ŞİRKETLER
Fransız şirket dünyanın ilk ‘elektrik şarjı ve batarya gerektirmeyen’ e-bisikletini üretti
Fransız şirket dünyanın batarya gerektirmeyen ilk elekrikli bisikletini üretti. Fransız girişimci Adrien Lelievre, Pi-Pop adlı e-bisiklette enerji depolamak için süperkapasitör denen çığır açıcı yepyeni bir sistem kullanıyor. Bu sistem, geleneksel lityum piller gibi ağır metaller içermiyor.

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Son yıllarda enerji fiyatlarının artması büyük şehirlerde yaşayan birçok kişiyi gündelik hayatlarında bisiklet ya da toplu taşıma gibi alternatiflere yöneltti.
Özellikle bisiklet ya da scooter gibi batarya destekli kişisel araçlar son yıllarda oldukça yaygın hale geldi.
Tıpkı elektrikli otomobillerde olduğu gibi bu tarz araçların en büyük sıkıntısı menzil, şarj etme süresi ve elbette bataryaların içerdiği ağır metal ve zehirli maddeler. Bu aygıtlarda sıklıkla kullanılan lityum-iyon bataryaların büyük oranda geri dönüştürülemez olması da iklim krizi açısından firmaları ve insanları düşündüren bir başka sorun.
Ancak Fransız girişimci Adrien Lelievre, Pi-Pop adını verdiği ‘yeni nesil elektrikli bisiklette’ süperkapasitör denen bir enerji depolama sistemi kullanıyor ve bu sistem bildiğimiz lityum-iyon bataryalardan farklı çalışıyor.
Süperkapasitör denen güç sağlayıcı sistemin iklim krizi için de sürdürülebilir bir yapıya sahip olması açısından önemli.
Batarya yerine elektrostatik ile çalışan süperkapasitör
Elektrik ve elektronik eğitimi alan Fransız mühendis ve girişimci Adrien Lelievre, STEE adlı start-up şirketin kurucusu ve aynı zamanda da tepe yöneticisi.
Lelievre’in icat ettiği ve “süperkapasitör” adını verdiği güç kaynağı geleneksel bir bataryadan farklı bir işleve sahip.
Öncelikle süperkapasitör elektriğe ihtiyaç duymuyor ve enerji-güç depolamak için elektrostatik (duruk yük) yöntemini kullanıyor.
Bir diğer tabirle, hareket sonrası oluşan kinetik enerjiyi dönüştürerek “yavaş hareket eden bir yük yoluyla depolayarak” çalışıyor.
Bunun aksine, lityum piller prize takılarak elektrik enerjisini kullanıyor ve bunu “kimyasal reaksiyon” halinde depoluyor.
Süperkapasitörün diğer önemli özellikleri, ihtiyaç duyulduğunda enerjiyi çok hızlı bir şekilde depolayıp serbest bırakabilmesi.

Fren yapınca enerji depoluyor, 50 metre yükseklikteki yokuşu çıkabiliyor
Bi-Pop adlı patentli e-bisiklet aynı zamanda birçok muadilinden farklı olarak fren yapıldığı zaman kaybolan kinetik enerjiyi üzerindeki süperkapasitöre aktarabiliyor. Bu sayede enerji tasarrufu en üst düzeyde yapılabiliyor.
Euronews Next’e konuşan Pi-Pop bisikletinin mucidi Lelievre’e göre aslında süperkapasitör teknolojisi, kişinin bisiklet sürerken kendi ürettiği kinetik enerjiyi yeniden bisikletin ivmesi için kullanmaya yarayan bir depolama mekanizması.
Lelievre, kullanıcının bisikleti önceden düz bir yerde binerken şarj etmesi durumunda 50 metre gibi bir yüksek yokuşa çıkabilmesi için gerekli enerjiyi sağlamaya yeteceğini ifade ediyor. Bu özellik de yeni nesil e-bisiklet Pi-Pop’u Avrupa şehirlerinin yaklaşık yüzde 80’i için uygun hale getiriyor.
Süperkapasitör teknolojisi ya da kavramı aslında başlı başına yeni bir fikir değil. Süperkapasitör güç depolama aygıtları ilk olarak 1970’lerin sonunda üretildi. Günümüzde fotovoltaik sistemlerde (güneş panelleri gibi), dijital kameralarda ve bazı hibrit ya da elektrikli araçlarda işlev ve ivme performansını arttırmak amacıyla zaten kullanıyor. Fransız mühendis ve girişimci Adrien Lelievre’in yaptığı en büyük yenilikse bu teknolojiyi bisiklet mekaniğine adapte etmesi oldu.

Süperkapasitör güç kaynakları 3 kat daha uzun ömürlü
Lelievre’e göre 20 kiloluk Pi-Pop e-bisiklet, “harekete geçmenin” bir sembolü.
“Her zaman daha fazlasını istemek, daha hızlı gitmek, daha fazla enerji anlamına gelir… Bu bir çıkmaz sokak.”
Süperkapasitörler karbon, iletken polimer (plastik), alüminyum folyo ve kağıt hamurundan (geri dönüşüm işlemleri zaten mevcut olan malzemelerden) yapıldığından bisikletin ‘güç sistemi’ üretiminde hiçbir nadir maden ya da geri dönüştürülemeyen madde kullanılmıyor.
Bisikletin şarj olmasını beklemeye de gerek yok; bu da klasik e-bisikletlere kıyasla başka bir avantaj. STEE şirketi ayrıca süperkapasitörün ömrünün yaklaşık 10 ila 15 yıl sürdüğünü söylüyor. Yaklaşık 5-6 sene ömrü olan lityum bataryalara kıyasla süre piyasada rekabeti artıracağa benziyor.
Yüzde 100 Fransız üretimi
euronews haberine göre; şu anda üçüncü nesil bir tasarımı yapılan Pi-pop e-bisikletleri Fransa’nın Orleans (Paris’in hemen güneyinde) şehrinde yapılıyor. Fransa’da eğitim gören ve kariyerini ülkesindeki elektronik endüstrisinde inşa eden Lelièvre için bu bisikletin memleketinde üretilmesi oldukça önemli.
Şirketinde 25 kişiyi istihdam eden Fransız girişimci Lelievre “Üretimin kontrolünü kaybedersek yenilik yapamayacağımızı düşünüyorum” diyor ve ekliyor “Sürdürülebilir kalkınma, ekolojik geçiş ve enerji dönüşümü gibi yeni alanlarda iş imkanı sağlamak oldukça önemli.”
Şu anda firma ayda Pi-Pop bisikletlerinden 100 adet üretim kapasitesine sahip. Şirket 2024 yılına kadar bu kapasiteyi 1000’e çıkarmayı düşünüyor.
AB senede 6.4 milyon bisiklet ithal ediyor
Lelievre’in Avrupa’ya yönelik hedefleri de var.
“2025’te Avrupa pazarını hedeflemek istiyoruz ve şu anda da diğer yöneticilerle birlikte yatırım alıp almamayı tartışıyoruz.
Avrupa Birliği (AB) veri ajansı Eurostat’a göre, AB ülkeleri sende 1,2 milyon e-bisiklet ve 5,2 milyon normal bisiklet ithal ediyor. Bu sebeple STEE şirketinin ürettiği yarı normal yarı e-bisiklet denilebilecek Pi-Pop’un yatırım alarak büyük çapta üretim yapması kendileri için önemli bir fırsat olabilir.
İlginizi Çekebilir
EKONOMİ
Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:
6 saat önce|
28/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.
Zombi Şirket Nedir?
Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:
-
Sürekli borç çevrimi
-
Siyasi baskılarla alınan krediler
-
İflas erteleme ya da konkordato kullanımı
-
Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar
bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.
Ekonomiye Verdikleri Zararlar
1. Kaynakların İsrafı
Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.
2. Rekabetin Bozulması
Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.
3. Banka Bilançolarında Risk
Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.
4. Yatırımcı Güvensizliği
Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.
5. Verimlilik Kaybı
Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.
Türkiye Örneği: Sessiz Kriz
Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.
-
KGF destekli krediler,
-
İflas erteleme/kurtarma kültürü,
-
Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,
bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.
Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş
Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:
-
Bankacılık krizine,
-
İşsizlik artışına,
-
Güvensizlik ortamına,
neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.
Yaşayan Ölülerden Kurtulmak
Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.
Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.
Erol TAŞDELEN-Ekonomist www.bankavitrini.com
Erol Taşdelen
Kara Para Aklamanın En Hızlı Yolu: Western Union Vakası

Yayınlanma:
9 saat önce|
28/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Küresel para transfer devlerinden biri olan Western Union (WU), 2017 yılında ABD Adalet Bakanlığı tarafından açılan davada, kara para aklama ve dolandırıcılık faaliyetlerine göz yumduğu gerekçesiyle 586 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Bu olay, uluslararası finansal sistemin nasıl suç örgütleri tarafından istismar edilebildiğini ve denetim eksikliklerinin nasıl dev şirketleri dahi zor durumda bırakabileceğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.
Western Union Nasıl Aracılık Etti?
1. Zayıf Müşteri Tanıma (KYC) Süreçleri
WU’nun bazı ülkelerde uyguladığı gevşek müşteri tanıma protokolleri, dolandırıcıların ve suç örgütlerinin sistemden rahatça faydalanmasına olanak tanıdı.
2. Şüpheli İşlemlerin Raporlanmaması
ABD yasalarına göre finansal kuruluşların belirli eşiği geçen ve olağandışı görülen işlemleri SAR (Şüpheli Faaliyet Raporu) ile bildirmesi gerekirken, WU bu işlemlerin çoğunu ya fark etmedi ya da raporlamadı.
3. Çalışanların Bilinçli İhmali
Bazı Western Union acente çalışanlarının, yasa dışı faaliyetlere göz yumduğu hatta bazı durumlarda bizzat dahil olduğu da tespit edildi.
2017 Yılında ABD’de Açılan Dava ve Cezalar
ABD Adalet Bakanlığı, Federal Ticaret Komisyonu (FTC), Hazine Bakanlığı’na bağlı FinCEN ve New York Finansal Hizmetler Departmanı, WU’ya yönelik çok boyutlu bir soruşturma başlattı. Şirketin itirafları sonrası:
-
586 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti.
-
Para, dolandırıcılığa uğramış mağdurlara iade için kullanıldı.
-
Suçlamalar arasında, kara para aklamayı önlemeye yönelik önlemlerde yetersizlik, dolandırıcılığa yardım ve yataklık, ve müşteri güvenliğini ihmal yer aldı.
Özet Tablo
Kurum / Anlaşma | Tarih | Ceza/Tutar | Sebep Özeti |
---|---|---|---|
ABD DOJ & FTC | Haz 2017 | 586 milyon $ | AML+Wire dolandırıcılığı |
FinCEN (ABD Hazine) | Haz 2017 | 184 milyon $ | SAR raporlamasında eksiklik |
NY DFS | Haz 2018 | 60 milyon $ | AML zayıflıkları, şüpheli işlem ihlali |
İrlanda Merkez Bankası | May 2015 | €1,75 milyon | Düşük AML sistemi |
Uluslararası Yansımalar ve Türkiye ile Bağlantılar
WU’nun dünya genelinde yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde (özellikle gelişmekte olan pazarlarda) yapılan şüpheli işlemler, terörün finansmanı, yasadışı bahis gelirlerinin aklanması ve vergi kaçakçılığı gibi suçlarla ilişkilendirildi.
Türkiye’de de MASAK benzeri kurumlar, WU üzerinden gelen bazı transferlerde inceleme başlattı. Ancak WU, bu süreçten sonra Türkiye’de uyguladığı AML (Anti-Money Laundering) protokollerini gözden geçirdi ve sıkılaştırdı.
Ne Değişti?
Western Union, bu olay sonrasında:
-
AML uyum departmanlarını güçlendirdi.
-
Yüksek riskli ülkelerde işlemleri sınırlandırdı.
-
Kimlik kontrol süreçlerini dijital olarak güçlendirdi.
-
Şüpheli işlemlerin algoritmik tespiti için yeni sistemler kurdu.
Western Union’un aldığı bu ceza, uluslararası para transferi yapan tüm finansal aktörler için bir uyarı niteliği taşıyor. Yalnızca parayı değil, sistemi taşıyanlar da sorumluluk taşıyor.
“Finansal teknolojinin gücü, ihmal edildiğinde suça hizmet edebilir.”
WU vakası, bu gerçeğin en güçlü örneklerinden biridir.
GÜNCEL
Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Yayınlanma:
10 saat önce|
28/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Altyapı, insanlığın doğayı ve dünyayı kontrol etme çabasını yüzyıllardır şekillendiren bir kavramın somut yansımasıdır. Bugünün ekonomisini canlandırmak ve gezegenin sınırları içinde geleceğin ihtiyaçlarını karşılamak için, dayanıklı ve sürdürülebilir altyapılar geliştirmeliyiz.
Mevcut altyapılar, büyük ölçüde fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiştir; bu sistemler iklim aşırılıklarına karşı yeterince donanımlı değildir, ayrıca malzeme kıtlıkları ve yüksek karbon yoğunluğu sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Küresel ölçekte, inşaat sektörü 2050’ye kadar karbon salımını sıfırlama hedefi doğrultusunda ilerlememektedir. Bazı bölgeler, aşırı inşa edilmiş fosil yakıt temelli altyapının mirasıyla yüzleşmektedir. Bu yapıların korunması ya da yenilenmesi mümkün değildir. Öte yandan, bazı bölgelerde ise hâlâ temel altyapı eksikliği yaşanmaktadır. Hangi koşulda olursa olsun, altyapının çökmesi felaketle sonuçlanır.
Karar vericiler ve planlamacılar, altyapının yeni koşullara geçişiyle ilgili bir dizi kritik stratejik sorunla karşı karşıya. Altyapının genel kırılganlığı çeşitli şekillerde kendini gösteriyor:
– Gecikmiş uyum
Kritik altyapılar, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yavaş ilerliyor. Yatırımlar ve varlıklar üzerindeki fiziksel riskler çoğu zaman hafife alınıyor ve bu da 2050’ye kadar değer kaybının yüzde 50’ye kadar ulaşmasına yol açabilir. Öte yandan, güvenli inşaat alanları giderek azalıyor; bu da yüksek riskli bölgelerden kademeli bir geri çekilmeye neden oluyor.
– Toplumsal beklentiler
Toplum, giderek daha fazla dönüştürücü, erişilebilir, kapsayıcı, sağlıklı ve güvenilir kamu altyapısı talep ediyor. Ancak su gibi temel hizmetlerin metalaştırılması, demiryolu ve otoyolların kötüleşmesi, artan enerji fiyatları ve inşaat işçileri için sıcaklık kaynaklı sağlık riskleri, toplumsal dayanıklılığı zayıflatıyor. Temel altyapılar hâlâ sigortalanabilir durumda olsa da dönüşümün mali yükü orantısız şekilde yoksul kesimlerin omzuna binebilir.
– Finansal kaynaklar için rekabet
Altyapı yatırımlarındaki açık giderek büyüyor, çünkü daha fazla fon savunma ve yapay zekâ gibi alanlara yönlendiriliyor. Bu arada, ertelenen bakım maliyetleri artıyor ve yaşlanan altyapılar giderek daha güvensiz hale geliyor.
– Stratejik malzeme kıtlıkları
Stratejik malzeme eksiklikleri, karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabilir. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar her 15 ila 25 yılda bir değiştirilmek zorunda; bu da kritik kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, aşırı hava olaylarına ve siber saldırılara karşı dayanıklı altyapılar inşa etme ihtiyacı ile inşaatın çevresel etkisini azaltma zorunluluğu arasında artan bir gerilim söz konusu.
Bu soruların nasıl ele alınacağı birçok değişkene bağlı. Ancak geleceğe hazırlanmak adına, 2100’e kadar küresel altyapıya ilişkin beş senaryo, potansiyel gelişmeleri öngörmek ve bağlama özgü öncelikleri belirlemek açısından önemli içgörüler sunabilir.
2100’e kadar 5 küresel altyapı senaryosu
1. Döngüsel ve iklime dayanıklı “teknosfer”
“Teknosfer”, insan eliyle üretilmiş tüm yapılar, sistemler ve malzemelerin toplam kütlesini ifade eder; binalardan yollara, makinelerden atıklara kadar her şeyi kapsar. Günümüzde teknosferin toplam ağırlığı, Dünya üzerindeki tüm canlı organizmaların toplam ağırlığını aşmış durumdadır. Bu durum, modern uygarlığın ne denli büyük bir maddesel ayak izine sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu devasa ölçek, beraberinde gelen yüksek bakım maliyetleri ve azalan kaynaklarla birleştiğinde, kaynak açısından yoksul ve demografik olarak durağan ülkeleri inşa edilmiş çevresini sınırlı bir stok olarak değerlendirmeye yöneltiyor. Yeni yapılar inşa etmek yerine, mevcut binalar ve altyapılar yeniden kullanılıyor, onarılıyor, farklı amaçlarla değerlendiriliyor, yükseltiliyor ve geri dönüştürülüyor. Arazi tüketimi ve doğal (işlenmemiş) malzeme kullanımının dönemi sona eriyor.
Bu bağlamda, hızlı yenileme döngüleri ve dinamik bir ikinci el yapı malzemesi pazarı ortaya çıkıyor. Yerel (yerli) mimari yani belirli bir bölgeye ya da kültüre özgü geleneksel yapı stilleri hem düşük hem de yüksek teknolojili inşaat teknikleriyle bir araya gelerek, enerjiye veya makinaya dayanmayan, fiziksel prensiplere dayalı pasif tasarım özellikleriyle birleşiyor. Bu sayede, kurak bölgelerden taşkın riski altındaki alanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, aşırı sıcağa ve sellere dayanıklı yapılar geliştiriliyor.
2. Kıtalararası paylaşılan mega altyapılar
Enerji ve dijital dönüşümleri desteklemek amacıyla büyük bir inşaat patlaması yaşanıyor. Hızla büyüyen bölgeler, maliyetleri düşürmek ve projelerin teslimat süresini hızlandırmak için büyük ölçekli altyapı projelerinde işbirliği yapıyor.
Yenilenebilir enerji, güneşin ve rüzgârın en bol olduğu bölgelerde üretiliyor; bu enerji, uzun mesafeli bağlantılı şebekeler ve deniz altı kabloları yoluyla dağıtılıyor. Bu ağlar, doğu ve batı saat dilimlerini birbirine bağlayarak, gece ve gündüz arasında enerji arzının dengelenmesini sağlıyor.
Aynı zamanda, uzun mesafeli su ağları, yelkenli kargo filoları ve kıtalararası demiryolları, kaynakların verimli dağıtımını ve düşük karbonlu ulaşımı destekliyor.
3. Sanal ve silahlandırılmış altyapı
Bu senaryoda veri, şehirler ve altyapı üzerinde şirketler egemenlik kurar. Özel sektör kontrolüne doğru kayış, düzenlemelerin gevşetildiği, bireyselleşmiş ve tamamen içine çekici (immersive) dijital ortamların yaygınlaştığı bir yapıya yol açar.
Bu bağlamda madencilik faaliyetleri uzaya, Arktik bölgelere ve okyanus derinliklerine kadar genişler. Mekânsal ve kentsel planlama yapay zekâ tarafından yürütülür, tasarım süreçleri otomatik hale gelir ve inşaatlar, robotlar tarafından gerçekleştirilir.
Altyapılar, sensörler ve veri toplayan malzemelerle donatılmıştır; bu da hem öngörüye dayalı bakım hem de sürekli gözetim sağlar. Bu arada, varlıklı kesim yapay, korunaklı adalara çekilir. Dört günlük çalışma haftası benimsenmiş ve veri vergilendirmesiyle kamuya yeni gelir kaynakları oluşturulmuştur. Ancak bu düzenin bazı kırılganlıkları da vardır: elektrik kesintileri, siber saldırılar, dijital sistem arızaları ya da kötü niyetli dijital ele geçirme olayları toplumu savunmasız bırakabilir.
Enerjiye ve stratejik kaynaklara olan talebin hızla artmasıyla birlikte, altyapı ve siber güvenlik alanlarında yeni bir pazar hızla gelişir.
4. Atıl kalmış ve karbona bağımlı altyapı
Karbon salımını azaltma hedefinin başarısız olması ve bakımın ertelenmesi, atıl varlıklara ve fosil yakıtlara bağımlı altyapılara yol açar. Bu durum sadece altyapının değer kaybıyla sınırlı kalmaz; bu kayıp emeklilik fonlarından yatırım portföylerine, işçilere, tedarikçilere ve sosyal yardımlardan faydalanan kesimlere kadar sistemik olarak yayılır.
Karbon yakalama, depolama ve kullanma teknolojileri ile jeomühendislik çözümleri, emisyonları kontrol altına almak için geçici önlemler olarak öne sürülür. Ancak giderek artan karbon fiyatları ve iklim değişikliğinin fiziksel etkileri, ekonomik kayıplara yol açar ve bu bedelin büyük kısmı devletler ve gelecek nesiller tarafından ödenir.
5. Merkeziyetsiz mikro altyapı
Tek bir enerji piyasasının işlememesi, kıtalar arası planlamayı sekteye uğratır. Bunun sonucunda, yerel düzeyde altyapı yönetimi, belediyeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, yurttaş kooperatifleri ve kentsel mahalleler tarafından yürütülmeye başlar. Bölgesel kaynaklar ve insan becerileri, enerji hücrelerine ya da biyogaz adalarına dönüştürülür; bu sistemler şebekeye bağlı veya bağımsız olabilir. Bu yapı, akranlar arası (peer-to-peer) enerji ticaretini ve kapalı döngüde kendi kendine yeten sistemleri teşvik eder.
Ancak bu yaklaşım, yüksek enerji tüketen endüstrileri veya veri merkezlerini destekleyecek ölçeğe sahip değildir. Kaynak paylaşımı için belirlenmiş ortak kurallara bağlı olarak, bazı bölgeler işbirliği yaparak gelişir. Diğerleri ise içine kapanır ya da kaynak rekabetine girer.
Bir noktada bir şeyden vazgeçilmeli
Altyapı, insanlığın yüzyıllardır süregelen doğa ve dünya üzerinde egemen olma anlayışını yansıtır. Ancak günümüzde çağrı, insan yapımı çevreyi korumak için doğa ve toplumla birlikte hareket etmeye yönelmiştir. Gelecek büyük olasılıkla, altyapının geleceğine dair öngörülen senaryoların bir bileşimini içerecektir. Bu kombinasyonun niteliği; mevcut yapı stoğunun büyüklüğüne, çevresel bozulmaların şiddetine, enerji ve malzemelerin döngüselliği ile erişilebilirliğine, yapay zekânın güvenilirliğine ve demografik-kentsel değişimlere bağlı olacaktır.
Dünya sınırlı bir gezegen olduğundan, aşağıdaki önlemler tüm senaryolarda kayıpsız (no-regret) stratejiler olarak öne çıkar: Önceliklerin net biçimde belirlenmesi, kritik varlıkların korunması, bozulmalara uyum sağlamak için büyük ölçekli yatırımlar, paydaşlar arasında güven inşası, faydanın adil paylaşımı ve toplumsal katkı, kaynak tasarrufu ve kolektif kullanım, doğal ekosistemlerin yeniden canlandırılması, gri (mühendislik temelli), yeşil (doğaya dayalı) ve davranışsal çözümlerin uygun maliyetli bileşimleri…
Yeni altyapı türleri ortaya çıkabilir: Enerji, tohum ve temel ihtiyaç maddeleri için depolama alanları; acil durum müdahale ve erken uyarı sistemleri; doğaya geri kazandırma (rewilding), biyomimikri ve jeomimikri gibi doğadan ilham alan çözümler ile az inşaat gerektiren veya hiç inşa gerektirmeyen uygulamalar…
Her durumda, kaynaklar ve ekosistemler şu yollarla korunmalıdır: Yeni yapıların inşa edilmemesi, mevcut yapıların sökülmesi, yeniden kullanılması, basitleştirilmesi, küçültülmesi, ortaklaştırılması, telafi edilmesi ya da merkezileştirilmesi. Altyapı dönüşümünü desteklemek ve iklim zararlarını en aza indirmek için, hükümetler hayati altyapı projelerine doğrudan destek vermeli ve bu projeleri önceden planlayarak büyük ölçekli özel yatırımları da sürece dahil etmelidir.
Bu, şu yollarla sağlanabilir: Devlet yardımları ve kamu alımı reformları, eğitim programları, daha düşük iskonto oranları ya da sabit alım tarifeleri gibi risk azaltıcı araçlar, stratejik ortaklıklar, uzun vadeli dayanıklılık planları, gelecek fonları ve stratejik öngörü sistemleri…
Tercih edilen yatırımlar, uzun vadeli iklim savunması açısından etkin ve verimli olmalı; hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına fayda sağlamalıdır.
Pascale Junker – WEF
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (849)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.854)
- GÜNCEL (3.243)
- GÜNDEM (3.204)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.258)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (478)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.063)
- Ali Coşkun (25)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (572)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (36)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Kriptoya MASAK Denetim Freni!

Kara Para Aklamanın En Hızlı Yolu: Western Union Vakası

Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler

ZİHİN SAĞLIĞI KRİZİ KAPIDA!

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- 2. el araçta '6 ay-6 bin km' şartı uzadı 28/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 27/06/2025
- Kamu işçilerinde ikinci zam teklifi belli oldu! Türk-İş Başkanı Atalay'dan açıklama geldi 27/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif belli oldu 27/06/2025
- Doğal gaz ithalatı nisanda rekor artış gösterdi 27/06/2025
- Fed'in yakından izlediği enflasyon verisi tahminleri aştı 27/06/2025
- Türkiye'nin lisanslı elektrik üretimi nisanda yüzde 11 arttı 27/06/2025
- Bakan Bayraktar: Enerji projelerinde izin süreci kısalacak 28/06/2025
- İstanbul'da kiralık sosyal konut yapılacak 28/06/2025
- "Ziraat Bankası'nın tarım sektörünün finansmanındaki payı yüzde 71" 28/06/2025
- Şimşek: Dezenflasyon son bir yıldır kesintisiz devam ediyor 28/06/2025
- Erdoğan çiftçilere yeni kredi paketi açıkladı 28/06/2025
- Ankara'da metro ve otobüs hatlarında ilk aktarma ücretsiz olacak 28/06/2025
- Rüzgar türbini kanadı ithalatına damping soruşturması 28/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı