Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. Önder : Fed’den can simidi mi, ölüm öpücüğü mü?

Yayınlanma:

|

Artık duymayan kalmadı; Fed, yani ABD’nin Merkez Bankası, yüksek faiz politikasına geçti ve bunu sürdüreceğine dair beyanlarda bulunarak işaretler verdi. Bunun halk dilindeki anlamı şu ki, dünyaya saçılmış dolarları Fed toplamaya, yani bizim gibi dış paraya ihtiyacı olan ülkeleri zor duruma sokmaya başladı. Fed bu politikayı bizleri zor duruma sokmak için yapmadı. Dolar dünyanın geniş alanında bir tür uluslararası para olarak işlem gördüğü için, uluslararası değerinin güvenilir düzeyde tutulması Fed’in başlıca güttüğü amaçtır. Fed’in ikinci bir amacı da, doğal olarak, ABD’de yükseliş eğilimine girmiş olan fiyatlar genel düzeyidir. Kısacası, Fed bir yandan ABD’deki enflasyonu denetlemek, diğer yandan da doların uluslararası alanda güvenilirliğini korumak istemektedir. Bunu biraz açalım: ABD’de yüzde 7’lere doğru tırmanan enflasyonu durdurabilmek için Fed faiz yükselişine yeşil ışık yaktı. Hatta İsviçre gibi enflasyonun çok daha düşük oranlarda başını kaldırdığı ülkelerde de faiz artışına gidildi.

Biz, tüm aleyhte göstergelere rağmen, halkımızı koruyucu değil, yıpratıcı şekilde aksi davranışa sürükleniyoruz. Oysa şunlara ne dersiniz?  Eğer faiz nas ise, kâr da haramdır. Eğer faiz nas ise, devlet ricalindeki personelin siyasi-yönetsel gücü ile birkaç maaşla ya da bankamatik sistemi ile zenginleşmesi de haramdır. Eğer faiz nas ise, siyasete hakim olan zümrenin, halk temsilcilerine dahi ciddi bilgi vermeden girişilen yap-işlet devret ya dakamu-özel ortaklığı ile halkının geleceğini dahi ipotek altına alması insan hakkına, kul hakkına karşı işlenen günahtır. Kısacası, eğer nas anlayışına sığınılıyor ise, nas olan sadece faiz değil, emeği sömüren, sağlıkçısını aşağılayan, insanlar arasında fark yaratıp kin ve nifak sokarak iktidarda kalma hırsı ile kapitalizmin en sömürücü mekanizmalarını devreye sokmak da haramdır. Kısacası, bir tek faiz konusunda nas olgusuna sığınarak, o da göstermelik olarak, tüm diğer alanlarda, hatta örtülü yüksek faizi de kullanarak, taşları bağlayıp, köpekleri salmak hiçbir şeyle bağdaşmaz, nas anlayışı ile alay etmeden öteye gitmez.

Evet, İslam ile ilgisi olmayan, dolayısıyla Nas ile de uzaktan yakından ilgisi olmayan ABD halkını korumak amacıyla faizi yükseltti. Peki, biz ne yapıyoruz? Fakirin ve yoksulun aleyhine zengini koruma adına faizi açık olarak düşük tutup, örtülü olarak yükseltiyoruz. İşte bu noktada Fed siyasi iradenin müthiş işine yarıyor. Nasıl mı? Şöyle: Siyasi irade faiz ve fiyat konularını bir tür seçim düğümü olarak tutmaya çalışmaktadır. Fakat ekonomi siyasetin emrine girmeden, kendi kuralları ile çalışır. Kısacası tüm baskılamalara ve kasalardaki dolarların tüketilmesine karşın, yükselme eğilimindeki dolara ve fiyatlara, ‘Ne yapalım, Fed dahi faizi yükseltti, bu durumda yapacak bir şey yok’ gibisinden Fed bir meşru(!) gerekçe oluşturuyor

Evet, Fed faizi yükseltti de, Türkiye’nin borç alma riski olarak bilinen ‘CDS’ gösterge neden olağanüstü yükseklerde seyrediyor? Bu da mı Fed ile ilgili? Evet, bir bölümü ile ilgili, zira borç alma havuzu daralınca, ülke riski de yükselir. Peki, borç alma durumunda olan diğer ülkelere göre niye Türkiye en tepelerde? Çünkü Türkiye’yi yöneten siyasi yapıya ve uygulanan politikalara bağlı olarak ülkenin ekonomik geleceğine olan güven çok düşük. Onun için değil mi, tüm zeki gençler ülkeyi terk ediyor, edemeyenler de kaldıklarına pişmanlık duyuyor. Bu durum ülke için, halkımız için, hatta siyaset için hoş bir durum mudur? Tabii ki, hayır! O zaman şöyle bir soru soralım: Denir ki, bir siyasi parti girdiği seçimi kaybedince başkan ve yöneticileri istifa edip, yerlerini daha nitelikli başkan ve yöneticiye bırakmalı, koltuk hırsı ile elindeki gücü kullanarak, iktidarda kalmaya direnmemelidir. Bu modeli, bir ülkenin uluslararası arenadaki ekonomik ve siyasal durumuna uygularsak, aynı mantıkla şunu dememiz gerekmez mi: Eğer bir ülkenin ekonomisi uluslararası sıralamada gerilere düşüyorsa, ülkenin borcu şiddetle yükseliyorsa, yatırımlar ülkeden kaçıyor, yeni yatırımlar gelmiyorsa, gençler ülkeyi terk ediyor edemeyenlere bir istikbal gözükmüyorsa, vaktiyle ihracatçı konumundan ithalatçı konuma gerilemişse, kısacası durum olumsuzluğa doğru gidiyorsa, o ülke yönetim kadrosu da, hem de uzun bir zaman süresinde yönetimde bulunmuşsa, aynen girdiği seçimi kaybetmiş siyasi parti gibi görülmez mi?

Anlaşılamadık nokta, eğer seçim işi siyasi oluşumun belkemiği olarak görülüyorsa, seçime başat olanın halk olması gerekmez mi? Denebilir ki, halk siyasetin ince hesaplarını ve nerelere nasıl hakim olacağını göremez de öngöremez de. Evet, bu görüş de doğrudur. Ben halkımıza serzenişte bulunmuyorum. Ben bu ülkenin okumuş-yazmış, siyasete az-çok bulaşmış düşünür ve kendisini aydın olarak niteleyen kadrosuna üzülüyorum. Tantanalı bir siyasi yemek, kokteyl ya da sanat gösterisinde boy gösterme uğruna ülke feda edilmemelidir. Ülkenin bilinen, tanınmış sanat, bilim, kültür, sporcu ve sair halk vitrininde etkili kişiler federal ağalar gibidir. Federal ağalar nasıl sahip oldukları birkaç köye ve birkaç milyon kişiye hükmediyorsa, böylesi halkın gözdesi bireyler de birkaç bin, hatta milyon kişinin kanaati üzerinde etkilidir. Bu kişiler, çok özel kişisel ya da ailesel davranışlar dışında, tüm davranışlarından topluma karşı sorumludurlar. Bu kişilerin toplumsal alandaki eylemleri bir tür kamusal alan olarak görülmeli ve davranışlar ona göre şekillenmelidir. Çünkü sandık buralardan geçer.

Fed bir de şöyle bir iyilikte bulunmadı mı, bizlere. Fed’in faiz politikasına rağmen faizleri baskılarsak dolar yükselecek. Doların yükselişi genelde ülkenin ucuzlaması, ülkenin ucuzlaması ise ticari işlemler sonucunda yoksullaşması anlamına gelir. Kaliteli üretip, dış dünyada satamayan bir ülkenin, ürünlerini ucuzlatarak satabilmesi yönetim değil, beceri değil,  ancak ülkeye kötülüktür.  

Prof. Dr. İzzettin ÖNDER- Evrensel

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez’den kur yorumu: Dolar 25 TL’ye gerileyebilir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” buluşmaları kapsamında Adana’da gerçekleştirilen toplantıda ekonomi sunumu yapan eski Hazine Müsteşarı ve Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, ekonomiye dair önemli tespitlerde bulundu. İhracatçının kurda artış beklediğini ancak beklenen kur artışının yaşanma ihtimalinin oldukça zayıf olduğunu söyleyen Mahfi Eğilmez, “Enflasyon şuanda yüzde 70 olan seviyelerden yüzde 45’lere gerileyecekse kur buradan yukarı gitmeyecektir.

Eğer Merkez Bankası, faizi biraz daha artırırsa dolar kuru 25’lere kadar gerileyebilir, buna hazır olmamızda fayda var. Kurun yukarı gitmesini hükümette zaten istemez. Kur yukarı gidince GSYH’miz düşüyor. Bu da Türkiye’yi uluslararası sıralamalarda 17.’likten 21.’liğe geriletiyor. Şu anki kur doğru bir kur mu? Olmayabilir. Ama göstergelere baktığımız zaman kur çok artacak gibi görünmüyor. Zaten son aylarda ve haftalarda gerilemeye başladı” ifadelerini kullandı.

“Enflasyonda baz etkisi ile düşecek”

Enflasyonda baz etkisi ile düşüş olacağına dikkat çeken Eğilmez, şunlarcek söyledi; “Önümüzdeki temmuz, ağustos ve eylül aylarında geçen yıl enflasyonu 22 puan çıkacak, yerine 10 puan gelecek, enflasyonda 12-13 puan ani bir düşüş olacak biz buna baz etkisi diyoruz. Yabancılar da bunu görüyor, bunu gördükleri için CDS düşüyor, rating notu artıyor. Faiz yüksek, getirisi de yüksekse gelir yabancı.

Yeter ki parasını kurtaracağına emin olsun ki şu anda biraz öyleler. Şimşek, ekibinin uygulamaları devam ettiği sürece, bu iş devam eder. Esas olan sıcak paradan ziyade yapısal reformları hayat geçirip, kalıcı yatırımları çekebilmek, kendi yatırımcıların yatırım yapmasını sağlamak gerek. Bu konuda daha çok yolumuz var. Yapısal reformlarda ilk atılması gereken adım hukuk reformları ve eğitimin kalitesinin artırılması olarak görüyorum.”

Neden batmıyoruz?

Bütün bunlara rağmen biz nasıl oluyor da batmıyoruz sorusuna yanıt veren Dr. Mahfi Eğilmez, “Türkiye’de inanılmaz bir yastık altı varlık var. Dünya altın konseyinin tespitine göre Türkiye’de yastık altında 3.800 ton altın var. Anadolu’da kadınların kollarında boyunlarında mobil banka gibi geziyorlar. ‘Verin ekonomiye kazandıralım’ diyoruz vermiyorlar asla vermezler. Buradan ümidi kestik.

Bu bizim batışa girmemizi engelleyen önemli sebeplerden birisi. Ayrıca yastık altında, yurtdışı banka kasalarında 100-150 milyar dolar dövizi var. Mesela iş adamlarının Cayman adalarında yurt dışından gizli parası var. Şirketler yurt dışında dövizini götürüyor parasını götürdüğü bankadan borç almış gibi almış gibi gösteriyor. Niye sermaye olarak getirmiyor, sermaye olarak getirişe geri götüremez. Batmayı önleyen en önemli unsurlardan biri bu yastık altındaki altın ve döviz rezervleri” dedi.

“Türkiye’de orta sınıfı kaybettik”

Türkiye ekonomisinin benzer ülkelerle kıyaslamasını yapan Mahfi Eğilmez, Rusya, Hindistan, Endonezya ve Arjantin’in ekonomik göstergelerini karşılaştırdı. Bu grubun en orijinal ülkesinin Türkiye, olduğunu söyleyen Eğilmez, “Sadece bu grubun değil dünyanın en orijinal ülkesi Türkiye. Dünyada 3 çeşit ülke var. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve Arjantin ile Türkiye. Ülkede gelir dağılımı ciddi şekilde bozuldu. Bizim sosyal dayanışmamız bozan en önemli sorunlarımızdan biri gelir dağılımımızın bozulmuş olması.

Elimizdeki en son veri 2022 verisi. Buna göre GSYH 906 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Bu rakamın 451 milyar dolarını nüfusunun en yüksek yüzde 20’sini alan 17 milyon kişi paylaşıyor. Yani 17 milyon kişi bir yılda üretilen milli gelirin yarısını alıyor. En düşük yüzde 20 ise sadece 50 milyar dolar alıyor. Dolayısıyla inanılmaz bir gelir dağılımı bozukluğu ortaya çıktı, orta sınıfı kaybettik en ciddi sorunlardan biri maalesef bu” diye konuştu.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Şimşek, “Piyasadan döviz almasaydık dolar/TL 30’un altına düşebilirdi”

Yayınlanma:

|

Yazan:

TRT Haber’e konuk olan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomi gündemine ve enflasyon görümüne ilişkin açıklamalarda bulunuyor.

Mehmet Şimşek’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Program gerçekten çalışıyor. İç talepte bir yumuşama var, net ihracatın etkisi olumluya dönmeye başladı, büyümede bir dengelenme var.

Türkiye’nin dış açığında neredeyse yarı yarıya bir düşüş var, önemli dengesizliklerden biri bu sayede giderilmiş oldu.

FON AKIŞI HIZLANDI

Fon akışında bizim öngördüğümüzden çok daha büyük bir artış var. Yerel seçimlerden sonra yurt dışından ciddi fon akışı var.

Türkiye’nin risk primi, gelişmekte olan ülkelere göre çok muazzam bir performans gösterdi. Risk primimiz geçen sene mayısta 700 baz puandayken bugünlerde 270 bp altında.

Türkiye’nin kredi notu pozitif. Bu da çalışmalarımızın sonuç verdiğini gösteriyor. Programın çalıştığı ortaya çıktıkça Türkiye’ye talep artıyor.

YAPISAL DÖNÜŞÜM DEVAM EDECEK

Programı güçlendirdikçe çok daha iyi sonuçlar alacağız; tasarruf paketi bunun bir ayağı, daha bir çok programı güçlendirecek adımlar atacağız, bir kısmı kamu maliyesi alanında, bir kısmı yapısal dönüşüm alanında olacak.

VERGİ ARTIŞI OLMAYACAK

Geçen yıl büyük bir bütçe açığı ile karşı karşıyaydık. Bankacılık sektörü içerden bunu finanse etmekte zorlanabilirdi.

Bu nedenlerle aldığımız tedbirlerin bir kısmı enflsayonistti. KDV’yi artırdık, akaryakıtta ÖTV’yi artırdık. Kuru serbest bırakınca enflasyonist etki oluştu. Deprem, kur etkisi, vergi etkisi, beklentileri bir arada düşününce enflasyon yükselişe geçti.

Bu sene geçen sene gibi vergi artışı olmayacak. KDV’de herhangi bir artış öngörmüyoruz.

“DÖVİZ ALMASAYDIK DOLAR 30’UN ALTINA DÜZERDİ

Piyasadan döviz almasaydık dolar/TL 30’un altına, 20’li rakamlara düşebilirdi. Biz rezerv biriktiriyoruz, rezerv pozisyonumuzu güçlendirmemiz lazım.

KİRA SINIRLAMASI DEVAM EDECEK Mİ?

Yüzde 25 kira artış sınırının devam etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmesi yönünde yapılan bir çalışma da yok.

Büyük ihtimalle devam etmez diye düşünüyorum. Piyasada fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum.

“ENFLASYON 12 AY İÇİNDE YÜZDE 30’UN ALTINA DÜŞECEK”

Yaz aylarında sadece baz etkisiyle değil, sadece kur destekleyici olduğu için değil, şartlar daha elverişli olduğu için değil; para, maliye ve gelirler politikası daha sıkı olduğu için enflasyonun düşmemesi mümkün değil.

Enflasyonu düşürmekte kararlıyız; bu sene bir yere düşürdükten sonra geri çekilmeyeceğiz, tek haneye düşürmek için ne gerekiyorsa yapacağız.

Enflasyon düştükte bu ülke sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek. Önümüzdeki 12 ay içinde enflasyon çok büyük ihtimalle 30’un altına düşecek.

“TL’DE AŞIRI DEĞERLENMEYECEK”

Bizim bir kur hedefimiz yok. Her şeyin piyasada belirlendiği bir döneme doğru evriliyoruz; Şu anda kura herhangi bir müdahale yok ama Merkez Bankası döviz biriktiriyor.

İhracatçılara her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. TL’de aşırı bir değerlenmeyi de öngörmüyoruz.

Aşırı oynaklılara zemin hazırlamak istemedik. Önümüzdeki dönemde değerlendireceğiz, başlangıçta tek yönlü olmak üzere, bir yıl sonrasını önceliklendirerek bir adım atacağız. O konuyu biraz çalıştık.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez cevapladı: Vatandaş niçin döviz satışına başladı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yerel seçimlerden sonra döviz kurlarında sabitleşme eğilimi oluşunca döviz bozdurma eğilimi hızlandı. Son haftalarda yabancı para mevduatındaki (soldaki grafik) ve Türk Lirası mevduatındaki (sağdaki grafik) eğilim şöyle (grafikler BDDK günlük bültenden alındı):

Görüleceği gibi yabancı para mevduat gerilerken TL mevduat yükseliyor. İnsanlar ellerindeki, banka mevduat hesaplarındaki dövizlerini bozdurup TL mevduat hesabı açıyorlar. Bunun iki nedeni var: (1) Bankalar döviz mevduatına faiz vermiyor. (2)  USD/TL kuru son zamanlarda sabitleşme eğilimi gösteriyor ve yakın gelecekte kurun gerileyeceği tahmin ediliyor.

 Bu durumu bir tablo eşliğinde anlatalım. Burada dolardan TL’ye çevrilen paranın üç ay süreyle (yıllık yüzde 50 üzerinden) üç ay süreyle yüzde 12,5 net faizle hesapta kalmasını örnek aldım.

Bankada sıfır ya da sıfıra yakın faizle 100.000 dolar mevduatı bulunan bir kişi bu parasını bugünkü 32,20 USD/TL kurundan TL’ye çevirdiğinde 3.220.000 TL’si olur. Bunu bankaya üç aylık TL mevduat olarak yatırdığında (yıllık yüzde 50, üç aylık yüzde 12,5 vergi sonrası net faiz hesabıyla) üç aylık vade sonunda eline anapara + faiz olarak 3.622.500 TL geçer.

Eğer bu dönem sonunda USD/TL kuru değişmeden kalmışsa bu parayı tekrar dolara çevirdiğinde (3.622.500 / 32,20 =) 112.500 doları olur. Aynı miktarı dövize dayalı bir yatırım fonuna yatırmış olsaydı üç ay sonunda (üç aylık ortalama yüzde 1,25 net getiri hesabıyla) 101.250 doları olacaktı. Bu durumda bu kişi parasını TL’ye çevirip mevduat yaparak fonda tutmaya göre (112.500 – 101.250 =) 11.250 dolar daha fazla kazanç sağlamış olur.

Buna karşılık bu dönem sonunda USD/TL kuru 35,80’e yükselmişse anapara + faiz toplamı 101.187 dolara gerilemiş olursa parayı dolar fonunda tutmaya göre oluşan avantaj ortadan kalkmış olur ve parasını mevduata yatırmakla fonda tutmaya göre 63 dolar zararlı çıkar.

Benzer işlemleri yurt dışından dolarla borçlanıp yapanlar da var. Buna carry trade deniyor. Carry trade; bir yerden düşük faizle kredi alıp başka yerde yüksek faizle borç vererek aradaki faiz farkından yararlanma işlemidir. Bunu da bir örnekle açıklayalım.

Bir Amerikan fon şirketinin ABD’deki bankasından yüzde 5 yıllık faizle 1.000.000 dolar çekip Türkiye’ye getirdiğini, 32,20 kuru ile bozdurup 32.220.000 TL aldığını varsayalım. Bu fon şirketinin bu parayı aynı gün (üç aylık yüzde 12,5 net faiz hesabıyla) üç ay vadeli olarak bankaya yatırdığını varsayalım. Tablo şöyle olacaktır:

Bu şirket üç aylık vade sonunda bankadan anapara + faiz olarak (32.200.000 x 1,125 =) 36.225.000 TL alacaktır.

Eğer bu üç ay sonunda kur değişmeden 32,20 olarak kalmışsa bu şirketin anapara + faiz toplamı (36.225.000 / 32,20 =)  1.125.000 USD, buna göre kazancı (ABD bankasından aldığı anapara + faiz olan 1.015.000 dolar düşüldüğünde) 110.000 dolara denk gelecektir.

Buna karşılık bu üç ay sonunda kur 35,69’a yükselmişse bu fon şirketi aynı hesapla gidersek 10 dolar zarar etmiş olacaktır.

Doları, TL’ye çevirerek TL mevduata yatırıp yüksek faizden yararlanarak dolar kazancı elde etmenin iki koşulu var: (1) TL mevduat faizinin yüksek olması. (2) Kurun üç aylık süre sonunda 35,70’i aşmaması.

Son dönemde dövizdeki çözülme ve TL mevduattaki artış burada anlattığım şekilde yapılan işlemler nedeniyle oluyor. Böylece kur sabit kalıyor hatta geriliyor. Bu gelişimin ilk olumlu görüntüsü dolarizasyon oranındaki gerileme olarak karşımıza çıkıyor. Bu dövizler bankalara oradan da Merkez Bankası’na geldiği için rezervleri arttırma gibi olumlu bir görünüm de yaratıyor. Kurun düşük kalması dolar cinsinden hesaplanan GSYH’nin ve kişi başına gelirin yüksek görünmesini sağladığı için sanal bir iyileşme sergiliyor. Öte yandan kurun düşük kalması üretiminin önemli bölümü ithalata bağlı olan ekonominin ithal girdi maliyetlerinin düşmesine ve dolayısıyla maliyet enflasyonunun frenlenmesine yol açıyor. Buna karşılık bu işlemlerin ciddi riskleri var: (1) Kurun sabit kalması ya da gerilemesi Türk Lirasının aşırı değerli hale gelmesine yol açarak ihracatı sıkıntıya sokarken ithalatı teşvik edici etki yaratıyor. Bunun etkilerini önümüzdeki dönemde yaşayacağız. Merkez Bankası bu durumu önlemek için bu kez döviz satın almaya yöneliyor. (2) Şirketler, dövizle borçlanıp bu işlemi yapmak için döviz pozisyonu açma (açık pozisyon) yolunu seçiyorlar. Ki bunun yarattığı sorunlar Türkiye’yi 2001 krizine getirmişti. (3) Ülke, yeniden sıcak para cenneti haline geliyor. Kurda biraz hızlı yukarı yönlü hareket olması halinde bu akım hızla tersine dönebilir ve bu kez kur hızla yükselir ve döviz sıkıntısı yaşanabilir.

2021 yılında, enflasyon yükselme eğilimindeyken faizleri düşürmeye başlamanın sıkıntılarını çözmek için önce kur korumalı mevduat denendi. Bu deneme bir faciaya yol açtı: Faiz vermeyelim derken çok daha fazla paralar ödendi Merkez Bankası tarihi bir zarar yazdı. Henüz o mesele çözülemeden bu kez de yakın geçmişte yaşadığımız carry trade olayı tekrar canlandı ülke yeniden sıcak para cenneti haline geldi.

Hep söyledik: Eğer rezerv paraya sahip değilseniz ve enflasyonunuz yüksekse tek başına faizi düşürerek ekonomiyi bozabilirsiniz ama tek başına faizi yükselterek ekonomiyi düzeltmezsiniz.

Ya da yüzlerce yıl önce Çinli bilgelerin dediği gibi “bin doğru adım bir yanlış adımı düzeltmeye yetmez.”

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.