Connect with us

BANKA HABERLERİ

KERİM ROTA : Sophie’nin Seçimi

KKM uygulaması döviz kurunda birkaç aylık geçici bir istikrar sağlamış olsa da, enflasyonu patlatan, hazine borçlanmasını daha pahalı hale getiren, sosyal adaleti yok eden, belki de en önemlisi ahlaki erozyon yaratan bir uygulama olarak ileride finans literatüründe yerini alacak.

Yayınlanma:

|

Geçen yıl Eylül ayında başlayarak politika faizinin yüzde19’dan yüzde 14’e indirildiği üç aylık dönem daha dün gibi hafızalarımızda. Türk lirasının sert değer kaybı ve yükselen enflasyona rağmen faiz indirimlerinde ısrar edilmiş, doların üç ayda 8,50’den 18,30’a çıkmasının ardından Kur Korumalı Mevduat (KKM) ilan edilmiş, ödemeler dengesi krizinin ucundan dönmüştük.

Aslında o üç aylık dönemde Uğur Gürses’in tabiriyle göz göre göre gerçekleşen bir tren kazasını ağır çekimde seyrettik. Kazanın fiilen gerçekleşmesi ise TCMB’nin politika faizini 16 Aralık günü yüzde 14’e indirmesiyle oldu. Sonrasındaki iki günde dolar Türk lirasına karşı yüzde 25 değer kazandı. Hemen ardından bankalara müşterilerinden yüklü nakit döviz çekiliş talebi geldi. Bazı tasarruf sahipleri finansal sisteme olan güvenlerini kaybediyorlardı ve bu güvensizlik dalga dalga yayılıyordu. Genelde yurtdışına düzenli olarak nakit döviz gönderen bankacılık sistemi, sadece birkaç gün içinde bu kez nakit döviz talep eder hale gelmişti.

Sophie’nin Seçimi

Bu noktadan sonra Cumhurbaşkanı ve ekonomi yönetimi iki seçenekle baş başa kalmıştı. Bunlardan ilki, o zaman için yüklü diye adlandırılabilecek 7-8 puanlık bir faiz artışı ile üç aylık Türkiye Ekonomi Modeli serüveninin başarısızlıkla sonuçlandığını kabul edip geri çekilmekti. Henüz enflasyon yüzde 21 seviyesinde olduğu için bu adım istikrarı sağlayıp Türk lirasının değer kazanmasına imkân verecek güçteydi. Ancak bu hamle aylarca üst perdeden duyurulan sözde Türkiye Ekonomi Modeli’nin de resmen çöpe atılması olacaktı. Oysa henüz üç ay önce bakan değişikliği yapılmış, söylemler tamamen değiştirilmişti.

Bulunan ikinci seçenek ise KKM yoluyla ilave döviz talebini kesmek ve Türk lirasında kalmak istemeyenlere kur farkını bir şekilde ödemekti. Hükümetin söylemlerinden geri adım atmadan istikrara geçici de olsa yeniden kavuşmanın yolu olarak bu seçildi. Bu yol hiç adil değildi, birkaç yüz bin varlıklı kişiye kamu kaynağı aktarılmasını gerektiriyordu. Bu yolla hemen bir siyasi fatura çıkmayacaktı ancak ekonomik fatura tüm topluma yüklenecekti. Hükümetin seçimi Sophie’nin seçimi gibi trajik ve zor olmadı. Feda edilecek olan baştan belliydi. Hükümet tabii ki siyaseten kolay olanı ve bence topluma maliyeti çok ağır olan KKM yolunu seçti.

Bıraksalardı da TL Sterlin Gibi Patlasa mıydı?

Bu noktada bazı iktisatçılar ve hükümetin destekçileri KKM’nin o gün için doğru seçim olduğunu savunuyorlar. O noktada yapılacak faiz artışının topluma daha fazla maliyet yükleyeceğini iddia ediyorlar. Bazıları ise Türk lirası daha fazla değer kaybetseydi borç stokunun yönetilemez hale geleceğini söylüyorlar.

KKM seçeneği ile yola çıkıldığı için geriye dönük olarak o gün faiz artırılmış olsaydı, enflasyonun ve Türk lirasının değerinin bugün nerede olacağını bilmek tabii ki mümkün değil.

Ancak bu iki seçenekten biriyle yola devam edilirken karar verenlerin elinde hangi veri setinin olduğunu biliyoruz.

Bunlardan en önemlisi de KKM uygulamasının en çok etkilediği iç borç stoku.

Aşağıda geçtiğimiz yıl Kasım sonu itibarıyla iç borç stokunun faiz yapısını görebilirsiniz. KKM kararı alınırken hükümetin önündeki veri de bu idi.

 

 

İç borç stokunda döviz ve sabit faizli kısmın geçen yıl Kasım sonunda yüzde 30’ar ağırlıkta olduğu görülüyor. Enflasyona endekslilerin payı da yüzde 22 imiş.

Turpun Büyüğü Heybede

Ancak turpun büyüğü bu grafikte görmediğimiz bir yerde. Bu ise iç borç stokunda görünmeyen henüz ödenmemiş faizlerden oluşuyor. Bu ödenmemiş faizlerin çok önemli kısmı da enflasyona endeksli tahvillerden kaynaklanıyor. Bu konudan Perspektif’te Nisan ayında yazdığım “Fare Deliğe Sığmamış Bir de Kuyruğuna Kabak Bağlamış” yazımda bahsetmiştim.

Bu nedenle iç borç stokunun enflasyona hassasiyeti göründüğünden çok daha yüksek. Aşağıda geçen yıl Kasım itibarıyla ödenmemiş faizlerin tutarının iç borç stoku ile dengesini görebilirsiniz. Ödenmemiş faizler o tarihte iç borç stokunun yüzde 60’ı seviyesindeymiş.

KKM kararını alırken ekonomi yönetiminden kimsenin bu detaylara baktığını düşünmesem de, verileri analiz edebilen birileri iç borç stokunun başına gelebilecek en büyük felaketin kısa vadeli faizlerin yükselmesinden çok enflasyonun ve kurların yükselmesi olduğunu görebilirdi.

KKM kararı alınınca da bu risk gerçekleşti. Birçok iktisatçı faiz yükseltmek yerine KKM kararı alınmasıyla ödenmesi gereken faiz yükünün sınırlandığını düşünse de aslında tam tersi oldu. Enflasyonla ciddi mücadele mesajı vermek yerine KKM gibi palyatif bir önlem açıklanınca enflasyon dinamikleri ve beklentileri yükseldi. Nitekim ilgili bakan da enflasyonla mücadele yerine büyümeyi tercih ettiklerini açıkça söyledi. Bu da enflasyona endeksli tahvillere ödenen ve ileride ödenecek faizleri çok artırdı.

TCMB kısa vadeli faizleri artırmamış olsa da, oluşan belirsizlik nedeniyle sabit faizle yapılan uzun vadeli borçlanmaların maliyeti de yükseldi. Bu yıl Ağustos ayında hayata geçirilen “finansal baskılama” uygulamasına kadar Hazine uzun vadeli sabit faizli borçlanmalarını ortalama yüzde 25 seviyesinden yaptı. Oysa Aralık ayında politika faizi 7-8 puan artırılmış olsaydı Hazine uzun vadeli borçlanmaları muhtemelen bu orandan çok daha aşağıda yapabilecekti.

Böylece iç borç yükümüz enflasyonun ve uzun vadeli faizlerin yükselişiyle iyice ağırlaştı.

Enflasyon dinamiklerinin bozulmasıyla döviz kuru da geçtiğimiz Aralık’taki seviyesinin üstüne çıktı. Bu da döviz cinsi iç borç stokunun KKM ilanı öncesi seviyesinin bile üstüne gelmesine neden oldu.

Artan borç yüküne rağmen üretici enflasyonu yüzde150’yi aştığı için Türk lirası reel olarak değerlenmeye ve ihracatçıyı zorlamaya başladı bile.

Tüm bunların sonucunda iç borç stoku ve ödenmemiş faizlerindeki tablomuz aşağıdaki hale geldi.

İç borç yükü (stok+ödenmemiş faizleri) dokuz ayda 2 trilyon TL’den 4 trilyon TL’ye çıkarak ikiye katlandı. Bunun 1,5 trilyonu ödenmemiş faizlerdeki artıştan kaynaklandı. Geçen yıl Kasım ayında iç borç stokunun yüzde 60’ı düzeyinde olan ödenmemiş faizler, şimdi stokun 1,4 katına ulaştı. Bu artışların en önemli sebebi ise kontrolden çıkan enflasyon.

Bunlara ilave olarak dokuz ayda kamu kaynaklarından yaklaşık 260 milyar TL’de KKM için ödendi.

Ellere Var da Bize Yok mu?

KKM uygulaması sonrası tarım destekleri, sosyal yardımlar, emekli maaşları ve ikramiyeleri, memur maaşları, EYT sorunu gibi taleplere bugüne dek bütçe kısıtı nedeniyle yapılan itirazlar da anlamsız hale geldi. Birkaç yüz bin varlıklı tasarruf sahibine bütçelediği verginin yüzde 20’si kadar bir miktarı ödeyebilen bir hükümetin bundan sonra hiçbir ekonomik talebe karşı kaynak yokluğundan bahsetmesi mümkün değil.

KKM uygulaması döviz kurunda birkaç aylık geçici bir istikrar sağlamış olsa da, enflasyonu patlatan, Hazine borçlanmasını daha pahalı hale getiren, sosyal adaleti yok eden, belki de en önemlisi ahlaki erozyon yaratan bir uygulama olarak ileride finans literatüründe yerini alacak.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

ING Türkiye, Yeşil Ofis Diploması almaya hak kazandı

Yayınlanma:

|

ING Türkiye, genel müdürlük binası için Yeşil Ofis Diploması almaya hak kazandı.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yeşil Ofis-Yeşil Dönüşüm Programı’nı başarıyla tamamlayan ING Türkiye, İstanbul’da bulunan genel müdürlük binası için Yeşil Ofis Diploması hakkı kazandı.

Yeşil Ofis-Yeşil Dönüşüm Programı kapsamında belirlenen hedeflere ulaşan ING Türkiye, enerji tüketimini ve atık yönetimini azaltırken aynı zamanda sürdürülebilir ve çevre dostu uygulamalar hakkında çalışanlar arasında farkındalığın artırılmasını sağladı.

WWF-Türkiye’nin Yeşil Ofis-Yeşil Dönüşüm Programıyla, kurumların doğa dostu tercihler yapması teşvik edilerek, ofislerin ekolojik ayak izinin azaltılması hedefleniyor. Program kapsamında, ayrıca, doğal kaynak tüketimi, atık yönetimi gibi başlıklarda kurumların yol haritasının çizilmesine katkı sağlanıyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Sermaye Piyasası Kurulu’ndan 2 Yeni Fona Onay

Yayınlanma:

|

Yazan:

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 2023 yılında faaliyet izni alan Vega Portföy tarafından oluşturulan Mavi Serbest Fon ve Anka Serbest Fon isimli fonların kuruluşuna onay verdi.

Ana yatırım stratejisi, hem Türk lirası hem de döviz cinsi para ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yaparak sermaye kazancı sağlamak ve portföy değerini artırmak olan Anka Serbest Fon, doğrudan veya türev araçlar vasıtasıyla yurtiçi ve global piyasaların eğilimlerini yakından izleyerek yüksek getiri sağlamayı amaçlıyor. Anka Serbest Fon’un Risk Getiri Profili değerlendirme derecesi 7 olarak belirlendi.

VMV koduyla işlem görecek Mavi Serbest Fon’un ana stratejisi ise daha ziyade Türk Lirası varlıklara yatırım yaparak mevduat üstü getiri elde etmek. Fon’un Risk Getiri Profili değerlendirme derecesi ise 5 olarak belirlendi.

Fonların faaliyet onayıyla ilgili konuşan Vega Portföy Genel Müdürü Tarkan Çetin, “Portföy Yönetimi alanında yeni faaliyete geçmiş olan Vega Portföy’ün ilk fonlarına SPK tarafından onay verilmesinin heyecanını yaşıyoruz. Fonlarımız şu anda özel müşterilere hizmet edecek şekilde faaliyet gösteriyor, ancak 2024 yılı tüm yatırımcılara hizmet verebilecek altyapımızı tamamlayarak hizmet ağımızı genişletmeyi hedefliyor ve bu alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Deneyimli ekibimizle paydaşlarımıza tatminkar getiriler sağlamayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Türk Lirası ‘sahalara’ geri dönüyor…

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Pazar akşamı, kafamda yazmak istediğim o kadar çok konu başlığını en basit ve en anlaşılır şekilde nasıl sıralayacağımı düşünürken, Çin lideri Xi’nin beş yıl aradan sonra Avrupa ziyareti, Fransa Lideri Macron’un “Avrupa ölümcül tehlike altında” başlıklı The Economist makalesi, televizyonda gençliğimin efsane şarkıcısı Madonna’nın Brezilya konserine katılan 1,6 milyon kişiyi görerek bir anda kendimi Like a Prayer ve Papa Don’t Preach şarkısını söylerken buldum. TCMB net rezervlerinin her gün milyarlarca dolar artışına artık alışırken, not artırımlarının da devamını beklerken, yabancı yatırımcının TL öneriler ve yurtiçi yerleşiklerin de dövizden çıkmaya başladığı bir ortamda, ben de BIST30 endeksinde USD bazlı önemli bir yukarı yönlü kırılım gerçekleşmesini fırsat bilerek, bu hafta TCMB enflasyon raporu ve Başkan Karahan’ın mikrofon karşısına geçmesi öncesinde, Bireysel Emeklilik (BES) portföyümde değişikliğe giderek uzun bir yıllardır taşıdığım altın fonlarımı satıp ağırlıklı olarak hisse senedi ve para piyasası fonuna geçtiğimi yeri gelmişken not edeyim.
  • Çin Lider Xi, beş yıl aradan sonra Avrupa turuna çıktı. Amerikan New York Times gazetesi, Xi’nin ziyaretinin Brüksel-Washington ilişkilerini zayıflatmayı hedeflediğini savundu. Xi’nin gündeminde, AB ile ticari anlaşmazlıkların olduğunu okuyoruz. Bu arada The Economist’te Fransa Lideri Macron’un “Avrupa ölümcül tehlike altında” başlıklı makalesine denk geldim. Marine Le Pen karşısında zorlanmaya başlayan Macron’un bu sert çıkışı belki iç siyasete yönelik olsa da, Rusya’nın Ukrayna işgalinin Avrupa’yı büyük bir risk altına soktuğunu, Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlaması gerektiğini, ekonomik olarak da AB’nin Çin ve ABD’nin çok gerisinde kaldığını söyleyerek radikal önlem çağrısında buldu. Avrupa’nın bir zamanlar büyüme motoru olan Almanya’nın da artık Avrupa’nın hasta adamı olarak lanse edildiği bir ortamda, Cassandra’nın Çığlığı misali, Macron’un söylemlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
  • Dönelim ilk önce haftanın son iş gününe. TÜİK verilerine göre, Nisan ayında enflasyon piyasa beklentileri paralelinde sonuçlandı. TÜFE aylık %3,18 artarken, yıllık enflasyonu da %69,80 seviyesine taşıdı. Alt kalemlerde alkollü içecekler ve tütün harcama grubunda %9,56 oranında aylık artış dikkatimizden kaçmazken, lokanta ve otellerde grubunda %4,69; giyim ve ayakkabıda %4,58; ev eşyasında ise %4,11 oranında artış, TCMB’nin de hemen hemen her platformda belirttiği üzere özellikle hizmet sektöründeki fiyat katılığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu noktada para politikasının görevini yerine getirdiği, finansal koşulların sıkı olduğunu, lâkin fiyat katılığının maliye politikaları çerçevesinde ele alınması gerektiğinin altını çizelim. Enflasyonda tepe seviyenin kuvvetle muhtemel görüldüğü veya Mayıs verisi ile Haziran başında görüleceğini; akabinde ise baz etkisi ile de olsa enflasyonda düşüş sürecinin başlayacağını düşünüyoruz.
  • TCMB’nin sene sonu TÜFE enflasyon tahmininin %36 seviyesinde olmaya devam ettiğini piyasanın ise (TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi son veri) %44 seviyesinde olduğunu not edelim. Bu bağlamda, 9 Mayıs tarihinde Enflasyon Raporu ve Başkan Karahan’ın toplantıda yapacağı sunumu dikkatle takip edeceğiz. Her ne kadar toplantıda enflasyon hedefini değiştirmesini beklemesek de, TL’de esen olumlu rüzgâr sonrasında yabancı yatırımcılar gibi biz de yeni döneme ait TCMB’nin yaklaşımını anlamaya çalışacağız. Özellikle, TL’de reel olarak değerlenme ibaresini politika metnine sokan TCMB’nin değerlenme konusunu biraz daha netleştirmesini bekliyoruz. Ne demek reel olarak değerlenme? Daha önce de bültenlerimizde belirttiğimiz üzere, kur artışının enflasyonun altında seyretmesi anlamına geliyor. Hatta, Cuma günü açıklanan veriler sonrası, yılın ilk 4 ayında enflasyon %19,58 artarken, USDTRY kurunda yükseliş yaklaşık %9,50 oldu. Yani? TL’de reel olarak değerlenme başladı bile!
  • Biraz daha argümanımızı güçlendirelim. TCMB’nin net döviz pozisyonu (swap ve kamu dövizleri hâriç) Nisan ayı geneli ve Mayıs ayının ilk iş gününde yaklaşık 24 milyar dolar artış kaydederek yerel seçimler öncesi yaşanan kayıpları da telafi etti. Bu çok olumlu bir gelişme! Öte yandan, haftanın son iş günü açıklanan TCMB menkul kıymet istatistiklerine göre, 26 Nisan haftasında, yabancı yatırımcının hisse senedi pozisyonu yaklaşık 155 milyon dolar azalırken, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) ise aksine 604 milyon dolar artış kaydetti. JP Morgan’ın Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler tahvil endeksindeki ağırlığını arttırması sonrası bu trendin daha da artmasını bekliyoruz. DİBS cephesinde yaşanan yabancı girişinin bu yılın en yükseği olduğunu not edelim. Demek ki yabancı yatırımcı da gelmeye başladı!
  • TCMB döviz piyasasında sahanın diğer tarafına geçerek 24 milyar doları almasaydı, kurun daha da çok düşeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Lâkin bu noktada, kurun çok da düşmesi isteniyor mu sorusunu da sormak gerekiyor. Neden mi? Cevabı yine Cuma günü açıklanan Ticaret Bakanlığı’nın öncü verilerine bakarak cevaplayalım. Nisan ayında ihracat geçen yılın aynı dönemine göre önemli bir değişim kaydetmezken, ithalat ise %4,2 oranında artış kaydetti. Bu sonuçla dış ticaret açığı %13,3 büyüyerek 10 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Her ne kadar Bakan Şimşek ve ekibinin kaleme aldığı program işliyor olsa da, dış ticaret rakamları ne yazık ki arzu edildiği düzlemde ilerlemiyor keza iç talep oldukça güçlü! TL’nin çok da değer kazanması rekabet avantajı penceresinden bakılırsa çok da arzu edilen bir durum değil! Burası önemli. USDTRY kurunun Nisan ayını yükseliş kaydetmeden tamamladığını ve Mayıs ayından da TL pozitif havanın devam ettiğini hatırlalatılım. Mevcut eğilim, hem bizim, hem de yine Piyasa Katılımcıları Anketi’nde son veri olan yıl sonu USDTRY 40,00 medyan kur beklentisinin belirgin anlamda altında bir eğilime işaret ettiğini görmekle birlikte, esen ılımlı rüzgârların da yardımı ile özellikle sonbahara kadar TL’de pozisyon almanın mantıklı olacağını düşünüyoruz.
  • Hatırlayacak olursanız, Citibank geçen hafta 6 ay sonrası için (6 ay vadeli forward) “Dolar sat TL al” önerisinde bulunmuştu. Halk arasında bu durum 6 ay sonra kur düşecek şeklinde yanlış bir yoruma neden olmuş. Halbuki doğru yorum, 6 ay sonra Doların TL karşısında yükseleceği ama TL faizin ima ettiği kadar yükselmeyeceği şeklinde olmalıdır. Bu bağlamda, sonbahara kadar TL ve TL cinsi varlıklardan faydalanmanın oldukça mantıklı olacağını düşünüyoruz. TCMB verilerine göre yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları (DTH) son dört haftada 6,6 milyar dolar azalırken (TL varlıklara ilgi artarken) yerli ve yabancı yatırımcı ilgisi ile dolar bazlı BIST30 endeksinde haftalık kapanışı oldukça güçlü bir sinyal olarak okuduk (bakınız grafik). Eğer teknik beklentimiz gerçekleşecekse, 330 dolar seviyesindeki teknik seviye üzerinde 15 ay sonra gerçekleşen kapanış ardından 430-440 dolar seviyesinin teknik anlamda mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Kişisel BES fonumda yaptığım değişikliğin de umarım gerekçelerini biraz daha iyi anlatabilmişimdir.
  • Siyasi ve jeopolitik olarak her şey toz pembe olmasa da, TCMB’nin kararlı duruşu sonrasında, ekonomik risklerin azaldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten, ödemeler dengesinde kriz beklentisinin de oldukça azalması sonrasında, beklentilere paralel Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu S&P Cuma gecesi Türkiye’nin kredi notunu artırdı. Görünümün de pozitif olması, bir sonraki adımın da artırım yönünde olacağını bizlere anlatıyor. Türkiye’nin Haziran ayında gri listeden çıkması ile yabancı ilgisi daha da artacaktır!
  • Dönemli biraz da yurtdışı piyasalara. Her ayın ilk Cuması olduğu üzere, ABD’de açıklanan ve ekonominin gidişatı hakkında önemli ipuçları veren hatta FED’in de karar alma aşamasında belirleyici bir veri set olan istihdam raporu beklentileri karşılayamadı. Raporun zayıf olarak kabul edilmesi sonrası, piyasalar haftanın son iş gününü adeta ‘bayram’ havasında tamamladı. ABD’den son dönemde güçlü gelen veriler sonrası FED’in faiz indirim ihtimalini azaltmıştı. Ancak, tarım dışı istihdam raporu sonrası, faiz indirim beklentileri artış kaydederken (yıl sonuna kadar iki kez) artan risk iştahına paralel Nasdaq endeksi Cuma gecesini %2 yükselişle tamamlarken, 10 yıllık ABD tahvil faizi %4,50 seviyesinin altına geriledi. Doların da değer kaybetmesi ile EURUSD paritesi 1,08 seviyelerine doğru hareketlenirken, direnişin parası Bitcoin teknik mânâda beklediğimiz aşağıda 58bin dolar seviyesini test ederek yönünü sert bir şekilde yukarı çevirmek suretiyle 64bin dolar seviyesine kadar yükseldi. Bu bağlamda, Bitcoin’e olan inancımız ve yükseliş beklentimiz yeşerirken, kıymetli madenlerde ise özellikle de altında yorgunluk emareleri görüyoruz. Altının ons fiyatı 2,300 dolar seviyesinde salınarak gelişmelere pek de tepki veremezken, gümüş ise kırdığı (26 dolar) direncini yeniden test etmesi ardından 27 dolar seviyesine toparlardı. Uzun yıllardır oldukça değersiz kalan gümüşte yükseliş beklentimizi korurken, her iki enstrümanda da uzun pozisyonlarımızın devam ettiğini not edelim.
  • Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında iyimser bir başlangıç görüyoruz. USDJPY paritesi otoritenin iki kez sert müdahalesi sonrası 153 seviyesine kadar gerilerken, gösterge endeks Tokyo borsası yatay bir seyir izliyor. Öte yandan, Çin’de açıklanan PMI verileri sonrası Şangay borsasının %1,5 yükseldiğini not edelim. Bu haftanın makro veri seti açısından gündemi sakin görülürken, yukarıda da değindiğim üzere gözler Çin Devlet Başkanı Xi’nin Avrupa ziyaretine çevrildi. Macron’un sert çıkışı ve beraberinde yeniden alevlenen Rusya-Ukrayna savaşı gündemi meşgul ediyor.

>Borsa İstanbul 30 Endeksi (USD bazlı)

Dolar bazlı BIST 30 endeksinde haftalık kapanışı oldukça güçlü bir sinyal olarak okuduk. Eğer teknik beklentimiz gerçekleşecekse, 330 dolar seviyesinin  üzerinde 15 ay sonra gerçekleşen kapanış ardından 430-440 dolar seviyesini yukarıda hedefleyeceğiz. Hisse senetlerinde ağırlık artırılabileceğini düşünüyoruz.

1714969180843287e1b9dfaf9a5361bca287773d6e_1_1200.jpg

>BTCUSD

Zayıf ABD istihdam raporu sonrası artan risk iştahı ile yönünü yeniden yukarıya çeviren Bitcoin’in ilk etapta 71bin dolar seviyesini test etmesini ve devamı da getirmesini bekliyoruz.

171496918001ae19b01d415cb06f751c7934f8fe0f_2_1200.jpg

>TCMB net döviz pozisyonunda yaşanan günlük değişim

Nisan ayının son iş gününde 3,3 milyar dolar artan net rezervler, 2 Mayıs tarihinde de 2,2 milyar dolar daha arttı. Bu rakamları olumlu ve mutluluk verici olarak okuyoruz. Son 19 iş günün toplam artış 24 milyar dolar.

171496918145cc85a0609409e00824d77eef898c16_3_1200.jpg

>DTH

Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları (DTH) son dört haftada 6,6 milyar dolar azaldı.

1714969181411190c5dd62b6468c0f491f54c22282_4_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.