Türk mali piyasalarına yönelik uzun bir süredir esen iyimser rüzgârların yerini, son günlerde, cevapsız soruların teslim aldığını görüyoruz. Gelin hep birlikte son beş haftayı inceleyelim. 19 Mart tarihinde Türkiye siyasetinde yaşanan iklim değişikliği ardından, TCMB’nin swap hâriç net yabancı pozisyonu 47,6 milyar dolar azaldı. 24 Nisan valörlü işlemleri kapsayan en güncel veri, bir günde 6,4 milyar dolar azalmaya işaret etti. Bu rakamın neredeyse 2 milyar dolardan fazlasından, altın fiyatlarının 3,500 dolardan 3,300 dolara çekilmesinin payı olduğu düşünülse de, kalan 4 milyar dolardan fazla kısmının ise erime olduğunu söylememiz gerekiyor.
Biraz daha büyük resimden bakmak gerekirse, Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde (Haziran 2023) eksi 77 milyar dolardan Şubat 2025 ortası artı 60 milyar dolara kadar yükselen TCMB’nin net döviz pozisyonu, rezervlere yönelik soru işaretlerini topyekûn ortadan kaldırmıştı. Lâkin, son beş haftada yatırımcı güvenini zedeleyen gelişmeler ardından, manşet rakamın 11,2 milyar dolar seviyesine kadar gerilediğinin altını çizmemiz gerekiyor (bakınız grafik). Bunu da çok açık bir şekilde, tablonun yeniden bozulmaya yüz tuttuğu yönünde okuyoruz. Daha da basit bir anlatımla, tıpkı bir ordunun savaşta en güçlü envanteri silah gücü ise, TCMB’nin son günlerde ‘gücünün’ azalmaya başlaması, düşmanlarının da iştahını kabartabilir. Bu benzetmeyi finans piyasalarına uyarlarsak, TCMB’nin net döviz pozisyonu yeniden negatif tarafa geçerse, dövize yönelik son haftalarda başlayan talebin ivme kazanmaya başlayabileceğini göz ardı etmiyoruz.
Sayıların dili ile argümanlarımızı kuvvetlendirmek gerekirse, 18 Nisan ile sona eren haftaya ilişkin verilere göre, parite etkisinden arındırılmış seriye göre yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 2,4 milyar dolar artarken, sene başına göre artış 16,9 milyar dolar (son beş hafta 8,8 milyar dolar) olmuş. Yurt içi yerleşiklerin döviz talebine paralel, TL’nin toplam mevduat havuzundaki pay %60’lı seviyeden %57’li seviyelere geriledi. Öte yandan, menkul kıymet istatistiklerine göre, söz konusu haftada, yabancı yatırımcı, tahvilden 1,0 milyar dolar, eurobond cephesinden ise 0,7 milyar dolar satış gerçekleşti. Böylelikle, 19 Mart sonrasına ilişkin verilerin yekûnü, 13,6 milyar dolar çıkış seviyesine ulaşmış. Özetle, hem yerel hem de yabancı yatırımcıların TL cinsi varlıklara arasının biraz ‘soğuduğunu’ üzülerek görüyoruz.
Son haftalarda yapmış olduğumuz müşteri ziyaretlerinde, TCMB’nin döviz kurunu ne kadar daha müdafaa edebileceği sorusu ile sıklıkla karşı karşıya kaldığımızı söylememiz gerekiyor. Hatırlanacağı üzere, günlük faiz farkı kadar hatta bazen de daha az kurun yükselmesine izin veren TCMB, uzun süre reel değerlenmeye de izin verdi. 19 Mart tarihinde USDTRY kurunun aniden kontrolden çıkarak 36,60’lı seviyelerden 42,00 seviyesine kadar yükselmesi sonrası 38,00 seviyesinde istikrar kazandı. Ardından, son günlerde faiz farkı hesabının yeniden devreye alan TCMB, kurun da 38,40 seviyesine kadar yükselmesine izin verdi. Rezervlerin elverdiği sürece, enflasyonla savaşta, kur hareketlerinde fevri savrulmalara TCMB’nin izin vermeyeceğini düşünsek de, olumlu havanın sekteye uğramasına paralel USDTRY kurundaki yükseliş isteğinin de devam edeceğini düşünüyoruz. Hatta, TL’deki reel değerlenmenin sınırlı kalması, döviz talebinde artışa da neden olabileceğini düşünüyoruz. Türk ihracatçısı için Euro’nun, KKTC insanı için ise Sterlinin dolar karşısında son haftalarda şaha kalkması ile TL’nin sepet bazında değer kaybının ise gözle görülür bir hâl aldığını da not etmemiz gerekiyor.
İşin üzücü tarafı, TCMB’nin faiz setinde en yüksek noktadan piyasayı belli bir oranda fonlaması ve Türk Lirası referans faizin (piyasada iş gören faizin) %48,99 seviyesinde olduğu bir ortamda bile TL ve TL cinsi varlıkların hırpalandığını üzülerek izliyoruz. Çok açık bir şekilde, siyasi cenahtan yatırımcı iştahını kabartacak haberler gelmediği müddetçe, rüzgârın pek de yön değiştirici olmayacağı kanaatindeyiz. Hafta sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı bazı kurumlarının üst düzey yöneticilerine yönelik olarak yeni bir gözaltı dalgasının gerçekleştiğini gördük. Bu adım var olan siyasi kaynaklı tansiyonu artırma riski taşıdığını düşünüyoruz. Öte yandan, Cuma gecesi Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye’nin BB- olan kredi notunu ve durağan olan görünümünü teyit etti. İç ve dış kaynaklı risklere işaret ederken, sıkı para politikasının dengeleyici olacağını belirtti.
Dünyada ise Trump’ın göreve dönüşünden sonraki ilk yüz gün, küresel düzende büyük sarsıntılara sahne oldu. Sert tarifeler, müttefiklere yönelik küçümseyici tavır ve Rusya’ya yakınlaşma gibi adımlar, ABD’nin geleneksel ilişkilerini zedeledi, dünya genelinde güven krizine yol açtı. Avrupa savunmasını güçlendirme ve Çin ile ekonomik bağları artırma eğilimi belirginleşirken, ABD’nin liderliğine duyulan güven ciddi şekilde aşındı. Beyaz Saray ise Trump’ın hızlı ve kararlı adımlarla barış ve refahı hedeflediğini savunsa da, oluşan hasarın kalıcı olabileceği endişesi ise doların zayıf performansının -her ne kadar son günlerde biraz ivme kaybetse de- korunduğunu görüyoruz. Kuvvetle muhtemel, ikinci yüz günde de, ticaret anlaşmaları ve barış görüşmeleri odaklı bir ajanda ile karşı karşıya kalacağız.
Hazır barıştan söz etmişken, Trump ve Zelenskiy, Papa Francis’in cenazesi için bulundukları Vatikan’da özel bir görüşme gerçekleştirerek Ukrayna’da barış umutlarını yeniden canlandırmaya çalıştığını gördük. İkilinin, ilk defa Oval Ofis’teki gergin karşılaşmadan sonra yüz yüze geldiği toplantı kısa sürse de, her iki taraf da görüşmeyi verimli olarak değerlendirdi. Trump, görüşmeden sonra Putin’e yönelik sert açıklamalarda bulunarak Rusya’ya karşı daha ağır yaptırımların sinyalini verdi. Barış sürecinin zorlu ilerlediğini ve Kırım’ın statüsü ve yaptırımların kaldırılması gibi kritik konularda taraflar arasında derin görüş ayrılıklarının devam ettiğini de not edelim.
Hindistan, Keşmir’deki saldırının ardından Pakistan’a yönelik en kritik adımlardan birini atarak 1960 tarihli Indus Suları Anlaşması’nı askıya aldı. Bu karar, Pakistan’da milyonlarca çiftçinin ve şehirlerin hayati su kaynağını tehdit mânâsına geliyor. Reuters haberlerinde, Hindistan’ın akış bilgilerini paylaşmayı bırakması ve ileride suyu kendi kullanımına yönlendirme adımlarıyla tarım, enerji üretimi ve ekonomide ciddi krizlere yol açabileceğini okuyoruz. Pakistan tarafı, bu gelişmenin yeni ve uzun süreli bir çatışma dönemi başlatabileceği uyarısında bulunurken, nükleer başlığa sahip iki komşunun artan gerginliği jeopolitik risk algısını henüz bozmadı. ABD’nin desteklediği Hindistan ile Çin’in desteklediği Pakistan’ın karşı karşıya gelmesi, kalabalık coğrafyada işlerin bir anda istenmeyen boyuta sürüklenmesine neden olabileceğini göz ardı etmiyoruz. Risk göstergeleri şimdilik sakin: altının ons fiyatı haftaya gerileyerek 3,300 dolar seviyesinin altından başlarken, Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı ise 67 dolar civarında salınarak geçen haftanın kapanış seviyelerinden işlem görüyor. Bitcoin ise 94bin dolar seviyesinde yatay…
Asya piyasalarının yeni haftaya ılımlı bir tablo ile başladıklarını görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası Toyota kaynaklı haberlerinin yardımı ile %0,5 yukarıda işlem görüyor. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde ise benzer oranlarda düşüşler görüyoruz. Piyasadaki genel havayı ise ABD ile Çin ticaret geriliminde yumuşama işaretleri desteklerken, ABD Başkanı Trump, Çin lideri Xi ile görüştüğünü açıkladı. Çin doğrudan görüşmeleri reddetse de bazı ABD mallarına uygulanan vergilerde muafiyet sağladı. Trump ayrıca Japonya ile tarifeler konusunda anlaşmanın yakın olduğunu belirtti. Japonya Ekonomi Bakanı yeni bir görüşme turu için Çarşamba günü Washington’a gidecek. Tarifeleri konusunda iyimserlik bir miktar da olsa piyasaları desteklerken, yatırımcıların temkinli tarafta kalmayı tercih edeceklerini düşünüyoruz. En büyük 500 şirketin işlem gördüğü S&P 500 endeksi son kayıplarının bir kısmını telafi etse de, tarife belirsizlikleri nedeniyle dalgalanma riskinin devam etme ihtimâlini göz ardı etmiyoruz.
Mali piyasaların gündeminde bugün önemli bir veri bulunmuyor. Yeni haftanın mikro gündeminin ise oldukça yoğun ve kritik olduğunu görüyoruz. Apple, Microsoft ve Amazon gibi devlerin bilançoları, ticaret savaşının gölgesinde piyasalara yön vermeye aday görünürken, her ayın ilk Cuması olduğu üzere ABD istihdam raporu ABD ekonomisinin dayanıklılığı konusunda piyasalar için belirleyici olacaktır. Öte yandan, hafta içinde açıklanacak büyüme verileri ve enflasyon göstergelerini de yakından takip edeceğiz.
TCMB net döviz pozisyonunda yaşanan günlük değişim

Emre Değirmencioğlu