GÜNCEL
Bana servet transferinin grafiğini çizebilir misin?
Sonuç olarak faizi düşürme sevdasıyla yola çıkılan Türkiye Ekonomi Modeli çok başlılık yaratmış, faizler kâğıt üstünde düşük görünürken gerçekte 2003’ten bugüne en yüksek düzeylerine ulaşmıştır. Uygulanan akıl ve bilimdışı para politikalarına ek olarak mali disiplinin yok oluşu makroekonomik dengeleri altüst ederek herkesi yoksullukta buluşturmuştur

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Yağmurlu ve soğuk bir günün öğleden sonrasıydı. Çalıştığım bankadan, master dersime katılmak üzere, o zamanlardaki yöneticim bu günlerdeki koşu arkadaşımdan kavga gürültü aldığım izinle Boğaziçi Üniversitesi’nin yolunu tutuyorum. Derslerine katılmaktan büyük zevk aldığım, bana göre Türkiye’nin yetiştirdiği dehalardan biri, “Beautiful Mind” filmindeki John Nash ile önemli araştırma makaleleri yazan Profesör Murat Sertel’in dersine girmek için iş kıyafetimi değiştirerek, öğrenci kılığına giriyor ve sınıftan içeri adım atarak yerime oturuyorum.
Murat hoca, neredeyse ana dili gibi konuştuğu İngilizceyle o hafta için planladığı ders konusunu anlatmaya başlıyor. Sesi ve anlattıkları bugün hala kulağımda çınlıyor dersem abartmış olmam. Konu oldukça ilginç. Lisans eğitiminde mikroekonomi derslerinde öğrendiğimiz oligopol piyasalar ve kartel yapıları oldukça farklı bir bakış açısı ile oyun teorisi çerçevesinde işleniyor. Bu yapıların toplum refahına etkileri ve devletin bir oyuncu olarak bu yapılara müdahalesi ile toplumun kaymak tabir edilen bu refahının bu yapılara kaptırılmasının nasıl önüne geçileceği derste grafikler, diyagramlar ve modellerle anlatılıyor. Sonuç olarak devletin ekonomiye müdahalesinin serbest piyasada oluşan rekabetten sapıldığında nasıl gerçekleştiğini ve refahın artırılması için devletin oligopol ve tekelci piyasalara ne gibi yöntemlerle müdahale ederek toplumun kaymağını küçük bir zümreye kaptırılmayacağı konusunda yeni bir oyun öğreniyoruz. Dersin adı tahtada yazıyor ama tüm anlatılanlardan sonra başlığa gerçek bir anlam yüklüyorum. Microeconomics : “Manipulation by Participation”…
İş hayatım ve kariyerim boyunca çok değerli hocam Prof. Dr. Murat Sertel’den aldığım dersler bana düşünsel ve uygulama alanında büyük katkılarda bulundu. Bugün yaşadıklarımızı görünce hatıralarım yeniden canlanıyor ve o günlerden anlatılar aklımdan teker teker geçiyor.
Bahsi geçen yapıları çok basit bir şekilde anlatmaya ve neye ulaşmak istediğimi şöyle açıklayayım.
Oligopol ve tekel piyasalarda, özellikle kartel yapılarda, fiyat belirleme gücü bahsi geçen bu yapıların elindedir. Toplum, ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri alırken yeterli rekabet ortamının olmaması nedeniyle bu yapıların dikte ettiği fiyatlara maruz kalır. Kar maksimizasyonu amaçlayan bu yapılar da toplumun ürettiği refahın oldukça büyük bir kısmını yani kaymağını alırlar. İşte tam da bu noktada devlet bu piyasalara müdahil olur, yani katılımcı olur ve bu kaymağı küçük bir zümrenin sömürmesini engeller. Bu müdahale yapılan düzenleme ve denetlemelerle, bunların yetmediği durumda da bu yapıların piyasalarına devletin bir oyuncu gibi girerek fiyata müdahalesi ile olur. Kısaca toplum refahı ve biriktirilen servetin geniş bir zümreden dar bir zümreye aktarılmasının önüne geçilir.
Türkiye’de finans piyasaları bankaların büyük bir rekabet gösterdiği piyasalar olarak 1980’li yıllardan bugüne önemli bir gelişim göstererek gelmiştir. Bu rekabet, finansal hizmetlerin dünya standartlarında ve makroekonomik dengelerin sağlayabileceği en iyi koşullar gözetilerek toplumun bütün bir kesimine bugüne kadar sunulmaya devam edilmiştir.
Özellikle 2001 ekonomik krizi sonrası kur rejiminde dalgalı kur sistemine geçişimiz finansal enstrüman çeşitliliğini önemli ölçüde artırmış ve döviz sadece bir değişim aracı olarak görülmeye başlanmıştır. Toplam mevduatlar için dövizin payının %25’li düzeylere kadar düşüşü bunun en önemli kanıtıdır.
Son 5 beş yıldır uygulanan akıl dışı ekonomi politikaları ile birlikte şeffaflıktan, hesap verebilirlikten ve liyakatten uzaklaşılması makroekonomik dengeleri bozmuş, özellikle de enflasyonu bir kâbus haline getirmiştir. Bu dengelerin bozuluşu bir süreç, TL’nin büyük değer kayıplarına uğraması ise bir sonuçtur.
Doğru, akılcı ve bilimsel politikaların kullanılmayışı, kurumsal yapıların çöküşü, emir komuta şeklinde işleyen yapılar sorunların her geçen gün daha da derinleşmesine sebep olmuştur.
Enflasyonla mücadelede, konvansiyonel araçların kullanılmayışı, TL’nin değerinin döviz satılarak kontrol edilmeye çalışılması ve faizin de eş anlı olarak düşük tutulması ile uluslararası rezervler hızla erimiştir. Güvenin kaybolması ile birlikte ülkeden önemli miktarda döviz çıkışları söz konusu olunca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz likiditesi ve fonlaması sağlamak için birçok farklı kaynağa başvurmak durumunda kalmıştır. Yurtdışından sağlanan borçlanmanın yetmediği noktada bankalarla swap işlemi yapılarak döviz fonlaması temin edilmeye çalışılmıştır.
Unutulan bir şey vardı, o da Türkiye’nin Cari Açık verdiği, uyguladığı anlamsız para politikası ve iktidarın uydurduğu Türkiye Ekonomi Modelinin ülkenin kredi notunu düşüreceği gerçeği.
SİMBİYOTİK YAŞAM FORMU
Simbiyoz, iki farklı tür canlının birbirleriyle etkileşim halinde olması ve bir arada yaşamasıdır. Simbiyotik yaşam formu da bu şekilde bir etkileşim içerisinde olan yaşam formlarını ifade eder. Bu tür yaşam formları, birbirlerine fayda sağlayan ortak bir yaşam alanı oluştururlar. Tek bir türün diğerini yemesi veya yok etmesi şeklinde değildir. Bunun yerine, her iki tür de birbirine bağımlıdır ve birlikte yaşamaları hayatta kalmaları için önemlidir.
TCMB bir yandan kuru baskılamak diğer yandan faizleri düşürmek amacıyla 2019 seçimleri öncesinde başlattığı arka kapı satışları ile 260 milyar dolar rezerv yaktı. Bu büyüklükte yakılan rezervleri yerine koymak için ihracatçının ihracat bedellerinin aylık %40’nın TCMB’ye devir edilme zorunluluğu getirilirken diğer yandan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile döviz mevduatlarının TL’ye dönüşümü ve TCMB’ye devri amaçlandı. Unutulan bir şey vardı, o da Türkiye’nin Cari Açık verdiği, uyguladığı anlamsız para politikası ve iktidarın uydurduğu Türkiye Ekonomi Modelinin ülkenin kredi notunu düşüreceği gerçeği.
Tüm bu gelişmeler sonrası TCMB eksi rezerv rakamlarına düşünce pozisyonun sürdürülebilmesi bulunacak fonlamalara bağlı olmaya başladı. Tam bu noktada da bankalarla yapılan swap işlemleri fonlamanın en büyük bacağını oluşturmaya başladı. Bankalar TL fonlamaya ihtiyaç duyarken, TCMB de döviz fonlamasında bankaların gerek yurtdışı gerekse mevduat müşterisinden topladığı kaynağa şiddetle ihtiyaç duyuyordu. Kısaca simbiyotik bir yaşam formu oluştu. Kimi zaman 49 milyar dolar büyüklüğe ulaşan bugünlerde 37 milyar dolar düzeyinde olan swap işlemleri TCMB’nin döviz fonlamasında ana kalemlerden biri haline geldi.
CARİ AÇIK, BANKALARIN VE ŞİRKETLERİN YAKLAŞAN BORÇLARI
Tüm bu gelişmeler yaşanırken kurun baskılanması, güvenin kayboluşu, kredibilitenin yok oluşu döviz çıkışında önemli rol oynayan faktörler oldu. Kendisini kur riskine karşı korumak isteyen kurumlar mevzuat gereği spot döviz alımı yapamazken (krediye erişim engelleniyor) türev işlemlerin en basit bacağı forward alım yaparak bu riski ortadan kaldırmaya başladılar.
Bankalar da sattıkları forwardlarda riski elimine etmek için spotta alıma yönelince kur yeniden yükselme eğilimine girdi ve TCMB yine rezerv kaybetmeye devam etti.
ÇARE FORWARD HESAPLAMASINDAKİ FAİZİ YÜKSELTMEKTE
İşlem saati kısıtlamaları, miktar kısıtlamaları, KKM gibi önlemlerin yeterli olmadığını gören TCMB’nin başvurduğu çarelerden biri de bankaların forward satışlarında kullandığı faiz oranlarını yükseltme tavsiyesini bankalara iletmek oldu.
Politika faizinin enflasyon seviyesi ve beklentileri göz önüne alındığında sürreal (gerçek dışı) olduğu bir ekonomide sadece faizi görüntüde düşük tutmak amacıyla yapılan bu işlem gerçek bir servet transferidir.
Faizleri düşüreceğiz diye çıkılan yolda zaten %30 TL faiz oranının kullanıldığı forward hesaplaması 16 Şubat günü TCMB’nin bankalara ilettiği talimatla %40 düzeyine çıkarıldı. Daha da ötesi 3 aydan kısa vadeli forward yapılmaması, uzun vadeli forward işlemlerde faizlerin daha da yukarıda belirlenmeye başlanması piyasada görülen yeni bir gerçek haline geldi.
Bu sırada gözden kaçan başka bir nokta vardı. Bankalar müşterilerine sattıkları forward için spot piyasada aldıkları dövizi TCMB’nin döviz fonlaması için swap işlemlerine konu ediyor ve TCMB’den de TL fonlama alıyorlardı.
TCMB’nin swap için açmış olduğu ihalelerden bir örneği aşağıda paylaşıyorum.
1 Aylık bir swap işleminde TCMB 500 milyon dolarlık bir ihale açmış ihale ortalaması 566 swap point ile sonuçlanmış. Swap point finans literatüründe spot döviz fiyatı ile forward döviz fiyatı arasındaki farkın 10.000 ile çarpılmasından bulunur. Bunun ima ettiği faiz oranı da şu şekilde hesaplanır.
1 Aylık bir swap işleminde TCMB 500 milyon dolarlık bir ihale açmış ihale ortalaması 566 swap point ile sonuçlanmış. Swap point finans literatüründe spot döviz fiyatı ile forward döviz fiyatı arasındaki farkın 10.000 ile çarpılmasından bulunur. Bunun ima ettiği faiz oranı da şu şekilde hesaplanır. Banka Doları 1 ay süre ile TCMB’ye %5 ile verir karşılığında %8.13 ile TL borçlanır.
Her ne kadar forward işlemler 3 aydan kısa yapılmıyor diye belirtilmiş olsa da swap işlemleri uzunca bir süredir yapıldığından bankanın bu TL fonlamayı sonraki iki ay daha devam ettirebileceğinden ve faiz oranının bu ekonomi yönetimi devam ettiği sürece artmayacağından şüphe duymamak gerekir.
Örneğin basit olması için kendisini kur riskinden korumak isteyen şirketin de banka ile 1 aylık forward yaptığını düşünelim. TCMB’nin tavsiye kararına göre bankanın forward işlem yapan şirkete uyguladığı faiz oranı %40’tan az olmayacaktır. Bu durumda da ortaya çıkan resim aşağıdaki gibidir.
Kısaca banka müşteriye forward satışı 6333 swap point (19.8833 kur) ile yapmış, 19.25’ten spot bacağını kapatmış sonra aynı spot kur hesaplaması ile TCMB ile 1 ay swap yapmış (Vadede TL’yi geri verecek müşteriye satılmak üzere Doları alacak) %8.13 faizle TL’yi TCMB’den fonlamıştır.
Politika faizinin enflasyon seviyesi ve beklentileri göz önüne alındığında sürreal (gerçek dışı) olduğu bir ekonomide sadece faizi görüntüde düşük tutmak amacıyla yapılan bu işlem gerçek bir servet transferidir. Sadece 1 milyon dolarlık bir işlemde 1 ay gibi bir sürede 576 bin ₺ TCMB kaynakları ile bankaya aktarılmıştır.
Bu konu hakkında paylaştığım tweet kısaca yukarıda anlattıklarımı özetlemektedir.
Hikâye burada bitmemektedir. Aslında bankaların bu durumda hareket alanları son derece dardır hatta yoktur. Böyle bir kar oluşmasına rağmen yapılan başka düzenlemelerle birlikte bu karlar bankalardan alınma potansiyeli taşımakta ve bankalar önemli bir sistematik riske sürüklenmektedirler.
Kredi faiz oranlarının belirli kriterlere bağlanması da bu konudaki en çarpıcı örnektir. Anayasanın Mülkiyet Hakkını düzenleyen 35. Maddesine aykırı olmasına rağmen bankaların verdikleri kredilere karşılık ayırması, üstelik bunu Türkiye Cumhuriyeti Hazinesinin ihraç ettiği 5-10 yıllık tahvilleri portföylerine almak zorunda olmaları servet transferinin farklı bir yönde gerçekleştirilmesini beraberinde getirmektedir.
Tüm bu uygulamalar master sıralarında öğrendiklerimin tam tersini işaret etmektedir. Devlet gücünü kullanarak hükümet tarafından toplum faydasına yapılması gereken düzenlemeler toplumun yarattığı katma değeri, hükümet eliyle birkaç ayrıcalıklı zümreye dağıtacak bir uygulamaya dönüşmektedir.
Sonuç olarak faizi düşürme sevdasıyla yola çıkılan Türkiye Ekonomi Modeli çok başlılık yaratmış, faizler kâğıt üstünde düşük görünürken gerçekte 2003’ten bugüne en yüksek düzeylerine ulaşmıştır. Uygulanan akıl ve bilimdışı para politikalarına ek olarak mali disiplinin yok oluşu makroekonomik dengeleri altüst ederek herkesi yoksullukta buluşturmuştur.
Bu durumun sürdürülemez olduğu gün gibi ortadadır. O nedenle yapılması gereken ilk iş hasar tespitinin boyutlarını ölçmek, kredibilite açığını kapatacak liyakatli kadroları bir an önce iş başına getirmek ve düzgün işleyen kurumsal yapıları bir an önce tesis etmektir. Sonrasında kurgulanacak yapılarla gereken kaynağın bulunması ve işin çözümlenmesi için yola koyulmalıdır. Başarılacak işin kolay olmayacağı açıktır ama başarmak için her türlü kaynak da mevcuttur.
14 Mayıs, sadece hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi açısından değil aynı zamanda geleceği çalınan genç nesillerin yeniden hayal kurarak yarınlara ümitle bakması açısından hayati öneme sahip bir gündür.
Ömer R. Gencal
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:
1 gün önce|
25/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Kitap Künyesi
-
Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?
-
Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk
-
Yazarlar:
-
Peter Stanyer
-
Masood Javaid
-
Stephen Satchell
-
-
Çevirmen: S. Cem Çiloğlu
-
Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi
-
Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)
-
Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.
-
Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.
İçerik Özeti
-
Yatırımın Temel İlkeleri
-
Risk ve Getiri Dengesi
-
Portföy Teorisi
-
Fon Seçimi ve Dağılımı
-
Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)
-
Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri
-
Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri
“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti
1. Yatırımın Temelleri
Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.
📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.
2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)
Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.
📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.
3. Varlık Sınıfları ve Araçlar
Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:
-
Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.
-
Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.
-
Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.
-
Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.
📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.
4. Zaman ve Psikoloji Faktörü
Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.
📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.
5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar
Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.
📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.
6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler
Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.
📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.
Genel Değerlendirme
Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.
Dr. Abbas Karakaya
KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Yayınlanma:
1 gün önce|
25/06/2025Yazan:
Dr. Abbas Karakaya
Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır sloganımızı tekrarlayarak bu yazımıza başlayalım. Bu yazıda iki kitap var. Birincisi, Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık (Balaca Gara Balıg) adlı şaheseri. Sadece İran’da değil, dünyanın pek çok yerinde okunmuş ve çok sevilmiş bir kitaptır bu. Yaşadığı derede sıkılan, derenin sonunu merak eden Küçük Kara Balık annesinin ve çevresindeki büyüklerin tüm itirazlarına rağmen evinden, yani deresinden ayrılır ve dünyanın geri kalanının (ırmak, göl, deniz) keşfine çıkar. Engellerle, tehlikelerle karşılaşsa da yolundan vazgeçmez. Gördükleri, yaşadıkları mücadele etmenin, dayanışmanın, yeni şeyler öğrenmenin, zorluklarla karşılaşıp kendi gücü ve sınırlarını keşfetmenin mutluluğunu yaşatır Küçük Kara Balığa. Küçük Kara Balığın hayatı, yolculuğu onu tanıyana balıklara arasında dilden dile anlatılan bir efsaneye dönüşür. Öykünün sonunda ihtiyar bir balık KKB’ın hayatını ‘on iki bin torununa’ anlatır. Ve dinleyici yavru balıklardan birinin düşüne ‘deniz’ girer. Adı Küçük Kırmızı Balık olan bu yavru balık ‘Sabaha kadar denizi düşündü durdu’. Hikayemiz bu tümceyle biter.
İkinci kitabımız da bir evden ayrılış, kendini bulma hikayesi. Rusya’nın tanınmış çocuk kitapları yazarı Eduard N. Uspenski’nin Fedor Amca adlı kitabı. Fedor Amca öykünün ana kahramanı olan altı yaşında bir çocuk. Ailesi, çok sevdiği, konuşan kedisinin evde yaşamasına izin vermeyince evden ayrılır, bir köyde yaşamaya başlar. Köyde daha başka hayvan arkadaşları da olur. Doğayı, hayvanları, insanları birinci elden tanımak zorunda kalır. Gülmece türünde usta işi bir kitap. Küçük Kara Balık’a göre Fedor Amca’nın evden ayrılış sebepleri farklı olsa da iki karakter de aklına koydukları şeyi itirazlara rağmen gerçekleştirirler. Fedor Amca köyde yaşarken anne ve babasını mektupsuz bırakmaz. Ancak gelip eve götürmelerini önlemek için yaşadığı köyün adını, adresini bildirmez. Kitabı aslından çeviren Faruk ünlütürk’ün çevirisi de çok güzel. G. Kalinovski’nin sevimli, sade çizimleri de kitabın lezzetini artırıyor.
Karşı çıkmayı ve kararlı olmayı didaktizme düşmeden anlatan bu iki ölümsüz, güzel kitap kalbinizde ve zihninizde iz bırakacak. Okuması sizden.
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Yayınlanma:
1 gün önce|
25/06/2025Yazan:
BankaVitrini
İran ve İsrail, 12 gün süren çatışmaların ardından Trump’ın aracılığıyla ilan edilen ateşkese büyük ölçüde uyarken, taraflar zafer ilan etse de ateşkesin kırılgan olduğu ve karşılıklı ihlâl suçlamalarının sürdüğü görülüyor. ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın ön raporuna göre, Trump’ın “nükleer programı yok ettik” iddiasına karşın İran’ın nükleer kapasitesi yalnızca birkaç ay geriye itildi; yeraltı tesislerin girişleri kapansa da altyapı büyük ölçüde sağlam kaldı. Bu gelişme, Trump’ın İran’a yönelik hava saldırısının başkanlığının en büyük siyasi kumarı olarak görülmesine yol açarken, “sınırlı müdahale ile büyük diplomatik zafer” stratejisinin uzun vadede ters tepebileceği vurgulanıyor. Özellikle Trump’ın kampanya döneminde verdiği “sonsuz savaşlara son” sözleriyle çelişen bu adım, hem MAGA hareketinde kafa karışıklığına neden oldu hem de dış politikada kırılganlık yarattı. Nitekim Reuters/Ipsos anketine göre kamuoyunun sadece %36’sı saldırıyı destekliyor, Trump’ın genel onay oranı ise %41’e gerileyerek ikinci döneminin en düşük seviyesine inmiş durumda.
Dün ateşkesin kırılganlığına dair gelen haber akışlarına rağmen piyasalar, yaşananları bir belirsizlik değil, taşların yerine oturması için gereken bir geçiş süreci olarak yorumladı ve günü iyimser bir havada tamamladı. Jeopolitik tansiyonun düşmesi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanmayacağına dair beklentiler, arz endişelerini yatıştırırken, tahterevalli misali hareket eden petrol fiyatları savaş öncesi seviyelere geri döndü. Brent petrolün varil fiyatı %12 gerileyerek 67 dolar seviyesini test etti.
Güvenli liman altın, geçtiğimiz hafta artan risklerle 3,450 doları görmesinin ardından, ateşkes haberiyle birlikte 3,295 dolara kadar geri çekildi ve bu sabah itibarıyla 3,330 dolar seviyesine toparlandı. Altındaki bu düzeltme, gümüş fiyatlarını da baskıladı. On üç yılın zirvesine yürüyen hareketin başlangıç noktası olan 35,25 dolar seviyesi dün bir kez daha test edilse de, bu sabah gümüşün yeniden 36 dolar seviyesine toparladığını görüyoruz. Öte yandan, fiat para sistemine olan güvenin sarsıldığı bu dönemde alternatif değer saklama aracı olarak öne çıkan Bitcoin, 107bin dolar seviyesine yükselerek direnç hattını zorlamaya başladı. Asıl ivmenin ise 113 bin dolar seviyesinin aşılmasıyla hız kazanacağı görüşündeyiz (bakınız grafik).
FED Başkanı Powell, Kongre’de yaptığı yarıyıl sunumunda, henüz faiz indirimine gitmek için acele etmeyeceklerini yineledi. Yaz aylarında gümrük tarifelerinin enflasyonu yukarı çekmeye başlayabileceğini belirten Powell, bu gelişmelerin para politikası kararları açısından belirleyici olacağını vurguladı. Güçlü seyreden işgücü piyasası ve tarifelerin nihai etkisine dair belirsizlik nedeniyle temmuz toplantısı dâhil, kısa vadede faiz indiriminin gündemde olmadığını açıkladı. Powell, FED’in Trump yönetiminin ticaret politikalarına destek ya da karşı durmak gibi bir amacı olmadığını, ancak bu politikaların enflasyon üzerindeki etkisinin dikkatle izlenmesi gerektiğini ifade etti.
Powell’ın ifadeleri, yatırımcıların temmuzda faiz indirimi beklentilerini azaltmasına, bunun yerine eylül ayında bir indirim olasılığını daha fazla fiyatlamasına neden oldu. FED’in mevcut para politikası duruşunu koruduğunu yineleyen Powell, enflasyonun gerçekten sınırlı kalması durumunda faiz indiriminin erkene çekilebileceğini de söyledi. Öte yandan, Trump’ın Powell’a yönelik eleştirileri yeniden gündeme gelirken, Başkan’ın FED’in politika faizini en az 2-3 puan daha düşük seviyeye çekmesi gerektiği yönündeki açıklamaları da dikkat çekti.
Vadeli kontralara göre, FED’den sene sonuna kadar 60 baz puan yani en az iki kez 25 baz puan faiz indirimi fiyatlanıyor. Powell’ın açıklamalarına rağmen son üç haftadır gerileyen 10 yıllık gösterge ABD tahvil faizi %4,30 seviyesini test etti. Dolar zayıflığı ise şiddetini daha da artırdı: DXY 97’li seviyelere kadar gerileyerek son üç yılın en düşük seviyesini test ederken, EURUSD paritesi ise 1,1640 seviyesini test ederek son dört yılın zirvesine yürüdü. Daha basit bir anlatımla, eğer dolar sene başı 100 seviyesinde ise bugün 90 seviyesine gerilerken, EUR ise 112 seviyesine yükseldi!
İsrail-İran savaşında taraflar ateşkesi resmî olarak kabul etmeleri ve petrol fiyatlarının savaş öncesi döneme geri gelmesi Türk mali piyasalarını belirgin derecede olumlu etkiledi. Jeopolitik riskler ve beraberinde artan enerji fiyatlarına paralel Haziran toplantısını pas geçen TCMB’nin Temmuz toplantısında 350 baz puan faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılınca, TL ve TL cinsi varlıklara alım geldi. Şöyle ki, savaş süresince negatif etkilenen hisse senetleri, dün de bültenimizde belirttiğimiz üzere alımlara sahne olarak günü %3,4 yükselişle tamamladı. Teknik mânâda yukarıda 9,800 endeks seviyesine kadar yükseliş isteğinin korunacağını düşünüyoruz. Bu da ilave %3 yükseliş potansiyeli demek. Öte yandan, faiz indirimlerinin ‘yarayacağı’ bankacılık sektörüne de alıcı gözle bakmak gerektiğini belirtmiştim. Dün XBANK günü %4,3 yükselişle günü tamamlarken, yine faiz indirimi beklentisi ile iki yıl vadeli gösterge bileşik faiz yaklaşık 2,5 puan düşüşle %42,5’e kadar geriledi. USDTRY kuru 39,70’li seviyelere kadar yükselmesi ardından yönünü hafifçe de olsa aşağıya çevirerek 39,58 seviyesini test etti. CDS risk primi yeniden 300 baz puanın altına geriledi.
Havanın olumluya dönmesi ile Hazine 2030 vadeli USD cinsi sukuk ihracı için bankaları dün yetkilendirdi. İhaleye gelep talep 5 milyar doları aşarken, Hazine 2,5 milyar dolar borçlandı; nihai getiri %6,85 oldu. Benzer bir şekilde bir önceki gün de Eximbank da %7 getiri ile 500 milyon dolar büyüklüğünde 3 yıl vadeli tahvil ihracı yapmıştı.
Dün Türkiye cephesinde açıklanan reel sektör güven endeksi ve finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu dikkatimizi çekti. Haziran ayında mevsimsellikten arındırılmış seriye reel sektör güveni son 10 ayın en düşük düzeyinde gerçekleşirken, enflasyon beklentilerindeki düzelme ise devam etti. Öte yandan, finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu Nisan ayında bir önceki aya göre yaklaşık 12 milyar dolar daha bozulurken, toplam açık pozisyon 172 milyar dolar seviyesine gelerek son yedi yılın en yükseğine ulaştı. Açıklanan İSO 500 verilerinde, şirketlerin yaptığı faaliyet kârın neredeyse tamamının finansman maliyetine gittiğini düşünürsek, şirketlerin yüksek TL faiz yerine faaliyetlerini sürdürmek adına riskli olsa da döviz kredisine baş vurduklarını görüyoruz!
ABD borsalar geceyi %1’in üzerinde yükselişle tamamlarken, yeni gün başlangıcında, Pasifik’in diğer ucunda iyimser havanın koruduğunu görsem de kazanımların çok da güçlü olmadığını not edelim. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de hafif de olsa eksiler göze çarpıyor. Öte yandan gözler Lahey’de toplanan NATO Zirvesini takip ediyor. Liderler, ABD Başkanı Trump’ın baskısıyla savunma harcamaları hedefini GSYH’nin %5’ine çıkarma konusunda uzlaştı. Bu yeni hedef, Trump’ın uzun süredir dile getirdiği müttefikler daha fazla ödemeli talebine yanıt niteliğinde ve 10 yıl içinde hayata geçirilmesi planlanıyor. Harcamaların %3,5’i doğrudan savunma (askerî harcamalar, silahlar vb.), %1,5’i ise siber güvenlik, altyapı ve enerji güvenliği gibi destekleyici kalemlere ayrılacak.
NATO Zirvesi kapsamında Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump bir araya geldiler. İkili ilişkiler, bölgesel ve küresel konular ele alınırken, Trump’ın Netanyahu’ya daha fazla ABD saldırısı beklememesi gerektiğini ilettiğini okuyoruz. Mali piyasaların makro gündemi bugün sakin görünüyor. ABD’de açıklanacak yeni konut satışları takip edilebilir. Her ne kadar küresel arenada haber akışı yoğun olsa da, gözler bir diğer taraftan 30 Haziran tarihinde CHP Kurultayına yönelik iptal duruşmasına çevrildi. İptal yönünde (mutlak butlan) bir karar ihtimalinin zayıf olmadığını özellikle Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan açıklamalarından düşünmeye başladık!
Bitcoin
Teknik mânâda Ters Omuz Baş Omuz (TOBO) görünümü hâkim olsa da, hareketin akım yönü biraz kafamızı karıştırıyor. Normalde TOBO için akım yönünün yani hareketin başlangıç kısmının aşağı yönlü olması gerekirdi. Yine de, 113bin dolar civarında olan boyun çizgisine dikkat edeceğiz. Üzerinde kapanış görmemiz durumunda, teknik mânâda 150bin dolar seviyesinin önünün açılacağını düşünüyoruz.
Emre Değirmencioğlu
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.232)
- GÜNDEM (3.198)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.250)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.058)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Piyasa Beklemiyordu! Bitcoin Neden Patlama Yaşadı?

Finans Koltuğundan CEO Masasına

Hazine’den Kripto Para ile Suç Gelirlerine Sıkı Denetim Geliyor

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Papara’dan açıklama: Özür diledi

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül
- Son dakika: Bugünkü Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 25 Haziran 2025 Çılgın Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 25/06/2025
- Son dakika: Bugünkü Şans Topu çekilişi sonuçları belli oldu! 25 Haziran 2025 Şans Topu bilet sonucu sorgulama ekranı! 25/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 25/06/2025
- Bakan Kurum'dan İstanbul için müjde: Kiralık sosyal konut yapılacak 25/06/2025
- Türk Eximbank Genel Müdürlüğü yeni binasına taşındı 25/06/2025
- Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman hedefi 25/06/2025
- İran-İsrail gerilimi: Türk gemileri güvende mi? Bakan Uraloğlu açıkladı... 25/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (26.06.2025) 25/06/2025
- SPK'dan 2 şirketin sermaye artırımına onay 25/06/2025
- Fed'den bankaların sermaye gereksinimlerini gevşetecek değişiklik teklifine onay 25/06/2025
- Powell: Stagflasyon temel senaryomuz değil 25/06/2025
- Trump Powell'a eleştirilerini sürdürdü: Zeka seviyesi yaptığı iş için düşük 25/06/2025
- Erdoğan: F-35'ler konusunda Trump'ın iyi niyetli olduğunu gördük 25/06/2025
- Yapı Kredi'ye uluslararası piyasalardan 710 milyon dolarlık yeni kaynak 25/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı