Connect with us

GÜNDEM

mRNA aşısı nedir, BioNTech’in kullandığı teknolojiyle ilgili neler biliniyor?

Yayınlanma:

|

Türkiye’de Pfizer/BioNTech’in geliştirdiği Covid-19 aşılarının da teslim edilmeye başlanmasıyla Haziran ayı içerisinde aşılama kampanyasına hız kazandırılması hedefleniyor.

Türkiye’de onay almış üç aşı bulunuyor. Bunlar Çin’in Sinovac şirketinin geliştirdiği CoronaVac, Rus üretimi Sputnik V ve Pfizer/BioNTech olarak sıralanıyor.

BioNTech’in geliştirdiği aşı ise kullanılan yeni teknoloji nedeniyle geleneksel aşılardan ayrışıyor. BioNTech aşısında mRNA (messenger RNA veya kurye RNA) olarak bilinen teknoloji kullanılıyor.

Şu anda mRNA yöntemiyle geliştirilmiş ve dünya genelinde kullanım onayı alan iki farklı aşı bulunuyor. Diğer aşı da ABD’li Moderna şirketinin geliştirdiği Covid aşısı. Ancak Moderna henüz Türkiye’de kullanılmıyor.

aşı

mRNA nedir?

BBC haberlerine göre bu yöntem aslında virüsün genetik yapısının kopyalanmasına dayanıyor.

Bilim insanları, mRNA tekniğiyle geliştirilmiş aşıların Covid-19 pandemisi için yaygın bir şekilde kullanılmasının başka birçok hastalık için de çığır açıcı bir gelişme olabileceğini söylüyor.

Bu teknik kapsamında, virüsün genetik kodunun bir bölümü alınıyor ve hücrelere nüfuz edilmesi için yağ ile kaplanıyor.

Bu sıvı, insanlara enjekte ediliyor. Böylece virüsten alınan genetik kod insan hücrelerine ulaştırılıyor.

Aşı, hücrelerin koronavirüsün hücreye girmesini sağlayan dikensi proteinin kopyasını üretmesini sağlıyor.

Böylece, bağışıklık sistemi de antikor üretiyor ve T hücreleri de vücudun zararlı olarak algıladığı bu yapılarla mücadele etmeye başlıyor.

Vanderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Önleyici Tıp Profesörü William Schaffner, mRNA teknolojisini “21’inci yüzyıl bilimi” olarak tanımlıyor ve mRNA temelli Covid-19 aşılarından alınan olumlu verilerin, gelecekteki enfeksiyon hastalıkları salgınlarıyla mücadelede önemli bir potansiyel sunduğunu belirtiyor.

mRNA aşıları ne kadar etkili?

Şu anda mRNA teknolojisini kullanan ve yaygın şekilde kullanılan iki aşı bulunuyor.

Bunlardan ilki Moderna’nın geliştirdiği Covid aşısı. Şirketin ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) sunduğu rapora göre, bu aşı semptomatik vakaların önlenmesinde yüzde 94 etkili.

Diğeri de Pfizer/BioNTech’in ürettiği aşı. Şirket de aşının etkinlik oranını yüzde 95 olarak veriyor.

Yaygın şekilde kullanımlarının başlamasının ardından gerçek hayattaki uygulamalardan gelen veriler de benzer bir resim ortaya koyuyor.

Dünyada en hızlı aşılama programı uygulayan ülkelerden İsrail’de de BioNTech aşısının iki dozun ardından semptomatik vakaları yüzde 94, hastaneye yatışları da yüzde 87 oranında düşürdüğü tespit edildi.

ASI

mRNA aşısı ne kadar güvenli?

Yeni bir teknoloji olmasından dolayı son dönemlerde çok sayıda asılsız iddia ve komplo teorisinin merkezinde bulunuyor.

Ancak bu iddiaların herhangi bir bilimsel dayanağı yok. İnsanların genetik yapısını ya da DNA’sını değiştirmek gibi bir durum da söz konusu değil.

Bu teknoloji kullanılarak geliştirilen aşılar çok dayanıklı değil. Bu nedenle de çok ciddi bir soğuklukta taşınması ve saklanması gerekiyor.

Bununla birlikte Avrupa İlaç Ajansı, geçen ay içerisinde BioNTech aşısının saklama koşullarında değişiklik yapılmasını tavsiye etti. Buna göre, bir aya kadar normal buzdolabı koşullarında tutulması önerildi.

Bilim insanları ve dünyanın farklı yerlerinde yetkili kamu sağlığı kurumları, bu aşının güvenli olduğunu söylüyor.

İngiltere Ortak Aşı Komisyonu, hem BioNTech’in hem de Moderna’nın geliştirdiği aşıların güvenliğine dair çok titiz ve detaylı incelemeler yapıldığını ve bu aşıların güvenli olduğuna kesin bir şekilde kanaat getirilmesinin ardından kullanımına onay verildiğini açıkladı.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi de mRNA teknolojisi üzerindeki çalışmaların 10 yıllardır devam ettiğini belirterek, bu aşıları ‘yeni ama aşina’ olarak tanımlıyor.

CDC sitesinde, ‘mRNA aşılarla ilgili, daha önce grip, Zika, kuduz ve sitomegalovirüs için de çalışmalar yapıldı… Aşıların dışında kanser araştırmalarında da, bağışıklık sisteminin belli kanser hücrelerini hedef almayı öğrenmesi için de mRNA teknolojisi kullanıldı’ ifadeleri yer alıyor.

Elde var 2… Moderna ve BionTech aşılarının farkları ne? - Son dakika dünya  haberleri
COVID-19 aşıları hakkında sık sorulan sorular ve cevapları
TTGV on Twitter: "Ülkemizde de uygulanmaya başlanan #mRNA aşı teknolojisi  konusunda merak edilenleri aktarmak üzere derlediğimiz infografiği sizlerle  paylaşıyoruz. 🧪⚗… https://t.co/SK3hX1L6Y9"

Nasıl Çalışıyor?

SARS-Cov-2 virüsü, insan hücrelerine girmek için yukarıda bahsettiğimiz “spike protein” olarak isimlendirilen başak proteinleri kullanır. Bu sözde diken şeklindeki proteinler, potansiyel aşılar ve tedaviler için cazip bir hedef oluşturur. Pfizer aşısı da Moderna’nın geliştirdiği aşı da virüsün spike proteinini oluşturmak için verilen genetik talimata dayanıyor.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

Aşı, hücrelerimizin protein yapımı için okuduğu genetik materyal olan mesajcı RNA’yı kullanıyor. Kısaca, mRNA olarak adlandırılan bu molekül oldukça kırılgandır ve doğrudan vücuda enjekte edilirse doğal enzimlerimiz tarafından parçalara ayrılır. Bu nedenle de Pfizer ve BioNTech, aşılarını korumak için mRNA’yı lipit nanopartiküllerinden oluşan yağlı baloncuklara sarıyor. Bu kırılganlığından kaynaklı mRNA molekülleri, oda sıcaklığında çok hızlı bir biçimde ayrılırlar. Dolayısıyla, Moderna ve Pfizer aşılarının düşük sıcaklıklarda saklanması gerekiyor.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

Enjeksiyondan sonra aşı parçacıkları hücrelere çarparak ve onlarla kaynaşarak mRNA’yı hücre içerisinde serbest bırakır. Hücrenin molekülleri bu kod dizilimini okur ve spike proteini (diken proteini- başak proteini) üretir. Aşının mRNA’sı sonunda hücre tarafından yok edilir ve herhangi bir kalıcı iz bırakmaz.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

Başak proteinlerinden bazıları hücre yüzeyine giden ve uçlarını dışarı çıkaran sivri uçlar oluşturur. Aşılanan hücreler ayrıca bazı proteinleri yüzeylerinde bulunan parçalara ayırır. Daha sonra bu çıkıntılı sivri uçlar ve dikenli protein parçaları bağışıklık sistemimiz tarafından tanınabilir.

Aşılanmış bir hücre öldüğünde, ardında bıraktığı enkaz (kalıntı) birçok spike protein ve protein parçasını içerir ve bunlar daha sonra antijen sunan hücre adı verilen bir tür bağışıklık hücresi tarafından alınabilecek. Hücre, yüzeyinde, spike proteinin parçalarını bulundurur. Yardımcı T hücreleri olarak adlandırılan diğer hücreler bu parçaları tespit ettiğinde, yardımcı T hücreleri alarm verir ve enfeksiyonla savaşmak için diğer bağışıklık hücrelerinin devreye girmesine yardımcı olur.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

B-hücreleri olarak isimlendirilen diğer bağışıklık hücreleri, aşılanmış hücrelerin yüzeyindeki koronavirüs sivri uçlarına ve protein parçalarına çarpabilir. Böylelikle de B hücrelerinin birkaçı spike proteinlerine kilitlenir. Bu B hücreleri, daha sonra yardımcı T hücreleri tarafından aktive edilirse çoğalmaya ve spike proteinini hedefleyen antikorları saçmaya başlayacaktır.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

Antikorlar, koronavirüs sivri uçlarına (spike) takılabilir, virüsü imha için işaretleyebilir ve sivri uçların diğer hücrelere yapışmasını engelleyerek enfeksiyonu önleyebilir.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

Antijen sunan hücreler, yüzeylerinde spike protein parçalarını gösteren herhangi bir koronavirüs ile enfekte olmuş hücreleri bulmak ve yok etmek için yok edici T hücresi adı verilen başka bir bağışıklık hücresi türünü de etkinleştirebilir.

Görsel Kaynak: nytimes/Jonathan Corum&Carl Zimmer
Çeviri ve Düzenleme: BilimFili

Aşılamadan sonraki aylarda, antikorların ve öldürücü T hücrelerinin sayısının düşmesi mümkündür. Ancak, bağışıklık sistemi ayrıca koronavirüs hakkındaki bilgileri yıllarca, hatta on yıllarca saklayabilecek hafıza B hücreleri ve hafıza T hücreleri adı verilen özel hücreler içerir.Fakat bu konularda daha net ifadeler kullanabilmek için, aşıların faz-3 aşamasındaki sonuçlarının yayımlanmasını beklememiz gerekiyor.  Kaynak ve İleri Okuma

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Kara Para Aklamanın En Hızlı Yolu: Western Union Vakası

Yayınlanma:

|

Yazan:

Küresel para transfer devlerinden biri olan Western Union (WU), 2017 yılında ABD Adalet Bakanlığı tarafından açılan davada, kara para aklama ve dolandırıcılık faaliyetlerine göz yumduğu gerekçesiyle 586 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Bu olay, uluslararası finansal sistemin nasıl suç örgütleri tarafından istismar edilebildiğini ve denetim eksikliklerinin nasıl dev şirketleri dahi zor durumda bırakabileceğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.

Western Union Nasıl Aracılık Etti?

1. Zayıf Müşteri Tanıma (KYC) Süreçleri

WU’nun bazı ülkelerde uyguladığı gevşek müşteri tanıma protokolleri, dolandırıcıların ve suç örgütlerinin sistemden rahatça faydalanmasına olanak tanıdı.

2. Şüpheli İşlemlerin Raporlanmaması

ABD yasalarına göre finansal kuruluşların belirli eşiği geçen ve olağandışı görülen işlemleri SAR (Şüpheli Faaliyet Raporu) ile bildirmesi gerekirken, WU bu işlemlerin çoğunu ya fark etmedi ya da raporlamadı.

3. Çalışanların Bilinçli İhmali

Bazı Western Union acente çalışanlarının, yasa dışı faaliyetlere göz yumduğu hatta bazı durumlarda bizzat dahil olduğu da tespit edildi.

2017 Yılında ABD’de Açılan Dava ve Cezalar

ABD Adalet Bakanlığı, Federal Ticaret Komisyonu (FTC), Hazine Bakanlığı’na bağlı FinCEN ve New York Finansal Hizmetler Departmanı, WU’ya yönelik çok boyutlu bir soruşturma başlattı. Şirketin itirafları sonrası:

  • 586 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti.

  • Para, dolandırıcılığa uğramış mağdurlara iade için kullanıldı.

  • Suçlamalar arasında, kara para aklamayı önlemeye yönelik önlemlerde yetersizlik, dolandırıcılığa yardım ve yataklık, ve müşteri güvenliğini ihmal yer aldı.

Özet Tablo

Kurum / Anlaşma Tarih Ceza/Tutar Sebep Özeti
ABD DOJ & FTC Haz 2017 586 milyon $ AML+Wire dolandırıcılığı
FinCEN (ABD Hazine) Haz 2017 184 milyon $ SAR raporlamasında eksiklik
NY DFS Haz 2018 60 milyon $ AML zayıflıkları, şüpheli işlem ihlali
İrlanda Merkez Bankası May 2015 €1,75 milyon Düşük AML sistemi

Uluslararası Yansımalar ve Türkiye ile Bağlantılar

WU’nun dünya genelinde yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde (özellikle gelişmekte olan pazarlarda) yapılan şüpheli işlemler, terörün finansmanı, yasadışı bahis gelirlerinin aklanması ve vergi kaçakçılığı gibi suçlarla ilişkilendirildi.

Türkiye’de de MASAK benzeri kurumlar, WU üzerinden gelen bazı transferlerde inceleme başlattı. Ancak WU, bu süreçten sonra Türkiye’de uyguladığı AML (Anti-Money Laundering) protokollerini gözden geçirdi ve sıkılaştırdı.

Ne Değişti?

Western Union, bu olay sonrasında:

  • AML uyum departmanlarını güçlendirdi.

  • Yüksek riskli ülkelerde işlemleri sınırlandırdı.

  • Kimlik kontrol süreçlerini dijital olarak güçlendirdi.

  • Şüpheli işlemlerin algoritmik tespiti için yeni sistemler kurdu.

Western Union’un aldığı bu ceza, uluslararası para transferi yapan tüm finansal aktörler için bir uyarı niteliği taşıyor. Yalnızca parayı değil, sistemi taşıyanlar da sorumluluk taşıyor.
“Finansal teknolojinin gücü, ihmal edildiğinde suça hizmet edebilir.”
WU vakası, bu gerçeğin en güçlü örneklerinden biridir.

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler

Yayınlanma:

|

Yazan:

Birçok firmada geçmişe kıyasla azalmış olsa da, gayri resmi ticari işlemler hâlâ yaygın şekilde sürmektedir. Özellikle nakit yoğun sektörlerde ve KOBİ ölçeğindeki firmalarda, bu durum daha belirgin şekilde gözlemlenmektedir.

Bu kapsamda yapılan bazı ödemeler banka kanalları yerine doğrudan elden gerçekleştirilmekte; bu da işletmenin resmi mali tablolarını doğrudan olumsuz etkilemektedir.

Gayri resmi ödemelerde kullanılan resmi gelirler, muhasebe sisteminde denge bozulmalarına yol açar. Bu bozulmalar en çok dönen varlık kalemlerinde kendini gösterir:

  • 🧨 Yüksek kasa bakiyeleri

  • 🧨 Ortaklara ait alacak senetleri

  • 🧨 Ortaklardan alacaklar

  • 🧨 İş avanslarında ortaklara ait tutarlar

Bu kalemlerde zamanla meydana gelen olağandışı artışlar, finansal tablo kullanıcıları için önemli risk sinyalleri taşır.

Başlangıçta küçük görünen bu tutarlar, süreç içinde büyüdükçe bilanço üzerinde ciddi baskı yaratır. Bu durum, kredi veren bankaların da dikkatinden kaçmaz.

Bankaların Yaklaşımı

Kredi değerlendirme süreçlerinde bankalar, bu tür şişirilmiş kalemleri tespit eder ve analiz aşamasında bu tutarları mali düzeltmeye tabi tutar. Yani:

Bu bakiyeler, özkaynaklardan düşülerek şirketin gerçek finansal durumu ortaya konur.

Bu düzeltmeler sonucunda:

  • Özkaynaklar ciddi şekilde azalır

  • Borç/özkaynak oranı önemli ölçüde bozulur

  • Finansal kaldıraç artış gösterir

Bazı firmalarda bu tür düzeltmelerin ardından özkaynaklar negatif seviyeye dahi gerileyebilir. Bu da:

  • Yasal olarak kredi kullanımı önünde engel oluşturur

  • Krediye erişimi zorlaştırır, hatta imkânsız hâle getirir

  • Firmanın sektörel itibarı ve ticari ilişkileri üzerinde olumsuz etki yaratır

Kredi Notuna Etkisi

Kredi veren kurumlar tarafından oluşturulan kredi risk puanı (raiting) da bu tabloya göre şekillenir.
Gayri resmi işlemler kaynaklı mali dengesizlikler:

  • Raiting notunun düşmesine

  • Kredi maliyetlerinin artmasına neden olur

Neler Yapılmalı?

Firmaların, özellikle 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık bilanço tarihlerinde bu tür kalemlerdeki bakiyeleri minimuma indirmesi büyük önem taşır.

Aksi takdirde:

  • Bankalar,

  • Bağımsız denetçiler,

  • Yatırımcılar ve

  • Potansiyel iş ortakları

firmanın güvenilirliğini sorgulamaya başlayabilir.

Kısa Vadeli Kazançlar, Uzun Vadeli Riskler Yaratır

Kısa vadede pratik ve kolay gibi görünen gayri resmi ödemeler, uzun vadede firmaların büyüme kapasitesini, yatırım alabilirliğini ve finansmana erişimini ciddi biçimde sınırlar.

Kurumsallaşmak ve finansal yapısını güçlendirmek isteyen her işletme:

Bu tür uygulamalardan uzak durmalı, mali disiplini ve kurumsal itibarını öncelik haline getirmelidir.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

GÜNCEL

ZİHİN SAĞLIĞI KRİZİ KAPIDA!

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş Dünyası Ne Kadar Hazır? Türkiye’de durum nasıl?

Günümüz iş dünyası, hızla değişen dinamiklerin ve artan belirsizliklerin ortasında, çalışan esenliği konusunda ciddi bir sınav veriyor. Pandemiyle birlikte önemi daha da anlaşılan çalışan zihin sağlığı, ne yazık ki hala birçok kurum için “ekstra” bir kalem olarak görülüyor. Oysa kapımızda bekleyen zihin sağlığı krizi, sadece bireylerin yaşam kalitesini değil, şirketlerin verimliliğini, bağlılığını ve nihayetinde kârlılığını da doğrudan tehdit ediyor. Peki, şirketler bu kritik dönüşüm için ne kadar hazır?

Sessiz Salgın: Durgunluk ve Görünmeyen Maliyetler

Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Çalışan esenliği denince genellikle fiziksel sağlığa odaklanılır, ancak buzdağının görünmeyen kısmı çok daha büyük ve yıkıcıdır: languishing (durgunluk) ve presenteeism (işte verimsiz bulunma). Klinik olarak depresyonda olmasalar bile, çalışanların önemli bir bölümü durgunluk haliyle boğuşuyor; motivasyonsuz, enerjisiz ve tükenmiş hissediyorlar. Bu durumdaki çalışanlar fiziksel olarak işte olsalar da, zihinsel olarak bağlantısız, yaratıcılıktan uzak ve düşük verimlilikle çalışıyorlar. Bu “sessiz istifa” hali, şirketlere yüksek görünmeyen maliyetler çıkarıyor; çünkü işgücünüzün tam potansiyelini kullanamadığı her an, kaçırılmış bir fırsat ve doğrudan bir kayıptır.”

Stresin Yıkıcı Etkisi ve Türkiye’nin Gerçekleri

Zihin sağlığının belki de en somut ve yaygın göstergesi olan stresin, iş performansına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğuna dikkat çeken Elif Elkin, “Gallup’un Küresel Duygu Durumu araştırması, Türkiye’nin bu konuda çarpıcı bir tablo çizdiğini gösteriyor: Ülkemiz, yüzde 64’lük ‘Önceki gün stresli hissettiniz mi? Evet’ oranıyla dünya sıralamasında Afganistan ve Lübnan’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Aynı araştırmada ‘Önceki gün öfkeli hissettiniz mi?’ sorusuna verilen yanıtlarda da ikinci sıradayız.

Araştırmalarda, kadınların her kategoride erkeklere göre daha fazla stres yaşadığı da dikkat çekici. Bu yüksek stres seviyesi, sadece bireysel tükenmişliğe yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketlerin iş-yaşam dengesini destekleme konusundaki yetersizliğini de ortaya koyuyor. Genç profesyonellerin yalnızca yüzde 32’si, deneyimli profesyonellerin ise yüzde 46’sı şirketlerinin iş ve özel hayat dengesine önem verdiğini belirtiyor. Pazartesi sendromunun ötesine geçen bu durum, çalışanların işe enerjik başlama oranlarındaki ciddi düşüşlerle de kendini gösteriyor” dedi.

Bütünsel Esenliğe Geçiş: Neden Artık Bir Lüks Değil?

Elif Elkin, çalışan esenliği programlarının bir ekstra değil, gereklilik olduğuna da değindi: “Global Wellness Institute’un 2024 raporu, küresel esenlik ekonomisinin 2023’te 6.3 trilyon dolara ulaştığını ve 2028’de 9.0 trilyon dolara yükseleceğini öngörüyor. Bu raporun altını çizdiği gibi, esenlik artık tüketiciler için bir lüks veya isteğe bağlı bir harcama değil, sağlıklı bir yaşam sürdürmek, bağışıklığı güçlendirmek, uzun ömürlülüğü artırmak ve zihinsel dayanıklılığı geliştirmek için temel bir gereklilik haline geldi.

İş yerleri için bu, bütünsel bir esenlik yaklaşımını benimsemek anlamına geliyor. Sadece fizyolojik ihtiyaçlara odaklanmak yeterli değil; zihinsel ve duygusal esenlik (stres yönetimi, psikolojik destek), finansal esenlik (finansal okuryazarlık, ücretlendirme adil politikaları) ve sosyal esenlik (güçlü ekip kültürü, iş-yaşam dengesi, adil yönetim) de bu bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Çalışanlar, hayatlarındaki stres faktörlerinin (finansal kaygılar, ailevi sorunlar, zihinsel yorgunluk) doğrudan iş performanslarını etkilediğinin farkındalar. Dolayısıyla, esenlik programları bir “ekstra” değil, çalışan verimliliğinin ve bağlılığının temelini oluşturan stratejik bir yatırımdır.”

Liderlerin Rolü: Dönüşümün Anahtarı

Zihin sağlığı krizine karşı iş yerlerini hazır hale getirmenin anahtarının, liderlerin proaktif yaklaşımında yattığının altını da çizen Elkin, “Öncelikle, ihtiyaç analizi yaparak çalışanların gerçek sorunlarını ve beklentilerini anlamak gerekiyor. Her şirketin dinamikleri farklıdır ve tek tip çözümler yerine, şirkete özgü, kapsayıcı programlar tasarlanmalıdır.

En kritik adım ise liderlik taahhüdü ve katılımıdır. Esenlik programları sadece İnsan Kaynakları departmanının sorumluluğu olmaktan çıkarılmalı, üst yönetimden başlayarak tüm liderler bu kültürü benimsemeli ve desteklemelidir. Çalışanlar, yöneticilerinin kendilerinin ve ekip üyelerinin zihinsel sağlığına ne kadar değer verdiğini ve bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını görmelidir. Liderlerin kendi kırılganlıklarını paylaşması, destekleyici bir dil kullanması ve empati göstermesi, güven ortamının oluşmasında ve çalışanların yardım isteme cesaretini bulmasında hayati önem taşır.

Ayrıca, programların etkisi ölçümlenmeli ve sürekli iyileştirilmelidir. Katılım oranları, devamsızlık verileri, çalışan memnuniyeti anketleri ve hatta sağlık giderlerindeki değişimler gibi metrikler takip edilmeli, geri bildirimlerle programlar dinamik olarak güncellenmelidir. Ölçülemeyen bir şeyi yönetmek mümkün değildir” dedi.

Sonuç: Esenlik Odaklı Bir Gelecek İnşa Etmek

Elif Elkin son olarak, “Zihin sağlığı krizi kapıda değil, zaten içindeyiz” diyerek sözlerini şöyle noktaladı: “Ancak bu kriz, aynı zamanda şirketler için bir dönüşüm fırsatı sunuyor. Çalışanların zihinsel ve bütünsel esenliğine yatırım yapmak, artık sadece insani bir sorumluluk değil, aynı zamanda verimliliği artıran, yetenekleri çeken, mevcut yetenekleri elde tutan ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen akıllı bir iş stratejisidir.

Liderler, bu “kusursuz fırtına” döneminde eski alışkanlıklarından vazgeçme ve ezberleri unutma cesaretini göstererek, krizden bir dönüşüm yaratabilirler. Çalışanlarını sadece birer kaynak değil, potansiyelleri beslenmesi gereken değerli bireyler olarak gören kurumlar, geleceğin rekabetçi iş dünyasında yalnızca ayakta kalmakla kalmayacak, aynı zamanda gelişecektir. Zihin sağlığının önceliklendirildiği, esenlik odaklı bir şirket kültürü inşa etmek, hem insanlar için daha iyi bir dünya hem de işletmeler için daha parlak bir gelecek anlamına geliyor.”

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.