Connect with us

BANKA HABERLERİ

LİYAKATSIZ YÖNETİCİ KRİZDE NASIL DAVRANIR?

Yayınlanma:

|

Liyakatsız bir yönetici, krizlerin anlık durumu genellikle daha da kötüleştirecek davranışlar sergilerler. Liyakat eksikliği, yöneticinin bilgi, deneyim ve yoksunluğundan yoksun kalması neden olur, bu da kriz yönetiminde ciddi hatalara yol açar. Liyakatsız bir yöneticinin kriz anındaki nasıl davranışlar içine girdiğine yakından bakalım. Normal zamanlarda yöneticinin Liyakatsız hali kriz dönemlerinde net ortaya çıkar bu durum işletmeler için zor bir süreç ortamı yaratırken, işletmenin krizden çıkma süresini de direkt etkiler.

1. İş Bilgisizliği ve Yetersiz Yönetim

Liyakatsız bir yönetici, harcama nedenlerini ve yaşadıklarını tam olarak anlayamaz. Durumun ciddiyetini ya hafife alır ya da abartarak yanlış tepkiler verir. Bu bilgisizlik, yanlış kararların alınmasına ve yanlış görünürlüğün belirlenmesine neden olur.

2. Suçlama ve Günah Keçisi Bulma

Kriz anlık sorumluluğu üstlenmek yerine hatalarını yükler. Personeli veya dış etkenleri suçlayarak kendisini kaydettirilir. Bu davranış, ekibin içindeki güveni zedeler ve motivasyonu düşürecek davranışlar sergiler. Sorumlulkktan kaçma gelişmeleri başkasının üzerine yıkmak için günah keçiri aramaya başlar ve bunda ısrar eder. Mantıksız davranışların herkes tarafından kabul edilmesine uğraşır.

3. Korku ve Panik

Liyakatsız yönetim krizleri anında kontrol kaybedebilir ve paniğe kapılabilirler. Panik halindeki yöneticiler, mantıksal ve indirmek yerine hızlı, aceleci ve genellikle yanlış çözümleri alır. Bu durum, kaosa yol açabilir ve kişiler arasında huzursuzluk yaratır.

4. Yetersiz İletişim

Krizin etkili iletişim kritik sistemlerine sahiptir, ancak liyakatsız yönetim krizleri anında ya da aşırı belirsiz ya da yanlış bilgilerle ekibi yönlendirebilir. Bilgi paylaşımını geciktirebilir ya da durumu net bir şekilde açıklayamazlar. Bu, ekibin ne yürütülmesini bilememesine ve karışıklığa nedne olur. İletişim hali tek yönlü iletiye dönüşür krizden çıkış çabalarını da baltalar.

5. Gerçeklerle Yüzleşmekten Kaçınma

Liyakatsız yöneticiler, sorunlarla yüzleşmek yerine durumu örtbas etmeye çalışırlar. Sorunları küçümseyebilir veya çözümü ortaya çıkabilir, bunun yerine kriz yokmuş gibi davranabilirler. Bu yaklaşımın daha da derinleşmesine neden olur.

6. Kendi Çıkarlarını Önceliklendirme

Liyakatsız bir yönetici, kriz anında şirket veya ekibin çıkarları yerine kendi kariyerini ve üyelerinin katılımına odaklanabilir. Bu tür yöneticiler, kişisel imajlarını zedelememek için sorumluluktan kaçınabilir, başkalarını suçlayabilir ya da kritik kararları geciktirebilirler. Kendi çıkarlarını ön plan tutmaları, ekibinin moralini olumsuz etkiler ve kriz yönetiminin gerekli olan iş birliğini arttırdığı. Bu tutum, kutlamanın krizden çıkma süreci yavaşlayabilir ve uzun vadeli zararlar doğurabilir.

7. Stratejisizlik ve Tutarsız Hareket Etme

Liyakatsız bir yönetici, krizler aniden ortaya çıkan bir planın yayılmasında zorlanır. Olaylara plansız ve tutarsız tepkiler vererek, sürekli yön değişimi ve kırılmanın başarısız olması olur. Herhangi bir yol haritası olmadan alınan bu anlık değişiklikler, durumu daha da karmaşık hale getirir ve ekibin ne yapması gerektiği konusunda kafa karışıklığına yol açar. Bu durum, süreleri çözümünü geciktirir ve daha büyük ömürler sağlar.

8. Bilgi ve Deneyim Eksikliğini Gizlemeye Çalışma

Liyakatsız bir yönetici, bilgi ve deneyim eksikliklerini gizlemek için kriz anında profesyonel bir durmada çalışmaya devam ediyor. Yetersiz olmaları, yetkisiz şekilde dağıtılması, yanlış ayrılması mümkündür ve organizasyon için daha büyük riskler yapılabilir. Ancak sadece kriz yönetiminin başarısız olmasıyla, aynı zamanda uzun süreli organizasyona zarar verir.

9. Krizden Kaçma ve Geri Çekilme

Bazı liyakatsız yöneticiler, krizlerin anında sorumluluğunu almayı reddederler ve krizlerle yüzleşmekten kaçınırlar. Bu durumda ya kriz çözümlemesini beklerler ya da geri plana çıkarılırlar. Bu pasif tedavi, ekip yönetiminden ayrılmak ve sorun boyutuna neden olabilir. Organizasyonun krizi aşması ciddi

10. Ekip İçinde Çatışmalara Yol Açma

Liyakatsız yöneticiler, krizleri anında ekip içi uyumayı sağlamak yerine çatışmaları körükleyebilirler. Krizin paylaşım paylaşımı yerine, sorumluluk ekibinin farklı üyelerine atabilir ve ekibin içindeki gerilimleri artırabilirler. Bu, hem kriz yönetim sürecini zora sokar hem de ekibin kaybının kaybolmasına yol açma değişimi kesintisine neden olur.

11. Uzman Görüşlerine ve Geri Bildirime Kapalı Olma

Liyakatsız yöneticiler, krizler anında genellikle dışarıdan gelen uzman görüşlerine veya ekiplerin geri bildirimlerine kapalı gruplardır. Kendi satın alma ve özelliklerini sorgulamadan doğru kabul edip etmeme, daha rekabetçi veya bilgili kişilerden tavsiye almayı reddedebilirler. Bu durumda, farklı bakış açılarının değerlendirilmesini engeller ve doğru çözümlerin geliştirilmesini zorlaştırır. Ekip İçerisindeki yaratıcı fikirler ve alternatif stratejiler göz ardı edilir, bu da kriz yönetimini başarısız hale getirir.

12. Yeniliklere ve Çözüm Önerilerine Kapalı Olma

Kriz zamanları, yaratıcı çözümler ve kapsamlı çözümler gerektirir. Ancak liyakatsız yöneticiler, genellikle değişim ve yeniliklere karşı kapalıdır. Geleneksel kırılmalara bağlı kalırlar, alternatif çözüm yollarına direnç gösterirler ve bu da kalıcı çözümü yaratma ortamını bozar.

13. Kriz Fırsatlarını Kaçırma

Bir kriz aynı zamanda fırsatlar da sunabilir; yenilenme, süreç süreçleri veya pazara adapte olma gibi. Ancak liyakatsız yöneticiler, bu fırsatları görmezden gelebilecek ya da onları değerlendirecek bilgileri elde edebilecek ve elde edebileceklerden yoksun olabilirler. Bu da anlaşmanın rekabet avantajı kaybettirir.

14. Kaynakların Yanlış Kullanımı

Kriz sırasındaki doğru değişim çok önemlidir. Liyakatsız yönetici doğru kaynakların yanlış yerlerde kullanmasına neden olur. Karar alam süreçleri tıkanır.

15. Uzun Vadeli Strateji Eksikliği

Liyakatsız yöneticiler, krizler neden ile orta uzun vadede oluşacak fırsatları değerlendiremez. Strateji kurma yerine günü kurtarmaya yönelik Taktik çalışma davranışları sergiler bu durum kuruma hakim olur.

16. Ahlak ve Motivasyon Kaybı

Ekiplerin kriz anında yüksek moral ve motivasyona ihtiyaçları vardır. Ancak liyakatsız yöneticiler, ekipler gerekçe gösteremezler. Hatta, alınan yanlış kararlar ve yapılan kötü yönetim nedeni ile İş Ahlakı ciddi şekilde bozulur. Karar vericiler yapılmaması gereken davranışlar içine girer.

17. Krizde Şeffaflık Eksikliği

Liyakatsız yöneticiler, krizlerin anında şeffaflık ilkesinden uzaklaşabilirler. Bilgiyi saklama, açık ve net olmama, sorumlulukları belirsiz bırakma gibi tutumlar ekibi belirsizliğe sürükler. Bu işlerin duraksamasına ve kriz yönetiminin etkisiz hale gelmesine neden olur.

18. Dış Danışmanlara Bağımlılık

Liyakatsız yöneticiler, kriz anında kendilerinin eksikliğini fark ederek, dışarıdan görevliler veya dahilia aşırı derecede bağımlı hale gelebilirler. Ancak bu dış kaynaklara aşırı güvenmek, kurum içinde daha büyük kaos yapılabilir, çünkü desteğin dinamiklerini anlayabilen dış kişileri yanlış yönlendirebilirler. Bazı danışmanlar kurumun içindeki durumu kendi maddi manfaatleri için kullanmaya çalışıp zaman ve para kaybına nedne olabilirler. Kuurm yöneticisinin Liyatkatsızlığı doğru ve kuruma yararlı Danışman desteğini de kısıtlar.

19. Çatışma ve Gerilim Artırma

Liyakatsız yöneticiler, kriz anında kurumdaki çatışmaları çözmek yerine, bu çatışmaları daha da artırabilir. Yönetim anlayışındaki tutarsızlıklar, ekibin farklı üyeleri arasında gerginliğe yol açabilir. Bu durum, yönetimini daha da zorlaşmaktadır

20. Geri Bildirim Kapalı Olma

Kriz zamanında geri bildirim almak ve durumun sürekli olarak sürdürülmesi önemlidir. Ancak liyakatsız yöneticiler, eleştiriyi kabul etmez ve geri bildirimlere kapalı olabilir. Bu durum, hataların farkını ortaya koymak isteyenlerin de önünü kapatır.

Bu öğeler, Liyakatsız bir yöneticinin krizin anında nasıl olumsuz etkiler yaratabileceğini ve doğru yönetilememesi durumunda, organizasyonun karşılaşılabileceği riskleri vurgular.

Liyakatsız bir yönetimin kriz anındaki bu tür durumunun, desteğinin güvenilirliğini, operasyonlarını ve uzun vadeli sağlıklarını ciddi şekilde tehlikeye atabilir. Ekip, liderliğe olan güvenini kaybedebilir ve kriz sonrasında toparlanma süreci oldukça zorlu bir hale gelir.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.