SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
İSO Başkanı Bahçıvan: Sanayinin yeşili ve çevreyi seçmekten başka şansı yok

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, İSO olarak üye şirketleri için, “kurumsal karbon ayak izlerinin hesaplanması ve raporlanmasına” ilişkin danışman firmalardan avantajlı fiyatlarla hizmet alabilecekleri bir proje başlattıklarını söyledi. Bahçıvan, “Sanayinin yeşili ve çevreyi seçmekten başka şansı yok. Bunun için de yenilebilir enerji kaynaklarını finanse etmek, dönüşüme uygun iş alanları oluşturmak ve sanayide sürdürülebilirliğin uzun vadede çok daha düşük maliyetlerle sonuçlanacağını hatırlatmak zorundayız” dedi.
Türkiye’nin 2016’da imzalamasına karşın, yürürlüğe ancak 7 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’na ilişkin DHA’nın sorularını yanıtlayan Bahçıvan, Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Türkiye’deki ulaştırma, enerji, altyapı ve sanayi gibi pek çok sektörde önemli politika değişiklikleri olacağına dikkat çekti.
Bahçıvan, “Enerji politikalarındaki değişimle ilgili olarak termik santrallerin zaman içinde kapatılması ve yenilenebilir enerjiye geçişi destekleyici politikaların yürürlüğe konması söz konusu olabilir” açıklamasında bulundu.
Sürdürülebilir yeşil dönüşüme yönelik finansman olanaklarının ve teşviklerin yerli teknoloji olanaklarının yaratılarak, gözden geçirilmesinin, “kamunun özel sektöre iklim kriziyle mücadelede destek olabileceği alanlarından biri” olabileceğinin de altını çizen Bahçıvan, “Ayrıca Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanması planlanan ‘Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği çerçevesinde malların serbest dolaşımına ve Türkiye’nin rekabetçiliğine zarar vermemesine yönelik atılacak adımlar da özel sektörün kamudan beklentileri arasında öne çıkıyor” dedi.
SÜRDÜRÜLEBİLİR SANAYİ AÇISINDAN TEŞVİK EDİCİ
Bahçıvan, DHA’ya yaptığı açıklamada, “Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı 2016’da imzalamış ancak geçtiğimiz haftaya kadar yürürlüğe koymamıştı. Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda anlaşmayı Meclis’in onayına sunacağını açıklamasının ardından, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na taraf olması için hazırlanan “kabul teklifi” Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. 2021 itibariyle sürdürülebilirlik konusunu öncelikli alanımız olarak seçtiğimiz İSO olarak bu gelişmenin, taşıdığı simgesel anlamın ötesinde, sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomiye geçişte sanayicilerimiz açısından çok teşvik edici olacağını düşünüyorum. Çünkü bugün artık sanayi şirketlerinin küresel değer zincirinde yer alabilmelerinde ve yüksek katma değer üretirken rekabetçi sürdürülebilirlik anlayışını benimsemelerinde, Paris İklim Anlaşması gibi anlaşmalar önemli rol oynuyor” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE BM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONFERANSI’NA DAHA GÜÇLÜ PROFİL İLE GİRECEK
Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasının kısa vadede Türkiye açısından önemli kazanımlar getireceğini ifade eden Bahçıvan, “Örneğin Türkiye Glasgow’da Kasım ayında düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na da daha güçlü bir profil ile girecektir. İklim kriziyle mücadelede küresel iş birliğinin oynadığı vazgeçilmez rol düşünüldüğünde, Türkiye Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak bu iş birliğinde yer alacağını bir kez daha vurgulamış oldu” dedi.
“İklim krizi artık sadece çevresel ya da ekonomik bir sorun değil, toplumların tamamını ilgilendiren bir konu” diyen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan şöyle devam etti:
Bu nedenle iklim kriziyle mücadelede sadece sektörler değil, toplumun her bireyi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli. Bunun için de iklim krizinin çevresel ve sosyo-ekonomik boyutlarıyla ilgili daha etkili iletişim yöntemleri kullanarak kamuoyunu bilgilendirmeliyiz. Ülke olarak gündemimizdeki farklı stresler, bugün bu konuya tamamen odaklanabilmemizi engelliyor olabilir. Fakat ülkemizde de bu alanda bir farkındalığın, devletin en üst kademelerinden itibaren başladığını görüyoruz. Tabii ki çok güçlü bir akımın veya çok güçlü bir farkındalığın başladığını söylemek için erken, ama şunu da sevinerek söyleyeyim: İlgiyi artırmaya dair umutlar çok.”
FARKINDALIK ADIM ADIM ARTIYOR
Farkındalığın giderek artığına dikkat çeken Bahçıvan, “Yapılan işlerin çevresel boyutları konuşuldukça, özellikle yurt dışı iş yapanlarda bu konunun önemi ve hassasiyeti artmaya başladıkça, bu farkındalık da adım adım artıyor. Giderek bir krize dönüşen iklim değişikliğinin, geleceğimizin en önemli konusu olduğuna dair herkes kendi bulunduğu ortamda bir hedef oluşturursa, siyasetten başlayarak toplumun tüm kesimlerinin er veya geç bu tablo içerisinde rol alması kaçınılmaz. Biz sanayiciler olarak bu konudaki toplumsal sorumluluklarımızın farkındayız ve sürdürülebilirlik konusunda öncü bir rol oynamaya çalışıyoruz. Sanayicilerimizin iklim değişikliğine dair bilgisini ve iklim krizinin sektörü nasıl etkileyeceğine dair duyarlılığını artırmak için yürüttüğümüz iletişim faaliyetleri, kısa vadede uygulanabilecek çalışmalara örnek verilebilir. Daha uzun vadede ise ülke olarak iklim değişikliği konusunun eğitim müfredatlarına dahil edilmesinden sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomiye geçişte teşvik edici olabilecek yaptırımların uygulanmasına kadar yapmamız gereken çok şey var” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin kendi iç finansman kaynaklarının yeşil dönüşümü gerçekleştirmede yeterli olmayabileceğini söyleyen Bahçıvan şu ifadeleri kullandı:
“Özel sektörün bu konuda yapabileceği çok sayıda değişiklik var. Hükümetimizin tarafından Temmuz ayında açıklanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı bu süreçte başta sanayimiz olmak üzere ilgili birçok sektöre yol gösterici bir rehber niteliğinde. Bu kapsamda sınırda karbon düzenlemeleri, yeşil ve döngüsel ekonomi, yeşil finansman, temiz enerji arzı, sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir ulaşım özel sektörün alanına giren öncelikli konu başlıkları olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu geniş konu başlıklarının ötesinde her şirketin atabileceği çok basit ancak etkili adımlar da var. Örneğin, İSO, üye şirketleri için kurumsal karbon ayak izlerinin hesaplanması ve raporlanmasına dair danışman firmalardan avantajlı fiyatlarla hizmet alabilecekleri bir proje başlattı. Şirketler, kurumsal sera gazı envanterlerini hesaplatarak ardından karbon ayak izlerini azaltmaya dair adımlar atmaya başlarsa uzun vadede hem iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada hem de küresel ticarette rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinliklerini korumada önemli bir süreci de başlatmış olacaklardır.”

Özel sektörün iklim krizine karşı uygulanacak kısıtlamalara uyum sürecini de değerlendiren İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Bu konuda özel sektörün farklı alanlarında farklı tablolarla karşılaştığımızı söyleyebiliriz ve daha bütün bir resim çıkarmaya yönelik çalışmalarımız da sürüyor. Bu süreçte sektörlerin iklim değişikliğinin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutunu birlikte değerlendirmeleri gerekli. Türkiye’nin en önemli ticaret partnerlerinden birinin Avrupa olduğu düşünüldüğünde, özel sektörün Avrupa Yeşil Mutabakatı ile belirlenen kısıtlama ve yaptırımlara ne derece uyum sağlayabileceği iklim kriziyle mücadeledeki başarılarını da şekillendirecektir” dedi.
Bahçıvan açıklamasının devamında, “Bu noktada gerek enerji gerekse kaynak yoğun sektörlerde önemli dönüşümlerin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Örneğin, tekstil ve hazır giyim sektörü için hazırladığımız sürdürülebilirlik öncelikleri haritasında, tekstil sektörünün hammadde, su, kimyasal ve atık yönetimi alanlarına odaklanması gerektiğini ve iklim krizinin gerektirdiği dönüşüm sürecinde yenilikçi yönetim anlayışının da önemli olacağını vurguladık. Diğer sektörlerde de iklim kriziyle mücadelede konumlarını iyileştirmek için benzer önlemleri şimdiden almaya başlamalı” ifadelerini kullandı.
İÇ KAYNAKLARLA MÜCADELE YETERLİ DEĞİL
“İklim krizi gibi yaşamsal öneme sahip konularda önceliğimiz yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya oluşturmak olmalı” diyen Bahçıvan, “Ancak Türkiye’nin sadece kendi iç kaynaklarıyla iklim kriziyle aktif bir mücadele yürütmesinin ve Paris İklim Anlaşması’nın gerekliliklerini yerine getirmesinin yeterli olmayabileceğini de söylemek gerek. Bu küresel bir sorunsa, çözümü de küresel olmalı ve Anlaşma’nın gerekliliklerini yerine getirmek için Türkiye’nin finansman kaynakları desteklenmeli. Yapılan bilimsel çalışmalar iklim ve çevre dostu politikaların uzun vadede ekonomik maliyetinin daha uygun olacağını gösteriyor. Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Türkiye’deki ulaştırma, enerji, altyapı ve sanayi gibi pek çok sektörde önemli politika değişiklikleri olacaktır. Örneğin, enerji politikalarındaki değişimle ilgili olarak termik santrallerin zaman içinde kapatılması ve yenilenebilir enerjiye geçişi destekleyici politikaların yürürlüğe konması söz konusu olabilir. Bu ilk aşamada maliyetli bir süreç olarak görülse de uzun vadede hem ekonomik hem de insani maliyetlerde Türkiye’yi avantajlı hale getirecektir” açıklamasında bulundu.
ÖZEL SEKTÖR VE KAMU BİRLİKTE HAREKET ETMELİ
İklim krizi konusunda özel sektör ve kamunun birlikte çalışması gerektiğini aktaran Bahçıvan, “Bu noktada aslında Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı gibi çalışmalar özel sektöre yol gösteriyor. Sürdürülebilir yeşil dönüşüme yönelik finansman olanaklarının ve teşviklerin yerli teknoloji imkânları yaratılarak gözden geçirilmesi kamunun özel sektöre iklim kriziyle mücadelede destek olabileceği alanlarından biri olabilir. Ayrıca AB tarafından uygulanması planlanan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizmasının Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği çerçevesinde malların serbest dolaşımına ve Türkiye’nin rekabetçiliğine zarar vermemesine yönelik atılacak adımlar da özel sektörün kamudan beklentileri arasında öne çıkıyor” diye konuştu.
SANAYİNİN YEŞİLİ VE ÇEVREYİ SEÇMEKTEN BAŞKA ŞANSI YOK
Paris İklim Anlaşması’nın uygulanmaya başlamasının Türkiye’nin karbon nötr kalkınma sürecinde bir dönüm noktası oluşturacağını söyleyen İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Anlaşmanın iklim değişikliği ile mücadelede koyduğu hedeflerin yanı sıra, Cumhurbaşkanımızın orta ve uzun vadeli tüm kalkınma programlarımızı yeşil kalkınma devriminin gerektirdiği rehberle hazırlayacaklarını söylemesi de sürdürülebilir sanayiye geçişte bir yol haritası işlevi görecektir. Anlaşma’nın temel hedefi olan küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla 2.0 dereceyle, hatta mümkünse 1.5 dereceyle sınırlandırmak için sanayinin yeşili ve çevreyi seçmekten başka şansı yok. Bunun için de yenilebilir enerji kaynaklarını finanse etmek, dönüşüme uygun iş alanları oluşturmak ve sanayide sürdürülebilirliğin uzun vadede çok daha düşük maliyetlerle sonuçlanacağını hatırlatmak zorundayız.
İlginizi Çekebilir
BANKA HABERLERİ
Zecurion, Orta Doğu ve Ötesinde Artan Mesleki Dolandırıcılıkla Mücadele İçin Siber Güvenliği Güçlendiriyor

Yayınlanma:
1 gün önce|
18/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Dijital inovasyonun hem ekonomik büyümenin temel itici gücü hem de yeni güvenlik tehditlerinin kaynağı haline geldiği bir dönemde, Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) çözümlerinin öncü sağlayıcılarından Zecurion, artan mesleki dolandırıcılık tehdidine karşı entegre siber güvenlik ekosistemini kararlılıkla güçlendiriyor. Güney Asya gibi yüksek riskli pazarlarda elde ettiği kanıtlanmış başarılar ve bölgesel içgörülerle donanmış olan Zecurion, şimdi stratejik odağını, sistemik dolandırıcılık risklerinin Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesine benzer şekilde tezahür ettiği Türkiye pazarına yöneltiyor.
Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği (Association of Certified Fraud Examiners-ACFE) tarafından yayımlanan Mesleki Dolandırıcılık 2024: Uluslara Rapor araştırması, endişe verici bölgesel eğilimleri gözler önüne seriyor. Güney Asya, mesleki dolandırıcılık vakalarının %74’ünde yolsuzluk unsurlarının yer aldığını bildirirken bu oran, %48 olan küresel ortalamanın oldukça üzerinde bulunuyor. Bu durum, yapısal kırılganlıklara, gayri resmi işleyiş biçimlerine ve uygulama eksikliklerine işaret ediyor. Öte yandan Türkiye’nin hem coğrafi hem de ekonomik olarak konumlandığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesinde, vakaların %55’inde yolsuzluk tespit edilirken olay başına ortalama mali kayıp 181.000 ABD dolarına ulaşıyor. Bu rakam, küresel ortalama olan 145.000 doların oldukça üzerinde yer alıyor. Vakaların neredeyse yarısında iç denetim mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekilmesi, Türkiye’de de kapsamlı, proaktif ve sistem düzeyinde bir güvenlik yaklaşımının gerekliliğini açıkça ortaya koyuyor.
Zecurion’un etkisini gözler önüne seren çarpıcı örneklerden biri, Pakistan’ın önde gelen finansal teknoloji (fintech) girişimlerinden biriyle kurduğu stratejik ortaklıkta kendini gösteriyor. 2017 yılında kurulan bu girişim, 6.000’in üzerinde POS terminali işleterek, mobil uygulamalar ve çevrim içi platformlar aracılığıyla sunduğu geniş yelpazedeki finansal hizmetlerle Pakistan genelinde dijital ödemeler alanında köklü bir dönüşüm gerçekleştiriyor.
Ancak bu hızlı ölçeklenme süreci, beraberinde çeşitli operasyonel kırılganlıkları da gündeme getiriyor: Günlük işlem hacmindeki artışla birlikte veri maruziyeti riski yükseliyor; giderek sıkılaşan düzenlemeler daha sofistike uyum mekanizmalarını zorunlu kılıyor; içeriden gelen – kasıtlı ya da kasıtsız – tehditler hem itibari hem de finansal düzeyde ciddi riskler doğuruyor. Tüm bu karmaşık tehdit ortamında, müşteri güvenini sağlayabilmek için sürdürülebilir ve kanıtlanabilir bilgi güvenliği esnekliği kritik bir gereklilik haline geliyor. Şirket, bu zorluklarla etkin biçimde başa çıkabilmek adına Zecurion’un bütünsel siber güvenlik ekosisteminin temel bileşenleri olan Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) ve Veri Merkezli Denetim ve Koruma (DCAP) çözümlerinden yararlanıyor.
Uç nokta koruması, otomatik politika uygulaması, davranışsal analitik ve gerçek zamanlı anomali tespiti sayesinde, söz konusu fintech lideri hem risk duruşunu dönüştürüyor hem de uyumluluk kapasitesini güçlendiriyor ve böylece yoğun şekilde düzenlenen, aynı zamanda da son derece rekabetçi olan sektörde güvenilirliğini sağlamlaştırıyor. Zecurion’un yaklaşımı, dolandırıcılığa açık ortamlarda faaliyet gösteren kuruluşlar için özel olarak yapılandırılmış birleşik bir güvenlik mimarisi sunarak geleneksel, silo yapısındaki çözümlerin ötesine geçiyor. Platform, veri merkezli ve insan odaklı güvenlik kontrollerini ölçeklenebilir, bütünsel bir modelde bir araya getiriyor:
• Keşif ve Sınıflandırma: Platform, hassas verileri uç noktalardan veritabanlarına, SharePoint’ten bulut sistemlerine kadar geniş bir yelpazede tescilli dijital parmak izi teknolojileri ve düzenli ifadeler aracılığıyla envanterleyip kategorize ediyor.
• Yaşam Döngüsü Görünürlüğü: DCAP çözümü, dosyaların geçmişine ve hareketlerine dair ayrıntılı izlenebilirlik sağlayarak denetim süreçlerini ve yasal incelemeleri destekliyor.
• Erişim Yönetişimi: Kullanıcı izinlerini ve erişim haklarını, merkezi politika yönetimi ve gerçek zamanlı ihlal uyarılarıyla denetim altında tutuyor.
• Anomali Tespiti ve Otomatik Müdahale: Yerleşik yapay zeka ve makine öğrenimi motorları, olağandışı davranışları işaretliyor ve anında müdahale protokollerini devreye alıyor.
• Entegre Olay Yönetimi: 360° Soruşturma Modülü, işbirliğine dayalı analiz, müdahale planlaması ve olay sonrası raporlama süreçlerini entegre bir şekilde yönetiyor.
ACFE raporu Türkiye’ye özgü ayrıntılı veriler sunmasa da, ülkenin daha geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesine dahil oluşu, gelişmiş siber güvenlik çözümlerinden faydalanma potansiyeline dair güçlü bir gösterge sunuyor. Suistimallerle ilişkili yüksek maliyetler, iç kontrol mekanizmalarındaki zafiyetler ve yolsuzluğa karşı kurumsal kırılganlıklar, daha sağlam ve ileri düzeyde suistimal önleme stratejilerine duyulan ihtiyacın giderek arttığını ortaya koyuyor. Özellikle kamu ihaleleri, inşaat, sağlık ve finans gibi sektörler, sistemik suistimal risklerine daha açık görünüyor; bu da kurumsal altyapıyı güvence altına almaya yönelik proaktif adımların hem zamanında hem de zorunlu hale geldiğini düşündürüyor.
Zecurion’un kapsamlı siber güvenlik ekosistemi, bu gelişen ihtiyaçlara doğrudan yanıt vermek üzere konumlanıyor. Şirketin çözümleri, içeriden gelen tehditleri sürekli davranışsal izleme yoluyla en aza indirmeyi hedefliyor ve aynı zamanda kurumların Türk veri koruma mevzuatına ve ilgili uluslararası gizlilik standartlarına uyum sağlamalarına yardımcı oluyor. Sistem, ayrıntılı denetim izleri ve kullanıcı etkinliği analizleri aracılığıyla kurumsal şeffaflığı destekliyor; güvenli ve gizli ihbar mekanizmalarını kolaylaştırarak iç hesap verebilirliği güçlendiriyor.
Zecurion CEO’su Alexey Raevsky, Türkiye ve bölgedeki kuruluşların karşı karşıya kaldığı artan düzenleyici karmaşıklık ve gelişen dolandırıcılık risklerine dikkat çekerek şunları vurguluyor: “Kuruluşlar, yalnızca çevre tabanlı güvenlik önlemleriyle yetinmemeli; güvenliğe daha bütüncül, içgörü odaklı bir yaklaşım benimsemelidir. Zecurion olarak birleşik güvenlik ekosistemimiz, uçtan uca görünürlük, kontrol ve esneklik sağlayarak işletmelerin tehditleri yalnızca tespit etmekle kalmayıp, aynı zamanda gerçek zamanlı olarak bertaraf etmelerine de olanak tanıyor.”
Zecurion’un Türkiye pazarına stratejik girişi, dijital dönüşüm süreçlerini hız kesmeden sürdürürken güvenlik duruşlarını da ileri düzeye taşımak isteyen kurumlar için önemli bir fırsat sunuyor. Gelişmiş teknolojiyi durumsal farkındalıkla harmanlayan Zecurion, işletmelere operasyonel bütünlüklerini artırmaları ve dijital risk yönetimi stratejilerini yeniden yapılandırmaları için sağlam, entegre bir çerçeve sağlıyor.
Erol Taşdelen
ELEKTRONİK DEFTER ZORUNLULUĞU BAŞLADI: UYMAYAN ŞİRKETLER ‘DEFTERSİZ’ SAYILACAK!

Yayınlanma:
2 gün önce|
17/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Dijital dönüşümle birlikte iş dünyasında da köklü değişiklikler yaşanıyor. Özellikle şirketlerin yasal yükümlülüklerini yerine getirirken zaman ve maliyet tasarrufu sağlayan sistemlerden biri olan elektronik defter (e-defter) uygulaması, artık birçok şirket için zorunlu hale geliyor.
Elektronik Defter Nedir?
Elektronik defter, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili tebliğler kapsamında şekil şartlarına bağlı kalmaksızın; pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi belirli ticari defterlerin elektronik ortamda tutulmasını ifade eder. Bu sistem ETDS (Elektronik Ticari Defter Sistemi) üzerinden yürütülür ve kayıtların güvenli bir şekilde oluşturulmasını, saklanmasını ve gerektiğinde ibraz edilmesini sağlar.
Neden Elektronik Defter?
Faydaları:
-
Zaman ve maliyet tasarrufu: Noter, kâğıt, arşiv gibi giderler ortadan kalkar.
-
Kolay erişim: Defterler internet üzerinden yetkililerce anında görüntülenebilir.
-
Veri güvenliği: Elektronik imza ile değiştirilemez, güvenli kayıtlar oluşturulur.
-
Denetim kolaylığı: Yetkili makamlarca hızlı erişim sağlanır.
Kimler Elektronik Defter Tutmak Zorunda?
📌 01.01.2026 itibarıyla tüm yeni kurulan şirketler elektronik ortamda defter tutmak zorundadır.
📌 01.07.2025 itibarıyla, kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği Ticaret Bakanlığı iznine tabi şirketler için bu zorunluluk başlamaktadır.
📌 Örnek şirket türleri: Bankalar, sigorta şirketleri, bağımsız denetim şirketleri, SPK’ya tabi şirketler, finansal kuruluşlar vb.
Uymayan Şirketler İçin Riskler
Elektronik defter yükümlülüğü kapsamındaki şirketler, bu sisteme geçmedikleri takdirde hiç defter tutmamış sayılır. Bu durum;
-
Vergi cezası,
-
Ticari ihtilaflarda delil yetersizliği,
-
Hukuki sorumluluklar
gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.
Kullanım Nasıl Oluyor?
-
Giriş etds.ticaret.gov.tr üzerinden e-Devlet, e-imza veya internet bankacılığı ile yapılır.
-
Sistemi kullanacak kişiler şirketin yönetim organı tarafından yetkilendirilmelidir.
-
Sistem ücretsiz olarak Ticaret Bakanlığı tarafından sunulmaktadır.
Dijitalleşme artık tercihten çok zorunluluk haline gelmiştir. Elektronik defter uygulaması, hem mevzuata uyum sağlamak hem de şirket içi süreçleri daha etkin yönetmek için kaçınılmaz bir adımdır. Özellikle 2025’in ikinci yarısından itibaren bu geçişi planlamayan şirketlerin ciddi yasal ve ticari sonuçlarla karşılaşabileceği unutulmamalıdır.
📌 www.bankavitrini.com olarak şirketlerin dijitalleşme sürecindeki tüm gelişmeleri yakından izliyor ve okurlarımıza anlaşılır şekilde aktarıyoruz.
Erol Taşdelen
Bentonit Ocaklarının Görünmeyen Yüzü: Çevre ve Halk Üzerindeki Olumsuz Etkiler

Yayınlanma:
2 hafta önce|
04/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Bentonit, sanayi ve inşaat sektöründe yaygın olarak kullanılan değerli bir mineraldir. Ancak bu madeni elde etmek için açılan ocaklar, sadece yer altını değil, insan sağlığını ve doğal yaşamı da derinden etkiliyor. Kısa vadeli ekonomik kazançlar uğruna yapılan bu madencilik faaliyetleri, uzun vadede çevre felaketlerine ve toplumsal mağduriyetlere yol açabiliyor.
Çevreye Zararları
1. Doğal Yapının Bozulması
Bentonit ocakları açılırken yapılan kazılar, bitki örtüsünü yok eder. Toprak kaymaları, erozyon ve çoraklaşma kaçınılmaz hale gelir.
2. Su Kaynaklarının Kirlenmesi
Atık suların kontrolsüz salımı, yeraltı sularını ve dere yataklarını kirletir. Bu da hem tarımsal sulamayı hem de içme suyu kaynaklarını tehlikeye atar.
3. Toz ve Hava Kirliliği
Ocaklardan yayılan yoğun toz bulutu, çevredeki yaşam alanlarını sarar. Astım, bronşit gibi solunum hastalıkları yaygın hale gelir.
4. Gürültü ve Titreşim Kirliliği
Dinamit patlatmaları ve iş makinelerinin sesi, hem ekosistemi hem de insan psikolojisini bozar.
Halka ve Tarıma Etkileri
1. Solunum Yolu Hastalıkları
Toz ve kimyasallara maruz kalan halkta KOAH, astım gibi kalıcı hastalıklar artar. Çocuklar ve yaşlılar daha fazla etkilenir.
2. Tarımda Verim Kaybı
Kirli hava ve su, ürün kalitesini düşürür. Verim azaldıkça çiftçinin geliri de düşer.
3. Hayvancılık Zarar Görür
Hayvanlar kirli su içtiğinde hastalanır; süt ve et verimi azalır. Hayvansal üretim tehdit altına girer.
4. Göç ve Sosyal Çöküntü
Geçimini kaybeden köylüler şehir merkezlerine göç eder. Bu durum kırsal bölgelerde sosyal dokuyu bozar, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim zorlaşır.
Ne Yapılmalı?
-
ÇED raporları sıkı denetlenmeli.
-
Halkın rızası alınmadan hiçbir faaliyet başlatılmamalı.
-
Yeraltı su kaynakları ve tarım arazileri korunmalı.
-
Zarar gören halk için tazminat ve rehabilitasyon süreçleri planlanmalı.
Erol TAŞDELEN – Ekonomist
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (841)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.137)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (449)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.850)
- GÜNCEL (3.197)
- GÜNDEM (3.180)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.240)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (474)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.048)
- Ali Coşkun (23)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (565)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (40)
- Onur ÇELİK (34)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (6)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Kurumsal Finansın Stratejik Rolü: Kriz Dönemlerindeki Önemi

RİSK YÖNETİMİ YENİDEN TANIMLANIYOR

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Prof. Dr. BORATAV: ABD-Çin ilişkileri: Bir gezinti

Müşterilerinizin Konkordato İlan Etmesi Nedeniyle Uğrayacağınız Zararlardan Korunma Yolları

Telefon Operatörleri Dolandırıcılıkta Ne Kadar Suçlu?

İran-ABD hattı sıcak: Polymarket fiyatlıyor, FED pas geçti, gözler TCMB’de

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

KGF KREDİLERİ ÖNCEKİLER GİBİ BANKALARIN ZOMBİ FİRMALARINA GİTMESİN

İmalatçı KOBİ’lere 30 milyar liralık KGF geliyor….

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

Krediye Ulaşamayan Sanayici Batıyor…

Yeni KGF Krediler çözüm olur mu?

KİL VE BENTONİT TESİSLER NE İŞE YARAR?
- SON DAKİKA HABERİ: Borsa günü düşüşle tamamladı 19/06/2025
- Bankacılık sektöründe mevduat rekoru: 23,7 trilyon TL’yi aştı 19/06/2025
- SON DAKİKA | Merkez Bankası’nın faiz kararı belli oldu! 19/06/2025
- Bakan Bayraktar: İran'dan doğal gaz sevkiyatı devam ediyor 19/06/2025
- Kur Korumalı Mevduatta gerileme sürüyor 19/06/2025
- Türkiye'nin "en güçlü" gayrimenkul yatırım şirketleri açıklandı 19/06/2025
- TCMB rezervlerinde artış: Swap hariç net rezervler 35,5 milyar dolara yükseldi 19/06/2025
- Trump Fed Başkanı Powell'a eleştirilerini sürdürdü 19/06/2025
- Kartlı harcamalarda yıllık artış enflasyonun altına indi 19/06/2025
- Döviz mevduatları üç hafta sonra artışa geçti 19/06/2025
- Gelişen ülkelerdeki güncel faiz ve enflasyon oranları 19/06/2025
- TCMB'nin brüt rezervi üç ayın en yüksek seviyesinde 19/06/2025
- Yabancılar iki hafta sonra tahvilde alıma döndü 19/06/2025
- Yabancılardan üç ayın en yüksek hisse alımı 19/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM1 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı