Connect with us

BANKA HABERLERİ

Prof. Dr. YILMAZ: KREDİ KART DÜZENLEMESİ ENFLASYONA FREN OLABİLİR Mİ?

Kredi kartı harcamaları ve limitlerde izlenmeyi gerektirecek ne tür gelişmeler oldu? Acaba güçlü tüketim mi kredi kartları kullanımını arttırıyor yoksa en önemli neden enflasyon beklentilerinin çıpalanamaması mı?

Yayınlanma:

|

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) yeni Başkanı Fatih Karahan, dün yılın ilk Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısında kredi kartı konusundaki gelişmeleri izlediklerini söyledi. Geçtiğimiz haftalarda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile banka üst düzey yöneticilerinden de kredi kartlarında düzenleme sinyalleri geliyordu.

Kredi kartı harcamaları ve limitlerde izlenmeyi gerektirecek ne tür gelişmeler oldu? Acaba güçlü tüketim mi kredi kartları kullanımını arttırıyor yoksa en önemli neden enflasyon beklentilerinin çıpalanamaması mı?

Tüketimin güçlü, talebin sıkı para politikasına rağmen hâlâ canlı olduğu, makroekonomik göstergelere de yansıyor. Çeyreklik büyüme verilerinde büyümenin itici gücü özel kesim tüketim harcamaları olmaya devam ediyor. Enflasyonist beklentilerin ve fiyatlamaların bozulduğu ortamda fiyatların daha da artacağı endişesi güçlü tüketimi beslerken, kredi kartı kullanımını da beraberinde getiriyor. Bir anlamda kısır döngü var.

İçinde bulunduğumuz enflasyonist ortamda pek çok ürünün fiyat artışları ve nominal ücret artışlarının kart limitlerinden daha hızlı artmasından kaynaklı bir durum yaşıyoruz. Aslında kredi kartı harcamalarındaki ve kart limitlerindeki artıştan enflasyonu ve onu takip eden ücret artışlarını arındırmamız gerekiyor. O nedenle kart limitleri doluyor ve bu durum limit kullanım oranının artışı şeklinde istatistiklere yansıyor.

İhtiyaç, destek kredilerinin faiz oranlarındaki yükselişin ardından hanehalkı, kredi kartı kullanımına yöneliyor. Kredi faizleri hem artıyor hem de krediye erişim çok zor. Dolayısıyla kredi kartı kullanımı bu nedenle de arttı.

Kredi kartının taksitli alışveriş ve nakit çekim amacıyla kullanımı yaygın.

BDDK verilerine göre bir yıl içinde kredi kartı hacmi yüzde 155 arttı. Oysa ihtiyaç, konut, taşıt kredileri hacmindeki artış yüzde 40 olarak gerçekleşti.

Kredi kartı ekstresinde asgari ödeme tutarı yüzde 40 ise kart borcunu ödemek zorlaşıyor. Borç arttıkça, aylık taksit miktarı da artıyor. Ayrıca taksitli satışlara gelen sınırlama, kart sahiplerini kısa vadeli borç sarmalına sokmuş durumda.

Kredi kartları ödenmedikçe faiz yükü artıyor, ardından yasal takip başlıyor. BDDK verilerine göre 19-26 Ocak haftasında takipteki bireysel kredi toplamı 48 milyar TL, bu tutarın yüzde 35,5’i olan 17 milyar TL’si kredi kartı takiplerinden oluşuyor.

Kredi kartı düzenlemeleri bekleyebilir. Nedeni; bir anlamda kart kullanımı yaygın olmak zorunda, artık nakite dönülmesi zor. Çünkü 200 TL’lik banknotlar, günümüzün en büyük kupürlü banknotu. Oysa bu banknotlar 1.1.2009’da tedavüle çıktı. 2009 yılında enflasyon yüzde 6,5’di, Dolar/TL 1,52 idi. Bugün enflasyon yüzde 64,8 ve Dolar/TL 30 TL’yi aşmış durumda. Alım gücü düşen banknotlar, piyasada 500, 1.000 TL’lik banknot ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Nakit taşıyarak günlük ihtiyaçları karşılamak bile neredeyse imkansız.

Gelelim kart limitlerine… Hem kredi kartı limitleri geçen yıla göre daha yüksek, hem de yüksek limitli kart sahiplerinin toplam kredi kartı sahiplerine oranı yüksek.

Kredi kartı limiti 100.000 TL üstü olan kart sahiplerinin sayısı, toplam kredi kartı sahiplerinin dörtte birini aştı. Bu oran bir yıl önce sadece yüzde 3’tü.

Bu duruma yol açan pek çok neden var. Yüksek enflasyon, nominal olarak ücretleri arttırdı. Dolayısıyla bankalar beyan edilen gelirin artışı karşısında müşterilerinin kredi kartlarının limitlerini attırmayı teklif ediyor ve bu teklif de karşılık buluyor. Ayrıca taksitli alışveriş, kredi kartı limitinin düşmesine yol açıyor.

Kart limitleri alışveriş ve nakit çekim nedeniyle doluyor. Kredi kartı limiti artsa da kartların limitleri kalmayabiliyor. Şöyle; kredi kartıyla taksitli alışveriş yapılsa bile, alışveriş tutarının tamamı kredi kartının limitinden düşülüyor. Ancak taksitler ödenirse ödeme yapılan tutar kadar kredi kartı limiti açılıyor.

Ödeme zorluğu oluşursa kredi kartları yetersiz bakiye alarmı vermeye başlıyor.

Firmalar açısından da durum farklı değil. Üretim maliyetindeki yükseliş, işletme sermayesi ihtiyacı, krediye erişimin zorluğu, firmaları da kredi kartı kullanımına, nakit çekime doğru yönlendiriyor.

Bankalar, kredi kartlarıyla “tabana yayılan kredi” verme imkanına sahip.

Bankalar açısından kredi kartı diğer kredilere göre çok riskli bir ürün değil. Kredi kartlarının zaten kanuni limit sınırı var, geliri olmayana limit açılması zor. Bankalar kredi kartı limitleri ve kart ödemelerine ilişkin riskleri yakından kontrol ve takip ediyor. Düzenli geliri olan, düzenli ödeme yapanlara limit yükseltme imkanı daha fazla. Sonuçta gelir tespiti bankaların sorumluluğunda. ve bu durum bankalar açısından oldukça sıkı takip edilebiliyor. Bu şekilde bankalar “tabana yayılan” kredi verme imkanına ulaşıyor.

O nedenle zaten yüksek faizli ve sınırlı miktardaki destek, ihtiyaç kredilerine ulaşamayanların varlığında bankaların kredi kartı üzerinden de kazanç sağlamasının yolunu açıyor, bir anlamda teşvik ediyor. Böylece kredi kartı sahibi sayısı arttıkça ve kredi kartı limitleri arttıkça destek kredisi, ihtiyaç kredisi üzerinden değil, kredi kartları üzerinden kredi tabana yayılıyor.

Kredi kartı ve kayıt dışılık bağını unutmamak gerek. 

Kredi kartıyla yapılan alışveriş kayıt dışılığı önleyici işleve sahip. O nedenle kredi kartları üzerinden bankaların kayıt dışılığı önleyici rolü büyük. Kredi kartı kullanımı sınırlaması olursa, kayıt altındaki pek çok ödeme kayıt dışına kolaylıkla çıkar. Geçmiş yıllarda büyük mağazaların “ödeme merkezleri”nde senet, belge üzerinden taksitli alışverişin, kredi kartıyla yapılan alışverişten daha maliyetli bir şekilde yapıldığını hatırlayanlar vardır.

Dijitalleşen dünyada ve en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında bu şekilde geçmişe dönmenin, tüketimi baskılayarak enflasyonu dizginlemeye faydasının olacağını sanmam.

2023 yılı başından bu yana bankalar, makroihtiyati tebdirler kapsamında onlarca regülasyonlara tabi tutuldular, özellikle menkul kıymet tesisi açısından. Günümüzde destek kredileri, bireysel kredilerin hacmi düşük. Bankalar bu kredileri kullandırmayınca burada krediyi tabana yayma imkanlarından biri olan ve ellerindeki önemli bir enstrüman, işte bu kredi kartı limitleridir.

Limiti güncelleyen banka ve o limite muhtaç müşterilerin buluştuğu ortamda ortaya çıkan sayısal büyüklük Merkez Bankasının ve Hazine ve Maliye Bakanlığının dikkatini çekiyor.

Görünen o ki, kredi kartlarının hacmi, limitleri, yasal takip boyutu, enflasyonun ve enflasyonla mücadelede gelinen noktanın turnusol kağıdı gibi.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.