Connect with us

GÜNDEM

Zenginlerimize ne oluyor : Eczacıbaşı Efendi niye çıldırdı?

Görünüşte zengin bir yurttaşın mülkünün güvenliği için hukuka başvurması ve hukuku hiçe sayan bir işgalciye isyanı şeklinde tezahür eden olaylar, bir “Cumhuriyet mülkü” kavgasıdır. Duvar’dan Bahtiyar Özgür sınıfsal bir bakış açısı ile yaşanan olayları anlattı.

Yayınlanma:

|

Bülent Eczacıbaşı’nın, eşi ve silahlı korumasıyla beraber bir şantiyeye dalması; kendisini uyaranlara, “Biz ister çıkarız ister çıkmayız, kimse bir şey yapamaz” demesi; polis tehdidini külhanbeyi edasıyla savuşturması ve sonrasında yedi ayrı suçlamadan savcıya ifade vermesi, neresinden bakarsanız bakın muazzam bir olaydı.

Son kuşak Sabancıların “Instagram lümpenliğini” bir yana bırakırsak eğer, eski sermayedarların gündelik yaşamdaki sessizliği, daha zarif ifadeyle, cemiyet yaşamından hicreti, uzun süredir dikkati çekiyordu. Ama şimdi aralarında en kuvvetli entelektüel sermayeye sahip olanı, en burjuvası, mafyöz tavırlarla karşımıza çıkıyor aniden. Sendikalaşma, işçi hakları, grev vs. karşısında “sınıfsal gaddarlıkları” iyi bilinse bile, günlük yaşamın rutini içinde böylesini ilk defa görüyoruz.

Eczacıbaşı’nı, kadife eldivenlerini çıkarmaya mecbur eden şey neydi peki? Yetkili mercilere birkaç telefon açıp halletmeye çalışabileceği bir “yol” meselesinde, neden tarla sınırı kavgasına koşan bir “baldırı çıplak” gibiydi?

ÖZET VİDEO

Olayı kısaca özetleyelim önce…

Ortada iki farklı mesele bulunuyor. İlki; Eczacıbaşı’nın mülküne bitişik arazi ile ilgili bir sorun. Hukuksal boyutu karışık konu, kabaca şöyle: Eczacıbaşı mülküne girişe demir kapı koymuş, fakat bu kapı sahile gidişi de kesmişti. İtiraz oldu ve kaldırıldı. Ayrıca mülkünün içinde kalan kamu alanlarını kullanması da şikayet konusu. Belediye, bilirkişi, bölgedeki vatandaşlar ve Eczacıbaşı arasında iki yıldır süren bir gerilim bu.

İkinci olay ise Eczacıbaşı’nın mülküne diğer taraftan girişi kapatan Çağlar İnşaat’la alakalı. Buranın kamu yolu olduğunu, inşaatın ruhsatının bulunmadığını, işgalcilik yapıldığını söylüyor. Şikayet ettiklerini, sonuç alamadıklarını anlatıyor savcılıkta.

Görünüşte zengin bir yurttaşın kendi mülkünün güvenliği için hukuki yollara başvurması ve hukuku hiçe sayan bir işgalciye isyanı şeklinde tezahür eden olaylar, dört dörtlük bir “Cumhuriyet mülkü” kavgasıdır esasında.

Sahnenin bir yüzünde; siyaseti, lobi gücünü, yasaları filan kullanıp mülkiyet hakkını daima halkın aleyhine genişletmiş ve kamu mülkünü geleneksel ayrıcalığı gören sermayedarlardan birisi duruyor. Diğer yüzünde; siyasi zorbalığın açtığı yoldan semirmiş bir sermayedarla, devletteki payının azaldığını hisseden bir eski “İstanbul aristokratı”nın itişmesi var.

Her şey ne kadar da Emile Zola romanlarından fırlamış gibi. Müteahhitler, bankacılar, taşralı tüccarlar ile bir grup aristokratın yemek masasında toplaşıp, Anayasayı referandumla başında taca çevirmiş Louis Bonaparte’ın, inşaatla Paris’i alt üst ederek kendileri için bereketlendirmesini kutladıkları “Tazı Payı” bitiyor; Cumhuriyet’in mirası tükendikçe birbirine diş bileyen, eskilerin yenileri görgüsüz, kuralsız, mülk talancısı saydığı, yenilerin de eskilere iktidar komplocusu, son bir iteklemeyle elindekileri de alabilecekleri benzi soluk markiler olarak baktıkları, “Plassans Papazı”na geçiyoruz.

Eczacıbaşı’nın hikayesi de buna uygun akıyor bir bakıma…

***

Varlık transferinin hızlandığı ve avantajlı ihalelerle birikim sağlanan 1940 sonrasının ikinci kuşak sermayedarlardandı. İlaç sanayisinin getirdiği meziyetlerle kültürel hegemonya ihtiyacını farkedip, 1960’larda Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferansı Heyeti, 1970’lerde İstanbul Festivali’yle tüccarların komando kamplarına dayalı anti-komünist siyasetine, kültürel dokunuşla “burjuva inceliği” katmıştı.

1974’te halka açılan ilk şirketlerden olması, 1980’lerde Türkiye merkezli ilk finansal yatırımı kurması, sermaye birikimindeki esnekliğinin de göstergesiydi. Fakat Özal’la başlayıp 90’larda hızlanan “Cumhuriyet mülkü” kavgasında banka sahibi olamamanın, özelleştirmelerden pay kapamamanın yarattığı tahribatı, finansal oyunlarla gidermeye çalıştı. Levent’teki fabrika arazisi borsada kaç kere spekülasyon konusu oldu bilinmez. Devir değişirken dönemin ruhuna uygun biçimde o arsa da inşaata evrildi zaten. 2006’da AKP’nin “inşaat çağı”nın miladı olarak Kanyon AVM açılıyordu. Geleceğe fabrika yerine beton ekiyordu, Eczacıbaşı da.

AKP’nin inşaatla bereketlendirmeye başladığı İstanbul rantını tatmanın verdiği hazla, 1952’de kurulan ilaç şirketini Çekyalı Zentiva’ya sattı. Öykünün gerisi, Ağaoğlu’ndan hallice.

Zekeriyaköy’de ormanın içine kondurduğu villaları, Kartal’daki fabrika arazisinde Mesa-Nurol-Tahincioğlu ortaklığı eliyle yürüttüğü devasa konut projesi, eskinin “fabrika cenneti” olan Ayazma-Kağıthane-Sarıyer hattındaki Cendere Vadisi’nin kentsel dönüşümü…

Kuzey Marmara Otoyolu henüz başlamadan Silivri’de topladığı, 21 tanesi tarla olmak üzere toplam 1 milyon metrekareyi bulan 24 parça araziyi de gururla bilançosuna yazıyordu. İnşaatın yoldaşı madencilikten de geri kalmadı doğrusu. 2009’da Balıkesir doğasını mahveden Balya kurşun ve çinko madeninin ardına, 2018’de Konya İnlice altın madenini ekliyordu.

Tüm bunlar Cengiz’i, Limak’ı, Kolin’iyle beraber bir tacın ardında saf tutmayı gerektiriyordu. Eczacıbaşı da kendisi lehine işlediğini düşündüğü bir makinenin çektiği yük katarında yerini almıştı. Onu diğer sermaye gruplarından farklı kılan alamet-i farikası kültürel yatırımları mümkün olduğunca görünmez kılıp, “yapı ustalığını” dönemin asil nişanı sayarak omzuna kondurdu.

Lakin ilkel bir rejim, ilkel bir sermaye birikiminin şantiyesinde kurulur ve en ilkel duyguları, topluma zerk ederek hayatta kalabilir ancak.

Cumhuriyet’in imkanlarına yönelmiş sürek avı güvenli, korunaklı ve ilelebet hak gördüğü mülkünün kapısına gelip dayandığında, “Burada hukuksuz iş yapılıyor” isyanı da bu ilkelliğin karşısında beyhude kalıyor. Zira onun omzundaki nişanın harcını da şantiyesine daldığı Çağlar İnşaat’ın beton santrali karıyor yıllardır.

***

Zola, Plassans Papazı’nda, rejim değişikliğini bir evin el değiştirmesi üzerinden anlatır:

“İştahları giderilebilir gibi değildi. Hükümet darbesi kırk seneden beri onları kıvrandıran refah emelini tatmin etmeye yardım etti. Ondan sonra öyle bir yediler, öyle doymaz hale geldiler ki!… Mesela bu ev, o tarihte, 51 isyanında bir defterdarın mülkü idi. Serseri bir kurşun onları bu ayak bağı adamdan kurtardı, mirasına kondular… Evi yiyecek gibi gözlüyorlar, pencerede sallanan ağır perdelere baktıkça fena oluyorlardı. 2 Aralık vakasından sonra (3. Napolyon’un darbesi), Plassan’da dolaşan tabirle, o perdeler onlar için Tuileries Sarayı idi.”

Bodrum’un Cennet Koyu’nda geleneksel ayrıcalığının tadını çıkarırken, “ecrimisil ödüyorum” diyerek kamu mülklerinin kullanım hakkını elinde tutup sahili, iskeleyi kapatırken; imar affından doya doya yararlanırken; madenlere karşı çıkanların tepesine inerken çıkarına olan hukuksuzluk, özel mülkünün kapısını yumruklayınca ürkütüyor artık.

Penceresinden baktığında yanı başında bir mafyöz, az ilerisinde Cengiz İnşaat, öbür yanında Rus oligark sermayesinin abidesi Mandarin Otel ve daha niceleri, büyük ödülün “Cumhuriyet mülkü” olduğu yağma karnavalının yeni muzafferleri olarak boy gösteriyorlar. “Cumhuriyet’i iki sarhoş kurdu” diye böbürlenenler, onun mirasını üleşirken zarafete mi dikkat edeceklerdi yani!

Bir burjuvanın çıldırdığı an, devletteki yerini fark ettiği andır. Cennet Koyu vakası da böyle bir andı işte…

DUVAR – Bahadır Özgür

Okumaya devam et

GÜNCEL

TurkNet’ten 19 Mayıs’a Özel Film: ‘Işığım Atatürk’

Türkiye’nin yeni nesil internet servis sağlayıcısı TurkNet, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı, başarı öyküsü yaratmış gençlere yer verdiği ve ‘Atatürk bugün hayatta olsaydı bize ne söylerdi’ sorusuna yapay zeka teknolojisi ile yanıt aradığı ‘Işığım Atatürk’ filmiyle kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya standartlarında hızlı interneti herkes için erişilebilir kılmayı hedefleyen TurkNet, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na özel, gerçek hikayeler ve onların gerçek sahiplerinin rol aldığı bir film hazırladı.

Kaju İstanbul tarafından çekilen ‘Işığım Atatürk’ filminin senaryosu ve fikrinin tamamı TurkNet çalışanlarına ait. 19 Mayıs’a adanmış olan filmin en önemli özelliği ise Atatürk’ün gençliğe miras bıraktığı eserler ile son yıllarda gençler üzerinde yapılan araştırmalar ışığında ‘Atatürk bugün hayatta olsaydı gençlere ne söylerdi?’ sorusuna yapay zeka araçları eğitilerek yanıt aramış olması.

Gül Sağır Aydın; ‘Gençler harekete geçmek için sabırsızlanırken TurkNet de onlara ihtiyacı olan hızı sunuyor

TurkNet’in Büyümeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı (CGO) Gül Sağır Aydın projenin çıkış noktasını şu sözleri ile anlattı: ‘Gençlerin özgürlük, fırsat eşitliği ve istihdam gibi konulardaki endişeleri, yapılan tüm araştırmalarda sıkça ortaya konuluyor. Ancak aynı araştırmalar, gençlerin dünyanın daha iyi bir yer haline geleceğine olan inançlarının yetişkin bireylere kıyasla %50 daha fazla olduğunu ve artan krizlere karşı harekete geçmek için sabırsızlandıklarını gösteriyor. Filmde TurkNet’in, gençlere keşfetme, öğrenme ve kendilerini ifade etme gücü veren güvenli ve hızlı internet bağlantısı sağlama konusundaki kararlılığını vurgulamak istedik ve destekleyici-geliştirici bir topluluğun rolünü sembolize eden bir senaryo üzerinde çalıştık’.

Gençleri #IşığımAtatürk hashtag’i ile hikayelerini paylaşmaya davet ediyoruz’

‘Gençlere imkan verildiğinde tutku ve motivasyonla neler başarabileceklerini gösteren bu projede, Atatürk’ün ilkelerine ve inkılaplarına rehber olarak bakmanın önemini hatırlatıyoruz’ diyen Aydın film hakkında ise şu bilgileri verdi: ‘Filmde TurkNet’in her daim gençlerin yanında olma misyonu çerçevesinde destek verdiği gençler rol aldı ve hikayeleriyle hayallerini gerçekleştirmek isteyen herkese ilham oldu. Projedeki amacımız, başarının uzak ve çok zor kazanılan bir hedef olmadığını, her birimizin küçük ya da büyük hayalinin kıymetli ve ulaşılabilir olduğunu vurgulamak. Bu sebeple tüm gençleri #IşığımAtatürk hashtag’i ile onlara adanmış bu özel günde başarı ve hayallerini paylaşmaya davet ediyoruz.’

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Seçil Erzan hakkında ilk kez konuştu

Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, birçok futbolcunun dahil olduğu olduğu Seçil Erzan davası hakkında ilk kez konuştu: “Biz olaya kurum olarak bakıyoruz. 15 bin kişinin çalıştığı bir yer, bazen yanlış şeyler olabiliyor” ifadelerini kullandı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Fatih Terim, Arda Turan, Semih Kaya, Muslera gibi futbol dünyasının ünlü isimlerin karıştığı davanın kilit ismi Denizbank İcra Kurulu Başkanı Hakan Ateş, süreçle ilgili ilk kez konuştu.

Magazin Burada mikrofonlarına, bir davette konuşan Ateş “Şahsi olarak hiçbir zaman demeç vermedim. Biz olaya kurum olarak bakıyoruz. 15 bin kişinin çalıştığı bir yer, bazen yanlış şeyler olabiliyor. Bazen yanlış davranışlarda bulananlar her bankada olur. Bizim talihsizliğimiz, karşıdaki tarafın kamuoyuna mal olmuş insanlar olması. Bu bir talihsizlik tabi ama ne yapalım hayat öyle bir şey” ifadelerini kullandı.

Ateş ayrıca “Hukuk herkes için hukuk, günün sonunda kimseden bir telkin falanda (İddia edildiği gibi Cumhurbaşkanı’ndan da) olmadı. Onu hep söylüyorlar. Biz normal hukuk nasıl neticelenirse ona göre gereğini yapacağız. Bugüne kadar da yaptık ama olaylar çok ortada. Ben fazla yoruma girmeyeceğim” şeklinde konuştu.

 

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GARANTİ BBVA TÜRKİYE RAPORU

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB ihtiyaç duyulduğu sürece sıkılığın korunacağı, yeni mali tedbirler ise politika bileşiminin daha koordineli olacağına işaret etmektedir. Politikaların gecikmeli etkisi göz önüne alındığında, hala sağlam olan tüketimi kontrol altına almak için ek makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulacağına inanıyoruz.

Önemli noktalar

  • TCMB, yılın ikinci enflasyon raporunda 2024 yılı ara enflasyon hedefini 2 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 38’e yükseltmiş, öngörülen aralığın üst sınırını değiştirmeyerek yüzde 42’de tutmuştur. Yılın ilk dört ayında enflasyonun beklenenden 4 puan daha güçlü gelmesi, Mart ayındaki ilave sıkılaştırma ile sapmayı telafi edemeyecekleri için bu revizyonu yapmalarına neden oldu.
  • TCMB, sıkılaştırmanın talep koşulları ve enflasyon beklentileri ve dolayısıyla enflasyon eğilimi üzerindeki gecikmeli etkilerini gözlemlemek istemektedir. Enflasyon eğiliminde belirgin bir bozulma olması durumunda ilave sıkılaştırma uygulanacağının sinyallerini vermeye devam etmektedirler.
  • İç talep, yüksek enflasyon beklentileri, servet etkileri ve kredi kartı harcamalarının kullanılabilirliği ile desteklenmeye devam etmektedir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla mevcut düzenlemeleri gevşetmek için sürdürülebilir bir yol başlatmak için finansal koşulların daha uzun süre sıkı tutulmasına ihtiyaç duyulacaktır.
  • En son açıklanan mali paket, 2024’te GSYİH’nın %0,2-0,3’ü civarında tasarruf anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde yeni tedbirler de alınacak ve bunların birçoğu orta vadede etkili olacaktır.
  • Enflasyon eğilimi, daha koordineli bir politika bileşimi ile yıl sonu enflasyonunun TCMB tahmin aralığının üst sınırı olan %42’nin altına düşecek bir düzeye yükselmesi durumunda, 4Ç24’te çok kademeli adımlarla gevşemeye başlamak için sınırlı bir alan olabilir. Ancak, gecikmeli mali etkiler ve perakendeci harcamaları üzerindeki makro ihtiyati politikalar, daha erken bir kesinti döngüsü olasılığını azaltıyor.

Raporun tam hali için:

https://www.bbvaresearch.com/wp-content/uploads/2024/05/Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24.pdf

Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın

Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.