Connect with us

EKONOMİ

Rantçıların yeni hedefi : ÇANAKKALE

1915 Çanakkale Köprüsü, 88 km otoyol ve 13 km bağlantı yolu olmak üzere toplam 101 km uzunluğu ile Çanakkale Boğazı’nda inşa ediliyor. Dünyanın en uzun köprülerinden biri olarak projelendirilen köprü, 2023 metre ana I açıklığı ile dünyanın en uzun açıklığa sahip asma köprüsü ve 333 metrelik kuleleri ile dünyanın en yüksek asma köprüsü unvanlarına da sahip olacak.

Yayınlanma:

|

18 Mart 2022’de açılması planlanan köprü, daha şimdiden çevresindeki arazi ve gayrimenkulleri değerlendirmiş durumda. TSKB Gayrimenkul Değerleme’nin Ekonomist Dergisi’ne özel çalışması ile Çanakkale Köprüsü’nün değer kattığı 20 bölgedeki arazi fiyatlarını mercek altına aldık.

Çanakkale Köprüsü'nün parlattığı araziler: Hangi araziler değerlendi?

Çalışmaya göre, en yüksek değer artışı Gelibolu, Lapseki, Kocaveli ve Gazi Süleymanpaşa gibi konut imarlı arazilerin bulunduğu bölgelerde gerçekleşti.

Bölgesi’nin otoyollarla ring halinde dolaşılabilmesini sağlayacak olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün temelleri 18 Mart 2017 tarihinde atılmıştı. Daha temelleri atılmadan konumlandığı Çanakkale’deki arazi ve gayrimenkullere değer katan köprünün, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümü olan 18 Mart 2022’de açılması planlanıyor.

1915 Çanakkale Köprüsü’nün Çanakkale Boğazı’ndaki ulaşım yükünü azaltması bekleniyor. 1915 Çanakkale Köprüsü, 88 km otoyol ve 13 km bağlantı yolu olmak üzere toplam 101 km uzunluğu ile Çanakkale Boğazı’nda inşaatı devam eden ilk asma köprü projesi konumunda.

Dünyanın en uzun köprülerinden biri olarak projelendirilen 1915 Çanakkale Köprüsü’nün aynı zamanda 2023 metre ana açıklığı ile dünyanın en uzun açıklığa sahip asma köprüsü ve 333 metrelik kuleleri ile dünyanın en yüksek asma köprüsü unvanlarını da alması bekleniyor.

Marmara Bölgesi’nin otoyollar ve köprü bağlantıları ile kesintisiz olarak dolaşılmasının hedeflendiği projenin Batı Marmara’daki ayağı olan köprü, adının duyulduğu yıllardan temellerinin atıldığı 2017 yılına kadar bölgedeki arazi değerlerini 10 katına varan oranlarda artırdı. Köprünün inşaatının yükselmesi ile birlikte bu değer artışının hızı yavaşlasa da değerlenme sürüyor.

1915 Çanakkale Köprüsü’nün çevresindeki arazilere kattığı değer artışını TSKB Gayrimenkul Değerleme’nin Ekonomist Dergisi’ne özel yaptığı araştırma ile ele aldık.

TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş. Özel Projeler Departmanı Değerleme Uzmanları Güneş Özçelik ve Buket Altınel tarafından gerçekleştirilen özel çalışmada Gelibolu’dan Lapseki’ye, Gökköy’den Derenti’ye kadar 20 bölgedeki tarlalardan konut imarlı arsalara kadar çeşitli arazilerin 2011, 2014, 2017, 2021 yılı metrekare satış fiyatları karşılaştırıldı.

TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş. Özel Projeler Departmanı Değerleme Uzmanı Güneş Özçelik, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün güzergahı belirlenip inşa çalışmalarına başlanmasıyla birlikte öncelikli etki alanlarından Gelibolu ve Lapseki ilçe merkezleri başta olmak üzere çevre semtlerde ve köylerde de değer artışı yaratmaya başladığını söylüyor.

Özçelik, “Özellikle köprünün ayaklarının geçtiği Avrupa yakasında Gelibolu ilçesinin yaklaşık 7,5 kilometre güneyindeki Sütlüce Köyü ile Anadolu yakasındaki Lapseki ilçesinin yaklaşık 2,5 kilometre güneyindeki Şekerkaya mevkiinde, tarla fiyatlarının son yıllarda büyük ölçüde arttığı gözlemlendi” yorumunu yapıyor.

ARTIŞ SÜRÜYOR

Köprünün temellerinin atılması ile projenin etkileşim bölgelerinde metrekare birim fiyatlarında hareketlilik yaşandığına işaret eden Özçelik, üç yıl önce temelleri atılan ve 2022’de açılması planlanan köprü projesinin bölgedeki fiyatları artırmaya devam ettiğini de vurguluyor.

1915 Çanakkale Köprüsü, başta Gelibolu ve Lapseki ilçe merkezlerindeki konutlar olmak üzere tüm bölgedeki gayrimenkul fiyatlarını önemli ölçüde etkiledi.

Öncelikli etki alanında yer alan Gelibolu ve Lapseki ilçe merkezlerindeki konut fiyatlarına bakıldığında, Lapseki ilçe merkezinde 2017 yılında metrekaresi 1.850-2.100 TL/m2 seviyelerinde olan konut fiyatlarının, bu yıl 2.0002.650 TL/m2 seviyelerine geldiği görülüyor.

Köprünün Gelibolu tarafında ise ilçe merkezinde yer alan konut fiyatlarının 2017 yılında 1.900-2.150 TL/m2 seviyesinde iken bu yıl 2.250-3.000 TL/m2 seviyelerine çıkmış olması dikkat çekiyor.

Bölgede en çok etkilenmesi beklenen Gelibolu ve Lapseki ilçe merkezlerindeki konut imarlı arsalar incelendiğinde, 2017 yılında Gelibolu ilçe merkezinde birim metrekare fiyatları 450-650 TL/m2 seviyelerinde iken, bu yıl fiyatların 1.000-1.500 TL/m2 seviyelerine ulaştığı görülüyor.

Lapseki ilçe merkezinde yer alan konut imarlı arsalarda ise benzer bir durum söz konusu. 2017 yılında 400-600 TL/m2 aralığında olan fiyatlar, bu yıl 1.000-1.700 TL/m2 seviyelerine ulaştı.

Lapseki ilçe merkezine yakın konumdaki Gazi Süleymanpaşa Mahallesi’nde ise konut imarlı arsa fiyatları, köprünün temellerinin atıldığı 2017 yılında 1.250-1.400 TL/m2 seviyelerindeyken, bu yıl 1.300-2.000 TL/m2 seviyelerine yükselmiş durumda.

Kemikli Alan mevkiinde ise 2017 yılında ortalama 500 TL/m2 olan konut imarlı arsaların fiyatlarının bu yıl 800-1.150 TL/m2 seviyelerine ulaştığı görülüyor.

YATIRIMLAR HIZLANACAK

1915 Çanakkale Köprüsü’nün birinci kısmını oluşturan otoyol bağlantısı İstanbul- Silivri, Tekirdağ – Marmara Ereğlisi, Çorlu- Süleymanpaşa, Malkara ilçeleri, Çanakkale – Gelibolu, Lapseki, Çan, Yenice ilçeleri, Balıkesir – Balya ve merkez ilçelerinden geçecek. İkinci kısmını oluşturan köprü bağlantısının ise Çanakkale Gelibolu ve Lapseki ilçelerinden geçmesi planlanıyor.

1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile belirlenen, İstanbul – Tekirdağ – Çanakkale – Balıkesir hattı boyunca uzanacak olan otoyol güzergahı ile inşa edilen 1915 Çanakkale Köprüsü, bölge genelinde gayrimenkul piyasasını etkileyen en önemli unsur haline geldi.

TSKB Gayrimenkul Değerleme AŞ Özel Projeler Departmanı Değerleme Uzmanı Buket Altınel, yol ve köprü gibi ulaşım projelerinin, geçtikleri bölgelerde ve etki alanlarında yer alan gayrimenkuller üzerinde genellikle değer artışı etkisi bulunduğuna dikkat çekiyor.

Altınel, köprünün faaliyete geçmesiyle kentsel yatırımların hız kazanması ve bölgenin ekonomik profilinin, tarımsal faaliyetlerin yanında çevre illerdeki lojistik sektörüne de eğilim göstermesinin beklendiğini söylüyor.

Altınel’in verdiği bilgiye göre köprünün Gelibolu tarafında yer alan Kangırlı Mahallesi’nde 2017 yılında konut imarlı arsaların 200-350 TL/m2 satış fiyatları bu yıl 300-500 TL/m2 düzeylerine ulaştı.

Yine Gelibolu tarafında yer alan Terzialan Mahallesi’nde 2017 yılında 100-125 TL/m2 olan konut imarlı arsaların satış fiyatları
bu yıl 145-165 TL/m2 seviyelerine geldi.

Altınel, “1915 Çanakkale Köprüsü’nün etkileşim alanında kalan ve henüz imara açılmamış bölgeler incelendiğinde ise tarla nitelikli taşınmazların birim metrekare fiyatlarının, köprünün temellerinin atıldığı 2017 yılında, 2011 ve 2014 yıllarındaki birim fiyatlarına göre hızla yükseldiği görülüyor” diye konuşuyor.

Potansiyel arz eden yerler olması sebebiyle 2017 yılında birim fiyatlarında ani yükselişler yaşayan Gazi Süleymanpaşa, Suluca, Elçialan, Karaömerler, Hacıge-len, Balcılar, Akçaalan ve Gökköy’deki tarlaların birim metrekare fiyatlarında bu yıl bir miktar düşüş yaşandığı görülüyor.

Köprünün açılması ile birlikte henüz imara açılmamış bölgelerde imar türü ve yapılaşma koşulları belli olacak ve plan doğrultusunda hangi bölgelerin öne çıkacağı da netlik kazanmış olacak. Tarihi dokunun bozulmaması adına köprü civarında yer alan pek çok bölgede, düşük yoğunluklu konut ve villa imarlı arsaların yoğunluk göstermesi de bekleniyor.

GEÇİŞ ALTI DAKİKA

1915 Çanakkale Köprüsü ve otoyolu projesi, Malkara ile Çanakkale arasında 1915 Çanakkale Köprüsü’nü de içeren 88 kilometre otoyol ve 13 kilometre bağlantı yolundan oluşuyor. Proje, Kınalı – Tekirdağ – Çanakkale – Balıkesir Otoyolu’nun uzunluğu yaklaşık 324 km olan, İstanbul ile Çanakkale ve Kuzey Ege’yi birbirine bağlayan son yılların dikkat çeken ulaşım projelerinden biri.

Gebze-Orhangazi-Bursa-Balıkesir-İzmir Otoyolu’nun tamamlanması ile birlikte, Edirne-Kınalı-İstanbul- Ankara Otoyolu, İzmir-Aydın Otoyolu ile entegre olarak Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi’ne otoyol ağıyla bağlanacak. Diğer taraftan, yapım çalışmaları devam eden Kuzey Marmara Otoyolu ve Malkara-Çanakkale Otoyolu kesimi ile birlikte Marmara Bölgesi’nin otoyol ringi tamamlanmış olacak.

Ulaşım alternatiflerine göre Çanakkale Boğazı geçiş süreleri değerlendirildiğinde, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan Lapseki-Gelibolu arasındaki boğaz kesimini feribotla geçmek; özellikle yaz aylarındaki yoğun trafik nedeniyle uzun kuyruklar ve bekleme süreleri dikkate alındığında, 1,5 ile 5 saat arasında değişiyor.

Bu mesafeyi Çanakkale Köprüsü ile geçmek altı dakikada mümkün olacak. Türkiye sanayisinin büyük bir kısmını bünyesinde barındıran Marmara Bölgesi için ulaşım çok büyük önem taşıyor.

Kınalı- Tekirdağ – Çanakkale – Balıkesir Otoyolu da Marmara Bölgesi’ni karayolu aracılığıyla bir daire çizebilecek şekilde dolaşmayı mümkün kılacak bir mega projenin önemli bir parçası niteliğinde.

İZMİR YOLUNA BAĞLANACAK

Otoyolun sanayi, lojistik ve turizm konularında da önümüzdeki dönemde değişim yaratması beklenirken, ulaşımın kolaylaşmasıyla birlikte bölgede nüfus artışı da öngörülüyor. Artan nüfusun yaratacağı taleple gayrimenkul ve arsa değerlerinin de artması bir diğer beklenti oluyor.

Köprü hayata geçince bölgenin daha fazla yatırım çekeceği de öngörülüyor. Çanakkale Köprüsü ile bölgenin İstanbul, Tekirdağ, Balıkesir, İzmir gibi büyük kentlere ulaşımının kolaylaşmasıyla bölge, turizmde de cazip hale gelecek. Köprünün İzmir otoyoluna bağlantısı tamamlandığında esas gelişimin yaşanacağına vurgu yapılıyor.

Çünkü aslında köprüden geçenlerin bağlanacağı bir otoyol henüz inşa edilmedi. Bu kapsamda geçiş yolunun da bir an önce ihale edilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Bu yolların gelişimi ile beraber sanayi bölgelerinin bu tarafa kaydığını görülmesi de bir diğer beklenti. Önümüzdeki 10 yılda Ege Bölgesi’nde boşalan köylere geri dönüşlerin de olacağına vurgu yapılıyor.

Köprünün ortasından geçecek olan raylı sistem ise ticari anlamda önemli bir rol üstlenecek. Sakarya’dan başlayacak olan raylı sistem, Çanakkale Köprüsü’nden geçerek Biga, Bandırma ve Karacabey üzerinden tekrar Sakarya’da son bulacak.

Köprü ile bir bütün olması beklenen liman projesi ile birlikte nüfus yoğunluğu da bölgedeki konut yeterliliğine göre artacak.

KÖPRÜNÜN SAĞLAYACAĞI 8 FAYDA

1- Proje ile İstanbul-Çanakkale ulaşımının yanı sıra Balıkesir, İzmir, Tekirdağ gibi illerle ulaşım kolaylaşırken, bölgedeki taşınmaz değerleri olumlu etkilenecek.
2- Termal tesisleriyle öne çıkan Kaz Dağları etekleri, Bozcaada, Gökçeada, Küçükkuyu, Güre son yıllarda yabancı turistlerin ilgisini çekti ve turizme önemli katkı sağlıyor.
3- Köprünün tamamlanması ile Lapseki Merkez ve Çardak Beldesi’nin yanı sıra çevre bölgelerin de yabancı kurumsal yatırımcı ve gayrimenkul yatırım fonlarının yatırım merceğine gireceği öngörülüyor.
4- Bursa ve Balıkesir bireysel gayrimenkul yatırımcı potansiyeli konusunda ön plana çıktı.
5- 1915 Çanakkale Köprüsü Bursa’yı önemli otoyolların kesiştiği bir kavşak konumuna getirip yabancıya konut satışlarında çekim gücünü daha da artıracak.
6- Marmara Denizi ve Ege Denizi’ne kıyısı bulunan yazlık bölgeleri ile Balıkesir’deki gayrimenkullere de değer katacak.
7- Balıkesir’de Bayla, Edremit, Ayvalık, Akçay ve Altıno-luk’un önümüzdeki yıllarda daha da cazip hale gelmesi bekleniyor.
8- Köprünün 2022’de açılmasıyla başta Lapseki olmak üzere bölgede orta ve uzun vadede yeni fiyat artışları bekleniyor.

MAKBULE YÖNEL MAYA TSKB GAYRİMENKUL DEĞERLEME GENEL MÜDÜRÜ “KENTLER YAKINLAŞACAK”

“Çanakkale Köprüsü ve otoyol bağlantıları tamamlandığında tüm Marmara Bölgesi karayolu ile bir ring halinde erişilebilir hale gelecektir. Diğer taraftan da Gebze-İzmir otoyolu ile de bağlantısı düşünüldüğünde tüm Marmara ve Ege kesintisiz şekilde karayolu ile bağlanacak.

Bu durum başta lojistik ve karayolu taşımacılığını etkileyecektir. Köprü ve otoyol projesinin çevresinde zaman içinde sanayi sektörü de gelişecek. Diğer taraftan karayolu ile kesintisiz ulaşım, kentleri birbirine daha yakınlaştıracaktır.

Dolayısıyla otoyolun geçtiği akstaki kentler arasında göç yaşanabilecek. Otoyol ile kısalan mesafeler insanların devamlı ikamet ettikleri evleri, kentleri değiştirmelerine neden olabiliyor. Yine bu nedenle Çanakkale tarafında nüfusun artışı gündeme gelebilir. Son olarak da aksın önemli bir kısmı turizm güzergahında. Bu nedenle turizm sektörü için de etkileri söz konusu olacaktır.”

DÜNYANIN EN BÜYÜKLERİNDEN

1915 Çanakkale Köprüsü, 88 km otoyol ve 13 km bağlantı yolu olmak üzere toplam 101 km uzunluğu ile Çanakkale Boğazı’nda inşa ediliyor. Dünyanın en uzun köprülerinden biri olarak projelendirilen köprü, 2023 metre ana açıklığı ile dünyanın en uzun açıklığa sahip asma köprüsü ve 333 metrelik kuleleri ile dünyanın en yüksek asma köprüsü unvanlarına da sahip olacak.

ÖNEMLİ CAZİBE MERKEZİ

Çanakkale Boğazı’nda, Gelibolu’ya bağlı Sütlüce ile Lâpseki’nin Şekerkaya mevkileri arasında yapımı süren ve 18 Mart 2022 tarihinde hizmete açılması planlanan 1915 Çanakkale Köprüsü, İstanbul, İzmir ve Bursa üçgeninde kalması ve büyük kentlere ulaşılabilirliği kolaylaştırmasıyla önemli bir cazibe merkezi. Köprünün Türkiye’nin tarım, sanayi ve turizminin odak noktasındaki bölgeleri dünyayla bağlayarak, yeni ticari kanalların oluşmasını sağlaması; hem turizm hem gayrimenkul sektörlerinin gelişimi için önem taşıyor.


ZEYNEP TANDOĞAN HÜRRİYET EMLAK EŞ GENEL MD. “ARTIŞ BEKLİYORUZ”

“1915 Çanakkale Köprüsü’nün şu anda öngörülen açılış tarihi 18 Mart 2022. Mevcut durumdaki değerleri göz önüne aldığımızda 2021’in ortalarına kadar çevre bölgelerde yüzde 100’lere varan artış öngörüyoruz.

Köprü inşaatının hızlanması ve 2022’de açılacak olması, 2018’deki durgunluğun ve artışın tekrar canlanarak 2021’in ortalarına kadar ciddi oranda yükselişe geçeceği beklentisini doğuruyor. Köprünün açılmasıyla ortalama bir yıl daha, eskiye kıyasla daha küçük bir oranda artış, sonraki 2-3 yıl ise duraklama bekliyoruz.”

HAKAN ÖZELMACIKLI ALTIN EMLAK GENEL MÜDÜRÜ “ŞEHİRDEN KAÇIŞ ETKİLEDİ”

“Gerek tarım arazilerindeki düzenlemeler gerekse şehirden kaçış sonrasında, köy yerleşik alanlarına talep arttı. Temsilcilerimizin bulunduğu Tekirdağ, Kırklareli ve Çanakkale’nin köy yerleşik alanlarına çok yoğun talepler alıyoruz.

Yatırım dışında barınma amaçlı arazi almayı düşünenler için en doğru tercih bu tür alanlar. Bu bölgelere ulaşımın kolaylaşması, talebi de artırmaya devam edecektir.”

CANSEL TURGUT YAZICI EVA GAYRİMENKUL DEĞERLEME GENEL MÜDÜRÜ “EGE’YE DÖNÜŞ OLACAK”

“Köprünün İzmir otoyoluna bağlantısı tamamlandığında esas gelişim yaşanacak. Köprüden geçenlerin bağlanacağı bir otoyol henüz inşaa edilmedi. Geçiş yolunun bir an önce ihale edilmesi gerekiyor. Yolların gelişimiyle sanayi bölgeleri de buralara kayacak.

Marmara ve Gebze’de fabrika arazileri geliştirmek fizibil olmaktan uzaklaştı. Ucuz işgücü kaynağının da aktarılabileceği Ege Bölgesi’nde boşalan köylere önümüzdeki 10 yılda geri dönüş olacaktır.”

GÖRKEM ÖĞÜT ENDEKSA KURUCU ORTAĞI “YATIRIM ÇEKECEK”

“Endeksa.com verilerine göre, Çanakkale’de son bir yılda konut fiyatları yüzde 32, konut imarlı arsalar yüzde 29, tarla, bağ ve bahçelerin fiyatları yüzde 35 arttı. Bölgedeki gayrimenkul fiyatları artmaya devam edecektir.

Köprü açılınca daha fazla yatırım çekecek. Turizmde daha fazla öne çıkacak ve dolayısıyla özellikle konut fiyatlarında daha fazla artış bekliyoruz. Arsa ve arazi tarafında bir süredir çok yüksek artış olduğu için daha düşük seviyede artış bekliyoruz.”

EMEL AKBAŞ İDİKUT PROJEKSPERT GAYRİMENKUL “FİYATLAR YÜKSELECEK”

“Çanakkale merkez, Ayvacık, Bayramiç, Ezine, Lapseki, Biga köylerindeki arsa ve arazilere çok talep var. Kıyıdan 40 km içeriye kadar tepe, gölet manzaralı, biraz tarım yapabilmek çok popüler oldu.

Pandemi ve depremler, bu sistemi daha fazla tetikliyor ve devam edecek görünüyor. İnsanlar işlerini online yönetebildiklerini fark ettiler. Köprü açılınca İstanbul-Çanakkale ulaşımı kolaylaşacağı için arsa ve konuta talep artacak ve fiyatlar da yükselecektir.”

FARUK AKBAL GAYRİMENKUL YURTDIŞI TANITIM DERNEĞİ (GİGDER) BAŞKANI “YABANCI İLGİSİ DE OLACAK”

“Proje ile İstanbul-Çanakkale ulaşımının yanı sıra Balıkesir, İzmir, Tekirdağ gibi illerle ulaşım kolaylaşırken bölgedeki taşınmaz değerleri yükselecek. Köprünün tamamlanmasıyla Lapseki Merkez ve Çardak yabancı kurumsal yatırımcıların ve gayrimenkul yatırım fonlarının hedefine girecek.

Bireysel yatırımlarda ise Bursa ve Balıkesir öne çıkıyor. Balıkesir’de Bayla, Edremit, Ayvalık, Akçay ve Altınoluk önümüzdeki yıllarda daha da cazip olacak. Köprü 2022’de açıldığında orta ve uzun vadede yeni fiyat artışlarına zemin hazırlayacaktır.”

LEVENT GÖKMEN DEMİRCİLER – Ekonomist

EKONOMİ

Prof. Dr. BORATAV: Yerel seçim sonuçlarını değerlendirdi

Prof. Dr. Korkut BORATAV, BİRGÜN gazetesine 31 Mart yerel seçimlerini değelendiren bri röportaj yaptı: Mevcut reçete durgunlaşma ve küçülme içeriyor. Erdoğan’ın temsil ettiği Saray iktidarı, bu reçeteyi içeren dört yıl boyunca sabretmeyi becerebilecek mi?

Yayınlanma:

|

Yazan:

AKP’nin yenilgisinde yüksek enflasyon nedeniyle toplumdaki yoksullaşma etkili oldu mu? Olduysa uzun süredir artan yoksulluk ve hayat pahalılığı ülkenin gündemindeyken sizce neden 14 Mayıs seçimlerinde değil de şimdi etkili oldu?

Mayıs 2023 ve Mart 2024 seçimlerinin sınıfsal dökümünün karşılaştırılması henüz yapılmadı. Ama, on aylık süre içinde AKP galibiyetinin yenilgiye dönüşmesinde halk sınıflarında yoksullaşmayı sürdüren ekonomik etkenlerin belirleyici olduğu söylenebilir. Temel farkın yoksullaşma olgusunda değil, bu olgunun algılanmasında olduğunu düşünüyorum.

Oyların dağılımındaki değişimlerle ilgili bazı genel tespitler yapmakla başlayalım. Trakya’dan Adana’ya uzanan kıyı şeridinde, Güney-Doğu Anadolu’da, ayrıca Eskişehir ve Ankara’da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan azınlıkta kalmıştı. Yerel seçimlerde Saray iktidarının azınlığa düştüğü coğrafyaya Karadeniz’den, İç-Ege’den ve Orta Anadolu’dan iller de eklendi.

On ay içinde yapılan iki seçime katılım oranı 5,7 puan geriledi. Bu gerilemenin partilere yansıması büyük ölçüde Saray’a dönük seçmen desteğinin erimesi biçiminde gerçekleşti. Bu tespit, 2019 ve 2024 yerel seçimleri karşılaştırıldığında somut olarak ortaya çıkıyor. Beş yılda AKP oyları 4,3 milyon azalmıştır. Kısmen 2024 seçimine katılmayarak; dörtte üçü de CHP’ye yönelerek…

Mayıs 2023 seçimi yapıldığında Türkiye’nin tüm emekçi katmanları, son yıllara damgasını vuran, enflasyonun hızlandırdığı ağır bir bölüşüm şokundan geçmekteydi. Bu şok, kentli nüfusun örgütsüz emekçi katmanlarında gelir düzeylerinin de erimesine yol açmış; mutlak yoksullaşma boyutuna ulaşmıştı. Bu vahim olgunun sorumluluğu açıkça iktidara düşmekteydi.

Bu olgu ve iktidarın sorumluluğu algılanmadıkça oylara yansıyamaz. Yoksullaşma ekonomi büyürken, istihdam artarken gerçekleşti; algılanması da bu yüzden güçleşti. Ama, algılanmayı frenleyen temel etken, bence, toplumun en yoksul katmanlarında tutucu-İslamcı ideolojinin hegemonyası olmuştur. Bu hegemonya başta eğitim sistemi olmak üzere devlet aygıtlarının, kamu kaynaklarınca beslenen İslamcı sermayenin, medyanın, cemaat-tarikat, AKP örgütlerinin 20 yıllık birikimli etkileri ile sağlanmıştı.

Mayıs 2023 ile Mart 2024 arasında değişen nedir? Olgular (özellikle enflasyon) ideolojik yanılsamayı aşındıracak boyuta ulaşmış olabilir. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi karizmatik yerel liderler önem kazandı; öne çıktı; “sahte, içi boş ideolojik söylemlerin kullanım tarihinin geçtiğini” açığa çıkardılar. CHP’de yönetim kadrosunun yenilenmesi de ayrıca etkili oldu.

4 yıllık seçimsiz dönemde AKP iktidarının ekonomide ve siyasal anlamda atacağı adımlar bekliyor. Anayasa tartışmaları yeniden gündeme gelir mi? Bu anlamda iktidarın alanı daraldı mı?

SHP’yi ilk parti konumuna getiren 1989 yerel seçim sonuçları, Turgut Özal dönemine son veren kritik aşamayı başlatmıştı. 2024 seçim sonuçları, Erdoğan dönemi için de benzer bir dönüm noktası olabilir.

Ekonomide ve siyasette iktidarın hareket alanı daralmıştır. İktidar, kısa vadeli iktisat politikalarında Mehmet Şimşek’in temsil ettiği reçeteye mahkûmdur. Bu yenilgi ortamında Saray’ın (özellikle Erdoğan’ın adaylığını mümkün kılan) bir anayasa değişikliği için siyasal enerji toparlaması mümkün görülmüyor.

Seçimsiz geçireceği dönemde gelir dağılımındaki bozulmaya ilişkin beklentileriniz nedir?

Mehmet Şimşek geleneksel neoliberal reçeteyi uyguluyor; enflasyona daraltıcı politikalarla son vermeyi öngörüyor. Temel araçlardan biri, emek gelirlerinin bastırılmasıdır. Şimşek de ekonomi yönetimini devraldığı günden bugüne “gelirler politikasını” ısrarla vurgulamaktadır.

Bugünkü ekonomik ortam, 1990’lı yılların yüksek enflasyonuna benzemektedir. 1998 sonrasında kapsamlı bir IMF programı o enflasyona son verdi. Ekonomiyi iki yıl (1990 ve 2001’de) küçülterek ve AKP’yi iktidara getiren bir toplumsal bunalım yaratarak…

Şimşek’in programı da benzer bir senaryoyu içeriyor: Ücretler, emekli gelirleri enflasyonun gerisinde seyredecek; parasal daralma ve eşitsizlikleri artıran bir malî disiplin iç talebi çökertecek; ekonomi küçülecektir. Emek payının gerilemesine istihdam kayıplarının yaratacağı ilave yoksullaşma eklenecektir. 2002’de IMF programları içinde iktidar değişikliğine yol açan ekonomik, toplumsal ortamın bir benzeri tekrar oluşacaktır.

Seçim sonrası ekonomi yönetiminden gelen ilk açıklamalarda mevcut ekonomik reçetenin uygulanmasına devam edileceği yönünde. Büyük yenilgi yaşamış iktidar durgunluk ve ekonomide küçülmeyi göze alabilir mi?

Mevcut reçete durgunlaşma ve küçülme içeriyor. Erdoğan’ın temsil ettiği Saray iktidarı, bu reçeteyi içeren dört yıl boyunca sabretmeyi becerebilecek mi? Yerel seçim sonuçlarının yarattığı ortam, yeniden aday olmasına imkân veren bir anayasa değişikliğini gündem-dışına taşımıştır.

2015 sonrasında Saray, “ne pahasına olursa olsun büyümeye” öncelik verdi; şirketlere dönük bir kredi pompalaması ile neoliberal istikrar ilkelerini çiğnedi. Uluslararası finans kapital bu sapkınlığı “cezalandırmadı”; dış kredi akımlarını sürdürdü. Ekonomi bu sayede büyüdü; ama ağır bir bölüşüm şoku yaratarak… Önceki politikalara dönüşe izin verilmeyeceğini uluslararası finans çevreleri bugün açıkça vurgulamaktadır. Dış kaynak akımlarının tıkanması onların elindedir; bir ödemeler dengesi ve dış borç krizi anlamına gelir.

Bu uyarılar nasıl bir gelecek öneriyor? Şimşek programı sonunda enflasyon son bulacaktır; ama 2002’deki Ecevit koalisyonunu iktidardan uzaklaştıran ekonomik ortamın (toplumsal bunalımın) bir benzerini yeniden yaratarak…

En geç 2028’de “yeni”, yani AKP’yi içermeyen bir iktidar, ekonomiyi onarmaya başlayacaktır. Bu tür bir “onarma”nın ekonomik çerçevesi IMF’nin Türkiye için orta dönemli öngörülerinde yer alıyor: “Ilımlı” (yüzde 3 civarına yerleşen) bir büyüme temposunun sağlayacağı istikrar senaryosu tasarlanıyor… İşsizlik, cari işlem açıkları, enflasyon oranları da istikrar içinde (“ılımlı”) seyredecek; dış kaynak girişleri bu ortamın sürdürülmesini mümkün kılacaktır. Şimşek programının bitiminde oluşan toplumsal bunalım ortamını sürekli kılan bir durgunlaşma… Türkiye’nin 2028 ve sonrası için bu ekonomik ortam önerilmektedir…

Büyük bir zafer elde eden muhalefetin en büyük vaadi sosyal yardımlar oldu. Türkiye artık sosyal yardıma bağımlı bir ülke mi oluyor? Bu durumun bir tehlikesi var mıdır?

İktidarın makro-ekonomik politikalarının sistematik olarak emek-karşıtı olduğu bir ortamda muhalif yerel yönetimler telafi edici sosyal yardımlara öncelik vermek zorundadır. Sorudaki tespit, bu zorunluluktan kaynaklanıyor.

Öte yandan, bugünkü ortamı yaratmakta olan neoliberal/Şimşek programına karşı iktidara adaylığı üstlenmiş olan CHP’nin, yerel yönetimlerin dışında tüm Türkiye için tasarlayacağı alternatif önem taşıyor. Yukarıda betimlediğim neoliberal durgunlaşma modeline teslimiyet olasılığı gündemdedir. Bu yönelişin dış siyasette ABD yörüngesine sürüklenmeyi içeren bir seçenekle bütünleşmesi söz konusu olabilir.

Sol, sosyalist, devrimci, Cumhuriyetçi iktisatçılar, sosyal bilimciler, uzmanlar, emekli diplomat ve subaylar Türkiye’nin bu ikili teslimiyet cenderesine sürüklenmesine karşı dinamik alternatifleri tartışmak, oluşturmak durumundadır. İktidara aday olan CHP tabanında, örgütlerinde, bugünkü yönetimi içinde de aynı arayış vardır. Bunların eşgüdümü, mümkünse birleştirilmesi önemlidir.

Türkiye, çeyrek yüzyıla yaklaşan gri/karanlık bir dönemden geçti. Karanlığa kökten itiraz, Haziran 2013’te Gezi kalkışması ile ortaya çıktı; güncel siyasete taşınamadı. Sahipsiz kaldı.

2019 ve Mart 2024 yerel seçimleri, bu itirazın canlı devamıdır; hayatiyetinin sürdüğünü göstermiştir. Bir anlamda “geçici bir adres olarak, adeta kendiliğinden” CHP’ye yönelmiştir. CHP’nin bu yönelişi hak etmesi, özümsemesi büyük önem taşıyor. Sadece CHP’nin değil, tüm Cumhuriyetçi Sol’un sorunudur. Elbirliğiyle katkılar gereklidir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Mart ayı bütçe görünümü

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı. İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili.

Yayınlanma:

|

Mart ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Genel görünüm, bütçe gelir ve giderlerinde uyumdan uzaklaşıldığına, mali disiplinin sağlanabilmesindeki zorluklara işaret ediyor.

Öncelikle mali disiplin açısından iki temel göstergeye bakalım: İlki bütçe açığı. Mart ayı bütçe açığı şubat ayına göre yüzde 36 oranında artarak 209 milyar TL’ye ulaştı. Üç aylık kümülatif bütçe açığı ise 513,5 milyar TL oldu. Oysa 2023’ün aynı ayında bütçe açığı 47,2 milyar TL idi.

Mali disiplinin diğer göstergesi de faiz dışı denge. Bütçe açığından iç ve dış borç faiz giderleri düşüldüğünde denge ya da fazla elde ediliyorsa, borçluluğun yarattığı faiz ödemeleri bütçe üzerinde baskı yaratmıyor demektir. Tersi durumda, yani faiz dışı açık varsa borç düzeyine ve faiz yüküne bakmak gerekir.

En son 2017 yılında faiz dışı fazla elde edilmişti. Faiz dışı açık geçen yıl 1,3 trilyon TL’yi aşmış ve bütçe tahmininin iki katı olarak gerçekleşmişti. 2024 yılı bütçe tahmininde de faiz dışı açık 1,4 trilyon TL.

Ama sadece bir ayda bütçedeki borç faiz giderleri yüzde 37 oranında artış gösterdi. Öte yandan brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaşırken, iç borç stoku son bir yılda 1 trilyon TL daha artarak 4 trilyon TL’yi aştı.

2024 mart ayından itibaren iç ve dış borç faiz ödeme projeksiyonunu gösteren aşağıdaki grafikleri incelerseniz, bu yılki bütçe tahmininin oldukça üzerinde bir faiz dışı açıkla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacaktır.

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı.

İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili. 2021’de 57,5, 2022’de 72 milyar TL kâr açıklayan TCMB, 2023 yılını 818,2 milyar TL zararla kapattı.

2023 ağustos ayına kadar TL’den KKM’ye dönenlerin kur farkları bütçeden ödenirken, dövizden KKM’ye dönenlerinki TCMB tarafından karşılandı. TL’den dönen mevduata 2022 mart-2023 temmuz arasında kur farkları bütçeden ödendi, en son temmuz 2023 itibariyle bütçeden 34,5 milyar TL’lik ödeme yapıldı.

Sonra Ağustos 2023’te TL’den dönen KKM’nin ödemelerini TCMB üstlendi. Çünkü genel seçimler bitmiş ve TL’de değer kaybı başlamıştı. Dolar/TL genel seçimler öncesinde (13 mayıs) 15,5 TL’den, iki ay sonra (13 temmuz) 26 TL’nin üzerine çıkmıştı.

OVP’ye göre bütçe açığının GSYH’ye oranı zaten deprem harcamaları öngörülerek yüzde 6,4 olarak yüksek programlanmıştı. Ancak bütçe bu kur artışı karşısında KKM’nin yükünü daha fazla taşıyamayacaktı.

TCMB de o esnada genel seçimler sonrasında artık sıkı para politikasına geçmişti. Politika faizini kademeli olarak arttırıyor, ardından mevduat faizi de arttıkça TL’ye güven tesis edilmesini bekliyordu. Bu ortamda KKM hesapları hızla çözülecekti. Para ikamesi son bulacaktı.

Ancak 2021 aralık ayı sonunda kur riskine karşı kendisine güvence arayanlar için bir finansal araç olan KKM, ulaştığı hacimle ve çözülme sürecindeki zorluklarla gündemde kaldı. Enflasyon da düşmedi, para ikamesi devam etti. Ekonomiye güven oluşmadıkça döviz KKM’ler varlığını devam ettirdi. Şimdi izlerini en son TCMB zararında görebiliriz. Bu zararda KKM kur farkının kaç milyar TL olduğu kadar, ekonomiye olan güvensizlik ve gelir dağılımında adaletsizliğin boyutu ve izleri de önem taşıyor.

Mart ayı bütçe açığını görünce insanın aklına geliyor. Peki TL’den ya da dövizden dönen KKM kur farkları bütçeden ödenseydi ne olurdu?

MB, Kamu Borç Yönetimi Raporu, Mart, 2024

Prof.Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

EKONOMİ

DİSK-AR: Geniş Tanımlı İşsizlikte Artış Sürüyor

TÜİK’in Şubat 2024 işsizlik verilerini değerlendiren DİSK-AR, geniş tanımlı işsiz sayısının son bir yılda 811 bin, zamana bağlı eksik istihdamın da 611 kişi arttığını; geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 24,5, geniş tanımlı kadın işsizliğinin yüzde 32,9 oranlarına dayandığını belirtti.

Yayınlanma:

|

Yazan:

TÜİK’in bugün yayınlanan Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) araştırma sonuçlarına göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranının yüzde 8,7, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranının (âtıl işgücü) ise yüzde 24,5 seviyesinde gerçekleştiği belirtilmişti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2024 Şubat ayında 3 milyon 78 bin oldu.

1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin kişi arttı

DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Şubat 2024’te 9 milyon 634 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2020 Şubat’ta yüzde 12,6 olan dar tanımlı işsizlik Şubat 2024’te yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik yüzde 20,6’dan yüzde 24,5’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin artarak 8,8 milyondan 9,6 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 3,9 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2 milyon 553 bin kişi arttı.

Geniş tanımlı işsizlikte patlama yaşandı!

TÜİK tarafından yayımlanan HİA verilerine göre Şubat 2024’te geniş tanımlı işsizlikte (âtıl işgücü) patlama yaşandı. Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 811 bin, son 10 yılda (2014-2024 arası) ise 4 milyon 80 bin kişi arttı. Böylece son 10 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1,7 katına çıktı. Şubat 2014’te 5,6 milyon olan geniş tanımlı işsiz sayısı Şubat 2023’te 8,8 milyon ve Şubat 2024’te ise 9,6 milyon olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın sebebi zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizler ile iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır. Âtıl işgücündeki yükselişin temel sebebi ise zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısında devasa artıştır.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.