Connect with us

BANKA HABERLERİ

Yönetim krizinde para politikası yönetmek

Türkiye ekonomisi, günlük kur değerlerine göre $125-128 milyar arasında büyüklüğü değişen bir kur korumalı mevduat (KKM) yükünden kurtulmaya çalışıyor. Şunu net olarak belirtmek gerekir ki, böyle bir büyük yükten kurtulmak hiçbir koşulda kolay değil.

Yayınlanma:

|

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın 20 Ağustos 2023 tarihli kararları ve 24 Ağustos tarihli 7.5 puanlık faiz artırımı sonrasında mevduat ve kredi piyasasında yeni bir denge arayışı başladı.

Türkiye ekonomisi, günlük kur değerlerine göre $125-128 milyar arasında büyüklüğü değişen bir kur korumalı mevduat (KKM) yükünden kurtulmaya çalışıyor. Şunu net olarak belirtmek gerekir ki, böyle bir büyük yükten kurtulmak hiçbir koşulda kolay değil.

Gerekçeleri 20 Ağustos 2023 tarihli kararlara dayanmak suretiyle, içinde bulunduğumuz haftada mevduat ve katılım hesaplarının tasarruf sahiplerine sunduğu getiriler bazı bankalarda %40-45 arasına ulaştı. TCMB’nin açıkladığı kararlar öncesinde %27-28 seviyelerine kadar gerilemiş oranlar söz konusuydu. Yani, tasarruf sahibi açısından bankacılık sisteminin tasarruflara sunduğu getiriler arttı.

TCMB’nin 20 Ağustos’ta açıkladığı kararlardan sonra, KKM’den geleneksel mevduat ve katılım hesaplarına tasarrufların kayabilmesi için, bu hesapların getiri oranlarının enflasyon oranının üzerinde olması gerektiği net. Yani, bu hesapların sahiplerine pozitif reel getiri sunması gerekiyor. Aksi takdirde, bu tasarrufların TL cinsinden olmayan tasarruf araçlarına eğilim göstermesi ve kuru yükseltmesi kaçınılmaz. Bu durumda TCMB, asli fonksiyonu olan parasal istikrarı sağlamaktan uzaklaşır.

TCMB, asli fonksiyonunu kaybedeli bayağı zaman geçti. Ancak, yeni başkan ve Para Politikası Kurulu (PPK) üyelerinin TCMB’yi asli fonksiyonuna döndürmek konusunda niyetleri olduğunu anlıyoruz. TCMB’nin içinde bulunduğu yönetim krizi koşullarında niyetleri ne ölçüde gerçeğe dönüştürebileceğini bilemiyoruz. Zira, arka tarafta siyaset çalışıyor.

Arka tarafta çalışan siyasetin yarattığı soru işaretleri nedeniyle para politikasında alınan kararlar ve niyet beyanları piyasa tarafından büyük bir şüphe ve temkinle karşılanıyor. Bu nedenle TCMB, piyasa yönlendirici özelliğini yeteri kadar kullanamıyor. Bu, para politikasının etkinliğini düşürecek bir faktör.

Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) bazlı verilere göre, TCMB’nin 2023 sonu yıllık enflasyon beklentisi %58. “TÜİK bazlı” ifadesini her yazımda sadece kaynak göstermek için kullanmıyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu kurumsal çöküş nedeniyle “gerçeğinin ne olduğunu bilmediğimiz ama TÜİK tarafından açıklanana göre” vurgusunu yapmak için bu gibi ifadelere başvuruyorum. Gerçeğini bilemediğimiz verilerle acaba para politikası ne kadar doğru? Bu gibi soruları sormaktan vazgeçmemek gerekiyor. Yanlış olan kanıksanmamalı, doğallaşmamalı.

Yeni başkan ve PPK üyeleri TCMB’yi asli fonksiyonuna döndürmeye niyetli. Ancak beyanları piyasa tarafından büyük bir şüphe ve temkinle karşılanıyor. Bu nedenle TCMB, piyasa yönlendirici özelliğini yeteri kadar kullanamıyor.

Mevduat ve katılım hesaplarının tasarruf sahiplerine sunduğu getiriler %40-45 aralığında. Yıl sonunda %58’i de muhtemelen aşacak olan TÜİK bazlı enflasyonla KKM’den çıkış olması ve tasarrufların TL’ye yönelmesi beklenemez. %27-28’den %40-45 çıkan oranları izledik. Tahminlerimize paralel bir gelişme bu. İlerleyen günleri de izleyeceğiz. Bankalar, bilanço dengelerine göre mevduat ve katılım hesabı oranlarını bir noktaya oturtacaklar.

Tasarruf tarafında yukarıda dile getirilen gelişmeler ortaya çıkarken, kredi tarafında da gelişmeler oldu. Bankalar kredi fiyatlamalarında faizi her ay açıklanan referans faizin 1.8 katı kadar kullanabiliyorlardı. Ağustos için %21.01 olan referans faizi Eylül için %31.25 olarak ilan edildi. Yani, politika faizini %17.5’ten %25’e 7.5 puan artıran TCMB, referans faizini de 10.14 puan artırmış oldu.

Yukarıda belirtilen 1.8 katsayısında değişikliğe gidildi. Buna göre, ihracat ve yatırım kredileri için 1.4 katsayısı kullanılacak. Yani, ihracat ve yatırım kredileri için azami kredi fiyatı %43.75’i geçemeyecek. Tüketici kredileri için ise katsayı 2 olacak. Yani, tüketici kredilerinin hızını kesmek için bu tip kredilerin fiyatı yükseltiliyor. Böylece tüketici için kredi kullanımında faiz %62.50 olabilecek. Diğer krediler için ise 1.8 katsayısı sabit tutuluyor. Yani oran, diğer kredi türlerinde %56.25’e ulaşabilecek.

Katsayı düzenlemesi, döviz getiren ihracata yönelik kredileri ve enflasyon üretme özelliği üretim kapasitesi yarattığı için göreceli olarak düşük olan yatırım kredilerini destekliyor. Ancak, kısa sürede enflasyon yaratan tüketici kredilerini yavaşlatmayı hedefliyor.

Öyle anlaşılıyor ki TCMB, enflasyonu daha da ivmelendirmemesi için kuru bir yerlerde tutmaya çalışıyor. Attığı ve atacağı kararlı adımlara güvenen merkez bankası bunu neden yapar?

Kredi fiyatlarının geldiği seviye açısından ne 7.5 puanlık politika faizi artışının, ne de 10.14 puanlık referans faizi artışının bir önemi var. Bu oran değişiklikleri ile bankalar, kendilerine izin verilen faizin üzerine ilave ettikleri komisyon, masraf, vadesiz mevduat talebi gibi unsurları fiyatlamalarından tedrici olarak çıkarabilecekler. Yani, kredi fiyatı olarak sadece faizin kullanıldığı bir noktaya doğru ilerlenebilir. Bu gelişmeleri de izleyeceğiz.

TCMB, yukarıdaki adımları atarken ve piyasa gelişmelerini izlerken piyasaya döviz sürmeye devam ediyor. Ağustos ayının sonuna yaklaşılırken $9.5 milyarlık döviz satışı gerçekleşti. Öyle anlaşılıyor ki TCMB, enflasyonu daha da ivmelendirmemesi için kuru bir yerlerde tutmaya çalışıyor. Attığı ve atacağı kararlı adımlara güvenen merkez bankası bunu neden yapar?

Son PPK kararı metni “kurul, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almaya devam edecektir” diyor. Yani, faizi de artırmaya devam edeceğini söylüyor. Ancak, piyasa mevduat ve katılım hesaplarında %40-45’te iken ve kredilerde kabaca %50’nin üzerine ilerliyorken %25 ile TCMB yine geride kaldı. Kısaca, piyasa zaten kendi dengelerinde ilerliyor. Bu piyasa koşullarında TCMB, 7.5 puan faiz artırınca aslında faiz artırmış olmadı. Bu koşullarda, bağımsızlık ifadesi ancak bir tebessüme neden olabiliyor.

Arda TUNCA – Politikyol.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.