Connect with us

BASINDA BİZ

PARAANALİZ – Çetin Ünsalan: Rehinli kredi

Yayınlanma:

|

Geçtiğimiz hafta yoğun gündem (!) içinde, ulvi siyasi açılımlar gerçekleştirilirken, bir gündem arada kaynadı gitti. SÖZCÜ Gazetesi’nden Mehtap Özcan Ertürk imzalı haber, ‘Bankalarda blokeli kredi dönemi’ başlığını taşıyordu.

Bankacılık Uzmanı Erol Taşdelen’in açıklamalarına yer verilen haberden anlıyoruz ki, krediye ulaşamayan, maliyetleri de göze alsa kredi bulamayan reel sektör şimdi de yeni bir uygulamayla karşı karşıya.

Örnek şu: “bir ticari işletme 10 milyon TL rotatif veya 3-6 ay spot kredi kullanmak için bankaya başvuruyor. Banka şirketten kredinin yüzde 25’lik kısmını vadesiz mevduatta bloke etmesini istiyor. Şirketin bunu onaylaması halinde kredi kullandırılıyor. Ayrıca bloke edilen kredi tutarı için de faiz ödeniyor. Yani 10 milyon TL’lik kredinin 2.5 milyon TL’si vadesiz banka hesabında kredi kapanana kadar tutuluyor.”

Peki neden? Asıl haberden yola çıkarak analiz edilmesi gereken konu bu. İlk planda bankacılık sektörünün, reel sektöre kredi vermek istemediğini kanaatini ortaya koyarken, dünyanın en kolaycı yaklaşımıyla işin içinden çıkabilirsiniz. Zaten genellikle de yapılan bu.

Fakat biraz detaylı düşünmeye başladığınızda, aslında reel sektör yaklaşımlarımızda ne kadar büyük çarpıklıklar olduğunu görebilirsiniz. Madalyona çift taraflı bakalım. Hadi ilk çuvaldızı reel sektöre batıralım.

Günlük telaşeler içinde, yeni ekonominin yapısına uygun olmayan, hesapsız yaklaşımlarıyla Türk reel sektörü acil reform alarmı veriyor. Üretmek ile, üretimden katma değer yaratmak arasındaki farkı göz ardı ederek, dış ticaretine değil, ihracatına, satışına ya da cirosuna odaklanmış yaklaşımı bankacılık nezdinde risk oluşturuyor.

Nitekim reel sektörün sadece yurtiçinden değil, yurtdışından da finansman ararken zorlanması ve bulamaması bunu doğruluyor. Birçoğunun enflasyon muhasebesine geçmemiş olması fiktif kazanç ihtimalini yükseltirken, aşırı borçlu yapısı da bunda etkili oluyor.

Dönelim bankacılık tarafına… Orada da idarenin baskısının arttığını ve köşeye sıkıştırıldıklarını görüyoruz. Durum böyle olunca da ‘veriyormuş gibi’ yapmak daha çok işlerine geliyor. Bu yöntemle hep kredi musluklarını kısmamış oluyorlar; hem de kredi vermemiş oluyorlar.

Ama bir açmaz var. Paranın bir stok maliyeti var ve yurtdışından borçlandıkları için parayı işletmek durumundalar. Ne yapıyorlar? Reel sektöre kredi vermek yerine, ortamı buna müsait hale getiren iktidara yöneliyorlar. Hem böylece risklerini azaltıyorlar; hem parayı işletiyorlar; hem de yüksek kazanç elde edebiliyorlar.

Bir de bu işin üçüncü ayağı var ki ekonomi yönetimi… Reel sektörün ihracat gelirlerine TL’ye çevirerek zorunluluk getiriyorlar; kur risklerini üstlenmesini istiyorlar; ama maliyet artışlarını görmezden geliyorlar. Asgari ücretten hammadde alımına kadar, dünyada ekonomilerin daraldığı bugünlerde, eski sistem yaklaşımlarla para kazandırmaya devam etmelerini talep ediyorlar.

Böyle bir dünya yok. Hem reel sektörü ithalatla terbiye edeceksiniz; hem kur ve maliyet riski bindirirken, fiktif kazançlarını görmezden gerip vergi talep edeceksiniz; bir tarafta bankacılık sistemini sıkıştırırken, riski üstlenmemelerini faiz lobisi olarak nitelendireceksiniz; ama arka kapıdan size borç vermeleri için de her türlü ortamı sağlayacaksınız.

Bugünkü sorunun temelinde yanlış ekonomi politikaları var. Üretime olan inançsızlık ve samimiyet sorunu mevcut. Proje odaklı değil, tapu odaklı kredilendirme işlerliğine devam ediyor. Ama hepsinin ötesinde rehinli kredi uygulanıyorsa, bunun özeti iki kelime de gizli: Güvensizlik ve öngörülemezlik.

[email protected]

 

Okumaya devam et

BASINDA BİZ

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankacılık sektöründeki sorunlu kredi yükü, yalnızca takipteki krediler ve kredi kartları ile sınırlı değil. Takibe alınan kredi ve kredi kartı borçları 400 milyar lirayı aşarken, bankalar tahsilinden umudu kestikleri riskli alacakları Varlık Yönetim Şirketlerine (VYŞ) satarak bilançolarını temizliyor. Ancak bu devirlerin arka planında hem ekonomik hem de hukuki açıdan derin bir tartışma büyüyor. Merkez Bankası’nın 2025 yılı finansal istikrar raporuna göre, VYŞ’lerin elindeki alacak büyüklüğü Mart 2025 itibarıyla yıllık yüzde 67.4 artışla 79 milyar liraya ulaştı. Sadece son 3 ayda yıllıklandırılmış büyüme oranı yüzde 79.6’yı buldu.

13.9 MİLYON DOSYA 

Bankaların Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamalardan derlenen verilere göre, 2025 yılı başından 29 Mayıs’a kadar toplam anapara ve faiz tutarı yaklaşık 12 milyar TL olan bireysel ve ticari alacaklar, ihale yöntemiyle VYŞ’lere devredildi. Bu borçların satış fiyatı ise oldukça çarpıcı: 1 liralık borç 20 ila 35 kuruşa el değiştirdi. Finansal Kurumlar Birliği verilerine göre bankaların bugüne kadar VYŞ’lere devrettiği kredi dosyalarının sayısı 13.9 milyonu (6.8 milyon kişiye ait), toplam tutarı ise 135.2 milyar TL’yi buluyor. Yönetilen tahsili gecikmiş borcun yüzde 47’sini ticari kredilerden kalan yüzde 53’ü bireysel kredilerden oluşuyor. Bu gelişmeler, ekonomik tablo kadar hukuki boyutuyla da dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde BDDK eski üyesi, hukuk profesörü Kemal Çevik’in açıklamaları, milyonlarca borçlu açısından yeni bir tartışmanın kapısını araladı.

Gazetemiz’den Erdoğan Süzer’e konuşan Prof. Çevik, bankalardan alacak devralarak icra yoluna başvuran varlık yönetim şirketlerinin hukuki meşruiyetinin ciddi şekilde sorgulanması gerektiğini savundu. Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık 27 varlık yönetim şirketi bulunuyor. Bu şirketler, BDDK tarafından denetleniyor ve belirli yasal düzenlemelere tabi olarak çalışıyor.

‘Hiçbirinde beyan yok’

Ekonomist Erol Taşdelen de sürece dair önemli bir noktaya dikkat çekti. Taşdelen’e göre, kredi sözleşmeleri hukuki açıdan bir borç-alacak ilişkisine dayanıyor ve bu ilişkinin üçüncü kişilere devredilebilmesi için, borçlunun açık rızası gerekiyor. “Kredi sözleşmeleri sonuçta borç-alacak ilişkisi üzerinedir” diyen Taşdelen, “Banka sözleşmelerinde açık açık “ben bu krediyi 3. kişilere devredilmesini kabul ediyorum” diye kredi kullananın (müşterinin) rızası olması gerekiyor kredi kullanırken. Böyle el yazısı ile beyan var mı: hiçbirinde yok” yorumunu yaptı.

Mehtap ÖZCAN ERTÜRK-Sözcü

Okumaya devam et

BASINDA BİZ

SÖZCÜ: Kimsenin “yan etkilere” dayanacak gücü kalmadı

Yayınlanma:

|

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

NEFES: Bankalar vatandaşa postayı koydu

Yayınlanma:

|

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.