Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Türkiye pozitif ‘hikâye’ büyürken, gözler Cenevre’de

Yayınlanma:

|

Hafta sonu, Başkan Karahan’ın AA’ya verdiği özel röportajı okurken, ECB’nin bir dönem başkanlığını yapan bazuka lakaplı ve “ne gerekiyorsa (whatever it takes)” sözü ile kararlılığın ve herhangi bir engeli aşma iradesinin sembolü olarak hatırlanan Başkan Draghi’nin 2012 senesindeki konuşmasını hatırladım. Sn. Başkan Karahan, şahin bir üslup takınarak piyasalara güven telkin etmek suretiyle büyük montanlı faiz indirim beklentilerini törpülemeye çalıştığını görüyoruz.

Başkan Karahan %24 olan yıl sonu enflasyon hedefine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapılacağına vurgu yaparken, TL’deki reel değerlenmeye de atıfta bulundu. Başkan Karahan, kur için bir hedef seviyeleri olmadığını, uygulanan politikaların bir sonucu olarak yatırımcı tercihinin TL lehine artması ile reel değerlenmenin devam ettiğini söyledi. Biz de Başkan Karahan ile aynı noktada olmak suretiyle, TL’de reel değerlenmenin kademeli olarak azalmaya devam etse de yaz aylarına kadar süreceğini düşünüyoruz.

Hatırlamak gerekirse, geçen yılın Mart, Nisan ve Mayıs aylarının ortalama aylık enflasyonu %3,25 seviyesinde idi. Bu baz etkisinin yanı sıra, enflasyonun ana eğiliminde görülen yavaşlamanın da yardım ile, önümüzdeki aylarda düşüş ivmesinin devam etmesini bekliyoruz. TCMB’nin ise önümüzdeki üç toplantının her birinde 250 baz puan faiz indirimine giderek politika faizini %35’e çekmesini muhtemel görüyoruz. Sene sonu faiz beklentimiz ise %27,50 – %30,00 aralığında yer alıyor.

Gelin hep birlikte, faiz indirim beklentilerinin yanı sıra, TL ve TL cinsi varlıklar üzerinde var olan olumlu hikâyeye biraz da geniş bir açıdan bakarak manşetimize de ruh kazandırmaya çalışalım. Türkiye’nin son dönemde olumlu anlamda biriken hikâyesine bültenlerimizde hemen hemen her gün değiniyoruz. Özellikle, Trump sonrası yeni dünya düzeninde, kendisini savunma noktasında harekete geçen Avrupa’nın, AB üyesi olmayan Türkiye ile dirsek temasını oldukça önemsiyoruz. Türkiye ile AB arasında oldukça güçlenen diyalog ve Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her platformda AB üyeliğinden söz etmeye başlaması sonrası bu hafta 20-21 Mart tarihinde Türkiye’nin AB Liderler Zirvesi’ne katılımcı olarak davet edildiğinin altını bir kez daha çizmek isteriz.

Buradan başka ve çok önemli bir konuya sıçrayalım. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in ev sahipliğinde, Cenevre’de 5+1 formatında düzenlenecek gayriresmi Kıbrıs zirvesi bugün başlıyor. KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Hristodulidis’in yanı sıra garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de toplantıda yer alacak. Zirve, adadaki statükoyu şekillendiren dinamikleri yeniden masaya taşırken, Kıbrıs meselesi, sadece adanın iki toplumlu yapısıyla sınırlı değil; Türkiye-AB ilişkilerinin de önemli bir parçası olarak okuyoruz. Son dönemde, Avrupa’nın savunma politikalarında Türkiye ile daha yakın bir işbirliği arayışı içinde olması, ya da NATO çerçevesindeki askerî angajmanların ve bölgesel güvenlik politikalarının gündemde olduğu bir dönemde, her ne kadar adanın kuzeyinde büyük bir heyecan hâkim olmasa da, stratejist kimliğim ile Cenevre ve ötesini farklı bir bakış açısı ile değerlendirmek istiyorum.

Özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji denklemine eklenen jeopolitik kaygılar, tarafların masada daha fazla manevra alanı aramasına neden olabileceğini göz ardı etmesem de, AB’nin Rum tarafını her koşulda destekleyen yaklaşımını ise ne kadar sürdüreceğini merakla takip edeceğiz. KKTC, egemen eşitlik vurgusunu koruyarak Cenevre’ye giderken, şekillenecek diyalog ortamı, ya da içinde bulunduğumuz yeni dünya düzeni, hem Kıbrıs için hem de Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir denge arayışının parçası olabileceğini ve bu bağlamda adada olası bir anlaşmanın sanıldığı kadar da uzak olmayacağını düşünüyoruz!

Kıbrıs mevzusu haftanın sıcak gündem manşeti olsa da, Suriye ve Ukrayna’nın yeniden inşasında Türkiye’nin belli bir ölçüde fayda sağlayacağı beklentisi ile Borsa İstanbul son iki haftadır olumlu bir görünüm sergiliyor. Alt endekslerde, BIST Taş Toprak Endeksi (XTAST) çimento şirketlerinin önderliğinde son iki haftada %14 yükselerek lokomotif görevi üstlendi. Öte yandan, yabancının Türkiye yatırımlarında önemli bir barometre görevi üstlenen ABD ile ilişkiler şimdilik olumlu bir eksende ilerliyor. Trump’ın dış politikada sergilediği agresiflik ve sağa sola ‘kırmızı kart’ gösterdiği bir ekosistemde, hafta sonu gerçekleşen ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi mevzusunun ön plana çıkarıldığı Trump – Erdoğan telefon görüşmesini de olumlu hikâye sütununa ilave bir nokta olarak yazılması gerektiğini düşünüyoruz. Borsa İstanbul ana endeksi, son iki haftada %12 yükselirken, faiz indirim sürecinin bankacılık sektörüne olumlu yansıyacağı beklentisi ile bankacılık endeksi son üç haftada %14 yükseldi.

Faiz indirim senaryosunun Türk finansal varlıklarında önemli bir değerlenme potansiyeli taşıdığını ve bu bağlamda tahvil ve hisse senetleri için bir süredir geliştirdiğimiz olumlu tonu, olumlu tarafta kümelenen pekçok haber başlıkları ile korumaya devam edeceğimizi yeri gelişmek bir kez daha belirtmek isteriz. USDTRY kuru TCMB’nin güçlü rezervleri sayesinde bebek adımları ile kuzeye ilerlemeye devam ederken, bu sabah ilk işlemlerde 36,65 seviyesinden eşleşdiğini not edelim.

Her ne kadar Rusya elini yüksekten açarak bir aylık ateşkes sürecine ilişkin çekincelerini belirtse de, Ukrayna’nın ABD’ye karşı çaresiz duruşu sonrası, tünelin sonunda ‘ışığı’ görür gibiyiz. ABD Başkanı Trump’ın, Ukrayna’daki üç yıllık savaşı sona erdirmenin yollarını görüşmek üzere bu hafta Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile konuşması beklenirken, ABD temsilcisi Steve Witkoff, Moskova’da Putin ile yaptığı görüşmeyi “olumlu” olarak nitelendirdi. Olası bir barış, Rusya – Ukrayna savaşında yaşanan arz şokunu terse çevirip Türkiye gibi net enerji ve emtia ithalatçısı bir ülkeye destek vereceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin yabancı indinde risklerini yansıtan beş yıl vadeli CDS risk priminin 258 baz puan ile neredeyse pandemi döneminden bu yana en düşük seviyelerde salınması, risksiz faiz olarak görülen ABD on yıllık faizin de geldiği seviyeler ile birlikte göz önüne alınırsa, olumlu havadan faydalanmak adına Hazine’nin yeni bir eurobond ihracına çıkması için zeminin de elverişli olduğunu düşünüyoruz.

Dönelim biraz da yurtdışı piyasalara. Trump’ın sağı solu belli olmayan ve yatırımcı güvenini sarsan politikalarının ilk etapta stagflasyona, devamıda ise resesyona (ekonominin üst üste iki çeyrek boyunca negatif büyüme göstermesi, yani daralması durumu) neden olacağı beklentisi ile geride bıraktığımız haftanın büyük bir bölümünde etkili olan riskten kaçınma isteği piyasaların karamsar tarafta kalmasına neden olmuştu. Ekonomik faaliyetlerin yavaşlayacağı, üretimin, yatırımların ve harcamaların düşeceği korkusu ile hisse senetleri sert satışlara sahne olurken, haftanın son iş günü, Rusya-Ukrayna ateşkes umutları ile ABD’de hükümetin kapanma ihtimâlinin azalması tepki alımlarına neden olmuştu.

Yeni gün ve hafta başlangıcında, ABD’nin Yemen’deki Husilere yönelik saldırısı manşetlerde yer alırken, Hüsilerin deniz taşımacılığına yönelik saldırılarını sonlandırana kadar saldırıların da devam edeceği belirtildi. İran destekli Husilerin Kızıldeniz’deki saldırıları, Süveyş Kanalı’ndan geçen gemi sayısında önemli bir düşüşe neden olurken, bu durum, küresel ticaretin yaklaşık %12-15’inin geçtiği Süveyş Kanalı’nda nakliyeyi aksatmış ve birçok lojistik şirketinin Afrika’nın güneyinden dolaşan alternatif rotalara yönelmesine yol açmıştır. Yolun uzaması, tedarik zincirinde sorunlara neden olurken, yakıt maliyeti başta olmak üzere enflasyonla savaşa da olumsuz bir katkı sağladığını göz ardı etmeyelim. Haberin risk algısını çok fazla etkileyeceğini düşünmüyoruz. Keza altının ons fiyatı haftayı tamamladığı 2,890 dolar seviyesinde salınırken, ABD 10 yıllık tahvil getirisi de benzer bir şekilde %4,30 seviyesinde işlem görüyor. Altın ons fiyatı geride bıraktığımız hafta 3,004 dolar seviyesini test ederek tam bir yıl önce başladığımız yolda bizleri utandırmadı! Çok net bir şekilde söylemek gerekirse, Trump döneminin barındırdığı belirsizlikler ve fiat para sistemine olan güvensizlik devam ettikçe, altında yön yukarı olmaya, beraberinde de gümüş ve bitcoini de sürüklemeye devam edeceğini düşünüyoruz.

Pasifiğin diğer ucunda ise Asya borsalarında iyimser havanın egemen olduğunu görüyoruz. Çin tüketimi artırmaya yönelik yeni teşvik önlemleri açıklamasıyla piyasalarda artan olumlu beklentiler borsalara da alım getirmiş. Şangay hâriç, geriye kalan tüm borsalarda %1’in üzerinde alımlar görürken, hükûmetin iç tüketimi canlandırmak için gelir artırıcı adımlar ve kredi koşullarının gevşetilmesi gibi önlemler duyurması, küresel talebi artıracağı umuduyla petrol fiyatlarını da yükseltti. Asya piyasaları güçlü bir seyir izlerken, Cuma günü tepki alımlarına sahne olan ABD borsaları, resesyon endişeleri nedeniyle bu sabah vadeli işlemlerde düşüş yönlü bir performans izliyor. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, hafta sonu, ABD’de resesyon yaşanmayacağına dair “garanti verilemeyeceğini” belirterek yatırımcıların ekonomik durgunluk kaygılarını artırdı!

Trump’ın dış ticaret tarifeleriyle ilgili belirsizlik yaratan politikalarına paralel önde gelen kurumlar hisse senedi endeksleri için yıl sonu tahminlerini aşağı yönlü revize ederken, gözler Çarşamba günü sonuçlanacak olağan FED toplantısına çevrildi. Yatırımcılar olası faiz indirimi sinyalleri açısından Başkan Powell’ın basın toplantısını yakından takip edeceklerdir. FED kararının yanı sıra, İngiltere, İsviçre ve Japonya Merkez Bankası kararları da yakından takip edilecek. Barış umudu ile iyimser bir seyir izleyen Rus Rublesine paralel gözler Rusya Merkez Bankası kararında da olacak. Alman partiler savunma harcamalarında anlaşırken, EURUSD paritesi haftayı 1,0880 seviyesinden ve beş ayın zirvesine yakın tamamladı. EUR’nun aşırı alım bölgesine geldiğini, teknik mânâda, daha da yukarıda, 1,0980 seviyesinin önemli bir direnç görevi üstleneceğini düşünüyoruz.

Her ne kadar gözler merkez bankalarında olsa da, biz ise AB Liderler Zirvesi ve Cenevre Kıbrıs görüşmelerini takip edeceğiz. Bu minvalde, iyimser haberlerin veya olumlu ‘hikâyenin’ desteği ile Türk mali piyasalarında olumlu ayrışmanın da devam etmesini bekliyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Borsada Robotlar Kazanırken Küçük Yatırımcı Neden Kaybediyor?

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Borsada robot işlemleri” ya da diğer adıyla algo trading (algoritmik işlem), bilgisayar programları aracılığıyla önceden belirlenmiş kurallara göre otomatik olarak alım-satım işlemlerinin yapılmasıdır. Yani, insan müdahalesi olmadan, bir yazılım belirli sinyallere göre işlem yapar.

Robot işlemler, yatırımcının belirlediği stratejiye göre otomatik olarak hisse senedi, döviz ya da vadeli işlem alıp satan bilgisayar programlarıdır.

Nasıl Çalışır?

Robotlar şu tür kurallara göre işlem yapar:

  • Fiyat belirli bir seviyeye gelince al/sat

  • RSI, MACD gibi teknik göstergelere göre

  • Gün içi volatiliteye göre

  • Belirli saatlerde veya hacimlerde işlem

Bu kurallar algoritma şeklinde kodlanır. Sonrasında sistem bu kurallara göre otomatik işlem yapar.

Örnek:

Bir robot şöyle çalışabilir:

“Eğer bir hissenin fiyatı 20 günlük ortalamasının üstüne çıkarsa ve işlem hacmi %30 artarsa alım yap. Fiyat %5 yükselirse sat.”

İnsan bunu manuel takip edemez ama robot saniyeler içinde uygulayabilir.

Kullanım Alanları:

  • Yüksek Frekanslı İşlemler (High-Frequency Trading): Milisaniyeler içinde al-sat

  • Arbitraj: Farklı piyasalardaki fiyat farklarından kar etme

  • Market-making: Sürekli alım-satım yaparak likidite sağlama

  • Gün içi al-sat stratejileri

Avantajları:

  • Hızlı karar alma ve işlem yapma

  • Duygusuz işlem (panik yok, açgözlülük yok)

  • İnsan hatasını ortadan kaldırma

  • 7/24 işlem imkanı (kripto gibi piyasalarda)

Riskleri:

  • Yanlış algoritmalar büyük zarar doğurabilir

  • Piyasa çalkantılarında beklenmedik kayıplar

  • Diğer robotlarla çakışma (flash crash riski)

Küçük yatırımcı niçin zarar eder, ne yapmalı?

Robot işlemleriyle borsada küçük yatırımcıların nasıl zarar ettiğini anlamak, hem bireysel yatırımcılar için hem de piyasa dinamiklerini anlamak açısından çok kritik.

Küçük Yatırımcı Neden Zarar Eder?

1. Robotlarla Aynı Hızda Tepki Veremez

Robotlar milisaniyeler içinde emir verirken, küçük yatırımcı genelde geç tepki verir. Özellikle ani hareketlerde:

  • Hisse tavan yaparken girmek isteyip geç kalır,

  • Düşerken çıkmak isteyip “biraz daha bekleyeyim” der ve dibe gider.

Örnek: Hisse fiyatı hızlıca yükseliyor → Robotlar tepede satıyor → Küçük yatırımcı o fiyattan alıyor → Fiyat düşüyor → Küçük yatırımcı zararda kalıyor.

2. Robotlar Duygusuzdur, Küçük Yatırımcı Panik Yapar

  • Robot sistemler sadece sinyale bakar, korkmaz, heyecanlanmaz.

  • Küçük yatırımcı ise “fırsat kaçıyor” ya da “her şey battı” duygusuyla panik alım/satım yapar.

3. Likidite Tuzağına Düşer

Bazı robot sistemleri fiyatları geçici olarak yukarı/asağı çekip küçük yatırımcıları “harekete geçmeye” zorlar:

  • Fiyat yükseltilir → Küçük yatırımcı alır → Robotlar satış yapar → Fiyat düşer → Küçük yatırımcı zarar eder.

Bu stratejiye “spoofing” veya “pump and dump” da denir.

4. Bilgi Asimetrisi

Robot işlemleri yapanlar genellikle:

  • Daha fazla veriye,

  • Daha iyi analiz araçlarına,

  • Daha gelişmiş altyapılara sahiptir.

Küçük yatırımcı ise genellikle sosyal medya, forum ya da kulaktan dolma bilgiyle hareket eder.

5. ⏱️ Zamanlama Hataları

Robotlar en uygun zamanı saniye hassasiyetinde belirleyebilir. Ama küçük yatırımcı:

  • Geç alım yapar

  • Erken satar

  • Ya da dipten almaya çalışırken dibe saplanır.

6. Manipülasyonun Mağduru Olur

Bazı hisselerde büyük oyuncular (ve onların robotları) fiyatlarla oynayarak küçük yatırımcıyı yönlendirebilir.

  • Sanki hisse çok ilgi görüyor gibi gösterilir (algı yaratılır)

  • Küçük yatırımcı girince, büyük oyuncular çıkış yapar

Ne Yapılabilir?

Küçük yatırımcının bu ortamda ayakta kalması için:

  1. Ani hareketlerden uzak durmalı

  2. Kendi stratejisini oluşturmalı (robotlara kapılmamalı)

  3. Sosyal medyada yazılan her şeye güvenmemeli

  4. Teknik analiz ve temel analiz öğrenmeli

  5. Zarar kes (stop-loss) noktaları belirlemeli

  6. T+2 gibi takas sürelerine dikkat etmeli (krediyle işlem yapıyorsa)

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump-FED gerilimi tırmandı: Dolar ve borsalar sert düşüşte, altın ışıldıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Finansal piyasalarda yeni haftanın yüksek tansiyon ile başladığını görüyoruz. Asya borsaları ve ABD borsalarının vadeli endeksleri düşerken, doların da baskı altında olduğunu not edelim. Doların büyük para birimleri karşısında değerini gösteren sepet kur (DXY) bu sabah 98 seviyelerinin diplerine kadar gerileyerek son üç yılın yeni en düşük seviyesini test etti. ABD Başkan Trump’ın FED Başkanı Powell’a yönelik sert eleştirileri ve FED’in bağımsızlığı tartışmaya açan açıklamalarının yanı sıra, Trump’ın ekibinin Powell’ı görevden almanın yollarını değerlendirdiği yönünde iddia, hatta kamuoyu önündeki eleştirileri piyasa algısını bozarak yatırımcıları rahatsız etti.

Geçen hafta Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) peşpeşe yedinci kez faiz indirimine gitmesi ardından FED’in enflasyon kaygısı ile sergilediği temkinli duruş, Trump’ı çileden çıkardığını anlıyoruz. Ticaret savaşına soyunan ve ABD’nin cari açığını azaltmak adına zayıf dolar ve ihracata odaklanan Trump, izlediği politikaların resesyona neden olmaması adına düşük faiz talebinde ısrarcı oluyor. Trump’ın ABD Dolarını bilinçli olarak değersiz kılmasının çok riskli bir durum arz ettiğini kesinlikle göz ardı etmemek gerekiyor!

Artan siyasi baskının para politikasını etkileme riski, hâlihazırda jeopolitik endişelerle dalgalanan piyasaları daha da belirsizliğe sürüklemeye devam ettiğini görüyoruz. Bu gelişmelerin en belirgin sonucu ise kuşkusuz yatırımcıların ABD varlıklarından kaçışının hızlanması olarak tezahür ettiğini not edelim. ABD’de 10 yıllık gösterge tahvil faizi satışların gölgesinde (fiyatı düşüp getirisi yükselirken) bu sabah %4,35 seviyesine kadar yükseldi. Dolar euro karşısında 1,1515 seviyesine gerileyerek Kasım 2021’de bu yana en düşük seviyeden işlem görürken, İsviçre frangı gibi güvenli limanlar karşısında da son on yılın en düşük seviyesi test edildi. Yatırımcılar, dolar varlıklardan arkasına bakmadan koşarak kaçarken, sığınılacak yegâne liman olan olarak görülen altının ons fiyatı (bu yıl %26 değer kazandı) 3,385 dolar ile yeni bir rekor kırdı! Direnişin parası Bitcoin de dolar zayıflığından faydalanarak 87 bin dolar seviyesinin üzerine yükseldiğini görüyoruz.

Dönelim Türk mali piyasalarına… TCMB geride bıraktığımız hafta sonuçlanan olağan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, artan risk karşısında getiriyi artırmak suretiyle haftalık repo ihale faizini 350 baz puan faiz artırırken, faiz koridorunun da üst bandını, yani günlük olarak borç verme faiz oranını da 300 baz puan artırmak suretiyle ilave olarak kendisine faiz artırmadan faiz artıracak bir imkân tanımıştı. Bu imkânı daha ilk günden kulladığını görüyoruz. Aşağıdaki grafilten de görüleceği üzere, TL Referans faiz, faiz koridorunun üst bandı olan %49 seviyesine dayanarak Cuma günü %48,99 olurken, ağırlıklı ortalama fonlama faizi de %47,97 seviyesine yükseldi.

TCMB’nin finansal istikrarının temini için geçen hafta attığı adımı önemli ve yerinde olarak görsek de, elbette reel sektörün üzerindeki yükü de artırdığını göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu noktada, sıklıkla ifade ettiğimiz üzere, TCMB’yi tek başına Türkiye ekonomisi olarak görmemek gerektiğini düşünüyoruz. Ekonomide diğer aktörlerin de yükün altında olan TCMB’ye destek vermeleri gerektiğini, Trump sonrası dünyada dinamiklerin hızla değiştiği ve üretimin ön plana çıktığı bir noktada, yeni bir ekonomi programına da ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu minvalde, dezenflasyon sürecinde TCMB’nin kuru kontrol etmek istemesini anlamak ile birlikte, tek başına yeterli olmadığını, bunun da maliyetinin reel sektör için ağır bir yük olduğunu görüyoruz. Mesela, TCMB’nin fonlamayı politika faizi yerine faiz koridorunun üst bandına yönetlmesi ardından, faizin yükselmesinin hiç de ‘yaramadığı’ bankacılık sektörü, haftanın son iş gününü (XBANK) yaklaşık %3 düşüşle tamamlarken, 2025 performansını eksi %21, 17 Mart tarihi baz alınırsa, endekste kaybın %32 olduğunu görüyoruz!

Öte yandan, her gün nakış gibi işlediğimiz üzere, 17 Nisan işlemlerinde, TCMB’nin swap hâriç net yabancı para pozisyonu bir önceki gün kaydedilen 2,4 milyar iyileşmeyi geri vererek 3 milyar dolar yeniden bozulmuş. Böylelikle, 19 Mart sonrasında TCMB’nin rezervlerinde yaşanan erime 44,4 milyar dolar olurken, manşet rakam da 14,5 milyar dolar seviyesine geldi. Bu rakamın tepesinin Şubat ortasında 61 milyar dolar olduğunu, son günlerde altın ve parite fiyatlarında yaşanan yükselişi de göz önüne aldığımızda, aslında erimenin daha da fazla olduğunu göz ardı etmiyoruz. USDTRY kuru yeni haftaya 38,20 seviyesinden başlarken, Türk insanının göz bebeği ya da bir numaralı yatırım aracı olan gram altın 4,150 TL seviyesine yükseldi. CDS risk priminin ise 330 baz puan seviyesinden yatay bir seyir izlediğini görüyoruz. Borsanın yurt dışı limon havaya paralel bugün de satıcılı bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz.

Çoğu piyasanın Paskalya tatili nedeniyle hâlâ kapalı konumda olduğu yeni gün başlangıcında, dolar karşısında yedi ayın zirvesine yükselen güçlü YEN, ihracat odaklı Tokyo borsası üzerinde baskı kurdu. Risk iştahının sınırlı kaldığını günde, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde %1’e yaklaşan oranda değer kayıpları görülürken, pasifiğin diğer ucunda Japonya’nın Nikkei endeksi %1,5’e yakın değer kaybetti. Yatırımcılar, Trump’ın ticaret politikalarındaki dalgalanmalar ve FED’e yönelik müdahale sinyalleriyle sarsılırken, gözler bu hafta açıklanacak Alphabet, Intel ve Tesla gibi dev şirketlerin bilançolarına çevrildi. 2025 yılında “Muhteşem Yedili” olarak bilinen teknoloji devlerinin hisseleri genel olarak satıcılı bir seyir izliyor. Alphabet’in hisseleri yılbaşından bu yana yaklaşık %20 değer kaybederken, Tesla’nın hisseleri ise %40 gerilemiş durumda. Tesla’nın uzun zamandır beklenen uygun fiyatlı araç planları, en çok satan elektrikli SUV modeli Model Y’nin sadeleştirilmiş ve ABD’de üretilecek bir versiyonunu içeriyor. Ancak Reuters’a konuşan üç kaynağa göre, bu modelin üretim başlangıcı ertelendi. Bu hafta gözler ayrıca Japonya-ABD maliye bakanları görüşmesinde olacaktır.

TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi vs TL Referans Faiz (TL Ref)

Finansal okuryazarlığa önem veren bültenimizde, öncelikle kavram karmaşasının önüne geçelim: TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi (AOFM) Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği paranın (fonlamanın) ortalama maliyetini ve dolayısı ile Merkez Bankası’nın piyasa üzerindeki fiili para politikası duruşunu gösterir. Yani bankaların Merkez Bankasından borç aldığı paranın gerçek ortalama faizidir. Türk Lirası Referans Faiz (TLREF) ise banka dışı kurumların borçlanmalarında (örneğin şirket tahvillerinde) kullanılmak üzere oluşturulan piyasa temelli bir gösterge faiz oranıdır. Borsa İstanbul’daki repo işlemleri baz alınarak hesaplanır. Özetle, AOFM, Merkez Bankası’nın günlük para politikasının etkisini yansıtırken, TLREF ise piyasadaki kredi ve borçlanma işlemleri için bir gösterge faizdir.

1745209745d695d71c2419f11029bb35cf314a622f_1_1200.jpg

TCMB Net Döviz Pozisyonunda Yaşanan Günlük Değişim

174520974590d93f4b394ece1e59ed44ee5725c4b1_2_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Bundan sonra ne olacak?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir filme başlandığında çoğu insanın aklında beliren ilk merak, filmin sonunun nasıl biteceğidir. Hikâyedeki karakterler, olayların akışı, kurgu boyunca zihnimizi meşgul eder, alternatif sonlar üretmemize ve olası gelişmeleri simüle etmemize yol açar. Hikâyedeki roller ve o rollere düşen eylemler, bu süreci anlamlandırmamıza yardımcı olur.

İçinden geçtiğimiz dönem de, Türkiye’nin tarihindeki birçok kırılma noktası gibi, adeta bir filme benziyor. Ben de bu filmdeki karakterleri genel hatlarıyla ele alarak, yaşananları ekonomik bir gözlükle değerlendirmeye ve uzun vadeli bir perspektiften nasıl bir sonuca ulaşabileceğimizin ipuçlarını ortaya koymaya çalışacağım. Zira yaşadığımız siyasi gelişmelerin toplum üzerindeki etkisi özellikle psikolojik anlamda oldukça derin oldu. Bu ruh hali içerisindeki bireyin ekonomik kararlardaki rolü kadar, dışarıdan Türkiye’ye bakan yatırımcının risk algısı da sürecin gidişatını belirleyecek temel faktörlerden biri olacaktır.

İşe önce aktörleri tanımlayarak başlayalım. Makroekonomiyi anlatırken eğitim sunumlarımda sıklıkla kullandığım bir görsel, bu analiz için de oldukça açıklayıcı olacak.

Makroekonominin büyük resmi

Ekonomiye içeriden baktığınızda üç temel aktör dikkat çeker: Hane halkı, İş dünyası ve Devlet. Elbette bu aktörlerin rolleri birbirine geçişkendir. Bu geçişkenlik iki temel piyasa aracılığıyla gerçekleşir: Kaynak piyasası ve Mal ve hizmet piyasası.

Devletin ideal işleyişte düzenleyici bir konumda olması beklenir; ancak yönetim tarzına göre daha aktif bir ekonomik rol de üstlenebilir. Eğitim, sağlık, altyapı, savunma gibi alanlarda sosyal devlet anlayışı çerçevesinde aldığı görevler, ekonomideki ağırlığını artırır.

Bu sistemin temelinde arz-talep dengesi yer alır. Kaynak piyasasında hane halkı iş gücünü arz ederken, iş dünyası bu arzı talep eder. Ücretler, arz ve talebin kesiştiği noktada belirlenir. Aynı denge mal ve hizmet piyasasında da geçerlidir: Hane halkının talep ettiği ürün ve hizmetlerle, iş dünyasının sundukları bu pazarda fiyatları belirler.

Devlet, hem mal ve hizmet piyasasında alıcı (örneğin kamu hizmetleri alımı), hem de kaynak piyasasında işveren (örneğin memurlar) olarak kritik bir oyuncudur. Gelirlerini ise ağırlıklı olarak gelir vergisi ve kurumlar vergisinden sağlar. Bunların yanı sıra, sosyal dengeyi gözeterek transfer harcamaları yapar, iş dünyasına teşvikler sunar ve ekonomik yatırımları destekler. Bütün bu faaliyetleri finanse ederken denk bütçe ilkesine riayet etmeye çalışır. Ancak denge bozulduğunda borçlanma devreye girer.

Makroekonomik faaliyetleri basitleştirdiğimizde, üç temel harcama kalemi ortaya çıkar:

* Hane halkı → Tüketim (Consumpiton)
* İş dünyası → Yatırım (Investment)
* Devlet → Kamu harcamaları (Government)

Kapalı bir ekonomide GSMH = C + I + G formülüyle tanımlanabilir. Türkiye gibi dışa açık bir ekonomide ise ihracat (X) ve ithalat (M) farkı da eklenir:
GSMH = C + I + G + (X – M)

Peki şimdi ne oluyor?

Son gelişmeler ışığında, toplumda birçok insanın tüketim alışkanlıklarını gözden geçirdiğini gözlemliyorum. Almayı planladığı ürünleri erteleyen, elzem olmayan harcamalarını sınırlayan büyük bir kitle var. Hatta kimi gruplar ve ürünler siyasi tepkilerin hedefi hâline gelerek boykotlarla karşılaşıyor.

Bu durum doğal olarak talebi aşağı çekiyor. Bunu fark eden iş dünyası da yatırım kararlarını askıya alıyor. Zira yatırım yapmak için yalnızca siyasi atmosfer değil, aynı zamanda finansal koşullar (faiz seviyesi, döviz kuru, öngörülebilirlik) da belirleyici. Edindiğim izlenim, belirsizlik arttıkça firmalar yatırımları erteliyor, istihdamı donduruyor ya da azaltıyor.

Tüketim azaldığında ve yatırım yavaşladığında ekonominin büyüme ivmesi düşer. Bu da doğrudan devletin vergi gelirlerini etkiler. Son iki yılda gözlemlediğimiz gibi, devlet harcamalarında bir kısıntı eğilimi yok. Üstelik faiz giderleri de ciddi bir yük oluşturuyor. Şu anda dahi yaklaşık 1 trilyon TL’lik ek maliyet Hazine’nin omzuna binmiş durumda.

Nereye gidiyoruz?

Benim öngörüm, mevcut koşulların ekonomide beklenenden daha düşük büyümeye neden olacağı yönünde. Zaten sıkıntılı olan istihdam piyasasında daha da kötüleşme kaçınılmaz. Hane halkı tüketiminde düşüş hızlanabilir. Mevcut finansal sıkışıklıklar, kredi kartı ve tüketici kredilerinin geri ödemelerinde var olan sorunu daha da büyütmeye aday. Reel sektörde ise özellikle KOBİ’lerin krediye erişimde daha da zorlanacağı, hatta sorunlu kredilerin hızlarının daha da artabileceği bir dönem kapıda.

Kur bir süreliğine kontrol altına alınmış görünse de, devlet tahvili faizleri risk algısındaki artışı açıkça gösteriyor. 2 yıl vadede 8 puan, 5 yılda 6 puan, 10 yılda 5 puanlık faiz artışları, önümüzdeki dönemde Hazine’ye oldukça yüksek borçlanma maliyetleri yaratacaktır.

Sonuç

Siyaset ve ekonomi birbirinden bağımsız değildir. Bugünkü tablo, toplumun her kesimini doğrudan ve olumsuz biçimde etkiliyor. Ekonomik önlemlerle çözülmesi gereken dönemi çoktan geçmiş bir tabloyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla artık çözüm, teknik değil siyasal çerçevede aranmalıdır. Güveni yeniden tesis etmek ve ekonominin çarklarının yeniden normal koşullarında çevrilmesini sağlayabilmek güveni yeniden tesis etmekle mümkün olacaktır. Siyasal olarak daha da gerginleşen ortamın sonucu, toplumun büyük bir kesiminin ekonomik olarak büyük kayıpları yaşayacağı ve daha da yoksullaşacağı bir dönemi beraberinde getirecektir.

Ömer GENCAL-Dünya

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.