Connect with us

BANKA HABERLERİ

Wall Street Journal yazdı: First Republic Bank neden battı?

ABD’de iflas eden San Francisco merkezli First Republic Bank’ın ülkenin büyük bankalarından JPMorgan Chase tarafından satın alınması bankacılık dünyasını endişelendirdi. Wall Street Journal perde arkasında baskıyı fazlasıyla hisseden First Republic Bank’ın neden battığını yazdı

Yayınlanma:

|

First Republic Bank’ın müşterileri hesaplarından para çekmeye başladı ve banka, mevduat sertifikalarında daha yüksek oranlar sunarak akıntıyı durdurmaya çalıştı. Fakat durum oldukça zor bir hal aldı. Bankanın 78 yaşındaki kurucusu Jim Herbert, bir personel toplantısı sırasında elini masaya vurdu. Yakın kaynaklara göre Herbert “Daha fazla mevduat bulmalıyız” dedi. Bu, First Republic’in iki rakibi Silicon Valley Bank ve Signature Bank‘ı deviren mart ayındaki krizlerden önce gerçekleşti. Wall Street Journal’ın haberine göre sorunlar bundan sonra daha da kötüleşti.

Pazartesi sabahı erken saatlerde, düzenleyiciler First Republic’e el koydu ve faaliyetlerinin büyük bir kısmını JPMorgan Chase’e  satmak için bir anlaşma yaptı. First Republic’in çöküşü, 2008’de Washington Mutual Inc‘in çöküşünün ardından ABD tarihindeki ikinci en büyük banka iflasına işaret ediyor. Bu aynı zamanda bankacılıkta en başarılı stratejilerden biri olarak kabul edilen zengin mevduat sahiplerini cezbetme ve onlara beş yıldızlı hizmet sunma stratejisinin de sonu anlamına geliyor.

Mart ayındaki banka kaçışının hızını ve büyüklüğünü çok az kişi tahmin edebilirdi. First Republic sadece birkaç gün içinde mevduatlarının yarısından fazlasını yani yaklaşık 100 milyar dolar kaybetti. Ancak bankanın işleri çoktan yıpranmaya başlamıştı bile.

Sorunlar açıkça görülüyordu

First Republic’in çöküşü, Federal Rezerv’in mevduat sahiplerinin başka yerlerde daha iyi getiriler aramasına yol açan hızlı faiz oranı artışları nedeniyle tetiklendi. Bu da, tam da yükselen faiz oranları kredi portföyünün değerini düşürürken, onları elinde tutmak için daha fazla ödeme yapması gerektiği anlamına geliyordu. Bu, geriye dönüp bakıldığında açıkça görülen bir sorundu, ancak diğerleri gibi First Republic de Fed’in enflasyonla mücadelesini gayet iyi atlatacaklarını düşündü.

Müşteri odaklılık

Wall Street Journal yazarları Rachel Louise Ensign, Eliot Brown, AnnaMaria Andriotis ve Gina Heeb’e göre nunun olmaması gerekiyordu. Merkezi San Francisco’da bulunan First Republic, küçük bir kasaba hissi veren büyük bir bankaydı, nihai ilişki bankasıydı. Varlıklı müşteriler, mevduatlarına fazladan birkaç dolar faizden çok, yüksek kaliteli hizmet istiyorlardı.

First Republic bu müşterileri topladı, onlara minimum faiz ödedi ve mevduatlarını kredileri finanse etmek için kullandı. Daha fazla mevduat, Manhattan’daki apartman projeleri ya da Hawaii’deki ikinci evler için daha fazla kredi anlamına geliyordu. First Republic bu borçlulardan 2021 yılında ortalama yüzde 3,03 faiz alarak mevduat sahiplerine ödediği ortalama yüzde 0,12 faizden çok daha fazlasını geri aldı.

Rakiplerinin üzerinde bir değerle işlem gördü

Faiz oranlarının son derece düşük olduğu bir dönemde kazançlıydı. First Republic’in yıllık karı 2021’e kadarki on yılda dört katına çıktı. Banka ABD’nin en büyük 20 bankasından biri haline geldi ve birkaç standart ölçüte göre JPMorgan Chase & Co. ve Bank of America Corp. gibi bankaların çok üzerinde bir değerle işlem gördü. Amerika’nın en büyükleri olan bu iki banka, zengin semtlerde ve lüks kentsel alanlarda şubeler açarak onu kopyalamaya çalıştı.

First Republic, Silikon Vadisi’nde hızla büyüyen teknoloji zenginliğinden yararlanmak için özel bir çaba sarf etti. Gıda girişimlerine yatırım yapan bir risk sermayesi şirketini yöneten Peter Herz, 2002 yılında banka kendisine Menlo Park, Kaliforniya’da bir ev satın alması için kredi verdiğinde First Republic müşterisi oldu. Bir çek hesabı açtırdı ve kredisini bu hesaptan ödedi çünkü bu ona faiz oranında indirim kazandırdı. First Republic’ten aldığı hizmet, kişisel ve profesyonel hesaplarının çoğunu buraya taşımasına neden oldu.

Mark Zuckerberg müşterilerden biriydi

Konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, bankanın çalışanları hedeflemek için şirketlerle anlaşmalar yaptığını ve Alphabet‘in Google‘ında hesap açan çalışanların 2 bin dolardan fazla kayıt ikramiyesi kazandığını söyledi. Facebook‘un genel merkezinde bir şube kurdu ve zengin teknoloji çalışanlarına rutin olarak yüzde 2,5 veya daha düşük oranlarda uzun vadeli kredi teklif etti. Müşterilerden biri Mark Zuckerberg‘di. The Wall Street Journal’ın daha önceki haberlerine göre, First Republic 2012 yılında Facebook’un kurucusu ve CEO’suna başlangıç oranı yüzde 1,05 olan 5,95 milyon dolarlık bir kredi verdi.

Baskı giderek arttı

Herbert’in dönüşü Fed’in enflasyonu düşürme kampanyasının ilk günlerine denk geldi. First Republic’in değeri iki katına çıktı. Banka, Fed’in 2015 ve 2018 yılları arasındaki nispeten mütevazı faiz artışları serisi sırasında başarılı oldu ve yatırımcılara halka açık sunumlarda bu sefer farklı olacağını düşünmek için hiçbir neden olmadığını söyledi.

Perde arkasında ise baskı artıyordu. Hazine tahvilleri ve para piyasası hesapları aniden yüzde 4 getiri sunmaya başladığında, dünyanın en iyi müşteri hizmetleri bile zengin müşterilerini neredeyse hiçbir getirisi olmayan bir çek hesabına bağlı kalmaya ikna etmekte zorlanacaktı. Yakın kaynaklar, sorunlu müşterilerle ilgilenen bankacıların bazı durumlarda işi elde tutmaya çalışmak için mevduat oranlarını yükselttiğini söylüyor. Eski First Republic çalışanlarına göre, ev sermayesi ve diğer kredi limitlerini kullanan müşteriler, bu fonları First Republic mevduat hesaplarına yatırmaya etmeye teşvik edildi. O zamana kadar müşteriler parayı genellikle farklı bankalara transfer ediyorlardı.

Maliyet azaltma çabaları arttı

Yatırımcı sunumlarına ve eski çalışanlara göre, 2022’nin sonlarında banka işe alımları yavaşlattı ve yıl sonuna kadar ayrılan çok az sayıda çalışanın yerini doldurdu. Bankanın işletme müdürü Susie Cranston, maliyet azaltma çabalarına öncülük eden yöneticiler arasındaydı. 2022 yılı sonunda bankanın 176,4 milyar dolar mevduatı vardı ve bunun yüzde 68’i Federal Mevduat Sigorta Şirketi‘nin 250 bin dolarlık sigorta limitini aşıyordu. Bu da bankanın batması halinde müşterilerin bu parayı geri almasının garanti olmadığı anlamına geliyordu. Mevduatlar bankanın fonlarının yüzde 92’sini oluşturuyordu.

First Republic 2022 yılında mevduatlarını yüzde 13 artırdı. Ancak bunun bedelini ağır ödedi. Dördüncü çeyrekte First Republic, bir önceki yıl 20 milyon dolar olan mevduatlara 428 milyon dolar faiz ödedi. Artan mevduat maliyetleri First Republic için özellikle büyük bir sorundu çünkü gelirinin büyük bir kısmı yıllarca vadesi gelmeyecek düşük getirili, sabit oranlı kredilerden geliyor. First Republic kredi kartları ve otomobil kredileri gibi bankanın kredi portföyünü dengelemeye yardımcı olabilecek diğer ürünlere yönelmedi.

Oranlar piyasa değerlerinden yaklaşık 22 milyar dolar düşürdü

2022 yılında First Republic’in kredilerinin yarısından fazlası, ortalama faiz oranı yüzde 2,89 olan konut kredilerinden oluşuyordu. Yükselen oranlar piyasa değerlerinden yaklaşık 22 milyar dolar düşürdü. Banka kredileri satmak zorunda kalmadığı sürece kağıt üzerindeki zararlar pek sorun teşkil etmiyordu. Ancak bankanın kredileri geri çekmesi gerekirse, gerçekleşen zarar bankanın faaliyet göstermek için ihtiyaç duyduğu sermayeyi tüketecekti. Analistler şirketin faiz oranı uyumsuzluğuyla ilgili endişelerini dile getiriyordu. Hisse senedi 2022’yi yaklaşık yüzde 40 düşüşle kapattı. Silicon Valley Bank’ın 10 Mart’ta iflas etmesinin ardından düşüşe geçti.

Müşteriler paralarını çekmeye başladı

Mevduatlarından hiçbir şey kazanamamaktan artık memnun olmayan müşteriler paralarını önce yavaş yavaş, sonra da bir anda çekmeye başladı. Ne de olsa bankayla olan ilişkileri tamamen finansal bir ilişkiydi. First Republic paniği durdurmaya çalıştı. Kredi kuruluşu 10 Mart’ta bir açıklama yayınlayarak çeşitlendirilmiş bir mudi grubuna ve Federal Konut Kredisi Bankası ve Federal Rezerv Bankası‘nda 60 milyar doların üzerinde kullanılabilir, kullanılmamış borçlanma kapasitesine sahip olduğunu söyledi. İki gün sonra, yöneticiler bankanın mali durumu hakkında güvence vermek için müşterilere e-posta gönderdi.

Hisse senetleri düşmeye devam etti. 16 Mart’ta bir grup büyük banka First Republic’e 30 milyar dolar yatırmayı kabul etti, bu First Republic’i bir güvenlik duvarına dönüştürmek için tasarlanmış bir hamleydi. Bu yeterli olmadı. Mevduat kaçışı bankayı, varlıklarından elde ettiği kazancı büyük ölçüde aşan oranlarda devletten ve devlet destekli tesislerden borç para almaya zorladı. Borçlanma 15 Mart’ta 138 milyar dolara ulaştı.

Pazartesi sabahı varılan anlaşmanın bir parçası olarak JPMorganFirst Republic‘in sigortalı ve sigortasız 92 milyar dolarlık mevduatının tamamını üstleneceğini söyledi. Ayrıca bankanın yaklaşık 173 milyar dolarlık kredi ve 30 milyar dolarlık menkul kıymet de dahil olmak üzere varlıklarının çoğunu satın alıyor. FDIC, First Republic’in kredilerindeki kayıpları JPMorgan ile paylaşacak. FDIC, First Republic’in 84 şubesinin pazartesi günü normal çalışma saatlerinde JPMorgan’ın bir parçası olarak yeniden açılacağını ve müşterilerin mevduatlarına tam erişime sahip olacağını söyledi.

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.