Yüksek enflasyon, TL’deki değer kaybı ve ekonomide normalleşmeyle artan talep bireylerin kredi kartı ve kredili mevduat hesabının da artmasına neden oldu. Kredi kartı harcamaları 9 ayda yüzde 30,4, KMH yüzde 41,3 artarken BDDK’nın takibe atma esnekliğine rağmen bireysel kredilerde takipteki alacak miktarı da yüzde 21,88 yükseldi
Dünya Gazetesi’nden Şebnem Turhan’ın haberine göre; Bu yılın başından bu yana hem ekonomide normalleşmenin etkisi hem Türk Lirası’ndaki değer kaybı hem de yüksek enflasyon bireylerin kredi kartı ve kredili mevduat hesabı harcamalarının hızla artmasına neden oldu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) üçüncü çeyrek Fintürk verileri de her ilde bireylerin kredi kartı ve kredili mevduat hesabının büyüdüğünü ortaya koyuyor. Verilere göre 9 ayda kredi kartı harcamaları toplamda yüzde 30,44 arttı, en yüksek artış gösteren ile ise yüzde 43,44 ile Hakkari oldu. Kredili mevduat hesabı harcamaları ise toplamda yüzde 41,31 yükseldi, KMH’ta en fazla artış gösteren il ise yüzde 59,1 büyümeyle Tunceli. BDDK’nın sorunlu kredileri takibe atma esnekliğine rağmen bireylerin takipteki kredileri de hızla arttı. Takipteki krediler toplamda yüzde 21,88 olurken Hakkari’de yüzde 112,7 artış yaşandı.
BDDK eylül sonu itibariyle sorunlu kredilerin takibe atılma esnekliğinin kademeli olarak sona ereceğini açıkladı. Eylül sonuna kadar ise bankalar esnekliği kullandı. BDDK’nın 9 aylık Fintürk verileri ise bu esnekliğe rağmen bazı illerde bireysel kredilerde takibe düşen kredi miktarının 2020 yılsonuna göre ikiye katlandığını ortaya koydu.
Hakkari ve Ağrı’da iki katını aşan yükseliş
BDDK verilerine göre Hakkari’de takibe düşen alacak miktarı 2020 yıl sonuna göre yüzde 112,7 arttı, Ağrı’da yüzde 110, Muş’ta yüzde 84,5, Urfa’da yüzde 79,7, Diyarbakır’da ise yüzde 78,2 artış yaşandı takibe düşen alacaklarda. Toplam bireysel kredilerde takibe düşen kredi miktarında artış ise yüzde 21,88 oldu. En düşük artış ise Ankara’da yüzde 4, İstanbul’da yüzde 5,57 olarak hesaplandı.
2020 yılsonunda 11.6 milyar lira olan bireysel kredilerde takipteki alacak miktarı bu yılın 9 ayı sonunda 14.1 milyar liraya çıktı. Veri sadece bireysel kredileri kapsıyor. Bireysel kredi kartlarındaki takipe düşen alacak ise bu hesaba dahil değil. Takipteki alacak artışında sadece 3 ilde tek haneli büyüme yaşanırken diğer 78 ilde çift haneli artışlar gözlendi. Takibe atma süresi esnekliğinin kademeli olarak sona ermesiyle birlikte gelecek yılın ilk çeyreğinde daha yüksek artışlarla karşılaşma olasılığı yüksek.
Kredi kartı harcamaları hızlandı
TL’deki değer kaybının yanı sıra yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü oldukça düşen vatandaşın kredi kartı ve kredili mevduat hesabı harcamaları da yükseldi. Verilere göre sektörde bireylerin kredi kartı kullanımında yılsonuna göre büyüme yüzde 30,44 seviyesinde. Öyle ki kredi kartı harcamalarında çift haneli büyüme göstermeyen il yok. En düşük artış bile yüzde 19,3 ile Kocaeli’de yaşandı. Kalan 80 ilde yüzde 20’nin üzerinde bireysel kredi harcamaları büyüme gösterdi. İllere göre bakıldığında en fazla kredi kartı harcamasının arttığı il yüzde 43,44 ile Hakkari. Hakkari’yi yüzde 42,23 ile Şırnak, yüzde 39,51 ile Van, yüzde 37,53 ile Ağrı, yüzde 37,3 ile Bitlis izledi. Takibe düşen kredilerde de ön sıralarda olan bu illerde kredi kartı harcamalarının da yükseldiği dikkat çekti.
Yine Fintürk verilerine göre kredili mevduat hesabı kullanımı da toplamda yüzde 41,31 olarak hesaplandı. KMH kullanımının en çok arttığı il yüzde 59,1 ile Tunceli oldu. Onu yüzde 54,6 ile Şırnak, yüzde 51,6 ile Kilis izledi. En düşük artış yüzde 30,3 yükseliş ile Trabzon’da yaşandı. Yani yüksek faizine rağmen bireylerin daha düşük hacimli harcamalarında KMH’a yönlendiği görüldü.
9 ayda konut kredisi yerinde saydı
BDDK Fintürk 9 aylık verilerine göre bireylerin taşıt kredisi kullanımı yılsonuna göre 23,6 artış gösterdi. Bu alanda en yüksek büyüme ise yüzde 397,3 ile yurtdışından taşıt kredisi kullanımında yaşandı. İkincilik ise yüzde 44,7 artış ile Kilis’te, Tekirdağ’da ise yüzde 41,7 büyüme var. Taşıt kredisi kullanımının 2020 yılsonuna göre gerilediği iki il ise yüzde 7,5 ile Ardahan ve yüzde 1,4 ile Elazığ oldu. Verilere göre konut kredisinde ise 9 aydaki toplam büyüme sadece yüzde 1,98 seviyesinde. Sadece yurtdışı kullnımda yüzde 108’lik bir artış dikkat çekerken Tekirdağ’da da yüzde 5,3’lük büyüme yaşandı. 35 ilde yüzde 1-4 arasında konut kredisi artışı olurken kalan 46 ilde konut kredisi harcaması 2020 yılsonuna göre geriledi.
Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesinde bir bankanın ATM’si son bir ay içerisinde 3 kez tahrip edilerek kullanılamaz hale geldi.
Olay, Yenişehir ilçesi Hintli Baba Caddesi üzerinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, burada bulunan bir ATM, akli dengesi yerinde olmadığı iddia edilen bir kişi tarafından son bir ay içerisinde üç kez tahrip edildi. ATM’den para çekmek isteyen vatandaşlar mağdur olurken, yetkililer benzer olayların tekrar yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağını belirtti.
Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.
Asimetrik Bilgi Sorunu:
Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:
Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.
Sonuç Ne Olur?
Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
“Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”
Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?
George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.
Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye
Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.
Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.
Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?
Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.
Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür
Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.
Kurumsal finans, işletmelerin sürdürülebilir büyüme ve rekabet avantajı elde etme süreçlerinde temel taşı niteliğindedir. Şirketlerin finansal kaynakları etkin kullanması, doğru yatırım kararları alması ve riskleri kontrol altında tutması, kurumsal finansın profesyonelce yönetilmesine bağlıdır. Bu makalede kurumsal finansın ne olduğu, nasıl yönetildiği, kimler tarafından yönetildiği ve özellikle kriz dönemlerinde hangi kritik işlevleri üstlendiği ele alınacaktır.
Kurumsal Finans Nedir?
Kurumsal finans, bir şirketin sermaye yapısının oluşturulması, yatırımlarının finanse edilmesi ve kârlılığının artırılması amacıyla finansal kararların alınmasını kapsayan alandır. Amaç, şirket değerini artırmak ve finansal sürdürülebilirliği sağlamaktır.
Nasıl Yönetilir?
Kurumsal finans yönetimi stratejik, operasyonel ve analitik süreçleri içerir:
Stratejik Finansal Planlama: Hedef belirleme, yatırım planlaması, sermaye dengesi.
Finans Direktörleri ve Müdürleri: Operasyonel finansal işleyişi sağlar.
Finansal Analistler: Karar vericilere veri odaklı öneriler sunar.
Hazine ve Risk Yönetimi Uzmanları: Nakit, borç ve riskleri kontrol eder.
Kriz Dönemlerinde Kurumsal Finansın Fonksiyonu
Ekonomik durgunluklar, piyasa şokları ve sektörel krizlerde kurumsal finans birimleri şirketin hayatta kalmasını sağlar:
1. Likidite Yönetimi
Nakit rezervlerinin korunması
Gereksiz harcamaların kısılması
Kredi limitlerinin gözden geçirilmesi
2. Riskten Korunma (Hedging)
Kur risklerine karşı önlem
Borçların yeniden yapılandırılması
Faiz riski yönetimi
3. Yatırım ve Maliyet Revizyonu
Düşük getiri sağlayan yatırımların iptali
Sabit giderlerin azaltılması
Gereksiz varlıkların elden çıkarılması
4. Paydaş Güvenliği
Banka ve yatırımcılarla şeffaf iletişim
Kurumsal raporlama ve açıklık
Sermaye piyasalarında itibarın korunması
Kurumsal finans, yalnızca sayısal verilerin yönetimi değil, aynı zamanda şirketin geleceğini şekillendiren stratejik bir fonksiyondur. Kriz dönemlerinde doğru yönetilen bir finansal yapı, şirketi yalnızca korumakla kalmaz, aynı zamanda fırsatları değerlendirme imkânı da sunar.