Connect with us

ŞİRKETLER

EBITDA sizi aldatmasın!

Yayınlanma:

|

EBITDA 1990’larda Amerika’da başlayıp dünyaya yayılan bir mali gösterge. Finansman giderleri, vergi, değer düşüklüğü ve amortisman öncesi kar olarak tanımlanıyor. Ülkemizde de 2000’den itibaren önce çok uluslu şirketler, sonra büyük holdingler, sonra da tüm şirketlerce finansal performansın değerlendirilmesinde sıkça kullanılan bir gösterge oldu. Büyük holding ve çokuluslu şirketlerden yerleşik şirketlere tepe yönetici olarak geçen profesyoneller, yerleşiklere bu kavramı öğrettiler.

Finansal performansın yanı sıra operasyonel verimliliği de gösterdiği varsayılan EBITDA, zaman içinde ülkemiz şirketlerinde bir araçtan amaca dönüştü. EBITDA’sı yüksek olan şirketler, yüksek borçluluk düzeylerine rağmen yatırımcılardan rağbet gördüler. Özellikle ciro ve EBITDA bazında hızlı büyüme, yatırımcı ve kredi verenler tarafından coşkulu şekilde karşılandı.

Elbette, EBITDA faydalı bir araç, ancak çok önemli sınırlılıkları var. 2000-2020 arası dönemde gelişmekte olan ülkelerde EBITDA kraldı, ancak 2020 sonrası dünya genelinde yaşanan enflasyon nedeniyle, parasal sıkılaşma politikaları devreye girince, özellikle bu ülkelerdeki şirketlerin bu ölçütü daha dikkatli kullanmaları gerektiği görülüyor. Bu ülkelerde likidite riski ve nakit akışları şirketler açısından artık daha önemli. Bu sebeple EBITDA dışında farklı ölçütler öne çıkıyor.

EBITDA neden aldatıcı olabilir?

İlk olarak, EBITDA, bir şirketin faaliyetlerini sürdürmek veya büyütmek için yaptığı harcamalar olan sermaye harcamalarını hesaba katmaz. Bu giderler, özellikle imalat, inşaat, turizm, petrol ve gaz gibi sermaye yoğun sektörlerdeki şirketler için önemli olabilir. Bu harcamaları göz ardı etmek, bir şirketin nakit akışının ve kârlılığının olduğundan fazla tahmin edilmesine yol açabilir ve bu da yatırımcılar için yanıltıcı olabilir.

İkincisi, EBITDA bir şirketin dönen varlıkları ile kısa vadeli borçları arasındaki fark olan işletme sermayesindeki değişikliklerin etkilerini göz ardı eder. İşletme sermayesindeki değişikliklerin bir şirketin nakit akışı üzerinde önemli bir etkisi olabileceğinden, bu dikkate alınması gereken önemli bir ölçüdür. Hızlı büyüyen bir şirket, işletme sermayesinde artış yaşayabilir ve bu da EBITDA pozitif olsa bile nakit akışında azalmaya neden olabilir.

EBITDA paranın zaman değerini dikkate almaz. Bu, gelecekte alınan veya ödenen paranın bugün alınan veya ödenen paradan daha az değerli olduğu gerçeğini hesaba katmadığı anlamına gelir. Şirketin nakit akışı yaratma yeteneği üzerinde önemli bir etkisi olabileceğinden, bir şirketin mali sağlığını değerlendirirken dikkate alınması önemlidir.

Son olarak EBITDA, finansman giderlerinin etkisinin göz ardı edilmesine yol açabilir. Hele de içinde bulunduğumuz dönem gibi dönemlerde, EBITDA’yı artırmak için tedarikçi veya müşteri vadelerinde ayarlamalar yüksek maliyetli finansman sağlanarak yapılıyor ise, vergi öncesi kar düşer, nakit akışı finansman sürdürülebilir olmaz ise kesinlikle bozulur.

OCF ile tanışalım

EBITDA’nın sınırlamaları göz önüne alındığında, bir şirketin mali sağlığını ölçmek için daha iyi bir alternatif, İşletme (Faaliyet) Nakit Akışı’dır (OCF). OCF, bir şirketin operasyonları tarafından üretilen veya kullanılan nakit miktarının bir ölçüsüdür. Faaliyet nakit akışı, bir şirket tarafından alınan ve ödenen para miktarını izleyen bir muhasebe önlemidir. Bu, bir şirketin kredilerden, tahvillerden veya hisse senetlerinden sağlanan dış finansmana ihtiyaç duymadan faaliyetlerini sürdürmek için yeterli nakit üretme yeteneğini ölçmenin önemli bir yoludur. Başka bir deyişle, işletme nakit akışı, bir şirketin karlılığından çok likiditesi ile ilgilidir.

OCF = Faaliyet Gelirleri – Faaliyet Giderleri +/- İşletme Sermayesindeki Değişimler – Sermaye Harcamaları şeklinde hesaplanır.

EBITDA’dan farklı olarak OCF, sermaye harcamalarını, işletme sermayesindeki değişiklikleri, ve paranın zaman değerini dikkate alır. OCF bunu yaparak, bir şirketin nakit akışı yaratma ve faaliyetlerini sürdürme becerisinin daha doğru bir ölçümünü sağlar.

Faaliyet gelirleri, bir şirketin temel ticari faaliyetlerinden elde edilen geliri ifade eder. Faaliyet giderleri ise; ücretler, kiralar, pazarlama giderleri ve sarf malzemeleri alımı dahil olmak üzere bir şirketin faaliyetleri ile ilgili maliyetlerdir. İşletme sermayesindeki değişiklikler, bir şirketin dönen varlıklarındaki ve kısa vadeli borçlarındaki değişikliklerdir. Sermaye harcamaları, bir şirketin yeni ekipman satın almak veya bir tesisi genişletmek gibi faaliyetlerini sürdürmek veya büyütmek için yaptığı harcamalardır.

Sonuç olarak EBITDA, yatırımcılar için yanıltıcı olabilecek bazı eksiklikleri olduğu için şirketlerin takip etmesi gereken en iyi finansal gösterge olmayabilir. Bunun yerine, Faaliyet Nakit Akışı (OCF), bir şirketin nakit akışı yaratma ve faaliyetlerini sürdürme becerisinin daha doğru bir ölçüsünü sağlar. OCF, sermaye harcamaları, işletme sermayesindeki değişiklikler ve paranın zaman değeri gibi önemli faktörleri hesaba katarak, özellikle de içinde bulunduğumuz dönemde yatırımcılara bir şirketin finansal sağlığı hakkında daha iyi bir fikir verir.

Ne yapmalı?

Şirketinizde EBITDA bazlı bir yönetim sergiliyorsanız, aynı zamanda OCF’yi ve nakit akışlarınızı da takip etmenizi öneriyorum. Hatta Yönetim Kurulu toplantılarında OCF hesaplaması ve sunumu ayrı bir gündem olmalıdır. Para kazanırken batan çok şirket var, sebebi de nakit yetersizliği. Gerçek nakit durumunu görmeden, likidite risklerini yönetmek mümkün olmaz. İçinde bulunduğumuz dönemde gerçek başarının güçlü nakit akışları üretmek olduğunu düşünüyorum. Yönetim anlayışımızı cirodan, karlılığa, oradan da nakit e döndürebilirsek, sağlıklı bir şirket olduğumuzdan emin olabiliriz. Bu noktada şirketlerin bağımsız yönetim kurulu üyeleri ile CFO’larına büyük iş düşüyor. Bıkmadan usanmadan OCF konusunu gündeme getirmeliler.

Dr. Bertan KAYA

Okumaya devam et

GÜNCEL

Erdoğan SAĞLAM: Enflasyon düzeltmesinin teknik iflasa etkisi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Borca batık olma durumu, şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması halidir

Değerli okurlar, uygulamada “teknik iflas” olarak adlandırılan durum sermaye şirketlerinin ortaklarını, müşterilerini ve üst düzey yöneticilerini ilgilendiren önemli konuların başında gelir.

Çünkü zarar sebebiyle sermayenin kısmen veya tamamen kaybedilmesinin şirketin iflasına kadar giden çok ağır sonuçları var.

Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde 376’ya göre;

– Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu derhâl genel kurulu toplantıya çağırmak ve uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunmak zorunda. Bu iyileştirici önlemler; sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi vs. olabilir. Genel kurul, sunulan iyileştirici önlemleri aynen kabul edebileceği gibi değiştirerek de kabul edebilir ya da sunulan önlemler dışında başka bir önlemin uygulanmasına karar verebilir.

– Yine son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, kalan sermaye ile yetinmeye, sermayenin tamamlanmasına veya artırılmasına karar verebilir. Kalan sermayeyle yetinmeye karar verdiği takdirde sermaye azaltımı yapılır, bu azaltımla eşzamanlı sermaye artırımı yapılabilir veyahut azaltım yapılmadan da artırıma karar verilebilir. Bu kararlar verilmediğinde şirket kendiliğinden sona erer, yani iflas süreci başlar.

Enflasyon düzeltmesi bu konuda birçok şirketi rahatlattı!

Çünkü aktiflerini borçla finanse eden şirketlerde 31/12/2023 tarihi itibariyle yapılan enflasyon düzeltmesi işlemi öz sermayeleri artırıcı yönde etki yaptı.

Ayrıca sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının veya üçte ikisinin kaybedilip kaybedilmediğinin analizinde sermaye ve yasal yedeklerin düzeltme öncesi tutarları dikkate alındığı halde öz sermaye düzeltilmiş tutarlara göre dikkate alındığı için enflasyon düzeltmesi çoğu örnekte bu açıdan bilançoları iyileştirici yönce etki gösterdi.

Örnek 1

Şirketin öz sermayesinin düzeltme öncesi ve sonrası aşağıdaki gibi olduğunu varsayalım.

Enflasyon düzeltmesinin teknik iflasa etkisi© T24

*Mükellefin parasal olmayan aktiflerinden 12.600.000 TL enflasyon kazancı hesaplandığını varsayarsak, düzeltilmiş bilançoda yer alacak geçmiş yıl karları, Maliyenin yönlendirmesine göre;

=12.600.000- (9.000.000 + (1.000.000-200.000) + (2.000.000-500.000) + 300.000)

=12.600.000- 11.600.000

=1.000.000

Bu örnekte şirket, düzeltme öncesinde, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının yarısı olan (1.000.000 +200.000) /2= 600.000 TL’nin tamamını 1.400.000 TL’lik öz sermaye içinde tamamıyla korumaktadır. Bu şirket düzeltme sonrasında analizde yine 600.000 TL’lik tutarı dikkate alacak olup, bu tutarı 14.000.000 TL öz sermaye içinde fazlasıyla korumaya devam etmektedir.

Örnek 2

Şirketin öz sermayesinin düzeltme öncesi ve sonrası aşağıdaki gibi olduğunu varsayalım.

Enflasyon düzeltmesinin teknik iflasa etkisi© T24

*Mükellefin parasal olmayan aktiflerinden 13.000.000 TL enflasyon kazancı hesaplandığını varsayarsak, düzeltilmiş bilançoda yer alacak geçmiş yıl karları, Maliyenin yönlendirmesine göre;

=13.000.000- (9.000.000 + (1.000.000-200.000) + 2.000.000+ 200.000)

=13.000.000- 12.000.000

=1.000.000

Bu örnekte düzeltme öncesinde şirket, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının yarısı olan (1.000.000 +200.000) /2 = 600.000 TL’nin tamamını kaybetmiş görünmektedir. Bu şirket düzeltme sonrasında 600.000 TL’lik tutarı 12.000.000 TL öz sermaye içinde korumaktadır. Yani enflasyon düzeltmesi bu şirketi teknik iflastan kurtarmıştır.

Bu yazı için son sözlerim…

Görüldüğü gibi sermayenin kaybına ilişkin analizde sermaye ve yasal yedeklerin enflasyon düzeltmesi öncesi tutarlarının dikkate alınması olumlu etki yaratan en önemli husustur. Çünkü TTK’ya göre şirketin sermayesi ve kanuni yedekleri düzeltilmiş tutarlar değil, düzeltme öncesi tutarlardır. Ticaret sicilinde tescil edilmiş sermaye, düzeltme öncesi tutarlardan oluşur. Enflasyon düzeltmesi vergisel açıdan bir değerleme işlemi niteliğindedir. Bu analizde öz sermaye olarak ise düzeltme sonrası tutarların esas alınması zorunluluktur. Çünkü vergisel fonlar da öz sermaye tutarını artıran unsurlardandır.

Öz sermaye unsurlarının düzeltilmesi ise bu açıdan bir yarar sağlamaz. Çünkü bir taraftan öz sermaye unsurları hesaplanıp enflasyon farkları pasifte kayda alınırken, diğer taraftan aynı tutarda pasifte geçmiş yıl zararları içinde enflasyon zararları takip edilmektedir. Bu iki unsur da, vergili enflasyon düzeltmesi uygulamasının yapılacağı yıllarda (2024 ve şartların sağlandığı izleyen yıllar) düzeltileceği için bu işlemlerin öz sermayeye + veya – herhangi bir etkisi olmayacaktır. Asıl etki parasal olmayan aktif kalemlerden gelmektedir.

Okumaya devam et

GÜNCEL

ÜNLÜ OTEL ZİNCİRİ ALKOÇLAR İFLAS ETTİ

Türkiye turizm sektörünün ‘en güçlü’ markalarından biri olan Alkoçlar Otelcilik AŞ’nin konkordato talebini geri çevirdi. Mahkeme, geçen 4 Nisan’da şirketin iflasına karar verdi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hülya Koçyiğit’in damadı Ender Alkoçlar’a ait, Alkoçlar Otelcilik AŞ (Yeni unvanı Amaç Otelcilik AŞ) içine düştüğü mali darboğaz sonrası konkordato talebinde bulunmuştu. Yargılama sürerken, ünlü otelin şubeleri birer birer kapatıldı.

Mahkeme 4 Nisan günü şirketin iflasına karar verdi. İflas kararı ile birlikte şirketin tasfiyesine geçildi.

75 YILLIK GEÇMİŞİ VAR 

Temeli 75 yıl kadar önce atılan Alkoçlar Otelcilik, sektörün en güçlü birkaç markasından biriydi. Grubun, Bursa Uludağ, Bodrum ve Antalya’da 10’u aşkın oteli vardı.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Bilançosunu yönetemeyen 2027’yi göremeyecek

Geçen yıl bütün şirketlerin tarihinin en iyi bilançolarına ulaştığını söyleyen İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, şirketleri rehavete kapılmamaları konusunda uyardı. Aran, bilançosunu iyi yönetemeyen, dijitalleşme ve yeşil dönüşüme gerekli önemi vermeyen şirketlerin 2027 yılını göremeyeceğini söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş Bankası’nın bir girişimi olan ve demir çelik sektörünün sanal pazarı olarak hizmet veren Proemtia, bir yılını tamamladı. Bu kapsamda düzenlenen toplantıda konuşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ekonomiye dair önemli mesajlar verdi. Konjonktürün şirketler için zorlayıcı olduğunun altını çizen Hakan Aran, “Ekonomik şartların en ağır olduğu ve bu ağırlaşmanın reel sektör tarafında daha çok hissedileceği bir döneme giriyoruz. İzlenen ekonomi politikalarından dolayı geçtiğimiz yıl tüm şirket bilançoları tarihinin en iyi durumuna ulaştı.

Tarihinin en iyi durumuna ulaşan şirket bilançolarının bu kadar kısa sürede bozulması eşyanın tabiatına aykırı. Ancak şunu söylemek isterim o en iyi noktadan geriye dönüyoruz. Bundan sonra önümüzdeki 2,5 yıllık dönemde sadece bilançosunu iyi yöneten ve verimlilik artışını sağlayan şirketler 2027 yılını görebilecekler. Bunu başaramayan ve geçen yılın iyi bilançosunun sarhoşluğunu yaşayan ve onu devam ettirebileceğini düşünenler ise bu süreçte 2024, 2025 ve 2026 yıllarında oldukça zor günler yaşayacak” diye konuştu.

“Şirketlerin finansman maliyetlerini karşılaması çok zor”

Böyle bir dönemde finansmana erişimin çok kolay olmadığını vurgulayan Aran, “Maliyetler de çok yüksek, herhangi bir iş alanında bu maliyetleri karşılayacak bir kârlılıkta söz konusu değil. O nedenle finansmana erişimin daha kısıtlı daha dikkatli kullanılması gereken bir dönemde ben işbirlikleri ve ortaklıkların da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Banka olarak herhangi bir alanda sadece kreditör olarak değil o alanda fiilen destekleyen bu zor dönemi beraber ortak olarak devam edip bu finansman maliyetleri makul seviyeye indiği zaman tekrar finansör görevine dönecek şekilde banka olarak bu zor dönemi yönetmede esnek olduğumuzu söylemek isterim. Dönem neyi gerektiriyorsa mevzuatın çizdiği sınırlar içerisinde o pozisyonu hiç çekinmeden alacağımızı söylemek istiyorum” ifadelerini kullandı.

“İhracatımız yüzde 90 oranında ithalata bağlı”

Proemtia’nın kendileri için ne anlama geldiğini de anlatan Hakan Aran, şunları söyledi: “Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasında en büyük payı alan sektör imalat sanayi sektörüdür. İmalat sanayi sektöründe meydana gelen her yüzde 1’lik artış ekonomik büyümeyi binde 5 oranında artırdığını bilmemiz gerekiyor.

İhracatı ve üretimi ön plana çıkarıyoruz ancak maalesef ihracatımız yüzde 90 oranında ithalata bağlı. İthalat ettiğimiz hammaddenin yanında insanımızı yakıt olarak kullanıyoruz, enerjiyi kullanıyoruz ve bu bileşenleri pişirip ihracat gerçekleştiriyoruz. Ancak bu süreçte yarattığımız katma değer gerçekten çok düşük kalıyor. Bu nedenle arzu ettiğimiz sürdürülebilir büyümeyi ekonomimizde göremediğimiz için çok büyük oynaklıklarla mücadele ediyoruz.

Proemtia 1inci yılında sektör temsilcileriyle buluştu

Bir türlü ülke olarak o istediğimiz verimlilik artışını istediğimiz seviyeye çıkaramamış durumdayız. Bu artışı sağlamanın önümüzdeki 3 yılda 2 tane temel taşı var, biri dijitalleşme diğeri yeşil dönüşüm. Bu iki dönüşümü de başarmak durumdayız. Proemtia’nın imalat sanayinin gelişmesine pazarın güçlenmesi ve derinleşmesine katkı sağlayacağını, sadece sektörün kendi içerisinde sanayi 4.0’ın gerektirdiği o dijital dönüşümü değil aynı zamanda ödemelere aracılık ederken bu işin pazar yeri mantığıyla alıcı ve satıcıların zahmetsiz bir şekilde buluşup oradaki iş gücünden daha verimli yararlanılmasına öncülük etmek istiyoruz.”

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.