Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Daikin Türkiye, 2022 finansal sonuçlarını açıkladı

İklimlendirme sektörünün öncü markası Daikin, enerji verimliliği yüksek yenilikçi ürünleriyle pazardaki başarısını sürdürüyor. 2022 mali yılını 620 milyon Euro ciro ile kapatan Daikin, doğrudan yatırımcı olarak Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı 2011 yılından bu yana Euro bazında yüzde 520 büyüme başarısı göstererek sektörde büyük fark yarattı. Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Daikin Türkiye CEO’su Hasan Önder, “Geçtiğimiz yılı çok iyi sonuçlarla kapattık. Yeni dönemde de üstün teknolojiye sahip çevre dostu ürünleri pazara sunarken; Türkiye’nin üretim üssü olması ve lojistik anlamda gücünü pekiştirmesi için yeni yatırımlar yapmaya da devam edeceğiz. 2012 yılından bu yana Türkiye’ye yaklaşık 110 milyon Euro tutarında yatırım yaptık. 2023 ve 2025 yılları arasında da yatırımlar devam edecek” dedi.

Yayınlanma:

|

Yüksek teknolojiye sahip çevreci ürünleriyle iklimlendirme sektörüne yön veren Daikin, Türkiye’deki hızlı büyümesini sürdürüyor. Temmuz 2011 yılında doğrudan yatırımcı olarak Türkiye’de faaliyet göstermeye başlayan ve her yıl büyümesini katlayarak artıran Daikin, 2011 yılından bu yana Euro bazında yüzde 520 büyüme başarısı göstererek ülke ekonomisine ve istihdama önemli katkılarda bulundu. 2022 mali yılını yaklaşık 620 milyon Euro ciro ile kapatan Daikin Türkiye, aynı dönemde 370 milyon Euro’ya yaklaşan ihracat geliri elde etti. İhracat başarısı ile şirket, TİM tarafından açıklanan ihracatçı araştırmasına göre 2022 yılı Türkiye’nin İlk 1000 İhracatçısı sıralamasında iklimlendirme sektöründe ihracat şampiyonu olarak sektörde büyük fark yarattı.

2022 mali yılını değerlendiren Daikin Türkiye CEO’su Hasan Önder, “2022 yılı aslında çok zorlu bir yıl oldu. Enerji krizi, Rusya-Ukrayna Savaşı ve asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem afeti gibi önemli gündem maddelerine rağmen 2022 yılında hedeflerimizin çok üzerinde bir büyüme elde ederek; ciroda 2021 yılına oranla, Euro bazında yaklaşık yüzde 34 büyümeyi başardık” dedi.

Bu güçlü büyümede Daikin’in Türkiye’de yaptığı yatırımların öneminin büyük olduğunu vurgulayan Önder, özellikle yeni VRV üretim tesisine dikkat çekerek şunları söyledi: “2022 Mayıs ayında Sakarya – Hendek’te yer alan fabrikamızda devreye aldığımız VRV üretim tesisi ile VRV dış ünitelerinin üretimine başladık. Bu yatırımla üretim kapasitemizi hızlı bir şekilde artırmayı başardık. Buradaki üretimimizle iç pazarın ihtiyaçlarını karşılarken, Daikin Avrupa üzerinden de Avrupa’ya satışını gerçekleştiriyoruz. Daikin Türkiye’nin Avrupa’nın VRV üretim üssü olma hedefinin çok başarılı bir başlangıcını oluşturan bu yatırım, büyümemize büyük katkı sağlıyor. 2021 yılında 261 milyon Euro olan ihracat ciromuz, 2022 yılında yaklaşık yüzde 42 artarak yaklaşık 370 milyon Euro olarak gerçekleşti. Bu başarımız ile TİM tarafından açıklanan Türkiye’nin İlk 1000 İhracatçısı sıralamasında iklimlendirme sektöründe şampiyon olduk. Genel sıralamada ise 70. sırada yer alarak bu yıl da yükselmemize devam ettik. 2023 yılı ihracat hedefimizi ise Euro bazında yüzde 15 büyüme üzerine kurguladık. 2022 yılında duyurduğumuz yeni AR-GE merkezi binası yatırımımız ise üretime verdiğimiz önemin ve Türkiye’yi bölgenin üretim üssü yapma kararlılığımızın en açık göstergesidir”.

Daikin Türkiye’nin başarısını değerlendiren Önder, değişen tüketici beklentileri doğrultusunda geliştirilen çevre dostu ve enerji verimliliği yüksek ürünlerin hem ticari hem bireysel tarafta; geniş bir ürün gamı ile müşteriye tam bir çözüm sunulmasının bu başarıyı getiren çok önemli bir faktör olduğunu söyledi.

Euro bazında bir önceki yıla göre %34 büyüme

Nisan 2023 itibarıyla yeni mali yılın açılışını yapan Daikin Türkiye’nin yeni sezona yüksek motivasyon ile başladığını ve başarının sürdürülebilir olması noktasında kararlılığını dile getiren Hasan Önder, şu değerlendirmeyi yaptı: “2021 yılında pandemiye rağmen yaklaşık 462 milyon Euro ciro elde etmiştik. 2022 yılı ise global olarak tedarik sorunlarının, siyasi gerilimlerin hakim olduğu; Avrupa’da enerji krizinin gündem maddesi olduğu, Türkiye’de ise büyük bir deprem felaketinin yaşandığı üzücü bir yıl oldu. Daikin Türkiye olarak tüm bu zorlayıcı durumlara rağmen Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığımız 2011 yılından bu yana Euro bazında yüzde 520 büyüyerek yaklaşık 620 milyon Euro ciroya ulaşmayı başardık. 2022 mali yılımızda da Euro bazında büyüme oranımız ise 2021 yılına göre yüzde 34 olarak gerçekleşti. Böylesi büyük bir başarıya ulaştığımız için Daikin Ailesi olarak gerçekten gurur duyuyoruz. Şu anda yaklaşık 2 bin kişilik büyük bir aileyiz. 2025 yılı hedefimiz tüm tedarik zincirindeki olumsuzluklara rağmen ciroda 800 milyon Euro’ya, istihdamda ise 2 bin 700 kişiye ulaşmak. Bu doğrultuda var gücümüzle çalışıyoruz.”

Daikin’in Türkiye’de yatırımları devam ediyor

Sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda CIS ülkelerinin de merkezi olarak konumlanan Daikin Türkiye, bölgenin üretim üssü olarak öne çıkıyor. 2022 yılında da Türkiye’ye yatırımları devam eden Daikin Global’in F25 hedefleri doğrultusunda 2025 yılına kadar yatırımlarının devam edeceği öngörülmektedir. Daikin Türkiye, 2022’nin Mayıs ayında 13 milyon Euro yatırım bedeline sahip VRV dış ünite üretim tesisini açtı. Bununla birlikte 3.5 milyon Euro yatırım bedeline sahip yeni AR-GE merkezi binasını da duyuran şirketin yatırımı bununla sınırlı değil. Daikin, 2012 yılından bu yana Türkiye’ye yaklaşık 110 milyon Euro tutarında yatırımda bulundu.

Daikin’in yatırımlarının sonuçları, 2022 yılında elde edilen toplam ciro başarısının yanı sıra ihracatta da görülüyor. 2022 yılında ihracat cirosunun yaklaşık 370 milyon Euro olarak gerçekleştiğini belirten Önder, “2023 hedefimiz ise ihracatımızı yüzde 15 artırarak 425 milyon Euro’ya ulaşmak. Sektörüne birçok öncü teknolojiyi sunmuş ve aynı zamanda LOT21 gibi regülasyonlara hızla uyum göstermiş bir şirket olmanın başarısını her alanda deneyimliyoruz. Daikin Türkiye olarak Ortadoğu ve Türkiye’ye bağlı Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Ermenistan, Tacikistan, Gürcistan, Kuzey Irak, Moğolistan, KKTC gibi ülkelerin yanı sıra; Hendek fabrikamızda ürettiğimiz VRV dış ünitelerimiz ile de Avrupa’ya kadar uzanan geniş çaplı ihracat yapıyoruz. Hedefimiz; bu ihracat başarımızı sürdürmek ve 2025 yılında 550 milyon Euro ihracat rakamına ulaşmak” diye konuştu.

Referans projelerde imza “Daikin”

İklimlendirme sektörünün öncü markası Daikin; 2022 yılında da çeşitli ölçekteki projelerde yer almaya devam etti. Özbekistan’ın tarihi Semerkant şehrinde inşa edilen ve sadece bu ülkenin değil Orta Asya’nın modern cazibe merkezi olacak biçimde tasarlanan çok işlevli bir turizm kompleksi Silk Road Samarkand ve Galataport, Daikin’in iklimlendirme çözüm ortağı olduğu projelerden sadece birkaçı.

Enerji verimliliği yüksek, kullanım kolaylığı sunan çözümleriyle referans projelerde imzası bulunan Daikin Türkiye ile ilgili de görüşlerini aktaran Önder şu bilgileri verdi: “Türkiye’nin yanı sıra Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın da AR-GE, üretim ve lojistik üssü olarak konumlanan Daikin Türkiye; CIS bölgesi olan Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Ermenistan pazarlarının da sorumluluğunu üstleniyor. Daikin Türkiye’ye bağlı ülkelerde özellikle proje satış tarafında pazarda ağırlığımızı her geçen yıl artırıyoruz. Mevcut savaş ve siyasi istikrarsızlık iklimine rağmen alınan büyük projeler ile geçen yıla göre yüzde 40 büyüme kaydettik. Bu anlamda F25 için koyduğumuz büyüme hedeflerini 2 yıl öncesinde geçmiş olduk. Servis ve eğitim merkezlerimizi tüm ana pazarlarda da oluşturarak F25’te tamamlamış olacağız. Müşterilerimize projelendirme, satış ve satış sonrası olmak üzere uçtan uca bir çözüm sunarak bölgedeki varlığımızı artırarak devam ettireceğiz.”

Isı pompasında pazar lideri

Dünyada Rusya – Ukrayna Savaşı ile başlayan enerji krizi doğalgaz fiyatlarının rekor seviyelere ulaşmasına neden oldu. Bu artışlar pek çok ülkeyi doğalgaza alternatif ısınma yöntemleri aramaya yöneltti. Hava, toprak, deniz, göl ya da yeraltı suyu gibi doğada bulunan enerjiyi kullanan, bu nedenle kullanıcılara maliyet avantajı sunan ısı pompaları bu arayışta tercih edilen çözümler arasında öne çıktı. Daikin, mucidi olduğu R-32 soğutucu akışkan kullanarak ürettiği havadan suya ısı pompası ile Avrupa ve Türkiye pazarında liderliğini sürdürürken, farklı özelliklerdeki binalar için tasarladığı ürünleriyle kullanıcılarının tüm ihtiyaçlarına karşılık veriyor. Mucidi olduğu R-32 soğutucu akışkan kullanarak ürettiği yeni nesil Altherma 3 ısı pompası serisi ile hava kaynaklı ısı pompaları konusunda pazara yön veren Daikin, dünyada 800 bini aşan kullanıcısının ısınma ve sıcak su ihtiyacını ekonomik ve çevre dostu bir ortamda karşılıyor.

Sektöre sunduğu teknolojilerle liderlik eden Daikin, ısı pompası pazarında 2022 sonuçlarına göre Türkiye’de lider konumda bulunuyor. Daikin Türkiye, ısı pompası ürün gamı ile kullanıcılarına verimliliği yüksek çevreci bir çözüm ile ısıtma, soğutma ve sıcak su imkanlarını karşılama imkanı veriyor.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Altyapı, insanlığın doğayı ve dünyayı kontrol etme çabasını yüzyıllardır şekillendiren bir kavramın somut yansımasıdır. Bugünün ekonomisini canlandırmak ve gezegenin sınırları içinde geleceğin ihtiyaçlarını karşılamak için, dayanıklı ve sürdürülebilir altyapılar geliştirmeliyiz.

Mevcut altyapılar, büyük ölçüde fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiştir; bu sistemler iklim aşırılıklarına karşı yeterince donanımlı değildir, ayrıca malzeme kıtlıkları ve yüksek karbon yoğunluğu sorunlarıyla karşı karşıyadır.

Küresel ölçekte, inşaat sektörü 2050’ye kadar karbon salımını sıfırlama hedefi doğrultusunda ilerlememektedir. Bazı bölgeler, aşırı inşa edilmiş fosil yakıt temelli altyapının mirasıyla yüzleşmektedir. Bu yapıların korunması ya da yenilenmesi mümkün değildir. Öte yandan, bazı bölgelerde ise hâlâ temel altyapı eksikliği yaşanmaktadır. Hangi koşulda olursa olsun, altyapının çökmesi felaketle sonuçlanır.

Karar vericiler ve planlamacılar, altyapının yeni koşullara geçişiyle ilgili bir dizi kritik stratejik sorunla karşı karşıya. Altyapının genel kırılganlığı çeşitli şekillerde kendini gösteriyor:

– Gecikmiş uyum

Kritik altyapılar, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yavaş ilerliyor. Yatırımlar ve varlıklar üzerindeki fiziksel riskler çoğu zaman hafife alınıyor ve bu da 2050’ye kadar değer kaybının yüzde 50’ye kadar ulaşmasına yol açabilir. Öte yandan, güvenli inşaat alanları giderek azalıyor; bu da yüksek riskli bölgelerden kademeli bir geri çekilmeye neden oluyor.

– Toplumsal beklentiler

Toplum, giderek daha fazla dönüştürücü, erişilebilir, kapsayıcı, sağlıklı ve güvenilir kamu altyapısı talep ediyor. Ancak su gibi temel hizmetlerin metalaştırılması, demiryolu ve otoyolların kötüleşmesi, artan enerji fiyatları ve inşaat işçileri için sıcaklık kaynaklı sağlık riskleri, toplumsal dayanıklılığı zayıflatıyor. Temel altyapılar hâlâ sigortalanabilir durumda olsa da dönüşümün mali yükü orantısız şekilde yoksul kesimlerin omzuna binebilir.

– Finansal kaynaklar için rekabet

Altyapı yatırımlarındaki açık giderek büyüyor, çünkü daha fazla fon savunma ve yapay zekâ gibi alanlara yönlendiriliyor. Bu arada, ertelenen bakım maliyetleri artıyor ve yaşlanan altyapılar giderek daha güvensiz hale geliyor.

– Stratejik malzeme kıtlıkları

Stratejik malzeme eksiklikleri, karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabilir. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar her 15 ila 25 yılda bir değiştirilmek zorunda; bu da kritik kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, aşırı hava olaylarına ve siber saldırılara karşı dayanıklı altyapılar inşa etme ihtiyacı ile inşaatın çevresel etkisini azaltma zorunluluğu arasında artan bir gerilim söz konusu.

Bu soruların nasıl ele alınacağı birçok değişkene bağlı. Ancak geleceğe hazırlanmak adına, 2100’e kadar küresel altyapıya ilişkin beş senaryo, potansiyel gelişmeleri öngörmek ve bağlama özgü öncelikleri belirlemek açısından önemli içgörüler sunabilir.

2100’e kadar 5 küresel altyapı senaryosu

1. Döngüsel ve iklime dayanıklı “teknosfer”

“Teknosfer”, insan eliyle üretilmiş tüm yapılar, sistemler ve malzemelerin toplam kütlesini ifade eder; binalardan yollara, makinelerden atıklara kadar her şeyi kapsar. Günümüzde teknosferin toplam ağırlığı, Dünya üzerindeki tüm canlı organizmaların toplam ağırlığını aşmış durumdadır. Bu durum, modern uygarlığın ne denli büyük bir maddesel ayak izine sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bu devasa ölçek, beraberinde gelen yüksek bakım maliyetleri ve azalan kaynaklarla birleştiğinde, kaynak açısından yoksul ve demografik olarak durağan ülkeleri inşa edilmiş çevresini sınırlı bir stok olarak değerlendirmeye yöneltiyor. Yeni yapılar inşa etmek yerine, mevcut binalar ve altyapılar yeniden kullanılıyor, onarılıyor, farklı amaçlarla değerlendiriliyor, yükseltiliyor ve geri dönüştürülüyor. Arazi tüketimi ve doğal (işlenmemiş) malzeme kullanımının dönemi sona eriyor.

Bu bağlamda, hızlı yenileme döngüleri ve dinamik bir ikinci el yapı malzemesi pazarı ortaya çıkıyor. Yerel (yerli) mimari yani belirli bir bölgeye ya da kültüre özgü geleneksel yapı stilleri hem düşük hem de yüksek teknolojili inşaat teknikleriyle bir araya gelerek, enerjiye veya makinaya dayanmayan, fiziksel prensiplere dayalı pasif tasarım özellikleriyle birleşiyor. Bu sayede, kurak bölgelerden taşkın riski altındaki alanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, aşırı sıcağa ve sellere dayanıklı yapılar geliştiriliyor.

2. Kıtalararası paylaşılan mega altyapılar

Enerji ve dijital dönüşümleri desteklemek amacıyla büyük bir inşaat patlaması yaşanıyor. Hızla büyüyen bölgeler, maliyetleri düşürmek ve projelerin teslimat süresini hızlandırmak için büyük ölçekli altyapı projelerinde işbirliği yapıyor.

Yenilenebilir enerji, güneşin ve rüzgârın en bol olduğu bölgelerde üretiliyor; bu enerji, uzun mesafeli bağlantılı şebekeler ve deniz altı kabloları yoluyla dağıtılıyor. Bu ağlar, doğu ve batı saat dilimlerini birbirine bağlayarak, gece ve gündüz arasında enerji arzının dengelenmesini sağlıyor.

Aynı zamanda, uzun mesafeli su ağları, yelkenli kargo filoları ve kıtalararası demiryolları, kaynakların verimli dağıtımını ve düşük karbonlu ulaşımı destekliyor.

3. Sanal ve silahlandırılmış altyapı

Bu senaryoda veri, şehirler ve altyapı üzerinde şirketler egemenlik kurar. Özel sektör kontrolüne doğru kayış, düzenlemelerin gevşetildiği, bireyselleşmiş ve tamamen içine çekici (immersive) dijital ortamların yaygınlaştığı bir yapıya yol açar.

Bu bağlamda madencilik faaliyetleri uzaya, Arktik bölgelere ve okyanus derinliklerine kadar genişler. Mekânsal ve kentsel planlama yapay zekâ tarafından yürütülür, tasarım süreçleri otomatik hale gelir ve inşaatlar, robotlar tarafından gerçekleştirilir.

Altyapılar, sensörler ve veri toplayan malzemelerle donatılmıştır; bu da hem öngörüye dayalı bakım hem de sürekli gözetim sağlar. Bu arada, varlıklı kesim yapay, korunaklı adalara çekilir. Dört günlük çalışma haftası benimsenmiş ve veri vergilendirmesiyle kamuya yeni gelir kaynakları oluşturulmuştur. Ancak bu düzenin bazı kırılganlıkları da vardır: elektrik kesintileri, siber saldırılar, dijital sistem arızaları ya da kötü niyetli dijital ele geçirme olayları toplumu savunmasız bırakabilir.

Enerjiye ve stratejik kaynaklara olan talebin hızla artmasıyla birlikte, altyapı ve siber güvenlik alanlarında yeni bir pazar hızla gelişir.

4. Atıl kalmış ve karbona bağımlı altyapı

Karbon salımını azaltma hedefinin başarısız olması ve bakımın ertelenmesi, atıl varlıklara ve fosil yakıtlara bağımlı altyapılara yol açar. Bu durum sadece altyapının değer kaybıyla sınırlı kalmaz; bu kayıp emeklilik fonlarından yatırım portföylerine, işçilere, tedarikçilere ve sosyal yardımlardan faydalanan kesimlere kadar sistemik olarak yayılır.

Karbon yakalama, depolama ve kullanma teknolojileri ile jeomühendislik çözümleri, emisyonları kontrol altına almak için geçici önlemler olarak öne sürülür. Ancak giderek artan karbon fiyatları ve iklim değişikliğinin fiziksel etkileri, ekonomik kayıplara yol açar ve bu bedelin büyük kısmı devletler ve gelecek nesiller tarafından ödenir.

Kamu hizmetlerinde dijital dönüşüm - comprisetech

5. Merkeziyetsiz mikro altyapı

Tek bir enerji piyasasının işlememesi, kıtalar arası planlamayı sekteye uğratır. Bunun sonucunda, yerel düzeyde altyapı yönetimi, belediyeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, yurttaş kooperatifleri ve kentsel mahalleler tarafından yürütülmeye başlar. Bölgesel kaynaklar ve insan becerileri, enerji hücrelerine ya da biyogaz adalarına dönüştürülür; bu sistemler şebekeye bağlı veya bağımsız olabilir. Bu yapı, akranlar arası (peer-to-peer) enerji ticaretini ve kapalı döngüde kendi kendine yeten sistemleri teşvik eder.

Ancak bu yaklaşım, yüksek enerji tüketen endüstrileri veya veri merkezlerini destekleyecek ölçeğe sahip değildir. Kaynak paylaşımı için belirlenmiş ortak kurallara bağlı olarak, bazı bölgeler işbirliği yaparak gelişir. Diğerleri ise içine kapanır ya da kaynak rekabetine girer.

Bir noktada bir şeyden vazgeçilmeli

Altyapı, insanlığın yüzyıllardır süregelen doğa ve dünya üzerinde egemen olma anlayışını yansıtır. Ancak günümüzde çağrı, insan yapımı çevreyi korumak için doğa ve toplumla birlikte hareket etmeye yönelmiştir. Gelecek büyük olasılıkla, altyapının geleceğine dair öngörülen senaryoların bir bileşimini içerecektir. Bu kombinasyonun niteliği; mevcut yapı stoğunun büyüklüğüne, çevresel bozulmaların şiddetine, enerji ve malzemelerin döngüselliği ile erişilebilirliğine, yapay zekânın güvenilirliğine ve demografik-kentsel değişimlere bağlı olacaktır.

Dünya sınırlı bir gezegen olduğundan, aşağıdaki önlemler tüm senaryolarda kayıpsız (no-regret) stratejiler olarak öne çıkar: Önceliklerin net biçimde belirlenmesi, kritik varlıkların korunması, bozulmalara uyum sağlamak için büyük ölçekli yatırımlar, paydaşlar arasında güven inşası, faydanın adil paylaşımı ve toplumsal katkı, kaynak tasarrufu ve kolektif kullanım, doğal ekosistemlerin yeniden canlandırılması, gri (mühendislik temelli), yeşil (doğaya dayalı) ve davranışsal çözümlerin uygun maliyetli bileşimleri…

Yeni altyapı türleri ortaya çıkabilir: Enerji, tohum ve temel ihtiyaç maddeleri için depolama alanları; acil durum müdahale ve erken uyarı sistemleri; doğaya geri kazandırma (rewilding), biyomimikri ve jeomimikri gibi doğadan ilham alan çözümler ile az inşaat gerektiren veya hiç inşa gerektirmeyen uygulamalar…

Her durumda, kaynaklar ve ekosistemler şu yollarla korunmalıdır: Yeni yapıların inşa edilmemesi, mevcut yapıların sökülmesi, yeniden kullanılması, basitleştirilmesi, küçültülmesi, ortaklaştırılması, telafi edilmesi ya da merkezileştirilmesi. Altyapı dönüşümünü desteklemek ve iklim zararlarını en aza indirmek için, hükümetler hayati altyapı projelerine doğrudan destek vermeli ve bu projeleri önceden planlayarak büyük ölçekli özel yatırımları da sürece dahil etmelidir.

Bu, şu yollarla sağlanabilir: Devlet yardımları ve kamu alımı reformları, eğitim programları, daha düşük iskonto oranları ya da sabit alım tarifeleri gibi risk azaltıcı araçlar, stratejik ortaklıklar, uzun vadeli dayanıklılık planları, gelecek fonları ve stratejik öngörü sistemleri…

Tercih edilen yatırımlar, uzun vadeli iklim savunması açısından etkin ve verimli olmalı; hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına fayda sağlamalıdır.

Pascale Junker – WEF 

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Yayınlanma:

|

♻️ Türkiye, çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmeye yönelik yeni bir adım atıyor. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve toplam 6.300.000 Avro bütçeye sahip olan Sıfır Atık Hibe Programı, yerel düzeyde atık oluşumunu azaltmayı, kaynak verimliliğini artırmayı ve karbon salımını minimuma indirmeyi amaçlıyor.

🌍 Programın Amacı

Giderek büyüyen çevresel sorunlar karşısında, Sıfır Atık Hibe Programı şu hedeflere odaklanıyor:

  • Karbon salımının azaltılması

  • Atık oluşumunun önlenmesi

  • Sıfır atık yaklaşımının yaygınlaştırılması

Bu hedefler, sadece çevreye duyarlı politikaların hayata geçirilmesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda yerel yönetimlerin ve toplumun farklı katmanlarının bu dönüşüme aktif şekilde dahil edilmesi hedefleniyor.

🎯 Öncelikli Alanlar

Programın odaklandığı başlıca öncelikler şu şekilde sıralanıyor:

  • Yerel yönetimlerin altyapı ve kurumsal kapasitesini geliştirmek

  • Sıfır atık uygulamalarının farklı sektörlerle entegre şekilde yaygınlaştırılması

  • Atık yönetim planlarının hazırlanması ve karar destek araçlarının geliştirilmesi

  • Kaynak verimliliği, geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularında farkındalık yaratılması

Bu sayede hem çevresel fayda sağlanması hem de döngüsel ekonomiye geçişin hızlandırılması amaçlanıyor.

👥 Kimler Başvurabilir?

Hibe programı, aşağıdaki kurumları hedef kitle olarak belirlemiştir:

  • Belediyeler

  • İl özel idareleri

  • Katı atık yönetim birlikleri

Bu kurumların hazırlayacakları projeler, yerel düzeyde sıfır atık stratejilerinin etkin biçimde uygulanmasına katkı sağlayacaktır.

📅 Başvuru Takvimi

Program kapsamında proje fikirleri için ön tekliflerin son başvuru tarihi:
🗓 15 Eylül 2025

Başvuruların çevresel etki, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve ortaklık yapısı gibi kriterler doğrultusunda değerlendirileceği öngörülmektedir.

🔍 Detaylı Bilgi ve Başvuru

Başvuru rehberi ve ayrıntılı bilgiye Avrupa Komisyonu’nun resmi web sitesi üzerinden ulaşmak mümkündür:

➡️ https://ec.europa.euFundingCall for ProposalsZero Waste Grant Programme (ZWGP)

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

♻️ Neden Önemli?

Türkiye’de sıfır atık vizyonu, yalnızca çevre koruma politikası değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın, ekonomik verimliliğin ve sosyal bilinçlenmenin de önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu program, kaynakların daha verimli kullanılmasını ve atıkların ekonomik değer zincirine tekrar kazandırılmasını teşvik ederek hem çevresel hem de finansal anlamda katma değer yaratacaktır.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.