Connect with us

GÜNCEL

Prof. Dr. BORATAV: BRICS Zirvesinden sonra

Bu bağımlılığa yol açan ikilem, dolara dayanan uluslararası para sistemine son vererek çözülebilir mi? Dış ticarette net ihracatçı ülkelere dayanan bir para sistemi bu kronik çarpıklığı çözebilir mi?

Yayınlanma:

|

BRICS zirvesi, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika liderlerinin katılımı ile 22-24 Ağustos’ta Johannesburg’ta yapıldı. Toplantıda altı yeni üyenin (Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’nin) Ocak 2024’te BRICS’e katılımı kararlaştırıldı.

Toplantının sonuçları, sorunları tartışılıyor. Kısaca gözden geçirmek, bazı belirsizliklere ışık tutabilecek.

BRICS: Bir “örgüt” değil, bir “topluluk”

Önce bir kavram karışıklığını düzeltelim: BRICS, bir “uluslararası örgüt” değildir. IMF, DB, OECD gibi bir genel merkezi, sekretaryası, ana sözleşmesi yoktur.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin arasında ekonomik işbirliği çalışmalarının 2006’ya uzandığı açıklanıyor. İlk kurumsallaşma adımı 2009’da Rusya’da, dönüşümlü yıllık toplantıların başlatılması ile atıldı. 2010’da Güney Afrika’nın topluluğa katılması kararlaştırıldı.

Sonrasında yıllık zirveler kesintisiz sürdürüldü; korona salgınında sanal ortamda yapıldı. 22-24 Ağustos tarihli 15’nci zirve, 2019 sonrasındaki ilk yüz yüze toplantıdır.

Zirveyi devralan hükümetin yıl boyunca sekretarya işlevlerini de üstlendiği anlaşılıyor. Üye ülkeler arasında ekonomik, sosyal alanlarda çalışma gruplarından da söz ediliyor.

Zirve bildirileri, BM’deki bağlantısızların ekonomik topluluğu olan 77’ler grubunun çizgisini yansıtmaktadır. Bu özellikleri ile BRICS, Güney coğrafyasını temsil eden bir ülkeler topluluğu olarak nitelendirilebilir.  Dünya sisteminin kutuplaşma ortamında Batı bloku G7’nin karşıtı olarak nitelendirilebilir. Bu anlamda önem taşımaktadır.

BRICS’in bankası

2015’ta beş BRICS üyesi, 60 milyar dolarlık sermaye ile (ve eşit katılımlarla) bir kalkınma bankası kurdu:  National Development Bank (NDB). Sonraki yıllarda Bangladeş, Mısır ve BAE, daha küçük hisselerle NDB’ye katıldı. Kredi hacminin yüzde 30’unun ulusal paralardan oluşması hedeflenmektedir.

NDB, olası ekonomik krizlere karşı 100 milyar dolarlık bir destekleme fonu da (Contingent Reserve Arrangement) oluşturdu. Bu fona Çin 41, Brezilya, Rusya, Hindistan 18’er, Güney Afrika 5 milyar dolarlık kotalar ile katıldı. Kriz koşullarında üyelere, kotalarının iki misli kredi verilebilecek. Kredi miktarı bu sınırın yüzde 30’unu aşarsa, ülke ekonomik programının IMF tarafından da desteklenmesi gerekiyor.

Bu yıl NDB başkanlığına Lula’nın önerisi ile eski Brezilya başkanı Dilma Rousseff getirildi. Rousseff, ABD’nin uyguladığı finansal yaptırımlar nedeniyle “NDB’nin şimdilik Rusya’ya dönük yeni projeler tasarlamadığını” açıkladı. Güney Afrikalı marksist iktisatçı Patrick Bond, BRICS ve NDB’nin teslimiyetçi tutumunu sert bir üslupla eleştiriyor (Counterpunch, 18 Ağustos 2023).

“Uzlaşmacı” bir çizgi korunuyor

77’ler grubunun BM içindeki platformu, genellikle çatışmacı değil, uzlaşmacıdır. BRICS başlangıçta, Rusya’nın da katılımı ile bu söylemi devraldı. Son yıllarda emperyalizmin Çin ve Rusya’ya karşı saldırganlaşmasına rağmen, bu iki ülke BRICS’in bütünlüğünü korumaya ve uzlaşmacı söylemi sürdürmeye özen gösterdi.

Uzlaşmacı özelliği, XV’nci BRICS Zirvesi Johannesburg Bildirgesi de taşıyor. Bildirgenin başlığına bakalım: BRICS ve Afrika: Birlikte Hızlandırılmış Büyüme, Sürdürülebilir Kalkınma ve Kapsayıcı Çok Taraflılık için Ortaklık… BM’deki Güney/Kuzey bloklarının yıllar sonunda oluşturduğu “ortaklık” vurgulaması semboliktir. ABD hegemonyasına meydan okuyan “çok kutupluluk” değil, “kapsayıcı çok taraflılık arayışı” var. Renksiz “sürdürülebilir kalkınma” kavramı da ihmal edilmiyor.

Bildirgenin devamında Güney’in geleneksel eleştirileri, Çin ve Rusya katkılarını kısmen içeren ılımlı bir dille ifade ediliyor: ABD yaptırımlarına “BM Sözleşmesi ile uzlaşmayan tek taraflı zorlama önlemleri” olarak değiniliyor. “İnsan hakları, selektif olmayan, siyasallaşmayan biçimlerde” savunuluyor. Küresel Güney’in “uluslararası örgütlerde daha geniş temsiliyeti” talep ediliyor.

Çin ve Hindistan arasında sınır çatışmalarına yol açan siyasal gerginlikler var.  Hindistan’ın ABD tarafından Çin’in yükselişini dengeleyecek bir büyük Asya gücü olarak gözetildiği malumdur; başbakan Modi de bu eğilimden yararlanmaktadır. Öte yandan Hindistan, Rusya ile geleneksel ekonomik, askerî ilişkilerini korumakta ve ABD  yaptırımlarını uygulamamaktadır.
Emekli bir Hint diplomatı Bhadrakumar, bu etkenlere işaret ettikten sonra devam ediyor: “Hindistan, daha adil ve istikrarlı bir dünyanın oluşmasına BRICS’in yapacağı katkılara inanmaktadır. Bağımsız bir dış politikayı ulusal çıkarları gereği olarak benimsemiştir ve BRICS ortakları bu nedenlerle ona güvenmelidir”. (India Punchline, 21 Ağustos 2023).

Batı basını, Çin-Hindistan karşıtlığının BRICS Zirvesi’ni etkileyeceğini ummaktaydı. Çin’in özenli tutumu sonunda bu beklenti gerçekleşmedi.

Yeni üyelerin seçimi ve “BRICS parası”

Naked Capitalism sitesinde Pepe Escobar ve Michael Hudson,  BRICS Zirvesi’ni tartışıyor (28 Ağustos 2023). İktisat tarihçisi Hudson, “ABD’nin oluşturduğu ekonomik düzenden kopmak için BRICS hangi kolektif stratejiyi önermektedir? Bunu bir manifesto ile açıklamalıdır” diyor. Bence BRICS, bugün bu tür bir manifesto hazırlayacak aşamada değildir. Ancak, yeni üyelerde gereken ölçütleri oluşturma gereksinimi son zirvede ortaya çıkmıştır.

BRICS’e üyelik için başvuran kırk ülke sırada beklemektedir. Brezilyalı Escobar, altı yeni üye üzerinde uzun tartışmalar sonunda uzlaşıldığını açıklıyor. Hindistan ve Brezilya az sayıda yeni üye yeğlemektedir. Rusya ve Çin ise üye sayısını genişletmeyi; özellikle petrol, doğal gaz üreticilerinin katılımını savunuyorlar. Sonunda kabul edilen altı yeni üyenin üçü (İran, Suudi Arabistan ve BAE) bu tercihin ağır bastığını gösteriyor.

Siyah Afrika’dan yeni katılım, Etiyopya ile sınırlı kalıyor. Mineral kaynakları ve ham petrol rezervleri açısından çok zengin bir ülke… Bir anlamda geleceğin büyük ham madde ihracatçılarından biri.

Batı medyası BRICS ekonomileri ile G7’yi “alım gücü paritesi ne göre millî gelir” ölçümüne göre karşılaştırmaktadır:  Dünya millî gelirindeki payları itibarıyla eski BRICS (%31,7 ile), G7 payını (%30’u) geçmiştir. Yeni üyeler eklenince makas daha da açılacak.

G7 ile karşılaştırmayı, 2022’deki cari işlem dengeleri ve 11 üyeli BRICS ile yapalım. Bu tespit, genişlemiş BRICS’in, “dolar  emperyalizmi”ne son verecek alternatif bir uluslararası para sistemi oluşturma önerilerine de ışık tutacak.

11 üyeli BRICS, dünya ticaretinin (ve cari işlemlerin) açık-ara egemen blokudur: IMF verilerine göre 2022’de cari işlem hareketleri net olarak 697 milyar dolar fazla vermiştir. Bu fazla başta Çin olmak üzere Rusya ve üç petrol ihracatçısından kaynaklanıyor.

G7’nin bilançosu BRICS’in simetrik karşıtıdır: Almanya ve Japonya’nın cari işlem fazlaları, (başta ABD’nin astronomik açığı olmak üzere) diğer Batı ülkeleri tarafından kat be kat eritilmektedir: G7 bloku 2022’de (başta BRICS olmak üzere) tüm diğer ülkelere karşı astronomik açık vermektedir: Eksi 906 milyar dolar… 

Bu asimetrik durum emperyalist sistemin yarattığı diyalektik ikilemi yansıtmaktadır. Hegemonik blok (başta ABD) dış ticaretin ana kalemlerinde (tüketim malı, girdiler, yatırım mallarında) net ithalatçı olarak BRICS’in temsil ettiği Güney coğrafyasına bağımlıdır. Örneğin Çin dünya ticaretinin açık farkla ihracatçı lideridir. Ne var ki reel değişkenlere dayanan bu bağımlılık, dolar hegemonyası sayesinde rahatça sürdürülmekte; dahası, finansal olarak BRICS’i bağımlı kılmaktadır. Dolar ve ABD, sermaye hareketleri ve türev işlemler açısından açık-ara dünya lideridir.

Bu bağımlılığa yol açan ikilem, dolara dayanan uluslararası para sistemine son vererek çözülebilir mi? Dış ticarette net ihracatçı ülkelere dayanan bir para sistemi (“BRICS parası”), bu kronik çarpıklığı çözebilir mi?

Bu soru Ağustos 2023 BRICS zirvesinde de gündeme geldi. Yanıtları daha sonra tartışmak üzere…

Prof. Dr. Korkut BORATAV – sol.org.tr

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Gündemin bir süredir en çok konuşulan başlığı olan CHP Kurultayı’nın iptali davası, merakla beklenirken 8 Eylül tarihine ertelendi. Masadaki riskler tüm netliğiyle yerini korusa da, kısa vadeli siyasi tansiyonun düşmesi ve müzakere için zaman kazanılması piyasalarda iyimserlik yarattı. Öte yandan, uzun süredir beklenen 19 Temmuz TCMB toplantısında faiz indirimi artık neredeyse kesinleşmiş görünüyor. Ancak akıllardaki asıl soru giderek daha yüksek sesle soruluyor: Merkez Bankası 18 gün daha beklemeden, olağanüstü bir toplantı yaparak sürpriz bir adım atar mı?

Hatırlanacağı üzere, 19 Mart sonrasında değişen siyasi atmosferin Türk Lirası ve TL cinsi varlıklar üzerinde yarattığı tahribatı sınırlamak amacıyla TCMB politika faizini %42,50’den %46,00 seviyesine yükseltmiş, ardından bir süre piyasayı %49,00 seviyesindeki gecelik borç verme faizi ile fonlayarak makro ihtiyati sıkılaştırma adımlarını devreye almıştı. Ancak azalan jeopolitik riskler ve iç siyasi tansiyondaki yumuşamayla birlikte, otoritenin hem miktarsal hem de oransal sıkılaştırma sürecini hızla normalleşmeye bırakmasını bekliyoruz. Bu doğrultuda, Haziran toplantısında faizi sabit tutan TCMB’nin Temmuz ayında 350 baz puanlık bir indirimle politika faizini yeniden %42,50 seviyesine çekmesini ve faiz koridorunu daha simetrik bir yapıya kavuşturmasını öngörüyoruz.

Dün bu beklentiyi fiyatlayan iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi, yaklaşık iki puan düşüşle %40,1 seviyesine geriledi. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetleri dünkü gelişmeleri büyük bir coşku ile karşıladı. Özellikle, faiz indirimlerinin yarayacağı lokomotif endeks bankacılık hisseleri alımların eşliğinde göz kamaştırıcı bir şekilde günü neredeyse %10 artışla tamamladı! Bültenlerimizde uzun bir süredir harketin bankacılık hisseleri ile başlayacağına yer vermiştik. Ana endeksin de dün günü %5’in üzerinde artışla tamamladığını ve teknik mânâda önemli bir direnç olan 9,750 seviyesinin üzerine yükseldiğini not edelim. Hatırlanacağı üzere, TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılı finansal araçların ‘reel’ getiri oranlarına bakarsak, Borsa İstanbul 100 endeksinin %16,71 götürü sağladığını not edelim. Küresel borsa endeksleri arasında Borsa İstanbul’un negatif getiri sunan ender endeksler arasında yer alması, yukarı yönlü potansiyel açısından önemi bir bilgi verdiğini düşünüyoruz! Yabancı indinde beş yıl vadede Türkiye risk primi (CDS) risk primi 292 baz puan seviyesine kadar gerilerken, USDTRY kuru ise karar öncesi 39,91 seviyesine kadar yükselmesi ardından 39,75’e kadar gevşeyip günü 39,80 seviyelerinde tamamladı.

Dün her ne kadar gözler CHP kararında olsa da, makro cephede Mayıs ayı dış ticaret verileri ve istihdam raporu takip edildi. TÜİK verilerine göre, ihracat %2,6 artışla 24,8 milyar dolar, ithalat ise %2,7 artışla 31,5 milyar dolar oldu. Bu sonuçla dış ticaret açığı %2,7 artışla 6,6 milyar dolar oldu. Bir önceki ay gerçekleşen 12,1 milyar dolar açık ardından Mayıs rakamları bir nebze de olsun ılımlı bir tabloya işaret etti. Öte yandan, TÜİK Mayıs ayı istihdam raporunu da yayımladı. Buna göre, manşet işsizlik oranı 0,2 puan azalışla %8,4’e geriledi. Metodolojisi nedeniyle manşet işsizlik yerine bizler daha geniş tanımlı bir gösterge olan atıl işgücü oranını takip ediyoruz. Bu oran %31,0 ile geçen aya göre (%32,1) bir tık da olsun gerilemiş olsa da, tüm zamanların en yüksek düzeylerinde olduğunu not edelim. Daha basit bir anlatımla, zamana bağlı eksik istihdam, iş bulma umudunu kaybetmiş olanlar, çeşitli nedenlerle iş aramayanlar gibi TÜİK’e göre işsiz sayılmayan ama işgücünde de olmayan nüfusun üçte biri gibi devasa bir kitlenin olduğunu görüyoruz!

Öte yandan, dün Türk-İş’in Haziran ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı raporunu yayımlandı. Buna göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı 26,115 TL oldu. Türkiye’de asgari ücretin 22,105 TL olduğunu not edelim. Ankara’da mutfak enflasyonu (gıda fiyatları) bir önceki aya göre %4,1 artış kaydetti. Yıllık gıda enflasyonunu %37,6 oldu. Yoksulluk sınırı ise 85,066 TL oldu. Türk-İş verilerinin işaret ettiği gıda fiyatlarına önemli bir referans olarak kabul ederek eskiden enflasyon hakkında tahmin yürütmeye çalışırdık. Lâkin bu korelasyonun iyice azaldığının not edelim keza TÜİK geçen ay gıda enflasyonu eksi %0,7 olarak hesaplarken, Türk-İş’in bir ay önceki veri setinde gıda %4,4 artış kaydetmişti. Gözler bu noktadan sonra bugün İTO verileride, perşembe günü ise resmî TÜİK verilerinde olacaktır. Anketlere göre TÜFE’nin Haziran ayında aylık %1,6 artış kaydetmesi ve yıllık gerçekleşmenin de %35 seviyesinde kalması bekleniyor.

Yurt dışı cephede ise, 2025 yılının ilk yarısında doların son 50 yılı aşkın sürenin en sert düşüşünü yaşadığının altını çizmemiz gerekiyor. Ani politika değişiklikleri, merkez bankasının (FED) bağımsızlığını sorgulanması ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye dair işaretler, rezerv para birimine olan güveni sarsmaya devam ederken, Dolar Endeksi (DXY) yılın ilk yarısında %10,8 gerileyerek başlıca gelişmiş ülke para birimleri karşısında belirgin şekilde değer kaybetti. Dolar, İsviçre frangı karşısında %14,4, Euro karşısında %13,8 ve İngiliz sterlini karşısında ise %9,7 değer yitirdi.

Trump faiz indirimi konusunda FED üzerindeki baskısını artırarak, Powell’a dünya genelindeki faiz oranlarını içeren el yazılı bir not gönderdiğini okuyoruz. Notta, ABD politika faizinin Japonya’nın %0,5’i ile Danimarka’nın %1,75’i arasında olması gerektiği belirtilirken, Trump sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Faizi çok daha fazla düşürmelisiniz. Yüz milyarlarca dolar kaybediliyor” diyerek politika faizinin %1’e çekilmesi gerektiğini savundu. Trump’ın Powell üzerindeki baskısının arttığı bu dönemde, Hazine Bakanı Bessent, Powell’ın görev süresinin Mayıs 2026’da sona ereceğini hatırlatarak, yerine geçecek ismin belirlenmesi için hazırlıkların sürdüğünü açıkladı. Bu gelişmelerin doların elini daha da zayıflattığını not etmemiz gerekiyor. ABD ticaret savaşına soyunduğu bir zamanda, bacalar tütsün, çarklar dönsün, ABD vatandaşları daha çok iş bulsun diye uğraşırken, hâliyle her iş adamı gibi düşük faiz oranı talep ediyor. Lâkin, amiral geminin kaptanını ağır sözlerle eleştirmesi ve “yine çok geç kalacaksın” minvalinde açıklamalar ile işler kötüye giderse, hedef tahtasına Powell’ı yerleştirecek bir politika da benimsediğini görüyoruz.

ABD Başkanı Trump, 9 Temmuz’da sona erecek geçici gümrük tarifesi süresi yaklaşırken, Japonya ile yürütülen ticaret görüşmelerine yönelik memnuniyetsizliğini dile getirdi. Japonya’nın Amerikan pirinci ithalatına direnç göstermesini eleştiren Trump sonrası Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, iyi niyetle müzakere etmeyen ülkelere yönelik yeni tarife oranlarının belirleneceği ve Trump’ın bu konuda ekibiyle görüşeceği belirtildi. Hazine Bakanı Bessent ise, iyi niyetli görüşmeler yürüten ülkelere süre uzatımı düşünülse de bu kararın yalnızca Trump’a ait olduğunu vurguladı. Bessent, anlaşmalarda son günlere doğru yoğunluk yaşanmasını beklediklerini belirterek, ticaret ortakları üzerindeki baskının sürdürüleceğini söyledi.

ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlaması ardından bu sabah vadeli işlemlerde hafif de olsa kırmızı rengin göze çarptığını görüyoruz. Öte yandan,  Trump’ın tarife artışı uyarısı ve Hazine Bakanı Bessent’in 9 Temmuz’a kadar ciddi artışların duyurulabileceğini söylemesi, yatırımcı güvenini zayıflatarak Pasifik’in diğer tarafına da olumsuz yansımış. Asya piyasalarının gösterge endeksi Japonya borsası Nikkei, son beş işlem gününde yaşanan güçlü yükselişin ardından bu sabah %1 geriledi. Haziran ayında Nikkei %6,6 yükselerek Şubat 2024’ten bu yana en iyi aylık performansını sergilemişti.

Ticaret görüşmelerine yönelik açıklamalar ardından altının ons fiyatı bu sabah yeniden 3,320 dolar seviyesine yükselirken, gümüş ise 36 dolar etrafında hareketini devam ettirdi. Bitcoin ise son bir haftadır 108bin dolar seviyesinin kıyısında bir sonraki hareketi için enerji biriktirmeye devam ettiğini görüyoruz. Yukarı yönlü harekete daha çok prim veriyoruz. İlk nazarda 108,500 akabinde ise 113bin dolar seviyesinin aşılması ile asıl beklediğimiz hareketin de başlayacağını düşünüyoruz.

Mali piyasaların gündeminde bugün FED Başkanı Powell’ın konuşması, ISM imalat verisi ve JOLTS açık iş sayısı takip edilecek. Yarın ADP özel sektör istihdam verisi, perşembe ise kritik haziran istihdam raporu takip edilecek. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacak. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecektir. Bu haftanın Türkiye cephesinde ise en kritik makro verisi kuşkusuz perşembe günü açıklanacak Haziran ayı enflasyon rakamları olacağını bir kez daha hatırlatalım.

Borsa İstanbul

1751343743b3244c82deacc1f4cd92de60cce09ea6_1_1200.jpg
Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

GÜNCEL

Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesinde Maliyet ve Yeniden Değerleme Modelleri

Maddi duran varlıklar, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için sahip oldukları fiziksel varlıklar arasında yer alır. Bu varlıkların finansal tablolara doğru şekilde yansıtılması, hem yatırımcıların hem de finansal analiz yapanların sağlıklı kararlar alabilmesi açısından büyük önem taşır. Uluslararası Muhasebe Standartları çerçevesinde, maddi duran varlıkların finansal tablolarda gösterimi için iki temel model mevcuttur: maliyet modeli ve yeniden değerleme modeli.

1. Maliyet Modeli

Maliyet modeli, bir varlığın ilk muhasebeleştirilmesinden sonra, finansal tablolarda maliyetinden birikmiş amortisman ve varsa değer düşüklüğü zararları düşülerek gösterilmesini esas alır. Bu yaklaşımda varlık, edinildiği tarihteki maliyet değerine sadık kalınarak bilançoda yer alır. Bu yöntem; basit, anlaşılır ve uygulaması görece kolaydır. Ancak ekonomik ortamda meydana gelen değişimlerin, özellikle enflasyonist etkilerin, varlığın gerçek değerini yansıtmasını engelleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

2. Yeniden Değerleme Modeli

Yeniden değerleme modeli ise, maddi duran varlıkların gerçeğe uygun değeri üzerinden muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu modelde, varlıkların güncel piyasa değerleri düzenli olarak ölçülür ve finansal tablolarda bu güncel değerler üzerinden yer alır. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için gerçeğe uygun değerin güvenilir bir biçimde ölçülebilir olması gerekir.

Yeniden değerleme sonucu oluşan tutar, yeniden değerleme tarihindeki gerçeğe uygun değerden, sonraki dönemlerdeki birikmiş amortisman ve değer düşüklüğü zararlarının çıkarılmasıyla belirlenir. Varlıkların değerleri önemli ölçüde değiştiğinde yeniden değerleme yılda bir kez yapılmalıdır. Eğer değer değişimi önemsiz düzeydeyse, bu işlem 3 ila 5 yılda bir gerçekleştirilebilir.

Bu yöntemle finansal tablolar daha gerçekçi bir varlık değerlemesi sunar; ancak değerleme işlemlerinin karmaşıklığı, maliyetleri ve değerleme sıklığının doğru belirlenmesi gibi uygulama zorlukları içerir.

3. Uygulamada Önemli Hususlar

  • Bir varlık sınıfındaki tüm kalemler eş zamanlı olarak yeniden değerlemeye tabi tutulmalıdır. Bu, aynı varlık grubunda farklı tarihlerde yapılan değerlemelerin finansal tabloları yanıltıcı olmasının önüne geçmek içindir.

  • Alternatif olarak, kısa sürede tamamlanacak ve güncelliğini koruyacak şekilde dönüşümlü yeniden değerleme de yapılabilir.

  • İlk kayıt ve ölçüm aşamasında tüm duran varlıklar maliyet bedeliyle kayda alınır. Ancak sonraki ölçümlerde işletme tercihini maliyet modeli veya yeniden değerleme modelinden yana kullanabilir.

4. Değer Düşüklüğü Testi

Maddi duran varlığın finansal tablolarda gösterilen defter değeri ile geri kazanılabilir tutarı karşılaştırılır. Geri kazanılabilir tutar, kullanım değeri ile net gerçeğe uygun değer kıyaslanarak büyük olanı esas alınır. Eğer defter değeri, geri kazanılabilir tutardan yüksekse, bu fark kadar değer düşüklüğü zararı kaydedilir.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı

İş Bankası Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk dijital Eurotahvil ihracını gerçekleştirdi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Euroclear tarafından işletilen Dijital Finansal Piyasa Platformu (D-FMI) kullanılarak ihraç edilen Eurotahvil, 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen deprem felaketlerinden etkilenen illerdeki kişilerin, çiftçilerin, mikro ve küçük işletmelerin finansmanı için kullanılacak. İşlemde Citigroup Global Piyasalar ile Citibank Londra Şubesi dealer ve ajan banka rolleriyle görev aldı.

“Dijitalde doğmuş tahvil” (Digitally Native Note) olarak adlandırılan tahvil, Dağıtık Defter Teknolojisi (DLT) kullanılarak ihraç edildi. Söz konusu teknoloji; güvenli ve merkezi olmayan kayıt tutmayı sağlıyor; tahvillerin ihraç edilmesini ve takasını da kolaylaştırıyor. Bu sayede ihraç edilen Eurotahvilin takası da işlemin fiyatlandırıldığı gün içerisinde sonuçlandırıldı.

Türkiye’de ve gelişmekte olan bir piyasada özel bir banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk Eurotahvil ihracı

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, konuya ilişkin değerlendirmesinde, ikinci yüzyılına adım attıkları 2025 yılında, Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel bir banka tarafından ilk dijitalde doğmuş Eurotahvil ihracını gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti vurgulayarak şunları söyledi:

“Türk bankacılık sektörünün uluslararası finansal piyasalarına erişim gücü, gelişmişlik düzeyi ve yeni teknolojilere hızlı adaptasyonunun teyidi niteliğindeki bu işlem, İş Bankası’nın dünyadaki yeni teknolojileri hayata geçirmedeki öncü rolünü bir kez daha ortaya koyuyor. Bu ihracımızı, blokzincir teknolojisinin sermaye piyasaları işlemlerinde kullanımına örnek oluşturması açısından kıymetli buluyorum. Finansal piyasa enstrümanlarının sürekli gelişen teknolojilerle çeşitlenmesinde öncü rol oynamaktan da ayrıca gurur duyuyoruz. İşlemin dayandığı teknolojinin yanı sıra elde edilecek kaynakların deprem bölgesindeki üretici kesimlerce kullanılması ise işlemin önemini artıran bir diğer temel unsur.”

IFC Genel Müdürü Makhtar Diop da şöyle konuştu:

“Bu yatırım, finansal inovasyon alanında önemli bir dönüm noktası olup, Türkiye’nin ilk dijital tahvili olma niteliğini taşıyor. Bir blokzinciri platformunda ihraç edilen söz konusu tahvil, Türkiye’de depremden etkilenen işletmelerin finansmana erişmesine yardımcı olacak. Bu işlemle tahvil piyasasında yeni dijital teknolojileri kullanarak finansmanı daha erişilebilir hale getiriyor ve en çok ihtiyaç duyan taraflara kritik önemi haiz sermayeyi yönlendirerek depremden etkilenen bölgenin yeniden inşa ve toparlanma süreçlerini destekliyoruz.”

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.