Connect with us

GÜNCEL

İnsan ve Kültür Zirvesi 2023

Yayınlanma:

|

Performansı Yüksek, İnsan Odaklı Güçlü Organizasyonlar Yaratmak

İçerisinden geçtiğimiz dönem farklı eksenlerde gerçekleşen pek çok dönüşüme sahne oluyor. Hem küresel hem de yerel ölçekte yaşanan belirsizlik hali ise bu dönüşümleri daha da karmaşık hale getiriyor. Böyle bir ortamda şirketleri büyük bir ikilem bekliyor. İK’nın rolü de bu doğrultuda stratejik olarak artıyor, süreçlere dahiliyeti kritik önem kazanıyor.

Değişen ekonomik paradigmalar ve sosyoekonomik yapı, performansı artırma, büyüme ve adaptasyon gibi noktaları kurumların öncelik listelerinin en başına taşıyor. Tüm organizasyonlar daha az kaynakla daha çok performans ortaya koymak durumunda kalıyor. Bunu yaparken ise pandemi sonrası çağın insan odaklı yaklaşımından ödün vermemeleri gerekiyor. Bu durum ile birlikte ortaya şirketler için zorlu bir meydan okuma çıkıyor.

Harvard Business Review Türkiye olarak 10 Ekim‘de düzenlenen “İnsan ve Kültür Zirvesi” etkinliğimizde hem küresel ve yerel bağlamı hem de İK’nın uzun vadeli dönüşüm dinamiklerini dikkate alarak önümüzdeki dönemde kurumların stratejik gündeminde yer alacak konuları masaya yatırak. Farklı sektörlerin temsilcileri, düşünce liderleri ve uzman isimleri ağırlanacağı etkinliğe davetlisiniz!

KAYIT OL

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

ZENGİNLİK İLLÜZYONU: Gerçek Zenginlik mi, Borçla Alınmış Bir Hayal mi?

Yayınlanma:

|

Günümüzde birçok birey, şirket ve hatta ülke; sahip olduğundan çok daha fazla zenginmiş gibi davranıyor. Lüks arabalar, büyük evler, gösterişli tatiller ve sosyal medyada sergilenen “refah dolu” hayatlar… Ancak tüm bu görüntülerin arkasında çoğu zaman borçla finanse edilen bir tüketim yatıyor.

Bu duruma ekonomi literatüründe “Zenginlik İllüzyonu” adı veriliyor. Yani kişi ya da kurumlar gerçek zenginlik yerine, borçla veya geçici gelirlerle sürdürülen bir refah algısı içinde yaşıyorlar.

BİREYSEL DÜZEYDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Kredi kartıyla yapılan lüks harcamalar

  • Taksitle alınan araba, ev, tatil vb.

  • Sosyal medyada sergilenen “lüks yaşam” gösterileri

Gerçek: Sahip olunan varlık değil, borçla finanse edilmiş bir tüketimdir.

Kredi kartıyla alınan pahalı telefonlar, taksitle gidilen lüks tatiller ve gösteriş için yapılan harcamalar… Tüm bu tüketim örnekleri, zenginlik illüzyonunun bireysel düzeydeki tezahürüdür. Kişi, aslında gelecek gelirini bugünden harcamakta, ama kendini “zengin” hissetmektedir.

ŞİRKETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Sürekli borçlanarak yapılan yatırımlar

  • Gerçekleşmemiş kârlar üzerinden yapılan büyüme planları

  • Finansal tablolarda şişirilmiş varlıklar

Gerçek: Firmanın nakit akışı sorunlu olabilir, ancak dışarıdan “büyüyen ve zenginleşen şirket” algısı yaratılır.

Bazı firmalar; sürekli kredi kullanarak yatırım yapmakta, borçla büyümektedir. Finansal tablolarda görülen “kâr” çoğu zaman nakit akışıyla desteklenmeyen hayali bir kârdır. Böyle firmalar dışarıdan güçlü görünse de içeride ciddi risk taşır.

DEVLETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Aşırı borçlanmayla finanse edilen büyük altyapı projeleri

  • Yapay şekilde düşük faizle genişleyen ekonomi

  • Kısa vadeli döviz girişleriyle büyüyen cari açık

Gerçek: Ekonominin temelleri zayıftır ama halk kendini refah içinde hisseder. Bu, genellikle krizle sonuçlanır (örneğin 2001 Türkiye krizi, 2008 ABD mortgage krizi).

Makroekonomik düzeyde, bazı devletler büyük projeler yaparak vatandaşlarına “refah” algısı yaratır. Ancak bu projelerin finansmanı borçla sağlanıyorsa ve üretim-tasarruf dengesi bozulmuşsa, bu durum sadece geçici bir illüzyondur. Ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir.

Zenginlik İllüzyonunun Nedenleri

  • Tüketim kültürü ve reklamlar

  • Sosyal medya ve gösteriş toplumu

  • Finansal okuryazarlık eksikliği

  • Yatırım yerine tüketimin teşvik edilmesi

  • Kısa vadeli politikalar

ZENGİNLİK İLLÜZYONUNUN SONUÇLARI VE ZARARLARI

  • Gerçek olmayan refah, tasarrufları azaltır.

  • Aşırı borçlanma ekonomiyi kırılgan hale getirir.

  • Kriz anlarında bu illüzyon bir anda dağılır.

  • Sosyal huzursuzluk ve gelir adaletsizliği artar.

GÖSTERİŞ DEĞİL GERÇEK ZENGİNLİK

Gerçek zenginlik; üretim, tasarruf ve sürdürülebilir gelir artışıyla mümkündür. Tüketim ve borçla sürdürülen bir yaşam tarzı, sadece zenginlik illüzyonu yaratır. Bu yanılsamadan kurtulmak için finansal bilinçlenme ve sadeleşme şarttır. Zenginlik illüzyonu, finansal gerçeklerden kopmuş bir algı oyunudur. Ekonomide sürdürülebilir refah; gerçek gelir artışı, üretim gücü ve tasarruf ile olur, borç ve gösterişle değil.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist

Okumaya devam et

GÜNCEL

Trump FED’e yükleniyor, DXY geriliyor. CHP’de kritik gün…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Küresel mali piyasalar savaş ortamından hızla uzaklaşırken, risk-on modu (artan risk iştahı) geride bıraktığımız haftaya adeta damgasını vurdu. ABD’den genel hatları ile zayıf gelen veriler FED’in faiz indirim ihtimalini desteklerken, ticaret görüşmelerinin olumlu bir kulvarda ilerlediğine yönelik haber akışı da küresel borsalara alım getirdi.

ABD ile Çin, nadir toprak elementleri ve mıknatısların ihracatına yönelik tıkanan süreci aşarak, Mayıs ayında Cenevre’de varılan ticaret mutabakatını hızlandırmak için ek bir çerçeve anlaşmaya vardı. Çin’in askerî kullanım endişeleriyle uyguladığı denetimler nedeniyle yavaşlayan lisans süreci ve ABD’nin misilleme önlemleri sonrası, liderler düzeyindeki temaslar sonucunda sevkiyatların yeniden başlayacağı bildirildi. Anlaşma, iki ülke arasındaki uzun soluklu ticaret geriliminde sınırlı ama önemli bir ilerleme olarak değerlendirildi. Trump, Çin ile imzalanan çerçeve anlaşma ardından Hindistan ile de anlaşma yakın olduklarını söyledi. Doksan günlük tarife ertelemelerinin 9 Temmuz’da sona ereceğini hatırlatmış olalım.

İyimser tarafta kümelenen haberlerin de yardımı ile MSCI Dünya hisse senedi endeksi haftayı %3,3 artışla tüm zamanları zirvesinden tamamladı. En büyük 500 şirketin işlem gördüğü ABD’nin S&P500 endeksi, Şubat ayından bu yana ilk kez kapanış rekoru kırarak, Nisan ayında gördüğü dip seviyesinden bu yana %25 düzeyinde etkileyici bir toparlanma sergiledi. Hisse senetleri rekor tazelerken, Trump’ın salvolarından nasibini alan FED Başkanı Powell’a paralel, doların önde gelen para birimlerine göre değerini gösteren sepet kur DXY de yılbaşına göre %10 değer kaybetti. Trump, FED’in başına yalnızca faiz indirimini savunan birini atayacağını açıkça ilan ederken, görev süresi Mayıs 2026’da dolacak Powell’ın yerine Eylül veya Ekim gibi erken bir tarihte yeni adayını açıklayabileceğini ima etti. FED’in mevcut politika faizinin %4,25-4,50 aralığında olduğu bir ortamda Trump’ın faiz hedefi ise %1. Hâliyle, merkez bankası bağımsızlığını zedeleyen bu açıklamalar, dolar üzerinde ilave bir baskı yarattı! Hatırlatalım: Merkez bankası bağımsızlığı ile enflasyon oranları arasında tarihsel olarak güçlü bir korelasyon bulunuyor.

FED üzerinde tam saha baskı kuran açıklamaları ardından dolar endeksi DXY son üç yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesine geriledi. Kraliyet aslanı Sterlin ise dolar karşısında neredeyse dört ayın en güçlü haftalık yükselişini kaydederek 2021 sonlarından bu yana en yüksek seviyesine 1,3720 ile tırmandı. Benzer şekilde Avrupa’nın ortak para birimi EUR’da 1,17 seviyesinin üzerinde dört yıl aradan sonra ilk kez kapanış yaptı. Trump’ın bilinçli bir şekilde doları zayıflarak avantaj elde etmeye çalıştığını düşündüğümüzü itiraf etmemiz gerekiyor. Lâkin, doların küresel rezerv statüsünü kaybetmeye başlaması, ABD açısından başka sorunları da beraberinde getirecektir.

FED’in favori enflasyon göstergesi PCE, beklentiler paralelinde %2,3 gelirken, çekirdek TÜFE piyasa tahminlerinin bir çıt da olsun üzerinde %2,7 olarak sonuçlandı. Verinin ciddi bir piyasa yansıması olmasa da, savaş ortamının yerine risk iştahına terk etmesi ile uzun bir süredir yatırımcısını ziyadesi ile mutlu eden altın kâr satışlarına sahne oldu. Kabaca iki ay önce 3,500 dolar ile rekor kıran akabinde savaşın ‘kızıştığı’ günlerde 3,450 dolar seviyesini aşamayan altın, 3,280 dolar seviyelerine geriledi. Fiat (itibarlı) para sistemine yönelik soru işaretlerinin arttığı ve yatırımcıların koşar adım (hatta merkez bankalarının da) arzı sabit fiziki enstrümanlara akın ettiği günümüzde, altın, gümüş ve bitcoin için tonumuzu olumlu tutmaya devam edecek olsak da, altında kâr realizasyonu ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Bu bağlamda, yukarı yönlü hareketin devam edebilmesi için, temmuz ayında 3,300 dolar seviyesinin altında aylık kapanış görmememiz gerekiyor.

Dünyada olumlu tablo devam ederken, Türkiye cephesinde ise TCMB’den beklenen faiz indiriminin yarattığı iyimserlik, iç siyasi risklerin gölgesinde sınırlı kalıyor. BIST100 endeksi dünya borsalarının coştuğu geride bıraktığımız haftayı sadece %2 yükselişle tamamlarken, USDTRY kuru ise 39,88 seviyesine yükselerek haftayı yeni bir rekor seviyeden tamamladı. TCMB’nin faiz indirimlerine Temmuz ayında başlayacağı senaryosu tahvil piyasasında alımları destekledi: İki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faiz %41,90 seviyesine kadar geriledi. Daha önce de belirttiğimiz üzere, TCMB’nin 19 Temmuz PPK toplantısında 350 baz puan faiz indirimine giderek politika faizinin siyasi iklimin değiştiği 19 Mart öncesine (%42,50) döneceğini düşünüyoruz.

Türk mali piyasalarının odağında artık bugün CHP Kurultay kararı yer alırken, siyasi riskler ve belirsizliğin yeniden gündemin ilk sıralarına yükseldiğini söylemeliyiz. Hatırlanacağı üzere, CHP’de Kasım 2023’te yapılan 38. Olağan Kurultay’ın ardından başlayan tartışmalar, muhalif delegelerin “usulsüzlük” iddiasıyla açtığı dava ile yeni bir boyuta taşınmıştı. Kurultayın yok hükmünde sayılması anlamına gelen “mutlak butlan” talebiyle açılan davanın kritik duruşması, bugün Ankara’da görülecek. Bu süreçte Özgür Özel, kayyum riskine karşı partiyi olağanüstü kurultaya götürmüş ve 6 Nisan’daki kongrede yeniden genel başkan seçilmişti. Ancak yargı süreci boyunca davalar birleştirildi ve “mutlak butlan” ifadesi resmî olarak dava dosyasına girdi. Kararın sabah saatlerinde açıklaması beklense de, kararın ileri bir tarihe ertelenme ihtimali de göz ardı edilmemesi gerekiyor. USDTRY kuru sabah ilk işlemlerde 39,90 seviyesinden eşleştiğini görüyoruz. Konunun piyasa ve ekonomi boyutunu göz ardı etmesek de, piyasaları bilinen risklere daha az tepki verdiğini de unutmamak gerekiyor.

Ayın ve çeyrek dönemin son iş gününde, teknoloji hisselerine olan güçlü talep ABD borsalarının vadeli işlemlerini yeni bir rekora taşırken, Pasifik’in diğer ucunda ise Asya borsaları da haftaya yükselişle başladı. Gösterge endeks Tokyo borsası, beklentilerin altında artış gösteren sanayi üretim verisine rağmen %1,5 artış kaydederek son bir yılın zirvesini test etti. Çin’in imalat sektörü Haziran ayında üst üste üçüncü kez daralma kaydederek ekonomik toparlanmanın kırılganlığına işaret etti. Resmî imalat PMI verisi, Mayıs’taki 49,5 seviyesinden 49,7’ye yükselse de hâlâ büyüme eşiği olan 50’nin altında kaldı. Çin hisse senedi endeksleri yatay bir seyir izliyor.

ABD’de bu hafta açıklanacak istihdam verilerinin zayıf gelme ihtimali, FED’in faiz indirimi beklentilerini artırırken, vadeli işlemler 2025 sonuna kadar 60 baz puan, 2026 sonuna kadar ise toplam 130 baz puan faiz indirimi bekliyorlar. Gözler ayrıca Trump yönetiminin Senato’dan geçirmek istediği 3,3 trilyon dolarlık vergi ve harcama tasarısını da dikkatle takip ediyor. Bu tasarının borçlanma ihtiyacını artırması nedeniyle, ABD tahvillerine olan yabancı ilgiyisi de test edilecek. Doların zayıf görünümü, OPEC+’ın üretim artırma planları ile birleşince Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı 67 dolar seviyelerine kadar geriledi.

Bu hafta takvim kısa ama gündem oldukça yoğun görünüyor. ABD’de salı günü FED Başkanı Powell’ın konuşması, ISM imalat verisi ve JOLTS açık iş sayısı açıklanacak. Çarşamba günü ADP özel sektör istihdam verisi, perşembe ise kritik haziran istihdam raporu takip edilecek. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacak. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecek. Bu haftanın Türkiye cephesinde ise en kritik makro verisi kuşkusuz perşembe günü açıklanacak Haziran ayı enflasyon rakamları olacaktır.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.