Connect with us

GÜNCEL

Bana servet transferinin grafiğini çizebilir misin?

Sonuç olarak faizi düşürme sevdasıyla yola çıkılan Türkiye Ekonomi Modeli çok başlılık yaratmış, faizler kâğıt üstünde düşük görünürken gerçekte 2003’ten bugüne en yüksek düzeylerine ulaşmıştır. Uygulanan akıl ve bilimdışı para politikalarına ek olarak mali disiplinin yok oluşu makroekonomik dengeleri altüst ederek herkesi yoksullukta buluşturmuştur

Yayınlanma:

|

Yağmurlu ve soğuk bir günün öğleden sonrasıydı. Çalıştığım bankadan, master dersime katılmak üzere, o zamanlardaki yöneticim bu günlerdeki koşu arkadaşımdan kavga gürültü aldığım izinle Boğaziçi Üniversitesi’nin yolunu tutuyorum. Derslerine katılmaktan büyük zevk aldığım, bana göre Türkiye’nin yetiştirdiği dehalardan biri, “Beautiful Mind” filmindeki John Nash ile önemli araştırma makaleleri yazan Profesör Murat Sertel’in dersine girmek için iş kıyafetimi değiştirerek, öğrenci kılığına giriyor ve sınıftan içeri adım atarak yerime oturuyorum.

Murat hoca, neredeyse ana dili gibi konuştuğu İngilizceyle o hafta için planladığı ders konusunu anlatmaya başlıyor. Sesi ve anlattıkları bugün hala kulağımda çınlıyor dersem abartmış olmam. Konu oldukça ilginç. Lisans eğitiminde mikroekonomi derslerinde öğrendiğimiz oligopol piyasalar ve kartel yapıları oldukça farklı bir bakış açısı ile oyun teorisi çerçevesinde işleniyor. Bu yapıların toplum refahına etkileri ve devletin bir oyuncu olarak bu yapılara müdahalesi ile toplumun kaymak tabir edilen bu refahının bu yapılara kaptırılmasının nasıl önüne geçileceği derste grafikler, diyagramlar ve modellerle anlatılıyor. Sonuç olarak devletin ekonomiye müdahalesinin serbest piyasada oluşan rekabetten sapıldığında nasıl gerçekleştiğini ve refahın artırılması için devletin oligopol ve tekelci piyasalara ne gibi yöntemlerle müdahale ederek toplumun kaymağını küçük bir zümreye kaptırılmayacağı konusunda yeni bir oyun öğreniyoruz. Dersin adı tahtada yazıyor ama tüm anlatılanlardan sonra başlığa gerçek bir anlam yüklüyorum. Microeconomics : “Manipulation by Participation”…

İş hayatım ve kariyerim boyunca çok değerli hocam Prof. Dr. Murat Sertel’den aldığım dersler bana düşünsel ve uygulama alanında büyük katkılarda bulundu. Bugün yaşadıklarımızı görünce hatıralarım yeniden canlanıyor ve o günlerden anlatılar aklımdan teker teker geçiyor.

Bahsi geçen yapıları çok basit bir şekilde anlatmaya ve neye ulaşmak istediğimi şöyle açıklayayım.

Oligopol ve tekel piyasalarda, özellikle kartel yapılarda, fiyat belirleme gücü bahsi geçen bu yapıların elindedir. Toplum, ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri alırken yeterli rekabet ortamının olmaması nedeniyle bu yapıların dikte ettiği fiyatlara maruz kalır. Kar maksimizasyonu amaçlayan bu yapılar da toplumun ürettiği refahın oldukça büyük bir kısmını yani kaymağını alırlar. İşte tam da bu noktada devlet bu piyasalara müdahil olur, yani katılımcı olur ve bu kaymağı küçük bir zümrenin sömürmesini engeller. Bu müdahale yapılan düzenleme ve denetlemelerle, bunların yetmediği durumda da bu yapıların piyasalarına devletin bir oyuncu gibi girerek fiyata müdahalesi ile olur. Kısaca toplum refahı ve biriktirilen servetin geniş bir zümreden dar bir zümreye aktarılmasının önüne geçilir.

Türkiye’de finans piyasaları bankaların büyük bir rekabet gösterdiği piyasalar olarak 1980’li yıllardan bugüne önemli bir gelişim göstererek gelmiştir. Bu rekabet, finansal hizmetlerin dünya standartlarında ve makroekonomik dengelerin sağlayabileceği en iyi koşullar gözetilerek toplumun bütün bir kesimine bugüne kadar sunulmaya devam edilmiştir.

Özellikle 2001 ekonomik krizi sonrası kur rejiminde dalgalı kur sistemine geçişimiz finansal enstrüman çeşitliliğini önemli ölçüde artırmış ve döviz sadece bir değişim aracı olarak görülmeye başlanmıştır. Toplam mevduatlar için dövizin payının %25’li düzeylere kadar düşüşü bunun en önemli kanıtıdır.

Son 5 beş yıldır uygulanan akıl dışı ekonomi politikaları ile birlikte şeffaflıktan, hesap verebilirlikten ve liyakatten uzaklaşılması makroekonomik dengeleri bozmuş, özellikle de enflasyonu bir kâbus haline getirmiştir. Bu dengelerin bozuluşu bir süreç, TL’nin büyük değer kayıplarına uğraması ise bir sonuçtur.

Doğru, akılcı ve bilimsel politikaların kullanılmayışı, kurumsal yapıların çöküşü, emir komuta şeklinde işleyen yapılar sorunların her geçen gün daha da derinleşmesine sebep olmuştur.

Enflasyonla mücadelede, konvansiyonel araçların kullanılmayışı, TL’nin değerinin döviz satılarak kontrol edilmeye çalışılması ve faizin de eş anlı olarak düşük tutulması ile uluslararası rezervler hızla erimiştir.  Güvenin kaybolması ile birlikte ülkeden önemli miktarda döviz çıkışları söz konusu olunca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz likiditesi ve fonlaması sağlamak için birçok farklı kaynağa başvurmak durumunda kalmıştır. Yurtdışından sağlanan borçlanmanın yetmediği noktada bankalarla swap işlemi yapılarak döviz fonlaması temin edilmeye çalışılmıştır.

Unutulan bir şey vardı, o da Türkiye’nin Cari Açık verdiği, uyguladığı anlamsız para politikası ve iktidarın uydurduğu Türkiye Ekonomi Modelinin ülkenin kredi notunu düşüreceği gerçeği.

SİMBİYOTİK YAŞAM FORMU

Simbiyoz, iki farklı tür canlının birbirleriyle etkileşim halinde olması ve bir arada yaşamasıdır. Simbiyotik yaşam formu da bu şekilde bir etkileşim içerisinde olan yaşam formlarını ifade eder. Bu tür yaşam formları, birbirlerine fayda sağlayan ortak bir yaşam alanı oluştururlar. Tek bir türün diğerini yemesi veya yok etmesi şeklinde değildir. Bunun yerine, her iki tür de birbirine bağımlıdır ve birlikte yaşamaları hayatta kalmaları için önemlidir.

TCMB bir yandan kuru baskılamak diğer yandan faizleri düşürmek amacıyla 2019 seçimleri öncesinde başlattığı arka kapı satışları ile 260 milyar dolar rezerv yaktı.  Bu büyüklükte yakılan rezervleri yerine koymak için ihracatçının ihracat bedellerinin aylık %40’nın TCMB’ye devir edilme zorunluluğu getirilirken diğer yandan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile döviz mevduatlarının TL’ye dönüşümü ve TCMB’ye devri amaçlandı. Unutulan bir şey vardı, o da Türkiye’nin Cari Açık verdiği, uyguladığı anlamsız para politikası ve iktidarın uydurduğu Türkiye Ekonomi Modelinin ülkenin kredi notunu düşüreceği gerçeği.

Tüm bu gelişmeler sonrası TCMB eksi rezerv rakamlarına düşünce pozisyonun sürdürülebilmesi bulunacak fonlamalara bağlı olmaya başladı. Tam bu noktada da bankalarla yapılan swap işlemleri fonlamanın en büyük bacağını oluşturmaya başladı. Bankalar TL fonlamaya ihtiyaç duyarken, TCMB de döviz fonlamasında bankaların gerek yurtdışı gerekse mevduat müşterisinden topladığı kaynağa şiddetle ihtiyaç duyuyordu. Kısaca simbiyotik bir yaşam formu oluştu. Kimi zaman 49 milyar dolar büyüklüğe ulaşan bugünlerde 37 milyar dolar düzeyinde olan swap işlemleri TCMB’nin döviz fonlamasında ana kalemlerden biri haline geldi.

CARİ AÇIK, BANKALARIN VE ŞİRKETLERİN YAKLAŞAN BORÇLARI

Tüm bu gelişmeler yaşanırken kurun baskılanması, güvenin kayboluşu, kredibilitenin yok oluşu döviz çıkışında önemli rol oynayan faktörler oldu. Kendisini kur riskine karşı korumak isteyen kurumlar mevzuat gereği spot döviz alımı yapamazken (krediye erişim engelleniyor) türev işlemlerin en basit bacağı forward alım yaparak bu riski ortadan kaldırmaya başladılar.

Bankalar da sattıkları forwardlarda riski elimine etmek için spotta alıma yönelince kur yeniden yükselme eğilimine girdi ve TCMB yine rezerv kaybetmeye devam etti.

ÇARE FORWARD HESAPLAMASINDAKİ FAİZİ YÜKSELTMEKTE

İşlem saati kısıtlamaları, miktar kısıtlamaları, KKM gibi önlemlerin yeterli olmadığını gören TCMB’nin başvurduğu çarelerden biri de bankaların forward satışlarında kullandığı faiz oranlarını yükseltme tavsiyesini bankalara iletmek oldu.

     

Politika faizinin enflasyon seviyesi ve beklentileri göz önüne alındığında sürreal (gerçek dışı) olduğu bir ekonomide sadece faizi görüntüde düşük tutmak amacıyla yapılan bu işlem gerçek bir servet transferidir.

Faizleri düşüreceğiz diye çıkılan yolda zaten %30 TL faiz oranının kullanıldığı forward hesaplaması 16 Şubat günü TCMB’nin bankalara ilettiği talimatla %40 düzeyine çıkarıldı. Daha da ötesi 3 aydan kısa vadeli forward yapılmaması, uzun vadeli forward işlemlerde faizlerin daha da yukarıda belirlenmeye başlanması piyasada görülen yeni bir gerçek haline geldi.

Bu sırada gözden kaçan başka bir nokta vardı. Bankalar müşterilerine sattıkları forward için spot piyasada aldıkları dövizi TCMB’nin döviz fonlaması için swap işlemlerine konu ediyor ve TCMB’den de TL fonlama alıyorlardı.

TCMB’nin swap için açmış olduğu ihalelerden bir örneği aşağıda paylaşıyorum.

1 Aylık bir swap işleminde TCMB 500 milyon dolarlık bir ihale açmış ihale ortalaması 566 swap point ile sonuçlanmış. Swap point finans literatüründe spot döviz fiyatı ile forward döviz fiyatı arasındaki farkın 10.000 ile çarpılmasından bulunur. Bunun ima ettiği faiz oranı da şu şekilde hesaplanır.

1 Aylık bir swap işleminde TCMB 500 milyon dolarlık bir ihale açmış ihale ortalaması 566 swap point ile sonuçlanmış. Swap point finans literatüründe spot döviz fiyatı ile forward döviz fiyatı arasındaki farkın 10.000 ile çarpılmasından bulunur. Bunun ima ettiği faiz oranı da şu şekilde hesaplanır. Banka Doları 1 ay süre ile TCMB’ye %5 ile verir karşılığında %8.13 ile TL borçlanır.

Her ne kadar forward işlemler 3 aydan kısa yapılmıyor diye belirtilmiş olsa da swap işlemleri uzunca bir süredir yapıldığından bankanın bu TL fonlamayı sonraki iki ay daha devam ettirebileceğinden ve faiz oranının bu ekonomi yönetimi devam ettiği sürece artmayacağından şüphe duymamak gerekir.

Örneğin basit olması için kendisini kur riskinden korumak isteyen şirketin de banka ile 1 aylık forward yaptığını düşünelim. TCMB’nin tavsiye kararına göre bankanın forward işlem yapan şirkete uyguladığı faiz oranı %40’tan az olmayacaktır. Bu durumda da ortaya çıkan resim aşağıdaki gibidir.

Kısaca banka müşteriye forward satışı 6333 swap point (19.8833 kur) ile yapmış, 19.25’ten spot bacağını kapatmış sonra aynı spot kur hesaplaması ile TCMB ile 1 ay swap yapmış (Vadede TL’yi geri verecek müşteriye satılmak üzere Doları alacak) %8.13 faizle TL’yi TCMB’den fonlamıştır.

Politika faizinin enflasyon seviyesi ve beklentileri göz önüne alındığında sürreal (gerçek dışı) olduğu bir ekonomide sadece faizi görüntüde düşük tutmak amacıyla yapılan bu işlem gerçek bir servet transferidir. Sadece 1 milyon dolarlık bir işlemde 1 ay gibi bir sürede 576 bin ₺ TCMB kaynakları ile bankaya aktarılmıştır.

Bu konu hakkında paylaştığım tweet kısaca yukarıda anlattıklarımı özetlemektedir.

Hikâye burada bitmemektedir. Aslında bankaların bu durumda hareket alanları son derece dardır hatta yoktur. Böyle bir kar oluşmasına rağmen yapılan başka düzenlemelerle birlikte bu karlar bankalardan alınma potansiyeli taşımakta ve bankalar önemli bir sistematik riske sürüklenmektedirler.

Kredi faiz oranlarının belirli kriterlere bağlanması da bu konudaki en çarpıcı örnektir. Anayasanın Mülkiyet Hakkını düzenleyen 35. Maddesine aykırı olmasına rağmen bankaların verdikleri kredilere karşılık ayırması, üstelik bunu Türkiye Cumhuriyeti Hazinesinin ihraç ettiği 5-10 yıllık tahvilleri portföylerine almak zorunda olmaları servet transferinin farklı bir yönde gerçekleştirilmesini beraberinde getirmektedir.

Tüm bu uygulamalar master sıralarında öğrendiklerimin tam tersini işaret etmektedir. Devlet gücünü kullanarak hükümet tarafından toplum faydasına yapılması gereken düzenlemeler toplumun yarattığı katma değeri, hükümet eliyle birkaç ayrıcalıklı zümreye dağıtacak bir uygulamaya dönüşmektedir.

Sonuç olarak faizi düşürme sevdasıyla yola çıkılan Türkiye Ekonomi Modeli çok başlılık yaratmış, faizler kâğıt üstünde düşük görünürken gerçekte 2003’ten bugüne en yüksek düzeylerine ulaşmıştır. Uygulanan akıl ve bilimdışı para politikalarına ek olarak mali disiplinin yok oluşu makroekonomik dengeleri altüst ederek herkesi yoksullukta buluşturmuştur.

Bu durumun sürdürülemez olduğu gün gibi ortadadır. O nedenle yapılması gereken ilk iş hasar tespitinin boyutlarını ölçmek, kredibilite açığını kapatacak liyakatli kadroları bir an önce iş başına getirmek ve düzgün işleyen kurumsal yapıları bir an önce tesis etmektir. Sonrasında kurgulanacak yapılarla gereken kaynağın bulunması ve işin çözümlenmesi için yola koyulmalıdır. Başarılacak işin kolay olmayacağı açıktır ama başarmak için her türlü kaynak da mevcuttur.

14 Mayıs, sadece hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi açısından değil aynı zamanda geleceği çalınan genç nesillerin yeniden hayal kurarak yarınlara ümitle bakması açısından hayati öneme sahip bir gündür.

Ömer R. Gencal

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İş Bankası Genel Müdürü Aran: En zor dönemi geride bıraktık

İş Bankası Genel Müdürü Aran, “Bankacılık tarihsel olarak kâr anlamında en sıkıntılı dönemi yaşıyor” şeklinde belirtirken; yıl sonunda yüzde 42 enflasyon hedefinin tutturulabilir olduğunu söyledi ve “Kurda risk görmediğimiz için, yabancı para kredi verebiliyoruz” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Banka’nın 100. yılı dolayısı ile finans dergisi Euromoney’e bir röportaj verdi. Aran, “Artık tüm risklerimizi, hedeflerimizi, kısıtlarımızı ve sorunlarımızı çok iyi biliyoruz. Bunların yönetilebilir olduklarına inanıyorum ve önümüzdeki üç yıla ilişkin öngörülerde bulunabiliyoruz.” dedi.

Türk bankalarının son derece yenilikçi olduğunu söyleyen Aran, “En zor zamanları ve en zorlayıcı regülasyonları geride bıraktık. O dönemleri yaşadık ve yönetmesini bildik. Şimdi daha iyi bir aşamada olduğumuzu düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ekonomiye yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu. Aran, enflasyon ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Enflasyonla mücadelede başarılı olmak önemli, yıl sonunda yüzde 42 hedefi tutturulabilir” dedi ve kredi büyümesinin bu yıl tarihi düşük seviyede çıkabileceğini söyledi.

Hakan Aran konuşmasının devamında, “TL’deki sıkışıklığı yabancı para kredi ile aşabiliyoruz. Kurda risk görmediğimiz için, yabancı para kredi verebiliyoruz” dedi.

Bankacılıkta tarihsel olarak kâr anlamında en sıkıntılı dönemin yaşandığına dikkat çeken Aran, “Bankalar sermaye yönetiminde zorluk çekmeyecektir” şeklinde kaydetti.

Aran, turizm ve ihracat ile ilgili yaptığı değerlendirmede ise, “Turizm ve ihracatta daha az kârlı bir dönemi yaşayacağız, rahat değil ama yönetilebilir bir dönem olacak” dedi.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

TCMB son sürat rezerv biriktiriyor; iyimser haberlerle hava TL pozitif!

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Küresel mali piyasalar dün günün her iki yarısıda farklı bir eğilim kaydetti. ABD’de açıklanan zayıf istihdam raporu ardından yeşeren faiz indirim beklentilerine paralel haftaya moralli başlayan piyasalar, İsrail’in Refah’a kara harekâtı başlatması ile kazanımlarının bir kısmını geri verdi. Saldırıda Refah Sınır Kapısı’nı ele geçiren İsrail ordusu insani yardımların geçişi ve giriş çıkışları durdurması, jeopolitik risklerin kısmen de olsa hatırlanmasına neden oldu.
  • Dışarıda Ortadoğu riski ile tetiklenen satıcı hava, günün ilk yarısında Türk mali piyasalarında da sirayet etti. TCMB’nin kararlı duruşu ile döviz piyasasında dinamikler tamamen lehe dönerken, USDTRY kuru dünkü günü de 32,25 seviyesinde tamamladı. Borsa İstanbul ise jeopolitik risklerin gölgesinde beliren kâr alma ihtiyacının da yardımı ile günün ilk yarısını satıcılı tamamlarken, günün sonlarına doğru rüzgârın yeniden yön değiştirdiğini gördük.
  • Özellikle, haftabaşı Türk Lirasına yönelik olumlu bir ton ile kaleme aldığımız “Türk Lirası ‘sahalara’ geri dönüyor” başlıklı yazımızda da belirttiğim üzere, yabancı yatırımcıların Türkiye gelmesinin önünde son sorun olarak görülen Türkiye’nin gri listede olmasına yönelik dün bazı gelişmeler yaşandı. Şöyle ki, Reuters, Kara Paranın Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF) Türk yetkililerle Türkiye’nin gri listede kalmasına neden olan kara para aklama ve yasa dışı finansmanla ilgili gelişmeleri ele aldığı görüşmelerin önümüzdeki ay yayımlanacak rapor öncesinden geçen hafta yapıldığını yazdı. Hatırlanacağı üzere, Uluslararası mali suçlarla mücadelede ülkelerin performanslarını değerlendiren FATF, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadelede geride kaldığı için Türkiye’yi 2021 yılında gri liste olarak tabir edilen listeye almıştı. Reuters, görüşmeyi, FATF’nin 28 Haziran’daki genel kurul toplantısında alınacak karara temel oluşturacağını da yazdı.
  • FATF haberinin oldukça önemserken ve Türkiye’nin Haziran sonu gri listeden çıkmasını beklerken, dün ayrıca, TCMB’nin swap sınırlamalarını gevşeteceğinin de konuşulması iyimser havayı daha da artırdı. Nedir bu swap kısıtlaması? Özelinde yabanıcını Türk Lirasına erişiminin kısıtlaması anlamına geliyor. Yani, yabancının TL satıp döviz almasının önüne geçilmek isteniyor. Yabancı hâliyle TL bulamayınca, kur üzerinden spekülasyon yapamıyor. BDDK, bu bağlamda, çok seneler önce, Türk Lirası’nda yaşanan hızlı değer kaybının ve oynaklığın önüne geçmek için bankaların yurt dışı yerleşikler ile yaptığı bir bacağı döviz, diğer bacağı TL olan para swaplarının ve swap benzeri işlemlerinin, bankaların yasal özkaynaklarının çok küçük bir yüzdesi ile sınırlamış, hatta, bankaların vadede TL alım yönünde gerçekleştirecekleri forward, opsiyon ve benzeri swap dışındaki türev işlemlerin de dâhil edildiğini belirmişti. Bu kısıtlamaların da gevşetilmesi, ‘normalleşme’ anlamında ele alınarak Türk mali piyasalarında var olan iyimser havayı daha da destekledi.
  • Hulâsa, jeopolitik riskler nedeniyle tatsız başlaya dünkü gün, swap ve FATF haberleri ile yerine iyimserliğe terk etti. Sabah saatlerinde kırmızılara bürünen Borsa İstanbul günü %0,7 oranında artışa tamamlayarak kapanış rekoru kırdı. TCMB, ılımı havadan nemalanmaya devam ederken, USDTRY  kurunda 32,25 seviyesine ‘baraj’ kurmak suretiyle son sürat rezerv biriktirmeye devam ediyor. Sayıların dili ile konuşursak,analitik bilançoda yayımlanan 6 Mayıs verisine göre, net döviz pozisyonu 3 milyar dolar daha iyileşerek swap ve kamu dövizleri hariç net rezervleri (eksi) 44,8 milyar dolar seviyesine taşıdı. Yerel seçimler öncesi -74,6 milyar dolar olan net rezervlerin son veriye göre -44,8 milyar dolar seviyesine iyileşmesi, TCMB’nin yaklaşık 30 milyar dolar biriktirdiğini bizlere anlatıyor! Bu seviyenin 2024 yılının en olumlu seviyesi olduğunu peşinen not düşelim. TCMB’nin her gün 2-3 milyar dolar daha rezerv biriktirme trendi şayet devam ederse, önümüzdeki ay net rezervlerin artıya döndüğüne şahit olacağız! Burası önemli ve oldukça da iyi! Öte yandan, Hazine’nin dün düzenlediği tahvil ihraçları sorunsuz geçerken, ikincil piyasada tahvil faizleri bir nebze de olsun gevşedi. Yabancı nezdinde Türkiye’nin 5 yıl vadeli risklerin yansıtan CDS risk priminin de 280 baz puan seviyesinin altına gerileyerek son dönemlerin en düşük seviyesinde işlem gördüğünü yeri gelmişken not edelim.
  • Dönelim biraz da yurtdışı piyasalara. Hamas’ın ateşkes teklifini onaylamasına karşın İsrail’in bunu kabul etmeyerek Refah’a kara harekâtı başlatması ile artan jeopolitik risklere rağmen altının ons fiyatının 2,320 dolar seviyesinde yatay bir görünüm sergilerken, Brent cinsi petrolün varil fiyatının da 82,80 dolar seviyelerinde ve neredeyse son 2 ayın en düşüğünde olduğunu not edelim. Altında kâr alma isteğinin belirmesi durumunda aşağıda 2,260 dolar seviyesine doğru geri çekilme bizleri pek de şaşırtmayacakır. Gümüşün ise daha diri bir görünüm çizdiğini görüyoruz.
  • ABD borsaları dün geceyi yatay tamamlarken, yeni gün başlangıcında pasifiğin diğer ucunda satıcılı bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Asya piyasalarının gösterge endeksi Tokyo borsası %1,4 aşağıda işlem görürken, dünyanın en çok işlem gören üçüncü para birimi olan Japon Yen’i bu sabah biraz daha değer kaybederek dolar karşısında 155 seviyesine geldi. ABD istihdam raporu ardından iyimser bir görünüme geçen, artan jeopolitik riskler ile durulan piyasaların yeniden canlaması için, özellikle ABD’nin faiz oranı rotasını belirleme yönünde yeni bir katalizör bekleyeceklerini düşünüyoruz. Bu sabah da küresel hava bu beklentiyi iyice yansıtıyor.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Akbank LAB’den ReFi Türkiye Platformuna özel “Blokzincir Karbon Ayak İzi Hesaplayıcı”

Akbank’ın inovasyon odaklı çalışmalarına liderlik eden merkezi Akbank LAB, onarıcı finans alanında öncü adımlar atmaya devam ediyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Akbank LAB’ın ReFi Türkiye platformu, ‘Blokzincir Karbon Ayak İzi Hesaplayıcı‘ ile kullanıcılarının çevresel etkilerini görmelerine imkan sağlıyor.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, Akbank’ın inovasyon odaklı çalışmalarına liderlik eden merkezi Akbank LAB, onarıcı finans alanında öncü adımlar atmaya devam ediyor.

Bu hedefle geçen yıllarda başlatılan ReFi Türkiye programı, blokzincir başta olmak üzere yenilikçi teknolojiler kullanılarak onarıcı finans alanında sosyal ve çevresel etki yaratan projeleri teşvik ediyor.

ReFi Türkiye platformunda etki, finans ve teknolojiyi bir araya getiren projelerden ‘Blokzincir Karbon Ayak İzi Hesaplayıcı’, kullanıcıların blokzincir tabanlı dijital cüzdan veya akıllı kontrat adresleri üzerinden karbon salınımlarını ölçerek çevresel etkilerini görmelerini sağlıyor.

– Karbon salımlarını hesaplamak mümkün

Karbon.refiturkiye.com adresinden sosyal farkındalık yaratmak üzere herkesin kullanımına açık olarak sunulan hesaplayıcı sayesinde, cüzdan veya akıllı kontrat adreslerinin zincir üzerindeki karbon salımlarını hesaplamak mümkün.

Buna göre kullanıcılar, cüzdan veya akıllı kontrat adresinin oluşturulmasıyla birlikte gerçekleştirdikleri işlemlerle ne kadar CO₂ emisyonu yarattıklarını öğrenebiliyor.

Hesaplayıcı ayrıca bu verileri araç kullanımı, enerji tüketimi gibi günlük hayata dair daha anlaşılır bilgiler haline getirerek çevresel etkinin somut karşılıklarını da gösteriyor.

İsteyen kullanıcılar aynı zamanda Blokzincir Karbon Ayak İzi sonuçlarını sosyal medya hesaplarından kolaylıkla paylaşarak, bu alandaki farkındalığın artırılmasında destek olabiliyor.

– Geleneksel finans dünyasında dengelemenin yolları aranacak

Web2 ve Web3 dünyaları arasında bir köprü görevi görecek şekilde platformda konumlandırılan Ak Portföy’ün alternatif enerji, sağlık sektörü, elektrikli ve otonom araç ile tarım ve gıda teknolojileri temalarındaki sürdürülebilir fonları sayesinde Blokzincir Karbon Ayak İzi geleneksel finans dünyasında dengelemenin yolları aranacak.

Dileyen kullanıcılar için popüler projelerin karbon ayak izi hesaplamalarına da yine platform üzerinden erişmek mümkün olacak.

Geleceği onaracak projeler üretmek vizyonuyla yola çıkan Akbank LAB, ReFi Türkiye programı kapsamında finans, teknoloji ve etki üçgeninde ekosistem haritaları, VikiMaraton’lar, hackathonlar, komünite buluşmaları, eğitimler, raporlar, bültenler, podcast serileri ve yeni girişimleriyle etki yaratacak çalışmaları desteklemeye devam edecek.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.