Connect with us

GÜNDEM

Prof.Dr. BORATAV uyardı: TOPLUMSAL BUNALIM KALICILAŞABİLİR

Hocaların Hocası Korkut Boratav: BİRGÜN Gazetesinde yayınlanan röportajında net konuştu: Bu siyasal İslam’la sadece sol mücadele edebilir!
Son tahlilde mayıs ayındaki seçimlerin sonuçlarını, ideolojik sınıf mücadelesini siyasal İslam’ın kazanmış olması belirledi. AKP’nin iktidar yılları sırasında halk sınıfları saflarındaki ideolojik, kültürel egemenliği sadece sosyalistler aşındırabilir

Yayınlanma:

|

Seçimlerde yaşanan mağlubiyetin ardından bir sorumlu arama sürecine girildi. Muhalefetin taktiği, adayı, siyaseti yeniden tartışmaya açıldı. Siz mağlubiyetin sebeplerini nerede görüyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki ittifak içinde yer alan sosyalist ve komünist partiler, Altılı Masa’nın adayını destekleme kararı aldılar. Bu karar, bence, bu partilerin tarihsel belleklerine uygun, doğru bir reflekstir.

Altılı Masa, 2022 başında kuruldu. Bileşenlerinin, öncelikle CHP’nin o tarihe kadarki dönüşümünü kabul ederseniz (ve sadece bu koşulla) bu ittifak politikasının yanlış olmadığını söyleyebiliriz. Bir anlamda AKP’nin açıkça kaybettiği ilk seçim olan Haziran 2015 ortamına, aynı zamanda 2017 Anayasa değişikliğinin öncesine dönmeyi hedefliyordu. 2019 belediye seçimlerinde Altılı İttifak’ın bir benzeri başarılı olmuştu. O deneyim, Saray’ın sandık yenilgisi için HDP’nin bu cepheye dışardan da olsa desteğinin gerekli olduğunu göstermişti. Bu desteği fiilen, sessizce sineye çeken İyi Parti’nin sağındaki eğilimlere kadar uzanmak riskliydi. Mayıs 2023 koşullarında da Saray iktidarına son verebilecek tek seçenek Altılı Masa’nın temsil ettiği geniş cephe idi. Ayrıca, parlamentonun bileşimi bir yana, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamından uzaklaştırılması da ihmale edilemeyecek asgari bir öncelikti. Sosyalist ve komünist partilerin bu asgari hedefte birleşmesi de doğru karardı.
İlk aşamada önce Erdoğan’ı yenmek için siyasal yelpazenin merkez ve Cumhuriyetçi sağ kanatlarının ittifakı gerekliydi. AKP iktidarı dönemindeki dönüşümü sonunda CHP bu tarihte Cumhuriyetçi ve sol birikimlerinden kopmuştu; bu yelpazenin merkezinde yer alıyordu. Siyasal İslam eğilimli üç partinin (Saadet, DEVA, Gelecek’in) katılımıyla bu ittifak tutucu bir özellik taşımaktaydı. AKP’nin ilk 12 yılının tüm neoliberal, İslamcı, (2010 anayasa referandumu ile pekiştirilen) anti-demokratik birikimlerini de sahiplenmekteydi. Bu nedenle sosyalistlerin desteği sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi ile sınırlıydı.

ÖNDERLİĞİ OLMAYAN MUHALEFET

Sosyalistlerin seçimdeki tutumlarını nasıl görüyorsunuz? Önümüzdeki süreçte önlerinde ne gibi görevler görüyorsunuz?
Altılı Masa’nın tutucu kimliğine rağmen sosyalistlerin dıştan desteğinin seçimlerde birleşen yirmi beş milyonluk muhalif kitleye fiilen sol bir kimlik taşıdığını düşünüyorum. Meydanlarda toplanan milyonlar, ortak özlemleri, sloganları ile kürsüde konuşanları da şaşırttı. Akşener’i Altılı Masaya döndüren etken de galiba bu kolektif baskı oldu. Bir liderlikten yoksun milyonlardan söz ediyorum. Türkiye siyasetinin gelecekteki seyri bu insanlara bağlı… Kim bunlar? On yıl önce Gezi kalkışmasına katılan gençlerin, öğrencilerin bugünkü türevleri… 2019 belediye seçimlerini kazananlar… Kendiliğinden örgütlenebilen dinamik, yaratıcı bir güç. Onları birleştiren ortak değerlerin sola, sosyalizme açık olduğunu düşünüyorum. En azından “sol-Cumhuriyetçi” bir güç… Liderlik fiilen Türkiye’nin sol devrimci güçlerine, sosyalist, komünist partilerine düşmektedir.

1980 sonrasının sosyalistleri, Gezi’ye katılarak Cumhuriyetçi değerleri tümüyle benimsedi; hatta aydınlanma değerlerini tümüyle sahiplenen tek siyasal akım bugünün sosyalist, komünist partileridir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde oluşan geniş cephenin içerisinde yer almaları kuşkusuz önemli. Ama yetersiz. Çünkü seçim sonrasında yenik düşen; hâlâ Erdoğan rejimine temelden muhalif 25 milyon liderlikten yoksun. Dağılması, faşizmin yerleşmesi anlamına gelecek. Bu tarihsel görev açısından, artık fiilen sosyalist, komünist partiler bu büyük kitlenin üretim, işyeri, mahalle düzlemlerinde örgütlenmesini üstelenebilir mi? Liderliğini hedefleyecek bir düzeye taşıyabilir mi?  Bugünkü vahim boşluğu doldurabilir mi? Esas mesele bu.

SOLUN TARİHSEL GÖREVİ

Türkiye Solunun canına okuyan dönüşüm 12 Eylül’dür. 1970’li yılların sonunda burjuvazi ve derin devlet şu teşhisi koydu: “Türkiye, parlamenter siyasette CHP’nin, parlamento dışında devrimci akımların ortak etkisi sonunda bir bütünüyle sola yöneliyor. Kesinlikle ve kalıcı olarak önlenmelidir. 12 Mart eksik kaldı; CHP’yi sola yöneltti, devrimci hareketleri çökertemedi. Sosyalizmin şu veya bu rengi altında örgütlenen devrimci akımlar kesinlikle, ödünsüz çökertilirse Türkiye’nin sola yönelmesi de önlenir…”

Teşhis doğruydu. CHP’yi, Ecevit döneminde sola yönelten temel etken devrimci akımların halk sınıfları saflarındaki yaygınlığı, gücüydü. 12 Eylül darbesi bu yüzden devrimci akımların çökmesine öncelik verdi; başardı. Devrimci örgütler daha sonra toparlanamadı. Önceki on yılda devrimci sol akımların etkili olduğu, hatta sürüklediği  halk sınıfları sonraki yıllarda İslamcı ideolojinin saldırısına muhatap oldu; siyasal İslam tarafından işgal edildi.

Siyasal İslam’ın, 2000 sonrasında AKP’nin örgütlenme yöntemi ve oradan aldığı güç, özünde Devrimci Yol yöntemlerinden esinlenmedi mi? Mahallelerin günlük hayatına damgasını vuran komiteler gibi… 1970’li yılların aşağı yukarı tümünde kentlerin yoksul mahalleleri, varoşları sol örgütlerindi; siyasete oralardan müdahale ediyorlardı. Sol yelpazenin tüm örgütleri sendikalarda, köylü mücadelelerinde ön saflarda yer alıyordu.

Bugün temel mesele sosyalizmin yaşam ve üretim alanlarında yer alması. Deprem sonrasında sol örgütler iyi çalıştı; umut verici olduğunu söylemek lazım. Temel görev, sosyalist militanların mahallede, iş yerinde tek tek her konuyla her insanla, her işçiyle temas içinde olması. Bunlar, eski usul devrimci yöntemler. Tek tek insanları, İslamcı cemaat içinde bile adım adım sosyalizme kazanmak, emekçi reflekslerini, giderek sınıf bilincini tetiklemek… Günlük hayattaki sıkıntılarını paylamak, sahiplenmek… Hepsi yaşam ve iş süreçlerinde olmayı, yer almayı gerektiriyor. Son tahlilde Mayıs seçim sonuçlarını ideolojik sınıf mücadelesini siyasal İslam’ın kazanmış olması belirledi.  AKP’nin iktidar yılları sırasında halk sınıfları saflarındaki ideolojik, kültürel egemenliği sadece sosyalistler aşındırabilir.

Sosyalist partilerin üye sayılarına bakınca bu işlev militanlara çok ağır bir yük olarak görülebilir. Ama, kamuoyu yoklamalarında kendilerine sosyalistim diyenlerin sayısı partilerin üye sayısından çok ilerde. Demek ki parti üyeleri yetersiz…  Kolay değil; ama 1970’li yılların ortamını hatırlayınız. Benzer bir dönüşümü sadece devrimci sol akımlar, bugünkü sosyalist, komünist partiler üstlenebilir. CHP yönetimi, Sol, hatta Cumhuriyetçi mirası ile bağlarını koparmış olabilir; ama örgüt ve seçmen tabanında bu özellikleri koruyan yüzbinler var. Kürt hareketinin tabanında bir sosyalist filizlenme var mı; tam bilmiyorum. Ama tarihsel köklerinde yer aldığını, izlerinin bugün de yer aldığını yadsımayalım.

ASIL DÖNÜŞÜM YEREL SEÇİM SONRASI

Seçimlerin ardından AKP’nin özellikle ekonomi politikasında ciddi bir değişim yaşandı. Siz bu değişikliği nasıl görüyorsunuz, uzun süreçte emekçilerin önündeki tablo nedir?
Herkes soruyor, bugünkü ekonomik ortamda Mehmet Şimşek ne yapacak? Yerel seçimler öncesinde ve sonrasında AKP ne yapacak? Batı siyaset söyleminde Erdoğan gibi şahsiyetler için “politik insan” deyimi kullanılır. Bunların siyasi refleksleri çok duyarlı ve esnektir. Bu özellikleri ile önce yerel seçimleri kazanmak isteyeceğini, hedefi gerçekleştirdikten sonra gündemini değiştirme esnekliğini göstereceğini düşünüyorum.

Ekonomide geleneksel neoliberal model hedeflenmiştir ve buna Haziran 2023-Aralık 2024’te iki aşamalı bir istikrar programı ile geçiş söz konusudur. Mart seçimlerine kadar seçmenlerin sineye çekeceği umulan “yumuşak kayıplar” söz konusu: Memur maaşları, asgari ücret ve emekli aylık artışları, bugünlerde gözlediğimiz dolaylı vergilerle eriyecek. Neoliberal reçetelerden makul boyutlarda sapmalar göze alınabilir. Örneğin 2001’deki IMF programında Merkez Bankası avanslarıyla bütçe açığının finansmanı yasaklanmıştı. Bu uygulama değiştirildi. Kur Korumalı Mevduatın Hazine’ye yükü TCMB’ye devredildi.

TCMB’nin yeni başkanı değişikliği sineye çekti. Bu bütçe açığının para basarak finansmanı anlamına gelir. Mart’a kadar benzeri neoliberal ilkeleri zorlayan “makro-ihtiyati düzenlemelerin” çoğu korunacak.

Mart sonrasında gündeme gelecek şok tedavisinin bazı işaretlerini Bakan Şimşek peşinen verdi. Birincisi Maastricht kriterleri içinde mali disiplin… Bu, kamu harcamalarını da frenleyen sert kemer sıkma, ekonomik daralmaya dönük malî politikalar  anlamına  gelir…

İkinci olarak, “gelir politikasını da içerecek yapısal uyum” dedi.  “Yapısal uyum” ifadesi bizim sendikaların duyarlı olduğu işgücü piyasalarının esnekleşmesidir.  Yöntemlerden biri, bugünlerde emekli, memur, kamu personel aylıkları için uygulanan “enflasyon farkı ödemelerinin” son bulmasıdır. Nasıl uygulanacak? TCMB’nin düşük enflasyon hedefine göre belirlenen maaş-ücret ayarlamaları ile yetinilecek; bu artışlar hızlanan enflasyon sayesinde eritilecektir. Altı aylık aralıklarla uygulanan “enflasyon farkları”  tarihe karışır; yok olur. Nedeni sermayenin gözetilmesidir. Ücretlerin geçmiş    enflasyona tamamen endekslenmesi yaygınlaşırsa, kârlar bir noktadan sonra aşınabilir.  Ayrıca, Türkiye’deki gibi dev şirketler güçlüyse, asgari ücret artışları (“mark-up rates” diye bilinen) kâr marjlarını yükseltmeye fırsat olur; fazlasıyla telafi edilebilir.

KKM, geleneksel neoliberal programın “dalgalı, piyasalara bırakılmış döviz fiyatları” kuralı ile çatışır. Kaldırılması gerekecektir. Yerel seçim önceliği nedeniyle, Mart sonrasına erteleneceği anlaşılıyor. KKM son bulunca döviz, dinamit fitili gibi patlayacak. Tüm sektörleri içine alacak ikinci bir enflasyon dalgası şok gelecek. Önlenmesi, parasal ve maliye politikalarında daralma, ekonominin sıfır büyüme yönünde frenlenmesi, istihdamın gerilemesi olacak. Enflasyon ve istihdamın daralması birleşecek; en yoksul emekçiler, AKP’ye oy verdiklerine pişman olacaklar; ama önce nedenlerini algılamaları gerekecek. Bu da bir kez daha tabanda, örgütlü sınıf mücadelesini üstlenen devrimcilere düşecek.

TOPLUMSAL BUNALIM KALICILAŞABİLİR

Gelelim şok tedavisi (diyelim Aralık 2024) sonrasında uygulanması beklenen geleneksel neoliberal bir programın Türkiye için tasarladığı geleceğe… Bunları, IMF’nin 2028’e uzanan öngörülerinden algılıyoruz: Durgunlaşan bir ekonomide istikrar senaryosu söz konusudur.

Sayılara göz atalım: Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli yüzde 3 olarak öngörülüyor.  Bu büyüme süreci içinde enflasyon yüzde 20, cari işlem açığı/GSYH yüzde 2,2, dar anlamdaki işsizlik yüzde 10,5 oranlarına yerleşecektir. Bu anlamda, Türkiye’ye özgü bir istikrar durumu tasarlanıyor. Büyüme temposu zorlandığında dış açıklar ve enflasyon yükselecek; ekonomi yönetimi durgunlaşmayı yeğleyecektir. Yüzde 3’lük büyüme ise, dış borçlanmayı döndüren, ılımlı bir tempoyla da artırabilen, cari açığı kapatan yabancı sermaye girişiyle sürdürülecektir.

Temel sorun şudur: Bu senaryo, Türkiye’nin ağır bir bölüşüm şoku ile bütünleşen bugünkü toplumsal bunalımını kalıcı kılacaktır.  Yüzde 3’lük büyüme temposu faal işgücü artışlarını tümüyle istihdama çekmekte yetersizdir. O nedenle 2023’te yüzde 25’e yaklaşan atıl iş gücünün sayı ve oran olarak 2028’e kadar büyümesi söz konusu olacaktır. Bu işgücü fazlası ne anlama gelir?  Dinamizmi bitmiş, halk sınıfları siyasal İslamcı ideoloji tarafından uyuşturulmuş bir toplum… Toplumsal patlamalar olasıdır; ancak faşizm yerleşmişse sadece yıkıma yol açar.

Bu hazin geleceği, geçmiş birikimleri ile Türkiye toplumu kabul edemez. Tekrar siyasal, ekonomik ve ideolojik sınıf mücadelesinin liderlik, öncü örgütler sorununa dönüyoruz. Sosyalist, komünist örgüt militanlarının işçi, köylü, emekçi saflarında titizlikle aydınlanma değerlerine dayalı ideolojik bir sınıf mücadelesi yürütmesi önümüzdeki dönemde bu yüzden hayatidir. Ekonomik, siyasal mücadele buradan hareket edecek. Mayıs 2023’te meydanları dolduran milyonlar, bu sınıfların dinamik, ilerici çekirdeğini oluşturuyordu. Bu mücadeleye katılmalarını anlamlı kılacak bu tür bir öncülüğü on yıl önce Gezi’de bulamadılar; bugün bir kez daha beklemektedirler. Bu boşluğu kalcı olarak doldurmak zamanı geldi. Görev bugünün devrimci örgütlerine, hareketlerine, partilerine düşüyor.

BİRGÜN-Yaşar AYDIN

Okumaya devam et

GÜNCEL

TurkNet’ten 19 Mayıs’a Özel Film: ‘Işığım Atatürk’

Türkiye’nin yeni nesil internet servis sağlayıcısı TurkNet, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı, başarı öyküsü yaratmış gençlere yer verdiği ve ‘Atatürk bugün hayatta olsaydı bize ne söylerdi’ sorusuna yapay zeka teknolojisi ile yanıt aradığı ‘Işığım Atatürk’ filmiyle kutluyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya standartlarında hızlı interneti herkes için erişilebilir kılmayı hedefleyen TurkNet, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na özel, gerçek hikayeler ve onların gerçek sahiplerinin rol aldığı bir film hazırladı.

Kaju İstanbul tarafından çekilen ‘Işığım Atatürk’ filminin senaryosu ve fikrinin tamamı TurkNet çalışanlarına ait. 19 Mayıs’a adanmış olan filmin en önemli özelliği ise Atatürk’ün gençliğe miras bıraktığı eserler ile son yıllarda gençler üzerinde yapılan araştırmalar ışığında ‘Atatürk bugün hayatta olsaydı gençlere ne söylerdi?’ sorusuna yapay zeka araçları eğitilerek yanıt aramış olması.

Gül Sağır Aydın; ‘Gençler harekete geçmek için sabırsızlanırken TurkNet de onlara ihtiyacı olan hızı sunuyor

TurkNet’in Büyümeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı (CGO) Gül Sağır Aydın projenin çıkış noktasını şu sözleri ile anlattı: ‘Gençlerin özgürlük, fırsat eşitliği ve istihdam gibi konulardaki endişeleri, yapılan tüm araştırmalarda sıkça ortaya konuluyor. Ancak aynı araştırmalar, gençlerin dünyanın daha iyi bir yer haline geleceğine olan inançlarının yetişkin bireylere kıyasla %50 daha fazla olduğunu ve artan krizlere karşı harekete geçmek için sabırsızlandıklarını gösteriyor. Filmde TurkNet’in, gençlere keşfetme, öğrenme ve kendilerini ifade etme gücü veren güvenli ve hızlı internet bağlantısı sağlama konusundaki kararlılığını vurgulamak istedik ve destekleyici-geliştirici bir topluluğun rolünü sembolize eden bir senaryo üzerinde çalıştık’.

Gençleri #IşığımAtatürk hashtag’i ile hikayelerini paylaşmaya davet ediyoruz’

‘Gençlere imkan verildiğinde tutku ve motivasyonla neler başarabileceklerini gösteren bu projede, Atatürk’ün ilkelerine ve inkılaplarına rehber olarak bakmanın önemini hatırlatıyoruz’ diyen Aydın film hakkında ise şu bilgileri verdi: ‘Filmde TurkNet’in her daim gençlerin yanında olma misyonu çerçevesinde destek verdiği gençler rol aldı ve hikayeleriyle hayallerini gerçekleştirmek isteyen herkese ilham oldu. Projedeki amacımız, başarının uzak ve çok zor kazanılan bir hedef olmadığını, her birimizin küçük ya da büyük hayalinin kıymetli ve ulaşılabilir olduğunu vurgulamak. Bu sebeple tüm gençleri #IşığımAtatürk hashtag’i ile onlara adanmış bu özel günde başarı ve hayallerini paylaşmaya davet ediyoruz.’

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Seçil Erzan hakkında ilk kez konuştu

Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, birçok futbolcunun dahil olduğu olduğu Seçil Erzan davası hakkında ilk kez konuştu: “Biz olaya kurum olarak bakıyoruz. 15 bin kişinin çalıştığı bir yer, bazen yanlış şeyler olabiliyor” ifadelerini kullandı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Fatih Terim, Arda Turan, Semih Kaya, Muslera gibi futbol dünyasının ünlü isimlerin karıştığı davanın kilit ismi Denizbank İcra Kurulu Başkanı Hakan Ateş, süreçle ilgili ilk kez konuştu.

Magazin Burada mikrofonlarına, bir davette konuşan Ateş “Şahsi olarak hiçbir zaman demeç vermedim. Biz olaya kurum olarak bakıyoruz. 15 bin kişinin çalıştığı bir yer, bazen yanlış şeyler olabiliyor. Bazen yanlış davranışlarda bulananlar her bankada olur. Bizim talihsizliğimiz, karşıdaki tarafın kamuoyuna mal olmuş insanlar olması. Bu bir talihsizlik tabi ama ne yapalım hayat öyle bir şey” ifadelerini kullandı.

Ateş ayrıca “Hukuk herkes için hukuk, günün sonunda kimseden bir telkin falanda (İddia edildiği gibi Cumhurbaşkanı’ndan da) olmadı. Onu hep söylüyorlar. Biz normal hukuk nasıl neticelenirse ona göre gereğini yapacağız. Bugüne kadar da yaptık ama olaylar çok ortada. Ben fazla yoruma girmeyeceğim” şeklinde konuştu.

 

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GARANTİ BBVA TÜRKİYE RAPORU

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB ihtiyaç duyulduğu sürece sıkılığın korunacağı, yeni mali tedbirler ise politika bileşiminin daha koordineli olacağına işaret etmektedir. Politikaların gecikmeli etkisi göz önüne alındığında, hala sağlam olan tüketimi kontrol altına almak için ek makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulacağına inanıyoruz.

Önemli noktalar

  • TCMB, yılın ikinci enflasyon raporunda 2024 yılı ara enflasyon hedefini 2 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 38’e yükseltmiş, öngörülen aralığın üst sınırını değiştirmeyerek yüzde 42’de tutmuştur. Yılın ilk dört ayında enflasyonun beklenenden 4 puan daha güçlü gelmesi, Mart ayındaki ilave sıkılaştırma ile sapmayı telafi edemeyecekleri için bu revizyonu yapmalarına neden oldu.
  • TCMB, sıkılaştırmanın talep koşulları ve enflasyon beklentileri ve dolayısıyla enflasyon eğilimi üzerindeki gecikmeli etkilerini gözlemlemek istemektedir. Enflasyon eğiliminde belirgin bir bozulma olması durumunda ilave sıkılaştırma uygulanacağının sinyallerini vermeye devam etmektedirler.
  • İç talep, yüksek enflasyon beklentileri, servet etkileri ve kredi kartı harcamalarının kullanılabilirliği ile desteklenmeye devam etmektedir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla mevcut düzenlemeleri gevşetmek için sürdürülebilir bir yol başlatmak için finansal koşulların daha uzun süre sıkı tutulmasına ihtiyaç duyulacaktır.
  • En son açıklanan mali paket, 2024’te GSYİH’nın %0,2-0,3’ü civarında tasarruf anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde yeni tedbirler de alınacak ve bunların birçoğu orta vadede etkili olacaktır.
  • Enflasyon eğilimi, daha koordineli bir politika bileşimi ile yıl sonu enflasyonunun TCMB tahmin aralığının üst sınırı olan %42’nin altına düşecek bir düzeye yükselmesi durumunda, 4Ç24’te çok kademeli adımlarla gevşemeye başlamak için sınırlı bir alan olabilir. Ancak, gecikmeli mali etkiler ve perakendeci harcamaları üzerindeki makro ihtiyati politikalar, daha erken bir kesinti döngüsü olasılığını azaltıyor.

Raporun tam hali için:

https://www.bbvaresearch.com/wp-content/uploads/2024/05/Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24.pdf

Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın

Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.