Connect with us

EKONOMİ

Prof.Dr. Daron Acemoğlu: Türkiye çöküşün eşiğinde

MIT ekonomi profesörü Daron Acemoğlu, “Özgürlükler kısıtlanıyor. Türkiye’nin geleceğini iyice karanlık gören en parlak gençler yurtdışına gitmeye başladı. Az insan giderse problem yok ama sayı bu kadar çok olunca bu bir çöküşe yol açar ve Türkiye bunun eşiğinde” diyor.

Yayınlanma:

|

MIT’de ekonomi profesörü Daron Acemoğlu, teknolojinin istihdam ve işsizlik üzerindeki etkilerini uzun zamandan beri inceleyen bir bilim insanı. Meslektaşı Simon Johnson ile önemli bir kitap kaleme aldı, İktidar ve Teknoloji: Bin yıllık mücadele.

Acemoğlu ile hem kitabı hem de Türkiye’nin sorunları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye’de asgari ücret pazarlıkları sürüyor. Ülkenin yarısının asgari ücretli olduğu ve orta sınıfın neredeyse yok olduğu gerçeğinden yola çıkarsak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Tabii ki garip bir durum. İki problem var birincisi asgari ücret gelir dağılımına göre çok yüksek. Bu yüzden yüzde 50 asgari ücretle çalışıyor ama aynı zamanda asgari ücrete reel olarak bakarsanız yine de çok yüksek değil, fakirliğin azıcık üzerine çıkabilir. İstanbul, Ankara gibi kentlerde o bile olamaz. Bu niye? Çünkü Türkiye’deki sanayi sistemi bozuk; verimli değil, üretkenliği düşük. Şirketler yeterince üretmiyor çünkü verimli çalışmıyorlar. Neden üretmiyorlar? Çünkü kurumlar bozuk, çünkü teknolojiyi doğru kullanmıyorlar; çünkü teknolojiye yeterince yatırım yapmıyorlar; insan kaynakları iyi değil çünkü yine kurumlar bozuk, eğitim  sistemi bozuk… Yani tamamen sistem problemi var ve bu sistemden asgari ücretle çıkmak mümkün değil. Asgari ücret çözüm değil!

Türkiye krizden çıkmak için Bakan Mehmet Şimşek yönetiminde bir program yürütüyor; enflasyonla mücadele ediliyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz gidişatı?

Ben önemli bir gelişme görmüyorum açıkcası. Herkes gibi ben de umutlu olmak istiyorum ama hâlâ çok büyük bir umut yok içimde. Zaten enflasyon bu düzeye çıktıktan sonra indirmek çok zor ama bir tek enflasyonu düşürüp Türkiye ekonomisin düzelteceğiz diye bir şey de yok. Çok daha derin problemleri var Türkiye’nin… Az önce de bahsettiğim gibi sistem problemi. Türkiye’nin gelişmek için artık önünde çok ufak bir pencere kaldı ama bunları kaçıracağız gibi duruyor. Şu anda bir tek faizleri artırıp yurtdışından bir iki bankadan kaynak getirip bu yapılmaz.

TÜRKİYE YATIRIMDA GERİ

Türkiye teknolojiyi doğru kullanmıyor, bir kere yatırımda çok geride; ağırlıklı yatırımlar inşaat sektörüne gidiyor ama daha kötüsü kalifeye eleman yok. Lise altı eğitimi olanlar teknolojiyi kullanmakta zorlanıyorlar. İş yine doğru seçime geliyor. Doğru teknoloji olsa onlar da kullanır; bahçıvanın, işçinin, elektrikçinin kullanacağı teknolojiler de var. Ayrıca politik nedenlerden dolayı özgürlüğün kısıtlanması nedeniyle Türkiye’nin geleceği artık iyice karanlık görüldüğü için en parlak gençler yurtdışına gitmeye başladı. Az insan giderse problem yok ama sayı bu kadar çok olunca bir çöküşe yol açar ve Türkiye bunun eşiğinde…

Kılıçdaroğlu döneminde ekonomi politikaları alanında CHP’nin A takımındaydınız. CHP’ye destek vermeye devam edecek misiniz?

Şu anda biraz politikanın dışında kalmak istiyorum.

SINIFSAL EŞİTSİZLİKLERİ DERİNLEŞTİRDİ

Teknoloji bir zaman umut demekti. Tarih boyunca teknoloji ve ilerleme el ele yürüyen iki kavram olarak görüldü. Teknoloji çoğu zaman gücü elinde bulunduranlar tarafından yönlendirildi ancak ilerlemenin topluma olumlu etkileri daima çok sonra ve büyük mücadelelerin ardından gerçekleşti. Günümüzde dijital teknolojilerin ve yapay zekânın olağanüstü hızla geliştiği bu dönemde ilerlemeler yine bir küçük grubu zenginleştirirken sınıfsal eşitsizlikleri çok daha derinleştirdi. Kitap aslında bir anlamda eşitsizliğin de tarihi, sömürülenin insan haklarını elde etmek için verdiği büyük mücadelenin de tarihi.

HEM FIRSAT HEM TEHDİT

Günümüz teknolojilerinin  gelir eşitsizliğini çok daha fazla artırdığını söylüyorsunuz. Neler yapılabilir? Buna bir de yapay zekâ eklendi. Yapay zekâ sizi korkutuyor mu? 

Hem umutlandırıyor hem korkutuyor. Eğer doğru kullanırsak insan yeteneklerini ve işlerini artırma kapasitesi çok yüksek ama aynı zamanda şu andaki yönünün çok yalnış olduğunu düşünüyorum. Bilgi tekelleşmesi, ekonominin birkaç şirketin etkisi altına girmesi, demokrasiyi zayıflatması ve otomasyon süreci ile eşitsizliği artırıp ücretleri düşük tutan bir süreç  olduğunu gördüğümüz için bu yönünün değişmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

İnternet ve dijital teknolojiler başta demokrasiyi güçlendireceği umudu yaratmıştı şimdi ise bir denetim aracı, özellikle otoriter rejimlerin elinde güçlü bir mekanizma…

TARTIŞILMALI

Evet insanlar en başta bu teknolojileri, demokratikleştirici  büyük şirketlerin gücünü kıracak, bilgi ve üretim sürecini değiştirecek teknolojiler olarak gördü. Ama sonunda bunların hiçbiri ortaya çıkmadı. Niye? Bu insanlar hayal mi görüyorlardı? Hayır ben öyle düşünmüyorum. Onlar devletlerin ve şirketlerin etkilerinin ne kadar yüksek olduğunu görmediler. Güzel örneklerini Filipinler’de, Mısır’da ve Rusya’da gördük ama sonra otoriter devletler buna el attılar, güzel yönlerini bastırdılar. Örneğin Çin düşünce  özgürlüğünü kısıtlıyor bunu artık herkes kabul ediyor ama şu görülmüyor: aynı teknolojiyi Amazon ya da Google kontrol ederse aynı şekilde, aynı tekelleşme ile, bu peki iyi mi? Bunu ekonomik politik ve sosyal sonuçları var. Hepsi sorunlu. İnsanların düşünce şekillerini değiştiriyorlar. Bunları tartışmak istiyoruz.

Petrol şirketlerinin yerini teknoloji şirketleri aldı diyebilir miyiz?

Kesinlikle, finans şirketlerini, tekellerin siyaset üzerindeki büyük güçlerini görünce ben de dahil olmak üzere teknoloji şirketlerine yöneldik. Lobi faaliyetleri çok daha azdı; o zaman görmediğimiz şuydu: Teknolojiyi kontrol etmek finansı kontrol etmekten çok daha güç. Bu şirketler daha da büyüyüp teknolojiyi yaşamın her yerine yerleştirince  iş çığırından çıkmaya başladı. Ve ne yazık ki hâlâ teknoloji birçok insanın gözünde masum.

GÜÇLÜ İKİLİ: İKTİDAR VE TEKNOLOJİ

Otoriter rejimler teknolojiyi kullanıyor, bunu yaparken kutuplaşmayı nasıl artırıyor?

Otoriter rejimlerin en büyük problemi kendi haklarında olan bilgileri kısıtlamaktı. Sonra daha aktif şekilde kullanmaya başladılar. İran, Rusya ve Çin hepsinde milliyetçilik çok arttı.

Bunun içine Türkiye’yi koyamaz mısınız?

Koyarım ama Türkiye’de şu farklı: Hükümet diğer ülke örneklerinde olduğu kadar sıkı kontrol edemiyor. Sosyal medya hükümetin kontrolünde değil. Bunu bir ara denediler ama olmadı. Türkiye’yi  anlamak için daha iyi analoji Amerika Birleşik Devletleri (ABD). Çünkü ABD’de de sosyal medya acayip kutuplaştırıcı bir araç olarak gelişti. Çünkü devlet kontrol etmiyor ve sosyal medyanın mantığı bu kutuplaşmayı körüklüyor. Aynı fikirde olan insanlar bir araya geliyorlar sosyal medya siteleri de kişisel bilgileri kullanıp manipülatif reklamlar göndermek istiyorlar. Bunu yapabilme için de insanların o sosyal medya platformlarında çok zaman geçirmeleri gerek. Bu yüzden insanların duygularını sömüren onları kızdıran mesajlar gönderiyorlar.

TAYVAN’DAN ÇIKARILACAK DERSLER

Peki teknolojinin doğru kullanılabileceğine inanıyor musunuz?

Ben hâlâ bu teknolojileri doğru kullanıp demokratik söylemin daha kuvvetlendirilebileceğine inanıyorum.

Güzel örnekleri var: Tayvan mesela. Dijital teknolojileri covId sürecinde çok iyi kullandı hem de şeffaflığı artıran demokrasiyi artıran, sivil toplumun devleti denetlemesini sağlayan platformlar kurdular.

Böyle şeyler yapmak mümkün. Niye yapılmıyor? Çünkü özel sektör bununla ilgilenmiyor. Para yapmak bir amaç aynı zamanda bilgi tekeli olmak da bir amaç. Bu yapı uymuyor. Siyasi sistemler de bunlara açık değil. Yapay zekâyı nasıl kullanacağınıza bağlı. Bir şekilde kullanırsanız manipülasyonu da otomasyonu da tamamen artırabilir. Başka türlü kullanırsanız demokratikleşmeyi ya da insan yeteneklerini artırabilir. Bu seçimleri anlamamız lazım.

Yeni medya umut ışığı olabilir mi?

Bağımsız kanalların artması önemli.  2000’lerdeki teknoloji buna yeterince yol vermiyordu. Ama yeni yeni bu açılmaya başlıyor; gazete dışında bağımsız gazetecilik gelişiyor.

SOSYAL DEMOKRASİ YOLUNU KAYBETTİ

Kapitalizm çatırdıyor mu? Teknoloji bunu hızlandırdı mı? Sosyal demokrasi alternatif üretebilir mi?

Mısır, Arjantin, Türkiye, İsveç, ABD  bunların hepsi kapitalist ama bir yandan da aralarında o kadar büyük fark var ki. Bu yüzden ben, “Nasıl doğru bir piyasa ekonomisi oluşturulmalı”, “Ne tür teknoloj rotası istiyoruz” bu soruları sormanın daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Bu açıdan Amerikan türü bir piyasa ekonomisinin çıkmaza girdiğini  görüyorum. Ama İsveç, Norveç, Danimarka türü bir sosyal demokrasinin de zorluklar çektiğini görüyorum ve bu açıdan sizin sorunuz “Yeni bir sosyal demokrasi alternatif olabilir mi” ise buna yanıtım kesinlikle evet.

Sosyal demokrasi kendi yolunu kaybetti. Şu anda Amerika’da da Avrupa’da da bakarsanız sol partiler tamamen eğitimi yüksek bir elitin partileri haline gelmiş durumdalar.  Bunların işçilerden aldığı oy oranı düşüyor, sürekli üniversitelinin oy oranı artıyor. Bu çok daha değişik bir sol ve bu sol, işçilerin tüm problemlerini kendi içine alıp çözüm üretecek politikalar ortaya atamıyor. O yüzden solun da gerçekten yeniden yapılanması gerektiğini düşünüyorum.

Cumhuriyet

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.