AKBANK bilançoyu % 24 büyüttü ama dolar bazında karlılığı % 14,7 düştü
Erol TAŞDELEN, bankaların yayınladığı 2020 değerlendirmelerine alternatif bilanço ve Faaliyet Rapor analizlerine devam ediyor. AKBANK 2020 yılında Bilançoyu % 23,7 büyüttü. Buna karşılık Ücret ve Komisyonları %16,6 düştü. Bankanın ötelenen kredileri 22 milyar TL düzeyinde. Ticari Kredilerde Takip oranı % 7,1 oldu. Net Karlılık artışı sektör artışının altında kaldı. Personel giderleri % 9,8 artarken Üst Yönetim giderleri bunun 3 katı % 28,5 arttı.
AKBANK 2020 yıl sonu mali verilerini ve Faaliyet Raporunu açıkladı. 2019 sonunu 360,5 milyar TL Toplam Varlıklar ile kapatan banka 2020 yılında % 23,7 büyüyerek bilanço büyüklüğünü 446 milyar TL düzeyine çıkardı. Aynı dönemde sektör varlıklarını % 36 büyütmüş durumda. Toplam Varlıklar içinde Finansal Varlıklar da 134,7 milyar TL’den 142,3 milyar TL düzeyine çıktı.
Kredilerde büyüde
2019 sonunda 203,8 milyar TL olan Nakdi Krediler % 24,3 büyüyerek 2020 sonunda 253,3 milyar TL düzeyine gelirken TL krediler % 28,9 büyüme gösterdi. Bu büyüme ile birlikte Beklenen Zarar Karşılıkları da 12,2 milyar TL’den 16,5 milyar TL düzeyine çıkarak % 34,5 artış gösterdi. Banka yüksek karşılık ayırdığı ticari dosyalar takipteki kredilerde sınıflandırmış olmasına rağmen bu durum karlılıkta önemli bir olumsuz etki yaratmamıştır.
Takipteki Ticari krediler % 7,1 düzeyde
Takipteki kredilerden 701 milyon TL tutarındaki iptalin takipteki krediler oranına etkisi -25 baz puan oldu. Bankanın Takipteki Krediler Bireyselde % 3,3; Kredi Kartında % 3,9 olmasına rağmen Ticari Kredilerdeki oranı % 7,1 düzeyine çıkmış durumda.
Ötelenen krediler 22 milyar TL düzeyinde
AKBANK’ın ötelenen kredilerin ilk ana para tutarı 28 milyar TL’ye kadar çıkarken 2020 yılında bu tutar 22 milyar TL’ye ( Toplam Brüt kredilerin % 8’i ) geriledi. Buna rağmen 22 milyar TL ve takip oranı yüksek düzeyde bulunuyor. Ötelenen kredilerin % 70’lik kısmı Ticari kredilerden oluşurken %30’lük kısmı Bireysel kredilerden oluşuyor. Ötelenen kredilerin %70’lik kısmı taksitli kredilerden oluşmakta.
Mevduat arttı
2019 sonunda 224 milyar TL olan bankanın toplam mevduatı % 19,9 artarak 268,5 milyar TL düzeyine çıkarken; Toplam Mevduatların içinde Vadesiz Mevduatın oranı % 22’den % 31’e çıkmış durumda. BDDK’nın geçmiş yıllarda kar dağılımı yapılmasın tavsiyesine uyan bankanın Özkaynaklar da 54,3 milyar TL’den 62,9 milyar TL düzeyine yükseldi.
Net Faiz Geliri arttı ama Net Ücret ve Komisyon Geliri düştü
2019 yılında 15,7 milyar TL Net Faiz Geliri elde eden banka 2020 yılında bu gelirini 19,5 milyar TL’ye çıkarıp % 24,3 büyüme sağlarken; 4,6 milyar TL olan Net Ücret ve Komisyon Geliri % 16,6 düşerek 3,8 milyar TL düzeyin geriledi. Çeyreksel bazda kaybı % 11 oldu. Net Ücret ve Komisyon Gelirinin düşmesinde banka BDDK ve TCMB’nin 1 Mart 2020’de uygulamaya koydukları yeni tarifelerin olumsuz etkisi olduğunu tahmin etmek zor değil. Bankaların çoğu buradaki kaybı, sigorta, üye işyeri işlemleri, Varlık Yönetimi gibi gelirlerini artırmaya çalışsalar da AKBANK Ödeme Sistemlerindeki gelirini % -30’luk; Para Transferlerindeki % -43’lük kayba engel olamadı. Bilançonun büyümesine rağmen net ücret ve komisyonlarını düştü.
Ticari zarar devam etti
AKBANK Ticari İşlemlerden 2019 yılını 709 milyon TL zarar ile kapatırken 2020 yılında bu zararı 619 milyon TL’ye indirebildi. 2020 yılındaki Ticari zararda Türev İşlemlerdeki 4 milyar TL’lık zararın etkisi oldu.
Net Kar artışı sektör ortalamasının altında kaldı, dolar bazında %14 düştü
2019 yılında 20,4 milyar TL Brüt Karlılık açıklayan banka 2020 yılında % 18 artış ile 24,1 milyar TL Brüt kar açıkladı. 2019 yılındaki 5,4 milyar TL’Lık Net Karlılık ise 6,2 milyar TL’ye % 15,7 artmasına rağmen Net Karlılıktaki bu artış % 19,3 olan Sektör Net Kar artış oranının altında kaldı.
TCMB‘nin 2019 yıl sonu kapanış döviz satış kuru 5.9507 TL/USD idi. TL olarak AKBANK 5 milyar 417 milyon TL Net kar açıklamıştı. Bankanın Dolar bazında 2019 Net Kar karşılığı 910,4 milyon USD. TCMB’nin 2020 yıl sonu kapanış döviz satış kuru 8.068 TL/USD idi. TL olarak sektör 6 milyar 267 milyon TL Net kar açıklamıştı. Bankanın Dolar bazında 2020 Net Kar karşılığı 776,8 milyon USD. Bu durumda Banka 2019 yılına göre dolar bazında 163 milyon USD daha az net Kar açıklamış durumda. Diğer bir ifade ile bankanın Net Karlılığı dolar bazında % 14,7 düşmüş durumda.
Banka 2020 Temmuz ayında Korona Virüs kapsamında alınan tedbirlere aykırı işlemler yapması nedeni ile BDDK tarafından 155,5 milyon TL para cezası verilmişti.
Üst Yönetim ödemelerinde Enflasyonun iki katı artış oldu
2019 yılında AKBANK Banka Üst Yönetimine 47,4 milyon TL öderken 2020 yılında % 28,5 artış ile 61,3 milyon TL ödeme yaptı. Artış oranı enflasyonun iki katı düzeyine çıkarken bankanın Personel Giderleri % 9,8 arttı. Banka Üst Yönetim Giderleri, Personel Gider artış oranının 3 katı olması Üst Yönetim kendisine “Pozitif Ayrımcılık” yapmış değerlendirmelerine neden oldu.
2020 yılında en fazla şube kapatan banka oldu
2019 sonunu yurt içinde 770 şube ağı ile kapatan banka 56 şube küçülme ile 2020 yılında en fazla şube kapatan banka olma unvanını da alarak şube ağını 714 şubeye düşürdü. Daha önce 1000 şube ile yola çıkan ekibin bu alanda ciddi bir strateji değişikliği yaptığı anlaşılıyor. 2019 sonunda 12.750 personel ile hizmet veren banka 2020 yılında bu alanda da küçülmeye giderek 291 personel azalttı. Banka personelini “ücretsiz izne çıkarma” uygulamasında sendika ve çalışanların tepkisi ile karşılaşıp sınırlı sayıda tutarak vazgeçmişti. Banka üst yönetimi çalışanların sendikası olan BANKSİS’i çalışanlar üzerinde “sendikasızlaştırma baskısı” kurmuş; personelin telefon ile aranıp sendikadan çıkmaya zorlanması, müdürlere bölgelerde bu yönde toplantılar yaparak zamanın grup müdürü aracılığı ile sendikadan personelin ayrılması için baskı yapılması istenmesi; hizmetli kadronun ve Güvenlik Görevlilerini taşerona geçirilmesi gibi sendikayı saf dışı bırakmak için yıllardır büyük bir çaba içinde. Banka ile sendika arasındaki temsil yetkisi olup olmama hali halen devam ediyor. BANKSİS 2017 yılında bankada Grev Karı almış, karar Bakanlar Kurulu kararı ile durdurulmuştu. Şubat 2012’de banka Genel Müdürü Hakan BİNBAŞGİL “evde çalışma modelinin kalıcı hale geleceğini” açıklamıştı. Banak evden çalışanlara aylık 75 TL internet, elektrik giderleri için yardım kararı almıştı.
Sermaye Yeterlilik oranı arttı
2019 yılında 20,97 olan Sermaye Yeterlilik Standart oranı %21,84’e çıktı.
Ödül yağmuru 2020’de de devam etti
Banka geçmiş yıllarda olduğu gibi 2020 yılı da gazete, dergi, kurum ve kuruluşlardan aldığı bol ödüllü bir yıl olarak geçirdi. Bankanın açıkladığı bazı ödüller şu şekilde oldu :
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.