Connect with us

ŞİRKETLER

Fortune 500 Türkiye-2021 Araştırması’nın sonuçları açıklandı

Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin sıralandığı Fortune 500 Türkiye-2021 Araştırması’na göre, şirketlerin 2021 yılı net satışları, bir önceki yıla göre yüzde 65,7 artarak 3,2 trilyon liraya çıktı.

Yayınlanma:

|

Fortune Türkiye ve CRIF Türkiye’nin bu yıl 15’incisini gerçekleştirdikleri ve Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin listelendiği ‘Fortune 500 Türkiye Araştırması’nın sonuçları belli oldu.

Fortune 500 Türkiye Araştırması’nın 2021 sonuçları, Fortune Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şule Laleli, Fortune 500 Türkiye Editörü Ersan Taylan, CRIF Analitik Birim Müdürü Yavuz Arsoy ve CRIF Analitik Birim Danışmanı Selen Yıldırım’ın katılımıyla düzenlenen basın toplantısında açıklandı.

Buna göre, Fortune 500 Türkiye-2021 Araştırması, Türkiye’nin en büyük şirketlerinin Kovid-19 salgının etkilerinin devam etmesine rağmen 2021 yılında çok hızlı bir büyüme oranı yakaladıklarını ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye-2021 Araştırması’nda yer alan şirketlerin toplam net satışları bir önceki yıla göre yüzde 65,7 artarak 3 trilyon 212 milyar liraya çıktı.

Net satışlarda, son 15 yılın en yüksek oranlı artışı gerçekleşti

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2021 yılında net satışlarında sağladıkları söz konusu artış, ilk araştırmanın yapıldığı Fortune 500 Türkiye-2007’den bu yana geçen 15 yılda gerçekleşen en yüksek oranlı artış oldu. Başka bir ifadeyle Fortune 500 Türkiye şirketleri 2021 yılında net satışlarda, son 15 yılın en yüksek oranlı artışını gerçekleştirdi.

İhracatta rekor artış

Küresel ticaretteki canlanma ve tedarik zincirinde salgının etkisiyle yaşanan değişim, Türkiye’nin ihracatını pozitif etkiledi. Fortune 500 Türkiye Araştırması-2021’de şirketlerin net satışlarının artmasında ihracatın çok önemli bir rol oynadığını ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2021’de gerçekleştirdiği toplam ihracat, bir önceki yıla kıyasla yüzde 90 artarak 895 milyar 189 milyon TL’ye çıktı. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2021 yılında ihracatta sağladıkları söz konusu performans, araştırmanın ilk gerçekleştirildiği Fortune 500 Türkiye-2007’den bu yana yaşanan en yüksek oranlı artış oldu. 402 şirketin ihracat gerçekleştirdiği Fortune 500 Türkiye-2021 Araştırması’nda yer alan şirketlerin net satışlarında ihracatın payı bir önceki yıla göre arttı. 2020 yılında toplam satışların yüzde 24,3’ü ihracattan sağlanırken, 2021 yılında bu oran yüzde 27,9 oldu.

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2021 yılında gerçekleştirdiği ihracata dolar bazında bakıldığında ise bir önceki yıla kıyasla yüzde 50 artarak 100 milyar 753 milyon dolara çıktığı görüldü. Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Hizmet İhracatçıları Birliği verilerine göre, Türkiye’nin toplam ihracatı 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 37,7 artarak 282,2 milyar dolara çıktı. Bu veriler ile kıyaslandığında Fortune 500 Türkiye şirketlerinin, Türkiye’nin toplam ihracatında yaşanan artıştan daha yüksek oranlı bir artış gerçekleştirdiği net olarak görüldü.

Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin net karı yüzde 138 arttı

Fortune 500 Türkiye Araştırması, şirketlerin 2021’de karlarını da yüksek oranda artırdıklarını ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinden 396’sı kar açıklarken, 104’ü zarar açıkladı.

Fortune 500 Türkiye sıralamasında yer alan şirketlerin 2020 yılında 66 milyar 367 milyon lira olan toplam net karı, 2021 yılında yüzde 137,7 artarak 157 milyar 781 milyon liraya çıktı. Net kar artışında şirketlerin esas faaliyet karları ile diğer gelir gider dengesindeki artış toplamının, finansman giderlerindeki artışın üzerinde olması etkili oldu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satış karlılığı 2020 yılında yüzde 3,42 iken, 2021 yılında yüzde 4,91 seviyesine çıktı. 2020 yılında yüzde 8,27 olan öz kaynak karlılığı ise 2021 yılında yüzde 12,22’ye yükseldi.

EPİAŞ zirvedeki yerini korudu

Finansal kurumlar ve holding dışındaki tüm sektörleri kapsayan Fortune 500 Türkiye-2021 listesinde, geçen yıl zirveye çıkan Enerji Piyasaları İşletmesi AŞ (EPİAŞ), bu yıl da zirvede yer aldı.

2021 yılında net satış gelirlerini bir önceki yıla göre yüzde 57,9 artırarak 167 milyar 126 milyon liraya çıkaran EPİAŞ, Fortune 500 Türkiye 2021 sıralamasının birincisi oldu.

Uzun yıllar Fortune 500 Türkiye’nin zirvesinde yer alan Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ (TÜPRAŞ) ise 2021 yılında bir önceki yıla göre net satış gelirlerini yüzde 138,7 artırarak 150 milyar 972 milyon liraya çıkardı. Böylece Tüpraş, 2020 yılında olduğu gibi 2021 yılında da Fortune 500 Türkiye listesine ikinci sırada girdi.

Salgının etkisiyle 2020 yılında Fortune 500 Türkiye listesinde ivme kaybeden Türk Hava Yolları (THY), sağladığı yüksek büyüme performansı ile yeniden yükselişe geçti. 2021 yılında net satış gelirlerini, bir önceki yıla göre yüzde 109,6 artıran THY, 97 milyar 378 milyon TL net satış geliri ile Fortune 500 Türkiye-2021 listesinde üçüncü sıradaki yerini aldı.

Son yıllarda sağladığı yüksek büyüme ile devler arasındaki yerini her geçen yıl yukarı çeken Ahlatçı Kuyumculuk, 2021 yılında net satışlarını bir önceki yıla göre yüzde 92,2 artırarak 79 milyar 731 milyon liraya çıkardı. Ahlatçı Kuyumculuk elde ettiği yüksek büyümeyle 2021 yılında üç basamak atlayarak Fortune 500 Türkiye-2021 listesine dördüncü sıradan girdi.

Otomotiv sektörünün öncü şirketlerinden Ford Otomotiv Sanayi AŞ, bir önceki yıla göre net satış gelirlerini yüzde 43,8 artırarak 71 milyar 101 milyon liraya çıkardı ve Fortune 500 Türkiye-2021 listesine beşinci sıradan girdi. 2021 yılında net satış gelirini bir önceki yıla göre yüzde 27,1 artırarak 70 milyar 527 milyon liraya çıkaran BİM Birleşik Mağazalar AŞ (BİM) ise Fortune 500 Türkiye listelerindeki tırmanışında 2021 yılında ivme kaybetti. Fortune 500 Türkiye-2020 listesinde üçüncü sırada yer alan BİM, üç basamak gerileyerek Fortune 500 Türkiye-2021 listesine altıncı sırada girebildi.

Net satış gelirlerini bir önceki yıla göre yüzde 112,9 artırarak 68 milyar 227 milyon liraya çıkaran Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları TAŞ (ERDEMİR) ise Fortune 500 Türkiye-2021 listesine, yedinci sırada girmeyi başardı. Net satışlarını bir önceki yıla kıyasla yüzde 66,8 artırarak 68 milyar 184 milyon liraya çıkaran Arçelik, bir önceki yıl olduğu gibi Fortune 500 Türkiye-2021 listesindeki sekizinci yerini korudu. Net satış gelirlerini bir önceki yıla göre yüzde 53,4 artırarak 67 milyar TL’ye çıkaran Petrol Ofisi AŞ de üç basamak düşerek Fortune 500 Türkiye-2021 listesine dokuzuncu sıradan girdi.

Bir önceki yıl dokuzuncu sırada olan Opet Petrolcülük AŞ ise net satış gelirini yüzde 45 artırarak 56 milyar TL’ye çıkarmasına rağmen bir basamak gerileyerek Fortune 500 Türkiye-2021 listesine, 10’uncu sırada girdi. Fortune 500 Türkiye sıralamasında yer alan ilk 10 şirket, 896 milyar 265 milyon TL net satış geliri ile toplam satışların yüzde 28’ini gerçekleştirdi.

Fortune 500 Türkiye çıtayı 1 milyar TL’nin üzerine çıkardı

Şirketlerin net satışlarında yaşanan artışla Fortune 500 Türkiye listesine girmenin çıtası da önemli oranda yükseldi. 2020’de listedeki 500’üncü şirketin net satışı yaklaşık 630 milyon TL iken, 2021 listesindeki 500’üncü şirketin net satışı 1 milyar 36 milyon TL’ye ulaştı. Fortune 500 Türkiye araştırmasının ilk gerçekleştirildiği 2007’de 1 milyar TL’nin üzerinde net satış gelirine sahip olan şirket sayısı 53 iken, bugün 500 şirketin tamamının 1 milyar TL’nin üzerinde bir büyüklüğe ulaştığı görüldü. 2007’de yalnızca üç şirket, 2020’de ise 37 şirket 10 milyar liranın üzerinde satış büyüklüğüne sahipken, 2021’de 65 şirketin net satış gelirleri 10 milyar TL’nin üzerine çıktı.

İstihdam yüzde 5,1 arttı

Araştırmaya göre, gerek net satışlar, gerek ihracat gerekse net karda 2021 yılında oransal anlamda 15 yılın rekor artışları yaşanırken istihdamda da yüzde 5,1 artış yaşandı. Fortune 500 listesindeki şirketlerin, 2020 yılında 1 milyon 278 bin olan istihdamı, 65 bin artarak 2021 yılında 1 milyon 343 bine çıktı.

Borsa’daki şirketi sayısı 107 oldu

Fortune 500 Türkiye listesinde borsa şirketlerinin sayısı da bir önceki yıla göre arttı. Fortune 500 Türkiye-2021 listesinde 99 olan borsa şirketi sayısı, 2021 listesinde 107’ye çıktı. Borsa şirketi sayısı 2020 yılına göre artış gösterse de 2009 yılındaki 121 şirketin altında kaldı. 2009 yılında borsadaki şirket sayısı 325 iken 2021 sonunda 469’a çıktı. Ancak aynı dönemde Fortune 500 listesindeki borsa şirket sayısı ise azaldı. Listeye daha büyük şirketler girse de borsaya yeni açılan şirketler ilk 500 kriterlerini sağlamada zayıf kaldı.

Fortune 500 Türkiye Walmart’ın yüzde 63’üne ulaştı

Fortune 500 Türkiye-2021 Araştırması, şirketlerin 2021 yılında sadece TL bazında değil dolar bazında da yüksek oranlı bir büyüme sağladıklarını ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin toplam net satışları, bir önceki yıla göre dolar bazında yüzde 30,7 artarak 2021 yılında 361,5 milyar dolara çıktı. Fortune 500 ABD listesinin ilk sırasında bulunan Walmart’ın net satışları ise 2021 yılında 572,8 milyar dolara ulaştı. 2021 yılında sağlanan güçlü büyümeyle Fortune 500 Türkiye-2021 listesinde yer alan şirketlerin toplam net satışları Walmart’ın yüzde 63’üne çıktı. Bu oran 2020 yılında yüzde 49,5 civarındaydı. Türkiye-2021 şirketlerinin tamamı, Fortune 500 ABD-2021 listesine ise dördüncü sıradan giriyor.

Fortune 500 ABD listesinde ikinci sırada yer alan Amazon.com’un net satışları, 469,8 milyar dolar, üçüncü sırada yer alan Apple’ın net satışları ise 365,8 milyar dolar oldu.

Okumaya devam et

GÜNCEL

İş görüşmelerinde nezaketsizlik yayınlaşıyor: ‘Job ghosting’ sorunu

Yayınlanma:

|

Yazan:

Job ghosting günümüzde işe alım süreçlerinde çok yaygın, hatta neredeyse beklenir hâle geldi.

Ghosting nedir?

İngilizcede hayalet anlamına gelen ghost kelimesinden türeyen terim, herhangi bir açık uyarı veya gerekçe olmaksızın bir kişiyle tüm iletişimi ve teması beklenmedik bir şekilde sona erdirme ve daha sonra söz konusu kişinin iletişim kurma girişimlerini görmezden gelme olarak nitelendiriliyor.
Job ghosting ise: Şirketlerin adaylara işe alım sürecinin devam etmeyeceğini söylemek yerine adayın artık pozisyon için değerlendirilmediğini anlaması umuduyla tüm iletişimi aniden kesmesi anlamına geliyor.
Neden? Çevrimiçi iş ilanlarının ve kolay başvuru butonunun yaygınlaşmasıyla birlikte şirketlerin gelen kutusu özgeçmişlerle dolup taştığından herkese yanıt vermeye yetişmek zorlaşıyor. Ancak özellikle mülakat aşamasına gelmiş adaylara onlarla devam edilmeyeceğini haber vermek yerleşmiş bir beklenti.

Ne olursa olsun: Job ghosting, kuruluşun çalışanlarına saygı göstermeyen zararlı bir şirket kültürüne sahip olduğunun bir işareti.
Mülakat için çokça zaman, çokça çaba harcandığından ve süreçte ilerledikçe sonuçla ilgili beklentiler arttığından geri bildirim paylaşmaktan kaçınma tercihi adaylar için kafa karıştırıcı ve cesaret kırıcıdır. Daha da kötüsü, aday herhangi bir yapıcı eleştiri olmadığında neyi yanlış yaptığını ve bir sonraki fırsat için mülakat becerilerini nasıl geliştireceğini bilemez.

İşin diğer tarafı
Son dönemde şirketler de işe alım sürecinin ortasında aniden yok olan adaylardan şikayetçi. İş ilanlarına başvuran adaylar çağrıldıkları görüşmelere haber vermeden gitmeyebiliyor.

Hatta: Pozitif bir mülakat sürecinin sonunda işe başlayan adayların 2-3 gün sonra haber vermeden işten ayrıldığı vakalar bile görülüyor.
Hürriyet’ten Emre Eser’in job ghosting terimini başka bir yönden ele aldığı haberinde söz konusu çalışan adayları “hayalet işçiler” olarak tanımlanıyor. Sektör temsilcileri, “Söz verilen görüşmelere gelinmiyor. İlk gün öğle yemeğine çıkıp dönülmüyor. İş verenin telefonları dahi engelleniyor. Hayalet işçilerle başımız dertte. Aradığımız elemana ulaşamıyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel konuya dair şu yorumları yapıyor:

“Adaylar, iş arama süreçlerinde en az 8-10 yere başvuruyor. Kimilerini sonradan görmezden geliyor. Burada bir nezaket sorunu var. İnsan kaynakları günde 7-8 görüşme için plan yapıyor ama bunların yarısı görüşmeye gelmiyor. CV gönderiyorlar, sonrasında defalarca arıyorlar. Görüşmeye çağırdığımızda ise neden bile bildirmeden gelmiyorlar. Yani bize önce love bombing, ardından da job ghosting yapıyorlar. Araya aracı sokan çok sayıda aday da görüşmeye gelmiyor. Biz de bunlara şaşırıyoruz.”

24 Saatte İş platformunun kurucusu Mert Yıldız hayalet işçi sorununun Türkiye’de en çok yeme-içme, perakende, lojistik ve güzellik sektörlerinde hissedildiğini söylüyor ve ekliyor: “Uygun adayı işe başlatamayan her işletmenin aylık ciroda %14 kadar kayıp yaşadığını tespit ettik.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.