Connect with us

EKONOMİ

DÜNYA DEMİRYOLUNDAN VAZGEÇMİYOR

Yayınlanma:

|

Avrasya kıtasındaki demir yolu trafiği bu yıl hızla yaygınlaşıyor. Rota üzerindeki ülkeler arasındaki iş birliği ve hem hızlı hem de yavaş ulaşım altyapısındaki önemli iyileştirmeler bu eğilime katkıda bulundu.

Sonuç olarak, Çin ile Avrupa arasındaki demir yolu taşımacılığı yalnızca daha güvenilir, daha hızlı ve daha yeşil olmakla kalmayıp aynı zamanda nakliyeden daha uygun maliyetli hale geldi.

Bu yılın Ağustos ayına kadar, 40 fitlik bir konteyneri Çin anakarasından Polonya’ya trenle göndermenin maliyeti, nakliye maliyetinin yarısından daha azdı. Ayrıca, yük treninin varış noktasına ulaşması, deniz yoluyla 35 ila 40 güne kıyasla yaklaşık dokuz gün sürüyor. Kızıldeniz bölgesinde devam eden çatışma, Çin ile Avrupa arasında Süveyş Kanalı üzerinden yapılan nakliyede %67’lik bir düşüşe yol açtı.

Sonuç olarak, artık demir yolu nakliye ücretlerinden daha yüksek olan deniz yolu nakliye ücretlerinde önemli bir artış oldu. Örneğin, Drewry Dünya Konteyner Bileşik Endeksi’ne göre, bu yılın Ocak ile Ağustos ortası arasında Şanghay’dan Rotterdam’a kırk fit eşdeğer birim (FEU) göndermenin maliyeti %78 artarak 7.961 dolara ulaştı. Buna karşılık, demiryolu yük oranları nispeten sabit kaldı.

Avrasya Demiryolu İttifakı Endeksi’ne göre, Ağustos ayına gelindiğinde Çin ile Avrupa arasındaki nakliye oranları, 2024’ün büyük bölümünde FEU başına 3.240 dolar civarında sabit kalan ortalama demiryolu yük oranından zaten %59 daha yüksekti. Ancak, demiryolu taşımacılığının nakliye ile karşılaştırıldığında sınırlı bir kapasiteye sahip olduğunu hatırlamak önemlidir.

Çin’den Avrupa’ya giden ortalama bir yük treni, sefer başına genellikle yaklaşık 150 yirmi fit eşdeğer birim (TEU) konteyner taşırken, bu rotada faaliyet gösteren büyük okyanus gemileri 24.000 TEU’ya kadar taşıyabiliyor ve bunu taşımak için yaklaşık 160 trene ihtiyaç duyuluyor. Ocak ayından eylül ayına kadar Çin ile Avrupa arasındaki demiryolu yük hacmi artmaya devam etti, trenler bir önceki yıla göre %13 artarak 14.689 gidiş-dönüş sefer gerçekleştirdi. Bu trenler bir önceki yıla göre %11 artışla 1,57 milyon TEU mal taşıdı. Yılın ilk yedi ayında günlük 50’den fazla tren çalıştı. Bu yük trenleri 25 Avrupa ülkesindeki 224 şehri ve 11 Asya ülkesindeki 100’den fazla şehri birbirine bağlıyor. Çin ile Avrupa Birliği arasındaki artan ticaret, ulaşımın büyümesini sağlayan birincil faktör oldu.

2023 yılında bu bölgeler arasındaki ticaret, ithalat ve ihracat için 739 milyar avroya (783 milyar $) ulaştı ve toplam AB ticaretinin %15’ini oluşturdu. Bu rakam ABD’nin %17’lik oranına yakın. Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2000 yılında AB’nin ABD ile olan ticaretinin toplamın yaklaşık %24’ü iken, Çin ile olan ticaretin payı yalnızca %5’ti. Ayrıca Çin’in toplamın yüzde 20’lik payıyla AB’ye en büyük ihracatçı haline geldiği de belirtilmelidir. ABD’nin ise bu pay yüzde 14’tür.

Çin ile Avrupa arasındaki demir yolu taşımacılığının hızla gelişmesi, Çin’in iç bölgelerinin sosyoekonomik gelişimini önemli ölçüde hızlandırdı. On yıl önce, daha gelişmiş kıyı bölgeleri limanlara kolay erişimleri sayesinde uluslararası ve bölgesel ticarete hakimdi. Ancak, Avrasya demir yolu köprüsünün kurulmasıyla, Çin’in ekonomik olarak daha az gelişmiş iç bölgeleri gelişmelerinde önemli bir artış yaşadı. Bu iller hayati lojistik ve ticaret merkezleri ve güçlü üretim üsleri haline geldi. Xi’an şehrini ve Shaanxi eyaletini ele alalım. 2013’te Xi’an’dan Çin-Avrupa demir yolu güzergahının başlatılmasından bu yana, şehre hizmet veren tren sayısı önemli ölçüde arttı. İlk yıl 46 tren vardı; 2023’e gelindiğinde bu sayı 5.300’ün üzerine çıktı. Bugün, Xi’an Uluslararası Liman İstasyonu, tüm Avrasya kıtasını kapsayan 18 düzenli uluslararası rota işletiyor. China Railway’e göre, bu yıl Ocak ayından Haziran ayına kadar 2.372 tren Xi’an güzergahından geçti ve 250.000 TEU taşıdı. Bu rakamlar bir önceki yıla kıyasla sırasıyla %13,1 ve %10,4’lük artışları temsil ediyor.

Bu yılki gümrük verileri, Shaanxi, Zhejiang ve Jiangsu’nun Çin-Avrupa yük trenleri aracılığıyla önde gelen ihracatçı eyaletler olduğunu, Shaanxi, Liaoning ve Fujian’ın ise en büyük ithalatçı eyaletler olduğunu gösteriyor. Önceki yıllarda, doğu kıyı eyaletleri genellikle en yüksek ihracatçı-ithalatçı eyaletler listesinde ilk 10 sırayı işgal ederken, Shaanxi yedinci veya sekizinci sırada yer alıyordu. Çin’in iç kesimlerindeki birçok şehir ve eyalet benzer bir dönüşüm yaşadı. Yeni ve etkili ticaret bağlantıları, Çin’in karayla çevrili bölgelerinde yeni iş fırsatları yaratarak hem yerel hem de yabancı yatırımı çekti, uluslararası ticareti teşvik etti ve ekonomik kalkınmayı hızlandırdı. Ek olarak, iç bölgelerde milyonlarca yeni iş yaratılması, doğu ve güneydoğu bölgelerinden batı ve kuzeybatı bölgelerine göçmen işçi akışını artırdı.

Çok sayıda sanayi şirketinin denize kıyısı olmayan illere taşınması, daha düşük sermaye maliyetleri ve ücretler nedeniyle faydalı olduğu kanıtlandı ve bu da rekabet güçlerini artırdı. Ek olarak, demiryollarının geliştirilmesi, bu şirketlerin transit süresini azaltmasını ve malları doğrudan Avrupa’daki müşterilerine teslim etmesini sağladı. 2013 yılında başlatılan Kuşak ve Yol Girişimi, Avrasya kıtası genelindeki demiryolu yük taşımacılığındaki muazzam artışa büyük katkıda bulundu.

Çin, eski İpek Yolu üzerindeki ülkeler ve Avrupa arasındaki kıtalararası yük taşımacılığı önemli ölçüde arttı. Ve bu rotanın daha da geliştirilmesi, hızla büyüyen Çin’in Orta Asya ve Avrupa’daki ülkelerle etkili ve sorunsuz bir şekilde ticaret yapmasını ve rekabet gücünü keskinleştirmesini sağlayacaktır. Yazar, Kırgız Cumhuriyeti’nin eski başbakanıdır.

Yazan: Beijing; Normal Üniversitesi’nin Belt and Road Okulu’nda profesör.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İsrail-İran Savaşının Türkiye’ye Etkileri

Yayınlanma:

|

İsrail ile İran arasında çıkabilecek uzun süreli bir savaş, sadece çatışmanın merkezindeki ülkeleri değil, çevre ülkeleri ve küresel sistemi de etkileme potansiyeline sahiptir. Türkiye, jeopolitik konumu, enerji bağımlılığı, ekonomik yapısı ve diplomatik ağı nedeniyle bu savaşın en çok etkilenecek ülkelerinden biri olacaktır.

Bu analiz, savaşın Türkiye’ye olası etkilerini altı temel başlık altında ele almaktadır:

1. 🛢️ Enerji ve Ekonomi Üzerindeki Etkiler

İran’ın enerji üretimi ve Hürmüz Boğazı’nın kontrolü, küresel petrol ve doğal gaz arzı için kritik önemdedir. Savaşın bu hattı etkilemesi durumunda:

  • Enerji fiyatlarında sert artış yaşanacaktır. Türkiye’nin petrol ve doğal gazda yüksek dışa bağımlılığı, enerji ithalat faturasını şişirecek, cari açık büyüyecektir.

  • Enflasyonist baskı artar. Akaryakıt ve üretim maliyetlerinin yükselmesi, gıda ve temel tüketim ürünlerinde zincirleme fiyat artışına neden olur.

  • Sanayi ve ulaşım sektörlerinde maliyet artışıyla birlikte tüketici harcamalarında daralma görülebilir.

2. ⚖️ Jeopolitik Denge ve Dış Politika Baskısı

Türkiye, Batı bloku (NATO-ABD) ile İslam dünyası arasında denge kurmaya çalışan bir dış politika izlemektedir. Savaş derinleşirse:

  • Çift yönlü baskı oluşur. ABD, Türkiye’den İsrail lehine daha net bir pozisyon almasını bekleyebilirken; iç kamuoyu ve İslam ülkeleri Filistin-İran eksenine daha yakın bir tavır talep edebilir.

  • Denge politikası zorlaşır. Türkiye, arabulucu rolünü korumak isterken tarafsızlığını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

3. 🤝 Diplomasi ve Göç Yönetimi

Savaş bölgesine yakın olan Türkiye, bölgedeki göç hareketlerinden doğrudan etkilenebilir.

  • Yeni mülteci dalgası riski doğar. İran, Irak ve Suriye’deki çatışma ve insani krizler nedeniyle Türkiye sınırlarına yeni göç baskıları oluşabilir.

  • İç politikada göç tartışmaları artar. Halihazırda Suriyeli göçmenler konusunda hassas olan kamuoyunda yeni bir göç dalgası sosyal ve siyasi gerilimlere yol açabilir.

4. 🛡️ Güvenlik ve Askeri Riskler

Savaş, bölgedeki tüm askeri dengeleri etkileyebilir ve Türkiye’nin güvenlik ortamını doğrudan sarsabilir.

  • Sınır ötesi gerginlikler: Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki operasyon bölgelerinde İran yanlısı milis gruplarla sıcak temas ihtimali artar.

  • Terör riski ve iç güvenlik tehditleri: İran destekli yapıların Türkiye içinde veya sınır hattında provokatif eylemlere yönelmesi riski oluşur.

5. 📉 Finansal Piyasalara Etkisi

Savaş ortamı, küresel finansal piyasalarda risk algısını artırır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bu dalgalanmalardan doğrudan etkilenir.

  • Borsa İstanbul’da dalgalanma görülür. Yabancı yatırımcıların riskten kaçışı, Borsa İstanbul’da satış baskısını artırabilir.

  • Döviz kurları ve altın fiyatları artabilir. TL üzerindeki baskı artar; bireyler ve yatırımcılar güvenli liman olarak döviz ve altına yönelir.

6. 🚢 Ticaret ve Sanayiye Etkisi

Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya’ya olan ticareti, savaş nedeniyle sekteye uğrayabilir.

  • Dış ticaret yollarında sorun: İran ve Irak güzergâhlarında güvenlik riskleri, lojistik maliyetleri artırır.

  • İhracatçı üreticiler zarar görür. Özellikle makine, inşaat, tekstil ve otomotiv yan sanayi sektörleri sipariş iptalleri ve pazar kaybı riskiyle karşı karşıya kalır.

Sonuç: Türkiye Çok Boyutlu Riskle Karşı Karşıya

İsrail-İran savaşının uzun sürmesi; ekonomi, dış politika, güvenlik, diplomasi ve toplumsal alanlarda zincirleme etkiler yaratır. Türkiye bu süreci, enerji stratejilerini gözden geçirerek, iç güvenlik politikalarını güçlendirerek ve diplomatik dengesini koruyarak yönetmek zorunda kalacaktır.

www.bankavitrini.com


Yayın Notu: Bu analiz www.bankavitrini.com için hazırlanmıştır.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Kriz Yönetiminde Yeni Yöntemler: Dijital Çağın Dinamikleriyle Uyumlu Stratejiler

Yayınlanma:

|

Kriz, bir şirketin itibarını, finansal yapısını ve operasyonel devamlılığını tehdit eden olağanüstü bir durumdur. Ancak artık krizler sadece doğal afet, ürün hatası ya da skandallardan ibaret değil; dijital linçler, sosyal medya kampanyaları ve siber saldırılar da modern kriz tanımının bir parçası haline gelmiştir.

Bu bağlamda kriz yönetimi, geleneksel yöntemlerin ötesine geçerek çok boyutlu, hızlı ve veri odaklı bir yapıya dönüşmüştür. İşte yeni nesil kriz yönetimi yaklaşımları:

1. Gerçek Zamanlı İzleme ve Erken Uyarı Sistemleri

Artık krizleri tahmin etmek ve erken müdahale etmek mümkündür. Sosyal medya dinleme araçları sayesinde olası bir krizin sinyalleri önceden yakalanabilir. Bu araçlar kullanıcı şikayetlerini, anahtar kelimeleri ve duygu analizlerini anlık olarak takip ederek alarm verir.

2. Senaryo Tabanlı Simülasyonlar ile Hazırlık

Başarılı kurumlar, olası kriz senaryolarını önceden simüle ederek kriz anında hangi adımları atacaklarını netleştiriyor. Ürün geri çağırma, siber saldırı veya itibar krizleri gibi olaylara karşı önceden denenmiş çözümler hazır tutuluyor.

3. Çok Paydaşlı İletişim Yönetimi

Krizler yalnızca kamuoyu ile değil, çalışanlar, yatırımcılar, müşteriler ve resmi kurumlar gibi çok sayıda paydaşla da doğru iletişimi gerektirir. Her paydaş grubu için özel mesajlar, farklı iletişim kanallarıyla sunulmalıdır.

4. Veri Odaklı Karar Verme Süreçleri

Kriz anında refleksle değil, veriye dayalı stratejiyle hareket etmek hayati önem taşır. Sosyal medya verileri, müşteri geri bildirimleri, kriz yayılma analitiği gibi göstergelerle doğru adımlar belirlenebilir.

5. Dijital Kriz Müdahale Ekipleri

Geleneksel kriz masaları yerini artık dijital kriz ekiplerine bırakıyor. Özellikle sosyal medya krizlerinde, deneyimli ekipler anında devreye girerek içerik üretimi, yorum yönetimi ve doğru bilgilendirme ile süreci kontrol altında tutuyor.

6. Şeffaflık ve Samimi İletişim Dili

Geleneksel kriz iletişimi genellikle soğuk, resmi bir dille yürütülürdü. Ancak günümüzde tüketici daha empatik, samimi ve içten bir yaklaşım bekliyor. CEO açıklamaları, kısa videolar ve açıklayıcı infografikler daha fazla etki yaratıyor.

7. Kurum İçi Kriz Eğitimleri

Kriz yönetimi sadece yönetime değil, tüm çalışanlara aittir. Bu nedenle özellikle ön cephede görev yapan çalışanlara kriz anında nasıl davranmaları gerektiği eğitilmelidir. Kriz bilinci, kurum kültürünün bir parçası haline getirilmelidir.

8. Kriz Sonrası Rehabilitasyon Planları

Kriz atlansa bile etkisi devam eder. İtibar kaybı, müşteri güveni ve çalışan motivasyonu gibi konularda kriz sonrası rehabilitasyon süreci başlatılmalı; iletişim kampanyaları, itibar onarma projeleri ve iç iletişim aksiyonları devreye alınmalıdır.

9. Siber Güvenlik Odağında Kriz Hazırlığı

Dijitalleşmenin getirdiği en büyük risklerden biri de siber saldırılardır. Kurumlar, sadece BT birimlerinin değil tüm organizasyonun siber krizlere hazırlıklı olması için yeni stratejiler geliştiriyor.

10. Kurumsal Hafıza ve Öğrenen Organizasyon Yaklaşımı

Her kriz, gelecekteki krizler için bir öğrenme fırsatıdır. Kriz sonrasında detaylı analiz yapılmalı, neyin işe yaradığı ve neyin işe yaramadığı kayıt altına alınmalı ve bu bilgiler kurumsal hafızaya entegre edilmelidir.

Krizler Kaçınılmaz, Yönetim Şekli Tercih Meselesidir

Krizlerin ne zaman çıkacağını kestirmek zor olabilir; ancak nasıl yönetileceği tamamen kurumsal hazırlıkla ilgilidir. Yeni nesil kriz yönetimi; çevik, şeffaf, veri temelli ve insan merkezli bir yaklaşımla ilerlemektedir. Bu yöntemleri benimseyen kurumlar, sadece krizleri aşmakla kalmaz, aynı zamanda krizlerden güçlenerek çıkar.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

ABD’den GVA Capital’e 216 Milyon Dolarlık Yaptırım Cezası: OFAC’tan Sert Mesaj

Yayınlanma:

|

ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC), yaptırımların uygulanması konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. OFAC, Rusya’ya yönelik yaptırımların ihlali nedeniyle San Francisco merkezli yatırım firması GVA Capital Ltd.’ye tam 215.988.868 dolarlık  ceza verdi.

Ceza Gerekçesi Ne?

OFAC, GVA Capital’in, yaptırım uygulanan Rus oligark Süleyman Kerimov adına bilerek yatırım yönettiğini tespit etti. Daha da dikkat çekici olan, şirketin Kerimov’un yaptırım statüsünden haberdar olmasına rağmen bu işlemleri yürütmüş olması.

GVA Capital’in ayrıca, OFAC tarafından yürütülen soruşturma kapsamında gönderilen resmi celbe yanıt vermemesi, cezanın bu denli yüksek belirlenmesinde etkili oldu.

OFAC Değerlendirmesi

Yetkililer, GVA Capital’in davranışını “kötü niyetli ve ağır ihlal” olarak nitelendirirken, şirketin bu süreci kendi rızasıyla ve gönüllü bir şekilde açıklamamış olmasını da cezayı artırıcı faktör olarak değerlendirdi.

Bu karar, ABD makamlarının yaptırım kurallarına uymayan finansal aktörlere karşı hoşgörüsüz bir yaklaşım sergilemeye devam edeceğinin açık bir göstergesi olarak yorumlandı.

OFAC SDN Listesine Yeni Eklemeler

Aynı gün OFAC, terörle mücadele çerçevesinde Özel Olarak Belirlenmiş Kişiler ve Kuruluşlar Listesi’ni (SDN Listesi) de güncelledi.

Yeni Eklenen Şahıs:

  • Adı: Nasr Mohsen Ali Huthele

  • Lakabı: Al-Shammari, Nasr

  • Uyruğu: Irak

  • Bağlantısı: İran destekli Şii milis örgütü Harakat al-Nujaba

  • Yaptırım Nedeni: Küresel terör faaliyetleri (EO 13224 & 13886 kapsamında SDGT statüsü)

Yeni Eklenen Kuruluş:

  • Adı: Kata’ib al-İmam Ali

  • Alternatif Adlar:

    • İmam Ali Tugayları

    • Kataib Ruh Allah Issa Ibn Miriyam

  • Kuruluş Yılı: 2014

  • Konumu: Irak & Suriye

  • Yaptırım Nedeni: Terörizmle bağlantılı faaliyetler (SDGT)

Ne Anlama Geliyor?

Bu gelişmeler, özellikle yatırım ve finans sektöründe faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlar için net bir uyarı niteliği taşıyor. OFAC’ın bu kararı:

  • Yaptırım listesinde yer alan kişi ve kurumlarla bağlantılı her tür finansal faaliyetin ağır sonuçları olacağını,

  • Şirketlerin yalnızca yaptırım uygulanan varlıklarla değil, uyum süreçleriyle ilgili yükümlülüklere de dikkat etmeleri gerektiğini,

  • Ve en önemlisi, ihlal sürecinde iş birliği yapılmamasının ceza miktarını katlayabileceğini göstermektedir.

Finans sektöründe faaliyet gösteren şirketler için yaptırım uyumu, artık yalnızca bir hukuk meselesi değil; aynı zamanda kurumsal itibarı ve geleceği doğrudan etkileyen stratejik bir sorumluluk haline gelmiştir.

GVA Capital örneği, bu sorumluluğun ihmal edilmesi durumunda yıkıcı sonuçların kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.