Connect with us

EKONOMİ

Korkut BORATAV: ‘Tek kutuplu dünya’ yok olurken…

Yayınlanma:

|

Donald Trump’un 2’nci ABD Başkanlığı, sadece ülkesinde değil, uluslararası ilişkilerde de bir dizi çalkantı yaratarak başladı. Çalkantıların ilk  boyutunu “ABD’de Trump-Musk Faşizmi” başlığı altında kuşbakışı gözden geçirmiştim (soL Haber 21 Şubat 2025).

Bu yazı, çalkantıların ikinci boyutu, dünya sisteminin ABD hegemonyasına dayanan “tek kutuplu niteliği” ile ilgilidir.

Trump, Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve Elon Musk’tan oluşan yeni ABD yönetimi, Rusya ile anlaşarak Ukrayna savaşından çekilmeye ve Avrupalıları yalnız bırakmaya kalkıştı. İki NATO müttefikine (Kanada ve Danimarka’ya) karşı toprak talepleri ileri sürmekte; Filistinlilerin topluca tehciri sonrasında Gazze’yi bir turizm cennetine (“Doğu Akdeniz Rivierası’na) dönüştürerek işletmeyi önermektedir.

Bu arada DTÖ kurallarını ve mevcut ticaret anlaşmalarını çiğnemekte; ABD’nin dış açık verdiği ülkelere karşı gümrük tarifelerini yükselterek bir dizi ticaret savaşı başlatmaktadır. Bu uygulamalar, dünya sisteminin yerleşik dengelerini bozmakta, istikrarsızlığa yol açmaktadır.

Bu ortama ışık tutan bir Amerikalı iktisatçıya odaklanmak istedim.

James K. Galbraith: Kapitalist kutuplaşmanın erken tarihi

Sermaye, doğası gereği “vatansızdır”. Kapitalizm de bu nedenle siyasal sınırlar içinde kalamaz. Dışarı taştığı coğrafyalara kendi üretim/mülkiyet ilişkilerini taşır. Bu dönüşüm çoğu kere kapitalizmde geciken ülkeleri sömürgeleştirerek gerçekleşir. Kapitalist dünya sistemi de eşitsizliğe ve bağımlılığa dayalı bir kutuplaşma içererek oluşur.

Trump-sonrası ABD’yi de dikkate alarak kapitalist dünya sistemindeki kutuplaşma aşamalarını inceleyen anlamlı bir katkı1, Amerikalı iktisatçı J.K.Galbraith’ten geldi. İlk kutuplaşma üretim ilişkilerinde kapitalizme, üretim güçlerinde sanayileşmeye dayanır. Siyasal yapı imparatorluklar içerir. Bağımlılık, ham madde, girdi olarak “kaynak sağlayan çevre” ile bunları sanayide işleyen “merkez” arasında gerçekleşmiştir. Marksist yazında bu ikilinin “artık aktaran” / “artığa el koyan” kutuplar arasında ifade edildiğine; ekonomik yöntemlerin ayrıntıyla incelendiğine değinelim.

İmparatorluklar, kolektif hegemonyanın odağını oluşturur. Kendi aralarında sürekli çatışırlar. Osmanlı, Çin, İspanyol imparatorlukları gibi kapitalist sanayileşmede geride kalanlar çok-kutuplu sistemin bağımlı-alt blokuna kayar. Bu ayrımla Galbraith, siyasal bağımsızlık içinde yaşanan “yarı-sömürgeleri” kastetmektedir.

İki kutuplu dünyanın Altın Çağı

Galbraith’e göre, bu çok kutuplu aşama, hegemonik kutuplar arasında “Çevre’yi paylaşma” mücadelesinin ürünü olan iki Cihan Harbi’ni yaşadı; büyük buhranı, Sovyet devrimini ve faşizmi de içererek 1945’te iki kutuplu bir dünya sistemine dönüşerek son buldu. Bir kutup SSCB liderliğinde sosyalist bloku; diğer kutup ABD ve müttefiklerini içerir. IMF, DB,  DTÖ/GATT gibi çok taraflı kurumlar aracılığıyla yürütülür.

Galbraith bu iki kutuplu dünyayı, “rekabetçi, nükleer risk de taşıdığı için tehlikeli, göreli olarak istikrarlı, bazı önemli özellikleri ile ilerici” olarak nitelendiriyor. Latin Amerika, Asya, Afrika’da güçlü bağımlılık ilişkilerinin süregeldiğini de vurguluyor.

Bu betimlemede Galbraith, 1945-1980 arasını içeren Altın Çağ’ın katkılarına haksızlık yapmaktadır. Bir kere dönem, II’nci Dünya Savaşı’nın galipleri arasında, ilerici özellikler taşıyan bir toplumsal uzlaşma sonunda inşa edilen Birleşmiş Milletler sistemi ile başladı; Güvenlik Konseyi dışında eşit üyeler içeren bu sistemin esneklikleri sayesinde fiilen üçüncü bir kutup da oluşturdu.

Bu dönemin belirleyici özelliği, dünya sistemi içinde siyasal sömürgeciliğin tarihe karışması oldu. Bağımsızlaşan yeni devletler, BM üyeliği içinde dünya siyasetine katıldılar. Çin, Hindistan, Yugoslavya, Mısır ve Endonezya’nın liderliği ile oluşan Bağlantısız Ülkeler bloku bu dönemde uluslararası siyasette belli bir ağrılık taşıdı. Aynı ülkelerin BM’de uluslararası ekonomik ilişkilere ilişkin önerilerini inşa ve müzakere eden 77’ler Grubu küçümsenmeyecek önem kazandı. BM sistemi içinde gelişmekte olan ülkelere özel ayrıcalıklar bu sayede tanımlandı; yerleşti.

Tek kutuplu dünya: Ekonomik bilanço

Galbraith, iki kutuplu dünya sisteminin 1989 sonrasında SSCB ve Doğu Avrupa’da komünist rejimlerin tarihe karışmasıyla son bulduğunu vurguluyor. Komünist Parti yönetimini koruyan Çin, bu çöküntünün dışında kaldı; dinamik, esnek stratejiler izleyerek bu dönemin “yükselen ekonomik gücü” oldu. Yeni dünya düzeni böylece. ABD hegemonyasında tek kutuplu bir sisteme dönüştü.

Galbraith’e göre tek kutuplu bu dönem içsel bir çelişki içermektedir. Hegemonik gücü sürdürme mekanizmaları, ABD’nin ekonomik olarak zayıflamasına da yol açmıştır. Hegemonyanın temel ekonomik aracı olan finansal altyapı, ABD dolarının güçlü, değerli olmasına dayanmaktaydı. Bu gereksinim ABD’nin ucuz ithalata bağımlılığını artırdı. “20’nci yüzyılın ortalarında Amerikan gücünün temelini oluşturan sanayi tabanı bu nedenle fiilen felce uğradı.”

Galbraith’e göre ABD hegemonyasına dayalı tek kutuplu bir dünya, artık sürdürülemez. Avrupa’nın durumu daha da kötüdür. BRICS ve Çin’in yükselen güçleri karşısında çok kutuplu bir dünyaya uyum gerekecektir. “Sanayideki gerileme, Amerikan işgücünün teknik yeteneklerini aşındırmıştır. Bugünkü istihdam, hizmet sektörüne alışmış çok sayıda profesyonel ile teknoloji ve finansta yer alan az sayıda seçkine dayanmaktadır.”

“Amerika’nın dramı, seçkinlerin dünyayı denetleyebilmek için güçlü dolara  dayalı finansal konumun zorunlu olduğu saplantısından kaynaklanıyor. Bu bayatlamış ideolojik tutumun terkedilmesi; finansta, teknolojide, sanayide, askerî alanda yer alan seçkinlerin, yeni ve daha gerçekçi bir kuşakla yer değiştirmesi gerekiyor.” 

“Yeni kadroların, ülkenin fiziksel ve insan gücünü yeniden yapılandırmaya çalışmaları ve bunu da ülkenin sosyal kazanımlarını parçalamadan gerçekleştirmeleri gerekiyor. İlk adım, çok kutuplu bir dünyanın ne anlama geldiğini ve nasıl sağlanabileceğini kavramak olacaktır.”

ABD hegemonyasının kanlı bilançosu

Galbraith, bu tespitleri ile tek kutuplu dünya sisteminin ABD ve Batı ekonomilerindeki ekonomik sonuçlarını ve alternatiflerini özetliyor. Bunlardan hemen önce, (adeta parantez içinde) önemli bir vurgulama daha yapıyor: Tek kutuplu dünyanın yol açtığı ekonomik sorunlara karşı ABD’nin ürettiği “ekonomi dışı” çözüm yöntemine işaret ediyor: ABD’nin askerî gücü, ekonomik gücün erimesini telafi etmek için kullanılmış; bir anlamda ekonomik zafiyeti ikame etmiştir: “Afganistan, Irak, Orta Doğu   savaşları, hayalî bir güç göstergesi olarak kullanıldı; ama gerçek hayatta bunların karşılığı yoktur. Bu zafiyet şimdi Ukrayna’da kaynak zenginliğini [hedeflemekte]; sınaî ve askerî bir dünya gücü olarak öne çıkan Rusya’ya karşı sınanmaktadır.”

Bu vurgulama, Amerikalı iktisatçının tek kutuplu dünyaya karşı temel karşıtlığının nedenini de örtülü olarak içeriyor. Bu dönemde “askerî gücün” nasıl öne çıktığını hatırlatarak Galbraith’in olası gerekçesini de açıklayabiliriz:

20’nci yüzyılın sonunda ABD liderliğinde NATO’nun ve Avrupalı müttefiklerinin eski Yugoslavya’da başlattıkları askerî müdahale, 21’nci yüzyıl başında farklı bir coğrafyada “teröre karşı savaşa” dönüştü. Sonraki çeyrek yüzyıl içinde Orta Doğu ve Afganistan’da kanlı rejim değiştirme operasyonlarını içerdi; bugünlerde Filistin’e ve yeniden Suriye’ye ulaştı; hâlâ son bulmadı. Balkanlarda başlayan savaşların son aşaması da Ukrayna’da Rusya’ya karşı sürdürülmektedir; askerî bir yenilgiyle noktalanmak üzeredir.

İnsanî bilançosu, milyonları aşan ölümlerdir. Savaş mağdurlarına neoliberal şokların Afrika’da, Latin Amerika’da yarattığı ekonomik mağdurlar katılmakta; çoğalarak göçmenlere dönüşmekte; Türkiye’den, Akdeniz’den Batı Avrupa’ya; Meksika sınırından ABD’ye akmaktadır. Batı toplumlarındaki ekonomik ve ciddi siyasal sonuçlarını gözlüyoruz.

Niyeti ne olursa olsun Trump, bu ortamın kaynağı olan ABD hegemonyasını baltalamaya başladı. Sonuçlarının bugünden daha kötü olması beklenemez.

  • 1 James K. Galbraith, “Is Europe still a model for BRICS in the new multipolar world?”, vox euro, 23.II.2025

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.