Erol TAŞDELEN; sektördeki büyümeden yola çıkarak sektörün üçte birini oluşturan 4 büyük bankayı ( T. İŞ BANKASI, GARANTİ BBVA, YKB ve AKBANK ) ele alarak 2020 yılı Performanslarını analiz etti. 2021 yılında bankaların nasıl strateji izleyeceklerinin de ip uçlarını okuyucusu ile paylaştı.
BDDK verilerine baktığımızda, 2020 yıl sonu Bankacılık sektörünün Toplam Varlıkları 6,1 Trilyon TL. Bankacılık sektör Aktif büyüklüğünün % 33’ünü 4 büyük banka ( T.İŞ BANKASI, GARANTİ BBVA, YKB, AKBANK ) oluşturuyor. Katılım ve Kamu Bankaları arındırılınca bu dört büyük banka 2 Trilyon TL Toplam Varlıkları ile sektörün % 60‘lık büyüklüğünü temsil ediyor. Dolayısı ile bu dört bankanın uyguladığı strateji aynı zamanda o dönem ve yılı sektörün de nasıl geçireceği ile yakından ilgili. Dört banka Sektördeki Nakdi Kredilerin 1,2 Trilyon TL ile % 34,2’lük paya sahipken; Mevduatın 1,2 Trilyon TL ile % 35 ve Gayri Nakdi Kredilerin 348 milyar TL ile % 35’lik kısmını oluşturuyor. Özetle, sektörün üçte birini bu dört banka temsil ediyor, ayrıcalıkları ve önemleri de buradan geliyor.
Öncelikle, sektör olarak 2020 yılında neler yaptığını daha rahat görülebilmesi izin özet tabloyu ile başlayalım. Tabloda da görüldüğü gibi 2020 üçüncü çeyrekte Sektör Aktif Büyüklüğünü ( Varlıklarını ) %36 büyüttü; Krediler % 34,7; Mevduat % 34,6 büyüdü. ( Sektör yılık ilk yarısında Aktif Büyüklüğünü % 19,2; Kredilerini % 22,6 Mevduatını % 19,2 artırabildiği dikkate alındığında yılın ikinci yarısında büyüme hızının arttığı görülmekte ). Hiç kuşkusuz bu bilanço büyümesinde BDDK’nın bankalara sunduğu Aktif Rasyosu (AR) kuralının zorlayıcı / itici etkisi oldu.
Bilançoda kar yazdılar ama sektör mutsuz
Sektör bu büyümelerin de etkisi ile son dönemlerin rekor kar artışına imza attı ve Net Karlılık 2019 yılına göre %22,2 arttı. TL durumda böyle ama TCMB‘nin 2019 yıl sonu kapanış döviz satış kuru 5.9507 TL/USD idi. TL olarak sektör 49 milyar 43 milyon TL Net kar açıklamıştı. Sektörün Dolar bazında 2019 Net Kar karşılığı 8 milyar 241 milyon USD. TCMB’nin 2020 yıl sonu kapanış döviz satış kuru 8.068 TL/USD idi. TL olarak sektör 59 milyar 973 milyon TL Net kar açıklamıştı. Sektörün Dolar bazında 2020 Net Kar karşılığı 8 milyar 68 milyon USD. Bu durumda Bankacılık sektörü 2019 yılına göre 173 milyon USD daha az net Kar açıklamış durumda. Karlılıkta kağıt üzerinde olan ile gerçek hayatta olan birbirini tutmuyor yani. Üzerine Enflasyondan arındırılsa durum iç açıcı değil.
Dört Büyükler ne yaptı?
Kısa özetten sonra bu değerlendirdiğimiz dört bankanın ( T. İŞ BANKASI, GARANTİ BBVA, YKB, AKBANK ) kendi iç sunumlarında da yaptıkları gibi karşılaştırmalarına geçelim, yılı nasıl geçirmişler yakından bakalım.
Aktif Büyüklükte T.İŞ BANKASI açık fark ile zirvede
Yıllardır Aktif büyüklükte zirveyi bırakmayan T. İŞ BANKASI rakipleri ile arayı açarak büyümeye devam ediyor. 2020 yılını 126 milyar TL hacimsel büyüme ve % 26,9’lık büyüme oranı ile ilk sırada yer alırken hacimsel olarak 594 milyar TL’ye ulaştı. 2020’de T. İŞ BANKASI aynı zamanda yılın ilk yarısında Yerli Özel ve Yabancı bankalar arasında 500 milyar TL Aktif büyüklüğünü aşan ilk banka olmuştu. Aktif büyüklükte GARANTİ BBVA 492 milyar TL büyüklük ile 2. Sırada yer alırken, 459 milyar TL büyüklük ile YKB 3. Sırada yer aldı. AKBANK ise Aktif büyüklükte 446 milyar TL ile son sırada yer aldı. YKB ve AKBANK’ın Toplam Aktifleri son çeyrekte gerilediği görüldü.
Nakdi kredilerde T. İŞ BANKASI Piyasada olmanın rahatlığı içinde yine zirvede
T. İŞ BANKASI Nakdi Kredilerde zirvedeki yerini korumaya devam etti. Piyasaya verdiği destek ile 2019 yılında 289 milyar TL’lık kredi hacmini 76 milyar TL artırarak 365 milyar TL’ye taşırken büyüme oranı da % 26,4 ile en fazla oranda artıran banka da oldu. GARANTİ BBVA Kredilerini 64 milyar TL hacimsel, % 25,4 büyüterek 315 milyar TL Kredi hacmi ile 2. Sıradaki yerini de korudu. YKB 52 milyar TL hacimsel, % 21,5 büyüme ile 3. Sırada yer alırken; AKBANK 49 milyar TL Kredilerini büyütmesi ile son sırada yer almaktan kurtulamadı gibi 253 milyar TL Kredi büyüklüğü ile rekabetten oldukça uzak kaldı.
Mevduatın tercihi T. İŞ BANK oldu
T. İŞ BANAKSI yılın ilk yarısında Mevduatını 73 milyar TL artırarak 369 milyar TL düzeyine taşırken % 24,7’iük bir büyüme gösterdi. GARANTİ BBBVA % 29,3’lik artış ile Mevduatını 321 milyar TL’ye yükseltirken; AKBANK 268 milyar TL düzeyine, YKB 254 milyar TL Mevduat hacmine ulaştı.
Gayri Nakdi Kredilerde T. İŞ BANKASI farkı açtı
Nakdi Kredilerde olduğu gibi Gayri Nakdi Kredilerde de T. İŞ BANKASI Hacimsel olarak açık ara ilk sırada yerini koruduğu gibi rekabette ciddi bir fark attı. Yıllardır Dış Ticaret firmalarına öncelik ve ayrıcalıklı hizmet veren T. İŞ BANKASI durgunluğa rağmen Akreditif Kredilerde ( %43,8 ) ve toplam Gayri Nakdi Kredilerinde ( % 28,6 ) ciddi artışlar yaptı. Bunu yaparken bankanın Rekabetten yeni müşteriler kazandığını tahmin temek zor değil. 2019 sonunda 92,9 milyar TL olan Gayri Nakdi Kredilerini % 28,6 artırarak 119,5 milyar TL düzeyine çıkardı. Gayri Nakdi Kredilerde T. İŞ BANKASI arkasında 101,2 milyar TL kredi hacmi ile YKB yer alırken Garanti BBVA 76,3 milyar TL ile hacimsel yerlerini korurken AKBANK 52,2milyar TL Gayri Nakdi kredi ile son sırada yer aldı. Yılın ilk yarısında dört banka arasında Gayri Nakdi Kredileri düşen tek banka olan AKBANK, yılın ikinci yarısındaki atağı ile kayıpları yerine koymayı başardığı görülüyor.
T. İŞ BANKASI Net Faiz gelirlerinde ilk sırada yer aldı
T.İŞ BANKASI Net Faiz Gelirini % 27,1 yükselterek en fazla artış oranını yakaladı. Aynı zamanda 25,2 milyar TL ile en yüksek Net Faiz gelirini de yakaladı. GARANTİ BBVA 23,7 milyar TL ile ikinci sırada yer alırken, AKBANK 19,5 milyar TL düzeyinde kaldı, YKB’nin geliri ise 16,9 milyar TL oldu.
Sektörün Faiz Dışı Geliri düştü, haksız masraflara şikayet edenler haklı çıktı
Bankalar ile ilgili BDDK’ya en fazla şikayet konusu ücret ve komisyonlar ile ilgili oluyor. 10.02.2020 tarihinde 31035 sayılı Resmi Gazetede yayınlanana BBDK ve TCMB’nin Banka Ücret ve Komisyonlar ile ilgili 01 Mart 2020 ( bazı maddelerin 01 Nisan 2020 )’de yürürlüğü gerilmesi ile 2400 adetlerde olan ücret ve komisyon adetini disipline edilerek bir tarifeye bağlanması ve 51 adete indirilmesi müşterileri / firmaları rahatlattığı gibi hiç kuşkusuz bankaların ücret ve komisyon kayıplarına neden olmuştu. Zira içlerinde benim de bulunduğum olaya dışardan bakan bağımsız yazarlar bankaların almış olduğu sigorta, ücret ve komisyonların önemli bir bölümünde haksızlık olduğunu ve piyasadan gelen tepkileri sık sık yazmıştık. Bankacılık sektörü 2019 yılında 106,4 milyar TL Faiz Dışı Gelir elde ederken Toplam Aktifler % 36 büyümesine rağmen Faiz Dışı Gelir 2020 yılında 102,6 milyar TL’ye geriledi. Büyümeye rağmen aradaki 3,7 milyar TL Vatandaşın, esnafın, sanayicinin cebinde kaldığı gibi sektörün haksız aldığı ücret ve komisyonlar ile ilgili söylemlerimizde de ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmış oldu. Sektör Ücret ve Komisyonlarda yılın ilk yarısını % 4,3 artış ile kapandığı düşünüldüğünde kaybın büyüklüğü daha fazla oldu.
GARANTİ BBVA Net Ücret ve Komisyon Gelirinde ilk sırada yer aldı
GARANTİ BBVA 2019 sonuna göre 110 milyon TL daha düşük ücret komisyon geliri elde etmesine rağmen 5,9 milyar TL ile aynı zamanda bankalar arasında en yüksek Ücret ve Komisyon geliri sağlayan banka konumunu sürdürdü. T.İŞ BANKASI 5,6 milyar TL Gelir sağlarken; YKB 5,2 milyar TL gelir sağladı. AKBANK 2020 yılında 2019 yılına göre Ücret ve Komisyon Gelirini en fazla düşüren banka oldu. Kayıp 769 milyon TL %-16,6 oldu. AKBANK oransal olarak da en fazla kayıp yaşayan banka oldu. Bankalardaki Bilançoyu büyütmesine rağmen Ücret ve Komisyon gelirin artıramaması veya düşmesi uzmanlar tarafından “önceki dönemlerde haksız ücret ve komisyon almış olma ihtimalini yüksek olduğundan kaynaklandığı” yorumlarına neden oldu. Haksız da sayılmazlar.
T. İŞ BANKASI Net Karlılığında da birinci oldu
T.İŞ BANKASI 2020 yılını 6,8 milyar TL Net karlılık ile en yüksek kar yapan banka oldu. AKBANK ve GARANTİ BBVA 6,2 milyar TL ile T. İŞ BANKASINI takip ederken; % 41,1 Net Kar artışı yaparak en yüksek kar artışı yapan banka olan YKB ise karlılığını 5 milyar TL düzeyine çıkardı. YKB aynı zamanda 2020 yılında karlılıkları USD’ye dönüştürdüğümüzde USD bazlı net kar artıran banka olma unvanı da kazandı. En düşük kar artışı % 1,3 ile GARANTİ BBVA oldu.
Üst Yönetim ödemeleri artışında AKBANK ilk sıraya yükseldi
Bankaların Üst Yöneticilerine yaptığı ödemeler son yıllarda ciddi artış gösterdi. Borsada işlem yapmakta ve küçük yatırımcıları da yakından ilgilendiriyor. BDDK’nın banka üst yöneticilerine ( bazı bankalar “kilit yönetici” diyor ) yönelik henüz bir düzenlemesi yok. Olmalı mı kesinlikle olmalı! Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2019’daki bir “Ekonomi Paketinde” bu yönde düzenleme yapılacağı yer almasına rağmen henüz netleşmiş bir düzenleme yok. Bankalar arasında bir standart yok yani. Keyfi bir uygulama olduğu kesin. Konumuz olan dört büyük bankanın bu alandaki ilginç değişimlerine bakalım.
Daha önce alt ve orta sıralarda yer alan AKBANK 2020 yılında Üst Yönetime %28,5 en fazla artış yapan banka oldu. Geçmiş yıllara göre ciddi tasarrufa gidip Üst Yönetim ödemelerinde tasarruf yapan YKB buna rağmen 78,3 milyon TL ödeme ile dört büyük banka arasından en fazla ödeme yapan banka oldu. GARANTİ BBVA %22’lik Tasarruf yaparak ödemeleri düşürmesine rağmen 76,9 milyon TL ödeme ile 2. Sırada yer alırken; AKBANK 61,3 milyon TL ödeme yaptı. T. İŞ BANKASI yukarıda da açıklandığı gibi Bilanço olarak çoğu kalemde 1. Sırada olmasına rağmen Üst Yönetim ödemeleri 36,8 milyon TL ile rakiplerinin yarısı kadar mütevazi bütçeleme yaptı.
Kredi Takip oranları arttı
2020 yılından Kamu Bankalarının kredilerde ısrarla yapılandırmaya gitmesi nedeni ile sektörde de takip oranları % 4,08 gibi düşük seviyede çıksa da dört bankanın takip oranı %5,85 oldu. Takip oranı % 6,8 ile AKBANK ilk sırada yer alırken, YKB % 6,4 oranı; T. İŞ BANKASI %5,6 oranı ile AKBANK’ı takip etti. GARANTİ BBVA % 4,6 Kredi Takip oranı ile dört banka arasında en düşük takip oranına sahip.
2020 Bankalar için Nasıl geçti
Aslında 2020 özellikle ilk iki ay bankalar için müthiş başlamıştı. Bilançoda ( özellikle kredilerde ) büyüme söz konusu idi. Piyasalar 2018-19 şokunu atlatmış faiz oranları tahminlerin ötesinde hızla düşmüş, piyasa güven endeksi artmış, sanayiciler yatırım yapabilecek düzeye gelmiş, Leasingciler tekrar ortaya çıkmıştı. Hatta çoğu sanayici yeni yatırım sözleşmelerini yapmış, yatırım kredileri için limitler hazır hale gelmişti. Ta ki 2020 Mart ilk haftasında büyü bozulana kadar. Covid-19 ile tanışan Türkiye için tam bir kaos başladı. Yurt dışından da iyi haberler gelmemesi; hava yolu taşımacılığının durması, seyahat serbestliğinin kaldırılması; ihracat – ithalat kanallarının tıkanmaya başlaması gerçekten bizim için de yeni bir deneyimdi. Bu süreçte; Swap işlemlerine müdahale, Bankaların karşılık oranlarındaki değişim gibi uygulamalar bankaları zorladı. Kredilerdeki sert fren BDDK tarafından Aktif Rasyosu (AR) çözümü ile tekrar zorlayıcı / itici etkisi oldu. Rasyoyu tutturmak ve ceza yememek için bankalar özellikle TL kredilerde piyasaya döndü, bu süreçte YP Mevduatlara Kamu dışındaki bankalar faizi sert düşürerek veya vadeli hesap açmayarak YP Mevduatın Kamu bankalarına gittiği görüldü. Kredi vermektense YP mevduatı kovmak daha kestirme ve pratikti. Her banka süreci farklı “Strateji ve öncelikler” ile yönetirken yılın 2. Yarısının da Genişleyici Para Politikasının terk edilip Sıkı Para Politikası etkisi ile bankalar açısından ilginç ve zorlu bir süreç geçeceğe benziyor. 2020 sonunda Aktif Rasyonun kaldırılması ve “Normalleşme” adı ile atılan adımlar sonucu bankaların 2021’de kredi musluklarını kısması sürpriz olmayacaktır. Önümüzdeki dönemlerde yükselen faiz, enflasyona karşı, uygulanacak döviz kuru politikaları, 2021’in de nasıl geçeceğini şekillendirecek.
“Sorunlu Krediler” ana ve öncelikli sorun olarak bankaların kucağında
Kredi Takip sürelerinin 90 günden 180 güne çıkarılması nedeni ile bekletilen dosyalar şu an için bankaların korku kabusu olurken, burada yüzdürülen alacak kalitesi düşmüş kredi hacmi de banka bilançolarını tehdit eden ana unsur haline gelmiş durumda. Zira 2020 yılında Takip tutarları 150 milyar TL‘lerde sabitlenmiş gibi görülmesine rağmen; Yakın İzlemedeki Kredi dosya tutarları 360 milyar TL‘ye çıkmış Toplan Sorunlu Kredilerin510 milyar TL düzeyine çıktığı TCMB’nin Kasım Ayı “Finansal İstikrar Raporunda” da yer almıştı. Bütçe görüşmelerinde bu tutarın 533 milyar TL olduğu bizzat yeni Maliye ve Hazine Bakanı tarafından teyit edildi. Bankaların Toplam Kredi tutarı 3,6 Trilyon TL olduğu düşünüldüğünde Toplam Kredinin % 14,50’luk kısmı bilançolarında akıbetinin ne olacağı bilinmeden bekliyor durumda. “Zombi Şirketlerin” adeti bile bilinmiyor. Bu fotoğraf önümüzdeki dönemlerde bankaların birinci öncelikli konusu olmaya aday.
2021 yılında 2000’li yıllarda olduğu gibi yeni bir İSTANBUL YAKLAŞIMI programı yapılması ve bu tür kredilerin zamana yayılarak tahsilatların yapılma yollarının aranması. Tabi uzun vadede bankaların fon yaratabilme kabiliyetlerini de görmüş olacağız. 2021’de Sendikasyon kredilerin yanında; bankalar kredi alacaklarını teminat olarak gösterip “seküritizasyon kredisi” artışlarını da görmüş olacağız.
2021 yılı 2020 yılının bazı sorunlarını üzerinde kambur olarak taşıdı maalesef; bankaların bu süreci nasıl yöneteceğini de zaman içinde göreceğiz.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.