Nasıl bir pozisyonda olduğunu kavramaktan uzak Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun açıklamaları ve reel sektörün talebine uygun olarak faizi indirme kararlılığı yeniden kur-faiz kıskacını gündeme getirdi. Ancak bu alana odaklananlar daha geniş siyasal ve iktisadi sonuçları da okumaya çalışmalılar. Küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar yaygın fiyat artışlarını kamçılıyor.
Yaz aylarında küresel Kuzey medya organlarında birbiri ardına tedarik zincirleri ile ilgili değerlendirmeler yayımlanmaya, programlar yapılmaya başlandı. Bu dikkatin arkasında pandexit sürecine dair tartışmalar ve küresel ekonomiyi etkileme gücüne sahip ana aktörlerin kararlarına dair bir merak yatmaktaydı.
2021 yazında küresel Kuzey’de birçok ülke aşı hedeflerine yaklaşmış, kronik aşı karşıtları dışarıda bırakıldığında nüfusun çok büyük kısmı aşılanmış, çeşitli seyahat kısıtlamaları gevşetilmekteydi. Bir önceki yıl aynı dönemleriyle karşılaştırıldığında yüksek büyüme oranları kaydediliyordu ve pandemi öncesindeki mal ve hizmet üretimi seviyelerinin yıl sonunda geçilmesi işten bile değildi.
Bu iyimser hava karşısında şüphecilerin vurguladığı (ve elbette haklı oldukları) iki husus dikkat çekiciydi. Covid-19’un yeni varyantları ve salgının gösterdiği seyir sonbaharda birçok ülkede dördüncü dalganın başlayacağını söylemeye izin veriyordu. Bu ilk vurgu zaten her şeyi değiştirebilecek bir noktaya işaret ediyordu.
İkinci unsur da pandemiden çıkış sırasında verilecek politika tepkilerinin eşitsiz toparlanma sürecini derinleştirmesi, bunun birçok küresel Güney ülkesinde borç krizleri ya da kur krizlerine, Kuzey’de ise balonlaşmaya ve ardından çöküşe neden olabilecek bir tempoyla devam etmesiydi. Tartışmanın tonlarındaki değişimi özetleyip, küresel sıkıntıların Türkiye’ye yansımalarına uzanacağım.
TAŞ YOK, KÖPEK VAR MİSALİ
Güney’de pandemi sonrasının yaratacağı eşitsizlikler ve bunların bir süre sonra alacağı politik biçimler, Kuzey gündemini gecikmeli ve dolaylı olarak ilgilendiriyor. Varlık fiyatlarının ve enflasyonun seyri Kuzey’deki öncelikli odak. Üstelik para politikası alanında 2021 sonbaharına kadar kapsamlı bir değişikliğin görülmemesi, Kuzey’de enflasyonu desteklerken, başka coğrafyalarda sorunların ertelenmesine olanak sunacak bir alan yaratabiliyor. Nitekim, yaz aylarında küresel Kuzey’de çeşitli ülkelerde son 10 yılın ya da 2008-09 krizi sonrasının enflasyon rekorları kırıldı. Ancak FED gibi kuruluşlar geçici hareketlere dayanarak yönlendirme yapmaktansa, önce net bir eğilimin varlığını tespit etmek istedikleri için para politikasında beklenen değişikliğin tarihini açıklamayı sonbahara ertelediler. Bu değişiklik artık 2022’de küresel finansal koşulların sıkılaşacağını işaret ediyor. Ancak sıkılaşmanın boyutu, örneğin 2013 sonrasındaki değişim ya da 2018’deki kısa süreli sıkılaşmayla karşılaştırıldığında nereye varabileceği henüz belirginleşmedi.
Bu nedenle ekonomik toparlanmada salgının dördüncü dalgasının boyutu ve etkileri önem kazanırken, salgının seyri aşı kartı uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte yeni kısıtlamaları da gündeme getirmeye devam ediyor. Küresel Kuzey açısından durum 2022’nin yaratacağı durağanlaşma öncesinde ne kadar mesafe kat edileceği sorusuna odaklanmış bulunuyor.
Bu nedenle küresel tedarik zincirlerindeki aksama (zaten boş bir beklenti olsa da) her şey yoluna girebilecekken eldekiler gidiyor algısı yaratıyor. Grup Bunalım’ın şarkısında olduğu üzere artık taş yok, köpek var. Bu algı ve beklenti değişimi ise Türkiye ekonomisi ve iktidar bloku açısından tanıdık ve fakat zorlayıcı bir kısıt yaratabilir. Açıklayayım.
KONTROL ALTINDA MI?
Küresel tedarik zincirlerinde on yıllardır aksamalar gerçekleşir. Doğal felaketlerden örneğin daha geçtiğimiz baharda yaşanan Süveyş Kanalı tıkanıklığına kadar birçok aksaklık kontrol altına alınabilen ve etkileri hafif hissedilen şoklar yarattılar. Ancak pandeminin yarattığı yeni düzlem ve küresel ekonominin bütünleşmişliği öncekilerle kıyaslanamayacak kapsama erişen ve kesintilere karşın süreklilik arz eden bir sorun yaratmışa benziyor. Verilebilecek çeşitli örneklerden birisini seçerek aktarıyorum:
Çin’in iç bölgelerinde üretilen gübre Şanghay’dan Vancouver’a ihraç ediliyor. Bu gübre daha sonra yolculuğuna Orta-Batı ABD’ye ulaşmak üzere devam ediyor. Bloomberg’in dökümüne göre üretimden kullanıma kadar geçebilecek örneğin 1.5 ya da iki aylık süre pandemi sırasında başka onlarca üründe olduğu üzere birkaç katına çıktı. Ağustos ayında verilen örnekte Çin’de limandaki bekleme süresi hemen tamamlansa dahi ürüne yedi ay sonra erişilmiş olunacağı hesaplanmış. Dizge kısaca şöyle işliyor: Kapatmalar ve önlemlerin yarattığı aksamalar kritik noktalarda yığılmaya yol açıyor. Üstelik taşıma kapasitesi 2021’deki canlanma sırasında oluşan talebe tam yanıt veremiyor. Bazı hatlardaki gecikmeler, lojistik evrenindeki kaos nedeniyle tekrar gecikmelere yol açabiliyor, aynı zamanda pandemi sırasındaki sporadik önlemler de tekrar tekrar sorunlar yaratabiliyor.
Örneği Çin, Kanada ve ABD’den verdim ama başka birçok coğrafya için de geçerli olan ve pandemi nedeniyle esasında 18 aydır devam eden bu ve benzeri aksamaların çarpıcı sonuçları var. Girdiye daha pahalı ulaşan üretici ürün fiyatını artırıyor. Ya da zaten hiç ulaşamıyor, iklim değişikliği işleri hiç de kolaylaştırmıyor ve bazı ürünlerde üretim yerinde sayıyor, hatta gerileyebiliyor. Sonuç öncelikle gıdada ancak birçok başka sektörde hızlı fiyat artışları.
FAO’nun endeksine göre 2017’den bu yana en az reel değişim sergileyen et ve şeker fiyatlarında dahi son bir yılda dikkate değer bir artış var. Enflasyondan arındırılmamış gıda fiyatları artışı Ağustos 2020’den Ağustos 2021’e yüzde 32,9. Aşağıdaki grafikte aktardığıma benzer bir yükseliş yakın tarihte sadece 2007-08’de görülmüştü. Sonucu ise yaygın bir huzursuzluk ve isyan dalgası idi.
Gıda alanındaki örneği başka sektörlerde tekrarlamak mümkün. Üretimin sürmesi için bütün halk sağlığı önlemleri birçok ülkede yerle yeksan edilmiş olsa dahi yoğun bakım kapasitesinin aşılmaması çabası yerel-bölgesel kapatmalara neden oldu ve olmaya devam ediyor. Kısacası çevrimiçi siparişler nedeniyle artan kutu/paket fiyatlarından pandemi sırasındaki kapatmalar nedeniyle emek arzında görülebilen dalgalanmalara birçok faktör, liman yönetimlerinin değişmesi ve daha fazla taşıma kapasitesi inşası ile hemen çözülemiyor.
SADEDE GELELİM
Bahsettiklerim politika yapıcıların saç baş yolmaları için yeterli. Üstelik korumacı önlemlerin gündemden düşmeyeceği bir post-pandemi evrenine de işaret ediyorlar. Ancak yine de sadedi Türkiye ekonomisinde arayanlar için söylenmesi gerekenler var.
Bu kadar yaygın ve tekrarlanan aksamalar pandeminin yeni dalgaları ve iklim değişikliği nedeniyle artık geçici olmaktan çıkıyor olabilir. Dolayısıyla sadece pandemiye tepki olarak verilen para politikasının ve mali desteklerin sonucu olarak değil, ancak yeni bir üretim-dağıtım evreninin inşa ediliyor olması nedeniyle de ortaya çıkan küresel fiyat artışlarının kontrol altına alınması çabası sıkılaşma eğilimini destekliyor.
Kur krizlerinin de katkısıyla ve tarım politikalarının iflasıyla gıda fiyatlarındaki artıştan en çok etkilenen ülkeler arasında yer alan Türkiye için tedarik zincirlerindeki aksama ya da enerji fiyatlarındaki dalgalanma, sert fiyat artışlarında sona gelinmediğini söylemeye izin veriyor. Ayrıca son faiz indirimi kararını bu bağlama yerleştirmek gerekiyor.
Nasıl bir pozisyonda olduğunu kavramaktan uzak Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun açıklamaları ve reel sektörün talebine uygun olarak faizi indirme kararlılığı yeniden kur-faiz kıskacını gündeme getirdi. Ancak bu alana odaklananlar daha geniş siyasal ve iktisadi sonuçları da okumaya çalışmalılar. Küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar yaygın fiyat artışlarını kamçılıyor. Kuzey’in merkez bankaları aslında ellerinde pek yeni aletler bulunmasa da daha sıkı para politikasına dönüşü işaret ediyorlar. Bu ortamda daha düşük büyüme ve pandemiden eşitsiz çıkışı, kürede ve fakat bilhassa Güney’de yaygın huzursuzluk takip edecek. Türkiye’de ise iktidar blokunda yüksek büyüme peşinde olan fraksiyonların, Lira’nın değer kaybından daha az etkilenecek kesimlerin isteği gereği yapılan faiz indirimi, aynı zamanda Erdoğan yönetiminin seçim sath-ı mailine girilirken ne yapacağına işaret ediyor. Türkiye ekonomisinde ortalamanın üstünde büyümenin yakalanacağı bir 2022 için hem faiz indirimlerinin devamının gelmesi hem de kamu harcamalarında artış gerçekleşmesi gerekecek.
Küresel koşullar, 2022’de Türkiye’ye böyle bir alan bırakmayacak biçimde şekillenmeye devam ediyorlar. Manevra alanının bulunmaması, iktidardakilerin böyle bir alan yaratmak için çeşitli maceralara girmeyeceklerini değil tam tersine fazla netameli yeni bir sürecin (tekrar?) başladığına işaret ediyor.
Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.
Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;
1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi
Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.
Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.
Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.
Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan: Şirket, Dernek, Vakıf ve Siyasi Partiler Açısından Hukuki Geçersizlik
Hukuk düzeninde bazı işlemler, baştan itibaren geçersiz sayılır. Bu tür işlemler “mutlak butlan” (yokluk) kavramı ile açıklanır. Türk hukuk sisteminde; şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler gibi tüzel kişiler açısından da bu geçersizlik ciddi sonuçlar doğurur.
Mutlak Butlan Nedir?
Mutlak butlan; hukuka, kamu düzenine, ahlaka veya emredici şekil kurallarına aykırı bir hukuki işlemin başlangıçtan itibaren hükümsüz olması halidir. Bu işlemler sanki hiç yapılmamış gibi değerlendirilir. Mutlak butlan hâlinde:
Herkes geçersizliği ileri sürebilir.
Mahkemeler re’sen (kendiliğinden) dikkate alır.
Zamanaşımı söz konusu değildir.
Hukuki sonuç doğurmaz.
1. Şirketlerde Mutlak Butlan
Ticaret hayatında şirketler üzerinden gerçekleştirilen bazı işlemler, hukuki şekil şartlarına ve kanuni kurallara aykırıysa mutlak butlan gündeme gelir.
Örnekler:
Geçersiz Kuruluş: Asgari sermaye şartını taşımayan bir anonim şirketin kurulması.
Kanuna Aykırı Amaç: Yasa dışı işler (örneğin kaçakçılık) için kurulan şirketler.
Şekil Eksikliği: Genel kurul toplantısı, zorunlu çağrı ve nisap şartları olmadan yapılırsa alınan kararlar geçersizdir.
2. Derneklerde Mutlak Butlan
Dernekler Kanunu’na göre, bir derneğin hem kuruluş hem de faaliyet süreçlerinde kamu düzeni ve yasalara uygunluk esastır. Aksi hâlde mutlak butlan söz konusu olur.
Geçersiz Genel Kurul: Üyelerin haberi olmadan yapılan toplantıda alınan kararlar hükümsüzdür.
Amaç Ahlaka Aykırı: Toplumda nefret, ayrımcılık, ırkçılık gibi ahlaka aykırı fikirleri yayan dernekler geçersiz sayılır.
3. Vakıflarda Mutlak Butlan
Vakıflar, kuruluşlarında sıkı şekil şartlarına tabidir. Bu şartlara uyulmaması hâlinde vakıf tüzel kişiliği oluşmaz.
Örnekler:
Resmî Senet Eksikliği: Noter huzurunda düzenlenmeyen vakıf senedi geçersizdir.
Mal Varlığı Devri Yoksa: Kurucu tarafından belirtilen taşınmazın vakfa devri yapılmamışsa kuruluş yok hükmündedir.
Kamu Düzenine Aykırı Amaç: Terör finansmanı veya ayrımcı amaç güden vakıflar geçersizdir.
4. Siyasi Partilerde Mutlak Butlan
Siyasi partiler, Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Kanunu’na uygun olarak faaliyet yürütmek zorundadır. Anayasa Mahkemesi, bu konuda nihai denetim merciidir.
Örnekler:
Anayasa’ya Aykırılık: Laiklik, insan hakları, devletin bütünlüğü gibi ilkelere aykırı partiler kapatılır ve işlemleri mutlak butlanla geçersiz sayılır.
Usulsüz Kurultay: Parti tüzüğüne aykırı yapılan seçimler geçersizdir.
Tüzük ve Program İhlalleri: Toplumsal barışa tehdit oluşturan ifadeler taşıyan programlar yok hükmündedir.
Tüzel Kişilerde Hukuki Ciddiyet Şart
Mutlak butlan, yalnızca bireysel sözleşmelerde değil; kurumların varlığını ve işlemlerini de doğrudan etkileyen bir hükümsüzlük türüdür. Şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler; kuruluş ve faaliyet süreçlerinde şekil, içerik ve amaç yönünden hukuka uygun davranmadıklarında, yaptıkları işlemler geçersiz sayılır. Bu durum, hem kamu düzeninin korunması hem de hukuki güvenliğin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.
Günümüzde birçok birey, şirket ve hatta ülke; sahip olduğundan çok daha fazla zenginmiş gibi davranıyor. Lüks arabalar, büyük evler, gösterişli tatiller ve sosyal medyada sergilenen “refah dolu” hayatlar… Ancak tüm bu görüntülerin arkasında çoğu zaman borçla finanse edilen bir tüketim yatıyor.
Bu duruma ekonomi literatüründe “Zenginlik İllüzyonu” adı veriliyor. Yani kişi ya da kurumlar gerçek zenginlik yerine, borçla veya geçici gelirlerle sürdürülen bir refah algısı içinde yaşıyorlar.
BİREYSEL DÜZEYDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU
Nasıl oluşur?
Kredi kartıyla yapılan lüks harcamalar
Taksitle alınan araba, ev, tatil vb.
Sosyal medyada sergilenen “lüks yaşam” gösterileri
Gerçek: Sahip olunan varlık değil, borçla finanse edilmiş bir tüketimdir.
Kredi kartıyla alınan pahalı telefonlar, taksitle gidilen lüks tatiller ve gösteriş için yapılan harcamalar… Tüm bu tüketim örnekleri, zenginlik illüzyonunun bireysel düzeydeki tezahürüdür. Kişi, aslında gelecek gelirini bugünden harcamakta, ama kendini “zengin” hissetmektedir.
ŞİRKETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU
Nasıl oluşur?
Sürekli borçlanarak yapılan yatırımlar
Gerçekleşmemiş kârlar üzerinden yapılan büyüme planları
Finansal tablolarda şişirilmiş varlıklar
Gerçek: Firmanın nakit akışı sorunlu olabilir, ancak dışarıdan “büyüyen ve zenginleşen şirket” algısı yaratılır.
Bazı firmalar; sürekli kredi kullanarak yatırım yapmakta, borçla büyümektedir. Finansal tablolarda görülen “kâr” çoğu zaman nakit akışıyla desteklenmeyen hayali bir kârdır. Böyle firmalar dışarıdan güçlü görünse de içeride ciddi risk taşır.
DEVLETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU
Nasıl oluşur?
Aşırı borçlanmayla finanse edilen büyük altyapı projeleri
Yapay şekilde düşük faizle genişleyen ekonomi
Kısa vadeli döviz girişleriyle büyüyen cari açık
Gerçek: Ekonominin temelleri zayıftır ama halk kendini refah içinde hisseder. Bu, genellikle krizle sonuçlanır (örneğin 2001 Türkiye krizi, 2008 ABD mortgage krizi).
Makroekonomik düzeyde, bazı devletler büyük projeler yaparak vatandaşlarına “refah” algısı yaratır. Ancak bu projelerin finansmanı borçla sağlanıyorsa ve üretim-tasarruf dengesi bozulmuşsa, bu durum sadece geçici bir illüzyondur. Ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir.
Zenginlik İllüzyonunun Nedenleri
Tüketim kültürü ve reklamlar
Sosyal medya ve gösteriş toplumu
Finansal okuryazarlık eksikliği
Yatırım yerine tüketimin teşvik edilmesi
Kısa vadeli politikalar
ZENGİNLİK İLLÜZYONUNUN SONUÇLARI VE ZARARLARI
Gerçek olmayan refah, tasarrufları azaltır.
Aşırı borçlanma ekonomiyi kırılgan hale getirir.
Kriz anlarında bu illüzyon bir anda dağılır.
Sosyal huzursuzluk ve gelir adaletsizliği artar.
GÖSTERİŞ DEĞİL GERÇEK ZENGİNLİK
Gerçek zenginlik; üretim, tasarruf ve sürdürülebilir gelir artışıyla mümkündür. Tüketim ve borçla sürdürülen bir yaşam tarzı, sadece zenginlik illüzyonu yaratır. Bu yanılsamadan kurtulmak için finansal bilinçlenme ve sadeleşme şarttır. Zenginlik illüzyonu, finansal gerçeklerden kopmuş bir algı oyunudur. Ekonomide sürdürülebilir refah; gerçek gelir artışı, üretim gücü ve tasarruf ile olur, borç ve gösterişle değil.
Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.
Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;
1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi
Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.
Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.
Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.
2. DBS Komisyonları (Doğrudan Borçlandırma Sistemi)
Bazı bankalarda DBS komisyonları manuel olarak tahsil edilmektedir.
Bu nedenle yalnızca para transferi yapmak yeterli olmayabilir.
İlgili komisyonların tahsil edilip edilmediği saat 17.00’den önce mutlaka kontrol edilmelidir.
3. Takas Çek Ödemeleri
Bugün bankalarda yoğunluk yaşanabileceğinden, takas çek ödemeleri son dakikaya bırakılmamalıdır.
Sistemsel problemler ya da personel hataları nedeniyle çek takası gecikebilir.
Takas saatinin 1 dakika geçilmesi bile çeklerin karşılıksız yazılmasına neden olabilir.
4. KMH (Kredili Mevduat Hesabı) Eksi Bakiyeler
KMH hesapları eksi bakiyede ise mutlaka artıya geçirilmelidir.
Bazı bankalarda bu hesapların sadece dışardan EFT ile kapatılması gerekmektedir.
Hesaptaki mevcut bakiye ile kapatılan durumlarda bile Merkez Bankası’na gecikme bildirimi yapılabilmektedir.
Her ay gecikmeli tahakkuk ödemeleri, firmanın Kredi Notunu olumsuz etkiler.
3.500 TL’lik bir tahakkuk kaydı dahi bazı firmaların kredi kullanamamasına neden olmuştur.
Bazen bu tür ödenmeyen borçların nedenini firmalara sorduğumuzda “ banka bize bilgi vermedi “ şeklinde bildirimler alıyoruz.
Bankaların bu tür borçlar ile ilgili olarak firmalara bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak bu tür borçları mesela takasta çeki olduğunu firmalara yazılı veya sözlü olarak bildiren banka şubeleri de bulunmaktadır.
5. Merkez Bankası Memzuç Kayıtları
Bugün yapılmayan her ödeme, 30.06.2025 tarihli gecikmiş tahakkuk, temerrüt veya ödenmemiş kredi taksidi olarak Merkez Bankası kayıtlarına geçebilir.
Bu durum firmanızın finansal itibarını ve rating notunu ciddi şekilde düşürebilir.
Sonuç olarak; Ay sonu işlemleri ihmal edilmemeli, tüm banka hareketleri mesai bitiminden önce birebir takip edilmelidir.
Küçük görünen meblağlar uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir.
Finansal disiplini sürdüren firmalar, güçlü banka ilişkileri ve yüksek rating ile her zaman bir adım öndedir.
Ay sonunda yapılan bir ihmal güvenilirliği sarsabilir.
Firmaların bugünü sorunsuz bir şekilde geçirmelerini diliyorum.