Vergi rekortmenliğinden fakirlik belgesine; hazin bir öykü!
Çok değil, 5-6 yıl önce Bartın’da vergi rekortmenleri listesinde ilk 5’in içinde yer alan iş insanı Mehmet Bulut, Sosyal Yardımlaşma tarafından kendisine verilen fakirlik belgesini sosyal medya hesabından paylaştı. İş dünyasına uygulanan farklı tutum ve uygulamalara sitem eden Bulut, mensubu olduğu AK Parti’den de istifa ettiğini duyurdu. İşte onun hikayesi…
Bartın, Mehmet Bulut adını 2000’li yılların başında ilk kez duydu. Arıt beldesinde bir projenin taşeron müteahhidi olarak Bartın’a ayak basan Mehmet Bulut, şahıs firması olarak başladığı ticaret hayatını 10 yıl sonra Özbulut Yapı İnşaat Ltd.Şti’ye dönüştürdü. Batı Karadeniz şehirlerinde peş peşe aldığı devlet ihaleleri ile dikkatleri üzerinde topladı. Bartın Yalı mevkiindeki eski terminal alanına yapılan iş merkezinin müteahhitlik işini aldığında takvim yaprakları 2012’yi gösteriyordu. Bir daha şehrin gündeminden hiç düşmeyecekti.
MİLYONLARCA CİRO YAPAN BÜYÜK FİRMAYA DÖNÜŞTÜ
Özbulut Yapı İnşaat firması, Bartın-Zonguldak-Düzce üçgeninde aldığı devlet ihaleleri ile hızla büyüdü. Artık milyonlarca lira ciro yapan büyük bir firmaydı. Şirketini 8 kardeşi ile birlikte yürüten bu Trabzonlu iş insanı, Bartın’da üniversite, Devrek’te, Çaycuma’da belediye binaları, Zonguldak’ta Özel İdare binasını inşa ediyor, diğer yandan Amasra gibi yerlerde de konutlar üreterek özel projelere imza atıyordu.
BARTINSPOR BAŞKANI SEÇİLDİ, TÜM ŞEHİR ONU TANIDI
Bartınstar’ın haberine göre; bu parlak dönem, Özbulut İnşaat’ın patronuna beklenmedik kapıları da ardına kadar araladı. 2015 yılında Bartın vergi rekortmenleri listesine 5. sıradan girerek Maliye Bakanlığı’ndan teşekkür beratı ile ödüllendirilen Mehmet Bulut’u tüm şehrin tanımasını sağlayan gelişme ise 2016’da yaşandı. Ticaret hayatının en parlak dönemini yaşayan Bulut, Bartınspor kongresinde oy birliği ile başkan seçilecek, iş dünyasından sonra spor camiasının da en çok konuşulan ismi olacaktı. Ancak o dünyanın içine giren herkesin bildiği bir gerçek vardı; spor dünyası vefasızdı…
Trabzonlular’ı herkes tanır… Futbola olan tutkunlukları çocukluktan başlar. Mehmet Bulut da öyleydi. Değil BAL ligi, Avrupa’nın izleyeceği bir Bartınspor oluşturmaktan söz ediyor, taraftarların pembe rüyalar görmesine neden oluyordu. Göreve de hızlı başladı. Alıyor, satıyor, büyük sayılabilecek paralar harcıyordu. Kurduğu takımlar şampiyonluğa oynuyor, sezon ortasında transfer operasyonları ile rakip takımlardan futbolcu devşirip şehre getiriyordu.
Ancak futbol gibi şampiyonluk da bir takım oyunuydu. Ve o takımda her dönem olduğu gibi şampiyonluğa inanmayan, içten içe istemeyenler de vardı. Bartınspor, Mehmet Bulut döneminde iki kez şampiyonluğu kıl payı kaçırdı. 2016’da “Büyük Başkan” sloganları ile başlayan serüven, “Yönetim istifa” öfkesine dönüşecekti. Mehmet Bulut, 2018’de başkanlığı devrettiğinde buruk, şehrin önde gelen pek çok ismine de kırgındı. Bilmediği bir şey vardı; o günler daha iyi günleriydi…
KANUNLARDAKİ FARKLI UYGULAMALAR SON DARBE OLDU
Devletle iş tutmak zordur. Eğer çok güçlü bir mali birikiminiz yoksa devlet işleri yüksek riskler barındırır. Son birkaç yıldır kendini gösteren ekonomik kriz üzerine bir de pandemi dönemi eklenince Bulut’un işleri bozulmaya başladı. İnşaat işleri yanı sıra iş makineleri, düğün salonu, kafe gibi işletmelere sahip Bulut, pek çok işletme gibi ekonomik bir durgunluk içine girdi.
Anlatılanlara göre Mehmet Bulut, yüklü miktarda alacaklı olduğu Çaycuma’da bir devlet kurumuyla ihtilaflı duruma düşünce işler iyice çıkmaza girdi, gelir gider dengesi bozuldu. Tahsil edilemeyen paralar, ödenemeyen çeklere ve banka kredilerine dönüştü. Yapılandırma süreçleri de bürokrasideki farklı tutum ve uygulamalar nedeniyle sekteye uğradı.
Örneğin devletin iş dünyası için düzenlediği “Mücbir sebep” uygulaması, iki vilayette kabul görürken, aynı ülkenin diğer iki şehrinde işletilmediği konuşuldu. Oysa kanun aynı kanun, ülke aynı ülkeydi. Bu durum işleri toparlamak isteyen Mehmet Bulut için en ağır darbe oldu. İş dünyasında bunun anlamı açıktı. O kazan kaynamaya başladığı gün, domino etkisi gibi tüm şehre yayılacaktı.
VERGİ REKORTMENİ VE FAKİRLİK BELGESİNİ BİRLİKTE YAYINLADI
Mehmet Bulut, bu süreçte işleri toparlamak için, döneminde yanlarında durduğu etkili ve yetkili herkesle görüşmeler yapar. Ancak istediği sonucu alamaz. Yakın dönemde işlettiği düğün salonunu satmak ister ancak 11 alacaklıdan birini ikna edemez. Ardından işletme hakkını başka bir iş insanına devreder. Bu günlerde piyasaya olan borçları nedeniyle arkası yazılan çekler yüzünden hapis cezaları çıkmaya başlar. Tüm mal varlığı icralık olur. Geçen hafta ödenemeyen bir çek yüzünden aldığı 3 aylık bir ceza nedeniyle kısa süreliğine hapse girip çıkan Mehmet Bulut, önceki gün sosyal medya hesabından sitem dolu bir mesaj paylaştı.
“SAHİPSİZ BIRAKILDIK AMA DİK YÜRÜYECEĞİZ…” MESAJI
Mesajında “20 yıllık ticari hayatımızın Brunson ekonomik krizine kurban edilen ülkemizin sahipsiz iş adamının 3 yılda gelinen hazin sonu… Dik yürüyeceğiz eğilmeyeceğiz! Sebep olanları Allah’a havale ediyorum” ifadelerini kullanan Mehmet Bulut, üyesi bulunduğu AK Parti’den istifa ettiğini duyurdu. Bulut, görsellere kendisine Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından verilen “Fakirlik Belgesi”ni de yayınladı. Bir başka görselde ise tüm varlığının icralık olduğunu gösteren tebligat vardı.
Dün oynanan Bartınspor maçında eski başkan olarak tribündeki yerini alan Mehmet Bulut, artık eski gösterişli günlerinden uzaktı. Geçmiş olsun dileklerini kabul ederken yaşadığı burukluk dikkat çekti.
Sevaplarıyla-günahlarıyla Bartın’da yaşayan bir portreyi konu edindik bugün. Elde ettiğimiz bilgiler, Mehmet Bulut’a yakın kaynaklardan oluştu. Ve hepsi şu soruyu sordu: Ödemelerini yeniden düzene sokmak için çabalayan bir iş insanını kıpırdayamaz hale getirmek çözüme ne kadar hizmet eder?
İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Trump, iki tarafın ateşkes konusunda anlaştığını duyurdu. Trump, süreci doğrudan İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesiyle yönettiğini ve İran’ın da Katar Başbakanı aracılığıyla ikna edildiğini belirtti. Ancak İran Dışişleri Bakanı, İsrail’in saldırılarını durdurmaması hâlinde ateşkesi kabul etmeyeceklerini açıkladı. İsrail ordusu da ateşkese rağmen İran’dan yeni füze saldırıları tespit ettiklerini bildirdi. Bölgede tam anlamıyla bir sükûnet sağlanamasa da, piyasaların tepkisinin ise dünden bu yana olumsuz olmadığını zaten belirtmiştik.
İran’ın misilleme olarak ABD’nin Katar ve Irak’taki tesislerine yönelik dün akşam saatlerinde yapmış olduğu saldırı pratikte korkulanın aksine piyasalarda ciddi anlamda bir rahatlatma yarattı. Kulağa tuhaf gelse de, İran’ın üç nükleer tesisine yönelik saldırıda reaktörlerin özellikle hedef alınmadığı, İran’ın da cevabını çok zayıf kalması piyasalarda ciddi bir rahatlama yarattı. Artık Hürmüz boğazını bilmeyen kalmadığına göre ve dünyanın petrol arzının neredeyse dörtte birinin geçtiği kanalın da kapatılmayacağı anlaşılınca, azalan arz endişelerine paralel petrol fiyatları adeta çöktü. Şöyle ki, haftanın ilk işlem saatlerinde haber etkisi ve panik ile 81,40 dolar seviyesine kadar yükselen brent cinsi ham petrolün varil fiyatı bu sabah 69 dolarlı seviyelere kadar gerileyerek neredeyse %10 düştü.
ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran’ın ateşkeste anlaştığını duyurması, küresel piyasalarda ilave olumlu bir hava estirdi. Yeni gün başlangıcında risk iştahını arttığını görüyoruz. Eski sükseli günlerinin hatrına, son günlerde biraz da olsun güvenli liman edası ile toparlanmaya çalışan dolar (DXY) bu sabah artan risk iştahının da yardımı ile 98 seviyesinin diplerine kadar geriledi. Bir başka açıdan bakarsak, dolar, 1986’dan bu yana en kötü ilk yarı performansına doğru emin adımlarla ilerlerken, herkes koşar adım dolardan (Trump etkisi ile) uzaklaşmaya çalışıyor. Diğer bir taraftan, jeopolitik risklerin azalması ve enerji fiyatlarında yaşanan geri çekilmenin de FED’in elini rahatlatarak faiz indirimlerinin önüne açacağı beklentisi güçleniyor. Japonya ve Avrupa gibi enerji ithalatçısı ülkelerin para birimleri olan YEN ve EUR da düşen petrol fiyatlarından destek buldu. Durum böyle olunca, EURUSD paritesi 1,16 seviyesinin üzerine yükselerek son dönemin zirvesini bir kez daha test ederken, dün bir ara 148 seviyelerine kadar giden USDJPY paritesi de bu sabah düşük 145 seviyelerine kadar geriledi.
Altının ons fiyatı risk-on moduna paralel 3,350 dolar seviyesine hafif de olsa gerilerken, gümüş 36 dolar seviyelerinin üzerinde kalmaya devam etti. Risk iştahını azalması ile hafta sonu 98bin dolar seviyesine kadar gerileyen ve son altı haftanın dibini test eden bitcoin yeniden 106bin dolar seviyesini dayandı. Büyük resmi tekrar hatırlamak gerekirse, günlük iniş çıkışların ötesinde, altın, gümüş ve bitcoin için, fiat para sistemine yönelik endişelerin arttığı bir ekosistemde, her anlamlı geri çekilmenin alım fırsatı yaratacağını düşünmeye devam ettiğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.
ABD borsaları geceyi %1 civarında yükselişle tamamlarken, bu sabah Pasifik’in diğer ucunda borsalar sert bir şekilde yükseldi. Kore borsası %3’e yakın yükselişle başı çekerken, Hong Kong borsası %2, gösterge endeks Tokyo ve Çin borsaları ise %1 yükseliş kaydetti. Borsa İstanbul’un da bugün güne yükselişle başlayacağını düşünüyoruz. Genel hatları ile, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin 65 dolar seviyelerine kadar gerileyen petrol fiyatları ile olumlu ayrıştığı, savaş günlerinde ise tam tersi etki ile olumsuz ayrışması ardından bugün yeniden olumlu bir seyir izlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Kafamızda deli sorular bile dolaşmaya başladı. Öyle ki, jeopolitik risklerin tırmanmasının gölgesinde geçen hafta faiz indirimini istemese de pas geçen TCMB’nin, belki de 45 gün beklemeden erken bir PPK toplantısı ile faiz indirimine soyunabileceğini düşünüyoruz. Bu minvalde, Türk tahvillerinin de bugün iyimser bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetlerine de, özellikle lokomotif görevi üstlenen bankacılık hisselerine alıcı gözle bakmak gerekebilir! TCMB’nin likidite politikasına paralel TLREF 46,44 seviyesinde ve %46 olan politika faizinin biraz üzerinde dünkü günü bitirirken, AOFM ise %46’da kalmaya devam etti. CDS risk primi bu sabah 310 baz puan seviyesinde….
Ortadoğu’da gerginliğin hızla sona ermesini olumlu karşılayan piyasaların dikkati şimdi iki hafta içinde sona erecek olan küresel gümrük tarifesi müzakerelerine çevrildi. Yukarıda da değindiğim üzere, FED Başkan Yardımcısı Bowman’ın, istihdam piyasasındaki risklere dikkat çekerek Waller’ın ardından faiz indiriminin yaklaştığına işaret etmesi, gözlerin bugün Kongre’de konuşma yapacak olan FED Başkanı Powell’a çevrilmesine neden oldu. Bugün menüde ayrıca ECB Başkanı Lagarde’nin de konuşmasının bulunduğunu not edelim. Bu gelişmeler cereyan ederken, ABD 10 yıllık tahvil faizi dün %4,30 seviyesinin altını test ederek son yedi haftanın dibini gördü!
NATO Zirvesi bugün Lahey’de başlıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte (Hollanda eski başbakanı), görevdeki ilk zirvesinde ittifakı bir arada tutma sınavı verirken, savunma harcamalarının GSYH’nin %5’ine çıkarılması hedefi zirveye damgasını vurdu. ABD Başkanı Trump’ın güçlü baskısıyla şekillenen bu hedef, Avrupa ülkeleri için ciddi bütçe artışları anlamına gelirken, İspanya son dakikada bu taahhüde açıkça itiraz ederek istisna aldı. Rutte, krizi tırmandırmadan yönetmeye çalışsa da, zirve Trump’ın agresif tutumu ve Avrupalı liderlerle olası sürtüşmeleri nedeniyle tartışmalı geçmeye aday.
“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.
Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.
Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.
Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.
Yapay Zekânın Beyne Zararları: Fark Edilmeyen Tehditler
Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına entegre olmaya devam ederken, insan psikolojisi ve beyin sağlığı üzerindeki etkileri giderek daha fazla sorgulanıyor. Doğrudan fiziksel bir tehdit oluşturmamakla birlikte, YZ’nin dolaylı yollarla beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Özellikle yoğun dijital etkileşim, bireyin bilişsel işleyişini ve psikolojik dengesini tehdit edebiliyor.
1. Aşırı Ekran Kullanımı ve Dijital Bağımlılık
YZ destekli sosyal medya, video uygulamaları ve içerik algoritmaları kullanıcıları ekran başında daha uzun süre tutmak üzere tasarlanıyor. Bu durum, dikkat dağınıklığı, uyarıcıya bağımlılık, hatta dopamin sisteminin bozulması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bilimsel araştırmalar, uzun süreli dijital maruziyetin beynin karar alma, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor.
2. Karar Verme Yetisinin Zayıflaması
Yapay zekâdan sürekli destek alınması, bireyin kendi karar verme mekanizmasını kullanma sıklığını azaltıyor. Bu durum zamanla bilişsel atalete (tembelliğe) yol açabiliyor. Kendi düşünme süreçlerini devre dışı bırakma eğilimi, uzun vadede analitik düşünme becerilerinin zayıflamasına neden olabilir.
3. Yaratıcılığın Azalması
YZ araçları, yazı yazma, görsel üretme ve içerik tasarlama gibi birçok alanda kullanıcıyı destekliyor. Ancak bu destek zamanla insan beyninin yaratıcı merkezlerini yeterince çalıştırmama riskini de doğurur. Rutinleşmiş ve hazır içeriklerle çalışan beyin, yeni fikirler üretme konusunda daha az zorlanır ve zamanla yaratıcılık kabiliyetini köreltebilir.
4. Bilgi Tembelliği
“Nasıl olsa yapay zekâdan öğrenirim” düşüncesiyle hareket eden bireyler, öğrenme motivasyonlarını kaybedebilir. Bu, özellikle öğrenciler ve genç kullanıcılar için tehlikeli bir zihinsel konfor alanı oluşturur. Uzun vadede bilgiye ulaşma becerisi gelişir, fakat bilgiyi işleme ve içselleştirme becerisi geriler.
5. Stres ve Kaygı
YZ’nin iş gücünü tehdit etmesi, sosyal medyada tetiklediği karşılaştırma kültürü ve gelecekteki bilinmezlikler, bireylerde kaygı ve stres düzeylerini artırabilir. Özellikle genç nesilde “yerini yapay zekâya kaptırma korkusu” giderek yaygınlaşmaktadır.
Araç mı, Tehdit mi?
Yapay zekâ, doğru kullanıldığında bireyin bilişsel yetilerini destekleyebilir. Ancak aşırı bağımlılık, pasif kullanım alışkanlıkları ve yaratıcılıktan uzaklaşma, beynin uzun vadeli sağlığı için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, YZ ile olan ilişkimizi bilinçli, sınırlı ve dengeleyici şekilde kurmak hayati önem taşır.