken Ekim ayı ile birlikte genele yayılan artışlar görüldü. Endüstriyel metallerde fiyat artışları devam ederken, küresel talepteki toparlanmayla birlikte arz-talep uyumsuzluğu nedeniyle enerji alt grubu son dönemde olumsuz ayrışıyor. Salgının başlarında tarihsel olarak oldukça düşük seviyelere inen petrol fiyatları 2021 yılında hızlı bir şekilde yükseldi. Petrol fiyatlarında son dönemdeki fiyat artışında arz sıkıntılarının daha belirleyici rol oynadığını görüyoruz.
Emtia fiyatlarındaki artışın yanı sıra tedarik zincirindeki aksaklıklar da üretici fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Bu dönemde taşıma maliyetlerinde yüksek artışlar görülüyor ve tedarikçilerin teslimat süreleri uzuyor. Bu da fiyatlar üzerinde arz kısıtları kaynaklı yukarı yönlü bir baskı oluşturuyor. Türkiye PMI verileri kapsamında yayımlanan tedarikçi teslim sürelerine baktığımızda, Eylül ayında, halen 50 eşik değerinin altında olmakla birlikte, bir miktar iyileşme görüyoruz. Bu durum, tedarik kaynaklı sorunların azalmakla birlikte önemini koruduğuna işaret ediyor.
Enflasyon beklentilerinin seyrine baktığımızda, hem piyasa katılımcıları anketi hem de piyasa bazlı göstergeler enflasyon beklentilerinde son dönemde bir miktar artışa işaret ediyor.
Enflasyon görünümü, salgının seyri ile salgın dönemine özgü koşulların arz zincirleri üzerindeki etkileri, iktisadi faaliyetin ve talep kompozisyonunun durumu ve finansal koşullar birlikte dikkate alındığında para politikasında güncelleme ihtiyacı olduğu değerlendirilmiş, bu çerçevede Eylül ve Ekim aylarında politika faizinde toplam 300 baz puan indirime gidilmiştir. Para politikası duruşumuzu belirlerken, para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizler değerlendirilmiştir. Geçtiğimiz üç aylık dönemde Merkez Bankası fonlaması sade bir operasyonel çerçevede, açık piyasa işlemleri ve kur takası işlemleri kanalıyla yapılmıştır. Para piyasasındaki gecelik faizler Merkez Bankası politika faizi etrafında oluşmaya devam etmektedir.
Orta Vadeli Tahminler
Değerli Katılımcılar,
Orta vadeli tahminler üretilirken, başlangıç noktası olarak şimdiye kadar özetlediğim iktisadi görünümü esas aldık. İthalat fiyatları, gıda fiyatları, küresel büyüme ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımlarımızı gözden geçirdik ve güncelledik.
Ham petrol fiyatları, geçtiğimiz dönemde Temmuz Enflasyon Raporu tahminlerimizle büyük ölçüde uyumlu olarak gerçekleşti. Ancak, arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak Eylül ayında başlayıp Ekim ayında da devam eden fiyat artışları, ham petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemde Temmuz ayı tahminlerimizin üzerinde kalacağına işaret ediyor. Bu nedenle, ham petrol fiyatı varsayımlarımız yukarı yönlü güncellendi. Bildiğiniz gibi, ham petrol fiyatlarına dair varsayımlarımızı uluslararası piyasalarda oluşan vadeli fiyat eğrilerinin ortalamasını alarak oluşturuyoruz. Buna göre, petrol fiyatı varsayımımızı 2021 yılı için ortalama 70,8 ABD dolarına, 2022 yılı için ise 77,5 ABD dolarına yükselttik. Petrol fiyatlarındaki artışın yanı sıra doğal gaz fiyatlarının da son dönemde hızlı bir şekilde artmasına bağlı olarak uluslararası emtia fiyatları enerji fiyatlarının katkısıyla yükseldi. Bu doğrultuda, ithalat fiyatlarının genel seviyesine ilişkin varsayımlar da enerji fiyatları kaynaklı olarak Temmuz Enflasyon Raporu varsayımlarımızın üzerinde kaldı. Uluslararası piyasalarda oluşan vadeli fiyat eğrisi önümüzdeki dönemde ithalat fiyatlarının bir süre daha yükseldikten sonra düşüşe geçeceğine işaret etmektedir.
Gıda enflasyonu varsayımlarımızı uluslararası fiyatlarda gözlenen artışlar ve tarımsal kuraklık gelişmelerini dikkate alarak 2021 ve 2022 yılları için yukarı yönlü güncelledik.
Küresel iktisadi faaliyet üzerinde delta varyantı kaynaklı belirsizliklerin artmasına rağmen, dış talep görünümüne ilişkin varsayımlarımızda, geçtiğimiz Rapor dönemine göre bir güncelleme olmadı.
Maliye politikası ve finansal politikaların, para politikası ile eşgüdüm içerisinde, enflasyonda öngörülen düşüş patikasıyla uyumlu bir makro çerçevede belirleneceği bir orta vadeli görünümü esas aldık.
Değerli Katılımcılar,
Şimdi sizlerle, anlattığım bu genel çerçeve dâhilinde ürettiğimiz enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi paylaşacağım. Temel varsayımlarımız ve kısa vadeli öngörülerimiz doğrultusunda, para politikası duruşunun, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla enflasyonun yeniden düşüş eğilimine dönmesini sağlayacak sıkılıkta oluşturulmaya devam edileceği bir görünüm altında enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngörüyoruz. Bu çerçevede, enflasyonun 2021 yıl sonunda yüzde 18,4 olarak gerçekleşeceğini, 2022 yıl sonunda yüzde 11,8’e ve 2023 yıl sonunda ise yüzde 7,0 seviyesine geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz.
Böylece, 2021 yıl sonu enflasyon tahminini 4,3 puanlık güncellemeyle yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e yükselttik. Bir önceki Rapor dönemine göre gıda fiyatları ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımlarındaki güncellemeler, enflasyon tahminini sırasıyla 2,1 puan ve 1,5 puan artırdı. Yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ise, büyük ölçüde alkol-tütün kaynaklı olarak tahmini 0,3 puan yükseltti. Ayrıca, çıktı açığındaki güncelleme de tahmini 0,4 puan yukarı çekti.
2022 yıl sonu enflasyon tahminini de yüzde 7,8’den yüzde 11,8’e yükselttik. Başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyonun ana eğilimine etkileri, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 2,2 puan artırdı. Diğer yandan, gıda enflasyonu varsayımındaki güncelleme tahmini 1,0 puan artırırken, çıktı açığındaki değişiklik ise 0,8 puan yükseltici yönde katkıda bulundu.
Kıymetli Misafirler,
Konuşmamı bitirmeden önce, para politikasına yönelik önemli gördüğüm diğer bazı hususları sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı gelişmeler etkili oldu. Yeniden açılmaya bağlı olarak bilhassa yaz aylarında lokanta-otel gibi bazı sektörlerde talep yönlü etkiler gözlemledik. Ayrıca, salgın döneminde bazı sektörlerde ülkemize olan ek taleple ihracatımızda güçlü artış eğilimi kaydedildi. Hâlihazırda tedarik sürecine yönelik veriler küresel ölçekte arz yönlü unsurların etkisini koruduğuna işaret ediyor. Özellikle ilk dönemde küresel talepte kaydedilen ani yükselişe, arz koşulları karşılık vermekte zorlandı. Bu gelişmelerin de yansımasıyla uluslararası emtia fiyatlarında ve navlun ücretlerinde kayda değer artışlar izlendi. Salgın koşulları da bu görünümü ağırlaştırdı. Bu tür kısıtların önümüzdeki dönemde kademeli olarak hafiflemesini bekliyoruz.
Para politikasının etkileyebildiği talep unsurlarını, çekirdek enflasyon gelişmelerini ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirerek para politikası duruşumuzda bir güncelleme yaptık. Bununla birlikte, arz yönlü arızi unsurlardan kaynaklı olarak politika faizinde yaptığımız aşağı yönlü düzeltme için yıl sonuna kadar sınırlı bir alan kaldığını değerlendiriyoruz.
Son olarak, iklim değişikliğinin merkez bankacılığına etkisine değinerek bizim bu konudaki duruşumuzu kısaca özetlemek istiyorum. Teknolojinin gelişimi ve hızlı sanayileşmenin yol açtığı küresel ısınma sorunu iklim değişikliklerini de beraberinde getiriyor. Küresel iklim değişiklikleri iktisadi faaliyeti etkileyerek, başta gıda fiyatları olmak üzere genel fiyat düzeyinde ve dolayısıyla enflasyonda dalgalanmaya neden olabiliyor. Ayrıca, küresel iklim değişiklikleri yarattığı farklı finansal riskler aracılığıyla finansal sistemi de olumsuz etkileyebiliyor. Nitekim küresel iklim değişikliği, fiyat istikrarı ve finansal istikrara dair yarattığı riskler nedeniyle pek çok merkez bankası ve uluslararası finansal kuruluş tarafından yakından izleniyor.
Bu kapsamda, son dönemde ülkemizde de yurt içi bankalar ve reel sektör tarafından da sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredi temini ve eurobond kıymet ihraçlarının gerçekleştirildiğini gözlemliyoruz. Yurt içi bankalar ve reel sektörün fonlama yapısı içerisinde sürdürülebilir temalı kaynakların payının artmasının ve bu şekilde çevre dostu ve sosyal temalı yatırımların gerçekleştirilmesinin önemli olduğunu değerlendiriyoruz.
Bu çerçevede, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak para politikasının ana hedeflerinde bir değişikliğe yol açmadan, küresel iklim değişikliğinin yarattığı finansal riskleri azaltmak amacıyla sürdürülebilir finans uygulamalarını uzun vadeli bir politika olarak desteklemeyi önemsiyoruz. Bu doğrultuda söz konusu fonlama kaynaklarına dair teşvik edici zorunlu karşılık uygulamaları, sürdürülebilir temalı kıymetlerin TCMB likidite yönetimi çerçevesinde teminat olarak kabul edilmesi gibi çeşitli adımlara dair çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Konuşmamı sonlandırırken başta Para Politikası Kurulu üyeleri ve Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğümüz çalışanları olmak üzere Rapor ve basın toplantısıyla ilgili hazırlıklarda görev alan tüm mensuplarımıza da gönülden teşekkür ediyorum.
Toplantımıza katılımınızdan dolayı da sizlere tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
Ayrıca yarın Cumhuriyetimizin 98. yıl dönümü. Bu vesileyle, siz değerli misafirlerimiz, çalışma arkadaşlarımız ve aziz milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ediyor, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla, rahmetle yâd ediyorum.
AA
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
İsrail-İran Savaşının Türkiye’ye Etkileri

Yayınlanma:
3 gün önce|
16/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
İsrail ile İran arasında çıkabilecek uzun süreli bir savaş, sadece çatışmanın merkezindeki ülkeleri değil, çevre ülkeleri ve küresel sistemi de etkileme potansiyeline sahiptir. Türkiye, jeopolitik konumu, enerji bağımlılığı, ekonomik yapısı ve diplomatik ağı nedeniyle bu savaşın en çok etkilenecek ülkelerinden biri olacaktır.
Bu analiz, savaşın Türkiye’ye olası etkilerini altı temel başlık altında ele almaktadır:
1. 🛢️ Enerji ve Ekonomi Üzerindeki Etkiler
İran’ın enerji üretimi ve Hürmüz Boğazı’nın kontrolü, küresel petrol ve doğal gaz arzı için kritik önemdedir. Savaşın bu hattı etkilemesi durumunda:
-
Enerji fiyatlarında sert artış yaşanacaktır. Türkiye’nin petrol ve doğal gazda yüksek dışa bağımlılığı, enerji ithalat faturasını şişirecek, cari açık büyüyecektir.
-
Enflasyonist baskı artar. Akaryakıt ve üretim maliyetlerinin yükselmesi, gıda ve temel tüketim ürünlerinde zincirleme fiyat artışına neden olur.
-
Sanayi ve ulaşım sektörlerinde maliyet artışıyla birlikte tüketici harcamalarında daralma görülebilir.
2. ⚖️ Jeopolitik Denge ve Dış Politika Baskısı
Türkiye, Batı bloku (NATO-ABD) ile İslam dünyası arasında denge kurmaya çalışan bir dış politika izlemektedir. Savaş derinleşirse:
-
Çift yönlü baskı oluşur. ABD, Türkiye’den İsrail lehine daha net bir pozisyon almasını bekleyebilirken; iç kamuoyu ve İslam ülkeleri Filistin-İran eksenine daha yakın bir tavır talep edebilir.
-
Denge politikası zorlaşır. Türkiye, arabulucu rolünü korumak isterken tarafsızlığını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
3. 🤝 Diplomasi ve Göç Yönetimi
Savaş bölgesine yakın olan Türkiye, bölgedeki göç hareketlerinden doğrudan etkilenebilir.
-
Yeni mülteci dalgası riski doğar. İran, Irak ve Suriye’deki çatışma ve insani krizler nedeniyle Türkiye sınırlarına yeni göç baskıları oluşabilir.
-
İç politikada göç tartışmaları artar. Halihazırda Suriyeli göçmenler konusunda hassas olan kamuoyunda yeni bir göç dalgası sosyal ve siyasi gerilimlere yol açabilir.
4. 🛡️ Güvenlik ve Askeri Riskler
Savaş, bölgedeki tüm askeri dengeleri etkileyebilir ve Türkiye’nin güvenlik ortamını doğrudan sarsabilir.
-
Sınır ötesi gerginlikler: Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki operasyon bölgelerinde İran yanlısı milis gruplarla sıcak temas ihtimali artar.
-
Terör riski ve iç güvenlik tehditleri: İran destekli yapıların Türkiye içinde veya sınır hattında provokatif eylemlere yönelmesi riski oluşur.
5. 📉 Finansal Piyasalara Etkisi
Savaş ortamı, küresel finansal piyasalarda risk algısını artırır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bu dalgalanmalardan doğrudan etkilenir.
-
Borsa İstanbul’da dalgalanma görülür. Yabancı yatırımcıların riskten kaçışı, Borsa İstanbul’da satış baskısını artırabilir.
-
Döviz kurları ve altın fiyatları artabilir. TL üzerindeki baskı artar; bireyler ve yatırımcılar güvenli liman olarak döviz ve altına yönelir.
6. 🚢 Ticaret ve Sanayiye Etkisi
Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya’ya olan ticareti, savaş nedeniyle sekteye uğrayabilir.
-
Dış ticaret yollarında sorun: İran ve Irak güzergâhlarında güvenlik riskleri, lojistik maliyetleri artırır.
-
İhracatçı üreticiler zarar görür. Özellikle makine, inşaat, tekstil ve otomotiv yan sanayi sektörleri sipariş iptalleri ve pazar kaybı riskiyle karşı karşıya kalır.
Sonuç: Türkiye Çok Boyutlu Riskle Karşı Karşıya
İsrail-İran savaşının uzun sürmesi; ekonomi, dış politika, güvenlik, diplomasi ve toplumsal alanlarda zincirleme etkiler yaratır. Türkiye bu süreci, enerji stratejilerini gözden geçirerek, iç güvenlik politikalarını güçlendirerek ve diplomatik dengesini koruyarak yönetmek zorunda kalacaktır.
Yayın Notu: Bu analiz www.bankavitrini.com için hazırlanmıştır.
EKONOMİ
Kriz Yönetiminde Yeni Yöntemler: Dijital Çağın Dinamikleriyle Uyumlu Stratejiler

Yayınlanma:
5 gün önce|
14/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Kriz, bir şirketin itibarını, finansal yapısını ve operasyonel devamlılığını tehdit eden olağanüstü bir durumdur. Ancak artık krizler sadece doğal afet, ürün hatası ya da skandallardan ibaret değil; dijital linçler, sosyal medya kampanyaları ve siber saldırılar da modern kriz tanımının bir parçası haline gelmiştir.
Bu bağlamda kriz yönetimi, geleneksel yöntemlerin ötesine geçerek çok boyutlu, hızlı ve veri odaklı bir yapıya dönüşmüştür. İşte yeni nesil kriz yönetimi yaklaşımları:
1. Gerçek Zamanlı İzleme ve Erken Uyarı Sistemleri
Artık krizleri tahmin etmek ve erken müdahale etmek mümkündür. Sosyal medya dinleme araçları sayesinde olası bir krizin sinyalleri önceden yakalanabilir. Bu araçlar kullanıcı şikayetlerini, anahtar kelimeleri ve duygu analizlerini anlık olarak takip ederek alarm verir.
2. Senaryo Tabanlı Simülasyonlar ile Hazırlık
Başarılı kurumlar, olası kriz senaryolarını önceden simüle ederek kriz anında hangi adımları atacaklarını netleştiriyor. Ürün geri çağırma, siber saldırı veya itibar krizleri gibi olaylara karşı önceden denenmiş çözümler hazır tutuluyor.
3. Çok Paydaşlı İletişim Yönetimi
Krizler yalnızca kamuoyu ile değil, çalışanlar, yatırımcılar, müşteriler ve resmi kurumlar gibi çok sayıda paydaşla da doğru iletişimi gerektirir. Her paydaş grubu için özel mesajlar, farklı iletişim kanallarıyla sunulmalıdır.
4. Veri Odaklı Karar Verme Süreçleri
Kriz anında refleksle değil, veriye dayalı stratejiyle hareket etmek hayati önem taşır. Sosyal medya verileri, müşteri geri bildirimleri, kriz yayılma analitiği gibi göstergelerle doğru adımlar belirlenebilir.
5. Dijital Kriz Müdahale Ekipleri
Geleneksel kriz masaları yerini artık dijital kriz ekiplerine bırakıyor. Özellikle sosyal medya krizlerinde, deneyimli ekipler anında devreye girerek içerik üretimi, yorum yönetimi ve doğru bilgilendirme ile süreci kontrol altında tutuyor.
6. Şeffaflık ve Samimi İletişim Dili
Geleneksel kriz iletişimi genellikle soğuk, resmi bir dille yürütülürdü. Ancak günümüzde tüketici daha empatik, samimi ve içten bir yaklaşım bekliyor. CEO açıklamaları, kısa videolar ve açıklayıcı infografikler daha fazla etki yaratıyor.
7. Kurum İçi Kriz Eğitimleri
Kriz yönetimi sadece yönetime değil, tüm çalışanlara aittir. Bu nedenle özellikle ön cephede görev yapan çalışanlara kriz anında nasıl davranmaları gerektiği eğitilmelidir. Kriz bilinci, kurum kültürünün bir parçası haline getirilmelidir.
8. Kriz Sonrası Rehabilitasyon Planları
Kriz atlansa bile etkisi devam eder. İtibar kaybı, müşteri güveni ve çalışan motivasyonu gibi konularda kriz sonrası rehabilitasyon süreci başlatılmalı; iletişim kampanyaları, itibar onarma projeleri ve iç iletişim aksiyonları devreye alınmalıdır.
9. Siber Güvenlik Odağında Kriz Hazırlığı
Dijitalleşmenin getirdiği en büyük risklerden biri de siber saldırılardır. Kurumlar, sadece BT birimlerinin değil tüm organizasyonun siber krizlere hazırlıklı olması için yeni stratejiler geliştiriyor.
10. Kurumsal Hafıza ve Öğrenen Organizasyon Yaklaşımı
Her kriz, gelecekteki krizler için bir öğrenme fırsatıdır. Kriz sonrasında detaylı analiz yapılmalı, neyin işe yaradığı ve neyin işe yaramadığı kayıt altına alınmalı ve bu bilgiler kurumsal hafızaya entegre edilmelidir.
Krizler Kaçınılmaz, Yönetim Şekli Tercih Meselesidir
Krizlerin ne zaman çıkacağını kestirmek zor olabilir; ancak nasıl yönetileceği tamamen kurumsal hazırlıkla ilgilidir. Yeni nesil kriz yönetimi; çevik, şeffaf, veri temelli ve insan merkezli bir yaklaşımla ilerlemektedir. Bu yöntemleri benimseyen kurumlar, sadece krizleri aşmakla kalmaz, aynı zamanda krizlerden güçlenerek çıkar.
BANKA HABERLERİ
ABD’den GVA Capital’e 216 Milyon Dolarlık Yaptırım Cezası: OFAC’tan Sert Mesaj

Yayınlanma:
6 gün önce|
12/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC), yaptırımların uygulanması konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. OFAC, Rusya’ya yönelik yaptırımların ihlali nedeniyle San Francisco merkezli yatırım firması GVA Capital Ltd.’ye tam 215.988.868 dolarlık ceza verdi.
Ceza Gerekçesi Ne?
OFAC, GVA Capital’in, yaptırım uygulanan Rus oligark Süleyman Kerimov adına bilerek yatırım yönettiğini tespit etti. Daha da dikkat çekici olan, şirketin Kerimov’un yaptırım statüsünden haberdar olmasına rağmen bu işlemleri yürütmüş olması.
GVA Capital’in ayrıca, OFAC tarafından yürütülen soruşturma kapsamında gönderilen resmi celbe yanıt vermemesi, cezanın bu denli yüksek belirlenmesinde etkili oldu.
OFAC Değerlendirmesi
Yetkililer, GVA Capital’in davranışını “kötü niyetli ve ağır ihlal” olarak nitelendirirken, şirketin bu süreci kendi rızasıyla ve gönüllü bir şekilde açıklamamış olmasını da cezayı artırıcı faktör olarak değerlendirdi.
Bu karar, ABD makamlarının yaptırım kurallarına uymayan finansal aktörlere karşı hoşgörüsüz bir yaklaşım sergilemeye devam edeceğinin açık bir göstergesi olarak yorumlandı.
OFAC SDN Listesine Yeni Eklemeler
Aynı gün OFAC, terörle mücadele çerçevesinde Özel Olarak Belirlenmiş Kişiler ve Kuruluşlar Listesi’ni (SDN Listesi) de güncelledi.
Yeni Eklenen Şahıs:
-
Adı: Nasr Mohsen Ali Huthele
-
Lakabı: Al-Shammari, Nasr
-
Uyruğu: Irak
-
Bağlantısı: İran destekli Şii milis örgütü Harakat al-Nujaba
-
Yaptırım Nedeni: Küresel terör faaliyetleri (EO 13224 & 13886 kapsamında SDGT statüsü)
Yeni Eklenen Kuruluş:
-
Adı: Kata’ib al-İmam Ali
-
Alternatif Adlar:
-
İmam Ali Tugayları
-
Kataib Ruh Allah Issa Ibn Miriyam
-
-
Kuruluş Yılı: 2014
-
Konumu: Irak & Suriye
-
Yaptırım Nedeni: Terörizmle bağlantılı faaliyetler (SDGT)
Ne Anlama Geliyor?
Bu gelişmeler, özellikle yatırım ve finans sektöründe faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlar için net bir uyarı niteliği taşıyor. OFAC’ın bu kararı:
-
Yaptırım listesinde yer alan kişi ve kurumlarla bağlantılı her tür finansal faaliyetin ağır sonuçları olacağını,
-
Şirketlerin yalnızca yaptırım uygulanan varlıklarla değil, uyum süreçleriyle ilgili yükümlülüklere de dikkat etmeleri gerektiğini,
-
Ve en önemlisi, ihlal sürecinde iş birliği yapılmamasının ceza miktarını katlayabileceğini göstermektedir.
Finans sektöründe faaliyet gösteren şirketler için yaptırım uyumu, artık yalnızca bir hukuk meselesi değil; aynı zamanda kurumsal itibarı ve geleceği doğrudan etkileyen stratejik bir sorumluluk haline gelmiştir.
GVA Capital örneği, bu sorumluluğun ihmal edilmesi durumunda yıkıcı sonuçların kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (841)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.133)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (449)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.849)
- GÜNCEL (3.191)
- GÜNDEM (3.176)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.237)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (474)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.040)
- Ali Coşkun (23)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (563)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (40)
- Onur ÇELİK (34)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (79)
- Serhat Can (6)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
YAZARLAR

İran-ABD hattı sıcak: Polymarket fiyatlıyor, FED pas geçti, gözler TCMB’de

FATF’ten Kara Para Aklamaya Karşı Net Hamle

Tek bakışla alışveriş: İş Bankası “yüz tanıma teknolojisi” ile ödeme dönemini başlatıyor

ÇOCUKLAR/BÜYÜKLER İÇİN YAZ OKUMALARI-1

UAEA: İsrail saldırıları sonrasında İran’ın Natanz nükleer tesislerinde hasar gördü

Tanrının Bankeri’nin Ölümü: Roberto Calvi ve Vatikan’ın Kara Kutusu

Zecurion, Orta Doğu ve Ötesinde Artan Mesleki Dolandırıcılıkla Mücadele İçin Siber Güvenliği Güçlendiriyor

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

KGF KREDİLERİ ÖNCEKİLER GİBİ BANKALARIN ZOMBİ FİRMALARINA GİTMESİN

İmalatçı KOBİ’lere 30 milyar liralık KGF geliyor….

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

Krediye Ulaşamayan Sanayici Batıyor…

Yeni KGF Krediler çözüm olur mu?

KİL VE BENTONİT TESİSLER NE İŞE YARAR?
- Son dakika: Bugünkü Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 18 Haziran 2025 Çılgın Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 18/06/2025
- Son dakika. Bugünkü Şans Topu çekilişi sonuçları belli oldu! 18 Haziran 2025 Şans Topu bilet sonucu sorgulama ekranı! 18/06/2025
- SON DAKİKA | Beklenen açıklama geldi: Fed'in faiz kararı belli oldu! 18/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 18/06/2025
- Emtia piyasasında ters rüzgar: Şeker yatırımcısı kayıpta 18/06/2025
- ACI EUROPE raporu: İstanbul Havalimanı artık dünyanın bağlantı lideri 18/06/2025
- ABD'de işsizlik maaşı başvuruları beklentilerin altında kaldı 18/06/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 19 Haziran 2025 19/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (19.06.2025) 18/06/2025
- Erişimi Kolay, Kapsamı Geniş: Türkiye Sigorta Tamamlayıcı Sağlık Sigortası 18/06/2025
- Trump, İran'a saldırma konusunda nihai kararını vermediğini söyledi 18/06/2025
- Fed 4. toplantıda da faizi değiştirmedi 18/06/2025
- Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan "vergi affı" iddialarına yalanlama 18/06/2025
- GYO şirketleri ve değerlemeleri 18/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM1 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı