Adalet Bakanlığı görevinden istifa eden Abdulhamit Gül’ün ayrılma gerekçelerine DW Türkçe ulaştı. Buna göre, yakın çevresine “Türkiye polis devleti oldu” diyen Gül’ün başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere bazı bakanların yargıya müdahale girişimlerinden rahatsız olduğu bildirildi. Özellikle Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin de etkisiyle Süleyman Soylu’nun uygulamaya koyduğu “güvenlikçi politikaların” hukuk devletine zarar verdiğini belirten Gül’ün en son yaptığı MOBESE çıkışının da Soylu cephesinde tepkiyle karşılandığı ifade edildi. Yargıdaki İstanbul Grubu’nun kendi başına hareket etme girişimi ile İnsan Hakları Eylem Planı’nın uygulanmaması da Gül’ü rahatsız eden konuların başında geldi.
Bu istifanın ardından yargıda güç dengelerinin yeniden değişmesi beklenirken, bir süredir pasifize edilen İstanbul Grubu’nun yargıda yeniden önünün açıldığı kaydedildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Berat Albayrak’ın ardından iktidar içinde sık sık karşı karşıya geldiği bir rakibinin daha devre dışı kaldığı belirtildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 4 yıl 6 ay 10 gündür görev yaptığı Adalet Bakanlığı’ndan istifa eden Abdulhamit Gül’ün yerine Bekir Bozdağ’ın atanmasıyla yargıda yeni bir dönemin kapıları açılmış oldu. Gül’ün uzun zamandır beklenen istifasının dün yaşanmasının perde arkasına DW Türkçe ulaştı. Alınan bilgiye göre, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 24 Ocak Pazartesi günü istifa dilekçesini Erdoğan’a verdi. Ancak Erdoğan, istifa dilekçesini hemen yürürlüğe koymayarak bekletti.
MOBESE krizi son damla oldu
Bu süreçte Abdulhamit Gül’den dünkü MOBESE çıkışı geldi. Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK) ve Ankara Üniversitesi’nin 28 Ocak Veri Koruma Günü dolayısıyla ortaklaşa düzenlediği programa katılan Adalet Bakanı Gül, isim vermeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ait MOBESE görüntülerinin iktidara yakın medyaya servis edilmesini eleştirdi. FETÖ zihniyetinin dijital kumpaslar kurduğunun unutulmaması gerektiğini belirterek, “Hukuk devletinde esas itibarıyla haysiyet cellatlığı olmaz, itibar suikastı olmaz. Hukuk buna asla izin vermez, veremez, vermemelidir” dedi.
Gül’ün bu çıkışının özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu cephesinde rahatsızlık yarattığı, bu rahatsızlığın da Beştepe’ye iletildiği ifade edildi. Bu durum, “bardağı taşıran son damla oldu”. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdulhamit Gül’ün istifasını dün kabul ederek, yeni atama kararını imzaladı.
Gül neden istifa etti?
Peki, Gül’ü istifaya götüren süreçte rahatsız olduğu konular nelerdi? DW Türkçe, konuyu Ankara kulislerinde araştırdı. Buna göre, Gül’ün rahatsızlığı 4 ana eksende toplandı. Bazı bakanların yargıya müdahale girişimleri; atamalarda “likayat” yerine refaranslı kişilerin esas alınması; İstanbul’da yargının kendi başına hareket etme çabası; İnsan Hakları Eylem Planı ve bu kapsamda çıkarılan yargı reform paketlerinin yeterince uygulanmaması etkili oldu.
“Polis devleti olduk”
Abdulhamit Gül’ün, uzun süredir özellikle MHP ile kurulan Cumhur İttifakı’nın da etkisiyle hükümetin güvenlikçi politikalarından rahatsız olduğu biliniyordu. Gül’ün son dönemde yakın çevresine duyduğu bu rahatsızlığını “Türkiye iyice polis devleti oldu. Özgürlük güvenlik dengesinde terazi güvenlik yönünde değişti. Hukuk devletine aykırı uygulamalar yapılıyor” dediği öğrenildi. İnsan Hakları Eylem Planı ve yargı reformu süreçlerine işaret eden Gül’ün buna karşılık reformun uygulamalarda takibinin yapılmaması ve uygulanmasını eleştirdiği bildirildi.
Gül’ün güvenlikçi politikaları yöneten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile sık sık karşı karşıya gelmişti. Bazı bakanların yargıya müdahale girişiminden kastedilenler arasında Süleyman Soylu’nun ilk sırada yer aldığı öğrenildi. Bu nedenle Gül ve Soylu, konuşmalarında sık sık birbirine sert mesajlar vermişti. Süleyman Soylu, Ocak 2021 daha önce annesine küfür eden kişinin serbest bırakılmasını Twitter üzerinden “Bakan olsam ne yazar, millet, devlet işleriyle boğuşurken anasının namusuna sahip çıkamamak ne ifade eder” şeklinde eleştirmişti. Buna karşılık veren Gül, “Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz” demişti.
Soylu’nun, Kasım 2021’de muhtarlarla yaptığı konuşmada metruk binaların yıkılmasına ilişkin “Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin” şeklindeki sözleri de tepki çekmişti. Gül, bu sözleri “Bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. Biz yapalım hukuk arkadan gelsin değil, hukuk önden yürüsün biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti” ifadesini kullanmıştı.
Gül’ü Cumhur İttifakı içerisinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de istemediği konuşuluyor. Bahçeli’nin Gül’den rahatsızlığını daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilettiği belirtildi. Özellikle MHP kontenjanından seçilen HSK Üyesi Hamit Kocabey’i istifaya götüren süreçte Bahçeli’nin Gül’ü sorumlu tuttuğu kaydedildi.
Yargıdaki dengeler nasıl etkilenecek?
Gül’ün istifasının bir gerekçesi de “İstanbul’da yargının başına buyruk hareket etme isteği” olmuştu. Bu durumdan kast edilenin, yargı içinde bir güç odağı olan İstanbul Grubu’nun olduğu öğrenildi. Gül ile sık sık karşı karşı gelen İstanbul Grubu’nun Gül’ün gidişini olumlu karşıladığı ifade edildi. Gül, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a yakın olduğu ifade edilen İstanbul Grubu’nun kendisine karşı güç mücadelesine girdiği bir dönemde, “Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar; bugün çıkıp da ‘FETÖ mücadelesi’ dersi vermeye kalkmasınlar, Türk yargısına hesap sormaya, töhmette bulunmaya kalkmasınlar. Türk yargısı, bu mücadelesini büyük kararlılıkla sürdürmektedir” demişti.
DW Türkçe’ye konuşan bir kaynak, “Gül’ün istifasıyla yargıya müdahalelerin önü açıldı. İstanbul Grubu artık yargıda çok daha rahat haraket etme, kritik birimlere gelme imkanı yakaladı” yorumunu yaptı.
Gül, görev süresi içinde İstanbul ve Ankara başsavcılıklarına kendisine yakın muhafazakar kökenli isimlerin atanmasını sağlayarak, İstanbul Grubu’nun gücünü bir ölçüde kırmıştı. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSK) Genel Sekreter ve Teftiş Kurulu Başkanı da İstanbul Grubu’na yakın kişilerdi, ancak Abdulhamit Gül bu isimleri görevden almıştı.
Ancak önce Yargıtay, ardından Anayasa Mahkemesi üyeliğine İrfan Fidan’ın atanması, Adalet Bakan Yardımcılığı’na Hasan Yılmaz’ın getirilmesi, Bakan Gül’e rağmen yapılmıştı. Gül’ün koltuğu Bekir Bozdağ’a devretmesinin ardından yargıda kritik başsavcılıklarda değişim yaşanabileceği konuşuluyor. Bekir Bozdağ’ın Gül’e göre “uyumlu” çalışan bir siyasetçi olduğu, bu nedenle İstanbul Grubu ile karşı karşıya gelmesinin beklenmediği kaydedildi.
Gül’ün varlığı, yargıdaki siyasi bazı operasyonlarda frene basılmasına neden oluyordu. Ancak özellikle Gül’ün görevi bırakmasıyla bu durumun değişeceği konuşuluyor. Olası bir İstanbul ve Ankara başsavcıları değişimi ve bu yerlere İstanbul Grubu’na yakın savcıların getirilmesi halinde bu durumun yargı politikasının da değişmesine neden olacağı belirtiliyor.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe
Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.
Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;
1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi
Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.
Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.
Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.
2. DBS Komisyonları (Doğrudan Borçlandırma Sistemi)
Bazı bankalarda DBS komisyonları manuel olarak tahsil edilmektedir.
Bu nedenle yalnızca para transferi yapmak yeterli olmayabilir.
İlgili komisyonların tahsil edilip edilmediği saat 17.00’den önce mutlaka kontrol edilmelidir.
3. Takas Çek Ödemeleri
Bugün bankalarda yoğunluk yaşanabileceğinden, takas çek ödemeleri son dakikaya bırakılmamalıdır.
Sistemsel problemler ya da personel hataları nedeniyle çek takası gecikebilir.
Takas saatinin 1 dakika geçilmesi bile çeklerin karşılıksız yazılmasına neden olabilir.
4. KMH (Kredili Mevduat Hesabı) Eksi Bakiyeler
KMH hesapları eksi bakiyede ise mutlaka artıya geçirilmelidir.
Bazı bankalarda bu hesapların sadece dışardan EFT ile kapatılması gerekmektedir.
Hesaptaki mevcut bakiye ile kapatılan durumlarda bile Merkez Bankası’na gecikme bildirimi yapılabilmektedir.
Her ay gecikmeli tahakkuk ödemeleri, firmanın Kredi Notunu olumsuz etkiler.
3.500 TL’lik bir tahakkuk kaydı dahi bazı firmaların kredi kullanamamasına neden olmuştur.
Bazen bu tür ödenmeyen borçların nedenini firmalara sorduğumuzda “ banka bize bilgi vermedi “ şeklinde bildirimler alıyoruz.
Bankaların bu tür borçlar ile ilgili olarak firmalara bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak bu tür borçları mesela takasta çeki olduğunu firmalara yazılı veya sözlü olarak bildiren banka şubeleri de bulunmaktadır.
5. Merkez Bankası Memzuç Kayıtları
Bugün yapılmayan her ödeme, 30.06.2025 tarihli gecikmiş tahakkuk, temerrüt veya ödenmemiş kredi taksidi olarak Merkez Bankası kayıtlarına geçebilir.
Bu durum firmanızın finansal itibarını ve rating notunu ciddi şekilde düşürebilir.
Sonuç olarak; Ay sonu işlemleri ihmal edilmemeli, tüm banka hareketleri mesai bitiminden önce birebir takip edilmelidir.
Küçük görünen meblağlar uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir.
Finansal disiplini sürdüren firmalar, güçlü banka ilişkileri ve yüksek rating ile her zaman bir adım öndedir.
Ay sonunda yapılan bir ihmal güvenilirliği sarsabilir.
Firmaların bugünü sorunsuz bir şekilde geçirmelerini diliyorum.