Connect with us

BANKA HABERLERİ

YAPI KREDİ’DE SOSYAL BANKACILIK TARİH Mİ OLUYOR?

Yayınlanma:

|

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı, 1954 yılında Türk Medeni Kanunu Hükümlerine  göre “Tesis” olarak kurulmuş, 1965 yılında yürürlüğe giren 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20. maddesi çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu niteliği kazanmıştır. 1967 yılında Türk Medeni Kanununda yapılan değişiklikler sonucunda Tesislerin Vakıfa dönüştürülmesi ile, Sandık statüsü yeni duruma uyarlanarak, 1970 yılında bugünkü statü ve unvanıyla Vakıf olarak tescil edilmişti.

Bildiğiniz gibi Koçbank ile Yapı kredi bankası 2/10/2006 tarihinde birleşmiş. SGK kapsamında prim ödeyen Koçbank, Yapı Kredi Vakfı Sandığı kapsamına alınarak çalışanların emeklilik süreçleri sandık tarafından yürütülmesine karar verilmiştir. Bu süreçte Koçbank kapsamındaki çalışanlarına “sandık mı; SGK kapsamını mı tercih edersiniz” diye soru sorulmamıştır.

Banka geçmiş yıllardaki çalışanlarına verdiği değer önceliği SOSYAL BANKACILIK uygulamalarına son vererek Gayrimenkulleri bir bir satmaya başladı. Son gelinen noktada HUZUREVİ’nin da kapatılarak satışının gündeme gelmesi tepkilere neden oldu.

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı, çalışanını öncelikli tuttuğu zamanlarda Kreşi, şehir dışından gelip çalışanları için Lojmanı, Sağlık Merkezleri ( halen devam etmektedir) bulunmakta idi. Kurulduğu tarihten bugüne vakfın sandığı cazip olsa da son zamanlardaki uygulamalarla artı özellikleri çalışanlar ve emekliler için kaybedilmektedir.

HUZUREVİ KAPANACAK MI?

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı, kendisine yük olarak görme anlayışı gelişmiş olacak ki; son zamanlarda huzurevini kapatma kararı almıştır. 09/09/1989 yılında Acıbadem de açılan ve 34 senedir faaliyette bulunan ve banka emeklilerinin belirlenen koşulları taşıyanlarının kabul edildiği huzurevi 2023 Aralık sonu itibari ile kapanacak. Şu anda kalan 8 emekli olmasına ragmen, bu kapanmanın yapıtaşları 1 sene öncesinden atılmaya başlanmış ve son 1 senedir huzurevine yeni banka emeklisi kabul etmemekte. Vakıf bu konuda emeklilerine bilgilendirme de yapmamıştır.

KOÇ HOLDİNG KENDİNİ İNKAR EDİYOR!

HeForShe, (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi öncülüğünde başlayan, başta erkekler ve oğlan çocukları olmak üzere tüm bireyleri toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmaya çağıran küresel bir dayanışma hareket) için kampanyalar yürüten, farkındalık yaratan ve deprem bölgesinde konteynerler kurarak Sosyal Yardım ve Sosyal Sorumluluk için reklamlar yapan Koç Holding, kendi sahip olduğu bankasının emeklisini sokağa mı atmayı planlamaktadır? Bu kararıyla kendisi ile çelişmektedir!

Bir iddiaya göre İstanbul’un en nezih semtinde olan binanın satılacağından bahsedilmektedir. Bunun sebebi Bankanın sahip olduğu Göztepe’de Kreşin 1 Eylül 2022 de kapatılmasıdır. 18 Mart 2020 de pandemi nedeni ile kapanmış aynı sene Haziran ayında başka binaya taşınmıştır. Günümüzde Kreşin (binası satılıp) yerine yeni bir bina yapılmıştır.

1968-1970 sırasında inşa edilen ve her Yapı Kredi çalışanda anısı olan; Yapı Kredi Bankası Bayramoğlu Sosyal Tesisleri de 2016’larda satıldı. Banka çalışan ve emeklilerinin faydalandığı binalar bir bir satılmaya devam edilerek sıra şimdi Huzurevine geldiği düşünülmektedir…

Banka emeklileri 5 sene savaşarak Bayram ikramiyesini Yargıtay kararı ile almaya hak kazanmış iken, bu satışların emekli haklarına müdahale olduğunu düşünmektedir.

Huzurevi bilgi linki: https://www.ykbemeklileridernegi.org/sayfa-337-kadikoyacibademdeki-vakfimiza-ait-huzurevi.aspx

Bayramoğlu tesis bilgileri yapımı : https://www.gzt.com/arkitekt/bayramoglunda-brutalizm-etkisi-yapi-kredi-bankasi-sosyal-tesisleri-3723671

YAPI KREDİ EMEKLİLERİ SOSAL MEDYADAN TEPKİLER VERMEYE BAŞLADI

Diğer taraftan ömürlerinin en güzel yıllarını bankaya veren; özel hayatlarından fedakarlık yaparak uzun mesailer ile bankaya emek vererek bugünlere gelmesini sağlayan Emekliler alınan karara tepki göstererek Huzuevi’ni ziyarete gittiler ve gözlemlerini Sosyal Medyadan paylaştılar. Paylaşımlardan birinde aşağıdaki ifadeler yer aldı:

KAPATILMAK İSTENEN HUZUREVİNİ ZİYARETİ

Bugün (9.9.2023) bankamızın kuruluş yıldönümü sebebiyle huzurevinde kalan emeklilerimizi Yapı kredi bankası emeklileri örgütlü yapı proje derneği yönetim kurulu üyeleri olarak ziyaret ettik. Güzel ve nezih bir huzurevi ortamında emeklilerimiz ile yaptığımız sohbet sırasında son bir yıldır huzurevine yeni misafir kabul edilmediğini, kendilerine de 15 gün önce sebebi belirtilmeden huzurevinin kapatılacağını ve aralık 2023 sonuna kadar yer bakmaları gerektiği söylenmiştir. Ziyaret sonrası araştırmalarımız sonucu kesin bilgi olmamakla birlikte binanın karot örneği yapıldığı ve sağlam raporunun olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Netice itibariyle bu tasfiyenin depremle ilgisi olmadığı anlaşılmıştır. Yaklaşık bir yıldır talep alınmaması hatta 10 kişinin sırada beklediği bilinmesine rağmen nasıl olurda tasfiye sebebi talep yetersizliği olarak gösterilmiştir. Eğer ki sebep maliyet ise Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.nin huzurevi masrafını karşılayamayacağı gerçekçi değildir. Bir çok sosyal sorumluluk projesinde yer alan bankamız ihtiyacı olan emeklilerimizin kullandığı huzurevinin giderlerini karşılamaktan imtina eder mi? Görünen o ki emeklilerin haberi olmaksızın yıllar içinde satılan diğer gayrimenkullerimiz (vakfa ait) gibi huzurevi de satılmak istenmektedir. Bizler bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Resmi ve gayri resmi tüm mercilerde hakkımızı aramaya devam edeceğiz.

Banka Vitrini editörü Erol TAŞDELEN ise konu ile ilgili, “YAPI KREDİ ilk bankamdı. Askerden önce 3 yıl (1991-93) çalıştığım ilk eğitimimi yatılı olarak 1,5 ay Baramoğlu Tesislerinde aldığım, bu tesiste zamanın Genel Müdürü Burhan KARAÇAM‘ın elinden başarı sertifikalarımızı aldığımız, çok güzel anıları olan bir banka idi. Bankanın çalışanlarının aidiyetlik duygularının artırıldığı; sağlıktan, dinlenme tesislerine, Huzurevi’ne kadar uzanan bir dizi uygulamalarını sonlandırmasını duymak, benim de içimi acıtmıştır. Zira bu insanlar aileleri ile birlikte ne yılbaşı kutlayabildi; ne de doğru dürüst ailesi ile akşam yemeği yiyebildi. 1990’ların başına kadar sektörde bilgisayar dahi yoktu ve her işlem manuel yapılıyordu. Kara tutmadan -ki çoğu kez tutmazdı- kimse şubeden çıkamazdı. Gözünüzde canlandırın lütfen; işiniz bitse de müdürden önce kimse şubeden çıkamazdı. Ceketsiz Müdür odasına giremezdiniz. Huzur evindeki insanlar yıllarca bu koşullarda yaşadı. Hala şube duvarlarında “Hizmette Sınır Yoktur” yazan bir bankanın ömürlerini verdiği çalışanlarına karşı göstermiş olduğu vefasızlık uygulamaları bankaya ve sahip olduğu KOÇ HOLDİNG’e yakışmamıştır. Umarım Huzurevi ile ilgili karardan vaz geçilerek tam tersine kapasitesinin artırılması yönünde kararlar duyarız. “Her şeyin para olmadığı” anlayıştan “Her şey Kar içindir” anlayışının canlı örnekleri bu tür uygulamalar  sektör adına üzücü” ifadelerini kullandı.

Banka Vitrini

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapay Zekâ Müşteri Temsilcileri Şivenizle Konuşacak

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geleneksel çağrı merkezleri; uzun bekleme süreleri, karmaşık IVR menüleri ve tükenmiş müşteri temsilcileriyle karakterizedir. Müşteri temsilcileri genellikle katı senaryolara ve konuşma metinlerine bağlı kalarak iletişim kurar. Müşterilerin iletişim geçmişini yeterince değerlendirerek konuşmayı farklılaştırma imkânı yok denecek kadar azdır. Aynı problemi defalarca anlatmak zorunda kalan müşteriler ise bu durumdan oldukça yorulur. Bu gerginlik hem temsilcilere hem de müşterilere yansır.

Ancak son yıllarda gelişen yapay zekâ teknolojileriyle birlikte, çağrı merkezi deneyimi köklü biçimde değişiyor. Artık müşteriler aradıkları anda, IVR ile boğuşmadan, tüm iletişim geçmişlerini bilen, onları tanıyan bir yapay zeka müşteri temsilcisine bağlanabilecek. Kişisel bir dille karşılanıp, daha hızlı çözümler elde edebilecek.

Anında Yanıt: “Aradığınızda Karşınızda Bir Temsilci Var”

Klasik bir çağrı merkezinde kapasite kısıtları ve vardiyalar sebebiyle çağrıların cevapsız kalması sık rastlanan bir durumdur. Profit.co tarafından yayınlanan bir çalışmaya göre, müşteri temsilcisine bağlanmak için iki dakikadan fazla bekleyen müşterilerin yüzde 60’ı çağrıyı sonlandırıyor. Bir müşterinin iletişim merkezini aradığında çağrısının yanıtsız kalması sadece anlık operasyonel gecikme değildir, “önemsizim” algısı yaratır ve bu his, gelecekteki tüm temas noktalarını olumsuz etkileyerek müşteride uzun vadeli bir sadakat riski yaratıyor. Bu da sosyal medyada olumsuz yorumlar, şikâyet artışı ve marka algısında kalıcı zedelenme anlamına geliyor.

Zendesk’in 2023 tarihli Müşteri Deneyimi Raporu’na göre, müşterilerin yüzde 76’sı yalnızca bir kötü deneyim sonrasında bile markadan tamamen vazgeçebileceğini belirtiyor.

Yapay zekâ destekli temsilciler, bulut işlemcilerle desteklendikleri için arama geldiği anda devreye girebiliyorlar. İşlemci gücü dışında bir kapasite kısıtları yok. Böylece müşteri hatta hiç beklemeden, IVR’dan geçmeden, doğrudan yapay zeka müşteri temsilciyle görüşmeye başlayabiliyor. Bu iletişim merkezinin ulaşılabilirliğini maksimuma çıkarıyor ve çok önemli bir sadakat problemini çözüyor.

Ayrıca klasik çağrı merkezlerinde müşteriler her aradıklarında farklı temsilciye bağlanıp konuyu baştan anlatmak zorunda kalıyor. Invoca tarafından yayınlanan bir anket sonucuna göre, müşterilerin yüzde 53’ü bu durumu oldukça sinir bozucu buluyor. Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri ise CRM ile entegre çalışarak müşterinin geçmişini hatırlıyor, sorunların tekrar anlatılmasına gerek kalmadan bağlama uygun şekilde yanıt verebiliyor. Konuşmanın her anında, daha önce yaşananları dikkate alabiliyor.

Gerçek Kişiselleştirme: “Şivesini, Tonunu, Kelimesini Seçiyor” McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre, müşterilerin yüzde 71’i markalardan kişiselleştirilmiş hizmet bekliyor. HubSpot verilerine göre, yapay zekâ kullanan temsilciler yüzde 64 oranında daha fazla kişiselleştirme sağlayabiliyor.

Yakın bir gelecekte, yapay zekâ temsilciler, müşterinin geçmiş verilerini analiz ederek onun tercih ettiği kelimeler, tonlama ve hatta bölgesel şiveyle konuşabilecek. NLP (Doğal Dil İşleme) teknolojisi sayesinde konuşma tarzını anlık değiştirebilen bu sistemler, her müşteriye farklı bir deneyim yaşatacaklar.

Yapay zeka müşteri temsilcileri gerektiğinde sohbeti yumuşatıp, tonu ayarlayacak, konuşma devam ettikçe müşteriyi daha da tanıyarak süreç boyunca kişiselleştirilmeyi artırabilecekler. Yapay zeka müşteri temsilcileri konuşma devam ettikçe müşteriyi ses biyometrilerinden ve konuşmasından, cümle yapısından tanıyarak bazı güvenlik seviyelerini otomatik geçecek. Şüpheli durumlarda veya gerginliklerde insanı ne zaman devreye alması gerektiğinin ayrımını yapabilecek.

Bu gelişme için tüm teknolojiler hazır. Müşteri temsilcisinin şivesini düzenleyen programlar hayatımıza girdi bile. Sesten ve kullanılan kelimelerden duygu analizi yapıp konuşma kalitesini değerlendiren yapay zeka sistemleri var. Konuşma devam ettikçe müşteriyi sesinden ve konuşmasından tanıyan dolandırıcılık önleme programları birçok finans kuruluşunda kullanılıyor. Önümüzdeki dönemde bu teknolojileri yapay zeka asistan platformlarında birleştiren bir çok şirket göreceğiz.

Global örnekler giderek artıyor. Reuters’in haberine göre NatWest, OpenAI destekli Cora ve AskArchie sistemleriyle müşteri memnuniyetini yüzde 150 oranında artırdı. Commonwealth Bank, Microsoft ile birlikte geliştirdiği sistemle günde 50 binden fazla canlı sohbet isteğine yanıt veriyor. JPMorgan ise 2024 yıllık raporunda, yapay zekâ sayesinde işlem maliyetlerini yüzde 30 düşürdüğünü, müşteri bağlılığını ise yüzde 25 artırdığını belirtiyor.

Türkiye’de örnekler var. Fintechtime Haziran 2025 sayısında Aktifbank’ın yapay zeka ve veri analitiğini odağa taşıdığı aktarılıyor. Yapay zekâ müşteri temsilcileri üzerine araştırma geliştirme yapıldığını belirtiyor. Bu sayede müşterilere daha hızlı ve güvenli hizmet sunulacağı, dolandırıcılık analizlerinin güçleneceği vurgulanıyor. Vodafone Türkiye web sitesinde, müşteri hizmetlerinde yapay zekâ müşteri temsilcileri ve sesli chatbot’lar kullandığını ilan ediyor. Müşterilerle yüzde 80 oranında “botlarla” iyileştirilmiş deneyim sunulduğunu, yapay zekâ sistemlerinin iletişimleri takip ettiğini ve duygu analiziyle öfke ya da sorunlu geri dönüşleri tespit ederek gerçek personele yönlendirdiği anlatılıyor.

Sonuç :

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, yalnızca çağrı merkezlerinde bir verimlilik aracı değil, aynı zamanda markaların müşterileriyle kurduğu ilişki biçimini temelden dönüştüren bir paradigma değişimini temsil ediyor. Bu yeni nesil temsilciler, anında yanıt verebilen, kişisel bağ kurabilen ve güvenli iletişimi otomatikleştiren özellikleriyle müşteri deneyimini hem hız hem de kalite açısından yeniden tanımlıyor.

Bu dönüşüm; yalnızca çağrı merkezi operasyonlarını değil, aynı zamanda marka sadakatini, itibar yönetimini ve rekabet avantajını da doğrudan etkiliyor. Artık müşteriler, bir kurumla kurdukları ilişkinin sadece fonksiyonel değil, aynı zamanda duygusal ve kişisel olmasını bekliyor. Yapay zekâ, bu beklentilere ölçeklenebilir, sürekli ve tutarlı bir şekilde yanıt verme imkânı sağlıyor.

Finans, telekomünikasyon, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi pek çok sektörde, yapay zekâ temelli müşteri hizmetleri sistemleri yaygınlaşıyor. Bu modeller, yapay zekânın işlem gücünü ve tutarlılığını insan temasının empatik doğasıyla birleştirerek, her müşteri temasını değerli bir deneyime dönüştürüyor.

Yakın gelecekte, bu teknolojilerin daha da entegre olduğu, müşteriyle anlık olarak duygusal bağ kurabilen ve sürekli öğrenerek gelişen yapay zekâ sistemlerinin yaygınlaştığını göreceğiz. Bu sadece müşteri hizmetleri değil, tüm müşteri yolculuğu için bir dönüşüm anlamına geliyor.

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, kurumların geleceğe hazır olmasında kritik bir rol üstleniyor. Geçmişi bilen, anı anlayan ve geleceği öngörebilen temsilcilerle müşteri deneyimi artık bir maliyet kalemi değil, stratejik bir rekabet avantajı haline geliyor.

HBR-Dr. Erkut BALOĞLU

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.