Connect with us

GÜNCEL

Bir yumurta-tavuk hikayesi: Ücret-fiyat sarmalı

Yayınlanma:

|

Sürekli şikayet edilen, fazlasıyla can yakan fiyat artışları; maaş zammı dönemlerinde çalışanların patronlara karşı en güçlü silahı hâline dönüşüyor. Yani çalışanlar harcarken düşman oldukları enflasyona, hakları olan maaş zammını isterken bir parça da olsa ısınmıyor değil. Ancak tam zam pazarlığı bittiğinde fiyatlar yine artıyor. Film yine başa sarıyor ve yine enflasyonla kol kola, patronların kapısı çalınıyor. Bu senaryo, iktisat biliminde ücret-fiyat sarmalı olarak açıklanıyor. Yani şu sıralar sıkça duyduğunuz ve muhtemelen sizin de kullandığınız ifadelerle:

“Maaşa zam gelmeden fiyatlar arttı bile.”

“Maaş zamlarını duyar duymaz fiyatlara zam yapmaya başladılar.”

Veya, biraz daha farklı ve çaresizlik dolu versiyonu ile:

“Maaşımıza zam yapmayın ama fiyatlar da artmasın.”

İşte: Buyurun size ücret-fiyat sarmalı… Ama önce 2000’li yılların enflasyonuna bir bakış atalım.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2005 yılı baz alınarak kaydedilen istatistiklere bakıldığında 19 yıllık süreçte fiyat değişimi %1.524 (yazıyla yüzde bin beş yüz yirmi dört) seviyesinde görünüyor. Daha anlaşılır bir dille açıklamak gerekirse, 2005 yılının Ocak ayında 100 TL olan bir mal ya da hizmetin fiyatı, bugün 1.624 TL’ye yükselmiş durumda.

Son 19 yılın en düşük yıllık enflasyonu %3,99

19 yıllık periyotta en düşük yıllık enflasyon oranı, 2011 yılının Mart ayında %3,99 ile görülürken son 19 yılın en yüksek yıllık enflasyonu Ekim 2022 döneminde %85,55 olarak gerçekleşti.

Biraz daha detaylandıracak olursak, aradan geçen 228 ayın 127 ayında enflasyon %10’un altında, yani tek hanede kalmış. Tek hanede geçen enflasyon dönemlerinin ortalama enflasyonu ise %7,87 olarak kayıtlara geçiyor. Bu süreçte 2012 Mayıs – 2017 Şubat aralığındaki 57 aylık dönemde enflasyon, kesintisiz olarak tek hanede kalmayı başardı.

2017 yılının Şubat ayından günümüze kadar geçen 83 aylık süreçte ise enflasyon yukarı yönlü bir seyir izleyerek yalnızca 3 ay tek hanede kaldı ve bu 83 aylık periyodun aylık bazda ortalama yıllık enflasyonu %28,79 düzeyinde. 2005 yılının Ocak ayında 100 TL olan bir ürünün fiyatı, 2017 yılının hemen başlarında 300 TL seviyelerine çıkarken aradan geçen 6 yılda neredeyse 6 katına ulaşmış hâlde. Özetle 12 yılda üçe katlanan fiyatlar, sonraki 6 yılda aynı seviyelerden neredeyse 6 katına ulaşmış.

Enflasyon neden artıyor ki?

Bu değerlendirmenin ardından “Son 6 yılda roket gibi fırlayan fiyatların artışında neler etkili oldu?” sorusunu ele alalım. Elbette ki, bu sorunun yanıtı oldukça karmaşık ve sadece bir yazıya sığdırabileceğimiz kadar basit değil. Ancak hafızaları tazelemek adına; ülkemizdeki siyasi ve ekonomik krizler, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları, küresel ekonomideki çalkantılar ve dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan savaşlar ilk akla gelenler olarak sayılabilir. Elle tutulur nedenlerden biri olarak Türk Lirası’ndaki değer kayıplarını da atlamamak gerek.

Ücret-fiyat sarmalı: Ücretler mi enflasyonu, enflasyon mu ücretleri artırıyor?

Her yıl olduğu gibi son aylarda asgari ücret başta olmak üzere ücret artış pazarlıkları yapılırken, işin doğası gereği enflasyon masaya konuyor. 2023’te de öyle oldu. Yüksek enflasyon koşullarında yaşamaya alışkın olan ülkemizde farkına varılan bilimsel bir gerçeklik, bu kez sokakta da dillendirilir oldu: İktisadi literatürde adı “ücret-fiyat sarmalı” ya da “ücret-enflasyon sarmalı” olarak geçiyor. Ekonomi bilimine aşina olmayanlar için şu şekilde özetlenebilir: Bir ülkede ücretler arttıkça mal ve hizmetlerin de fiyatı artar. Bu da enflasyonu yükseltir. Satın alma gücünü korumak ve enflasyona ezdirmek istemezseniz, mecburen ücretleri artırmanız gerekir. Sonrası yine enflasyon…

İktisadi gerçekliklere uygun olarak bir şeyler yapılmazsa bu döngü sonsuza kadar sürebilir ki o nedenle “sarmal” şeklinde ifade ediliyor. Bir bakıma, herkes birbirine “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?” diye sorup duruyor.

Türkiye’de ücret artışları ile enflasyon ilişkisi nasıl?

Literatürde makroekonomik açıdan incelenen bu durum, içinden çıkması oldukça güç denklemleri de beraberinde getiriyor. Öyle ki, sarmaldan çıkmak kimi zaman bir neslin ömrünü bulabiliyor. Bu hususta ekonomistlerin farklı görüşleri ve yaklaşımları mevcut. Ekonomi bilimi açısından sarmaldan çıkış reçetesinden önce, ülkemizdeki enflasyon ile asgari ücretteki artışları yıllık olarak inceleyelim.

Türkiye’de 2005-2023 yılları arasındaki enflasyon oranları ile ücret artışları arasındaki ilişkiyi bir de grafik üzerinde görelim.


Görüldüğü üzere, fiyatlar ile asgari ücret arasındaki grafiklerin hareketlerinde bir doğrusallık söz konusu. Ve hatta eğim artışlarının eğilim çizgilerinin açısı da birbirine çok yakın.

Şimdi gelelim asıl soruya: Ücretler artarsa enflasyon artar mı; daha da doğrusu, ücretleri artırmamak enflasyonun düşmesini sağlar mı? Sorunun ilk kısmını yukarıdaki grafikle açıklayabiliriz. Ülkemizin gerçekleri, yakın tarih ve hayatın gerçekleri iktisat bilimin bizlere öğrettikleriyle paralel bir şekilde ücret artışlarının enflasyonu artırdığını gösteriyor. Elbette ki enflasyon için ücret artışları tek sebep değil. Kurdaki bozulmalar, Türk Lirası’nın değer kaybı, hatalı uygulanan para politikaları, enerji ve gıda fiyatlarındaki küresel artış eğilimleri de enflasyon üzerinde oldukça etkili.

Ücretler artmazsa enflasyon düşer mi?

Peki ücretler artmazsa enflasyon düşer mi? Ülke olarak böyle bir ortamı deneyimlemedik henüz. Yani enflasyon geldi ve o enflasyona bakarak ücretleri az ya da çok, sürekli olarak artırdık. Ancak 2024 yılı asgari ücret artışları görüşülürken bazı politikacıların ve “Asgari ücretler artmasın ama fiyatlar da artmasın” diyen Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın bu sorumuza değindiğini gördük. Birçok iktisatçı ve akademisyen de bu sarmala değinerek ücretlere popülist yaklaşımlarla kontrolsüz zam yapılmaması gerektiğine değindi. Fakat enflasyon geriden geldiği için ücret artışı yapılmaması neredeyse imkansızdı, öyle de oldu. En azından içerisinde yerel seçimlerin olduğu 2024 yılı için.

Ücret-fiyat sarmalından nasıl çıkılır?

Açıklamaya çalıştığımız ücret-enflasyon sarmalından çıkışın hiç de kolay olmadığını anlamak için ekonomist olmaya gerek yok aslında. Fakat bu sarmaldan çıkış için adımlar atılmalı. İktisadi tarafta neler yapılabileceğine kısaca değinelim.

Çalışanların verimliliğinin artması: Çalışanların daha verimli çalışmaya başladığı bir dünyada, işverenlerin bu verimlilik artışı nedeniyle işgücü maliyetlerindeki artışları üretip sattıkları mal veya hizmetlerin fiyatlarına yansıtmaması durumu. Yani günlük ücreti 100 TL olan bir işçi, günde 500 adet mal üretiyorken ücreti %50 artışla 150 TL’ye çıktığında, ekstra motive olması ve günlük 1.000 tane mal üretmesi olarak düşünülebilir. Patronun da üretim artışı sayesinde fiyatları artırmaya gerek duymamasıyla sonuçlanır bu.

Üretimdeki diğer maliyetlerin düşmesi: Mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan diğer girdilerin fiyatlarındaki düşüşler, bir nevi işçi ücretlerinde artışın gelen maliyet artışını dengelemesi durumu. Yani ücret artışı ile çalışan giderleri artan patronun, üretimde kullandığı hammadde veya enerji gibi diğer girdi fiyatlarında düşüş yaşanması ile ücret artışlarını tolere ederek fiyatları artırmaması.

Ekonomi yönetimlerinin uygulamaları ve para politikası: Genellikle ülkede faiz oranlarının artırılması neticesinde çalışanların elde ettiği geliri harcamak yerine tasarrufa gitmesi durumu. Bu, borçlanma maliyetlerini de artıracağından kredi ile alımlar azalır ve talepteki düşüş üzerinden fiyatlarda da düşüş görülür.

Özetle

Ücret-enflasyon sarmalından iktisadi olarak saydığımız 3 çıkış yolundan ilk ikisi, serbest piyasa ekonomisini benimseyen ülkemizde çok da kontrol edilebilir senaryolar değil. Bu durumlarda, dönemsel ya da yapısal birçok değişkenin de denklemde olduğu unutulmamalı. Üçüncü yönteme gelecek olursak, zaten aylardır bu senaryoyu yaşıyoruz ve bunun bir müddet daha süreceğine emin olabilirsiniz.

Pareto

Okumaya devam et

GÜNCEL

Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesinde Maliyet ve Yeniden Değerleme Modelleri

Maddi duran varlıklar, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için sahip oldukları fiziksel varlıklar arasında yer alır. Bu varlıkların finansal tablolara doğru şekilde yansıtılması, hem yatırımcıların hem de finansal analiz yapanların sağlıklı kararlar alabilmesi açısından büyük önem taşır. Uluslararası Muhasebe Standartları çerçevesinde, maddi duran varlıkların finansal tablolarda gösterimi için iki temel model mevcuttur: maliyet modeli ve yeniden değerleme modeli.

1. Maliyet Modeli

Maliyet modeli, bir varlığın ilk muhasebeleştirilmesinden sonra, finansal tablolarda maliyetinden birikmiş amortisman ve varsa değer düşüklüğü zararları düşülerek gösterilmesini esas alır. Bu yaklaşımda varlık, edinildiği tarihteki maliyet değerine sadık kalınarak bilançoda yer alır. Bu yöntem; basit, anlaşılır ve uygulaması görece kolaydır. Ancak ekonomik ortamda meydana gelen değişimlerin, özellikle enflasyonist etkilerin, varlığın gerçek değerini yansıtmasını engelleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

2. Yeniden Değerleme Modeli

Yeniden değerleme modeli ise, maddi duran varlıkların gerçeğe uygun değeri üzerinden muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu modelde, varlıkların güncel piyasa değerleri düzenli olarak ölçülür ve finansal tablolarda bu güncel değerler üzerinden yer alır. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için gerçeğe uygun değerin güvenilir bir biçimde ölçülebilir olması gerekir.

Yeniden değerleme sonucu oluşan tutar, yeniden değerleme tarihindeki gerçeğe uygun değerden, sonraki dönemlerdeki birikmiş amortisman ve değer düşüklüğü zararlarının çıkarılmasıyla belirlenir. Varlıkların değerleri önemli ölçüde değiştiğinde yeniden değerleme yılda bir kez yapılmalıdır. Eğer değer değişimi önemsiz düzeydeyse, bu işlem 3 ila 5 yılda bir gerçekleştirilebilir.

Bu yöntemle finansal tablolar daha gerçekçi bir varlık değerlemesi sunar; ancak değerleme işlemlerinin karmaşıklığı, maliyetleri ve değerleme sıklığının doğru belirlenmesi gibi uygulama zorlukları içerir.

3. Uygulamada Önemli Hususlar

  • Bir varlık sınıfındaki tüm kalemler eş zamanlı olarak yeniden değerlemeye tabi tutulmalıdır. Bu, aynı varlık grubunda farklı tarihlerde yapılan değerlemelerin finansal tabloları yanıltıcı olmasının önüne geçmek içindir.

  • Alternatif olarak, kısa sürede tamamlanacak ve güncelliğini koruyacak şekilde dönüşümlü yeniden değerleme de yapılabilir.

  • İlk kayıt ve ölçüm aşamasında tüm duran varlıklar maliyet bedeliyle kayda alınır. Ancak sonraki ölçümlerde işletme tercihini maliyet modeli veya yeniden değerleme modelinden yana kullanabilir.

4. Değer Düşüklüğü Testi

Maddi duran varlığın finansal tablolarda gösterilen defter değeri ile geri kazanılabilir tutarı karşılaştırılır. Geri kazanılabilir tutar, kullanım değeri ile net gerçeğe uygun değer kıyaslanarak büyük olanı esas alınır. Eğer defter değeri, geri kazanılabilir tutardan yüksekse, bu fark kadar değer düşüklüğü zararı kaydedilir.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı

İş Bankası Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk dijital Eurotahvil ihracını gerçekleştirdi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Euroclear tarafından işletilen Dijital Finansal Piyasa Platformu (D-FMI) kullanılarak ihraç edilen Eurotahvil, 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen deprem felaketlerinden etkilenen illerdeki kişilerin, çiftçilerin, mikro ve küçük işletmelerin finansmanı için kullanılacak. İşlemde Citigroup Global Piyasalar ile Citibank Londra Şubesi dealer ve ajan banka rolleriyle görev aldı.

“Dijitalde doğmuş tahvil” (Digitally Native Note) olarak adlandırılan tahvil, Dağıtık Defter Teknolojisi (DLT) kullanılarak ihraç edildi. Söz konusu teknoloji; güvenli ve merkezi olmayan kayıt tutmayı sağlıyor; tahvillerin ihraç edilmesini ve takasını da kolaylaştırıyor. Bu sayede ihraç edilen Eurotahvilin takası da işlemin fiyatlandırıldığı gün içerisinde sonuçlandırıldı.

Türkiye’de ve gelişmekte olan bir piyasada özel bir banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk Eurotahvil ihracı

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, konuya ilişkin değerlendirmesinde, ikinci yüzyılına adım attıkları 2025 yılında, Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel bir banka tarafından ilk dijitalde doğmuş Eurotahvil ihracını gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti vurgulayarak şunları söyledi:

“Türk bankacılık sektörünün uluslararası finansal piyasalarına erişim gücü, gelişmişlik düzeyi ve yeni teknolojilere hızlı adaptasyonunun teyidi niteliğindeki bu işlem, İş Bankası’nın dünyadaki yeni teknolojileri hayata geçirmedeki öncü rolünü bir kez daha ortaya koyuyor. Bu ihracımızı, blokzincir teknolojisinin sermaye piyasaları işlemlerinde kullanımına örnek oluşturması açısından kıymetli buluyorum. Finansal piyasa enstrümanlarının sürekli gelişen teknolojilerle çeşitlenmesinde öncü rol oynamaktan da ayrıca gurur duyuyoruz. İşlemin dayandığı teknolojinin yanı sıra elde edilecek kaynakların deprem bölgesindeki üretici kesimlerce kullanılması ise işlemin önemini artıran bir diğer temel unsur.”

IFC Genel Müdürü Makhtar Diop da şöyle konuştu:

“Bu yatırım, finansal inovasyon alanında önemli bir dönüm noktası olup, Türkiye’nin ilk dijital tahvili olma niteliğini taşıyor. Bir blokzinciri platformunda ihraç edilen söz konusu tahvil, Türkiye’de depremden etkilenen işletmelerin finansmana erişmesine yardımcı olacak. Bu işlemle tahvil piyasasında yeni dijital teknolojileri kullanarak finansmanı daha erişilebilir hale getiriyor ve en çok ihtiyaç duyan taraflara kritik önemi haiz sermayeyi yönlendirerek depremden etkilenen bölgenin yeniden inşa ve toparlanma süreçlerini destekliyoruz.”

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

ING üst düzey yöneticileri işten çıkarıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bloomberg’in haberine göre ING yöneticilerini işten çıkaracak.

ING, Bloomberg’e gönderdiği e-posta ile piyasa koşulları ve gelecekteki şirket büyümesini değerlediğini, işgücünü tekrar dengelemek amacıyla işten yöneticiler çıkaracağını duyurdu.

Banka, küresel olarak bankada yaklaşık 230 yöneticinin işten çıkarılacağını belirtirken, yöneticilerin arasında lokasyonların orantılı olarak ayrılacağını ekledi. Bu üst düzey yöneticilerin müdür, genel müdür, ortak, analist, gibi rollerde olacağı bilgisini de verdi.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.