Connect with us

GÜNCEL

BANKA ŞUBELERİNDE İSYAN VAR!

Bankacılardan o kadar çok mail, telefon geliyor ki sayısını tahmin edemezsiniz. Son aylarda artarak devam ediyor. İçlerinden biri fotoğrafı çok net anlattığı için izin alarak paylaşmak istedim. Yazarlarımızdan rahmetli Uğur DURAK’ın bugünlerde çok arıyorum! Yokluğuna alışamadık hala! Tam onun konuları! Her şubeci kendisinden bir şeyler bulacak, “ne kadar tanıdık şeyler, yazan kesin bizim bankadan” diyecek. Okuyun göreceksiniz … E.T.

Yayınlanma:

|

Bir zamanlar bankacılıkta hedefler vardı. Bazen acımasızdı  ama yine can hıraş tutturmaya çalışıyorduk. Belki %100 olmuyordu da %90 oluyordu. Bazen de işi abartıyorduk  veya piyasa öyle gelişiyordu ki çok da yırtınmasak da  %120 tutuyordu, eminim ki alınacak primlerinden çok hedefin tutmasının dayanılmaz hafifliğini yaşıyor ve mutlu oluyorduk.

Şimdi yine hedefler var…

Lakin piyasa ile hedefler çok olumsuz ayrışıyor.

Anlatayım…

Banka kredi hedefi vermiş yine, ama tutması imkansız!

KOBİ dışına Ticari firmalara, “zorunlu Menkul Kıymet tesisi” dedikleri olaydan dolayı zaten kredi veremiyorsun. Çünkü büyüklerimiz diyor ki, “KOBİ dışına kredi verirsen ( ihracat taahhütlü krediler hariç) devletten verdiğin kredinin %30’u kadar 10 yıl vadeli % 9 faizli tahvil alacaksın”. Tabi bir de diyor ki “faiz oranı ortalama bunu geçemez”. Eee banka da diyor ki, “bunu bu orandan  verirsek zarar ederiz çünkü %15’ten kredi verirsek ve TL Mevduatlarımızı YP mevduatlar karşılığında da artırmamız gerektiğinden, TL’ye %30’lar da faiz veriyoruz”.

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!

Büyükler finanse edilemeyince, küçük KOBİ’lerin de Kredibilitesi ve teminat sorunları nedeniyle piyasa tıkanıyor. Ortamda bir likidite problemi oluyor. Para yok, çekler bankada teminat yerine ciranta ile küçüklerin kucağına atılıyor, krediye dönmeyen çekler vadeyi beklemek zorunda ve al sana likidite problemi. Deprem bölgesinde bugüne kadar her ay ödenen 30 milyar TL’lik çeklerin bundan sonraki akıbetine hiç girmeyeyim. Uykular kaçar!

Reel sektör bunlarla boğuşurken, bankalarda zararı telafi etme derdinde, dolayısıyla diyorlar ki, “vadesiz mevduatı artırıp zararları telafi edelim”.

Canım kardeşim cam plazanın 12. katından bakınca kağıt üstünde mantıklı teoriler geliştiriyorsun da piyasa da likidite sıkışmış onu hesaba katmıyorsun. Firmalar uzun zamandır kredi ödemek için kredi kullanamıyor yarısı kısa vadeli olan ve bir yıl içinde ödenecek(!) krediler için planın var mı! Sence firmalar özkaynakları ile bu kredileri çevirebilir mi?  Personele habire baskı yapıyorsun, şube de çalışan müşteri temsilcisi  müşteriyi arıyor tarıyor ama müşteri diyor ki, “para yok”  bu nedenle vadesizler tutmuyor. Firmanın nakit akışı “kredi vermeden” nasıl alınacak formülün var mı?

Banka burada suçlu değil, ama personel de çaresiz!

Nakit krediden zarar ediyoruz anladık.

Lakin orada kapı gibi benim nakit kredi hedeflerim duruyor, buna paralel faiz geliri hedeflerim duruyor. Komisyon hedeflerim duruyor! Kredisiz bunların nasıl tutacağının Aksiyon Planını hazırladın mı?

Krediyi vermeyince faiz geliri hedefim nasıl tutacak derken o gereksiz hiç şube yüzü görmemis Bölge personeli bilmiş  bilmis sana diyor ki “eee faiz geliri sadece krediden olacak diye bir şey yok, vadesiz topla, onunla tutar”.  Vay be bu benim aklıma hiç gelmemişti. Tam bu aşama da “dayanayım vadesize” diyorum ki; arıyorum soruyorum, imkansız aşklar yaşıyorum, müşteri de diyor ki “kredi yoksa vadesiz de yok”.

Piyasa zaten can çekişiyor, ne kadar ekmek o kadar köfte.  Hani koşar koşar da tam topa vuracakken, mahalle arası maçlarda plaseyi tam yapacakken duvara toslarsın da ayağın duvara çarpar, onun acısı bir yana, bir de plase yapamamanın verdiği acı, off.

Tabi bütün bunlar gizli kapaklı birde işin bu tarafı var, ne şiş yansın ne kebap.

Büyükler “böyle olacak” diyor, sermaye bankalar arkadan nasıl dolaşırım hesabında.

Arkadan dolaşmada personele sarma olayı!

“Yoktan var et, yapan nasıl yapıyor“ diyorlar; ya ben bunu bir yerlerden hatırlıyorum ama, bu galiba Tanrı ya mahsus bir olay. İyi de ben Tanrı değilim ki, basit bir İİBF mezunu, hasbelkader bankada iş bulmuş bir kulum!

Yav çok sevdiğim bir müdürüm var, Allah başımızdan eksik etmesin, günde 5 kere toplantı yapılır mı? Yapıyor! Toplantı yapmaktan, işine bakamıyor insan!

  1. Toplantıdan çıkıyor arkadaşlar vadesiz,
  2. Maaş kazanalım
  3. Vadeli
  4. Nakit kredi den zarar ediyoruz, saldırın teminat mektubuna,
  5. Çapraz satış,
  6. POS verelim
  7. Borçlu tahsilat sistemi tanımlayalım.
  8. Forward yapalım, kur da hareket olacak.
  9. Yeni müşteri kazanalım
  10. Kredi kartı önemli.

Kısaca, 20 yıllık müdür sanki Amerika’yı yeniden keşfediyor.

Tam diyorsun ki; “vay be, bankacılıkta bunlar da varmış”. Dur ben bir limit yapayım!

O da ne! Tahsis gardını almış, “vermem de vermem”, tam limit kısmen de olsa onaylanıyor,  “oh be” diyorsun ki…

Pazarlamaya bir fiyat atıyorsun.

Aman Allahım! Limit okey, teminat okey, kredi sözleşmeleri, talimatları falan imzalar tamam…

Pazarlama diyor ki: “Can cağızım kredi vadesi buyunca, % 30 Nakit vadesiz olmazsa, bu iş olmaz…”

Eee “benim hedefler vardı” diyorsun içinden.

“Oluru ne” diyorsun!

“%30 dedik, duymadın mı” diyor.

Müşteriye dönüyorsun.

“Kem küm”…

Kredi işi yatıyor tabi

Pek dillendirilmiyor ama; tüm Bankalar sessiz sedasız Katılım Bankası formatına sokuldu…

Onca emek, onca çaba, boşa…

Tam Ticari olmuyor hadi Bireysel Krediye yüklenelim dedik, pat ona da fren geldi iyi mi!

Personel tabi ki suçlu değil, hedefleri arasında sıkışıp kalmış bir deli dana, bölge personeli zaten aracı kablo gibi, ne büyük resmi görebiliyor ne sahanın nabzını tutabiliyor, her şeyden bi haber! Genel Müdürlük personeli desen plazalarda “2 kere 2 eşittir 4” sanan, dış dünyadan haberi olamayan, sadece kağıt üzerinde yaptığı hesabın ve baskının sonucunu alacağını zanneden bir acayip ırk. “Plaza oğlanları” derlerdi, “abartmayın” derdim, artık demiyorum! Hayat öğretiyor!

Bu süreç elbette atlatılacak ama kim öle kim kim kala!

Nazım ustanın dediği gibi:

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama

 

BİR DOST  – www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Finansçılar ne işe yarar?

Yayınlanma:

|

Finansçılar, bir bireyin, bir şirketin veya bir kurumun parayı doğru şekilde yönetmesini sağlar.

Biraz açarsak;

  • Kaynak yaratırlar: Şirketin ya da kurumun ihtiyaç duyduğu parayı bulurlar (kredi, yatırımcı, halka arz, vs.).

  • Kaynak kullanımı planlarlar: Elde edilen parayı en verimli şekilde nerede, nasıl kullanacaklarına karar verirler.

  • Riskleri yönetirler: Kur dalgalanmaları, faiz artışları, ekonomik krizler gibi tehditlere karşı hazırlıklı olurlar.

  • Raporlama ve şeffaflık sağlarlar: Bilanço, gelir tablosu gibi mali raporları hazırlarlar, böylece yatırımcılar ve yöneticiler şirketin durumunu net görür.

  • Yatırımları yönlendirirler: Şirketin büyümesi için doğru yatırım alanlarını belirler ve yönetirler.

  • Maliyet kontrolü yaparlar: Harcamaların gereksiz şekilde artmasını engeller, verimlilik sağlarlar.

  • Stratejik kararları desteklerler: Yönetimin büyük kararlar (satın alma, birleşme, yeni pazar açılımı gibi) alırken doğru finansal verilerle hareket etmesini sağlarlar.

Kısaca; finansçılar olmazsa, şirketler sadece para kazanmakla kalır ama parayı doğru kullanamaz, büyüyemez ve krizlere dayanamaz.

İyi kötü finansçı nasıl anlaşılır, nasıl çalışırlar:

İyi bir finansçı, şirketin adeta “kan dolaşım sistemini” sağlıklı tutan kişidir.

İyi ve kötü finansçı nasıl anlaşılır? diye soruyorsun. Hemen özetliyorum:

İyi Finansçı:

  • Veriye dayanır: Kararlarını hislere değil, veriye ve analize dayandırır.

  • Şeffaftır: Bilgiyi saklamaz, yönetime ve ekibe açık ve net raporlar sunar.

  • Riskleri iyi yönetir: Yatırımın, kredi almanın veya harcamanın risklerini önceden hesaplar.

  • Kaynak yaratmada yaratıcıdır: Sadece bankadan kredi almakla yetinmez, farklı finansman yolları üretir (yatırımcı, leasing, factoring, vs.).

  • Geleceği görür: Sadece bugünü değil, 6 ay-1 yıl sonrası için de nakit akışını, ihtiyaçları ve riskleri öngörür.

  • Etik kurallara uyar: Manipülasyon yapmaz, bilerek yanlış veya eksik bilgi sunmaz.

  • İş birliğine açıktır: Finansı şirketin diğer bölümleriyle birlikte çalışarak yönetir, kapalı kutu olmaz.

  • Harcama değil değer yaratır: Kaynakları verimli kullanır, şirkete değer katmaya odaklanır.

Kötü Finansçı:

  • Kısa vadeci düşünür: Sadece günü kurtarmaya çalışır, geleceği planlamaz.

  • Verisiz karar verir: İçgüdüleriyle veya yöneticinin baskısıyla anlık kararlar alır.

  • Riskleri görmezden gelir: Kriz anında şaşırır ve şirketi koruyamaz.

  • Bilgiyi saklar: Şeffaflık yoktur; eksik, süslenmiş veya yanlış rapor verir.

  • Sadece borç almayı bilir: Yaratıcı finansman çözümleri üretemez.

  • Etik dışı davranır: Verileri manipüle edebilir, hatalarını örtbas etmeye çalışır.

  • Departmanlar arasında duvar örer: Satış, üretim, insan kaynakları gibi bölümlerle işbirliği yapmaz.

  • Masrafı büyütür: Kaynakları doğru kullanamaz, kontrolsüz harcama yapar.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Gösterişten Deneyime: Eğitimle Değişen Lüks Anlayışı…

Yayınlanma:

|

Lüks yaşam, temel ihtiyaçların çok ötesine geçen, yüksek kalite, konfor ve ayrıcalıklarla donatılmış bir yaşam tarzını ifade eder. Maddi açıdan güçlü bireylerin veya ailelerin, hayatlarının her alanında — barınmadan ulaşıma, yeme içmeden tatile, modadan eğlenceye kadar — en iyiyi, en özel olanı seçmesi şeklinde özetlenebilir.

Biraz daha detaylandırırsak:

  • Konfor ve kalite: Eşyaların, araçların, evlerin, giysilerin, tatillerin mümkün olan en yüksek kalite standartlarında olması.

  • Zamandan ve zahmetten tasarruf: Özel şoförler, aşçılar, kişisel asistanlar gibi hizmetlerle hayatı kolaylaştırmak.

  • Özgünlük ve nadirlik: Sınırlı üretim ürünler (örneğin özel tasarım saatler veya otomobiller), kişiye özel tasarım evler ya da sanat eserleri gibi herkesin erişemeyeceği şeylere sahip olmak.

  • Prestij ve statü: Sosyal çevrede bir ayrıcalık ve saygınlık sembolü haline gelmek.

  • Deneyimlere yatırım: Dünyanın en iyi restoranlarında yemek yemek, egzotik ülkelere seyahat etmek, özel davetlere veya VIP etkinliklere katılmak gibi standart dışı deneyimler yaşamak.

Yani lüks yaşam, sadece zenginlik değil, aynı zamanda seçicilik, estetik anlayışı ve yaşam kalitesine yapılan bilinçli bir yatırım anlamına da gelir.

“Herkesin Lüksü Kendine: Eğitim ve Hayat Standartları”

Aslında lüks kavramı oldukça görecelidir; kişisel beklentilere, yaşam tarzına, kültüre ve hatta yaşanılan döneme göre farklılık gösterir.

Mesela:

  • Birine göre lüks; Boğaz manzaralı bir villada yaşamak olabilirken,

  • Başka birine göre sessiz bir köy evinde huzurlu yaşamak lükstür.

  • Kimine göre Michelin yıldızlı restoranlarda yemek yemek lüks sayılırken,

  • Bir başkası için doğal, katkısız ürünlerle kendi bahçesinde yemek pişirmek lükstür.

Çünkü lüksün temelinde aslında şu vardır:

“Benim için özel, zor ulaşılır ve değerli olan şey.”

Bu yüzden lüks, sadece maddi değil, aynı zamanda kişisel değerler, arzular ve yaşam hedefleriyle de çok yakından ilişkilidir.

EĞİTİM İLE LÜKS YAŞAM ARASINDAKİ İLİŞKİ NEDİR?

Eğitim ile lüks yaşam arasında güçlü ve çok katmanlı bir ilişki var.

Şöyle açıklayabilir:

  1. Gelir ve Eğitim Bağlantısı:
    Genellikle yüksek eğitim seviyesine sahip kişiler (özellikle üniversite, yüksek lisans, doktora gibi) iş hayatında daha yüksek pozisyonlara gelir, daha fazla kazanır. Bu da lüks tüketime erişimlerini kolaylaştırır.

  2. Lüksü Anlama ve Tercih Etme Biçimi:
    Eğitim düzeyi arttıkça, lüks tüketim daha gösterişten ziyade kalite, özgünlük, estetik ve deneyim odaklı bir hale gelir. Yani eğitimli bir birey için lüks sadece pahalı olanı almak değil, “doğru ve anlamlı seçimler yapmaktır.”

  3. Lüks Yaşamın Bilinçli Tüketimi:
    Eğitim, bireye sadece daha çok kazandırmaz; aynı zamanda lüksü seçerken bilinçli bir yaklaşım da kazandırır. Örneğin çevre dostu markaları tercih etmek, yerel sanatçılardan özgün eserler almak, etik üretim yapan modacıları desteklemek gibi…

  4. Sosyal Statü ve Eğitim:
    Bazı çevrelerde lüks yaşam, sadece maddi güçle değil, entelektüel sermaye ile de tamamlanır. Yani sadece marka çantaya sahip olmak değil, sanattan, edebiyattan, kültürden anlayarak bir hayat sürmek, o yaşamı zenginleştirir.

Eğitim, lüks yaşamın hem maddi altyapısını hem de kültürel ve estetik boyutunu şekillendirir.
Lüksü sadece “sahip olmak” değil, “doğru şeylere değer vermek” haline getirir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

ASO Başkanı Ardıç: Dayanacak gücümüz kalmadı, yatırımı bırak üretim yapamıyoruz

Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, “Dayanacak gücümüz kalmadı, yüzde 60’ın üstünde faizle yatırımı bırak üretim yapamıyoruz. Sanayiciler yüksek enflasyonun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalışıyor. Son 1 ayda yaşanan gelişmeler enflasyon beklentilerini olumsuz etkiledi. Güven algısına zarar verecek gelişmelerin uzağında durmalıyız” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, Muğla’nın Sarıgerme ilçesinde yapıldı. Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, küresel gelişmeler ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trump’ın yarın ne açıklayacağı konusunda kimsenin bir öngörüde bulunamadığını belirten Seyit Ardıç, dünya ticaretinin çoklu belirsizliklerin olduğu yeni bir döneme girdiğini bildirdi.

Küreselleşmenin yerini farklı kutuplaşmaların aldığını belirten Ardıç, dış ticarette yakın ve dost ülkelerin öne çıkacağını aktardı.

Avrupa ve Çin’e uygulanan yüksek tarifelerin yüzde 10 vergiye tabi Türkiye için avantaj teşkil edebileceğini söyleyen Ardıç, bu avantajın kullanılması için yapılması gerekenler olduğuna değindi.

“Yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz”

Gündemin ilk sırasında dünya ekonomisinden daha fazla pay alınması ve sürdürülebilir büyümeye odaklanılmasını öneren Seyit Ardıç, “Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz” dedi.

İtalya’dan, Suudi Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada en büyük sanayi üssünün Türkiye olduğunu dile getiren Ardıç, gelişen altyapı ile birlikte ülkemizin yeni üretim üslerinden birisi olma potansiyeli bulunduğunu belirtti.

Potansiyelin iyi kullanılabilmesi için reel sektöre daha fazla ağırlık verilmesini isteyen Ardıç, “Yüksek teknoloji ve katma değerli üretime yoğunlaşmalı, beşerî sermayemizi çok daha verimli kullanmalıyız. Küresel üretim üssü olma hedefi doğrultusunda sektörel ve tematik önceliklendirme yapmalıyız” diye konuştu.

Tarifeler sonrası değişen tedarik zincirinde hangi ülkeye ve sektörlerde yoğunlaşılması gerektiğini ortaya koyan planlar yapılması gerektiğini dile getiren Ardıç, Ankara’da; savunma sanayi, makine, müteahhitlik, medikal ve bilişim gibi sektörlerin ön plana çıkabileceğini aktardı.

Enflasyon görünümünün yavaş da olsa iyileşmeye devam ettiğini bildiren Ardıç, son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin beklentileri olumsuz etkilediğini kaydetti.

“Maalesef yine başa döndük”

Nisan’daki 250 baz puanlık indirim ile politika faizinin yüzde 40’lara ineceğini beklediklerini hatırlatan Seyit Ardıç, “Bugün geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49 çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık bir artışı ile karşı karşıya kaldık” değerlendirmesinde bulundu.

Dezenflasyon programının 22 aydır devam ettiğini söyleyen Ardıç, sanayicilerin hem yüksek enflasyon hem de bunun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalıştığını, tüm umutlarının enflasyonda iyileşmeyle birlikte faizin de makul seviyeye gelmesi olduğunu anlattı ve “Maalesef yine başa döndük” diye konuştu.

Enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizen Ardıç, “Ama artık dayanacak gücümüz de kalmadı. Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.