Connect with us

EKONOMİ

TCMB blog yazısı: Ramazan Ayı ve Gıda Enflasyonu

Ramazan ayının fiyat istikrarı açısından önemli role sahip gıda fiyatları üzerindeki etkisini makro verilerin yanı sıra yüksek frekanslı mikro veriler kullanarak detaylı bir şekilde inceliyoruz…

Yayınlanma:

|

Türkiye için yapılan iktisadi çalışmalar, Ramazan ayının üretim ve fiyatlar üzerindeki önemine dikkat çekiyor.[1] Bu yazıda, Ramazan ayının fiyat istikrarı açısından önemli role sahip gıda fiyatları üzerindeki etkisini makro verilerin yanı sıra yüksek frekanslı mikro veriler kullanarak detaylı bir şekilde inceliyoruz.

2003-2024 yıllarına ait aylık enflasyon verilerini kullanarak gıda ve alkolsüz içecekler ile işlenmiş ve işlenmemiş gıda için yaptığımız analizler, Ramazan ayının gıda enflasyonu kalemleri üzerinde farklı etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Gıda ve alkolsüz içecekler geneli ile işlenmemiş gıda aylık enflasyonu özelinde Ramazan ayının eş zamanlı etkisine ek olarak öncü ve gecikmeli etkilerinin olduğu; işlenmiş gıda aylık enflasyonu üzerinde ise anlamlı bir etkisinin olmadığını görüyoruz. Bulgularımız gerek önceki çalışmalar gerekse saha gözlemleriyle uyumlu olarak; Ramazan ayının gıda ve alkolsüz içecek fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskının temel olarak işlenmemiş gıda ürünleri kaynaklı olduğunu ima ediyor (Grafik 1).[2] 

Ramazan’ın işlenmemiş gıda fiyatları üzerindeki etkisini daha detaylı incelemek amacıyla, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Ürünleri Fiyat İzleme Sistemi (TÜFİS) verilerini kullanıyoruz. Gıda perakende sektöründe önemli paya sahip zincir marketler ile yerel marketlere ait günlük fiyat verilerini içeren TÜFİS, her ürün için türetilmiş özel kimlik kodları ile fiyatların ürün ve market seviyesinde takibine olanak sağlıyor. Seçilmiş işlenmemiş gıda ürünleri için 2022-2024 yıllarına ait TÜFİS günlük verilerini kullanarak Ramazan ayının ilk 15 günü 100 seviyesinde olacak şekilde oluşturduğumuz 15’er günlük fiyat endekslerini aşağıda sunuyoruz.[3] 

Söz konusu mikro düzey fiyat verileri, seçilmiş işlenmemiş gıda ürünleri fiyat dinamiklerinde Ramazan ayına özgü farklılaşmalara işaret ediyor.[4] Nitekim kırmızı et ve tavuk eti fiyatlarında Ramazan ayı öncesinde başlayan artış eğiliminin Ramazan ayı boyunca ivmelendiği, Ramazan ayı sonrasında ise görece ılımlı seyrettiği dikkat çekiyor (Grafik 2 ve 3). Ramazan ayının bakliyat fiyatları üzerindeki etkisine baktığımızda fiyatların Ramazan ayı içerisinde yükseldiğini, öncesi ve sonrası dönemlerde ise görece yatay seyrettiğini görüyoruz (Grafik 4). Yumurta fiyatlarında ise, Ramazan ayı itibarıyla artış, sonrası dönemde ise düşüş izliyoruz (Grafik 5). İncelenen tüm ürünlerde Ramazan ayına bağlı fiyat artışlarının kalıcı hale gelme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.

Dolayısıyla gerek model gerekse yüksek frekanslı veri analizi, gıda ve alkolsüz içecekler ve işlenmemiş gıda fiyatlarında Ramazan ayının etkili olduğunu ortaya koyuyor. Grafik 1’de verilen katsayıları kullanarak yaptığımız hesaplamalar, 2025 yılında Ramazan ayının şubat ve mart aylarında işlenmemiş gıda enflasyonunda sırasıyla 1,16 ve 3,53 puan; gıda ve alkolsüz içecekler enflasyonunda ise 0,75 ve 1,09 puan yukarı yönlü etki oluşturduğuna işaret ediyor (Grafik 6 ve 7). Bu doğrultuda, 2025 yılında Ramazan ayının manşet enflasyona gıda kaynaklı doğrudan etkisini yaklaşık 0,5 puan olarak hesaplıyoruz.

Özetle, güncel ve detaylı analiz bulgularımız, Ramazan ayında gıda fiyatları üzerinde özellikle işlenmemiş gıda kaynaklı yukarı yönlü bir baskı olduğuna işaret etmekte. Bu bağlamda 2025 yılı Mart ayında gıda fiyatlarında gözlenen yüksek oranlı artışlarda Ramazan ayı etkisinin de olduğu değerlendirilmektedir.

*************************

[1] Bakınız: Atabek, A. (2010), Özmen, U. ve Sarıkaya Ç. (2014).

[2] Atabek (2010) çalışması, Ramazan ayı değişkenini, Ramazan ayının denk geldiği gün sayısının ilgili ayın uzunluğuna oranı olarak tanımlamıştır. Çalışmamızda, Atabek (2010) yaklaşımından hareketle, Şubat 2003-Aralık 2024 dönemine ait veriler kullanılarak gıda ve alkolsüz içecekler, işlenmiş ve işlenmemiş aylık gıda enflasyonları Gomez ve Maravall (1996) tarafından önerilen TRAMO-SEATS yöntemi çerçevesinde modellenmiştir. Oluşturulan Ramazan ayı değişkeni modellere, takvim değişkeni olarak eklenmiş ve istatistiksel olarak anlamlılığı sınanmıştır. Ramazan ayı değişkenine ait model katsayı tahminleri Grafik 1’de sunulmaktadır.

[3] Veri bazlı yaptığımız analizler sonucunda aylık fiyat gelişmelerinde Ramazan etkisinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlenen işlenmemiş gıda ürünleri seçilmiştir. Önemli işlenmemiş gıda kalemlerinden taze meyve sebze grubu, yüksek mevsimsel yapısı ve anlamlı Ramazan etkisi bulunmaması nedeniyle sonuçlarda yer almamaktadır.

[4] TÜFİS verileri saha gözlemleri ile 81 ilden, il/ilçe, market ve ürün detayında günlük frekansta derlenmektedir.

Kaynakça

Atabek, A. (2010). Ramazan Ayının Üretim Üzerindeki Etkisi. TCMB Ekonomi Notları No. 10/14.

Gomez V., ve Maravall, A. (1996). Programs TRAMO (Time Series Regression with ARIMA Noise, Missing Observations and Outliers) and SEATS (Signal Extraction in ARIMA Time Series). Instruction for the user, Working Paper 9628, Bank of Spain, Madrid.

Özmen, U. ve Sarıkaya Ç. (2014). Enflasyonda Ramazan Etkisi. TCMB Ekonomi Notları No. 14/14.

 

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EKONOMİ

Hangi Nakliye yöntemi: Hava Taşımacılığı mı, Deniz Taşımacılığı mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Nakliyenin nasıl yapılacağı, teslim süresi, maliyet, ürün tipi, hacim, güzergâh ve gümrük koşulları gibi birçok faktöre bağlıdır. Aşağıda hava taşımacılığı ile deniz taşımacılığı arasındaki farkları ve hangi durumda hangisinin tercih edilmesi gerektiğini özetleyen bir tablo ve kısa açıklamalar bulabilirsin:

HAVA TAŞIMACILIĞI & DENİZ TAŞIMACILIĞI

Kriter Hava Taşımacılığı Deniz Taşımacılığı
Teslim Süresi Çok hızlı (1-5 gün) Yavaş (15-60 gün)
Maliyet Yüksek Düşük
Ürün Tipi Değerli, hassas, acil ürünler Hacimli, ağır, dayanıklı ürünler
Taşıma Kapasitesi Sınırlı (tonaj sınırlı) Çok yüksek (konteyner bazlı)
Çevre Etkisi Daha fazla karbon salımı Görece çevreci
Gümrük İşlemleri Daha hızlı Daha uzun sürebilir
Güzergâh Esnekliği Sınırlı havaalanı sayısı Daha fazla liman seçeneği
Risk Daha düşük hasar/çalıntı riski Limanda gecikme, hasar riski olabilir

Hangi Durumda Hangisini Seçmelisiniz?

✈️ Hava Taşımacılığı Uygun Eğer:

  • Ürünün acilse (örneğin medikal ekipman, yedek parça)

  • Ürün hafif ama pahalıysa (örneğin elektronik cihazlar, mücevher)

  • Zaman maliyeti lojistik maliyetinden önemliyse

🚢 Deniz Taşımacılığı Uygun Eğer:

  • Büyük hacimli ürünler taşıyorsan (mobilya, tekstil, makineler)

  • Zamanın varsa ve maliyet senin için kritikse

  • Dış ticarette konteyner bazlı ithalat-ihracat yapıyorsan

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TCMB GÖSTERGE FAİZİ %46 YAPTI

TCMB Politika faizi %46’ya (+%2,50), gecelik faiz %49’a (+%3,00) yükseltildi. Koridor genişliği 500’ten 450’ye düştü.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini 350 baz puan artışla yüzde 46’ya çıkardı.

Gecelik borç verme faizi de 300 baz puan artışla yüzde 49’a yükseltildi. Gecelik borçlanma faizi de yüzde 41’den yüzde 44,5 seviyesine çıktı.

Bloomberg HT anketine katılan kurumların beklentisi politika faizinin yüzde 42,50; gecelik borç verme faizinin de yüzde 46 seviyesinde sabit tutulacağı yönündeydi.

Karar metninde enflasyonun ana eğiliminin Mart ayında gerilediği belirtilirken aylık temel mal enflasyonunun finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle Nisan ayında bir miktar yükseleceği, hizmet enflasyonunun ise görece yatay seyredeceği öngörüldü.

Öncü verilerin yurt içi talebin ilk çeyrekte ivme kaybetmekle birlikte öngörülenin üzerinde seyrettiğini ve enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığını ima ettiğini belirten TCMB küresel ticarette artan korumacı eğilimlerin küresel iktisadi faaliyet, emtia fiyatları ve sermaye akımları kanalıyla dezenflasyon sürecine olası etkilerinin de yakından takip edildiği mesajını verdi.

Karar metninde enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiği vurgulandı.

Resim

“Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır”

Para politikasındaki kararlı duruşun; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile dezenflasyon sürecini güçlendirdiğini ifade eden TCMB maliye politikasının artan eşgüdümünün de bu sürece önemli katkı sağlayacağını söyledi.

Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği mesajını veren TCMB bu doğrultuda, politika faizinin; enflasyon gerçekleşmeleri, ana eğilimi ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleneceğini ifade etti.

Kurul politika faizine ilişkin atılacak adımların enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla belirleyeceğinin altını çizerken enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşunun sıkılaştırılacağını söyledi.

Metinde likidite koşullarının yakından izlenmeye ve likidite yönetimi araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edileceği de ifade edildi.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Korkut BORATAV: ‘Tek kutuplu dünya’ yok olurken…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Donald Trump’un 2’nci ABD Başkanlığı, sadece ülkesinde değil, uluslararası ilişkilerde de bir dizi çalkantı yaratarak başladı. Çalkantıların ilk  boyutunu “ABD’de Trump-Musk Faşizmi” başlığı altında kuşbakışı gözden geçirmiştim (soL Haber 21 Şubat 2025).

Bu yazı, çalkantıların ikinci boyutu, dünya sisteminin ABD hegemonyasına dayanan “tek kutuplu niteliği” ile ilgilidir.

Trump, Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve Elon Musk’tan oluşan yeni ABD yönetimi, Rusya ile anlaşarak Ukrayna savaşından çekilmeye ve Avrupalıları yalnız bırakmaya kalkıştı. İki NATO müttefikine (Kanada ve Danimarka’ya) karşı toprak talepleri ileri sürmekte; Filistinlilerin topluca tehciri sonrasında Gazze’yi bir turizm cennetine (“Doğu Akdeniz Rivierası’na) dönüştürerek işletmeyi önermektedir.

Bu arada DTÖ kurallarını ve mevcut ticaret anlaşmalarını çiğnemekte; ABD’nin dış açık verdiği ülkelere karşı gümrük tarifelerini yükselterek bir dizi ticaret savaşı başlatmaktadır. Bu uygulamalar, dünya sisteminin yerleşik dengelerini bozmakta, istikrarsızlığa yol açmaktadır.

Bu ortama ışık tutan bir Amerikalı iktisatçıya odaklanmak istedim.

James K. Galbraith: Kapitalist kutuplaşmanın erken tarihi

Sermaye, doğası gereği “vatansızdır”. Kapitalizm de bu nedenle siyasal sınırlar içinde kalamaz. Dışarı taştığı coğrafyalara kendi üretim/mülkiyet ilişkilerini taşır. Bu dönüşüm çoğu kere kapitalizmde geciken ülkeleri sömürgeleştirerek gerçekleşir. Kapitalist dünya sistemi de eşitsizliğe ve bağımlılığa dayalı bir kutuplaşma içererek oluşur.

Trump-sonrası ABD’yi de dikkate alarak kapitalist dünya sistemindeki kutuplaşma aşamalarını inceleyen anlamlı bir katkı1, Amerikalı iktisatçı J.K.Galbraith’ten geldi. İlk kutuplaşma üretim ilişkilerinde kapitalizme, üretim güçlerinde sanayileşmeye dayanır. Siyasal yapı imparatorluklar içerir. Bağımlılık, ham madde, girdi olarak “kaynak sağlayan çevre” ile bunları sanayide işleyen “merkez” arasında gerçekleşmiştir. Marksist yazında bu ikilinin “artık aktaran” / “artığa el koyan” kutuplar arasında ifade edildiğine; ekonomik yöntemlerin ayrıntıyla incelendiğine değinelim.

İmparatorluklar, kolektif hegemonyanın odağını oluşturur. Kendi aralarında sürekli çatışırlar. Osmanlı, Çin, İspanyol imparatorlukları gibi kapitalist sanayileşmede geride kalanlar çok-kutuplu sistemin bağımlı-alt blokuna kayar. Bu ayrımla Galbraith, siyasal bağımsızlık içinde yaşanan “yarı-sömürgeleri” kastetmektedir.

İki kutuplu dünyanın Altın Çağı

Galbraith’e göre, bu çok kutuplu aşama, hegemonik kutuplar arasında “Çevre’yi paylaşma” mücadelesinin ürünü olan iki Cihan Harbi’ni yaşadı; büyük buhranı, Sovyet devrimini ve faşizmi de içererek 1945’te iki kutuplu bir dünya sistemine dönüşerek son buldu. Bir kutup SSCB liderliğinde sosyalist bloku; diğer kutup ABD ve müttefiklerini içerir. IMF, DB,  DTÖ/GATT gibi çok taraflı kurumlar aracılığıyla yürütülür.

Galbraith bu iki kutuplu dünyayı, “rekabetçi, nükleer risk de taşıdığı için tehlikeli, göreli olarak istikrarlı, bazı önemli özellikleri ile ilerici” olarak nitelendiriyor. Latin Amerika, Asya, Afrika’da güçlü bağımlılık ilişkilerinin süregeldiğini de vurguluyor.

Bu betimlemede Galbraith, 1945-1980 arasını içeren Altın Çağ’ın katkılarına haksızlık yapmaktadır. Bir kere dönem, II’nci Dünya Savaşı’nın galipleri arasında, ilerici özellikler taşıyan bir toplumsal uzlaşma sonunda inşa edilen Birleşmiş Milletler sistemi ile başladı; Güvenlik Konseyi dışında eşit üyeler içeren bu sistemin esneklikleri sayesinde fiilen üçüncü bir kutup da oluşturdu.

Bu dönemin belirleyici özelliği, dünya sistemi içinde siyasal sömürgeciliğin tarihe karışması oldu. Bağımsızlaşan yeni devletler, BM üyeliği içinde dünya siyasetine katıldılar. Çin, Hindistan, Yugoslavya, Mısır ve Endonezya’nın liderliği ile oluşan Bağlantısız Ülkeler bloku bu dönemde uluslararası siyasette belli bir ağrılık taşıdı. Aynı ülkelerin BM’de uluslararası ekonomik ilişkilere ilişkin önerilerini inşa ve müzakere eden 77’ler Grubu küçümsenmeyecek önem kazandı. BM sistemi içinde gelişmekte olan ülkelere özel ayrıcalıklar bu sayede tanımlandı; yerleşti.

Tek kutuplu dünya: Ekonomik bilanço

Galbraith, iki kutuplu dünya sisteminin 1989 sonrasında SSCB ve Doğu Avrupa’da komünist rejimlerin tarihe karışmasıyla son bulduğunu vurguluyor. Komünist Parti yönetimini koruyan Çin, bu çöküntünün dışında kaldı; dinamik, esnek stratejiler izleyerek bu dönemin “yükselen ekonomik gücü” oldu. Yeni dünya düzeni böylece. ABD hegemonyasında tek kutuplu bir sisteme dönüştü.

Galbraith’e göre tek kutuplu bu dönem içsel bir çelişki içermektedir. Hegemonik gücü sürdürme mekanizmaları, ABD’nin ekonomik olarak zayıflamasına da yol açmıştır. Hegemonyanın temel ekonomik aracı olan finansal altyapı, ABD dolarının güçlü, değerli olmasına dayanmaktaydı. Bu gereksinim ABD’nin ucuz ithalata bağımlılığını artırdı. “20’nci yüzyılın ortalarında Amerikan gücünün temelini oluşturan sanayi tabanı bu nedenle fiilen felce uğradı.”

Galbraith’e göre ABD hegemonyasına dayalı tek kutuplu bir dünya, artık sürdürülemez. Avrupa’nın durumu daha da kötüdür. BRICS ve Çin’in yükselen güçleri karşısında çok kutuplu bir dünyaya uyum gerekecektir. “Sanayideki gerileme, Amerikan işgücünün teknik yeteneklerini aşındırmıştır. Bugünkü istihdam, hizmet sektörüne alışmış çok sayıda profesyonel ile teknoloji ve finansta yer alan az sayıda seçkine dayanmaktadır.”

“Amerika’nın dramı, seçkinlerin dünyayı denetleyebilmek için güçlü dolara  dayalı finansal konumun zorunlu olduğu saplantısından kaynaklanıyor. Bu bayatlamış ideolojik tutumun terkedilmesi; finansta, teknolojide, sanayide, askerî alanda yer alan seçkinlerin, yeni ve daha gerçekçi bir kuşakla yer değiştirmesi gerekiyor.” 

“Yeni kadroların, ülkenin fiziksel ve insan gücünü yeniden yapılandırmaya çalışmaları ve bunu da ülkenin sosyal kazanımlarını parçalamadan gerçekleştirmeleri gerekiyor. İlk adım, çok kutuplu bir dünyanın ne anlama geldiğini ve nasıl sağlanabileceğini kavramak olacaktır.”

ABD hegemonyasının kanlı bilançosu

Galbraith, bu tespitleri ile tek kutuplu dünya sisteminin ABD ve Batı ekonomilerindeki ekonomik sonuçlarını ve alternatiflerini özetliyor. Bunlardan hemen önce, (adeta parantez içinde) önemli bir vurgulama daha yapıyor: Tek kutuplu dünyanın yol açtığı ekonomik sorunlara karşı ABD’nin ürettiği “ekonomi dışı” çözüm yöntemine işaret ediyor: ABD’nin askerî gücü, ekonomik gücün erimesini telafi etmek için kullanılmış; bir anlamda ekonomik zafiyeti ikame etmiştir: “Afganistan, Irak, Orta Doğu   savaşları, hayalî bir güç göstergesi olarak kullanıldı; ama gerçek hayatta bunların karşılığı yoktur. Bu zafiyet şimdi Ukrayna’da kaynak zenginliğini [hedeflemekte]; sınaî ve askerî bir dünya gücü olarak öne çıkan Rusya’ya karşı sınanmaktadır.”

Bu vurgulama, Amerikalı iktisatçının tek kutuplu dünyaya karşı temel karşıtlığının nedenini de örtülü olarak içeriyor. Bu dönemde “askerî gücün” nasıl öne çıktığını hatırlatarak Galbraith’in olası gerekçesini de açıklayabiliriz:

20’nci yüzyılın sonunda ABD liderliğinde NATO’nun ve Avrupalı müttefiklerinin eski Yugoslavya’da başlattıkları askerî müdahale, 21’nci yüzyıl başında farklı bir coğrafyada “teröre karşı savaşa” dönüştü. Sonraki çeyrek yüzyıl içinde Orta Doğu ve Afganistan’da kanlı rejim değiştirme operasyonlarını içerdi; bugünlerde Filistin’e ve yeniden Suriye’ye ulaştı; hâlâ son bulmadı. Balkanlarda başlayan savaşların son aşaması da Ukrayna’da Rusya’ya karşı sürdürülmektedir; askerî bir yenilgiyle noktalanmak üzeredir.

İnsanî bilançosu, milyonları aşan ölümlerdir. Savaş mağdurlarına neoliberal şokların Afrika’da, Latin Amerika’da yarattığı ekonomik mağdurlar katılmakta; çoğalarak göçmenlere dönüşmekte; Türkiye’den, Akdeniz’den Batı Avrupa’ya; Meksika sınırından ABD’ye akmaktadır. Batı toplumlarındaki ekonomik ve ciddi siyasal sonuçlarını gözlüyoruz.

Niyeti ne olursa olsun Trump, bu ortamın kaynağı olan ABD hegemonyasını baltalamaya başladı. Sonuçlarının bugünden daha kötü olması beklenemez.

  • 1 James K. Galbraith, “Is Europe still a model for BRICS in the new multipolar world?”, vox euro, 23.II.2025

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Kaynak: altinpiyasa.com

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.