Bir zamanlar bankacılıkta hedefler vardı. Bazen acımasızdı ama yine can hıraş tutturmaya çalışıyorduk. Belki %100 olmuyordu da %90 oluyordu. Bazen de işi abartıyorduk veya piyasa öyle gelişiyordu ki çok da yırtınmasak da %120 tutuyordu, eminim ki alınacak primlerinden çok hedefin tutmasının dayanılmaz hafifliğini yaşıyor ve mutlu oluyorduk.
Şimdi yine hedefler var…
Lakin piyasa ile hedefler çok olumsuz ayrışıyor.
Anlatayım…
Banka kredi hedefi vermiş yine, ama tutması imkansız!
KOBİ dışına Ticari firmalara, “zorunlu Menkul Kıymet tesisi” dedikleri olaydan dolayı zaten kredi veremiyorsun. Çünkü büyüklerimiz diyor ki, “KOBİ dışına kredi verirsen ( ihracat taahhütlü krediler hariç) devletten verdiğin kredinin %30’u kadar 10 yıl vadeli % 9 faizli tahvil alacaksın”. Tabi bir de diyor ki “faiz oranı ortalama bunu geçemez”. Eee banka da diyor ki, “bunu bu orandan verirsek zarar ederiz çünkü %15’ten kredi verirsek ve TL Mevduatlarımızı YP mevduatlar karşılığında da artırmamız gerektiğinden, TL’ye %30’lar da faiz veriyoruz”.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!
Büyükler finanse edilemeyince, küçük KOBİ’lerin de Kredibilitesi ve teminat sorunları nedeniyle piyasa tıkanıyor. Ortamda bir likidite problemi oluyor. Para yok, çekler bankada teminat yerine ciranta ile küçüklerin kucağına atılıyor, krediye dönmeyen çekler vadeyi beklemek zorunda ve al sana likidite problemi. Deprem bölgesinde bugüne kadar her ay ödenen 30 milyar TL’lik çeklerin bundan sonraki akıbetine hiç girmeyeyim. Uykular kaçar!
Reel sektör bunlarla boğuşurken, bankalarda zararı telafi etme derdinde, dolayısıyla diyorlar ki, “vadesiz mevduatı artırıp zararları telafi edelim”.
Canım kardeşim cam plazanın 12. katından bakınca kağıt üstünde mantıklı teoriler geliştiriyorsun da piyasa da likidite sıkışmış onu hesaba katmıyorsun. Firmalar uzun zamandır kredi ödemek için kredi kullanamıyor yarısı kısa vadeli olan ve bir yıl içinde ödenecek(!) krediler için planın var mı! Sence firmalar özkaynakları ile bu kredileri çevirebilir mi? Personele habire baskı yapıyorsun, şube de çalışan müşteri temsilcisi müşteriyi arıyor tarıyor ama müşteri diyor ki, “para yok” bu nedenle vadesizler tutmuyor. Firmanın nakit akışı “kredi vermeden” nasıl alınacak formülün var mı?
Banka burada suçlu değil, ama personel de çaresiz!
Nakit krediden zarar ediyoruz anladık.
Lakin orada kapı gibi benim nakit kredi hedeflerim duruyor, buna paralel faiz geliri hedeflerim duruyor. Komisyon hedeflerim duruyor! Kredisiz bunların nasıl tutacağının Aksiyon Planını hazırladın mı?
Krediyi vermeyince faiz geliri hedefim nasıl tutacak derken o gereksiz hiç şube yüzü görmemis Bölge personeli bilmiş bilmis sana diyor ki “eee faiz geliri sadece krediden olacak diye bir şey yok, vadesiz topla, onunla tutar”. Vay be bu benim aklıma hiç gelmemişti. Tam bu aşama da “dayanayım vadesize” diyorum ki; arıyorum soruyorum, imkansız aşklar yaşıyorum, müşteri de diyor ki “kredi yoksa vadesiz de yok”.
Piyasa zaten can çekişiyor, ne kadar ekmek o kadar köfte. Hani koşar koşar da tam topa vuracakken, mahalle arası maçlarda plaseyi tam yapacakken duvara toslarsın da ayağın duvara çarpar, onun acısı bir yana, bir de plase yapamamanın verdiği acı, off.
Tabi bütün bunlar gizli kapaklı birde işin bu tarafı var, ne şiş yansın ne kebap.
Büyükler “böyle olacak” diyor, sermaye bankalar arkadan nasıl dolaşırım hesabında.
Arkadan dolaşmada personele sarma olayı!
“Yoktan var et, yapan nasıl yapıyor“ diyorlar; ya ben bunu bir yerlerden hatırlıyorum ama, bu galiba Tanrı ya mahsus bir olay. İyi de ben Tanrı değilim ki, basit bir İİBF mezunu, hasbelkader bankada iş bulmuş bir kulum!
Yav çok sevdiğim bir müdürüm var, Allah başımızdan eksik etmesin, günde 5 kere toplantı yapılır mı? Yapıyor! Toplantı yapmaktan, işine bakamıyor insan!
- Toplantıdan çıkıyor arkadaşlar vadesiz,
- Maaş kazanalım
- Vadeli
- Nakit kredi den zarar ediyoruz, saldırın teminat mektubuna,
- Çapraz satış,
- POS verelim
- Borçlu tahsilat sistemi tanımlayalım.
- Forward yapalım, kur da hareket olacak.
- Yeni müşteri kazanalım
- Kredi kartı önemli.
Kısaca, 20 yıllık müdür sanki Amerika’yı yeniden keşfediyor.
Tam diyorsun ki; “vay be, bankacılıkta bunlar da varmış”. Dur ben bir limit yapayım!
O da ne! Tahsis gardını almış, “vermem de vermem”, tam limit kısmen de olsa onaylanıyor, “oh be” diyorsun ki…
Pazarlamaya bir fiyat atıyorsun.
Aman Allahım! Limit okey, teminat okey, kredi sözleşmeleri, talimatları falan imzalar tamam…
Pazarlama diyor ki: “Can cağızım kredi vadesi buyunca, % 30 Nakit vadesiz olmazsa, bu iş olmaz…”
Eee “benim hedefler vardı” diyorsun içinden.
“Oluru ne” diyorsun!
“%30 dedik, duymadın mı” diyor.
Müşteriye dönüyorsun.
“Kem küm”…
Kredi işi yatıyor tabi
Pek dillendirilmiyor ama; tüm Bankalar sessiz sedasız Katılım Bankası formatına sokuldu…
Onca emek, onca çaba, boşa…
Tam Ticari olmuyor hadi Bireysel Krediye yüklenelim dedik, pat ona da fren geldi iyi mi!
Personel tabi ki suçlu değil, hedefleri arasında sıkışıp kalmış bir deli dana, bölge personeli zaten aracı kablo gibi, ne büyük resmi görebiliyor ne sahanın nabzını tutabiliyor, her şeyden bi haber! Genel Müdürlük personeli desen plazalarda “2 kere 2 eşittir 4” sanan, dış dünyadan haberi olamayan, sadece kağıt üzerinde yaptığı hesabın ve baskının sonucunu alacağını zanneden bir acayip ırk. “Plaza oğlanları” derlerdi, “abartmayın” derdim, artık demiyorum! Hayat öğretiyor!
Bu süreç elbette atlatılacak ama kim öle kim kim kala!
Nazım ustanın dediği gibi:
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
BİR DOST – www.bankavitrini.com