Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Var bir hayalimiz #Bitcoin

Yayınlanma:

|

Küresel mali piyasalar haftanın ilk iş gününü (hem içeride hem de dışarıda) olumlu bir tabloyla ile tamamladı. Türkiye cephesinde Bank of America’nın Türk bankaları lehine kaleme aldığı rapor etkili oldu. BIST Banka endeksi günü %9’a yakın etkileyici bir yükselişle tamamlarken, ana endeksi de %2,5 yukarıya taşıdı. Bankacılık endeksi lokomotif görevi üstlenirken, bankaların sınai şirketlerinden belirgin bir şekilde ve olumlu anlamda ayrıştığını bir süredir dile getiriyoruz.

Dün ayrıca, Hazine’nin başarılı geçen 10 yıl vadeli sabit kuponlu ve 15 aylık iskontolu tahvil ihraçları ikincil piyasaya da talep getirdi. Hazine bugün de 2 yıl vadeli sabit kuponlu ile 5 yıl vadeli TÜFE’ye endeksli tahvil ihraçları gerçekleştirecek. Hisse senedi ve tahvil piyasalarında dün yüzler gülerken, kur ve CDS tarafı ise göreceli olarak sakin bir seyir izledi. 5 yıl vadeli CDS risk primi 305 baz puanda kalırken, USDTRY kuru 29,90 seviyesinin üzerine yükseldi. Olumlu havanın yardımı ile Ziraat Bankası, 5 yıl vadeli eurobond ihracı ile uluslararası piyasalardan 500 milyon dolar borçlanırken, tahvilin getirisi %8,125 oldu. Dün tamamlanan 16 Ocak 2029 itfalı ihraca 1,9 milyar doların üzerinde talep geldiğini okuyoruz.

Küresel arenada ise bitcoin ve petrolün hareketli seyri gözümüzden kaçmadı. Suudi Arabistan, piyasadaki zayıflığın devam etmesi nedeniyle, ana Asya pazarı da dâhil olmak üzere tüm bölgelerdeki alıcılar için fiyat indirimine gitti. Petrol tüketiminin genellikle Şubat ve Mart aylarında azalması nedeniyle, ABD de dâhil olmak üzere güçlü küresel arz, Suudi Arabistan ve Rusya liderliğindeki OPEC+ grubunu üretim kesintilerini bu yıla da uzatmaya zorlayacak gibi görünüyor. Suudi Arabistan’ın dünkü hamlesi fiziksel piyasaya yönelik zayıf algıyı pekiştirince, Brent cinsi ham petrol günü yaklaşık %4 düşüşle 76 dolar seviyesinden tamamladı.

Petrol fiyatları üzerinde Kızıldeniz’de yaşanan gerginliğinin de azalacağı algısının ayrıca etkili olduğunu düşünüyoruz. Husilerin saldırıları sonrası küresel ticaretin omurgasını oluşturan deniz yolu pek çok devasa gemi şirketinin alternatif güzergâh aramasına neden olurken, yolun uzaması da petrol fiyatlarını geçen haftalarda yukarıya itmişti. Öte yandan, navlun fiyatlarının da sert yükseldiğini not etmek gerekiyor. Neredeyse 3 katından daha fazla artan navlun fiyatları, küresel anlamda enflasyonla savaş açısından da olumsuz bir haber. ABD’nin Husileri bir kez daha sert bir şekilde uyardığını not edelim.

Kripto para cenahında ise gözler SEC’in (ABD’de menkul kıymetler ve borsaları denetleyen kuruluş) bu hafta ilk spot Bitcoin ETF (borsa yatırım fonu) onayı haberine çevrilmiş durumda. ETF’in onaylanması durumunda, Bitcoin daha yaygın bir kullanım alanına sahip olacağı beklentisi ile bitcoin fiyatı 47bin dolar ile yaklaşık 21 ayın zirvesine yükseldi. Bitcoin cephesinde ise aylar önce ön plana çıkardığımız 42bin seviyesinin test edilmesi ardından 48,500 seviyesindeki ikinci hedefimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz.

FED cephesinden Bowman, dün şahin görüşünden geri adım atarak ABD’de para politikasını artık “yeterince kısıtlayıcı” olarak gördüğünü ve enflasyon düşerken faiz indirimlerini destekleme sinyali sonrasında ABD borsaları dün yükselişle tamamladı. Risk iştahı denince akla gelen Nasdaq endeksi %2,2 yükselirken, Dow Jones endeksi üzerinde Boeing haberlerinin etkili olduğunu gördük.

Boeing’in son 737 MAX krizi, United Airlines ve Alaska Airlines’ın yerde duran birden fazla MAX 9 uçağında gevşek parçalar bulduğunu açıklamasının ardından derinleşti ve bu durum sektör uzmanları arasında en çok satan jet ailesinin nasıl üretildiği konusunda yeni endişelere yol açtı. Boeing geceyi %8 gerileyerek tamamladı.

Yeni gün başlangıcında MSCI Dünya hisse senedi endeksinin %1,1 artıda olduğunu not edelim. Asya piyasalarında hâkim renk yeşil. Japonya’da çekirdek enflasyonun Aralık’ta üst üste ikinci defa yavaşladığını gösteren verinin Japonya Merkez Bankası (BoJ) üzerindeki aşırı gevşek para politikasını derhâl sona erdirme baskılarını hafifleteceğini düşünüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1 yukarıda işlem görüyor. Yatırımcılar bu hafta ABD’de açıklanacak enflasyon rakamlarını yön tayini için beklerken, bugünün menüsünde ise Almanya sanayi üretimi ve ABD dış ticaret dengesi bulunuyor.

Jeopolitik cephede ise İsrail ordusunun Hamas’a karşı mücadelesinin tüm yıl boyunca devam edeceğini söylemesi üzerine, ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Gazze’deki çatışmanın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesini önlemek amacıyla İsrailli liderlerle yapacağı zirve yakından takip edilecek. İsrail-Hamas savaşının İsrail-Hizbullah savaşına dönüşüp geniş kapsamlı bir riske ulaşmasından derin bir kaygı duyuluyor.

Bitcoin

48,500 seviyesindeki ikinci hedef seviyemize adım adım ilerliyoruz…

1704778854de2368b2e37cf2aae849ed28f37b4f16_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez cevapladı: Vatandaş niçin döviz satışına başladı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yerel seçimlerden sonra döviz kurlarında sabitleşme eğilimi oluşunca döviz bozdurma eğilimi hızlandı. Son haftalarda yabancı para mevduatındaki (soldaki grafik) ve Türk Lirası mevduatındaki (sağdaki grafik) eğilim şöyle (grafikler BDDK günlük bültenden alındı):

Görüleceği gibi yabancı para mevduat gerilerken TL mevduat yükseliyor. İnsanlar ellerindeki, banka mevduat hesaplarındaki dövizlerini bozdurup TL mevduat hesabı açıyorlar. Bunun iki nedeni var: (1) Bankalar döviz mevduatına faiz vermiyor. (2)  USD/TL kuru son zamanlarda sabitleşme eğilimi gösteriyor ve yakın gelecekte kurun gerileyeceği tahmin ediliyor.

 Bu durumu bir tablo eşliğinde anlatalım. Burada dolardan TL’ye çevrilen paranın üç ay süreyle (yıllık yüzde 50 üzerinden) üç ay süreyle yüzde 12,5 net faizle hesapta kalmasını örnek aldım.

Bankada sıfır ya da sıfıra yakın faizle 100.000 dolar mevduatı bulunan bir kişi bu parasını bugünkü 32,20 USD/TL kurundan TL’ye çevirdiğinde 3.220.000 TL’si olur. Bunu bankaya üç aylık TL mevduat olarak yatırdığında (yıllık yüzde 50, üç aylık yüzde 12,5 vergi sonrası net faiz hesabıyla) üç aylık vade sonunda eline anapara + faiz olarak 3.622.500 TL geçer.

Eğer bu dönem sonunda USD/TL kuru değişmeden kalmışsa bu parayı tekrar dolara çevirdiğinde (3.622.500 / 32,20 =) 112.500 doları olur. Aynı miktarı dövize dayalı bir yatırım fonuna yatırmış olsaydı üç ay sonunda (üç aylık ortalama yüzde 1,25 net getiri hesabıyla) 101.250 doları olacaktı. Bu durumda bu kişi parasını TL’ye çevirip mevduat yaparak fonda tutmaya göre (112.500 – 101.250 =) 11.250 dolar daha fazla kazanç sağlamış olur.

Buna karşılık bu dönem sonunda USD/TL kuru 35,80’e yükselmişse anapara + faiz toplamı 101.187 dolara gerilemiş olursa parayı dolar fonunda tutmaya göre oluşan avantaj ortadan kalkmış olur ve parasını mevduata yatırmakla fonda tutmaya göre 63 dolar zararlı çıkar.

Benzer işlemleri yurt dışından dolarla borçlanıp yapanlar da var. Buna carry trade deniyor. Carry trade; bir yerden düşük faizle kredi alıp başka yerde yüksek faizle borç vererek aradaki faiz farkından yararlanma işlemidir. Bunu da bir örnekle açıklayalım.

Bir Amerikan fon şirketinin ABD’deki bankasından yüzde 5 yıllık faizle 1.000.000 dolar çekip Türkiye’ye getirdiğini, 32,20 kuru ile bozdurup 32.220.000 TL aldığını varsayalım. Bu fon şirketinin bu parayı aynı gün (üç aylık yüzde 12,5 net faiz hesabıyla) üç ay vadeli olarak bankaya yatırdığını varsayalım. Tablo şöyle olacaktır:

Bu şirket üç aylık vade sonunda bankadan anapara + faiz olarak (32.200.000 x 1,125 =) 36.225.000 TL alacaktır.

Eğer bu üç ay sonunda kur değişmeden 32,20 olarak kalmışsa bu şirketin anapara + faiz toplamı (36.225.000 / 32,20 =)  1.125.000 USD, buna göre kazancı (ABD bankasından aldığı anapara + faiz olan 1.015.000 dolar düşüldüğünde) 110.000 dolara denk gelecektir.

Buna karşılık bu üç ay sonunda kur 35,69’a yükselmişse bu fon şirketi aynı hesapla gidersek 10 dolar zarar etmiş olacaktır.

Doları, TL’ye çevirerek TL mevduata yatırıp yüksek faizden yararlanarak dolar kazancı elde etmenin iki koşulu var: (1) TL mevduat faizinin yüksek olması. (2) Kurun üç aylık süre sonunda 35,70’i aşmaması.

Son dönemde dövizdeki çözülme ve TL mevduattaki artış burada anlattığım şekilde yapılan işlemler nedeniyle oluyor. Böylece kur sabit kalıyor hatta geriliyor. Bu gelişimin ilk olumlu görüntüsü dolarizasyon oranındaki gerileme olarak karşımıza çıkıyor. Bu dövizler bankalara oradan da Merkez Bankası’na geldiği için rezervleri arttırma gibi olumlu bir görünüm de yaratıyor. Kurun düşük kalması dolar cinsinden hesaplanan GSYH’nin ve kişi başına gelirin yüksek görünmesini sağladığı için sanal bir iyileşme sergiliyor. Öte yandan kurun düşük kalması üretiminin önemli bölümü ithalata bağlı olan ekonominin ithal girdi maliyetlerinin düşmesine ve dolayısıyla maliyet enflasyonunun frenlenmesine yol açıyor. Buna karşılık bu işlemlerin ciddi riskleri var: (1) Kurun sabit kalması ya da gerilemesi Türk Lirasının aşırı değerli hale gelmesine yol açarak ihracatı sıkıntıya sokarken ithalatı teşvik edici etki yaratıyor. Bunun etkilerini önümüzdeki dönemde yaşayacağız. Merkez Bankası bu durumu önlemek için bu kez döviz satın almaya yöneliyor. (2) Şirketler, dövizle borçlanıp bu işlemi yapmak için döviz pozisyonu açma (açık pozisyon) yolunu seçiyorlar. Ki bunun yarattığı sorunlar Türkiye’yi 2001 krizine getirmişti. (3) Ülke, yeniden sıcak para cenneti haline geliyor. Kurda biraz hızlı yukarı yönlü hareket olması halinde bu akım hızla tersine dönebilir ve bu kez kur hızla yükselir ve döviz sıkıntısı yaşanabilir.

2021 yılında, enflasyon yükselme eğilimindeyken faizleri düşürmeye başlamanın sıkıntılarını çözmek için önce kur korumalı mevduat denendi. Bu deneme bir faciaya yol açtı: Faiz vermeyelim derken çok daha fazla paralar ödendi Merkez Bankası tarihi bir zarar yazdı. Henüz o mesele çözülemeden bu kez de yakın geçmişte yaşadığımız carry trade olayı tekrar canlandı ülke yeniden sıcak para cenneti haline geldi.

Hep söyledik: Eğer rezerv paraya sahip değilseniz ve enflasyonunuz yüksekse tek başına faizi düşürerek ekonomiyi bozabilirsiniz ama tek başına faizi yükselterek ekonomiyi düzeltmezsiniz.

Ya da yüzlerce yıl önce Çinli bilgelerin dediği gibi “bin doğru adım bir yanlış adımı düzeltmeye yetmez.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Yabancının TL âşkı alevlendi: Hisse ve tahvil portföyleri 4 yılın zirvesinde

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Küresel mali piyasalardaki ılımlı havanın korunduğunu, içeride ise dizginleri iyice eline alan TCMB’nin sergilediği istikrarlı duruş ile adeta bahar havasının egemen olduğunun altını çizmek gerekiyor. Yerel seçimler öncesi TCMB’nin son hamleleri ile perçinlenen iyimser havanın bundan sonra ralli havasına dönüşmesi için yabancının TL’ye ulaşımının önünü açacak swap sınırlamalarının da gevşetilmesi bekleniyor. Bunun da ötesinde, Haziran sonu FATF’ın Türkiye’yi gri listeden çıkarması da yabancının bakış açısı ile oyun değiştirici bir gelişme olacaktır. Hülâsa, dün esen ılımlı rüzgârların ve yakın döneme ilişkin beklentilerin de yardımı ile BİST100 endeksi birkaç günlük bocalama ardından günü %1,6 oranında yükselişle tamamladı. USDTRY kuru TCMB’nin defans hattını bir nebze de olsun gevşetmesi işe 32,1’li seviyelerine gerilerken, CDS risk primi son dört yılın ya da pandemi sonrası dönemin en düşük seviyesi olan 265 baz puanı test etti. İki yıl vadeli gösterge tahvil bileşik faizi ise %42,53 seviyesine gerileyerek 2024 yılının en düşük seviyesine ulaşarak olumlu havayı teyit etti.
  • Her hafta Perşembe günü olduğu üzere, TCMB’nin ve BDDK’nın haftalık raporlarını büyük bir dikkatle irdeliyoruz. Bu bağlamda, 10 Mayıs ile biten haftada yabancı yatırımcı 85 milyon dolar hisse senedi, 2,8 milyar dolar ile rekor seviyede devlet tahvili (DİBS) satın aldığını gördüm. Yabancının hisse senedi ve tahvil portföyü artan ilginin ışığında son 4 yılın zirvesine yükseldiğini büyük bir mutluluk ile kaleme alıyorum! Öte yandan, TCMB’nin swap ve kamu dövizleri hâriç net yabancı para pozisyonu eksi 27,2 milyar dolar seviyesine kadar iyileşti. Bu da seçim sonrası dönemde TCMB’nin yaklaşık 47 milyar dolar rezerv biriktirdiğine işaret ediyor. Yaz aylarının getireceği turizm gelirleri ile birlikte konu ele alınırsa, manşet rakamın pozitife geçeceğine neredeyse kesin gözüyle bakıyoruz.
  • Net rezervler iyileşirken, TCMB’nin brüt rezervlerinin de söz konusu haftada 7,5 milyar dolar artış kaydederek 134,4 milyar dolar seviyesine iyileştiği not edelim. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları ise (DTH) yine 10 Mayıs ile biten haftada 3,1 milyar dolar daha azalarak 172,6 milyar dolar seviyesine geriledi. Böylelikle son 6 haftada DTH hacmi 13,2 milyar dolar azalırken (TL’ye geçiş hızlandı), BDDK verilerine göre, KKM hacminde de haftalık 36,4 milyar TL düşüş yaşanmış. Böylelikle, KKM yatırımcılarının da TL âşkı, kurun gerilemesi veya TL’nin reel anlamda değerleneceği beklentisi ile artarken, uzun bir süredir bebek adımları ile gerileyen KKM’den çıkışın da ivme kazandığını görüyoruz. KKM’de yaşanan son 3 ayın en hızlı düşüşü ile stok bakiyesi de 2,2 trilyon TL’nin altına indiğini (dolar karşılığı 68,3 milyar dolar) not edelim.
  • Dışarıda ise, ABD’de hafta ortası açıklanan perakende satışlar verisinin beklentiyi karşılayamaması veya ABD enflasyonunda üç aylık artış ardından yaşanan ilk gerileme sonrası FED’den bu yıl beklenen 3 adet indiriminin yarattığı iyimser havanın genel hatları ile piyasalarda alımları desteklemesi ardından dün piyasalar günü soluklanarak geçirdi. Altının ons fiyatı 2,400 doların kıyısında işlem görmeye devam ederken, asıl patlayıcı hareketi yapmasını beklediğimiz gümüş ise haftayı Çin Seddi olarak gördüğümüz 30 doların hemen altında tamamlamaya aday görünüyor. 30 doların üzerinde haftalık bir kapanış gümüşü başka bir dünyaya taşıyacağını düşünüyoruz. Altın gümüş rasyosunun da üç yıl ardından teknik bir kırılım gerçekleştirerek (bugün haftalık kapanış ile teyit almayı ümit ediyoruz) gümüşe büyük bir destek verme noktasında olduğunu not edelim.
  • ABD borsalarının geceyi hafif de olsa kayıplar ile tamamlaması sonrasında bu sabah Asya’da da gösterge endekslerde hafif de olsa düşüş eğilimli bir seyir görüyoruz. Çin’de açıklanan fabrika üretimi dış talepteki iyileşmenin de etkisiyle Nisan ayında tahminlerin üzerine artış kaydederken, perakende satışların ise beklenmedik bir şekilde yavaşladı. Bu tabloyu da Çin’in çok üretip tıpkı Japonya’da olduğu üzere az tüketmesi yuani üretim fazlası yaratıp ihracat kanalı üzerinden dünyanın geriye kalan kısmında ise yerli üretimi baskılamaya neden olduğu şeklinde okuyoruz. Bunun da pek çok ülkede üretmek yerine ithal etmeyi teşvik ettiğinin altını çizmek gerekiyor. Hazır konu üretime gelmişken, müsadenizle hafta ortası katıldığım bir ekonomi panelinde elde ettiğim görüşlerimi yazarak devam etmek isterim.
  • Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin organize ettiği “Enflasyonist Ortamda Türkiye ve KKTC’de Finansal ve Ekonomik Gelişmeler” konulu panelde konuşan Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal ve KKTC Merkez Bankası Başkanı Rifat Günay’ı can kulağı ile dinledim. Özellikle, 2000-2001 krizinde 15 bankanın kaybı ile edinilen tecrübenin KKTC finansal sistemini güçlü kıldığını söyleyen Günay, artan kriz tecrübesi ve otorite olarak aldıkları hızlı aksiyonlarına değinerek, özellikle son yıllarda artan dolarizasyon eğilimi karşısında, sektörün TL ihtiyacını gidermek adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile imzalanan 500 milyon dolar büyüklüğünde swap anlaşmasına işaret ederek, uygulanan makro ihtiyati tedbirler ile sektörü rahatlattıklarını anlattı. Başka bir ülkenin para birimini kullanmanın getirdiği para politikasının işlevsizliğine rağmen, KKTC’de enflasyon oranının Türkiye’nin üzerinde seyretmesinin ana nedenleri olarak üretim eksikliği, kurun ithal ürünler üzerinden getirdiği ilave geçişkenliğe de atıfta bulunan Günay -hatırlanacağı üzere KKTC’nin gıda enflasyonun dünyanın en yüksek beşinci enflasyonu olduğunu daha önce bültenlerimizde paylaşmıştık- üretimin önemine ve beraberinde maliye politikalarının etkinliğine; denetim ve kamunun da hızlı aksiyon alması gerekliliğine vurgu yaptı.
  • Bankalar Birliği Başkanı (Kıbrıs İktisat Bankası Genel Müdürü) Önal ise, özellikle iç ekonomik dinamiklerle aktif büyüklüğü 8 milyar dolara yaklaşan Kuzey Kıbrıs bankacılığını da enflasyonun olumsuz yönde etkilediğini, aktif pasif yapısını ve kalitesini bozduğunu, müşterilerin resmî para birimi Türk Lirasından uzaklaşarak yabancı para birimlerini güvenli liman olarak gördüğünü, kuvvetli para ikamesi ile karşı karşıya kaldıklarını, toplam mevduat içinde TL’nin payının 9 yıl öncesine göre %60 seviyesinden %15’e kadar gerilediğini, mevduatların %90’ının 3 aya kadar vadeli ürünlerde değerlendirilmeye başlandığını, müşterinin uzun vadeden uzaklaştığını ve vade uyumsuzluğu riskinin arttığını söyledi. Yüksek kârlılıkla çalıştığı yönünde eleştirilen bankacılık sektörünün iddiaların aksine negatif reel özkaynak kârlılığı ile faaliyet gösterdiğini, dolar bazında son 9 yılda özsermayelerin neredeyse kur ve enflasyon şokları nedeniyle yerinde saydığını, bu nedenle de enflasyon muhasebesinin öneminin altını çizdi.
  • Aynı noktadan hareketle Merkez Bankası Başkanı Günay, bankaların geçen sene ana faaliyet kalemi olan kredi vermekten ziyade hazine işlemlerine yoğunlaşarak gelir ürettiğini, özkaynak kârlılığının ise %54 ile enflasyonun altında kaldığını söyledi. Bu noktada, sektörünü kârlılığına da bakma ihtiyacı duydum. KKTC Bankacılık sektörünün 2023 yılında vergi öncesi kârının yaklaşık 8,9 milyar TL (net 6,9 milyar TL) ile bir önceki seneye göre 2,5 kat artış kaydettiğini görürken, KKTC Merkez Bankası’nın ise aynı dönemde kârının yaklaşık 1,2 milyar TL’den 5,3 milyar TL’ye yükselerek yaklaşık 4,5 kat arttığını gördüm. Enflasyonun son yıllarda üç haneli rakamlara yükselmesinin de yardımı ile rakamların büyüdüğünü kabul etsem de, KKTC Merkez Bankası’nın, sektörün %76’ine denk gelen ölçüde muazzam kâr elde ettiğinin de altını kalınca çizmem gerekiyor. Karşılaştırma yapmam gerekirse, 2023 yılında Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedeniyle devasa bir zarar (818 milyar TL) açıklayan TCMB’nin, 2022 yılında elde ettiği 72 milyar TL kârın, 432 milyar TL kâr açıklayan Türkiye bankacılık sektörünün %17’sine tekabûl ettiğini hazır yeri gelmişken not etmiş olayım.

>Yabancı Yatırımcının Hisse Senedi ve Tahvil Stoku

17159196259511e81cb1e17dccfce26939b0224e30_1_1200.jpg

>TCMB Brüt Döviz ve Altın Rezervleri

17159196253da7517546367cc7d9f9075e5134ea8e_2_1200.jpg

>TCMB Swap ve Kamu Dövizleri Hâriç Net Rezervleri

17159196264744e73e7e5d8319daa8d1f8baa639e3_3_1200.jpg

>Yurtiçi Bankalar ile yapılan Swap İşlemleri

17159196271f0ce580c8db7121845ac3e4fdf9b0e2_4_1200.jpg

>DTH

17159196274f004bf1021efd5fc07ae8111f9d3e0b_5_1200.jpg

>KKM

17159196281bb7fc0b8867e0b0c6a0923bd337908c_6_1200.jpg

>Altın Gümüş Rasyosu

1715919628da87193f470c26f9278d98f1fdf399f5_7_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

QNB Finansbank’tan 500 milyon dolarlık ilk sürdürülebilir eurobond ihracı

QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, “İlk sürdürülebilir eurobond ihracımız olma özelliğini taşıyan 500 milyon dolar tutarındaki ihracımızı başarıyla gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

QNB Finansbank, uluslararası piyasalarda 500 milyon dolarlık ilk sürdürülebilir eurobond ihracını gerçekleştirdi.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, yurt dışı yerleşik yatırımcılara yönelik 5 yıl vadeli yapılan ihraca dünyanın farklı bölgelerindeki 100’ün üzerinde yatırımcıdan, ihraç tutarının 3,5 katından fazla talep geldi. 1,8 milyar doları aşan taleple işlemin getiri oranı yüzde 7,375, kupon oranı ise yüzde 7,250 olarak belirlendi.

Gerçekleştirilen ihraçla QNB Finansbank, Türk bankaları arasında 2015’den bu yana 5 yıl vadeli, ABD hazine bonosuna en yakın getiri oranıyla borçlanan banka oldu. Aynı zamanda banka, Eylül 2021’den bu yana Türk bankacılık sektöründe gerçekleştirilen ihraçlar arasında en düşük borçlanma oranına sahip ihraca da imza attı.

Eurobond ihracından elde edilecek kaynağın ‘QNB Grup Sürdürülebilir Finans ve Ürün Çerçevesi’ kapsamında yer alan ve uygunluk kriterlerini karşılayan Yenilenebilir Enerji, Temiz Ulaşım ve Temel Hizmetlere Erişim başta olmak üzere yeşil ve sosyal projelerde kullanılması hedefleniyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, ihracın kendi içinde birçok başarıları ve ilkleri kapsadığının altını çizerek, ilk sürdürülebilir eurobond ihraçları ile dünyanın geleceğini korumaya olan taahhütlerini güçlendirdiklerini belirtti.

Tan, elde edilen bu kaynağı, düşük karbonlu ekonomiye geçişi ve sosyal kalkınmayı destekleyecek projelerin finansmanına yönlendireceklerini vurgulayarak, ‘Bu işlem özelinde gelen yoğun ilgi ile beraber son dönemlerdeki en düşük borçlanma oranına sahip eurobond ihracını gerçekleştirdik. İşlemde gerçekleşen borçlanma faiz marjı Türkiye’nin uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca yatırım yapılabilir seviyede olduğu zamanlardaki oranlar seviyesinde. Bu sonuç, global piyasalarda Türkiye ekonomisine ve QNB Finansbank’a duyulan güvenin önemli bir göstergesi.’ ifadelerini kullandı.

Bankacılık faaliyetlerinde sürdürülebilirlik konusunda öncü olmayı ilke edinen bir banka olduklarını ve bu kapsamda tüm iş süreçlerini ve stratejilerini ‘Dünyayla1’ vizyonu altında bütünleştirerek, sürdürülebilirlik odaklı, güçlü ve kapsayıcı bir yapı oluşturduklarını vurgulayan Tan, şunları kaydetti:

‘İlk sürdürülebilir eurobond ihracımız olma özelliğini taşıyan 500 milyon dolar tutarındaki ihracımızı başarıyla gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. QNB Finansbank olarak bankacılıktan doğan etki alanımız ve dönüştürücü gücümüzün farkındalığıyla hareket ediyoruz. Bu doğrultuda sürdürülebilir eurobond ihracımızla elde edilen kaynağı, çevreci ve sosyal yatırımlara yönlendirerek, öncelikle kendimizden başlattığımız değişim ve dönüşüm yolculuğunda müşterilerimiz ve tüm paydaşlarımızı destekleyerek uzun vadede sürdürülebilir kalkınma amaçlarının ulaşılmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz.’

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.