Connect with us

GÜNCEL

HASKOLOĞLU: ABD Kongresine hazırlanan F-16 Raporunu özetledi

Yayınlanma:

|

Türkiye’ye F-16 satışı hakkında ABD Kongresi’ne hazırlanan raporda yer alan önemli noktalar:

➤ Türkiye’ye satılması planlanan ürünlerin listesi ve miktarları şu şekilde:

• 40 adet Yeni F-16 Blok 70 savaş uçağı • 79 adet F-16 Blok 70 modernizasyon kiti

• 48 adet F110-GE-129D motoru • 149 adet AN/APG-83 AESA radarı

• 16 adet AN/AAQ-33 Sniper Gelişmiş Hedefleme Podu

• 952 adet AMRAAM AIM-120C-8 hava-hava füzesi

• 864 adet GBU-39/B bombası

• 96 adet AGM-88B Yüksek Hızlı Anti-Radyasyon Füzesi (HARM)

• 96 adet AGM-88E Gelişmiş Anti-Radyasyon Güdümlü Füze (AARGM)

• 401 adet AIM-9X Blok II Sidewinder füzeleri

• 12 adet MK82 Genel Maksat Bombası

• 1437 adet JDAM

IRST podları: Belirtilmemiş adet Türkiye’nin ABD’den almayı planladığı F-16’lar ve ilgili donanımlar için tahmini toplam maliyeti: 23 milyar dolar (Yaklaşık)

➤ Raporda bu ürünlerin Türk ordusuna yapacağı etkenle ilgili şu noktalara yer veriliyor:

• ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışının, Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçağı filosunu modernize ederek ve hizmet ömrünü uzatarak NATO ile olan uyumluluğunu sürdürmesine yardımcı olacağı,

• F-16V modeli, tam ölçekli üretim veya yükseltme kiti olarak ihraç edilebileceği, Bu model, potansiyel düşman uçaklarını hedefleme yeteneği ve güvenilirliği artıran sistem entegrasyonu iyileştirmeleri sunacağı yer alıyor.

➤ Raporda bu konu özelindeki önemli diğer nokta ise, F-16’ların teslimatı, anlaşmaya varılması durumunda üretim sırasındaki olası gecikmeler ve Türkiye’nin olası diğer alternatifleri: (Rapordan önemli kısımları direkt çevirerek paylaşıyorum)

• Lockheed Martin’in Güney Karolina’daki Greenville tesisindeki mevcut F-16 üretim oranı ayda dört uçak olup, alıcıların artmasıyla bu oranın artırılması planlanıyor.

• Diğer ülkeler de yeni veya yükseltilmiş F-16V’ler almakta veya almayı düşünmekte olup, bu durum üretim sırasında birikimlere yol açabilir. Mevcut üretim hızlarına göre, Türkiye’nin yeni F-16V’leri alması üç yıl veya daha fazla sürebilir.

Türkiye ayrıca BAE Systems, Rolls-Royce ve/veya General Electric gibi şirketlerle ortaklık kurarak yerli beşinci nesil bir savaş uçağı teknolojisi geliştirmeye çalışmaktadır.

Bu program, Milli Muharip Uçak (MMU) veya TF-X olarak adlandırılmaktadır, ancak Türk Hava Kuvvetleri’nin bu uçağı düzenli operasyonlarına entegre etmesi 2030’ların başları veya daha sonrasını bulabilir.

➤ Raporda, Türkiye’nin alternatifleri ve satış konusunda izlenecek yol detaylı şekilde anlatılmış. Raporda yer alan en önemli noktalardan bir diğeri ise ABD’nin Türkiye’ye bu sistemleri sattıktan sonrası ve satış süresindeki olası ABD’ye (Dış politikasına) karşı Türkiye tarafından oluşabilecek tehditler. Rapordaki önemli her başlığı sizler için özetledim. Burada her senaryoya karşı hem ABD’nin hem de Türkiye’nin atabileceği adımlar tek tek belirtilmiş. Aslında ABD adına çok iyi bir rapor hazırlanmış.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO Üyeliği: Bazı Kongre üyeleri, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım sürecini desteklemesi gerektiğini belirtmişlerdir. Bazı senatörler, Türkiye’nin bu konudaki gecikmesinin Rusya’ya karşı ittifak birliğini tehdit ettiğini ve F-16 satışını sadece Türkiye’nin her iki ülkenin NATO’ya katılımını onaylaması durumunda destekleyeceklerini ifade etmişlerdir​​.

İnsan Hakları ve Demokrasi Kaygıları: Bazı Kongre üyeleri, Türkiye’nin insan hakları kayıtları ve demokratik normlara olan saygısını sorgulamışlar ve bu konuda iyileşme görülmeden satışın onaylanmaması gerektiğini vurgulamışlardır​​.

Yunanistan ile Hava Sahası Gerilimleri: Temmuz 2022’de ABD Temsilciler Meclisi, F-16 ile ilgili transferlerin Yunanistan’ın hava sahasına yönelik “tekrarlanan izinsiz uçuşları” önlemek için atılan ABD adımlarını içeren bir başkanlık sertifikasyonuna bağlı olmasını öneren bir hükümle FY2023 NDAA’yı geçirmiştir​​.

Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye’nin Rusya ile İlişkileri: Türkiye’nin Rusya ile bazı konulardaki iş birliği ABD-Türkiye ilişkileri için zorluklar yaratmış, ancak Türkiye’nin Ukrayna’nın savunmasını desteklemesi bu zorlukları kısmen gidermiştir. Yine de, Türkiye’nin Rusya ile ekonomik ve enerji iş birliği politikaları ABD’nin endişelerini artırmıştır​​.

Alternatif Savaş Uçakları: Türkiye’nin F-16’ları yükseltememesi durumunda Batı Avrupa alternatiflerini kullanmayı düşünebileceği belirtilmiştir. Örneğin, Türkiye’nin Eurofighter Typhoonları alternatif olarak düşündüğü rapor edilmiştir​​.

ABD-Türkiye Savunma İşbirliğinin Devamı: F-16’ların satışı ve yükseltilmesi, ABD-Türkiye savunma işbirliğinin önemli bir parçasını koruyabilir. Bu, Türkiye’nin ABD’ye olan bağımlılığını uzun vadede devam ettirebilir ve Türkiye’yi Rus veya Çin alternatiflerini takip etmekten caydırabilir​​.

Güvenlik ve Demokratik Değerlerin Değerlendirilmesi: Türkiye’nin jeopolitik önemi, ABD’nin bölgedeki kritik çıkarlarını ilerletme açısından önemlidir. Ancak, Türkiye’nin artan otoriterliği ve demokratik kurumlarını güçlendirmedeki eksiklikleri, bazı Kongre üyelerinin endişelerini artırmıştır​​.

Türkiye’nin Diğer Savaş Uçağı Seçenekleri: Türkiye, F-16’ların satılmaması durumunda, Rusya veya Çin gibi diğer ülkelerden savaş uçağı satın almayı düşünebilir. Bu, NATO ile uyumluluğunu sürdürme önceliğiyle çelişir

➤ Şimdi ise en can alıcı nokta olan ‘Eğer Türkiye, ABD’nin çıkarına göre hareket etmezse, o zaman ABD hangi yaptırımları uygulayabilir? Veya ABD, hangi durumlarda Türkiye’ye bu satışa devam etmeyebilir?” Bununla ilgili raporda yer alan noktaları madde madde paylaşıyorum: • Anlaşma Şartları: ABD, silah satış anlaşmalarında genellikle alıcı ülkenin belirli şartları yerine getirmesini talep eder. Bu şartlar, silahların kullanımı, bölgesel güvenlik, insan hakları ve demokrasi standartları gibi konuları içerebilir.

Satışın Askıya Alınması veya İptali: ABD, anlaşma şartlarının ihlal edildiğini tespit ettiğinde, silah satışını askıya alabilir veya iptal edebilir. Bu, özellikle uluslararası ilişkilerde önemli bir etki yaratabilir.

Yaptırımlar: ABD, belirli ülkelerin veya bireylerin davranışlarını değiştirmek için ekonomik yaptırımlar veya diğer cezai önlemler uygulayabilir. Bu yaptırımlar, finansal kısıtlamalar, ticaret yasakları ve seyahat kısıtlamaları içerebilir.

Diplomatik Baskı: ABD, uluslararası platformlarda ve ikili ilişkilerde diplomatik baskı yoluyla bir ülkenin politikalarını etkilemeye çalışabilir.

Kongre’nin Rolü: ABD Kongresi, silah satışlarına onay verme veya bu satışları engelleme yetkisine sahiptir. Kongre, silah satışlarını durdurma veya şartları değiştirme kararları alabilir.

Raporla ilgili çıkarttığım önemli noktalar bunlar. Şimdi ise bu raporla ilgili biraz konuşalım.

Öncelikle bu, ABD adına mükemmel hazırlanmış bir rapor. Rapor içeriğinde her senaryodan bahsedilmiş. Olası tehditlerin neler olduğunu ve bunlara karşı nasıl tepki vereceklerini aşama aşama anlatıyorlar. Türkiye’de bu şekilde bir rapor hazırlandı mı? Bir yol haritası çıkarıldı mı? Veya bu yapıldıysa kime sunuldu? TBMM’de kimlerin bilgisi var? Kimse bilmiyor. En önemlisi halk bilmiyor. Ön bilgi bile verilmedi.

Türkiye, PKK’ya çok açık şekilde destek veren İsveç’i herhangi bir bilgiyi halkla, diğer siyasi partilerle tam anlamıyla istişare etmeden kabul etti ve şu an Türkiye tam onay vermiş oldu. Bunu neden yaptılar? Bunun ilerleyen yıllarda etkisi ne olacak? Hiçbir vatandaş bilgi sahibi değil.

Emin olun ‘EVET’ oyu veren AK Partili ve CHP’liler de bunun farkında değil. Bu rapordan çoğunun haberi ve bilgisi yok. Devletin dış politikası bir karar aldık ve oldu demekle olmaz. ABD, Türkiye’nin çıkarına çok ters ve tehlikeli adımlar atıyor çünkü ilerleyen yıllarda Türkiye’nin güçlenmesi durumunda bunun kendileri adına zararlı olabileceğini düşünüyorlar.

İsveç, PKK konusunda “sıkı” terör yasaları getirdi ancak bunu ne aşamada uygulayacak? Türkiye, Suriye ve Irak’ta operasyon yaparsa İsveç’in tutumu ne olacak? PKK’ya silah satarsa karşılığı ne olacak? vb.

ABD, Türkiye’nin ne çok güçlü ne de çok güçsüz olması istiyor. Bu noktada ABD’li bir siyasetçi olsanız belki siz de bu şekilde hareket etmek isteyebilirsiniz. Onlar kendi çıkarına göre hareket ediyor ancak Türkiye ne yapıyor? İsveç’in NATO’ya katılmasına bir anda karar veriyor.

Dış politika anlık kararla ilerletilemez.

ABD bize parasıyla silah satarken bile kendisini ilerleyen yıllarda ne gibi sorunlarla karşılaşabileceğini ve böyle bir sorunla karşılaşırsa ne gibi önlemler alabileceğini söylüyor.

ABD, Türkiye’nin Suriye sınırında yer alan PKK-YPG-SDG terör örgütlerine doğrudan destek veriyor ve bunu açıkça herkesin gözü önünde yapıyor.

Bu silah anlaşmasını Türkiye yaparken aynı zamanda ABD’ye dış politika bağımsızlığını kısmen ipotek altına alıyor. Raporda direkt olarak olası yaptırımlar bölümü bulunuyor.

Bu kadar önemli bir silah anlaşmasında ‘Eğer Türkiye şu konularda dış politikamıza ters adımlar atarsa, satış durdurulur’ gibi ifadeler çok tehlikeli. Çünkü YPG terör örgütünün bombalanması da ABD’nin dış politikası için kötü bir adım.

Örneğin: ” ABD Kongresi normal yasama süreci aracılığıyla F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye “nihai teslimat anına kadar herhangi bir zamanda harekete geçip satışı bloke edebilecek”

Sonuç olarak, bu kararın alınması, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını, stratejik hedeflerini ve iç-dış politik dengelerini dikkate alarak yapılması gereken karmaşık bir değerlendirme sürecini gerektirir. Her ülkenin, kendi güvenlik ihtiyaçları ve stratejik hedefleri doğrultusunda kararlar alması önemlidir.

Bunu yaparken de gelecek yıllarda yaşanabilecek sorunların ‘her açıdan’ düşünülmesi, bu konuda diğer fikirlerin dinlenmesi ve bunu halka anlatmaları gerekir. Ancak bunların ne yazık ki hiçbirisi yapılmadı.

@haskoloğlu – İbrahin HASKOLOĞLU

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Bilançosunu yönetemeyen 2027’yi göremeyecek

Geçen yıl bütün şirketlerin tarihinin en iyi bilançolarına ulaştığını söyleyen İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, şirketleri rehavete kapılmamaları konusunda uyardı. Aran, bilançosunu iyi yönetemeyen, dijitalleşme ve yeşil dönüşüme gerekli önemi vermeyen şirketlerin 2027 yılını göremeyeceğini söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş Bankası’nın bir girişimi olan ve demir çelik sektörünün sanal pazarı olarak hizmet veren Proemtia, bir yılını tamamladı. Bu kapsamda düzenlenen toplantıda konuşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ekonomiye dair önemli mesajlar verdi. Konjonktürün şirketler için zorlayıcı olduğunun altını çizen Hakan Aran, “Ekonomik şartların en ağır olduğu ve bu ağırlaşmanın reel sektör tarafında daha çok hissedileceği bir döneme giriyoruz. İzlenen ekonomi politikalarından dolayı geçtiğimiz yıl tüm şirket bilançoları tarihinin en iyi durumuna ulaştı.

Tarihinin en iyi durumuna ulaşan şirket bilançolarının bu kadar kısa sürede bozulması eşyanın tabiatına aykırı. Ancak şunu söylemek isterim o en iyi noktadan geriye dönüyoruz. Bundan sonra önümüzdeki 2,5 yıllık dönemde sadece bilançosunu iyi yöneten ve verimlilik artışını sağlayan şirketler 2027 yılını görebilecekler. Bunu başaramayan ve geçen yılın iyi bilançosunun sarhoşluğunu yaşayan ve onu devam ettirebileceğini düşünenler ise bu süreçte 2024, 2025 ve 2026 yıllarında oldukça zor günler yaşayacak” diye konuştu.

“Şirketlerin finansman maliyetlerini karşılaması çok zor”

Böyle bir dönemde finansmana erişimin çok kolay olmadığını vurgulayan Aran, “Maliyetler de çok yüksek, herhangi bir iş alanında bu maliyetleri karşılayacak bir kârlılıkta söz konusu değil. O nedenle finansmana erişimin daha kısıtlı daha dikkatli kullanılması gereken bir dönemde ben işbirlikleri ve ortaklıkların da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Banka olarak herhangi bir alanda sadece kreditör olarak değil o alanda fiilen destekleyen bu zor dönemi beraber ortak olarak devam edip bu finansman maliyetleri makul seviyeye indiği zaman tekrar finansör görevine dönecek şekilde banka olarak bu zor dönemi yönetmede esnek olduğumuzu söylemek isterim. Dönem neyi gerektiriyorsa mevzuatın çizdiği sınırlar içerisinde o pozisyonu hiç çekinmeden alacağımızı söylemek istiyorum” ifadelerini kullandı.

“İhracatımız yüzde 90 oranında ithalata bağlı”

Proemtia’nın kendileri için ne anlama geldiğini de anlatan Hakan Aran, şunları söyledi: “Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasında en büyük payı alan sektör imalat sanayi sektörüdür. İmalat sanayi sektöründe meydana gelen her yüzde 1’lik artış ekonomik büyümeyi binde 5 oranında artırdığını bilmemiz gerekiyor.

İhracatı ve üretimi ön plana çıkarıyoruz ancak maalesef ihracatımız yüzde 90 oranında ithalata bağlı. İthalat ettiğimiz hammaddenin yanında insanımızı yakıt olarak kullanıyoruz, enerjiyi kullanıyoruz ve bu bileşenleri pişirip ihracat gerçekleştiriyoruz. Ancak bu süreçte yarattığımız katma değer gerçekten çok düşük kalıyor. Bu nedenle arzu ettiğimiz sürdürülebilir büyümeyi ekonomimizde göremediğimiz için çok büyük oynaklıklarla mücadele ediyoruz.

Proemtia 1inci yılında sektör temsilcileriyle buluştu

Bir türlü ülke olarak o istediğimiz verimlilik artışını istediğimiz seviyeye çıkaramamış durumdayız. Bu artışı sağlamanın önümüzdeki 3 yılda 2 tane temel taşı var, biri dijitalleşme diğeri yeşil dönüşüm. Bu iki dönüşümü de başarmak durumdayız. Proemtia’nın imalat sanayinin gelişmesine pazarın güçlenmesi ve derinleşmesine katkı sağlayacağını, sadece sektörün kendi içerisinde sanayi 4.0’ın gerektirdiği o dijital dönüşümü değil aynı zamanda ödemelere aracılık ederken bu işin pazar yeri mantığıyla alıcı ve satıcıların zahmetsiz bir şekilde buluşup oradaki iş gücünden daha verimli yararlanılmasına öncülük etmek istiyoruz.”

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yapay zeka, mavi yakalılardan sonra beyaz yakalıları tehdit ediyor!

Yapay zekanın ve robotlaşmanın olduğu dünyada önümüzdeki zaman içinde insanların gereksizleşmeye başlayacağına ilişkin öngörülerin olduğuna dikkat çeken uzmanlar, teknoloji yeni işler üretirken birçoğunu da yok ettiğini söylüyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapay zekanın iş modellerini değiştirdiğini kaydeden Sosyolog Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Mavi yakalıların gitgide sayıları azalıyor. Eksile eksile gidiyorlar. İkinci tehdit dalgası da beyaz yakalılar için olacak. Ofis işlerinin çoğunu yapay zeka yapacak.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, yapay zekanın insan hayatına etkilerini değerlendirdi.

Yapay zekanın yok ettiği işler var…

Yapay zekanın ve robotlaşmanın olduğu dünyada önümüzdeki zaman içinde insanların gereksizleşmeye başlayacağına ilişkin öngörülerin olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bu gereksizlik mevzusu gerçekten çok önemli. Teknoloji konusunda özellikle insanlar iyimserler, diyorlar ki; ‘Teknoloji bütün sorunlarımıza çözüm bulacak’. Buluyor, ama teknolojinin ürettiği işle, yok ettiği işler de var. Birçok yeni iş alanı üretiyor, ama birçoğunu yok ediyor. Yok ettiği daha fazla.” dedi.

Beyaz yakalılar da tehlikede

Yapay zekanın iş modellerini de değiştirdiğini kaydeden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bir tarafta 100 tane iş kayboluyor, yerine 5 tane yeni iş geliyor. 95 kişi ne olacak? Nasıl uyum sağlayacağız? Daha az nitelik gerektiren sektörlerde çalışan binlerce kol işçisi ne olacak? Mavi yakalıların gitgide sayıları azalıyor. Eksile eksile gidiyorlar. İkinci tehdit dalgası da beyaz yakalılar için olacak. Ofis işlerinin çoğunu, bankadaki, analiz işlerinin büyük bir çoğunluğunu yapay zeka yapacak, şu anda bile yapmaya başladılar.” diye konuştu.

Beyaz yakalıların da önemli bir kısmı gereksizleşmiş…

Yapay zekanın otomatik olarak maillere cevap verdiğini de dile getiren Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bu da yavaş yavaş şunu gösteriyor, beyaz yakalıların da önemli bir kısmı gereksizleşmiş… Yarın, öbür gün büyük bir çoğunluğu ‘Biz ne yapacağız?’ diye düşünecekler. Para nasıl kazanılacak, kim harcayacak? İşte gereksizlik buradan başlıyor. Üretemiyorsun, çalışıp para kazanamıyorsun, kazanamadığın için de tüketemiyorsun. O zaman ne oluyor? Sistem için gereksiz birisi oluyorsun. Gereksizler aslında bunun nazikcesi… Aslında sınıf altı denilen bir kavram var.” diye anlattı.

Gereksizleşen insanların nasıl eyleneceği önemli bir soru!

Gereksizleşen insanların nasıl eyleneceğinin önemli bir soru haline geldiğini de ifade eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, şöyle devam etti:

“Ne yapacaksınız? Oyun oynayacaksınız. Gitgide dünyada uyuşturucu kullanımı artıyor. Sosyal medyada saatlerce kaydırma yapılarak bakılıyor. Niye bakılıyor? Can sıkıntısından, yapacak iş gitgide azalıyor. Aslında bir sürü distopya romanında, bir sürü filmde bunun izlerini görüyoruz. Nasıl görüyoruz? Bir fanusun içinde gerekliler yaşıyor. Üretenler ve tüketenler. Bir de şehrin kıyısında, duvarın arkasında, fanusun dışında itilmiş kakılmış bir gereksiz ordusu var. Dünya aslında ona gitgide dönüşüyor. Nasıl dönüşüyor? Gettolar oluşuyor. Bakın bugün şehre; şehrin içinde gerçekten çok lüks yaşamların olduğu mekanlar var. Bir de onun dışarısında kalmış henüz o nimetlerden faydalanamayan bir grup var.

Gitgide o çalışanların işleri de robotlar tarafından yapılıyor. Yerleri temizleyen birileri çıkıyor. Servis yapan birileri çıkıyor. Tabii ki insana ihtiyaç olacak. Gerekli kadar olanını kendilerine kadar tutacaklar ama o gereksizler ne olacak? Çok büyük bir soru.”

“Şimdi de gereksizleşen, işi gücü olmayanlara saatlerce oynayacağı oyunlar icat ediliyor”

Komplo teorilerine de atıfta bulunan Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Covid zamanı da söylenmişti. Acaba gereksiz olanları bir şekilde öldürüyorlar mı? ‘Mesela en fazla yaşlılar ölmüştü. Çünkü sistem tarafından elendiler. Yük görünüyorlardı.’ Bu şekilde komplo teorisi… Olur mu olmaz mı orası ayrı bir konu. Ayaklanma çıkmaması için bunları bir şekilde eylemen lazım. Ne ile? Oyunla. Ve bu oyunlarda zaman diye bir mefhum da yok. Eski zamanlarda işçilerin oynadığı oyunların hep bir süresi vardır. Futbol 90 dakikadır. Niye buna bir süre koymuşlar? Çünkü işçi arada bir mola veriyor, rahatlıyor. Peki zenginlerin oyunu ne? Golf mesela. Bir süre yok… Saatlerce oynayabilir. Aynı şekilde şimdi de gereksizleşen, işi gücü olmayanlara saatlerce oynayacağı oyunlar icat ediliyor.” diye yorumda bulundu.

“Geleceğin toplumunu yönlendirebilir ve orada gereksiz olmayabiliriz”

Prof. Dr. Barış Erdoğan, kendini tekrarlamamak için hayal etmek gerektiğine işaret ederek, “Hayal etmeyen tekrarlar. Çünkü hayal etmeniz gerekiyor ama hayal etmeniz için ne yapmanız gerekiyor? Okumanız gerekiyor. Mitoloji okumanız gerekiyor. Oyunlara dönecek olursak aslında oyunların sırrı ne? Hint mitolojisi var içinde. Yunan mitolojisi var. Çin var. Eski ahitten hikayeler var. Yeni ahitler, dinler var. Dinler tarihi var. Hepsini bilmek gerekiyor ki yaratıcı oyunlar ortaya çıksın. O zaman işte milyar dolarlık sektörler oluyor. Bu sadece oyun için değil. Sinemada da aynısı. Hepsinin alt metinlerinde edebiyat, sanat, kültür, tarih var. O yüzden insanlar olarak hepimizin geçmişi çok iyi bilerek geleceğin toplumunu yönlendirebilir ve orada gereksiz olmayabiliriz.” diye konuştu.

“Gereksiz olmamak için hayal edelim…”

Nasıl öğreneceğini de öğrenmek gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Öğrenen ayakta kalabiliyor. Bir şeyi iyi bilmek bir mesele değil. Ama ona nasıl ulaşacağınız önemli. Bir de onun üstüne ne ekleyebilirim? Onun için de hayal kurmak önemli. Hayal etmezsek gereksiziz. Gereksiz olmamak için hayal edelim.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez: KKM’nin 2024’e etkisi, 2023’ten belli!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Merkez Bankasının (TCMB) 2023 yılı durumunu ve zararını genel olarak değerlendirmeyi ve uygulanan yanlış politikalardan ders çıkarmayı amaçlayan bu yazıdaki bütün veriler, aksi belirtilmedikçe, TCMB finansal tabloları üzerine yazılmış bağımsız denetçi raporundan alınmıştır (raporun linki için son not 1’e bakınız.)  Şimdi bu verilerden hareket ederek TCMB’nin 2023 yılı faaliyet sonuçlarını değerlendirelim.

TCMB’nin Hissedarları ve Kâr Dağıtımından Alacakları Paylar

Önce TCMB’nin kâr ettiğinde bu kârdan kimlerin pay alacağına yani Bankanın hissedarlık yapısına bir bakalım:

Bu yapıya göre TCMB’nin yüzde 55’i Hazine ve Maliye Bakanlığı’na (Hazine), yüzde 19’u sermayesi Hazine’ye ait olan Ziraat Bankası’na ait bulunmaktadır. Kalan hisseler içinde başka bazı kamu kurumları ya da kamu kesimi ortaklı kuruluşlar yer almaktadır. Bir başka ifadeyle bir anonim şirket olan TCMB’nin hisselerinin büyük çoğunluğu kamu kesimine aittir. Hissedarlar arasında yer alan Mervak; Merkez Bankası Mensupları Sosyal Yardım Vakfıdır. Diğer başlığı altında çok sayıda küçük pay sahibi hissedarlar yer almaktadır. TCMB, kâr ettiğinde bu kârının büyük çoğunluğunu, bu hisse yapısı ve kanununda yer alan hüküm gereği Hazine’ye devretmektedir.

Kârın nasıl bir dağıtıma tabi tutulduğunu son iki yılı karşılaştırmalı olarak sergileyecek şekilde aşağıdaki tabloda gösterelim:

Bu tabloya göre 2022 yılında elde edilen net 72 milyar TL tutarındaki kârın dağıtılmasında ihtiyat akçesi olarak ayrılan 39,3 milyar TL’den sonra kalan tutarın ihmal edilebilecek kadar düşük bir miktarı diğer hissedarlara ve TCMB çalışanlarına dağıtılmıştır. Kârın kalan 32,6 milyar TL’si Hazine’ye devredilmiş, ayrıca 39,3 milyar TL’lik ihtiyat akçesi de Hazine’ye verilmiştir.

TCMB’nin Geçmiş Yıllar Kârları ve 2023 Zararı

Merkez Bankası (TCMB) 2023 yılında 818,2 milyar TL zarar ettiğini açıkladı. Bu, TCMB bilançosunu izleyenler için sürpriz değildi. Çünkü TCMB görev konusuyla hiç ilgisi olmayan bir kur korumalı mevduat yükü altında kalmıştı ve bu yük bilanço kalemlerine yansıyordu. 2023 yılında kâr değil 818,2 milyar TL zarar söz konusu olduğu için ihtiyat akçesi ayrılması mümkün olmadığı gibi hissedarlara ve çalışanlara kârdan pay verilmesi ve Hazine’ye kâr devri söz konusu olmamıştır.

Merkez Bankası’nın geçmiş yıllar kârları şöyledir (kaynak: TCMB, Kâr Zarar Tablosu.)

Merkez Bankaları, piyasaların durumuna ya da uyguladıkları para politikasının yönüne ve ağırlığına göre göre zaman zaman zararla karşılaşabilir. Örneğin 2023 yılında yalnızca TCMB değil başka merkez bankaları da zarar ettiler. Mesela ABD Merkez Bankası (Fed) 114 milyar dolar, Avrupa Merkez Bankası (ECB) 1,3 milyar Euro zarar etti. Zarar eden merkez bankaları arasında İsviçre ve Hollanda merkez bankaları da var. Bu zararların temel nedeni kurlardaki değişimler ve menkul kıymetler cüzdanında tuttukları yerli ve yabancı tahviller oldu. Merkez bankaları küresel kriz süresince para arzını artırıp piyasadan tahvil satın alarak ekonomiyi canlandırmaya yöneldiler. Faizler değişmediği sürece bu işlem zarar yaratmadı. Enflasyonda ortaya çıkan yükselişi durdurabilmek için 2022 yılında başlayıp 2023 yılında hızlanan faiz artırımları sonucunda ellerindeki tahvillerin değeri düştü. Merkez bankalarının 2023 yılındaki zararlarının asıl nedeni budur (bu çelişki için son not 2’deki yazıma bakabilirsiniz.)

TCMB’nin, 2023 yılındaki 818,2 milyar TL’lik zararı ise bu sayılan merkez bankalarının durumundan farklı olarak neden – sonuç ilişkilerinin birbirine karıştırılmasıyla ortaya çıktı.  Son yıllarda pek çok bilim dışı adım söz konusu oldu ama bunlar arasında ekonomide en büyük hasarı yaratmış olanı faizi, enflasyonun altında belirlemek olmuştur. 2021 yılının Eylül ayında başlayan faiz indirimlerinin yarattığı dövize talebi önlemek amacıyla getirilen kur korumalı mevduat sistemi bankaların ödemesi gereken maliyeti TCMB’nin üzerine yıkarak 2023 yılı sonu itibarıyla 818,2 milyar TL’lik zarara yol açmıştır

TCMB’nin Döviz ve Altın Rezervlerinin Durumu

Bu yanlış ekonomi politikası, TCMB’ye yüklediği bu astronomik zarara ek olarak ayrıca ciddi bir rezerv kaybına da mal oldu. Aşağıdaki tablo TCMB’nin 19 Nisan 2024 itibarıyla rezerv durumunu gösteriyor (kaynak: TCMB bilançosu, parasal ve finansal göstergeler tablosu, uluslararası rezervler ve döviz likiditesi tablosundaki verilerden yararlanarak tarafımdan hazırlanmıştır.)

TCMB, hiç üzerine vazife olmadığı halde bir yandan kur garantisi veren bir kur korumalı mevduat sisteminin zararını üstlenirken bir yandan da GSYH’yi yüksek göstermek adına kuru düşük tutmak için rezervlerini sattı, onunla da yetinmedi borçla edinilen rezervleri de harcadı.

Rezervler meselesine girmişken kamuoyunda yalan yanlış bilgilere dayalı olarak tartışılan TCMB’nin altınları meselesine de değinelim. Aşağıdaki tablo TCMB’nin altın varlığını ve bunların nerede bulundurulduğunu gösteriyor:

2023 yılsonu itibarıyla TCMB’nin uluslararası standarttaki altın varlığı 726,4 tondur. Bu miktarın 524,1 tonu TCMB’ye, 152,2 tonu bankalara (108,1 tonu zorunlu karşılıklar, 43,3 tonu bankalar serbest altın deposu), 50,1 tonu Hazine’ye aittir. Ayrıca 2,8 ton da TCMB’ye ait uluslararası standartta olmayan altın mevcuttur. Uluslararası standarttaki 726,4 tonluk altın mevcudunun 34 tonluk kısmı TCMB kasalarında, 150,6 tonluk kısmı İngiltere Merkez Bankası’nda (BOE), 541,8 tonluk kısmı Borsa İstanbul’da (BIST) saklanmaktadır. Uluslararası standartta olmayan 2,8 tonluk altın TCMB kasalarında bulunmaktadır. Altınların bir kısmının BOE bir kısmının da BIST nezdinde bulunmasının nedeni bunların swap işlemlerinde kullanılabilmesi içindir.

Değerlendirme

Merkez Bankaları genellikle kâr ederler. Buna karşılık kriz dönemlerinde izlenen politikalar ve faizlerdeki gelişmelere göre zarar etmeleri de söz konusu olabilir. TCMB’nin 2023 yılı zararı yanlış faiz politikası sonucu insanların dövize kaçmasını önlemek için getirilen kur korumalı mevduat uygulamasından kaynaklanmıştır. Bu uygulama yalnızca zarara değil, kuru tutma çabası nedeniyle rezervlerin eksiye düşmesine de yol açmıştır. Sorun bununla da bitmiyor. TCMB’nin zarar etmesi ve bunun sonucu olarak geçmiş yıllarda olduğu gibi Hazine’ye kâr ve ihtiyat akçesi devredemeyecek olması 2024 bütçe açığının finansmanı için de ciddi bir sorun yaratmıştır.

Ekonomi politikası ilginç bir politikadır. Bir bütün olarak doğru kurgulanıp uygulanamazsa birbiriyle çelişen parçalar haline dönüşür ve bir senteze varılması olanaksız hale gelir. Ekonomi politikası açısından bakmayı başarabilirsek, ekonomideki en önemli faktörlerin başında faizin geldiğini görürüz. Yanlış belirlendiğinde ekonomiyi alt üst eder, üretim ve yatırımı yok eder, tüketimin öne geçmesine yol açar. Bunun sonucunda ekonomi büyüse de kaliteli bir büyüme yakalanamaz. Bir süre sonra faiz doğru tespit edilse bile tek başına ekonomiyi düzeltemez, yanında mutlaka yapısal reformlarla desteklenmesi gerekir.

Son notlar: 

1 https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/51753143-d577-47b4-9270-6cefbd613c8e/TCMB+-31.12.2023++Yasal+%28T%C3%BCrk%C3%A7e%29.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-51753143-d577-47b4-9270-6cefbd613c8e-oYL09F5

Tahvil fiyatı ile faiz arasındaki ters ilişkiyi ortaya koyan yazım için:

https://www.mahfiegilmez.com/2013/06/faiz-yukselince-kim-kazanr-kim-kaybeder.html.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.