Connect with us

BANKA HABERLERİ

Faiz sebep enflasyon sonuç tezi ‘topyekûn’ terk ediliyor

Yayınlanma:

|

Dün Türk mali piyasalarının gündeminde ekonominin 3 yıllık yol haritasının belirlendiği ve 2024-2026 dönemine ilişkin temel makro ekonomik hedeflerin yer aldığı Orta Vadeli Program (OVP) bulunuyordu. Programı detaylı bir şekilde okumam ardından elde ettiğim izlenim, ortodox politikaların 2 yıllık bir zaman diliminde terk edilmesi ardından rotadan sapan ekonomiyi yeniden kontrol altın almak için kollar ‘gerçekçi’ bir şekilde sıvanmış. Hedeflerin gerçekçi olması ve doğru tespitler getirmesi olumlu olarak yorumladık. Enflasyon beklentisi yukarı çekilirken, büyüme beklentisi ise düşürüldü. Öte yandan, Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine de düşeni yapacağının altı çizilmiş.

Geçen yıl 2023 ve 2024 için %24,9 ve %13,8 olarak belirlenen enflasyon tahminini sırasıyla %65 ve %33’e yükseltti. Enflasyonun ancak 2026 yılında %8,5 ile tek haneli seviyelere ineceği öngörüldü. Daha önce 2023 için %5 ve 2024 için %5,5 olan ekonomik büyüme tahminleri ise bu yıl için %4,4’e, gelecek yıl için ise %4’e düşürüldü. Ekonomik büyümenin sonraki iki yıl hızlanarak 2026’da %5’e tekrar yükseleceği öngörüldü.

OVP’de yer alan parametreler için elbette kur varsayımı da yapılıyor. Geçmiş senelerde bu tip varsayımlara çok da fazla bel bağlamıyorduk. Lâkin döviz piyasasında ana belirleyicinin kamu olduğu düşünülürse, bu sene OVP’ye farklı bir gözle de bakmak gerekeceğini düşünüyoruz. Buna göre, 2023 yılı USDTRY kuru ortalaması 23,88 ; 2024 ortalaması ise 36,78 olarak baz alınmış. Ege Cansen’in KKM hesabındaki “Merkez Bankasına maliyeti sıfırdır” varsayımındaki (kesinlikle katılmıyorum) basitlik gibi bize de düz bir matematik yaparsak, yılın geçen süresinde ortalama USDTRY kurunun 21,76 olduğunu düşünürsek, söz konusu 23,88 ortalamayı yakalamak için USDTRY kurunun yılı psikolojik ~ 30,00 seviyesinde (ima edilen kur) kapatması gerekiyor.

Dün Programın açıklanması ardından hükümet olarak OVP’ye desteklerinin tam olduğunu söyleyen Sn. Cumhurbaşkanı, “program döneminde ekonomik büyümeden kesinlikle taviz vermeyeceğiz” dedi. Akabinde, X hesabından OVP ile ilgili pek çok paylaşımda bulunan Sn. Cumhurbaşkanı “sıkı para politikasının da desteğiyle enflasyonu yeniden tek haneye düşürecek, cari işlemler dengesini iyileştireceğiz” açılımı, faiz ile ilgili söyleminin ve duruşunun değiştiğine işaret ediyor! Cümlede geçen “sıkı”, TCMB’nin 21 Eylül’de düzenlenecek olağan PPK toplantısında faiz oranlarında anlamlı düzeyde bir artırıma gideceğini düşündürüyor. TCMB’nin yeni ekonomi takımının arkasına hükümet desteğini de alması, Türk mali piyasaları açısından önemli bir gelişme olarak okunmalıdır!

Şimdilik, Türk mali piyasaları OVP’ye karşı anlamlı bir reaksiyon geliştirmedi. Muhtemelen, hedef koymak kolay, gerçekleştirmek ise zor diyen piyasalar ilk nazarda biraz şüpheli yaklaşsa da, yakın vadede Türk mali piyasalarında temkinli iyimser bir görünüm ağır basacağını düşünüyoruz. Görüşümüz arkasında ise, TCMB’nin araç bağımsızlığını yeniden tesis etmesi, cuma gecesi Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch’den beklenen olumlu adım ve nihayetinde 2 hafta sonra TCMB’nin faizlere tekrar ‘dokunacağı’ beklentimizin yattığını söylemem gerekiyor.

USDTRY kuru 26,80 seviyesinin etrafında dün de salınmaya devam ederken, CDS risk primi anlamı bir değişim göstermeden 375-380 bandında kaldı. Borsa İstanbul ana endeksi günü %0,7 oranında düşüşle tamamlarken, bankacılık endeksi ise %0,8 oranında yükseldi. Borsa ile ilgili ben yazmaktan siz okumaktan yoruldunuz ama bir müddet daha kalabalıkların çılgınlığının devam edeceği ve faiz enflasyonun altında kaldığı sürece (reel getiri yok) ve parayı mala artık (enflasyon) bağlamanın da zorlaştığı bir ortamda (kredi kanalları da tıkalı) yatırım yapmak için tek piyasa hisse senetleri kalıyor. Bu furyanın da, şirket değerlendirmelerinin hisse senedi piyasasının işaret ettiği düzeyde olmadığının anlaşılmasına (partinin ortasında birisinin ışığı açana) kadar devam edeceğini düşünüyoruz. Siz de bu sürenin yerel seçimlere kadar olduğunu da iddia edebilirsiniz. Belki de haklısınızdır!

Bir önceki gün Vakıfbank’ın 5 yıl vadeli “sürdürülebilir” 750 milyon dolar büyüklüğünde %9,125 getirili tahvil ihracı ardından dün de sahneye çıkan Yapı Kredi, yine 5 yıl vadede “sürdürülebilir” tahvil ihracında 500 milyon dolar %9,375 ile borçlandı. CDS risk priminin 2 yılın dibine gelmesi ardından ihraçların art arda geleceğini paylaşmıştık. Yukarıdaki paragraf ile birlikte okursak, hisse senedi piyasalarında yukarı yönlü eğilimini korunmaya devam edeceğini, Türk eurobondlarının getiri sunmaya devam edeceğini, kurun ‘kontrollü’ bir şekilde yükseleceğini, bununla birlikte TL tahvil faizlerinin de yukarı gideceğini düşünüyoruz.

Dönelim yurtdışı piyasalara. Dün ABD’de açıklanan güçlü makroekonomik verilerin doların elini daha da kuvvetlendirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Tedarik Yönetimi Enstitüsü (ISM) çarşamba günü imalat dışı PMI’ın geçen ay 54,5’e yükseldiğini, bu rakamın şubat ayından bu yana en yüksek seviyeye çıktığını ve Temmuz ayındaki 52,7 seviyesinden bu yana yükseldiğini, ödenen fiyat göstergesinin de önceki aya göre arttığını söyledi. Bunu çok açık bir şekilde enflasyon baskılarının kuvvetli olduğu şeklinde yorumladık. Bu minvalde, ABD dolarının piyasa faizi olan 10 yıllık gösterge tahvil getirileri %4,30 seviyesine dayanırken, faiz getirisi olmayan altın 1,915 dolar seviyesine kadar geriledi. Öte yandan, doların piyasa kuru olan sepet bazında DXY’nin de 105 seviyesine dayanarak son son 6 ayın zirvesine geldiğini not edelim. Suudi Arabistan ve Rusya’nın üretim kesintisini uzatma kararı ardından brent petrolün yüksek seyri keyifleri kaçırmaya devam ediyor.

DXY’nin güçlü veri ile elinin daha da güçlenmesi sonrasında EUR 1,0701 seviyesini test ederken, 1,30 seviyesinin üzerinden kısa pozisyona sahip olduğumuz Sterlin cephesinde ise 1,2480 seviyesi beklentimize paralel test edildi. Kısa vadede o oldu bu oldu şuraya değdi şeklinde okurlarımızın zihnini bulandırmak çok da istemiyoruz. Lakin, Çin ve Avrupa cephesinde ‘işlerin’ pek de yolunda gitmemesi nedeniyle belki -süresini tartışırız- 6 veya 9 aylık bir zaman diliminde doların ‘güçlü’ seyrini korumasını bekliyoruz. Bu zamana kadar pozisyonlanmamızı ve tercihlerimizi dolar lehine yapacağız. Akabinde ise, dolarda çok sert bir değer kaybının başlayacağını (bunu da bir spekülasyondan ziyade gereklilik olarak) düşünüyoruz.

ABD’de enflasyonist baskıların devam ettiğine dair yeni işaretlerin faiz oranlarının daha uzun süre yüksek seyredeceği ihtimalini artırmasının ardından küresel hisse senetleri düşüşlerine devam etti. ABD borsalarının ‘sıcak’ ISM verisi ardından geceyi %1 civarında düşüşle tamamlaması ardından yeni gün başlangıcında pasifiğin diğer ucunda da havanın pek de iyimser olmadığını görüyoruz. Asya borsalarında %0,5 – %1 arasında düşüşler görülürken, hâkim renk kırmızı.

Görüleceği üzere, yurtdışı piyasalarda ‘tatsız’ hava korunmaya devam ediyor. Bu sabah Çin’de açıklanan ithalat ve ihracat verileri yine daralma bölgesinde açıklandı. Bugünün veri takviminde Euro Bölgesi büyümesi, içeride her hafta perşembe günü olduğu üzere TCMB ve BDDK’nın haftalık bültenleri, ABD’de ise işsizlik maaşı başvuruları takip edilecek.

İktisatbank

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.