BASINDA BİZ

HALKTV: Borsada ikinci depar denemesi

Yayınlanma:

3 yıl önce

18/10/2022

Yazan:

BankaVitrini

‘Hareketler kalıcı ve inandırıcı değil’

Bankacılık uzmanı ve ekonomist Erol Taşdelen, bankacılık hisselerindeki yükselişini “ikinci depar” denemesi olarak gördüğünü belirterek, “Burada anormal olan hisse hareketlerin dar zamanda anormal artması. Zira banka hisselerinin aynı saatlerde yüzde 10 artışı BİST tarihinde çok sık rastlanan bir durum değil. Bu bile hisse hareketlerinin kalıcı olmayacağının yatırımcıya inandırıcı olmayacağının en büyük göstergesi. Büyük ve ani çıkışların çöküşleri de aynı olma olasılığını borsa yatırımcıları geçmiş dönemlerde sık sık deneyimlendi. İkinci artış dalgasının da benzer şekilde dramatik sonlanma olasılığı yüksek” dedi.

‘KKM borsaya yönelsin’ kaygısı

Borsa İstanbul’un ağustos ayından bu yana cazip hale getirilmeye çalışıldığına dikkat çeken Taşdelen, şunları söyledi:

“Bunda emeklilik fonları, varlık fonları başta olmak üzere kamu kaynakları da kullanılıyor. Kamu fonlarının bu kadar aktif kullanılmasının ana neden ‘Kur korumalı mevduattan (KKM) dönüşler dövize değil de borsaya yönelsin’ isteği olabilir ve bu anlaşılabilir bir durum olsa da kamu kaynaklarının borsa gibi riskli bir alanda aktif kullanılması ciddi riskler de barındırıyor içinde. Burada BİST’te yabancı oranının yüzde 60’lardan yüzde 30’lara kadar düşmesinin de cesareti var. Borsa endeksinde banka ve sanayi hisselerinin ağırlığı fazla olduğu için özellikle bankacılık sektörü üzerinden Borsa cazip hale getirilmeye çalışılıyor. İlk deneme fiyasko ile bitti. Zira Halkbank, Şekerbank gibi banka hisselerinin kısa sürede anormal yükselmesi ister istemez kafalarda soru işaretleri oluşturdu ve yatırımcılara endeks artışı inandırıcı gelmedi. Aksandık’ın Akbank hisselerini satması ile başlayan ve zincir çöküş halini alan satış dalgası ilk denemeyi başarısız hale getirdiği gibi, soruşturma ve tutuklamalar ile iş yargıya kadar gitti.”

Borsada ikinci depar denemesi (halktv.com.tr)

Görüntülenme: 4607

İlgili Etiketler:

HALKTV: ‘Emekli refahında’ sondan dördüncüyüz

PARAANALİZ – Çetin Ünsalan: Rehinli kredi

Okumaya devam et

BASINDA BİZ

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı

Yayınlanma:

4 hafta önce

02/06/2025

Yazan:

BankaVitrini

Bankacılık sektöründeki sorunlu kredi yükü, yalnızca takipteki krediler ve kredi kartları ile sınırlı değil. Takibe alınan kredi ve kredi kartı borçları 400 milyar lirayı aşarken, bankalar tahsilinden umudu kestikleri riskli alacakları Varlık Yönetim Şirketlerine (VYŞ) satarak bilançolarını temizliyor. Ancak bu devirlerin arka planında hem ekonomik hem de hukuki açıdan derin bir tartışma büyüyor. Merkez Bankası’nın 2025 yılı finansal istikrar raporuna göre, VYŞ’lerin elindeki alacak büyüklüğü Mart 2025 itibarıyla yıllık yüzde 67.4 artışla 79 milyar liraya ulaştı. Sadece son 3 ayda yıllıklandırılmış büyüme oranı yüzde 79.6’yı buldu.

13.9 MİLYON DOSYA

Bankaların Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamalardan derlenen verilere göre, 2025 yılı başından 29 Mayıs’a kadar toplam anapara ve faiz tutarı yaklaşık 12 milyar TL olan bireysel ve ticari alacaklar, ihale yöntemiyle VYŞ’lere devredildi. Bu borçların satış fiyatı ise oldukça çarpıcı: 1 liralık borç 20 ila 35 kuruşa el değiştirdi. Finansal Kurumlar Birliği verilerine göre bankaların bugüne kadar VYŞ’lere devrettiği kredi dosyalarının sayısı 13.9 milyonu (6.8 milyon kişiye ait), toplam tutarı ise 135.2 milyar TL’yi buluyor. Yönetilen tahsili gecikmiş borcun yüzde 47’sini ticari kredilerden kalan yüzde 53’ü bireysel kredilerden oluşuyor. Bu gelişmeler, ekonomik tablo kadar hukuki boyutuyla da dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde BDDK eski üyesi, hukuk profesörü Kemal Çevik’in açıklamaları, milyonlarca borçlu açısından yeni bir tartışmanın kapısını araladı.

‘Hiçbirinde beyan yok’

Ekonomist Erol Taşdelen de sürece dair önemli bir noktaya dikkat çekti. Taşdelen’e göre, kredi sözleşmeleri hukuki açıdan bir borç-alacak ilişkisine dayanıyor ve bu ilişkinin üçüncü kişilere devredilebilmesi için, borçlunun açık rızası gerekiyor. “Kredi sözleşmeleri sonuçta borç-alacak ilişkisi üzerinedir” diyen Taşdelen, “Banka sözleşmelerinde açık açık “ben bu krediyi 3. kişilere devredilmesini kabul ediyorum” diye kredi kullananın (müşterinin) rızası olması gerekiyor kredi kullanırken. Böyle el yazısı ile beyan var mı: hiçbirinde yok” yorumunu yaptı.

Mehtap ÖZCAN ERTÜRK-Sözcü

Görüntülenme: 9161

Okumaya devam et