Connect with us

BANKA HABERLERİ

BANKALAR ÜZERİNDEN BORSADA BÜYÜK MANİPÜLASYON

Borsada son iki ayda yapılan manipülasyonlarda ilk batan, küçük yatırımcı oldu. Uzmanlar, yaşananları en büyük manipülasyon olarak değerlendirirken SPK, birkaç cılız hamle ile yetindi. Nebati, fon yöneticisi gibi değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan’a yakın isimlerden Ahmet Ahlatcı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı Ahlatcı Yatırım’ın alımları dikkat çekici.

Yayınlanma:

|

Borsada özellikle bankacılık hisselerinde yaşanan sıradışı yükseliş tersine döndü. Sermaye piyasası uzmanlarına göre son iki ayda yaşananlar organize ve açık bir manipülasyon. BIST100 endeksi ağustos başından 13 Eylül zirvesine kadar yüzde 40 civarında prim yaparken endeksin içerisindeki ayrışma keskin ve şaşırtıcı. Bankacılık sektörüne dair, sene başından beri bankaların aleyhine birçok düzenleme ve kısıtlama yapılmışken banka hisse senetleri fiyatlarında 30 işlem gününde yaşanan yüzde 135’lik yükseliş ve yükselişin kaldıraçlı pozisyonlarla beslenmeye devam etmesi, borsa takas ve teminat sistemini riske etmesi endişeleri artırdı.

Özellikle kârlılık olarak en kötü performansı gösteren kamu bankaları hisse fiyatlarının tuhaf bir şekilde, günlerce süren tavan fiyat serileriyle yükselmesi, son birkaç gündür ise taban fiyata çakılmaları, böylece birçok yatırımcının ve piyasa katılımcısının büyük zarara uğratılması, takas sistemi riskinin tehlikeli boyuta gelmesine bütün yönleriyle mercek tuttuk.

EKONOMİ YÖNETİMİ FON YÖNETİCİSİ GİBİ

Ekonomi yönetiminin yaklaşık bir aydır halkı borsaya yönlendiren spekülatif açıklamaları dikkat çekici. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati sosyal medya üzerinden ilk olarak ağustos ayında son olarak da 11 Eylül’de borsadaki rakamlar ile ilgili adeta bir fon yöneticisi gibi değerlendirmelerde bulundu.

23 Ağustos’taki açıklamasında döviz kuru ve diğer emtianın getirisinin enflasyonun altında olduğu ifade ederek “Vatandaşlara şu an en çok getiriyi getiren Borsa İstanbul. Vatandaşlarımızın nereye kanalize olacağı çok açık” diyen Nebati, 2 Eylül’deki paylaşımında Borsa İstanbul’un yerli ve yabancı yatırımcının güvenle yatırım yaptığı bir mecra haline geldiğini, borsanın son dönemdeki performansıyla diğer gelişen ülke borsalarından ayrıştığını ve “İlerleyen dönemde de bu güçlü seyrin sürmesini beklediklerini” söylemişti. 11 Eylül’de paylaştığı tweetlerde “BIST100 endeksi, 1 yıllık süreçte yüzde 142 yükseliş kaydetti. Bu yükseliş, Borsamıza ve şirketlerimize duyulan güvenin en açık göstergesidir” diyerek borsada yaşanan yükselişi ekonomide artan üretim ve istihdam kapasitesine dayandıran Bakan Nebati, “Borsa İstanbul, halka açık şirketlerimiz ve yatırımcılarımız açısından her geçen gün daha da cazip hale geliyor” ifadelerini kullanmıştı.

Bakan Nebati’nin borsa tavsiyesinden 13 Eylül zirvesine BIST100 Endeksi’nde yükseliş yüzde 20’ye yaklaştı, bankacılık endeksindeki yükseliş ise neredeyse yüzde 63 oldu.

Sermaye Piyasası Uzmanı Kenan Gözlemci’ye göre Bakan’ın borsa tweetlerinin başta kamu bankaları olmak üzere bankacılık hisselerinde yaşanan tuhaf yükselişle paralellik arz etmesi, beyanat ve tavan fiyatlarının peş peşe gelmesi tuhaf bir tesadüf: “Bakan’ın kendine artı puan yazdırmak için Borsadaki yükselişi ekonomik başarıya dayandırmaya çalıştığını varsayarsak, makroekonomik görünümün yatırımcıya anlattığı hikâyenin farklı olduğunu söylemek zorundayız.”

buyuk-manipulasyon-1064720-1.

Gözlemci’ye göre makroekonomik gidişat ve bankacılık sektöründe olumlu bir değişim söz konusu değil.

Bankacılık sektöründe KKM, Merkez Bankası’ndan ucuz borçlanma imkânı ve TÜFE’ye endeksli Hazine tahvili gelirlerinin desteklediği şişkin kârlar ilk bakışta dikkat çekse de terazinin diğer kolunda ağır yükler var. Şartların karşılanmasına rağmen enflasyon muhasebesinin uygulanmaması nedeniyle banka bilançoları bir ölçüde yanıltıcı. Özellikle kamu bankalarında sorunlu kredilerin rakamlara yansıyan oranların çok üzerinde olabileceği piyasada sıklıkla dile getirilmekte. Ayrıca, sektörün karmaşık, serbest piyasa prensiplerinden uzaklaşan ve yapboza dönmüş kurallar altında ezilmesi, ekonomi yönetiminin bankalara mevduat toplama ve kredi kullanımıyla ilgili sürekli müdahale etmesi gibi olumsuzluklar düşünüldüğünde, banka hisselerinde ralli sonrasındaki fiyatlamanın ne kadar gerçekçi olduğu düşündürücü.

MANİPÜLASYONDA İLK KURBANLAR BATTI

Başta kamu bankaları olan Halkbank ve Vakıfbank olmak üzere bütün bankacılık sektörü hisse fiyatlarında böyle kısa sürede ortada hiçbir geçerli bir neden yokken yüzde 250’lere varan yükselişlerin olmasındaki en büyük kolaylaştırıcı etken Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’ndaki (VİOP) kaldıraç oranları oldu.

VİOP, yatırımcılar tarafından bilinen ancak borsaya hâkim olmayanların uzak olduğu bir terim. En temel ifadeyle vadeli işlem sözleşmelerinin alınıp satıldığı organize piyasalar olarak tanımlanıyor.

Sermaye Piyasası Uzmanı Gözlemci, VİOP’daki kaldıraç oranlarıyla birlikte son iki ayda yaşananları şöyle özetliyor:

“Banka hisselerinde borsa tarihinde görülmemiş manipülasyonun failleri önce banka hisselerinde spot piyasadan fiyat yükseltmeden bir kısım hisse toplayarak tahtanın boşluğunu aldılar. Bunu yaptıktan sonra bu sefer VİOP’da kaldıraç kullanmanın avantajıyla teorik fiyatın üstünde uzun pozisyon almaya başlıyorlar ve tabii olarak bu durumda arbitraj yani faiz oranları arasında fark oluşuyor.

Bu farkı gören arbitraj fonları teorik faizin üstündeki faizden yararlanmak için VİOP da kısa, spot piyasada uzun pozisyon alarak spot piyasadaki fiyat yükselten konumuna girdiler.

Bu arada spot piyasayla vadeli piyasa arasındaki tuhaf faizi gören bir kısım piyasa oyuncuları, VİOP’da tek taraflı kısa pozisyonu alıyorlar. Bunlar bu manipülasyonun ilk batanları sıfatıyla en zavallı kurbanları oluyor.

Bu batanlardan kazanılan para ile senaryonun failleri yeni uzun pozisyonlar açıyorlar faizi de yükselterek, tabii bu yeni arbitraj fonlarını getiriyor.

Bu sistem spotta yüklü hisse sahibi yatırımcıların hızlı satışa geçmedikleri sürece kendi kendine yürüyen bir sistem, ta ki bir banka munzam sandığı ya da bir yatırım fonunun ani ve yüklü satışına kadar. Nitekim hafta ortasında yaşanan da bu.”

SERMAYE PİYASASI KURULU SAĞIR, DİLSİZ

Peki, tüm bunlar olurken Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ne yaptı? Gözlemci’ye göre SPK, cılız birkaç adım dışında piyasada olup biteni izlemekle yetindi. Gözlemci durumun tuhaflığına şöyle vurgu yapıyor:

“Herhangi bir hisse senedi birkaç gün tavan fiyat seviyesinden kapattığında aksiyon alan ya da “izliyorum” sinyali veren Kurul’dan, başta kamu bankaları olmak üzere tüm bankacılık sektörü hisse fiyatlarında sıra dışı yükselişin yaşandığı bu süreçte, nispeten iki küçük özel banka hisse senedi işlemlerinde brüt takas ve kredili işlem yasağı tedbiri getirmesi dışında yatırımcıyı, takas sistemini korumaya dönük hiçbir tedbir almayan sessiz, nereye baktığı belli olmayan hali çok tuhaf bir durum.”

Bu süreçte Takasbank’a da dikkat çeken Gözlemci, şöyle devam ediyor: “Birçok aracı kurum, durumu fark eder etmez müşterilerini ve kendilerini kaldıraçlı işlemlerin yaratacağı zarar riskinden korumak için VİOP başlangıç teminatlarını artırmalarına rağmen SPK’nin bu işlemlere dair hiçbir tedbir almaması, takas sistemini ve pozisyon risklerini takip eden Takasbank’ın da haftalarca tavan tavan giden bankacılık kontratlarında başlangıç teminatı tutarını yükseltmemesi de ayrıca sorgulanması gereken bir tuhaf kısım.”

Meslek hayatı boyunca böyle bir manipülasyonla karşılaşmadığını belirten Gözlemci “Şimdi sermaye piyasasındaki herkes zarar ziyan tespit hesabı içerisinde. Binlerce yatırımcı varlıklarını tüketti, en çok merak edilen de sistemin takas riski. Bu büyük manipülasyonu yapanlar açısından henüz maç bitmedi, onların da durumu iştirakçilerinin mali gücü ile ilgili olacak. Her şeyi görmesi gereken SPK ise sağır, kör ve dilsiz” değerlendirmesinde bulundu.

***

İŞLEMLER AHLATÇI YATIRIM’DA YOĞUNLAŞIYOR

Tek tek aracı kurumların büyük resmi görmeleri her zaman mümkün olmasa da söz konusu hisselerde son dönemde VİOP üzerinden yapılan net alımların çoğunluğu Ahlatcı Yatırım tarafından gerçekleştirilmiş durumda.

Ahlatcı Yatırım, Ahmet Ahlatcı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı Ahlatcı Holding’in bir kuruluşu. Ahmet Ahlatcı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Anadolu’da ‘takdir ettiği iş insanları’ndan biri. Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinin pek çoğuna da iş insanları heyetiyle birlikte katılıyor.

Ahlatcı Yatırım, spottan daha sınırlı alımlar yapıldığı halde VİOP üzerinden banka hisselerinde yüksek miktarda uzun pozisyon giren tek kurum konumunda.

Öte yandan söz konusu dönemde Ahlatcı Yatırım’ın VİOP sözleşmeleri üzerinden aldığı pozisyonlarında hem hacim hem de net alıcı olarak dikkat çekiyor. Kurum’un 1 Ağustos-13 Eylül arasındaki net işlem hacmi 5,2 milyar TL.

***

ŞEKERBANK’TA DİKKAT ÇEKEN ARTIŞ

Temmuz sonunda defter değerinin yarısının altında ve son bir yıllık kârının sadece iki katından alıcı bulabilen bankacılık endeksi şimdilerde defter değerinin üzerinde, yıllık kârının yaklaşık beş katında fiyatlanıyor. Kamu bankalarında durum oldukça çarpıcı; Halk Bankası (HALKB) ve Vakıflar Bankası (VAKBN) hisseleri temmuz sonunda defter değerinin üçte birine yakın işlem görürken şimdi defter değerinin üzerinde seyrediyor. Özel bankalarda da daha yavaş ancak benzer bir hareket mevcut. Defter değerlerinin iki katının üzerinde işlem gören Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) ve Şekerbank (SKBNK) hisselerinde görünüm daha korkutucu.

buyuk-manipulasyon-1064721-1.

Havva GÜMÜŞKAYA – BİRGÜN

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.