Türkiye, 2025 yılı itibarıyla enflasyonla mücadelede önemli adımlar atmış, ancak bazı zorluklarla karşılaşmıştır.
Enflasyonla Mücadelede Uygulanan Politikalar
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2025 yılı için enflasyonu %21’e düşürmeyi hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda sıkı para politikaları uygulanmakta, iç talep kontrol altına alınmakta ve mali disiplin sağlanmaya çalışılmaktadır. TCMB, politika faizini yüksek seviyelerde tutarak dezenflasyon sürecini desteklemeyi planlamaktadır .
Ayrıca, kredi büyümesini kontrol altına almak, Türk lirası cinsinden mevduat payını artırmak ve kur korumalı mevduat hesaplarını aşamalı olarak kaldırmak gibi adımlar da atılmaktadır. Bu önlemler, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmeyi ve finansal istikrarı korumayı amaçlamaktadır .
Ekonomik Büyüme ve Durgunluk Riski
Enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan sıkı para politikaları, ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturmuştur. 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde büyüme oranları negatif seyretmiş, bu da teknik olarak durgunluk anlamına gelmektedir. Reel ücretlerdeki düşüş ve iç talebin baskılanması, ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemiştir.
Siyasi Gelişmelerin Ekonomiye Etkisi
Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, ekonomik istikrarı sarsmıştır. Bu gelişme sonrası Türk lirası %12,7 değer kaybederek rekor seviyelere gerilemiş, Borsa İstanbul’da ise %8,72’lik bir düşüş yaşanmıştır. TCMB, piyasaları stabilize etmek için 25 milyar dolar döviz satışı gerçekleştirmiştir. Bu müdahaleler, enflasyon beklentilerinin %29,75’e revize edilmesine neden olmuştur.
Türkiye, enflasyonla mücadelede kararlı adımlar atmakta ve belirli ilerlemeler kaydetmektedir. Ancak, sıkı para politikalarının ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkileri ve siyasi gelişmelerin yarattığı belirsizlikler, sürecin zorluklarını artırmaktadır. Bu nedenle, enflasyonla mücadelede başarı sağlanabilmesi için ekonomik politikaların istikrarla sürdürülmesi ve siyasi ortamın öngörülebilir olması büyük önem taşımaktadır.
Yıl |
TÜFE (%) |
2015 |
8,81 |
2016 |
8,53 |
2017 |
11,92 |
2018 |
20,30 |
2019 |
11,84 |
2020 |
14,60 |
2021 |
36,08 |
2022 |
64,27 |
2023 |
64,77 |
2024 |
44,38 |
2025 |
38,10 |
TCMB NASIL TEDBİRLER ALDI?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), enflasyonla mücadele kapsamında çeşitli politika araçlarını kullanarak fiyat istikrarını sağlamayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda, TCMB’nin temel amacı fiyat istikrarını sağlamak olup, bu hedefe ulaşmak için para politikası araçlarını etkin bir şekilde kullanmaktadır.
TCMB’nin Enflasyonla Mücadele Kapsamında Aldığı Başlıca Tedbirler
-
Politika Faiz Oranlarının Belirlenmesi: TCMB, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını politika faizi olarak kullanmaktadır. Bu oran, Para Politikası Kurulu (PPK) tarafından belirlenir ve ekonomideki toplam talebi etkileyerek enflasyon üzerinde kontrol sağlamayı amaçlar.
-
Parasal Aktarım Mekanizması: TCMB, faiz oranlarında yapılan değişikliklerin enflasyon üzerindeki etkisini dört ana kanal aracılığıyla açıklar: faiz kanalı, varlık fiyatları kanalı, döviz kuru kanalı ve beklentiler kanalı. Bu mekanizmalar, para politikasının ekonomiye olan etkilerini anlamada önemli rol oynar.
-
Enflasyon Hedeflemesi Rejimi: TCMB, enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde, belirli bir enflasyon oranını hedefleyerek para politikası araçlarını bu hedefe ulaşmak için kullanır. Bu rejim, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla uygulanmaktadır.
-
Para Politikası Kurulu (PPK) Kararları: PPK, para politikası kararlarını alırken, toplam arz-talep dengesi, maliye politikası göstergeleri, parasal göstergeler, kredi büyüklükleri, ücret ve istihdam gelişmeleri gibi birçok faktörü dikkate alır. Bu kararlar, enflasyon görünümüne odaklanarak belirlenir.
-
Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık: TCMB, enflasyon hedeflerine ulaşılamaması durumunda, nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükûmete yazılı olarak bildirir ve kamuoyuna açıklar. Bu mekanizma, Merkez Bankası’nın hesap verebilirliğini ve şeffaflığını artırmayı amaçlar.
TCMB’nin bu tedbirleri, enflasyonla mücadelede kararlı bir duruş sergileyerek fiyat istikrarını sağlamayı ve ekonomik istikrarı korumayı hedeflemektedir.

ENFLASYON İLE MÜCADELEDEKİ ZORLUKLAR NELER?
Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi, çeşitli yapısal ve ekonomik engeller nedeniyle karmaşık bir süreçtir. Bu engeller, para politikalarının etkinliğini sınırlamakta ve enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesini zorlaştırmaktadır.
1. Döviz Kuru ve İthal Girdi Bağımlılığı
Türkiye ekonomisi, özellikle sanayi üretiminde yüksek oranda ithal girdilere bağımlıdır. Bu durum, döviz kurlarındaki dalgalanmaların enflasyon üzerinde doğrudan etkili olmasına neden olmaktadır. Döviz kurundaki artışlar, ithal maliyetleri artırarak fiyatlara yansımakta ve enflasyonu tetiklemektedir. Bu nedenle, döviz kuru istikrarı sağlanmadan enflasyonla mücadelede kalıcı başarı elde etmek güçleşmektedir.
2. Gıda Fiyatlarındaki Oynaklık
Gıda fiyatları, Türkiye’de enflasyon sepetinde önemli bir yer tutmaktadır. Ancak tarım sektöründeki yapısal sorunlar, arz-talep dengesizlikleri ve mevsimsel etkiler, gıda fiyatlarında dalgalanmalara yol açmaktadır. Bu oynaklık, genel enflasyon oranını artırmakta ve enflasyon beklentilerini olumsuz etkilemektedir.
3. Kamu Fiyat ve Vergi Ayarlamaları
Kamu hizmetleri ve vergilerde yapılan fiyat ayarlamaları, enflasyon üzerinde doğrudan etkili olmaktadır. Özellikle enerji, ulaşım ve sağlık gibi alanlardaki fiyat artışları, tüketici fiyat endeksini yükseltmektedir. Bu durum, enflasyonla mücadelede maliye politikalarının önemini artırmaktadır.
4. Fiyatlama Davranışlarının Bozulması
Yüksek enflasyon ortamında, işletmeler gelecekteki maliyet artışlarını öngörerek fiyatlarını artırma eğilimindedir. Bu davranış, enflasyonun yapışkan hale gelmesine ve fiyat artışlarının süreklilik kazanmasına neden olmaktadır. Ayrıca, rekabetin yetersiz olduğu sektörlerde bu etki daha belirgin hale gelmektedir.
5. Para Politikası ve Merkez Bankası Bağımsızlığı
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, enflasyonla mücadelede kritik bir faktördür. Ancak siyasi baskılar ve kısa vadeli ekonomik hedefler, para politikalarının etkinliğini azaltmaktadır. Bu durum, enflasyon beklentilerinin yönetilmesini zorlaştırmakta ve para politikasının güvenilirliğini sarsmaktadır.
6. Maliye Politikalarının Sınırlı Katkısı
Enflasyonla mücadelede para politikalarının yanı sıra maliye politikalarının da etkin kullanılması gerekmektedir. Ancak vergi reformları, kamu harcamalarının kontrolü ve gelir dağılımının iyileştirilmesi gibi alanlarda yeterli adımlar atılmadığında, enflasyonla mücadele zayıf kalmaktadır.
7. Toplumsal Mutabakat ve Beklenti Yönetimi
Enflasyonla mücadelede toplumsal destek ve beklenti yönetimi büyük önem taşımaktadır. Kamuoyunun enflasyonun zararları konusunda bilinçlendirilmesi ve politika yapıcıların şeffaf iletişim kurması, enflasyon beklentilerinin düşürülmesine katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi, sadece para politikalarıyla sınırlı kalmamalı; yapısal reformlar, maliye politikaları ve toplumsal farkındalık gibi alanlarda da kapsamlı adımlar atılmalıdır. Bu çok boyutlu yaklaşım, enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesine ve ekonomik istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır.