Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

PİYASALAR DA EKONOMİK GERÇEKLERİ GÖRMEYE BAŞLADI

Uzun yıllar Bankaların Hazine Bölümlerinde çalışmanın verdiği tecrübe ile yazdıkları bugüne kadar gerçekleşen Erden Armağan ER önümüzdeki dönemde Piyasaları bekleyen muhtemel tehlikelere dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı :

Yayınlanma:

|

Uzun zamandır ayağı yere basan birçok ekonomist, ekonomide yaşanan gerçeklerle piyasalarda var olan varlık fiyatlamalarının bir biri ile örtüşmediğini, ikisinden birinin doğru olmadığını defalarca yazdı çizdi. Dilim döndüğünce ben de benzer şeylere değinmeye çalıştım. İç piyasada faiz artırımları ile başlayan döviz fiyatlarının aşağıya dönmesi ile devam eden bahar havasının geçici olduğunu bu durumun sürdürülebilir olmadığını, pandemi sürecindeki belirsizliklerin ve ABD seçim sonuçlarının mevcut iyimserliğin süresini kısaltıp uzatabileceğine dair öngörülerimi paylaşmıştım.  Sıklıkla yararlandığım TCMB Haftalık Para, Banka, Menkul Kıymet Verileri Raporuna baktığımız zaman anlatmaya çalıştığım hususlar daha iyi anlaşılabilecektir.

TCMB HAFTALIK PARA, BANKA VE MEVDUAT VERİLERİ

Tabloda dikkatle takip edilen en önemli kalem herkesin mutabık olduğu üzere, Yurt içi Yerleşiklerin Döviz Cinsi Mevduatları. Tüzel kişiler 2 milyar USD tutarında satış gerçekleştirmiş görünüyor. Ancak bu satış muhtemelen borç kapatma amaçlı olsa gerek. Bireysel yatırımcılar geçen hafta aldıkları dövizleri aynen korumuş durumda. Yabancı yatırımcılar Hisse Senedi satmaya devam ediyorlar. Yılbaşından bu yana 780 milyon USD net satış gerçekleştirmişler. Swap kanalı ile soktukları 1,9 Milyar USD, tabloya göre bu hafta çıkmış görünüyor (-1.78 Milyar USD).

Yani kısaca TCMB’nin faizi %17’ye çıkartmış olması Yurt içi Yerleşiklerde “tersine Dolarizasyonu” başlatmaya yetmemiş durumda. Aksine görünen o ki 6,50-6,20 seviyelerine kadar gerileyeceği yönünde rapor yazan yabancı bankalar dahi soktukları parayı çıkartma eğilimine girmiş durumdalar.

Enflasyonda yaşanan yukarı eğilim, 2 puanlık reel faizin 1 puanını (Şubat Ayı Yıllık Enflasyon :  %15,61) neredeyse almış götürmüş. TCMB’nin esas takip ettiği çekirdek enflasyon ise %16,21 ile Tüketici Enflasyonunun da üzerinde seyrediyor.

TÜİK’e göre GSYİH 2021 Yılında %1,8’lik artış göstermiş. Fakat kimse bu artışı gelirlerinde hissetmiş görünmüyor. Ha keza TÜİK’e göre İşsizlik rakamları da bir önceki aya oranla düşmüş ama aynı GSYH’da olduğu gibi, Toplam İstihdamda da azalma olunca kimse işsizliğin azaldığına inanamamış durumda.

Döviz Fiyatları, Hisse Senetleri ve Tahvil Faizleri

Kısa vadeli faizlerde yaşanan hızlı yükselişin ardından “ala” ile “vala” ile yazılan 6,50-6,20 bandına düşeceğine dair raporlar yazılmasına karşın 6,95 altına gerileyemeyen USD/TL paritesi geçtiğimiz hafta itibariyle DXY Endeksinde meydana gelen yükseliş ile bu eğilimini tersine  çevirip tekrar 7,50 üzerine gelmiş durumda. Gösterge niteliğindeki Tahvil Faizleri de, ABD 10 Yıllık Tahvil Faizlerinin %1,5‘ların üzerine atmasını müteakip %1.6 üzerinde seyrediyor. Bütün piyasaların büyük bir hevesle beklediği Biden’in 1,9 Trilyon USD’lik teşvik paketi Senato’da kabul edilmişken, başta Ons Altın ve diğer varlık fiyatlarındaki düşüşü anlamlandırmaya çalışanlara açıklamaya çalışalım. Öncelikle teşvik paketinin sahibi ABD Hükümeti FED değil. Yani önceki QE genişleme programlarından çok farklı bir teşvik paketi söz konusu. Hükümet bu teşvik paketini tahvil ihracı yoluyla finanse ediyor ve bu durum ABD 10 Yıllık Tahvil faizlerini yükselten ana unsur. Tahvil ihracı piyasada likiditenin sıkışmasına neden oluyor ve faizlerin yükselmesi sebebiyle ons altın, gümüş ve hisse senetlerinde satış baskısı yaratıyor. Ayrıca, bundan önceki QE genişlemelerinin aksine bu kez para bankalara ve şirketlere değil doğrudan halka yönelik düzenlenmiş bir teşvik paketi olması sebebiyle pandemi sonrası toplam talepte yaratacağı enflasyonist etkiler nedeniyle de tahvil faizlerinde yükselişe neden oluyor. Piyasaların normale dönmesi için FED’in Varlık alım programını genişletmesi ya da “Getiri Eğrisi”ne müdahalesi gerekiyor ki, Fed şimdilik aylık 120 Milyar USD düzeyinde tuttuğu programında bir değişikliğe gidecekmiş gibi durmuyor. Bu yüzden de varlık fiyatlarında düşüşün bir süre daha devam etmesi beklenebilir. Ancak, FED’in uzun süre tepkisiz kalması da pek mümkün değil. Zira bu kez de başta ABD ve Dünya Ekonomisinde oluşan dengesizliklerin yaratacağı çöküş riski nedeniyle müdahalede geç kalma olasılığını bertaraf etmesi beklenir ki, bu kez de geçen yıldan bu yana bahsettiğimiz aşırı para arzı fazlasının yüksek enflasyona sebebiyet verecek olması başta değerli madenler olmak üzere varlık fiyatlarının yeniden zirvelere varması yüksek olasılıktır.

Türk Ekonomisi Nasıl Etkilenir?  

Bu soruya yanıtımız maalesef çok da iyimser değil. Zira Türk Ekonomisinde özellikle de geçmiş dönemde yapılan Para Politikası yanlışlarının yarattığı tahribat ve Pandemi ile ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle zincirin en zayıf halkası konumunda görünüyor. Dünyada başlayan gıda  ve petrol fiyatı yükselişleri ülkemizde hem enflasyonun hem de cari açığın yükselmesine yol açacak riskler barındırıyor. Dolayısıyla  yılın ikinci yarısından sonra beklenen enflasyondaki düşüşe paralel yapılacak faiz indirimleri ile ekonominin canlandırılması planını tehlikeye düşürecek bir gelişme bu. Ayrıca petrol fiyat artışlarının artışı ile büyümesi muhtemel cari açığın finansmanı için yeterli döviz rezervimiz de herkesin malumu üzere bulunmamakta. Pandemi nedeniyle bu yıl da turizm gelirlerinin artmayacağı varsayıldığında, IMF ve OECD gibi kurumların %5,5-6 oranında bekledikleri aşırı iyimser büyüme tahminlerine ulaşmak neredeyse imkansız gibi.

Makro Ekonomik Verilerde beklentilerin aksine yaşanacak daha da olumsuz gelişmeler illa ki, Döviz Fiyatlarında, Tahvil Faizlerinde ve Hisse Senedi Fiyatların da benzer şekilde revizyona gidilmesini gerekli kılacaktır şüphesiz. Bundan önceki yazılarımda, yatırımcılara dikkatli ve temkinli olmalarını önermemde etkin olan hususlar birer birer hayata geçmeye başladı. Yani Piyasalar da Ekonomideki Gerçeklere uyum gösterme eğiliminde. Henüz daha hava sertleşmedi ancak Jeopolitik Gelişmelerde ya da pandemi ile ilgili yaşanabilecek bir gelişme tetikleyici olabilir ve kendimizi birden bire bir kasırganın ortasında bulabiliriz.

Erden Armağan ER – 08.03.2021 erdener1970gmail.com

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Neymiş? KKM, liralaşmaymış, hadi oradan

Yayınlanma:

|

Yazan:

‘Liralaşma’ sloganının bizi getirdiği yere bakın: Kur korumalı mevduattan (KKM) Hazine’ye ve TCMB’ye büyük bir yük geldi. Hazine’ye 2022 maliyeti 92.5 milyar liraydı. TCMB’nin hafta başında yayınladığı Yıllık Rapor’dan yola çıkarak, Hakan Kara, yaklaşık 89 milyarlık bir maliyet de TCMB’ye geldiğini hesaplamış. Kamuya toplam maliyet, böylelikle, 181.5 milyar lira oluyor. Buna karşılık, “KKM uygulamaya sokulmasaydı kur patlayacaktı; maliyeti daha fazla olacaktı” diyenler çıkıyor. Valla, çıkıyor işte. Neden kur patlayacaktı; ne yapıldı da iş zıvanadan çıktı? Bu karda kışta kim düşünecek bu soruların yanıtını elbette. Üstelik düşünmeye pek de gerek yok; 2021’in son aylarında olan biten ortada; sadece biraz hatırlamak gerekiyor.

Neyse; KKM’nin yükünü bir tarafa bırakayım. Şu soruyu sorayım: Döviz cinsi mevduatın azalıp, yerine kur korumalı mevduatın artmasının ‘liralaşma’ ile ne ilgisi var? Ya da genelleyeyim soruyu: Döviz kuruna endeksleyince bir borcun getirisini, döviz cinsi borçlanmanın sakıncaları ortadan kalkıyor mu? ‘Dolarlaşmanın’ sakıncalarından kurtulup ‘liralaşmış’ mı oluyoruz?

Finansal krizlerin ortaya çıkış nedenlerini araştıran iktisat yazınında, ‘bilanço etkisi’ olarak adlandırılan bir kavram var. Özellikle üçüncü kuşak kriz modellerinin merkezinde yer alıyor bu kavram. Bir ekonomide çeşitli kesimlerin bilançoları kırılgansa, tetikleyici bir unsurun devreye girmesi o bilançoları tahrip ediyor. Bu şirketler (finans dışındakiler ya da finansal olanlar), diğer şirketlere borçlarını ödeyemiyorlar. Bu sefer, o şirketler de zorluklar yaşıyorlar. Faaliyet hacmi azalıyor, işçi çıkarmalar başlıyor. Azalan istihdam ile iç talep de azalıyor. Kriz giderek tüm ekonomiye yayılıyor. Temel bilanço kırılganlıklarından biri şu: Bir şirketin döviz cinsinden borcu, döviz cinsinden alacağından oldukça yüksekse, bir nedenle döviz kurunun sıçraması, o şirketi batmanın eşiğine getiriyor. Zira borcu uzaya sıçrarken, alacakların yerli para değeri çok ‘mahcup’ bir artış gösteriyor.

Bunun tipik bir örneğini 2001 krizinde yaşadık. Döviz kurunun Şubat 2001’de sıçramasıyla bazı özel bankalar batmanın eşiğine geldiler. Daha yakınlarda ise Trump’un Türkiye’ye ilişkin küstah tweetleri, dolar kurunu 2018 Ağustos’unda, birkaç haftada, neredeyse ikiye katladı. 2010-17 arasında yurtdışındaki bol kepçe para ve çok düşük döviz faizi nedeniyle, döviz cinsinden bolca borçlanmıştı finans dışı şirketlerimiz. Kur sıçrayınca inşaat sektörü ve enerji sektörü çok kötü etkilendiler. İstihdam keskin biçimde düştü, ekonomimiz daraldı.

Şimdi, döviz cinsinden borcu döviz kuruna endeksli borçla değiştirdiğinizde, yukarıdaki çerçevede, değişen ne? Döviz kuru patlayınca, her iki durumda da borcunuzun lira ederi sıçramıyor mu? Bilançonuz tahrip olmuyor mu? Neymiş? KKM, liralaşmaymış. Hadi, oradan.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Şirketler 1 ay vadeli KKM yapabilecek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından bugün resmi gazetede yayımlanan döviz yükümlülüğü olan tüzel kişilerin döviz veya TL cinsinden mevduat ve katılma hesaplarına sağlanacak destek hakkında tebliğe göre, söz konusu şirketlerin KKM hesaplarının vadesi 1 aya kadar inebilecek. Daha önce tüzel kişilerin üç aydan kısa vadeli KKM yapmasına izin verilmiyordu.

Resmi gazetede yayımlanan tebliğe göre döviz yükümlülüğü olan yurt içi yerleşik şirketlerin bankalardaki dolar, euro ve sterlin cinsinden döviz hesabı ve katılım fonu hesapları, talep edilmesi halinde TL’ye dönüştürülecek.

En az 1 ay vadeli olarak TL’ye dönüştürülecek bu hesaplara bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı nispetinde faiz uygulanacak. Merkez Bankası, uygulayacak azami faiz oranını belirlemeye yetkili olacak.

Merkez Bankası’nın döviz yükümlülüğü olan tüzel kişilerin döviz veya TL cinsinden mevduat ve katılma hesaplarına sağlanacak destek hakkında tebliği Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Vade sonuna kadar döviz almama taahhüdü alınacak

Bu kapsamda mevduat veya katılma hesabı açan yurt içi yerleşik tüzel kişilerden hesabın vadesi boyunca döviz alımı yapmama taahhüdü alınacak. Taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde bu tüzel kişilerin Merkez Bankası kaynaklı kredi kullanım talepleri, bir yıl süreyle kabul edilmeyecek.

Bankanın işlem sonucunda elde ettiği döviz, vade başı kuru üzerinden Merkez Bankası tarafından satın alınacak ve karşılığı TL ilgili bankaya aktarılacak.

Tebliğe göre, döviz yükümlülüğü olan şirketlerin bankalarda mevcut olan TL cinsinden mevduat veya katılım fonu hesabı bakiyeleri için de vade başı kuru üzerinden hesap sahibinin talebine dayanılarak 1 aydan az olmamak üzere Merkez Bankasınca belirlenecek vadelerde hesap açılabilecek.

Vade sonunda TL mevduat hesabı sahibine anapara ile faiz, katılma hesabı sahibine ise vade sonundaki katılma hesabı bakiyesi ödenecek.

Vade sonu kurunun vade başı kurundan yüksek olması ve kur farkı üzerinden hesaplanan tutarın banka tarafından ödenecek faiz veya kâr payından yüksek olması durumunda, kur farkı üzerinden hesaplanan tutardan faiz veya kâr payı düşülerek hesaplanan tutar Merkez Bankasınca mevduat veya katılma hesabı sahibine ödenmek üzere ilgili bankaya aktarılacak.

TL mevduat veya katılma hesabından vadeden önce çekim yapılması halinde kur farkına ilişkin ödeme yapılmayacak. Uygulama kapsamında TL mevduat veya katılma hesaplarına vade sonunda yenilenme imkânı tanınabilecek.

Ekonomim

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Kamu her 8 dolara 1 dolar kur farkı ödedi

Hazine’ye 92,5 milyar lira yük getirdiği açıklanan KKM’de, Merkez Bankası’nın üstlendiği maliyet ise 89,9 milyar lira olarak hesaplandı. Kamunun 2022’deki toplam yükü, 181,5 milyar liraya ulaştı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Merkez Bankası’nın genel kurulu önceki gün yapıldı. Genel kuruldan bir gün sonra açıklanan bağımsız denetim raporu öncesinde Ekonomist Uğur Gürses yıllık rapor verilerine göre Merkez Bankası’nın KKM için 88.9 milyar lira harcandığını böylece kamunun 2022 boyunca her 8 dolarlık KKM mevduatı için 1 dolar kur farkı ödediğini hesapladı.

Merkez Bankası’nın son dönemlerin en tartışmalı genel kurulu geride kaldı. Önceki gün tamamlanan genel kurula rağmen dün öğleden sonra yayımlanan bağımsız denetim raporunun yanı sıra kur korumalı mevduat hesabı için ödenen rakamın net olarak bilançoda yazılmaması ile 328 milyar lira gerçekleşmemiş zararın değerleme hesabında gösterilmesi ekonomistler tarafından eleştirildi. Eski Merkez Bankası çalışanı ve Ekonomist Uğur Gürses, KKM faturasının Merkez Bankası bilançosunda diğer giderler kaleminde gösterildiğini belirtirken eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da KKM konusunda net açıklama yapılmamasını çelişki olarak niteledi. Gürses, Hazine’den yapılan 92.5 milyar lira ile TCMB’nin diğer giderler kaleminde gösterilen 88.9 milyar liralık KKM harcamasıyla birlikte kamunun geçen yıl her 8 dolar için 1 dolar kur farkı ödediğine dikkat çekti.

Gürses, yıllık raporda da KKM kur farkının örtülü biçimde “diğer giderler” kaleminde yer aldığını vurguladı. Gürses, “KKM ödemeleri diğer giderler kaleminde 88.9 milyarlık bir faiz dışı gider diye gösterilmiş. Böylece; geçen yıl Hazine 92.5 milyar, TCMB de 89 milyar lira kur farkı ödeyerek toplamda 181.5 milyar TL ödemiş. 80 milyar dolar seviyesinde KKM mevduatı olduğu ve yaklaşık da 10 milyar dolar kur farkı ödendiği dikkate alındığında kabaca kamu her 8 dolara 1 dolar kur farkı ödedi” diye konuştu.

YUVAM hesabı hakkında da bilgi yok

Yıllık raporda KKM’nin yanı sıra çok övünülen YUVAM hesabı hakkında da bilgi bulunmadığını vurgulayan Gürses, genel kurulla ilgili ikinci sıkıntının ise yayımlanması geciken denetim raporu olduğunu kaydetti. Gürses, 2000’den bu yana bağımsız denetim raporunun yayımlandığını ve hiç bu kadar geç yayımlanmadığını söyleyerek daha önce Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun bir yayında söz verdiği bağış için de genel kurulda yasal hale gelebilmesi için karar çıkarıldığını kaydetti. Gürses, Merkez Bankası’nın 93.3 milyar lira kar elde ettiğini bunun 21.2 milyar lirasının vergi gideri olduğunu hatırlatarak 72 milyar liralık karı bulunduğunu ifade etti. Bu miktarın 32.6 milyar lirasının temettü olduğunu ve genel kurulda alınan kararla 30 milyar lirasının da ihtiyat akçesi adıyla bağış olarak aktarılacağını kaydetti.

 

328.5 milyar liralık değerleme hesabı

Gürses, 72 milyar liralık kar yazılmasına rağmen yıllık raporda 328.5 milyar liralık gerçekleşmemiş zarar olarak değerleme hesabı yer aldığını vurgulayarak “Değerleme hesabı bakiyesi değerlemeden kaynaklanan kur zararıdır. Çoğunlukla realize olduğu zaman kar zarar hesabına geçer. Realize olmuş bir kar zarar değil. Şöyle düşünün. Şirketsiniz bir binanız var bunun değeri 10 milyon liradan 25 milyona çıktı ve size 15 milyon liralık kar yazıp dağıtıyorsunuz. Yani satılmış bir ev yok ortada sadece piyasa değeri değişti. Merkez Bankası da bu değerleme farkını alıp dağıtıyor” diye konuştu.

İYİ Parti Milletvekili ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da, 2022 Faaliyet Raporu’nda da net bilgi olmadığına işaret ederek, sadece kar/zarar hesabındaki kalemin KKM’ye ilişkin olabileceği gözlemini aktardı. Yılmaz, “Genel kurulda esas alınan 2022 faaliyet raporuna göre, kar/zarar hesabının en altında ‘diğer’ diye, 89 milyar TL’lik ‘diğer’ kalemi var orada büyük bir ihtimalle KKM ile ilgili olarak üstlenilen yükümlülük. Dolayısıyla, KKM 2022’de Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 92.5 milyar dolardı, 181.5 milyar TL’lik bir maliyetinin olduğunu söyleyebiliriz ama bu yönetimin ayıbı devam ediyor” dedi.

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi: “2022’de KKM’nin Hazine’ye maliyeti 92.5 milyar lira olmuştu. TCMB’ye maliyetini bilmiyorduk. Merkez Bankası Yıllık Raporu ipucu veriyor. TCMB’nin kar/zarar tablosundaki ‘diğer’ kalemi 89 milyar liraya işaret ediyor. Yani 2022’de KKM’nin kamuya toplam maliyeti kabaca 181.5 milyar lira olmuş.”

Merkez Bankası hissedarlarından bazılarının temsilcisi olan ve bu nedenle genel kurula katılan Bağımsız Denetçi Şakir Süloğlu da, banka bağımsız denetiminin de sorunlu olduğunu söyledi. Süloğlu, genel kurulda da gündeme getirdiği şekilde, bağımsız denetçi seçiminin Türk Ticaret Kanunu gereği genel kurulca yapılması gerektiğini üstelik bu hakkın yine TTK gereği devredilemez haklar arasında bulunduğunu kaydetti. Süloğlu, bu seçimin yapılmamış olması nedeniyle genel kurula sunulması gereken başta faaliyet raporu olmak üzere belgelerin sunulmamış sayılacağını, kar dağıtımının yapılamayacağını belirterek, “Bu durumda yapılan işlemler yapılmamış kabul edilecektir” diye konuştu.

Yastık altı döviz ve altın TL mevduat oranı hesabı dışında

Merkez Bankası (TCMB), yastık altı fiziki döviz ve altının bankaların mevduatları içinde TL oranı hesaplarında dikkate alınmamasına karar verdi. Bankalar TCMB tarafından belirlenen TL mevduat oranını yakalayamamaları halinde ek maliyetlerle karşı karşıya kalıyorlar. Yapılan bu düzenleme ile bankalara gelen yeni fiziki döviz veya altın nedeniyle TL mevduat oranının düşmesinin kısmen önüne geçilecek. Bankacıların verdiği bilgiye göre TCMB tarafından bankalara gönderilen talimatta, “Ayrıca deprem felaketi sonrası bankalara yönelen yastık altındaki yabancı para cinsinden birikimlerin ekonomiye kazandırılmasının hızlandırılmasını sağlamak amacıyla bankaya dışardan gelen efektif ve fiziki altın girişi sonrası açılan yabancı para cinsinden mevduat/katılım fonlarının 28 Mart 2023 tarihinden itibaren Türk lirası payı hesaplamasında dikkate alınmamasına karar verilmiştir” denildi. TCMB tarafından kurulan düzene göre bankaların verdikleri kredi ve aldıkları mevduat tutarlarına göre Hazine tahvili, diğer bir deyişle menkul kıymet tutmaları gerekiyor. Menkul kıymet tesis oranı mevduat için yüzde 10 seviyesinde ancak bu oranda TL payının yüksek olduğu bankalar için düşürülürken, TL payının düşük olduğu bankalar için yükseltiliyor. Talimata göre buna ek olarak krediler için belirlenecek menkul kıymet tesisine esas tutarın belirlenmesinde, tüzel kişilerin yanı sıra gerçek kişilerin dönüşüm hesapları da dikkate alınacak.

Yardım Hazine’ye aktarılmalı

Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası’nın deprem yardımı kampanyası için ayırdığı 30 milyar TL’nin AFAD’a aktarılmasının da yanlış bir uygulama olacağını savundu. Bu yardımın hangi kuruluşa yapılacağına yönelik halen resmi bir açıklama yapılmadı. Yılmaz, yardımın AFAD’a yapılmasının mümkün olmadığını belirterek, “TCMB Kanunu gereği, AFAD gelip ‘Bana kredi ver’ dese verebilecek mi, hayır veremeyecek. Bu paranın doğru kullanımı, bu paranın TC Hazine’sine devredilip, Hazine’nin bu devredilen tutarı AFAD’a kullandırabilir. Merkez Bankası’nın yapacağı iş bunu doğrudan doğruya Hazine’ye devretmektir.” diye konuştu.

Muafiyet uygulaması genişletildi

Merkez Bankası deprem bölgesindeki KOBİ’lerin kredilerinin harcama mukabili uygulamasından muaf tutulması uygulamasına, deprem bölgesinde yerleşik olmasa da bölgeyle iş ilişkisi nedeniyle olumsuz etkilenen ve bölgeye yatırım yapanları da dahil etti. Buna göre, deprem bölgesinde yerleşik kişilerle ticari ilişkisi olup deprem nedeniyle zarar gördüklerini belgeleyen kişiler ile depremden etkilenenlerin barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına veya deprem bölgesinde altyapı ve üstyapının yeniden imarına yönelik faaliyetlerde bulunacağını belgeleyen kişilere bu zarar ve faaliyetlerle orantılı olmak üzere kullandırılacak kredilerin 6 Şubat’tan 31 Ağustos’a kadar harcama mukabili uygulamasından muaf tutulması kararlaştırıldı.

Mehmet KAYA – Şebnem TURHAN –Ekonomim

Okumaya devam et

KATEGORİLER

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.