Hem konvansiyonel medyada hem de online mecralarda gazetecilik yapmış biri olarak, iki mecradaki deneyiminizi kıyasladığınızda nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?
Çok farklı iki dünya… Konvensiyonel medya daha yavaş. Hem seyircinin hem yayıncının anlık tepkileri ekrana yansımıyor, açıkçası enerjisi de daha düşük geliyor artık bana. Öte yandan ana akım çok daha kolay… Ekip var, her şey hazır, çıkıyorsun yayınını yapıyorsun. Dijital dünyada ise neredeyse tek başınasın, patron da sensin emekçi de… Ama bence en zevkli tarafı da bu. Çok yorulsam da o özgürlük muazzam bir heyecan ve enerji veriyor insana.
Marketing Türkiye’nin “YouTube Rating Report” endeksine göre, en çok abonesi olan, en çok izlenen gazeteciler listesinde sadece 2 kadın gazeteci bulunuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şaşırmıyorum. Ana akımda da durum farklı değil ki… Kaç tane kadın ana haber anchor’u var? Ya da genel yayın yönetmenlerinin kaç tanesi kadın? Kadınlar ekranda yorumcu olarak da az, kürtajı bile erkekler konuşuyor hep farkındaysanız… YouTube ve dijital mecralarda kadınların azlığının bir başka sebebi ise gerçekten başarmak için kendinizi adamış olmanız gerekmesi… O kadar çok zaman alıyor ki işiniz, hayat diye bir şey kalmıyor neredeyse… Bu da birçok sorumluluğu aynı anda üstlenmek zorunda kalan kadınlar için çok zorlayıcı.
“Kendi izleyicimi çok yakından tanıyorum, ülkedeki hali de takip edebiliyorum. Yine de algoritmalar yanıltıcı olabilir, ben o nedenle sokakla bağını asla koparmamış biriyim…”
Genel olarak kadın gazetecilerin erkek meslektaşları kadar izlenmediğini görüyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında tam olarak öyle değil… Analitiklerimiz hiç fena değil, birçok “diğer erkek yayıncının” da çok önündeyiz ama listede en çok izlenenler var. Bir de şu var: Haberin tüketicisi daha çok erkekler (çünkü para da onlarda, işleri de onlar yönetiyor) ve erkekler ne yazık ki aynı kelimelerle aynı cümleleri kuruyor bile olsa kadınlara değil, erkeklere güveniyor ekranda. Bu gerçek bir araştırmanın sonucu.
Pek çok erkek gazetecinin yanında başarılarıyla öne çıkan bir kadın gazeteci olmak size nasıl hissettiriyor?
Mutlu! Gerçekten çok mutluyum… Sadece erkek meslektaşlarım kadar izlendiğim ve itibar gördüğüm için değil; deli gibi, çılgın gibi çalışmamın karşılığını aldığım için… Ama en önemlisi de birçok kadın meslektaşıma “Özlem yaptı, ben de yaparım” deme cesaretini verdiğim için… Bu beni inanılmaz mutlu eden bir durum.
“YouTube Rating Report”un bir diğer çıktısı ise listeye giren gazetecilerin nerdeyse tamamımın “muhalif” olarak nitelendirilen gazetecilerden oluşması… Bu durum bize ne anlatıyor?
Şunu: O gazeteciler “muhalif” falan değil, sadece “özgür”. Ve gazetecilik de zaten özgür bir iradeyle yapılır. En başından beri bu muhalif gazeteci lafına acayip sinir oluyorum. Bu iktidarın buluşu bu, kendilerinin basın açıklaması okur gibi konuşan ekran yüzlerine “yalaka” denilmesin diye gerçek gazetecilere “muhalif” dediler… Dünyada var mı “opposition journalist”? Yok! Niye, çünkü öyle bir şey yok… İnsan ya gazetecidir ya da değildir. Bu kadar.
Gazeteciliği dijital medyada sürdürüyor olmanız bir tercih mi yoksa bir zorunluluk mu?
Sektörde işsiz kaldığımda bir zorunluluk olarak başladı ama uzun zamandır kalpten bir tercih olarak devam ediyor.
YouTube’da gazetecilik yapmak izleyicilerle anlık bir etkileşim kurmayı da sağlıyor. Bu etkileşim bir gazeteci olarak sizi nasıl besliyor?
Muazzam. Kendi izleyicimi çok yakından tanıyorum, ülkedeki hali de takip edebiliyorum. Yine de algoritmalar yanıltıcı olabilir, ben o nedenle sokakla bağını asla koparmamış biriyim…
Gazetecilikte eleştirel düşüncenin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye’de gazetecilik bu açıdan nasıl bir noktada?
Sizce? Sadece gazetecilik değil, aile, akademi, eğitim ve hatta iş dünyasında da durum aynı. Herkes sadece kendisi ile aynı fikirde olan köleler istiyor. Ülkenin bu çöküşünde çok önemli bir etken oldu bu “meraksızlık ve kibir” hali… Maalesef.
YouTube gazeteciliği tarafında yaşadığınız en büyük zorluklar neler?
Her şeyi kendim yapmak zorunda olmam. Akışım, konularım, başlıklarım, alt yazılarım, kapaklarım, videolarım, görsellerim… Hepsini ben hazırlıyorum. Gerçekten deli işi yani…
Kanalınızı nasıl finanse ediyorsunuz?
Dijital yayıncılığın çeşitli modelleri var, kanalınıza abone olabilirler, katıl butonu ile bir katkı gönderebilirler. Bir de dijital içerik sağlayıcının size ödediği bir izlenme geliri payı var. En önemli kaynaklar bunlar. Bazen reklam ya da sundu – sunar sponsor da alıyorum. Bitlo ile çalışmaya başladım mesela… Başka markalar da var görüştüğüm, kanalımı büyütmek ve farklı içerikler de yayınlamak istiyorum. Umarım başarabilirim…
“Sadece erkek meslektaşlarım kadar izlendiğim ve itibar gördüğüm için değil; deli gibi, çılgın gibi çalışmamın karşılığını aldığım için mutluyum. Ama en çok da birçok kadın meslektaşıma ‘Özlem yaptı, ben de yaparım’ deme cesaretini verdiğim için mutluyum…”
Sosyal medya hesaplarınızda zaman zaman markalarla iş birliği yaptığınızı görüyoruz. İş birliği süreçlerinizi nasıl yürütüyorsunuz?
Şu ana kadar sadece OMO ile yaptım. Onlar bana geldi. Sürdürülebilir bir çevre için bir plastik atık projeleri vardı, onun bir parçası oldum. Bugünden sonrası için ise bir yapımcım var artık. Aytül Yükselici uzun yıllar Doğan Grubu’nda kanal yöneticilikleri yapmış, Beyaz Şov’un Altın Kelebek’in yapımcısı olmuş bir isim. Teve2’de Bana Baştan Anlat’ı beraber yapıyorduk, şimdi artık kanalımda da beraberiz. Heyecanlıyız, farklı işler yapmanın hayalini kuruyoruz.
Ufukta yeni projeler var mı?
Evet, neşeli ve vazgeçmeyen tarafımı da ortaya koyabileceğim bir sohbet masası kurgusu yapıyoruz. Bir de bu mesleğe başladığım ilk günden beri hayalini kurduğum bir şey var, onu söylemeyeceğim ama peşindeyiz…
Gazetecilik mesleğine yeni başlayan gençlere neler tavsiye edersiniz?
Baştan söyleyeyim, kolay değil! Gerçekten çok sevmiyorsanız yol yakınken vazgeçin. Mesele şöhret, izlenme gibi şeylerden çok daha büyük bir şey. İlk önce bunu çok iyi anlamaları gerek. Sahada, sokakta ve ekranda deneyim kazanmadan dijitale girmek hata olur… Özellikle haberde algoritma çok da destekleyici değil. Dil öğrenmelerini ve dünyayı iyi tanımalarını da öneririm. Merak duyguları yoksa, çok okumuyorlarsa işleri daha da zor…
Bir gazeteci olarak içinden geçtiğimiz dönemi nasıl yorumluyorsunuz? Bundan 20-30 yıl sonra sizce bu dönem hem ülke gündemi hem de gazetecilik mesleği açısından nasıl anılacak?
Karanlık bir dönemdeyiz. Bilgiye, kaynağa, kaynak kişiye ve gerçeğe ulaşmak hiç bu kadar imkansız olmamıştı. Sorularımızı soramıyoruz, belgelere ulaşamıyoruz. Herkes korkuyor konuşmaktan, diyalog kuramıyoruz. Farklı fikirler kendilerine bir alan bulamıyor, gazeteciler sürekli işsiz kalıyor ya da hapse gidiyor. 20 – 30 yıl sürmez umarım ama bu dönem illa ki bitecek… Ülkemize dair umudum hala var, herkes dersini almıştır diye umuyorum. Gazetecilik ise bence tamamen şekil değiştirecek, eski yıkıldı. Ben de merak ediyorum yeni medya neye dönüşecek…
Sena Tufan-Marketing Türkiye