Connect with us

ŞİRKETLER

İSO BAŞKANI BAHÇIVAN: GELECEĞE YÖNELİK ÖNGÖRÜDE BULUNAMIYORUZ, FİNANSAL İSTİKRAR RİSKLERİ ARTACAK

Yayınlanma:

|

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, enflasyon, kur ve faiz göstergelerindeki değişimler nedeniyle geleceğe yönelik öngörüde bulunmakta zorlandıklarını belirterek, “Merkez Bankamızın temel amacı olan fiyat istikrarından uzaklaşıldı. Faizlerin düşmesini hepimiz arzu etsek de serbest piyasa koşullarında gerçekleşen fiyatlamalar var. Belirsizliği ortadan kaldırmadığınız, güven ve öngörülebilirliği artıramadığınız sürece düşük faizlerin olumlu etkileri kısa süreli olacak, orta vadede finansal istikrar riskleri artacak” dedi.

İSO Meclisi’nin ekim ayı olağan toplantısı, “İstikrarlı, Nitelikli ve Sürdürülebilir Bir Ekonomik Büyüme İçin Fiyat İstikrarı ve Güvenin Önemi” ana gündemi ile video konferans yöntemi üzerinden gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, İSO Meclisi üyeleri de katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı, dolar, kur ve faiz ile ilgili gelişmeleri değerlendirdiği konuşmasında şunları söyledi:

GELECEĞE YÖNELİK ÖNGÖRÜ YAPMAK ZOR: Enflasyon-kur-faiz göstergelerindeki değişimler nedeniyle geleceğe yönelik öngörü yapmakta zorlanıyoruz. Talep tedarik zincirlerindeki aksamalar, ham madde fiyatlarındaki artış ve enerji fiyatlarının rekor seviyelere yükselmesi enflasyonu körüklüyor. Küresel enflasyonun 2021 sonunda yüzde 4,8 ile son 14 yılın en yüksek düzeyinde gerçekleşmesinin beklendiğini görüyoruz. Bu oran, gelişmiş ülkeler için yüzde 3,5. Gelişmekte olan ekonomiler için ise yüzde 5,8 ile farklılaşıyor. Euro Bölgesi’nde yüzde 2,9 olan 2021 enflasyon tahmini ABD’de ise yüzde 5,1 düzeyinde. Bu enflasyonist ortam karşısında ekonomi politikaları da doğal olarak yeniden şekilleniyor. ABD Merkez Bankası (FED), Avrupa Merkez Bankası gibi büyük merkez bankalarının söyleminde değişiklikler dikkat çekiyor. Birkaç ay öncesine kadar enflasyondaki artışın geçici olacağını vurgulayan bu kuruluşlar artık daha temkinli bir yaklaşım içerisinde. Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları ise değişen beklentilere bağlı olarak ya faiz artışına gidiyor ya da faizleri sabit tutuyor. Bu noktada ülkemize baktığımızda enflasyonun yüzde 20’ler bandına yerleştiğini, politika faizinin ise son indirimlerle birlikte yüzde 16 seviyesine çekildiğini görüyoruz. Bu gelişmeler sonrasında diğer ülkelerden farklı olarak her gün döviz kurlarının yeni rekorlar kırdığına tanık oluyor ve küresel enflasyonist baskıyı çarpan etkisiyle çok daha fazla hissediyoruz.

FİNANSAL İSTİKRAR RİSK ALTINA ALINDI: Merkez Bankamızın temel amacı olan fiyat istikrarından uzaklaşıldı. Destekleyici amacı olan finansal istikrar da risk altına alındı. Faizlerin düşmesini hepimiz arzu etsek de serbest piyasa koşullarında gerçekleşen fiyatlamalar var. Belirsizliği ortadan kaldırmadığınız, güven ve öngörülebilirliği artıramadığınız sürece düşük faizlerin olumlu etkileri kısa süreli olacak, orta vadede finansal istikrar riskleri artacak.

DEVALÜASYONLARDAN MEDET UMAN SANAYİCİ-İHRACATÇI OLMAK İSTEMİYORUZ: Sürekli yıpranan TL karşılığında oluşan ihracat artışının uzun vadeli bir başarı getireceğine inanmıyoruz. 2021 Türkiye’sinde eski dönemlerin ‘yap devalüasyonu, artır ihracatı!’ zihniyetiyle yaşayan, finansal istikrardan uzaklaşıp devalüasyonlardan medet uman sanayici ihracatçı olmak istemiyoruz. Bu açıklamaları, sanayimizin bugününden ziyade geleceği adına yapıyoruz. 

SORUNLAR FAİZ İNDİRİMİYLE ÇÖZÜLECEK KADAR KOLAY DEĞİL: Pek çok sorunun bir arada yaşandığı ve belirsizliklerin arttığı bu zor dönemde, bizim normal dönemlerdeki Merkez Bankası anlayışından çok daha farklı, çok daha titiz, çok daha dikkatli bir anlayışla hareket etmemiz gerekiyor. Oysa tam tersine, Merkez Bankamızın temel amacı olan fiyat istikrarından uzaklaşıldığını görüyor ve bu durumun, bankanın destekleyici amacı olan finansal istikrarı da risk altına aldığına tanık oluyoruz. Bugün fiyat istikrarı ve finansal istikrar konusunda yaşadığımız sorunların çözümü keşke sadece Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi veya artırmasıyla çözülebilecek kadar basit ve kolay olsaydı. Her ne kadar faizlerin düşmesini hepimiz arzu etsek de diğer tarafta serbest piyasa koşullarında gerçekleşen fiyatlamalar var. Belirsizliği ortadan kaldırmadığınız, güven ve öngörülebilirliği artıramadığınız sürece düşük faizlerin olumlu etkilerinin kısa süreli olacağını, orta vadede finansal istikrar risklerinin artacağını asla unutmamalıyız.

CDS, TÜRKİYE’YE GÜVENİN YARA ALDIĞINI GÖSTERDİ: TL’deki değer kayıplarının hızlandığı son üç yılda Türkiye’nin risk primini ölçen CDS (Credit Default Swap) nadiren 300 puanın altına düşebildi. Son günlerde 450’ler mertebesinde dolaşan CDS, Türkiye’ye olan güvenin ve finansal istikrar beklentisinin ciddi oranda yara aldığını ortaya koyuyor. Zaman zaman dile getirdiğimiz gibi buradan bir kez daha söyleyecek olursam; Türk sanayicisi de Türk reel sektörü de bu CDS primi puanını hak etmiyor. Bizim ne yapıp edip bunu 300’lerin altına indirerek, bir an önce güven ortamındaki bu aşınmayı gidermek ve güçlü, sürdürülebilir büyüme yolunda ilerlememiz gerekiyor. Çünkü yaşanan bu dalgalanmalar, piyasaların güvenini sarsarken en kıymetli markamız olan Türk lirasını emanet ettiğimiz Merkez Bankamızın itibarına da gölge düşürüyor. Oysa dış dünyadaki gelişmelerin ekonomimizi olumsuz etkileme ihtimalinin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde Merkez Bankası markamızın ve değerinin her zamankinden daha güçlü olması gerektiğini düşünüyoruz.”

KUR VE ENFLASYONDAKİ YANILMALAR, HEDEFLERİ ALT ÜST EDİYOR: Biz sanayiciler için çok önemli iki gösterge olan enflasyon ve kur tahminlerine baktığımızda öngörülen hedefler ile gerçekleşmeler arasındaki farkın giderek açıldığına tanık oluyoruz. Geriye dönüp baktığımızda, 2018’de açıklanan programda dolar bazlı milli gelir tahminlerinde baz alınan dolar/TL kur varsayımı 2021 yılı için 6,20 TL idi. Bu tahmin 2019’da açıklanan programda 6,41; 2020 yılında açıklanan programda ise 7,68 olarak güncellenmiş. Henüz geçen eylülde açıklanan son programda bu yıl için 8,30; 2022 yılı içinse 9,27 olarak tahmin edilmiş. Bugün duruma baktığımızda kur şimdiden en son yapılan tahmin hedeflerini aşmış durumda. Enflasyona baktığımızda ise 2018 ve 2019’da açıklanan programlarda 2021 için TÜFE yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 6 olarak belirlenmiş. Daha sonra 2020’de açıklanan programda bu hedef yüzde 8’e yükseltilmiş; geçen ay açıklanan son programda ise yüzde 16,2 olarak öngörülmüş. Eylül ayında yüzde 20’ye yaklaşan enflasyonun baz etkileri nedeniyle azalsa bile yıl sonunda yüzde 16,2’ye kadar gerilemesine pek ihtimal vermiyoruz. Ayrıca ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın giderek açılması, sanayicilerimizin fiyatlamada yaşadıkları zorlukların kalıcı olabileceği ve enflasyonun daha yukarı seviyede katılaşabileceği endişelerini artırıyor. Acı ama gerçek: Sadece kur ve enflasyon hedeflerindeki bu yanılmalar bile neredeyse tüm makro ekonomik hedefleri alt üst etmeye yetiyor. Bu da planların tutarlılığını zayıflatarak henüz uygulamaya bile geçmeden kamuoyu nezdindeki inandırıcılığını kaybettiriyor.

BÜYÜME PAHASINA ENFLASYON ÜLKEMİZİN YARARINA DEĞİL, ASLA KABUL ETMİYORUZ: İSO olarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı kalıcı olarak tesis etmenin; Türkiye ekonomisi için en değerli kazanım olacağını, Eylül 2018, 2019 ve 2020 dönemlerinde açıklanan ekonomi programlarına yönelik olduğu gibi yıllardır dile getirdik. Sürekli olarak fiyat istikrarı ve finansal istikrara bu kadar vurgu yapmamızın nedeni, başından beri enflasyonist bir büyüme yapısının nitelikli ve sürdürülebilir olamayacağının farkında olmamızdır. Bu nedenle son yirmi yıldır elde etmiş olduğumuz o kıymetli kazanımlardan asla ve asla vazgeçmemeliyiz. Bunun karşılığı büyüme olsa bile. Bunun altını tekrar çizerek söylüyorum: Büyüme pahasına enflasyon görüşünün ülkemizin yararına olmadığını ve asla kabul etmememiz gerektiğini düşünüyorum.

BİZİ YENİDEN DÜNYA LİGİNDEN AYRIŞTIRAN SÜRECE DÖNME ENDİŞESİ TAŞIYORUZ: Zira geçmiş yıllarda paramızı devalüe ederek ihracatı artırmaya çalıştığımız, yüksek enflasyonla yüksek büyüme yakaladığımız, fiyat istikrarını büyümeye feda ettiğimiz dönemleri, o dönemin kuşakları olarak birlikte yaşadık. Şu an o dönemleri, büyüme performanslarıyla değil üç haneli enflasyonlar ve ardı arkası kesilmeyen krizlerle hatırlıyoruz. 1980 ve 90’lardaki yüksek enflasyon ortamının izlerini hala hafızalarımızda taşıyoruz. Hiç unutmayalım! Ülkemizin tek haneli enflasyon patikasına geçmeyi başarması yalnızca son 20 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Maalesef ülkemizin enflasyona karşı toplumsal zafiyeti olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. O dönemi yaşayan insanlar olarak bizi yeniden dünya liginden ayrıştıran, dünyanın kaliteli ekonomilerinden ayıran o sürece dönebilecek olmanın endişesini taşıyoruz. Sürekli yıpranan TL karşılığında oluşan ihracat artışının uzun vadeli bir başarı getireceğine de inanmıyoruz. 2021 Türkiye’sinde eski dönemlerin “yap devalüasyonu, artır ihracatı!” zihniyetiyle yaşayan, finansal istikrardan uzaklaşıp devalüasyonlardan medet uman sanayici-ihracatçı olmak istemiyoruz. Bu açıklamalarımızı da sanayimizin bugününden ziyade geleceği adına yapıyoruz.

DOĞRUYA DOĞRU, YANLIŞA YANLIŞ DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ: Tüm kesimler için önemli bir belirsizlik ve endişe kaynağı olan enflasyon bugün ekonomik bir sorun olmanın ötesinde sosyolojik bir soruna da dönüştü. Bir tarafta hayat pahalılığı nedeniyle alım gücü zayıflayan çalışan kesimin haklı, yüksek ücret beklentileri, diğer tarafta artan girdi maliyetleri nedeniyle üreticilerin karşılaştığı kâr marjı baskısı aynı anda yaşanıyor. Bu durum, önümüzdeki dönemin sıcak gündem maddelerinden biri olacaktır. Bu sıcak sürece değinirken, ekonomik rasyonaliteden kopmamanın tüm taraflar için önemli olduğu da dikkatlerden kaçırmamalıyız. Hepimiz uygar, huzurlu, zengin bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Gelişmiş ülkelere baktığımızda bunu nasıl başardıklarını soruyoruz. Bu mucize nasıl yaratıldı? Aslında bu bir mucize değil. Yaşadıkları ‘huzurlu zenginlik’, sadece akıl ile gerçekçi ve uygulanabilir uzun vadeli planlamalar sonucu ortaya çıkmış bir başarının sonucudur. İSO olarak temel amacımız, sanayimizin sorunlarının çözümüne ve rekabet gücünün artmasına akılcı ve gerçekçi bir yaklaşımla katkıda bulunabilmektir. Bu çerçevede, sanayimizin rekabet gücünün önünde engel olarak gördüğümüz tüm alanlarda çözüm üretilmesine öncülük yapmanın yanı sıra doğrudan kendimiz çözüm üretme sürecinin bir parçası olmaya gayret etmekteyiz. Bu gayreti sergilerken; geçmişte nasıl doğruya doğru, yanlışa da yanlış dediysek bugün ve gelecekte de aynı tutumu göstermeye önem vereceğiz.

BANKA HABERLERİ

Müşterilerinizin Konkordato İlan Etmesi Nedeniyle Uğrayacağınız Zararlardan Korunma Yolları

Yayınlanma:

|

Müşterilerinizin konkordato ilan etmesi durumunda uğrayacağınız zararları en aza indirmek için alabileceğiniz önlemler şunlardır:

  • Detaylı Kredi Değerlendirmesi: Yeni müşterilerle iş yapmadan önce ve mevcut müşterilerinizle devam ederken düzenli olarak detaylı kredi değerlendirmesi yapın. Ticari sicil gazetesini inceleyin, finansal tablolarını (bilanço, gelir tablosu) analiz edin, banka referanslarını kontrol edin ve geçmiş ödeme performanslarını gözden geçirin.
  • Teminat Mekanizmaları Oluşturma: Özellikle riskli gördüğünüz müşterilerle çalışırken teminat mekanizmaları (ipotek, rehin, kefalet, banka teminat mektubu vb.) talep edin. Bu, alacağınızın güvence altına alınmasına yardımcı olur.
  • Kredi Sigortası: Ticari alacak sigortasıyaptırarak, müşterilerinizin iflas veya konkordato gibi nedenlerle ödeme yapamaması durumunda alacaklarınızı sigorta şirketinden tahsil edebilirsiniz.
  • Sözleşmeleri Güçlendirme: Sözleşmelerinize, ödeme gecikmelerinde uygulanacak gecikme faizi, temerrüt hükümleri ve erken fesih maddeleri gibi maddeler ekleyin. Ayrıca, mal teslimi sonrası mülkiyetin devrini alacak tahsil edilene kadar askıda tutan mülkiyeti muhafaza kaydı gibi hükümleri sözleşmelerinize dahil edebilirsiniz.
  • Düzenli Takip ve Erken Müdahale: Müşterilerinizin ödeme performanslarını, finansal durumlarını ve piyasadaki gelişmelerini düzenli olarak takip edin. Herhangi bir olumsuz sinyalde erken müdahale ederek ödeme planları yapma, hukuki süreç başlatma veya alternatif çözüm yolları arama gibi adımlar atın.
  • Tahsilat Politikalarını Gözden Geçirme: Şirketinizin tahsilat politikalarını gözden geçirin ve gerektiğinde güncelleyin. Vadesi geçmiş alacaklar için etkin bir takip sistemi kurun ve düzenli hatırlatmalar yapın.
  • Hukuki Danışmanlık: Şüpheli durumlarda veya riskli müşterilerle çalışırken uzman bir avukattan hukuki danışmanlık alın. Konkordato süreçleri karmaşık olabileceğinden, hukuki destek almak haklarınızı korumanıza yardımcı olacaktır.
  • Çeşitlendirme: İşinizi tek bir veya birkaç büyük müşteriye bağımlı kılmak yerine, müşteri portföyünüzü çeşitlendirmeye çalışın. Bu, bir müşterinin konkordato ilan etmesi durumunda şirketinizin genelini etkileyecek zararı azaltacaktır.

Bu önlemleri alarak, müşterilerinizin konkordato ilan etmesi riskine karşı daha hazırlıklı olabilir ve olası zararlarınızı minimize edebilirsiniz.

Zuhal KARABULUT

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Telefon Operatörleri Dolandırıcılıkta Ne Kadar Suçlu?

Yayınlanma:

|

Bankacılık Dolandırıcılıklarında Sessiz Ortak: GSM Operatörlerinin Sorumluluğu

Finansal dolandırıcılık vakalarının çoğunda ilk bakışta sorumlu görülenler bankalar olur. Ancak birçok olayda gözden kaçan önemli bir aktör daha vardır: telefon operatörleri. Özellikle SIM kart değişimi (SIM swap), numara taşıma ve SMS doğrulama süreçlerinde yaşanan güvenlik açıkları, milyonlarca liralık dolandırıcılıkların önünü açıyor. Peki operatörler bu zincirin neresinde duruyor? Gerçekten masumlar mı?

Dijital Bankacılığın Kırılgan Ayağı: Telefon Numaranız

Günümüzde banka işlemleri büyük oranda cep telefonuna gelen tek kullanımlık SMS şifreleriyle doğrulanıyor. Bu nedenle telefon numarası, adeta bir dijital anahtar haline geldi. Eğer bir dolandırıcı sizin adınıza yeni bir SIM kart çıkarttırırsa, banka sistemleri onun gerçekten siz olduğuna inanır.

Bu noktada, dolandırıcının banka sistemlerini değil, önce operatörü kandırması yeterlidir.

Telefon Operatörlerinin Başlıca Güvenlik Açıkları

1. SIM Kart Değişimi Sırasında Kimlik Doğrulama Eksiklikleri

Dolandırıcılar sahte kimlik belgeleriyle operatör mağazalarına giderek mevcut SIM kartınızı iptal ettirip, yeni bir kart alabiliyorlar. Bu sayede banka onay SMS’leri kendi telefonlarına düşmeye başlıyor.

Yargıtay Kararları, bu tür işlemlerde operatörlerin “özen yükümlülüğünü ihlal ettiğini” ve zararda müşterek kusur taşıdığını belirtiyor.

2. Numara Taşıma Dolandırıcılığı

Numaranız başka bir operatöre geçirilirken, taşınma talebine dair bilgi SMS’i ya gecikiyor ya da hiç ulaşmıyor. Dolandırıcı bu süreyi kullanarak sizin adınıza işlem yapabiliyor.

BTK yönetmelikleri, operatörleri “abonelik işlemlerinde açık rıza ve belge zorunluluğu” konusunda bağlamaktadır. İhlal durumunda hizmet kusuru doğar.

3. Operatör Çalışanlarının Bilgi Sızdırması

İçerden çalışan bir personel, kullanıcı bilgilerini ya da SIM aktivasyon süreçlerini dolandırıcılara iletebiliyor. Bu durum, “insider threat” olarak bilinir ve büyük zararlara neden olur.

Operatörler Hukuken Ne Kadar Sorumlu?

Borçlar Kanunu’na Göre Hizmet Kusuru

Telefon operatörleri, sundukları hizmeti “özenle ve dikkatle sunmakla” yükümlüdür. Kimlik doğrulama sürecinde ihmal varsa, bu hizmet kusuru sayılır.

Müşterek Kusur ve Tazminat

Dolandırıcılık sonucu oluşan zararda mahkemeler, operatörlerin banka ile birlikte müşterek sorumluluk taşıyabileceğine hükmetmektedir. Bu durumda zararın belli bir yüzdesi operatörden tahsil edilebilir.

Gerçek Bir Olay: SIM Değişimi Sonrası Hesap Boşaltıldı

Bir davada, mağdurun SIM kartı bilgisi dışında değiştirildi ve hesabından 300.000 TL çekildi. Mahkeme, “operatörün güvenlik sürecini yeterince işletmediğini” ve “dolandırıcılığa zemin hazırladığını” belirterek zararın %40’ından operatörü sorumlu tuttu.

Ne Yapılmalı? Operatörler Hangi Önlemleri Almalı?

✅ SIM değişimi için çift doğrulama zorunlu hale getirilmeli
✅ Tüm işlemler biyometrik onay ile desteklenmeli
✅ Şüpheli işlemler için anında banka bilgilendirmesi yapılmalı
✅ Bayilerde sahte belge kontrolü için merkezi sorgulama sistemi kurulmalı
✅ Personel erişimi kısıtlanmalı, log’lar düzenli denetlenmeli

Zincirin En Zayıf Halka Olamazlar

Telefon operatörleri, kullanıcılarının yalnızca konuşma ve internet hizmetlerini değil, aynı zamanda finansal güvenliğini de taşıdıklarının farkında olmak zorundalar. Aksi halde, kullanıcılar mağdur olurken, operatörler de hukuken cezasız kalmaz.

📌 Yasal bir güvenlik zinciri, en zayıf halkası kadar güçlüdür.
Ve bazen o halka, cebimizdeki SIM karttır.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Zecurion, Orta Doğu ve Ötesinde Artan Mesleki Dolandırıcılıkla Mücadele İçin Siber Güvenliği Güçlendiriyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dijital inovasyonun hem ekonomik büyümenin temel itici gücü hem de yeni güvenlik tehditlerinin kaynağı haline geldiği bir dönemde, Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) çözümlerinin öncü sağlayıcılarından Zecurion, artan mesleki dolandırıcılık tehdidine karşı entegre siber güvenlik ekosistemini kararlılıkla güçlendiriyor. Güney Asya gibi yüksek riskli pazarlarda elde ettiği kanıtlanmış başarılar ve bölgesel içgörülerle donanmış olan Zecurion, şimdi stratejik odağını, sistemik dolandırıcılık risklerinin Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesine benzer şekilde tezahür ettiği Türkiye pazarına yöneltiyor.

Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği (Association of Certified Fraud Examiners-ACFE) tarafından yayımlanan Mesleki Dolandırıcılık 2024: Uluslara Rapor araştırması, endişe verici bölgesel eğilimleri gözler önüne seriyor. Güney Asya, mesleki dolandırıcılık vakalarının %74’ünde yolsuzluk unsurlarının yer aldığını bildirirken bu oran, %48 olan küresel ortalamanın oldukça üzerinde bulunuyor. Bu durum, yapısal kırılganlıklara, gayri resmi işleyiş biçimlerine ve uygulama eksikliklerine işaret ediyor. Öte yandan Türkiye’nin hem coğrafi hem de ekonomik olarak konumlandığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesinde, vakaların %55’inde yolsuzluk tespit edilirken olay başına ortalama mali kayıp 181.000 ABD dolarına ulaşıyor. Bu rakam, küresel ortalama olan 145.000 doların oldukça üzerinde yer alıyor. Vakaların neredeyse yarısında iç denetim mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekilmesi, Türkiye’de de kapsamlı, proaktif ve sistem düzeyinde bir güvenlik yaklaşımının gerekliliğini açıkça ortaya koyuyor.

Zecurion’un etkisini gözler önüne seren çarpıcı örneklerden biri, Pakistan’ın önde gelen finansal teknoloji (fintech) girişimlerinden biriyle kurduğu stratejik ortaklıkta kendini gösteriyor. 2017 yılında kurulan bu girişim, 6.000’in üzerinde POS terminali işleterek, mobil uygulamalar ve çevrim içi platformlar aracılığıyla sunduğu geniş yelpazedeki finansal hizmetlerle Pakistan genelinde dijital ödemeler alanında köklü bir dönüşüm gerçekleştiriyor.

Ancak bu hızlı ölçeklenme süreci, beraberinde çeşitli operasyonel kırılganlıkları da gündeme getiriyor: Günlük işlem hacmindeki artışla birlikte veri maruziyeti riski yükseliyor; giderek sıkılaşan düzenlemeler daha sofistike uyum mekanizmalarını zorunlu kılıyor; içeriden gelen – kasıtlı ya da kasıtsız – tehditler hem itibari hem de finansal düzeyde ciddi riskler doğuruyor. Tüm bu karmaşık tehdit ortamında, müşteri güvenini sağlayabilmek için sürdürülebilir ve kanıtlanabilir bilgi güvenliği esnekliği kritik bir gereklilik haline geliyor. Şirket, bu zorluklarla etkin biçimde başa çıkabilmek adına Zecurion’un bütünsel siber güvenlik ekosisteminin temel bileşenleri olan Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) ve Veri Merkezli Denetim ve Koruma (DCAP) çözümlerinden yararlanıyor.

Uç nokta koruması, otomatik politika uygulaması, davranışsal analitik ve gerçek zamanlı anomali tespiti sayesinde, söz konusu fintech lideri hem risk duruşunu dönüştürüyor hem de uyumluluk kapasitesini güçlendiriyor ve böylece yoğun şekilde düzenlenen, aynı zamanda da son derece rekabetçi olan sektörde güvenilirliğini sağlamlaştırıyor. Zecurion’un yaklaşımı, dolandırıcılığa açık ortamlarda faaliyet gösteren kuruluşlar için özel olarak yapılandırılmış birleşik bir güvenlik mimarisi sunarak geleneksel, silo yapısındaki çözümlerin ötesine geçiyor. Platform, veri merkezli ve insan odaklı güvenlik kontrollerini ölçeklenebilir, bütünsel bir modelde bir araya getiriyor:

•    Keşif ve Sınıflandırma: Platform, hassas verileri uç noktalardan veritabanlarına, SharePoint’ten bulut sistemlerine kadar geniş bir yelpazede tescilli dijital parmak izi teknolojileri ve düzenli ifadeler aracılığıyla envanterleyip kategorize ediyor.
•    Yaşam Döngüsü Görünürlüğü: 
DCAP çözümü, dosyaların geçmişine ve hareketlerine dair ayrıntılı izlenebilirlik sağlayarak denetim süreçlerini ve yasal incelemeleri destekliyor.
•    Erişim Yönetişimi: 
Kullanıcı izinlerini ve erişim haklarını, merkezi politika yönetimi ve gerçek zamanlı ihlal uyarılarıyla denetim altında tutuyor.
•    Anomali Tespiti ve Otomatik Müdahale: 
Yerleşik yapay zeka ve makine öğrenimi motorları, olağandışı davranışları işaretliyor ve anında müdahale protokollerini devreye alıyor.
•    Entegre Olay Yönetimi: 
360° Soruşturma Modülü, işbirliğine dayalı analiz, müdahale planlaması ve olay sonrası raporlama süreçlerini entegre bir şekilde yönetiyor.

ACFE raporu Türkiye’ye özgü ayrıntılı veriler sunmasa da, ülkenin daha geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesine dahil oluşu, gelişmiş siber güvenlik çözümlerinden faydalanma potansiyeline dair güçlü bir gösterge sunuyor. Suistimallerle ilişkili yüksek maliyetler, iç kontrol mekanizmalarındaki zafiyetler ve yolsuzluğa karşı kurumsal kırılganlıklar, daha sağlam ve ileri düzeyde suistimal önleme stratejilerine duyulan ihtiyacın giderek arttığını ortaya koyuyor. Özellikle kamu ihaleleri, inşaat, sağlık ve finans gibi sektörler, sistemik suistimal risklerine daha açık görünüyor; bu da kurumsal altyapıyı güvence altına almaya yönelik proaktif adımların hem zamanında hem de zorunlu hale geldiğini düşündürüyor.

Zecurion’un kapsamlı siber güvenlik ekosistemi, bu gelişen ihtiyaçlara doğrudan yanıt vermek üzere konumlanıyor. Şirketin çözümleri, içeriden gelen tehditleri sürekli davranışsal izleme yoluyla en aza indirmeyi hedefliyor ve aynı zamanda kurumların Türk veri koruma mevzuatına ve ilgili uluslararası gizlilik standartlarına uyum sağlamalarına yardımcı oluyor. Sistem, ayrıntılı denetim izleri ve kullanıcı etkinliği analizleri aracılığıyla kurumsal şeffaflığı destekliyor; güvenli ve gizli ihbar mekanizmalarını kolaylaştırarak iç hesap verebilirliği güçlendiriyor.

 

Zecurion CEO’su Alexey Raevsky, Türkiye ve bölgedeki kuruluşların karşı karşıya kaldığı artan düzenleyici karmaşıklık ve gelişen dolandırıcılık risklerine dikkat çekerek şunları vurguluyor: “Kuruluşlar, yalnızca çevre tabanlı güvenlik önlemleriyle yetinmemeli; güvenliğe daha bütüncül, içgörü odaklı bir yaklaşım benimsemelidir. Zecurion olarak birleşik güvenlik ekosistemimiz, uçtan uca görünürlük, kontrol ve esneklik sağlayarak işletmelerin tehditleri yalnızca tespit etmekle kalmayıp, aynı zamanda gerçek zamanlı olarak bertaraf etmelerine de olanak tanıyor.”

Zecurion’un Türkiye pazarına stratejik girişi, dijital dönüşüm süreçlerini hız kesmeden sürdürürken güvenlik duruşlarını da ileri düzeye taşımak isteyen kurumlar için önemli bir fırsat sunuyor. Gelişmiş teknolojiyi durumsal farkındalıkla harmanlayan Zecurion, işletmelere operasyonel bütünlüklerini artırmaları ve dijital risk yönetimi stratejilerini yeniden yapılandırmaları için sağlam, entegre bir çerçeve sağlıyor.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.