Connect with us

BANKA HABERLERİ

Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde bankacılığın geleceği tartışıldı

Yayınlanma:

|

Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci gününde gerçekleşen “Bankacılığın Geleceği” oturumunda bankacılık sektörünü pandemi sonrası nelerin beklediği konuşuldu.

Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci gününde “Bankacılığın Geleceği” oturumu gerçekleşti. Capital Dergisi Finans Editörü Elçin Cirik’in moderatörlüğündeki panele TBB Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Citibank Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Emre Karter, Akbank CEO’su Hakan Binbaşgil, Garanti BBVA Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Recep Baştuğ ile TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici katıldı.

ÇAKAR: DEMOGRAFİK DEĞİŞİM TİCARET DENGESİNİ DEĞİŞTİRECEK

TBB Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz ekonomisi ve bankacılık sektörümüz de dış etkenlere bağımlı. Önümüzdeki dönemde nüfus ve demografik değişim, gelir ve ticaret dengesini de değiştirecek. Geleceğe hazırlanmak adına gelişmekte olan ülkeler gençlere yatırım yapmalı. Ayrıca teknoloji de her alanda değişikliklere neden oldu. Bunlar tüm sektör ve ülke ekonomilerini değiştiriyor. Pandemiyle nakit kullanımı azaldı. E-ticaret payının artmasıyla da önemli değişiklikler yaşandı. Önümüzdeki dönemde dijital bankacılıkta çıkacak yeni yönetmeliklerle sektörümüz de dönüşüme uğrayacak ve artık tamamen şubesiz bankalar görmeye başlayacağız. Yakında çıkacak düzenleme ile tamamen şubesiz bankacılık sistemi devreye girecek ve hem finteklerle hem de e-ticaret platfomlarıyla daha yoğun iş birlikleri yapılacak. Bugüne baktığımızda ödemeler hızlı ve kolay hale geldi. Bununla beraber iş hacimleri daha da arttı. Daha küçük şubeler olan butik yapılar, dijital sistemlerle insansız bankacılık ortamı sağlanarak desteklendi. Sonuç olarak makinelerle iletişimi sürdürecek istihdam artışı gelecek. Teknoloji şirketleriyle daha fazla çalışıp, daha fazla yatırım yapmamız gerekecek” dedi.

KARTER: GELECEĞİN BANKACILIĞININ GEÇMİŞTEN GELEN BANKALARDAN ÇIKACAĞI UNUTULMAMALI

Citibank Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Emre Karter, “Bankacılık sektöründe iki ana trend var: Dijitalleşme ve Sürdürülebilirlik. Dijitalleşme hayatımıza çok daha fazla girdi ve alışkanlıklarımız değişti. Tüm bunlara paralel bankacılık da değişti elbette ama pandemi bunları hızlandırdı. Peki artan dijital dönüşüm, bankacılığı nasıl şekillendiriyor? Öncelikle bilinmesi gerekir ki geleceğin bankaları da geçmişin bankalarından çıkacak. Citibank olarak hazırladığımız rapora göre dört ana başlık var: Banka üst yönetiminin dijital dönüşüme ne kadar odaklandığı ne kadarlık yatırım planladığı ve ülkedeki düzenlemelerin sürece nasıl katkı sağladığı… Türk bankacılık sektörü çok ileride ve geleceğin bankacılık sistemi, ‘Banking as a service’ olarak tanımlanıyor. Yani bazı bankacılık hizmetleri ya değişecek ya da tamamen ortadan kalkacak. Bankacılık gelecekte iki kulvarda yarışacak: Mevcut şube yapısının dijital platformlara entegrasyonu ve diğer bankacılık dışı dijital platformlara olan entegrasyonu” şeklinde konuştu.

BİNBAŞGİL: HERKES HER ŞEYİ ANINDA, HER YERDE, EN HIZLI VE EN DÜŞÜK BEDELLE İSTİYOR

Akbank CEO’su Hakan Binbaşgil, “Bugün artık her şey tüketici ve müşteri etrafında dönüyor. Herkes her şeyi anında, her yerden, en hızlı ve en düşük bedelle istiyor. Tüm şirketlerin başarı için bu trendlere ayak uydurması gerekiyor. Bankacılık bu trendlerden en fazla etkilenen sektörlerden biri ve sektörümüz sürekli olarak kendini yenilemeye çalışıyor. Bizim dönüşüm yolculuğumuz 2015 yılına geri gidiyor. Öncü olmak ve trendleri yakalamak üzere harekete geçtik ve dönüşümümüzün temeline iki konuyu yerleştirdik: Teknoloji ve insan. İkisi de eş zamanlı ve mükemmel olmalı dedik ve yapımızı bu temeller üzerine inşa ettik. Müthiş bir dijitalleşme süreci geçirdik ve hala da devam ediyoruz. Ayrıca dönüşümde tasarım da öne çıkan bir konu ve banka veya sosyal medya olsun, çok kritik bir konu. Bunu kültürümüze entegre etmek ve daha da geliştirmek için büyük çaba sarf ettik. Genel olarak süreçlerimizde sadelik, insan odaklılık ve yenilikçilik gibi pek çok kritere dikkat ettik. Türkiye’de rekabet ortamı sayesinde üstün bankalar yarattık. Yeni bankacılık sistemlerinin gelmesi bizi bu rekabette diri tutacaktır. Artık yüzde 95’e yakın işlem şube dışında gerçekleşiyor” dedi.

BAŞTUĞ: FİNTECHLERDEN GELECEK REKABETE SEKTÖR OLARAK HAZIRIZ

Garanti BBVA Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Recep Baştuğ, “Farklı fintech şirketleri var artık ve bunlar bankacılığın her alanına dokunabilir oldular. Bunlar, bizim verdiğimiz hizmetleri verebiliyorlar. İkinci versiyon ise henüz Türkiye’ye gelmedi ama 2022’de ilgili düzenlemeler yapıldığında bunları da göreceğiz. Bu yeni bankalar az sayıda konuya daha detaylı bir şekilde odaklanacaklar ve müşterilere kolaylığın yanı sıra basit bir deneyim de sunacaklar. Bizler aynı esnekliği gösteremezsek rekabette zorlanacağız. Bankacılığın elindeki en önemli silah, mevcut verilerimiz. Bunları iyi kullanabilirsek süreci daha iyi atlatabileceğiz. Bizce fintech’lerden gelecek bu rekabet, bankacılık sektörünü yukarıya çekecek ve tüm sektörün kalitesine olumlu katkı yapacak. Biz hazırız ve rekabet bizim alanımızda olacak” dedi.

LEBLEBİCİ: DİJİTAL ALTYAPI OLARAK TÜRKİYE BANKACILIĞIN 1’İNCİ LİGİ’NDE

TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, “Türkiye ile ilgili bir algı var ve değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yurtdışında dijital bankacılıkta patlama yaşanıyor deniliyor ama aslında tam tersi. Türkiye zaten bu alanda dünya öncüsü. Örneğin en basitinden batıda bir hesap açma süresi daha kısa süre öncesine kadar haftalar bulabiliyordu. Ancak Türkiye’de altyapı o kadar iyi ki süreçler uzun bir süredir minimumda yapılabiliyor. Dijital altyapı konusunda dünyada birinci ligdeyiz. Neobanklar dünyada hızla büyüme kaydetseler de finansal yapıları ve hacimleri çok düşük. Bunu Türkiye’de de göreceğiz. Bizlerle rekabet edebilmeleri için yatırımcı almak zorunda kalacaklar. Türkiye bankacılık sisteminin altyapısı olağanüstü durumda ve pandemi gibi bir durum kriz senaryolarında olmasa bile sistem hiçbir aksama yaşanmadan çalışmaya devam etti. Uzun bir süre işlerimizi tamamen insansız bir şekilde yönetip sürdürebildik” şeklinde konuştu.

İş ve ekonomi dünyasının önemli aktörlerini bu yıl ikinci kez buluşturan Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin tamamı iki gün boyunca herkese açık ücretsiz olarak http://www.uludagekonomizirvesi.org adresinden canlı takip edilebiliyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.