Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

MERKEZ BANKASI BAŞKANI FATİH KARAHAN SAHAYA İNDİ

Yayınlanma:

|

TCMB Başkanı Dr. Fatih KARAHAN, Ankara dışında sanayici ve İş İnsanları ile bir araya gelip sunumlar yaptı. Çok da iyi oldu. Zira, TCMB ana hedefi olan özellikle son 2 yıldır Enflasyon belası ile uğraşırken yaptıklarını topluma direkt anlatamama sıkıntısı yaşıyordu. Aylık basına yapılan sunumlar ise aşırı teknik ifadeler içerdiği için toplumca pek anlaşılamıyordu.

Bunu TCMB kurmayları ve Başkanı fark etmiş olmalılar ki bu hafta Eskişehir, Uşak ve Denizli toplantıları planlandı. 10-11 Şubat’ta Uşak ve Denizli’de sanayici ve İş İnsanlarına sunumlar yaptı. Sunumlara katılmış biri olarak basına kapalı olması nedeni ile görüş bildirmem etik olmazdı. Banka resmi sitesinde “TCMB PARA POLİTİKASI ve MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜM” başlıklı sunumu paylaştığı için sunumun içeriği ile ilgili değerlendirme yapmamda sakınca yok.

Bir defa sunum, “2013 yılından bu yana, yurt genelinde düzenli aralıklarla, farklı sektör ve ölçeklerden firmalar ile yüz yüze görüşmeler yapılıyor. Denizli ve Uşak bölge illerinde 2024 yılı içinde 700, son 5 yıl içinde toplamda 3.700 firma görüşmesi yapılmıştır” ifadeleri ile başlıyor. Benim buna Uşak özelinde itirazım var. “Başkana yanlış bilgi veriliyor” diye düşünüyorum. Diğer illeri bilmem ama Uşak özelinde 2024 yılında firmalar ile yüz yüze görüşmeler gerçekleşmedi. Anketleri “görüşme” diye bildiriyor olabilirler ama yüz yüze görüşme olmadı! İki yıl önce TCMB İzmir Bölge ziyaretimde direkt Reel Sektörü müdürüne eleştiri olarak bu konuyu iletmiştim. Demek ki uyarılarım dikkate alınmamış! EXİMBANK’ın İzmir Bölge Müdürü ve ekibi ve Denizli Bölge Müdürü ve ekibi her yıl Uşak firmalarını ziyarette bulunur örnek almasını dilerim. Konumuza dönelim…

SUNUMDA 5 TEMEL MESAJ VARDI!

25 yıllık bankacılık deneyimi, 8 yıllık sanayi içindeki tecrübem ile benim açımdan sunumda 5 temel mesaj vardı.

  1. Kuru Baskılamıyoruz, Net Döviz Rezerv arttı : Başkan Karahan kamuoyu zihninde yer alan “kur baskılanıyor” düşüncesinin doğru olmadığını, “kur baskılamak için döviz satmamız gerekiyor oysa Swap hariç döviz net rezervlerimiz Mayıs 2023’de -60,5 milyar USD’de iken, Ocak 2025’de 126 milyar USD artış ile +65,4 milyar USD seviyesine geldiğini” belirtti. Bunun, “Cari dengede iyileşme ve Dış finansman ihtiyacının azalmasından; Sermaye girişlerinin yeniden başlamasından; Döviz Arzının artması, döviz talebinin azalmasından” kaynaklandığının altı çizildi. Rakamlar da bu söylemi destekliyordu. Zira, Mayıs 2023’de 56 milyar USD olan 12 aylık birikimli açık 48 milyar USD azalarak Kasım 2024’de 7 milyar USD’ye gerilemişti. 12 aylık birikimli Cari Açık/GSYİH oranı da 2023-II. dönemde %5’den 2024-III. Döneme %0,7’ye düşmüştü. Döviz ile ilgili diğer direkt mesajlar ise, Kur taahhütlerinin olmadığı; rezerv iyileşmenin “carry trade” kaynaklı değil yurtiçi kaynaklı iyileşmeden kaynaklı olduğunun altı çizildi. Diğer bir ifade ile yastık altı dövizden sisteme girişler olduğu ima edildi. CDS Risk Priminin Mayıs 2023’de 703 iken Şubat 2025’de 255’lere kadar düşmesi yıllık yurt dışı faiz ödemelerinin 7 milyar USD düşüş katkısı sağladığının altı çizildi. Hazine’nin Yurt Dışı Borçlanma maliyeti Mayıs 2023’de %11,3 iken, Şubat 2025’de %6,6’ya düştüğü belirtildi. Bankaların yurt dışı sendikasyon maliyeti de aynı dönemlerde %9,6’dan %7’ye gerilediği belirtildi.
  2. Dezenflasyon süreci devam etmekte: Enflasyon ile ilgili sıkı duruşlarının sonuçlarının alınmaya başlandığını; bu duruşun devam edileceği belirtildi. Enflasyon ile mücadelede, “Talep dengelenmesi; Fiyatlama davranışlarında normalleşme; Beklentileri iyileştirme” stratejisi uygulandığı belirtildi. 2022 yılındaki yıllık enflasyon %64,3 olurken, 2023 yılını %64,8’e yükselmesi karşılığında 2024 yılını % 44,4 ile kapatıldığını, 2025 hedeflerinin %24 olarak revize edildiği belirtildi. Alt kalemlerde 2023-25 döneminde Temel Mallarda %52,8’den %24’de; Gıda’da %72’den %41,8’e; Hizmetler sektöründe %90,7’den %62,9’a düzelme olmasına rağmen özellikle Hizmetler sektöründe yüksek oranın devam ettiğini burada da Kira ve Eğitim harcamalarının yüksek kaldığını bunun da 2025’e taşındığının altı çizildi. “Tüketici ve firmaların enflasyon beklentileri de gerileme eğilimine girmiştir” tespiti yapılarak Yatırımdaki büyümenin 1990’lar seviyesine gerilemesine rağmen Ekonomideki Büyümenin harcama artışından kaynaklandığı 2004-19 yıllarındaki %4,7 olan ortalama harcama değişiminin 2020-24 döneminde %11 olduğunu bu alanın kontrol altına alınması için talep daraltıcı politikalar izlendiği belirtildi. Bu tespit; TCMB’nin Kredi kartlarındaki daraltıcı uygulamalarını da bu çerçevede değerlendirmek lazım ve bu stratejisi ile uyumlu olduğu anlamına geliyor ki, Hanehalkı harcamalarını baskılanması bir süre daha devam edeceği anlamına da gelmekte. Tabi bu durumda esnafın işlerinin kötüleşeceği; toptancı ve sanayicinin bundan olumsuz etkileneceği, bu sürecin zaman aralığı bilinemediği için firmaların bu talep daralması duruma ne kadar dayanacağı yönünde bir değerlendirme ise yapılmamış. Var ise de sunumda yer almadı. Konkordato ve firma iflas sayılarının artışı aslında buradaki sıkıntının işaretlerini net veriyor.
  3. KKM’yi bitireceğiz: KKM konusunda TCMB çok net. KKM sürecinin tamamlandığını, buradaki avantajın zamana yaygın şekilde hızla bitirileceği mesajı verildi. KKM’de Vergi avantajının ortadan kaldırılması; süre olarak yapılan kısıtlamalar aslında bir süredir KKM’nin bitirileceği netti. Ağustos 2023’de KKM hacmi 143 milyar USD iken, Ocak 2025’de 114 milyar USD düşerek 26 milyar USD seviyesine gerilemiş durumda. Sunum sonunda sorduğum; “Bankalardan kredi kullanarak yapılan KKM’lere bir işlem yapılacak mı? Hazine ve TCMB üzerinden haksız, sistem boşluğundan fırsatçı kazanç elde edildiği; mevduat blokesi ile nakit karşılıklı kullanılan krediler bloke edilerek yeni krediler ile kat ve kat KKM hesaplar açıldı, bunlara yönelik bir yaptırım gelecek mi; bu ödemelerin geri alınması gerekmez mi?” şeklindeki sorum ise cevapsız kaldı. Hazine, MASAK ve TCMB’nin böyle bir çalışma var ise de en azından bilgi paylaşımı yapılmadı; bendeki izlenim bu yönde bir çalışma olmadığı ve Hazine ve TCMB tarafından ödenen bu zararın sineye çekileceği yönünde oldu.
  4. İhracat artarken, ithalat azaldı: 12 aylık birikimli İhracat Mayıs 2023’de 254 milyar USD iken Ocak 2025’de 9 milyar USD artarak 263 milyar USD’ye yükseldi. Aynı dönemde 376 milyar USD olan ithalat ise 30 milyar USD azalarak 347 milyar USD seviyesine geriledi. “Küresel ticaret kademeli olarak toparlansa da zayıf seyretmektedir” dendi. Avrupa’nın mal ithalatı yavaşlarken, Türkiye açısından olumlu verinin Avrupa’daki pazar payımız artması oldu. 2022 yılında AB ülkelerinin ithalatında Türkiye’nin payı %3,3 iken 2024 yılında %4 oldu. Sanayi üretiminde 2022 yılından bu yana yataya yakın seyir gözlenmesi ise dünyadaki bu yöndeki gelişme ile paralel olması şeklinde açıklandı.
  5. Reel Sektöre destek devam edecek: Reel sektöre TCMB Reeskont kredi desteğinin Ocak 2024-25 döneminde 635 milyar TL olduğunu; Faiz avantajı ve %2 Döviz Dönüşüm desteğinin de aynı dönemde 182 milyar TL olduğu belirtildi. Uşak ili sanayicilerinden ve TOBB Geri Dönüşüm Meclis Üyesi Arif ÖZTAN‘ın gelen “%2 kur desteği yükseltilsin” yönündeki talep ise bu yöndeki isteklerin değerlendirildiği belirtilerek cevaplandı. Reel sektör temsilcilerin TCMB kredi için EXİMBANK’a verdikleri Teminat Mektubu komisyon oranlarının bankalarca yüksek istendiği hatta Halkbank gibi bir kamu bankasının %4 gibi komisyon istediği bu yönde “banka ücret ve komisyon oranlarına müdahale edebilen TCMB’nin bu tür kredilere EXİMBANK’a verilecek mektup komisyonlarında sınırlama getirmesi gerektiği” de katılımcılar tarafından talep olarak TCBM Başkanına direkt iletildi. TCMB Reeskont kredilerindeki “döviz almama” koşulu hem döviz hem TL kredi kullanan ve döviz ödemeleri olan firmaları zorlama noktasına getirdi. Zira, TCMB Reeskont kredisi kullanan firmalar bir yıl kredi vadesi boyunca ithalat gibi bazı ödemeler hariç döviz alamıyor aksi halde kullandığı tüm kredi ana parasının %3’ü kadar ceza yiyor. Taahhüt konusunda ek süre talep eden firmalar da oldu. Banka kredi faiz oranlarındaki yükseklik ve finans maliyetlerin artması ise ortak sorunların başından geldi.  Döviz çeklerindeki yasaklar ve firmalar arasındaki döviz ödeme yasağı firmaların kur farkından zararına oluşturduğu yönündeki sorular da gündemdeydi. Bu hafta firmaların döviz bulundurma oranı ile ilgili yasağın kalkması aslında reel sektörün elini güçlendirirken; yüksek maliyetleri bulan Bağımsız Denetim Rapor zorunluluğu gibi uygulamalar halen devam ediyor. Benim görüşüm bu alanda da sınırın daraltılması bunun yerine firmalara destek ve kılavuz olması için Sanayi Ticaret Odalarında “FİNANS OFİSİ” kurulmasının daha faydalı olacağı yönünde. Reel Sektör temsilcilerinden Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Selim KANDEMİR talebi de “ara eleman” bulmadaki zorluklardan dolayı Uşak’a Merkez Bankanın Teknik Meslek Liseleri yapılması için maddi destek sağlaması oldu.

Kısaca, TCMB Başkanının Reel Sektör ile buluşma girişimi başarılı geçti ve yerinde oldu. Zira, Ekonomi kurmaylar uzunca bir süre sahlardan uzaklaşmış, piyasadaki olumsuz havayı dağıtacak, Güven oluşturacak aksiyon almamıştı. Bu tür toplantılar hiç kuşkusuz çok faydalı ve ekonomi kurmaylara taleplerin birinci elden dillendirilmesi için de fırsat yaratıyor. Uşak ve kendi adıma çok verimli bir toplantı idi. Uşak Valiliğinin akşam düzenlediği yemek sonra soru cevap kısmı da katılımcı olarak benim açımdan çok verimli geçtiğini düşünüyorum. Reel Piyasada güvenin tesisi için bu tür toplantılar yaygınlaştırılması ve ekonominin diğer tarafları da TCMB’nin başlattığı ziyaret programına benzer şekilde sahada olmalı. “Reel Sektör ile yüz yüze görüşüyoruz” diye rapor yapan İzmir Bölge Reel Sektör müdürünü de kısa sürede Uşak firmalarını gezerken görmek isteriz.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

***********

Başkanımız Dr. Fatih Karahan Uşak ve Denizli’de “Para Politikası ve Makroekonomik Görünüm” başlıklı sunum tamamı:

Kaynak TCMB: tcmb.tl/zWa9abc

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

SPK’dan yeni Kripto düzenlemesini açıkladı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de kripto para piyasasını düzenlemek amacıyla yapılan ilk resmi düzenleme, Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) tarafından yayımlandı. Resmî Gazete’de yayımlanan yeni düzenleme ile birlikte, Kripto hizmet sağlayıcılarının kuruluş ve faaliyet usullerinden sermaye yeterliliğine, iç denetim ve risk yönetimi kriterlerine kadar birçok yeni kural getirildi. Ayrıca, yatırımcıları korumak adına kaldıraçlı işlemler, türev ürünler ve kredi alımı yasaklanarak piyasanın daha güvenli ve şeffaf hale getirilmesi hedefleniyor. Bitcoin, yükselişe geçtiğinde SMS onay kodu bile göndermeyen Türkiye’de ki kimi Kripto borsaların yapılan bu düzenlemeye ne kadar uyacakları şimdiden merak konusu oldu.

Kripto şirketlerine yeni lisans ve sermaye yeterliliği şartı

Yeni düzenlemeye göre, Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen Kripto hizmet sağlayıcılarının SPK’dan lisans alması gerekecek. Lisans almak için belirli sermaye yeterliliği şartlarının sağlanması zorunlu hale getirildi. Ayrıca, şirketlerin iç denetim mekanizmalarını güçlendirmesi ve risk yönetimi süreçlerini düzenli olarak raporlaması şart koşuldu. Bu adımların, yatırımcıların korunması ve piyasadaki güven ortamının sağlanması için önemli olduğu vurgulandı. Bu düzenlemeler küçük büyük yatırımcılar için oldukça faydalı. Her önüne gelen yerli veya yabancı sermayeli şirketler ‘Kripto Borsa’ hizmeti veremeyecek. Uzun yıllar önce yapılması gereken düzenlemeler 2025 yılında yapıldı. Bugüne kadar devlet denetiminde olmayan bu denetimsizliği kendi lehine çeviren birçok merdiven altı ‘Kripto Para Borsası’ binlerce insanı acımasızca mağdur etti. 1000 dolara aldıkları borsa web şablonu ve bir domain ile bunu yapmayı başaran kimi borsalar sırra kadem basmayı maalesef başardılar. Yıkılan yuvalar, buhar olan birikmişler ve intiharlar çok yaşandı bu ülkede. Kripto varlığı bir yatırım aracı olarak görmeyen ve adeta şans oyunu mantığı ile sektöre ilgi duyan ‘Kaybedenler’in ‘Kripto Varlık’ okuryazarlıklarının olmaması bu merdiven altı borsaların işine çok yaradı. Sosyal medya özellikle eski adı ile ‘Twitter’ üzerinden robot fenomenler icat eden bu borsalar binlerce insanı mağdur etmeyi başardılar. Bu düzenlemeler ile bu sorunların artık yaşanmamasını diliyoruz.

Kripto paraların kaldıraçlı işlemleri Yasaklandı

Aslında 2017 yılında Forex işlemlerine getirilen limit zorunluluğu ile Forex sektörü daralmıştı. Forex sektöründe işlem yapamayan bir çok yatırımcı veya grafik okuduğunu iddia eden kimi insanlar Kripto sektöre akın ettiler. Aralık 2017’de Bitcoin’in ilk defa 20.000 doları test etmesi ile piyasalara kitlelerin yoğun ilgisi olmuştu. Bu ilgiyi yatırımcıların mağduriyetine çevirmeyi bilenler binlerce insanı zarara uğratmayı başarmışlardı.

Yapılan yeni düzenleme kapsamında, yüksek risk taşıyan ve spekülatif hareketlere yol açabilen kaldıraçlı işlemler yasaklan yasaklanmasına ama özellikle Dubai ve Kolombiya merkezli Call Center’lar üzerinden ve Türkçe konuşanlar ile insanlar mağdur edilmeye devam ediliyor. Meta’ya ait sosyal platformlarda hala reklamları var ve maalesef engellenemiyor.

Bu karar, yatırımcıların büyük kayıplar yaşamasının önüne geçmek için alındı. Aynı zamanda, türev ürünlerin ve kredi ile Kripto varlık alımının da yasaklandığı duyuruldu. Bu adımın piyasada aşırı dalgalanmaların önüne geçer mi? Bireysel yatırımcıları koruyup koruyamayacağını bekleyip göreceğiz deyip klasik bir cümle kurmak oldukça kolay ama işin en can alıcı ve nihai sonuç getirecek en can alıcı noktası devlet mekanizmalarının ‘Denetim’ mekanizmasının işleyişine bağlıdır diyebiliriz.

Platformlar için listeleme komitesi zorunluluğu

Bundan sonra Türkiye’de faaliyet gösteren Kripto borsalarının listeleyecekleri kripto varlıklarını belirlemek için en az üç üyeden oluşan bir komite kurmaları gerekecek. Komite, listelenecek varlıkları belirlerken şeffaf ve güvenilir kriterlere dayanarak karar verecek. Böylece, dolandırıcılık riski taşıyan veya spekülatif amaçlarla piyasaya sürülen varlıkların engellenmesi amaçlanıyor. Buraya kadar herşey oldukça güzel.

Ama bu komite üyelerinin bağımsız kişilerden oluşması gerekiyor. ‘Kripto Borsaları’nın belirleyecekleri kişilerden oluşmaması lazım. Kripto Borsa şirketleri ile ilintili olmaları durumunda bahse konu düzenlemenin bir işe yarayamayacağını da söylemek zorundayım. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Alışveriş yapan müşterilerin ‘Araba’ kazanmaları için çekiliş yapan herhangi bir AVM ya da marka neden şartlarından biri de marka veya AVM çalışanı, çalışanın yakını kurayı çekecek olan şirket ile ilintili olmaması şartı sizce neden aranıyor? Hile olmaması için bu şartlar her zaman var. Aynı durum burada da olmalı. Bağımsız denetçilerden oluşacak bir komisyon. Hatta konularında uzman olan bu komisyon üyelerinin birbirlerini tanımamaları da ve birbirlerine erişim yapacak iletişim bilgisine de sahip olmamaları gerekmektedir.

Üniversite sınavlarında sınav sorularını hazırlayan komisyon üyelerinin prosedürü burada da olmalı diye düşünüyorum. White Paper’larına baktığımızda ne anlattığını ve ne vaat ettiğini bilmediğimiz binlerce Altcoin en popüler borsalarda bir gecede karşımıza çıkıp kazanç vaat ediyor. Hatta hosting tabanlı Altcoinlerden bahsetmiyorum bile. Evet yanlış duymadınız. Blockchain ürünü olması gereken tüm Altcoinlerin kimisi hosting tabanlı.

Web sitelerinde sadece cüzdan kısmı Blockchain erişimine sahip. O da bu sahtekarlığı yapanların kişisel cüzdanlarından başka bir şey değil. Sitenin yönetim panelinde e-ticaret sitesinde ki bir ürünün fiyatını değiştirir gibi bahse konu Altcoin (!) kurucuları el ile birim fiyat değiştirip özellikle donanımlı olmayan eş dost tavsiyesi ile yol alan yatırımcıları dolandırmayı başarıyorlar.

İşte bu ve benzer ‘Double Speading’ (çift haracama) özelliğine bile sahip sahte coinler borsaların tahtalarında yer bulabiliyorlar. Altcoin dolandırıcıları borsalara yüksek meblağda paralar vererek tahtada yer bulmaları büyük bir sıkıntı. Dolandırıcılar için yüksek meblağlar hiç sorun değil. 2 günde o parayı rahatlıkla kazanabiliyorlar.

Kaldı ki ‘Double Speading’ (çift haracama) sorunu Sastoshi Nakamoto’nun Cyberpunk denilen kriptoloji uzmanlarının da olduğu platformda ispat etmeye çalıştığı ve Blockchain’in güvenirliğini ispatlayan tek yöntem olduğu halde burada da sahtekârlık yapanlar var.

Kriptoloji bilimine oldukça fazlasıyla hâkim olan Cyberpunk üyeleri, Nakamoto’ya bu sorunu sormuşlardı. Nakamoto’da dile getirilen sorunu teknik olarak ispatladıktan sonra 3 Ocak 2009’da Bitcoin’i tedavüle sokmuştu. Enter tuşuna basıp zincirin ilk halkası olan ‘GENESIS’i aktif etmişti. Daha öncesinden de 2008 yılında da makalesini yazmıştı. Göstere göstere tartışmaya açık bir şekilde Blockchain’i aktif etmeyi başarmıştı.

Kripto transferlerinde güvenlik önlemleri artırıldı

Kripto para transferlerinde güvenliği artırmak adına yeni düzenlemeler getirildi. Özellikle, 1 milyon lirayı aşan transferlerde ek onay mekanizması devreye alınacak. Ayrıca, kullanıcıların Kripto transferlerini gerçekleştirmesi için çift faktörlü doğrulama şartı getirildi. Bu adımların, dolandırıcılık ve yasa dışı işlemleri engellemek amacıyla atıldığı ifade edildi.

Kripto reklamları SPK denetimine tabi olacak

Yeni düzenleme ile birlikte, kripto para ve kripto hizmet sağlayıcılarına yönelik yapılan reklamlar da artık SPK denetimine tabi tutulacak. Reklam içeriklerinin yatırımcıları yanıltıcı unsurlar içermemesi ve şeffaf bilgilendirme yapması zorunlu hale getirildi. Böylece, yatırımcıların spekülatif veya aldatıcı reklamlara maruz kalmasının önüne geçilmesi planlanıyor. Bu oldukça faydalı bir düzenleme olacak. Bekleyip göreceğiz.

Bir önce ki yazımda Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmeliği ilgili maddelerini paylaşmıştım. Konu ile alakalı olduğu için tekrar paylaşıyorum:

1-) KRİPTO VARLIK HİZMET SAĞLAYICILARIN KURULUŞ VE FAALİYET ESASLARI HAKKINDA TEBLİĞ (III-35/B.1)

2-) KRİPTO VARLIK HİZMET SAĞLAYICILARIN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI İLE SERMAYE YETERLİLİĞİ HAKKINDA TEBLİĞ (III-35/B.2)

3-) BİLGİ SİSTEMLERİ BAĞIMSIZ DENETİM TEBLİĞİ (III-62.2)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (III-62.2.b)

4-) BİLGİ SİSTEMLERİ YÖNETİMİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR TEBLİĞİ(VII-128.10)

Sevgiyle kalın..

Adnan Ateş

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Altın yeni rekora koşarken, içeride hisse senetlerine ilgi büyüyor!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Piyasaların ana konsantrasyonu her ne kadar tarife savaşlarında olsa da, dün gözler FED’in faiz politikasına ışık tutan kritik öneme haiz TÜFE enflasyonu çevrildi. Şubat ayında TÜFE piyasa beklentilerinin bir çıt da olsa altında kaldı. Detaylara bakarsak, yıllık bazda manşet TÜFE artışı %2,9 olan beklentiye karşı %2,8 olarak gerçekleşirken, çekirdek gösterge de benzer bir şekilde %3,2 olan beklentiye karşılık %3,1 olarak gerçekleşti. Alt kalemlerde enflasyon üzerinde artırıcı yönde en büyük etkinin tıpkı Türkiye’de olduğu üzere barınma harcama grubundan geldiğini görüyoruz! Her yerde arz sorunu var!

ABD’de açıklanan Şubat ayı TÜFE enflasyonunun tahminlerin altında kalması ile son günlerde tarife savaşları kaynaklı başlayan ve ürkütücü ekonomik terimler ile birleşen (resesyon, stagflasyon) beklenti seti, risk iştahını azaltmış, hisse senetleri ve kripto varlıklar ağır satışlara sahne olmuştu. Bu süreçte altın ve gümüş sakin ve göreceli olarak yatay bir seyir izlerken, dolar ise ezber bozarcasına değer kaybetmişti. Dolar konusu biraz açmak hatta hatırlamak gerekirse, Trump’ın izlediği politikaların temelinde ABD’nin bütçe açıklarını içeride DOGE, cari açığını ise dışarıda tarife kartı ile kapatmanın yattığını unutmamak gerekiyor. Özetle, Trump politikalarının doları zayıflatmak üzerine kurgulandığını söylememiz pek de yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda Kıta Avrupası’nın savunma ve altyapı harcamalarını artırma vaadiyle birlikte Ukrayna savaşında ateşkese yönelik ilerlemenin de kaydedileceği beklentisi ile ortak para birimi EUR 1,09’lu seviyelere yükselerek kısa vadede adeta kükrediğine hep birlikte şahit olduk!

Hafta başı oldukça sert satışlara sahne olan hisse senetleri ve daha büyük resimde küresel mali piyasalar, dün ABD TÜFE enflasyonunun da desteği ile adeta soluklandı. Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşında ateşkes ihtimâlinin de artması, piyasaları destelemeye başladığını görüyoruz. Dün de bültenimizde dile getirdiğimiz üzere, Ukrayna, ABD’nin önerdiği otuz günlük ateşkes antlaşmasını kabul ederken, ABD heyetinin Rusya’ya yapacağı ziyaret ardından Rusya’nın da koşullarının anlaşılması ile sürecin olumlu olarak ilerleyeceğini düşünüyoruz. Kremlin cephesinden gelen açıklamada, Ukrayna’da otuz günlük bir ateşkes önerisine ilişkin Washington’dan gelen ayrıntıları inceleyeceklerini, ardından da yanıt vereceklerini okuyoruz. Bu arada, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, anlaşmanın birkaç gün içinde sağlanmasını umduğunu söyledi.

Zor günler geçiren teknoloji hisseleri, ABD ve Asya’da toparlanmaya öncülük etmeye çalışırken, Trump’ın gümrük tarifeleri konusundaki tutarsız tutumu piyasa duyarlılığını ister istemez baskılıyor. Bu bağlamda, son günlerde ağır satışlara sahne olan teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq endeksi ateşkes umutları ve ABD enflasyon verisinin yardımı ile geceyi %1,2 yükselişle tamamlasa da, yeni gün başlangıcında pasifiği diğer ucunda karmaşık bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Teknoloji hisselerinin öncülüğünde gösterge endeks Tokyo borsası her ne kadar %0,5 yükselse de, Şangay ve Hong Kong tarafında satıcılı seyrin korunmaya devam ettiğini, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde yeniden kırmızı rengin hâkim olduğunu görüyoruz. Mesela Nasdaq vadeli %0,7 aşağıda işlem görüyor!

Kafaların net olmaması ve bu belirsizlik ortamında bir numaralı yatırım aracı olarak gördüğümüz altının bu sabah tüm zamanların rekor seviyesinden sadece 10 dolar uzakta olduğunun altını kalınca çizelim. Altının ons fiyatının yeniden 2,950 dolar seviyesine dayandığı günde, gümüşün de 33 dolar seviyesinin üzerine yerleşme çabalarını dikkatle takip ediyoruz. Ukrayna ve Rusya arasındaki barış görüşmelerindeki ilerlemenın yanı sıra ABD’de petrol stoklarının da beklenenden az artması ile Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı yeniden 71 dolar seviyesine toparladığını not edelim. Değer saklama araçları arasında altın sonrası en çok inandığımız enstrüman olan Bitcoin ise yeniden 84bin dolar seviyelerine toparlanarak kayıplarını telafi etmeye çalıştığını görüyoruz.

Hazır altından söz etmişken, Türk insanın bir numaralı yatırım aracı olan altının rekor kırması ile talebin de Kapalıçarşı’da yeniden artacağını düşünüyoruz. Bu sabah gram altın 3,465 TL ile rekor seviyeye yükselirken, altın talep etmenin aynı zamanda dolar talebi doğurduğunun da göz ardı etmemek gerekiyor! Bu bağlamda, Kapalıçarşı’da döviz kurlarının yeniden hareketlenmesi bizler pek de şaşırtmayacaktır. USDTRY bu sabah 36,60 seviyesine yakın işlem görürken, Türk hisse senetlerine yönelik talebin de artmaya başladığını görüyoruz! Piyasa kulislerinden edindiğimiz izlenim, Türk hisse senetlerinde yönelik yabancı ilgisinin arttığı yönünde. Bu bağlamda, BIST100 ana endeksi dün günü %1,4 artışla son yedi ayın zirvesinden tamamlarken, lokomotif bankacılık endeksi ise %3’e yakın yükselişle 16,520 puandan kapanmak suretiyle dikkat çekti. Bültenimizi yakından takip eden okurlarımız, 14,100 seviyesinin üzerinde teknik bir bakış açısı ile yükseliş isteğinin artacağını, temel olarak da faiz indirim ‘hikâyesinin’ bankacılık sektörüne yarayacağını hatırlayacaklardır.

Hisse senetlerinde ağırlık artırılabileceğini düşünüyoruz. Büyük resimde, USDTRY kurunda bebek adımları ile yükselişin sürmesini, TL’nin reel mânâda değerlenme oranının ise her geçen gün azalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Ons altında ise yönün yukarıya görünmesi nedeniyle, gram altında tek bir istikâmetin olduğunu, anlamlı her düşüşte ise bitcoin biriktirmenin akıllıca bir yatırım davranışı olacağını düşünüyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Ömer Gencal: Risk ateş gibidir…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kapıdan içeri adım attığımızda bizi, şirketin finansmanın­dan sorumlu üst düzey yöneticisi karşılıyor. Kı­sa bir sohbetin ardından konu, ekonomide yaşa­nan gelişmelere geliyor.

2017 yılında, ekonomide büyük dengesizlikler he­nüz tam anlamıyla görü­nür hale gelmemişken, detaylarda gizlenen risklerin sinyalleri orta­ya çıkmaya başlamıştı. O dönem­de her müşteri ziyaretimde sor­duğum klasik soruyu yönelttim:

“Yabancı para pozisyonunuz var mı? Varsa nasıl yönetiyorsunuz?”

Aldığım cevaplar çoğu zaman beni endişeye sürüklüyordu. Çün­kü her ziyaretten önce, şirketin bankayla olan finansal verilerini detaylıca inceliyor ve yöneticiler­le o bilgiler doğrultusunda konu­şuyordum. Ancak ne kur ne de faiz riskinin önemi konusunda farkın­dalığı olan bir yönetim anlayışıy­la karşılaşıyordum. Bu şirkette de durum farklı değildi.

Şirket, uzun vadeli döviz cinsi borçlanmış ancak gelirleri Türk lirasıydı. “Neden dövizle borçlanı­yorsunuz?” diye sorduğumda, her zaman duyduğum yanıtı aldım:

“Ucuz.”

“En son ne zaman, hangi vadede borçlandınız?” diye devam ettim.

“İki yıl önce, yedi yıllık bir kre­di aldık.”

“Hangi para birimi?”

“Dolar.”

“Avro daha ucuz, neden Avro değil?”

“Doları daha iyi biliyoruz, taki­bi daha kolay.”

Bu noktada dayanamayıp tek­rar sordum: “Tam olarak neyi ta­kip ediyorsunuz?”

“Doların günlük hareketlerini izliyoruz, nereye çıkıyor, nereye iniyor, ona bakıyoruz.”

“Peki, bu sizin için ne işe yarı­yor?”

“Ani bir hareket olursa biraz dö­viz alıyoruz, böylece riski kontrol etmeye çalışıyoruz.”

“Ne kadar döviz almanız gerek­tiğini biliyor musunuz?” diye so­runca yönetici, sorularımın daha da derinleşeceğini anlamıştı. Da­ha spesifik bir soruyla devam et­tim:

“Yedi yıllık kredinizin beş yılı kaldı. TL’nin son iki yılda yaşadığı değer kaybı göz önüne alındığın­da, bu borçlanma maliyetiniz art­mıştır. TL borçlanma ile karşılaş­tırdınız mı?”

“Evet, biraz maliyet arttı, TL borçlansaydık daha düşük olurdu.”

Bunun üzerine, “Bu borcunuzu ve bilançonuzdaki döviz cinsi yü­kümlülüklerinizi vadelerine göre kur riskinden koruyabileceğinizi ve nakit akımlarınızı sigortalaya­bileceğinizi biliyor musunuz?” di­ye sordum.

“Nasıl?”

“Örneğin, beş yıl vadeli bir swap işlemiyle bu krediyi TL borçlan­maya çevirebilirsiniz.”

Aldığım yanıt ise oldukça traji­komikti:

“Biz böyle spekülatif işlemlere girmiyoruz.”

Bunun üzerine daha fazla ısrar etmeden teşekkür edip toplantıyı bitirdim.

Risk Yönetiminin Önemi

Aradan bir yıl geçti. Ekonomi­de dengeler daha da bozuldu. Ra­hip Krizi olarak bilinen süreçte TL önemli ölçüde değer kaybetti. Bu olayların üzerinden bir ay bile geçmemişken, o gün görüştüğüm finans yöneticisinden bir telefon aldım:

“Döviz cinsi borçlar için yapıla­bilecek bir şey var mı?”

Belli ki doları iyi takip edeme­mişlerdi. “Şu an yapılabilecek çok şey var ama artık mevcut fiyatlar­la.” dedim. Karar verip bana geri döneceğini söyledi. Ancak bir da­ha haber alamadım. Sonrasında öğrendiğime göre şirket, ciddi bir sermaye artırımı yapmak zorun­da kalmış ve ortaklar bu durum­dan hiç memnun olmamıştı. Hak­lıydılar da.

Risk yönetimi, özellikle de hazi­ne ürünleri söz konusu olduğunda uzmanlık gerektiren bir konudur. Basit gibi görünen konular, de­taylara inildikçe oldukça karma­şık hale gelir. Şirketlerin finans yönetimini çok boyutlu ele alma­sı, senaryo analizleri yapması ve bu analizlere dayanarak bilanço­larını stres testlerine tabi tutma­sı gerekir.

Bu süreçlerde, şirketin finansal riskleri etkin bir şekil­de yönetebilmesi için kurumsal yapıların devreye girmesi hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda, Fi­nansal Riskleri İzleme Komitesi gibi yapılar oluşturulmalı ve şir­ket içinde üst düzey yöneticiler ve yönetim kurulu üyeleri gibi kişi­ler kadar, finans piyasalarına ha­kim bağımsız uzmanlar da sürece dahil edilmelidir.

Son yıllarda, büyük ölçekli bir­çok şirketin bile bu konuda ciddi önlemler almadığını ve kriz dö­nemlerinde büyük zararlarla kar­şı karşıya kaldığını gözlemledim. Ancak geçmiş hatalarından ders çıkarıp bu konuda önlemler alma­ya başlayan az sayıda şirket gör­mek de sevindirici.

Merkez Bankası: Koruyucu baba rolünde mi?

Para politikasının gecikmeli de olsa rasyonelleşmesi ve TL kredi faizlerinin yükselmesi, şirketlerin hızla döviz cinsi borçlanmaya yö­nelmesine yol açtı. 2023 sonun­da 128 milyar dolar olan bankala­rın toplam döviz kredileri, 2025 Şubat itibarıyla 50 milyar dolar artarak 174.5 milyar dolara ulaş­tı (Grafik-1). Reel sektörün döviz yükümlülükleri ile varlıkları ara­sındaki fark ise 73 milyar dolardan 142 milyar dolara çıktı.   (Grafik-2)

Bu süreçte, döviz kredilerinin büyüme hızı önce aylık %2 ile sı­nırlandırıldı, ardından %1’e ve son olarak %0.5’e düşürüldü. İhracat yapmayan şirketlerin döviz kredi­si kullanması ise halen yasak.

Merkez Bankası’nın aldığı bu kararlar, enflasyona yönelik olası negatif etkileri azaltmayı amaçlı­yor. Ancak, aynı zamanda şirketle­re ‘Yeterince risk aldınız, biraz fre­ne basın’ mesajı veriyor da olabilir.

Buna rağmen, bazı Kamu ve Ka­tılım Bankaları, belirli istisnalar dolayısıyla hala döviz cinsi kredi sağlamaya devam ediyor.

Risk: Kontrol

edilmezse yıkıcı, yönetilirse güçlü bir araç

Finansal risklerin iyi yönetilme­si, şirketlerin büyümesi, sermaye birikimi yapması ve küresel reka­bet gücünü artırması açısından kritik önemdedir.

Şirketlerin finansal stratejileri belirlenirken:

-Makroekonomik ve jeopoli­tik gelişmeler dikkate alınmalı,

-Risk bütçelemesi yapılmalı,

-Finansal kararlar kurumsal bir yapı içinde alınmalı ve prose­dürlere bağlanmalıdır.

Türkiye, büyümesini büyük öl­çüde dış borçla finanse eden bir ülke. Dolayısıyla, şirketlerin ihra­cat yapıyor olması bile kur riskini yönetmede tek başına yeterli bir faktör değildir. Zira dalgalı kur re­jimlerinde TL’nin değer kaybı gibi değer kazancı da söz konusu olabi­lir. Kredilerin döviz mi TL cinsin­den mi olması gerektiğini belirli düzenlemelerle kısıtlamak yeri­ne, şirketlerin risk yönetimi yapıp yapmadıkları analiz edilerek bu konuda aksiyon alınması daha et­kili olacaktır.

Sonuç olarak, risk ateş gibidir. Doğru kullanıldığında faydalı, yanlış yönetildiğinde ise yıkıcı olabilir. Yasaklamak ve kısıt­lamak yerine, şirketlerin riskleri­ni nasıl yöneteceğini öğrenmesine olanak tanımak ve kurumsal çerçe­veler oluşturmasını teşvik etmek, uzun vadede daha sürdürülebilir bir finansal sistem yaratacaktır.

Dünya

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.